Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Yetiş Ya ! X

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

fetih

New member
Katılım
16 Şub 2007
Mesajlar
1,994
Tepkime puanı
355
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Uzay Ýstasyonundan Alooooo Kimse Yokmuuuuu :)
Yalnız Senden yardım isteriz

Yalnız Senden yardım isteriz

Sual: Fatiha suresinde Yalnız Senden yardım isteriz dendiği için, Peygamber kabrine veya bir yatıra gidip Onu vasıta ederek dua etmek şirk olmaz mı?
CEVAP
Duaların kabul olması için bazı şartlar vardır. Herkeste bu şartlar bulunmadığı için duaların kabul olmadığı görülüyor. Onun için, ulemanın ve evliyanın dua etmesi için onlara yalvarmak, onları vasıta kılmak gerekir. Evliyanın diri veya ölü olması arasında fark yoktur. Zira (Büyük bir âlim vefat edince, feyz vermesi kesilmez, hatta artar) buyuruldu. (İrşad-üt-talibin)

Allahü teâlâ, sevdiklerinin ruhlarına işittirir. Onların hatırı için istenileni yaratır. Diriler, Allahü teâlânın yaratmasına sebep olduğu gibi, ruhları da diri olduğu için, Allahü teâlânın yaratmasına sebep olur. Hazret-i Âdem, Muhammed aleyhisselamın hürmeti için dua etti, duası kabul oldu. Allahü teâlâ da, (Ya Âdem, Muhammed aleyhisselamın ismi ile, her ne isteseydin kabul ederdim, O olmasaydı, seni yaratmazdım) buyurdu. (Hakim, Beyheki)

Ölü-diri her velinin ruhundan yardım istenir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Çölde yalnız kalan kimse, bir şey kaybederse, "Ey Allah’ın kulları, bana yardım edin" desin! Çünkü Allahü teâlânın sizin göremediğiniz kulları vardır.) [Taberani]

(Halil-ür-rahman
[Hazret-i İbrahim] gibi 40 kişi her zaman bulunur. Onların sebebiyle yardım görülür ve zafere kavuşulur. Onların bereketiyle gökten yağmur yağar. Onların yerine yeni birisi gelmedikçe, ölen olmaz.) [Taberani]

Diri de bir şey yapamaz
Fatiha
daki (Yalnız senden yardım isteriz) âyet-i kerimesi, ölünün de, dirinin de bir şey yapmasına tesir eden kudretin, yalnız Allahü teâlâdan olduğuna inanmaya mani değildir. Mesela acıkan, hiçbir sebebe yapışmadan (Ya Rabbi beni doyur) demesi, bu âyete uygun değildir. Çünkü Cenab-ı Hak, doyurmak için yemek yemeyi sebep kılmıştır. Yemek yiyip doyan da, doymayı Allah’tan bilmesi gerekir. Rabbimiz, yemek yemeden de doyurur. Fakat yemek yenmesini sebep kılmıştır. Yalnız senden yardım isteriz diyen kimse, fırıncıya gidip (Bana ekmek ver) diye ondan yardım istemesi Allah’tan gayrisinden yardım istemek sayılmaz. Allahü teâlânın emrettiği sebeplere yapışmak demektir. Ölü veya diri evliyadan yardım istemek de, sebeplere yapışmaktır.

Abdülaziz-i Dehlevi
hazretleri Fatihanın tefsirinde buyuruyor ki:
Birisinden yardım istenirken, yalnız ona güvenilirse, onun, Allahü teâlânın yardımına mazhar olduğu düşünülmezse, haramdır. Eğer yalnız Allahü teâlâya güvenilip, o kulun Allah’ın yardımına mazhar olduğu, Allahü teâlânın her şeyi sebep ile yarattığı, onun da bir sebep olduğu düşünülürse, caiz olur. Enbiya ve Evliya da, böyle düşünerek başkasından yardım istemiştir. Bu düşünce ile birisinden yardım istemek, Allahü teâlâdan istemek olur.

Çok tecrübe ettim, Musa Kazım’ın kabri, duamın kabul olması için ilaç gibidir. (İ. Şafii)

Büyük bir zat, "Diri iken tasarruf [yardım] yaptığı gibi, öldükten sonra da yapan evliyadan Maruf-i Kerhi ile Abdülkadir-i Geylani’yi gördüm" buyurmuştur. (Mişkat)

Keşf ehli evliyanın çoğu, ruhlardan feyz alarak olgunlaştığını bildirmişler, bunlara Üveysi demişlerdir. (Eşiat-üllemeat)

Evliya vesiledir
Mevlana Abdülhakim-i Siyalkuti hazretleri buyuruyor ki:
(Dua eden, Allahü teâlâdan istemektedir. Duasının kabul olması için, Allahü teâlânın sevdiği bir kulunu vasıta yapmaktadır. (Ya Rabbi, bu sevgili kulunun hatırı ve hürmeti için bana da ver) demektedir. Yahut evliyadan bir zata, (Ey Allah’ın velisi, bana şefaat et, bana vasıta ol, benim için dua et) demektedir. Dileği veren, yalnız Allahü teâlâdır. Veli, yalnız vesiledir, sebeptir. O da fânidir, tasarrufu, gücü yoktur. Böyle inanmak şirk olsaydı, Allah’tan başkasına güvenmek olsaydı, diriden de dua istemek, bir şey istemek yasak olurdu. Diriden de dua istemek, bir şey istemek, yasak edilmedi. Bir cahil, dileğini Allah’ın kudretinden beklemeyip (Veli yaratır) derse, bu düşünce ile ondan isterse, bu elbette yanlıştır. Bunu ileri sürerek, İslam âlimlerine dil uzatılamaz.) [Zad-üllebib]

Ebul Hasan-ı Harkani hazretleri, sefere çıkan talebelerine, (Sıkıştığınız zaman benden yardım isteyin) buyurur. Eşkıya talebeleri yakalar. Allahü teâlâya dua ederlerse de, kurtulamazlar. Bir talebe (Ya Ebel Hasan imdat) der. O talebeyi eşkıya göremez. Diğerlerinin nesi varsa alırlar. Seferden dönünce hocalarına, (Biz Allah’tan yardım istedik, kurtulamadık. Fakat şu arkadaş, sizden yardım isteyince kurtuldu. Bunun hikmeti nedir?) derler. O da (Allahü teâlâ günahkârların duasını kabul etmez. Bu talebe, benden yardım isteyince, onun duasını Allahü teâlâ bana duyurdu. Ben de, (Ya Rabbi imdat diyen talebemi kurtar) dile dua ettim. Allahü teâlâ da kurtardı. Ben sadece vasıta oldum, dua ettim. Kurtaran Rabbimizdi) diye cevap verir. (T. Evliya)

Ruhların kerametleri
Abdülhak-ı Dehlevi hazretleri buyuruyor ki:
(İnsan ölürken ruhunun ölmediğini, şuur sahibi olduğunu, ziyaret edenleri ve onların yaptıklarını anladıklarını âyet-i kerimeler ve hadis-i şerifler açıkça bildiriyor. Evliyanın ruhları, diri iken olduğu gibi, öldükten sonra da, yüksek mertebededir. Evliyada, dünyada da, öldükten sonra da keramet vardır. Keramet sahibi olan, ruhlardır. Ruh ise, insanın ölmesi ile ölmez. Kerameti yaratan, yalnız Allahü teâlâdır. Her insan, Allahü teâlânın kudreti karşısında, diri iken de, ölü iken de hiçtir. Bunun için, Allahü teâlâ, diriler vasıtası ile çok şey yaratıp verdiğini, herkes, her zaman görmektedir. İnsan diri iken de, ölü iken de bir şey yaratamaz. Ancak Onun yaratmasına vasıta olmaktadır.) [Mişkat]

Resulullahı ve evliyayı vesile ederek dua etmek caizdir. (Hülasat-ül-kelam)

Ben ölünce, beni düşünün, imdadınıza yetişirim. (Mevlana C. Rumi)

Ruhaniyetime teveccüh edin veya Mazhar-ı Cananın kabrine gidin! Ondan hasıl olan fayda, bin dirinin faydasından daha çoktur. (Mektubat-ı Dehlevi)

Evliya, Peygamberler yaratıcı değildir. Allahü teâlâ istenilen şeyi onların hürmetine yaratır. Yani onlar vesiledir, sebeptir. Cenab-ı Hak, her şeyi yoktan yarattığı halde, yaratmasına bazı şeyleri sebep kılmıştır. Mesela Hazret-i Âdem’i ana-babasız yaratmış, fakat çamuru vesile kılmıştır. Bütün çocukları yaratan da Allahü teâlâdır. Fakat çocukların yaratılması için, ana-babayı vesile, vasıta kılmıştır. Hazret-i Âdem’i yarattığı gibi, bütün insanları da ana-babasız yaratabilirdi. Fakat ana-babayı sebep vasıta kılmıştır. Onun âdeti böyledir. Onun için Kur'an-ı kerimde (Allah’a yaklaşmak için vesile arayın) buyuruldu. (Maide 35)

Her şeyi yaratan Allah’tır. "Sebeplere yapışın" buyurduğu için bir sebebe yapışılır. Hazret-i İbni Kemalpaşazade’nin Hadis-i erbain’deki (Bir işinizde, sıkışıp bunalınca, kabirdekilerden yardım isteyin) ve Deylemi’nin bildirdiği (Kabirdekiler olmasa, yeryüzündekiler yanardı) hadis-i şerifleri de, Allahü teâlânın izni ile, ölülerin dirilere yardım ettiğini göstermektedir. (M.Nasihat)

Sebeplere yapışmak şirk değildir
Sual:
Allah’tan başka bir şeyin bir iş yaptığını söyleyen, müşrik olur. Mesela (Aspirin ağrıyı kesti) veya (Resulullahın hürmetine, Abdülkadir Geylani’nin hürmetine Allah duamı kabul etti) diyen müşrik olur. Çünkü Fatiha suresinde (Biz yalnız senden yardım dileriz) deniyor. Bunun için ilaçtan, aspirinden, Peygamberden veya evliyadan yardım isteyen müşrik olmuyor mu?
CEVAP
Enbiya ve Evliyadan şefaat istemek, yardım istemek, Allahü teâlâyı bırakmak, Onun yaratıcı olduğunu unutmak demek değildir. Bulut vasıtası ile Allahü teâlâdan yağmur beklemek, ilaç içerek Allahü teâlâdan şifa beklemek, top, bomba, füze kullanarak Allahü teâlâdan zafer beklemek, hep Allahü teâlâdan istemek olur. Bunlar sebeptir. Allahü teâlâ, her şeyi sebeple yaratmaktadır. Bu sebeplere yapışmak, şirk değildir. Peygamberler hep sebeplere yapıştılar.

Allahü teâlânın yarattığı suyu içmek için çeşmeye, Onun yarattığı ekmeği yemek için fırıncıya gidildiği ve Allahü teâlânın zafer vermesi için, savaş vasıtaları ve talim terbiye yapıldığı gibi, Allahü teâlânın duayı kabul etmesi için de, Peygamberin, Evliyanın ruhlarına gönül bağlanır. Allahü teâlânın elektro magnetik dalgalarla yarattığı sesi almak için radyo kullanmak, Allahü teâlâyı bırakıp bir kutuya başvurmak değildir. Çünkü, radyo kutusundaki aletlere o özellikleri, o kuvvetleri veren Allahü teâlâdır. Allahü teâlâ, her şeyde, kendi kudretini gizlemiştir.

Müşrik, puta tapar, Allahü teâlâyı düşünmez. Müslüman, sebepleri, vasıtaları kullanırken, sebeplere, mahluklara, tesir, hassa veren Allahü teâlâyı düşünür. İstediğini Allahü teâlâdan bekler. Geleni Allahü teâlâdan bilir. Müminler her namazda Fatiha suresini okurken, (Ya Rabbi, dünyadaki arzularıma, ihtiyaçlarıma kavuşmak için maddi, fenni sebeplere yapışıyor ve bana yardım etmeleri için, sevdiğin kullarına yalvarıyorum. Bunları yaparken ve her zaman, dilekleri verenin, yaratanın yalnız Sen olduğuna inanıyorum. Yalnız Senden bekliyorum) anlamında söylüyorlar. Her gün böyle söyleyen müminlere nasıl müşrik denir ki?

Enbiya ve evliyanın ruhlarından yardım istemek, Allahü teâlânın yarattığı bu sebeplere yapışmaktır. Bunların müşrik olmadıklarını, halis mümin olduklarını (Fatiha) suresinin bu âyeti açıkça haber vermektedir. Mezhepsizler maddi, fenni sebeplere yapışıyor, nefislerinin isteklerine kavuşmak için, her vesileye, her çareye başvuruyorlar da, Enbiya ve Evliyayı vesileye şirk diyorlar. (S. Ebediyye)
Müslümanlara müşrik damgası basmak ne kadar çirkindir.

Dirilten ve öldüren yalnız Allahü teâlâdır
Sual:
Bazıları, "İlaç hastalığıma iyi geldi demek veya türbeye gitmek, Fatiha suresinin, (Yalnız senden yardım bekleriz) âyetine zıt olduğu için şirktir" diyorlar. Öldürüp dirilten yalnız Allah olduğu için, "Terörist falancayı öldürdü" demek de şirkmiş. Yanlış değil mi?
CEVAP
Böyle konuşanlar, Ehl-i sünnet olmayan sapıklardır. Elbette öldüren ve dirilten yalnız Allahü teâlâdır. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Dirilten ve öldüren yalnız Odur.) [Yunus 56]

(Ölüm zamanında insanı, Allahü teâlâ öldürüyor.) [Zümer 42]

Hazret-i Azrail’in can alması da mecazidir. (Azrail öldürdü, Azrail can aldı) demek de mecazidir. Esas öldüren Allahü teâlâdır. Hastaya şifa veren de Allahü teâlâdır. Çünkü Kur'an-ı kerimde, (Hasta olduğum zaman ancak O bana şifa verir) buyuruluyor. (Şuara 80)

Cenab-ı Hak her şeyi sebep ile yaratıyor. İlaçsız da şifa vermeye gücü yettiği halde, ilacı sebep kılıyor. Her şeyi yaratanın, şifa verenin Allahü teâlâ olduğunu bilen bir müslümanın, (Aspirin başımın ağrısını giderdi) demesi şirk olmaz. Öldüren yalnız Allahü teâlâ olduğu halde, (Falanca falancayı öldürdü) veya (Azrail babamın canını aldı) demek günah değildir.

Aynı mecazlar Kur'an-ı kerimde de vardır. Mesela, (Öldürmek için vekil yapılmış olan melek sizi öldürüyor) buyuruluyor. (Secde 11)

Bu bakımdan, (Şu ilaç hastalığına iyi gelir) veya (Doktor, hastayı iyileştirdi) demek şirk olmaz. Çünkü Kur'an-ı kerimde Hazret-i İsa’nın, (A’manın gözünü açarım, Baras hastalığını iyi ederim ve Allah’ın izni ile ölüleri diriltirim) dediği bildiriliyor. (A.İmran 49)

Aynı sapıklar, âyet-i kerimelerdeki mecazi manaları anlamadıkları için -hâşâ- Allahü teâlânın gökte olduğunu, Onun eli olduğunu söylüyorlar. Halbuki Türkçede de âyet-i kerimelerde bildirilen mecazların benzerleri çoktur. (İstanbul, valinin elindedir) denince, İstanbul’un valinin emri altında olduğu anlaşılır. Yoksa İstanbul, valinin elinin içinde demek değildir. Mülk suresinde, (Mülk, Allah’ın elindedir) buyuruluyor. Buradaki eli de, insan eli gibi düşünmek çok yanlıştır. Her türlü tasarrufun, hükümranlığın ancak Allahü teâlânın kudreti altında olduğu anlaşılır. Böyle âyet-i kerime ve hadis-i şerifler çoktur. Bunları İslam âlimlerinin açıkladığı şekilde anlamak gerekir. (Rahman, Arşı istiva etti) mealindeki âyet-i kerimeyi de, (Allah Arşta oturuyor) şeklinde anlamak küfür olur. Onun için Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarını okumak gerekir. (El-Münkız)

Biri, bir bardak su istese, bu, (Yalnız senden yardım dileriz) âyet-i kerimesine aykırı olur mu? Hangi hususta başkasından yardım istemeyeceğiz?

Bir doktora muayene olsak, ilaç verse, güvensek, (Yalnız Allah’a güvenin) âyetine aykırı olur mu? Topkapı’dan Sirkeci’ye giden tramvaya binsek, "Bu tramvay Sirkeci’ye gider" desek, Allah’tan başkasına mı güvenmiş olacağız? Peygamber efendimizin ve âlimlerin sözlerine güvensek, Allah’tan gayrisine mi güvenmiş oluruz? Demek ki bunların izahı gerekir. Birkaç âyet-i kerime meali:
(Yalnız benden korkun!) [Bekara]

(Eğer iman etmişseniz, onlardan değil benden korkun!) [A.İmran 175]

(İnsanlardan korkmayın, benden korkun!) [Maide 44]

Hırsızdan, hainlerden ve yılandan korksak bu âyete aykırı olur mu? Atalarımız, (Allah’tan korkmayandan korkmak gerekir) demişlerdir. Demek ki açıklamaya ihtiyaç vardır.

Kur'an-ı kerimde (Namaz kılın, zekat verin) buyuruluyor. (Hac 78, Nur 56)
Namazın nasıl, kaç rekat kılınacağı, zekatın nasıl, hangi mallardan verileceği açık değildir. Bütün bunlar, hadis-i şeriflerle ve âlimlerin açıklaması ile anlaşılmıştır.

(Allah, dilediğini saptırır, dilediğini doğru yola iletir.)
[Araf 155, İbrahim 4]
Bu âyetleri okuyan bir dinsiz, (Doğru yola getiren ve sapıttıran Allah olduğuna göre, beni de dinsiz yapan Odur. Benim bunda ne suçum var?) diyebilir. Bu bakımdan hadis-i şeriflere ve âlimlerin açıklamasına ihtiyaç vardır. Nitekim, âyetlerden anladığına uyup, "Hayır-şer Allah’tan olduğuna göre, bize günah işleten de Allah’tır. Biz günahlardan mesul değiliz" diyenler çıkmıştır. İşte bu tehlikeyi önlemek için Peygamber efendimiz, gerekli açıklamalarda bulunmuş, âlimler de bunları açıklamış, artık, bahane kalmamıştır.
(Kur'anı insanlara açıklayasın diye sana indirdik.) [Nahl 44]

(Verdiğimiz bu misalleri ancak âlim olanlar anlar.) [Ankebut 43]

(Bilmiyorsanız âlimlere sorun.) [Nahl 43]

Bu âyet-i kerimeler, Kur'an-ı kerimi anlamak için Peygamber efendimizin ve âlimlerin açıklamasına ihtiyaç olduğunu bildirmektedir. Hadis-i şerifte de buyuruldu ki:
(Sünnetimden yüz çeviren benden değildir.) [Müslim]

Dua ederken
Sual:
Fatiha suresini tek başına sure veya dua olarak okuyorum. Sana ibadet ederiz, senden yardım dileriz, bizi doğru yola ilet şeklinde çoğul dua edilmiş oluyor. Niçin "Beni doğru yola ilet!" denmiyor da, bizi deniyor?
CEVAP
Dua umumi olursa, kabul olma ümidi daha fazladır. Bunun için ben yerine biz demek gerekir. Bizleri denince, bütün müslümanları içine alır. Ayrıca müslümanların içinde birinin duası kabul olunca, diğerlerininki de onun hürmetine kabul olur. (İ.Razi)

Bu bakımdan dua ederken, "Bizi" denmeli ve duaya salevat-ı şerife ile başlayıp yine salevat-ı şerife ile bitirmek sünnettir. Allahü teâlâ, salevat-ı şerifeyi kabul eder. Duanın başı ve sonu kabul olunca ortasının kabul olmaması düşünülmez. Peygamber efendimiz, (Allahü teâlâya günah işlenmeyen dil ile dua edin) buyurunca, Eshab-ı kiram, böyle bir dili nasıl bulacaklarını sual ettiler. Resul-i Ekrem efendimiz, (Birbirinize dua edin! Çünkü ne sen onun, ne de o senin dilinle günah işlemiştir) buyurdu. Hele dua, mümin kardeşimizin gıyabında yapılırsa, duanın kabul olma ihtimali daha fazlalaşır.

Evliyayı ziyaret
Sual:
Mezhepsiz bir yazar, Zümer suresinin 3. âyetini tefsirinde, "Tevhid ve ihlas sahibi bir kimse, Allah’tan başkasından bir şey istemez. Hiçbir mahluka itimat etmez. Bugün müslümanlar evliyaya ibadet ediyor, İslamiyet’ten öncekilerin putlara tapındıkları gibi, şimdikiler de evliyadan şefaat istiyorlar. Halbuki Allah’ın bildirdiği tevhidde Allah ile kul arasında vasıta ve şefaat etmek yoktur" diyor.
Ehl-i sünnet âlimleri tevessülün caiz olduğunu bildirmiyorlar mı?
CEVAP
Ölmüş evliyadan yardım istemenin caiz ve gerektiğini, defalarca vesikaları ile bildirdik. Bahsettiğiniz yazar, Ehl-i sünnet olmadığı için, kendi görüşünü din gibi bildiriyor.

Allahü teâlâya mahsus olan sıfatlara Üluhiyyet sıfatları denir. Taş, ağaç, güneş, yıldız, inek, insan, heykel, resim gibi bir mahlukta üluhiyyet bulunduğuna inanmak, bunlara yalvarmak, ibadet etmek olur ki, böyle inanmaya şirk denir. Şirke girene müşrik denir. Müşrikin ibadet ettiği bu şeylere şerik, mabud, put denir. Şimdiki Hıristiyanların çoğu, Budistler, Brehmenler ve Mecusiler müşriktir.

Müslüman, hiçbir evliyada üluhiyyet sıfatı bulunduğuna inanmaz. Enbiyanın ve evliyanın, Allah’ın sevgili birer kulları olduklarını bilirler. Ziyaret edenleri, dua isteyenleri, Allahü teâlânın kendisine haber verdiğine inanırlar. Dua etmeleri için bunlara yalvarırlar. Kur'an-ı kerimde, (Allahü teâlâya yaklaşmak için vesile arayınız) buyuruluyor. Peygamber efendimiz de, (Bir işinizde şaşırırsanız, ölmüşlerden yardım isteyiniz) buyuruyor. Bu hadis-i şerif, Cinlere de fetva vermekle meşhur olan Müfti-yüs-sekaleyn ve Şeyh-ül İslam ibni Kemalpaşazade hazretlerinin Hadis-i erbain kitabında vardır.

Ölülerin işitmediğini zannedenler Ehl-i sünnet değildir.
Ölünün de, dirinin de yardımı ancak Allahü teâlânın izni ile olur.
 

chamdali

New member
Katılım
28 Nis 2006
Mesajlar
647
Tepkime puanı
123
Puanları
0
Selam,

Kırmızı yazılar bana siyahlar fetihe aittir:

Sual: Fatiha suresinde Yalnız Senden yardım isteriz dendiği için, Peygamber kabrine veya bir yatıra gidip Onu vasıta ederek dua etmek şirk olmaz mı?
CEVAP
Duaların kabul olması için bazı şartlar vardır. Herkeste bu şartlar bulunmadığı için duaların kabul olmadığı görülüyor. Onun için, ulemanın ve evliyanın dua etmesi için onlara yalvarmak, onları vasıta kılmak gerekir. Evliyanın diri veya ölü olması arasında fark yoktur. Zira (Büyük bir âlim vefat edince, feyz vermesi kesilmez, hatta artar) buyuruldu. (İrşad-üt-talibin)


Vefat etmek ne demek "Allah aşkına"! Hem vefat edeceksin hem de dünya ile bağlantın devam edecek. Oh ne ala! Eğer sözünüzde doğru iseniz hemen ölümü dileyin!


Allahü teâlâ, sevdiklerinin ruhlarına işittirir. Onların hatırı için istenileni yaratır. Diriler, Allahü teâlânın yaratmasına sebep olduğu gibi, ruhları da diri olduğu için, Allahü teâlânın yaratmasına sebep olur. Hazret-i Âdem, Muhammed aleyhisselamın hürmeti için dua etti, duası kabul oldu. Allahü teâlâ da, (Ya Âdem, Muhammed aleyhisselamın ismi ile, her ne isteseydin kabul ederdim, O olmasaydı, seni yaratmazdım) buyurdu. (Hakim, Beyheki)

Adem nire Muhammed nire. Aralarında ne kadar zaman farkı var biliyormusunuz. Ademi bile Muhammede muhtaç ettiniz! El insaf!

Ölü-diri her velinin ruhundan yardım istenir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Çölde yalnız kalan kimse, bir şey kaybederse, "Ey Allah’ın kulları, bana yardım edin" desin! Çünkü Allahü teâlânın sizin göremediğiniz kulları vardır.) [Taberani]

(Halil-ür-rahman [Hazret-i İbrahim] gibi 40 kişi her zaman bulunur. Onların sebebiyle yardım görülür ve zafere kavuşulur. Onların bereketiyle gökten yağmur yağar. Onların yerine yeni birisi gelmedikçe, ölen olmaz.) [Taberani]

Allaha dua etmeye gerek kalmadı!? Allah'ın kullarına müracaat!



Çok tecrübe ettim, Musa Kazım’ın kabri, duamın kabul olması için ilaç gibidir. (İ. Şafii)

Büyük bir zat, "Diri iken tasarruf [yardım] yaptığı gibi, öldükten sonra da yapan evliyadan Maruf-i Kerhi ile Abdülkadir-i Geylani’yi gördüm" buyurmuştur. (Mişkat)

Keşf ehli evliyanın çoğu, ruhlardan feyz alarak olgunlaştığını bildirmişler, bunlara Üveysi demişlerdir. (Eşiat-üllemeat)

Üstteki sözlerden Allah'a sığınırım. Ölüm nedir ölüüüm!


Ebul Hasan-ı Harkani hazretleri, sefere çıkan talebelerine, (Sıkıştığınız zaman benden yardım isteyin) buyurur. Eşkıya talebeleri yakalar. Allahü teâlâya dua ederlerse de, kurtulamazlar. Bir talebe (Ya Ebel Hasan imdat) der. O talebeyi eşkıya göremez. Diğerlerinin nesi varsa alırlar. Seferden dönünce hocalarına, (Biz Allah’tan yardım istedik, kurtulamadık. Fakat şu arkadaş, sizden yardım isteyince kurtuldu. Bunun hikmeti nedir?) derler. O da (Allahü teâlâ günahkârların duasını kabul etmez. Bu talebe, benden yardım isteyince, onun duasını Allahü teâlâ bana duyurdu. Ben de, (Ya Rabbi imdat diyen talebemi kurtar) dile dua ettim. Allahü teâlâ da kurtardı. Ben sadece vasıta oldum, dua ettim. Kurtaran Rabbimizdi) diye cevap verir. (T. Evliya)


Aman Allahım! Bu kadar da olur mu? İnsan da hiç mi utanma sıkılma olmaz!




Ben ölünce, beni düşünün, imdadınıza yetişirim. (Mevlana C. Rumi)

Bu söze inanıyorsanız gereğini yapın! Var mısınız?

Ruhaniyetime teveccüh edin veya Mazhar-ı Cananın kabrine gidin! Ondan hasıl olan fayda, bin dirinin faydasından daha çoktur. (Mektubat-ı Dehlevi)

Bu söze inanıyorsanız gereğini yapın! Var mısınız?


Her şeyi yaratan Allah’tır. "Sebeplere yapışın" buyurduğu için bir sebebe yapışılır. Hazret-i İbni Kemalpaşazade’nin Hadis-i erbain’deki (Bir işinizde, sıkışıp bunalınca, kabirdekilerden yardım isteyin) ve Deylemi’nin bildirdiği (Kabirdekiler olmasa, yeryüzündekiler yanardı) hadis-i şerifleri de, Allahü teâlânın izni ile, ölülerin dirilere yardım ettiğini göstermektedir. (M.Nasihat)

Peygamberi bari yalanlara ortak etmeyin!



Enbiya ve evliyanın ruhlarından yardım istemek, Allahü teâlânın yarattığı bu sebeplere yapışmaktır. Bunların müşrik olmadıklarını, halis mümin olduklarını (Fatiha) suresinin bu âyeti açıkça haber vermektedir. Mezhepsizler maddi, fenni sebeplere yapışıyor, nefislerinin isteklerine kavuşmak için, her vesileye, her çareye başvuruyorlar da, Enbiya ve Evliyayı vesileye şirk diyorlar. (S. Ebediyye)

Allahın evliya ruhlarını (neyse onlar) sebep olarak kıldığına dair kitaptan deliliniz var mı?

Müslümanlara müşrik damgası basmak ne kadar çirkindir.

Bence de!

Ölülerin işitmediğini zannedenler Ehl-i sünnet değildir.

Elhamdulillah Ehli Sünnet değilim!
 

tevhid.

New member
Katılım
6 Kas 2008
Mesajlar
62
Tepkime puanı
10
Puanları
0
Web sitesi
www.tevhid.eu
Kur`an`daki Islam Gercek Islamdir

Kur`an`daki Islam Gercek Islamdir

De ki: "Allah dilemedikçe ben kendime bir zarar verme ve bir fayda sağlama gücüne sahip değilim. Eğer ben gaybı biliyor olsaydım daha çok hayır elde etmek isterdim ve bana kötülük dokunmazdı. Ben inanan bir kavim için sadece bir uyarıcı ve bir müjdeciyim." (Araf-188)

De ki: "Allah dilemedikçe, ben kendime bile ne bir zarar, ne de fayda verme gücüne sahibim. Her milletin bir eceli vardır. Onların eceli geldi mi, ne bir an geri kalabilirler ne de öne geçebilirler." (Yunus-49)


Allah'ı bırakıp, kendilerine ne zarar, ne de fayda verebilecek şeylere tapıyorlar ve "İşte bunlar Allah katında bizim şefaatçılarımızdır" diyorlar. De ki: "Siz, Allah'a göklerde ve yerde onun bilmediği bir şeyi mi haber veriyorsunuz!? O, onların ortak koştukları şeylerden uzaktır, yücedir." (Yunus-18)


De ki: "Göklerin ve yerin Rabbi kimdir?" "Allah'tır" de. De ki, "O'nu bırakıp da kendilerine (bile) bir faydası ve zararı olmayan dostlar (mabutlar) mı edindiniz?" De ki, "Kör ile gören bir olur mu? Ya da karanlıklarla aydınlık bir olur mu? Yoksa Allah'a, O'nun yarattığı gibi yaratan ortaklar buldular da bu yaratma ile Allah'ın yaratması onlara göre birbirine mi benzedi?" De ki: "Her şeyin yaratıcısı Allah'tır. O, birdir, mutlak hakimiyet sahibidir." (Rad-16)

"Onlar Allah'ı bırakıp, kendilerine ne bir zarar, ne bir fayda veremeyecek olan şeylere taparlar. Bir de, bu putlar, Allah yanında bizim şefaatçilerimizdir" derler. De ki: Ey Kavmim! Siz Allah'a gökte ve yerde bilmeyeceği bir şey mi haber veriyorsunuz?^) Haşa, O, eş tutmakta oldukları her şeyden çok uzaktır, çok yücedir" (Yûnus, 18)

(Yani, Ey kavmim! Siz, ilâhlarınızın benim nezdimde tesir ve nüfuzu olduğunu, onların her şefaatinin benim nezdimde kabul edildiğini vehmediyor, bunun için onlara tapıyor, adaklar adıyorsunuz. Lâkin göklerde ve yerde benim huzurumda güç ve çareye sahip olan veya şefaatini kabul etmeye beni zorlaya-bilen bir kimse tanımıyorum.Siz benim tanımadığım şefaatçilerden beni ayıramıyor musunuz?En açık bir gerçektir ki, bir şeyin Allah'ın ilminde olmaması demek, onun varlık aleminde hiç bulunmamış olması demektir.)

"Eğer onlara dua ederseniz duanızı işitmezler; (şayet) işitseler bile size cevap veremezler. Kıyamet gününde de onlar sizin müşrikliğinizi tanımayacaklardır..." (Fâtır, 14).

"De ki: Allah'ı bırakıp da size ne bir zarar, ne de bir yarar vermeye gücü yetmeyen şeylere mi tapıyorsunuz? Halbuki her şeyi işiten, her şeyi bilen Allah'ın kendisidir" (Mâide, 76).

"Halbuki Allah'ı bırakıp da çağırdıkları, hiç bir şey yaratamazlar. Onların kendileri yaratılıp duruyorlar. Onlar diriler değil ölülerdir. Ne zaman dirileceklerine şuurları da yoktur. Sizin ilâhınız bir tek Hâk'tır." (Nahl, 20-22)
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
Ben evime bir tane put yaptırmıştım. Sıkışınca onu çağırıyorum zaten. Şirk mi şimdi bu ? hay Allah!

Yeter ya, gerçekten baydı artık. Anlamadığınız konulara girmeyin artık. Yaşayan varsa kendi payına hatadadır veya değildir. her insan kendi nefsinden sorumlu. Ve her insan kendi yaşadığını bilir. Ve yine her insan kendi yaşadığının hesabını verecek. telaşlanmayın, tasavvufu yaşayan kişinin hesabı sizden sorulmayacak, bu kadar hengameye de gerek yok. Bırakın da kim neye ne kadar inanırsa inansın. Kriterlerini siz değil, sizden ve benden daha hayrlı kişiler oluşturuyor çünkü.
 

chamdali

New member
Katılım
28 Nis 2006
Mesajlar
647
Tepkime puanı
123
Puanları
0
Selam,

Siyahlar radikalislama maviler bana aittir.

Ben evime bir tane put yaptırmıştım. Sıkışınca onu çağırıyorum zaten. Şirk mi şimdi bu ? hay Allah!

:)

Yeter ya, gerçekten baydı artık.

Üstteki uzun yazının asılması mı yoksa haklı tepkimiz mi?

Anlamadığınız konulara girmeyin artık.

Anlamasak girmezdik.

Yaşayan varsa kendi payına hatadadır veya değildir. her insan kendi nefsinden sorumlu. Ve her insan kendi yaşadığını bilir. Ve yine her insan kendi yaşadığının hesabını verecek.

Elbette.

telaşlanmayın, tasavvufu yaşayan kişinin hesabı sizden sorulmayacak,

Elbette.

bu kadar hengameye de gerek yok. Bırakın da kim neye ne kadar inanırsa inansın.

Herkes zaten istediğine inanıyor. Dinde zorlama yok. Tepkim inancın İslam'a maledilmesi.

Kriterlerini siz değil, sizden ve benden daha hayrlı kişiler oluşturuyor çünkü.

Dinin kriterlerini bana göre Allah oluşturur. Ben de o kriterleri gözönünde bulundurmaya çalışıyorum.
 

tevhid.

New member
Katılım
6 Kas 2008
Mesajlar
62
Tepkime puanı
10
Puanları
0
Web sitesi
www.tevhid.eu
fetih isimli uyeden alintidir...
Ebul Hasan-ı Harkani hazretleri, sefere çıkan talebelerine, (Sıkıştığınız zaman benden yardım isteyin) buyurur. Eşkıya talebeleri yakalar. Allahü teâlâya dua ederlerse de, kurtulamazlar. Bir talebe (Ya Ebel Hasan imdat) der. O talebeyi eşkıya göremez. Diğerlerinin nesi varsa alırlar. Seferden dönünce hocalarına, (Biz Allah’tan yardım istedik, kurtulamadık. Fakat şu arkadaş, sizden yardım isteyince kurtuldu. Bunun hikmeti nedir?) derler. O da (Allahü teâlâ günahkârların duasını kabul etmez. Bu talebe, benden yardım isteyince, onun duasını Allahü teâlâ bana duyurdu. Ben de, (Ya Rabbi imdat diyen talebemi kurtar) dile dua ettim. Allahü teâlâ da kurtardı. Ben sadece vasıta oldum, dua ettim. Kurtaran Rabbimizdi) diye cevap verir. (T. Evliya)

el insaf...!
yukaridaki yaziyi yazan da bu yaziya iman eden de vallahi `ALLAH`a cc. ORTAK KOSMUSTUR` Allah cc. sizlere hidayeti nasip etsin...!
 

tevhid.

New member
Katılım
6 Kas 2008
Mesajlar
62
Tepkime puanı
10
Puanları
0
Web sitesi
www.tevhid.eu
Allah`in cc. verdigi akli kullanmadan,dusunmeden birilerinin dusunce ve goruslerini DIN edinenler ATALARININ DINI`NE UYANLAR sizleri Kur`an`a davet edyorum.

Kur`an`da ki islam gercek islamdir.

`Biz ogut almaniz icin okuyp anlayasiniz diye Kur`an`i indirdik. Yok mu ogut alan..?`
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
fetih isimli uyeden alintidir...
Ebul Hasan-ı Harkani hazretleri, sefere çıkan talebelerine, (Sıkıştığınız zaman benden yardım isteyin) buyurur. Eşkıya talebeleri yakalar. Allahü teâlâya dua ederlerse de, kurtulamazlar. Bir talebe (Ya Ebel Hasan imdat) der. O talebeyi eşkıya göremez. Diğerlerinin nesi varsa alırlar. Seferden dönünce hocalarına, (Biz Allah’tan yardım istedik, kurtulamadık. Fakat şu arkadaş, sizden yardım isteyince kurtuldu. Bunun hikmeti nedir?) derler. O da (Allahü teâlâ günahkârların duasını kabul etmez. Bu talebe, benden yardım isteyince, onun duasını Allahü teâlâ bana duyurdu. Ben de, (Ya Rabbi imdat diyen talebemi kurtar) dile dua ettim. Allahü teâlâ da kurtardı. Ben sadece vasıta oldum, dua ettim. Kurtaran Rabbimizdi) diye cevap verir. (T. Evliya)

el insaf...!
yukaridaki yaziyi yazan da bu yaziya iman eden de vallahi `ALLAH`a cc. ORTAK KOSMUSTUR` Allah cc. sizlere hidayeti nasip etsin...!


Belki murad etmeden ama dikkat edin, tekfir ediyorsunuz. Üsluba dikkat ediniz!
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Allah`in cc. verdigi akli kullanmadan,dusunmeden birilerinin dusunce ve goruslerini DIN edinenler ATALARININ DINI`NE UYANLAR sizleri Kur`an`a davet edyorum.

Kur`an`da ki islam gercek islamdir.

`Biz ogut almaniz icin okuyp anlayasiniz diye Kur`an`i indirdik. Yok mu ogut alan..?`

Sende atalarınıza değil, bana uyun diyorsun. Ya atalarımıza, ya sana uyacağız. Kime uyalım sence?
 

tevhid.

New member
Katılım
6 Kas 2008
Mesajlar
62
Tepkime puanı
10
Puanları
0
Web sitesi
www.tevhid.eu
ell insaf kardesim, sizler nasilda sozleri carpitiyorsunuz, bakin gayet acik ve net bir sekilde KUR`AN `a davet ediyorum. baska hicbir seye degil......
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
ell insaf kardesim, sizler nasilda sozleri carpitiyorsunuz, bakin gayet acik ve net bir sekilde KUR`AN `a davet ediyorum. baska hicbir seye degil......

Biz Kur'an dayız zaten. Farkımız şu. Biz Kur'anı yorumlarken atalarımızın (yani Peygamberimizin (sav), sahabelerin ve bu yolda ilim yapmış ulemanın) yorumuna, siz ise çoğunlukla şahsi yorumunuza itibar ediyorsunuz.
 

fani olaný istemem

New member
Katılım
12 Nis 2008
Mesajlar
251
Tepkime puanı
46
Puanları
0
Yaş
52
Şunu anlayın artık Sahabede ,Osmanlıda tasavvufu yaşadı.Sahabe Kainatın en büyük mürşidi olan Peygamber Efendimiz S.A.S e tabii oldu.Osmanlıda Padişahların bile lala'ları vardı. Padişahları yetiştirenler en seçme evliyalardandı.

Tasavvufta herşeyi şeyh den bekleme diye birşey yoktur.

Gayret,Himmet,Nusret

Yani kul gayret edecek
Evliya himmet edecek
Yardım inşaallah Allah'dan gelecek

Bu binlerce senedir denenmiş ve sonuçları müspet yönde alınmıştır.Şimdi birileri çıkıp meydanlara dini hurafelerden temizliyorum ayaklarına fitne çıkarmasın
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet


Tabiki ciddi kardesim hemde öyle ciddiki altina not dahi düsmüs;

Bu binlerce senedir denenmiş ve sonuçları müspet yönde alınmıştır.Şimdi birileri çıkıp meydanlara dini hurafelerden temizliyorum ayaklarına fitne çıkarmasın

Gördünmü Chamdali,ayetlere ragmen denenmis diyor ya atalari atese davet ettiyse ayetine ragmen...

2/170. Onlara, "ALLAH'ın indirdiğine uyun," dense, "Hayır, biz ATALARIMIZIN izlediği yolu izleriz," derler. Peki, ataları bir şey düşünemeyen ve doğru yolu bulamayan kimseler olsalar da mı?!


5/104. Kendilerine, "ALLAH'ın indirdiğine ve elçiye gelin," denildiğinde, "ATALARIMIZI üzerinde bulduğumuz yol bize yeter!," derler. ATALARI, bir şey bilmeyen ve doğru yolu bulamayan kimseler olsa da mı?


7/28. Herhangi bir kötü şey işledikleri zaman, "ATALARIMIZI böyle yapar bulduk; ALLAH da bize öyle emretti," derler. De ki: "ALLAH kötü bir şeyi emretmez. ALLAH hakkında nasıl olur da bilmediklerinizi söylersiniz?"


7/95. Sonra kötülüğün yerine iyiliği getirdik. Ne var ki anlayışlarını yitirdiler: "Sıkıntı ve refah ATALARIMIZA da dokunmuştu," dediler. Bunun üzerine, haberleri olmadan onları ansızın yakaladık.


10/78. Dediler: "Sen, yeryüzünde büyüklük ikinize kalsın diye, ATALARIMIZI üzerinde bulduğumuz şeyden bizi çevirmek için mi bize geldin? Biz size asla inanmayız."


21/53. "ATALARIMIZI onlara tapar bulduk," dediler.

26/74. "Hayır; ancak biz ATALARIMIZIN böyle yaptıklarını gördük," dediler.


31/21. Kendilerine, "ALLAH'ın indirdiğine uyun," denildiği zaman, "Hayır, biz ATALARIMIZI üzerinde bulduğumuz yolu izleriz," derler. Şeytan kendilerini alevli ateşin azabına çağırıyor olsada mı?


43/22. Hayır, "Biz ATALARIMIZI bir yol üzerinde bulduk ve biz onların öğretilerini izliyoruz," dediler.


43/23. Tıpkı bunun gibi, senden önce, bir kente her ne zaman bir uyarıcı gönderdiysek elit tabaka, "Biz, ATALARIMIZI bir yol üzerinde bulduk ve biz onların öğretilerini izliyoruz," derlerdi.
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Ben evime bir tane put yaptırmıştım. Sıkışınca onu çağırıyorum zaten. Şirk mi şimdi bu ? hay Allah!

Yeter ya, gerçekten baydı artık. Anlamadığınız konulara girmeyin artık. Yaşayan varsa kendi payına hatadadır veya değildir. her insan kendi nefsinden sorumlu. Ve her insan kendi yaşadığını bilir. Ve yine her insan kendi yaşadığının hesabını verecek. telaşlanmayın, tasavvufu yaşayan kişinin hesabı sizden sorulmayacak, bu kadar hengameye de gerek yok. Bırakın da kim neye ne kadar inanırsa inansın. Kriterlerini siz değil, sizden ve benden daha hayrlı kişiler oluşturuyor çünkü.



Ilk kirmiziya cevap hakkimi kullanmiyorum Radikal..

Mavi yere gelince Allah icin söyle Resuldemi böyle Teblig etti?

Ikinci kirmiziya gelince Allahin disindami arayalim kiriterleri veya onlara müsahamami gösterelim?....

 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet

Biz Kur'an dayız zaten. Farkımız şu. Biz Kur'anı yorumlarken atalarımızın (yani Peygamberimizin (sav), sahabelerin ve bu yolda ilim yapmış ulemanın) yorumuna, siz ise çoğunlukla şahsi yorumunuza itibar ediyorsunuz.


Biz kendi sahsi yorumlarimiza uymuyoruz bu ayetlede cok acik bellidir sanirim...


Onların sana getirdikleri hiçbir örnek yoktur ki, biz sana gerçeği ve en güzel yorumu (ahsena tefsir) getirmiş olmayalım.

Furkan Suresi 33
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Biz kendi sahsi yorumlarimiza uymuyoruz bu ayetlede cok acik bellidir sanirim...


Onların sana getirdikleri hiçbir örnek yoktur ki, biz sana gerçeği ve en güzel yorumu (ahsena tefsir) getirmiş olmayalım.

Furkan Suresi 33

Yani sizde meal, tefsir, tevil gibi şeyler yok mu? Direkt ayetin çevirisi ile mi amel ediyorsunuz?
 

Zadul_Mead

New member
Katılım
28 Haz 2008
Mesajlar
74
Tepkime puanı
18
Puanları
0
Yaş
41
Aracı Edinme Şirki



Emmâ bâd! Bilesiniz, sözlerin en hayırlısı Kitabullah'tır. Engüzel yol da Muhammed s a v 'in yoludur. İşlerin en şerlisi de sonradan ihdâs edilenlerdir.Her bid'at dalâlettir."

Bir sorun var. O da şu:

Müşriğin gayesi Yüce Rabb'e saygı ve tazimde bulunmaktır. Ona göre Rab çok büyük olduğundan huzuruna ancak krallarda olduğu gibi aracılar ve vasıtalar aracılığıyla girmek icap eder. Dolayısıyla müşrik yüce Rabb'ı küçümsemeyi ve alçaltmayı değil, ona saygıyı kastetmiştir.

Müşrik şöyle der:

"Ben bu aracılara beni Allah'a yaklaştırsınlar, O'na götürüp yanına soksunlar diye ibadet ediyorum, maksadım bu. Bunlar birer vasıta ve aracı"
Hâl böyleyken bu kadar şey neden Allah'ın (c.c) öfke ve gadabına, onu cehenneme ebedi olarak koymasına kanlarını, hanımlarını ve mallarını (tevhid ehline), helâl saymasına sebep oluyor?

Bu soru şu soruyu doğurur:

Acaba Yüce Allah'ın kendisine aracılar ve vasıtalar yoluyla yaklaşılmasını meşru bir yol olarak koyması aklen mümkün müdür ve dolayısıyla bunun haram olduğunun biz (aslında aksi de mümkün iken) şeriattan mı öğrendik?
Yoksa bu aklen ve fıtratan çirkin bir şeydir ve hiç bir şeriatın bunu meşru kılması imkansız mıdır?
Bu günahın diğerlerinin aksine affedilmez olmasındaki sır nedir?

Zira Yüce Allah:

"Allah kendisine eş koşulmasını bağışlamaz, onun dışındakileri dilediği kişi için bağışlar" (Nisa, 48) buyuruyor.

Bu soruyu düşün cevap için kalbini ve zihnini topla.
Önemsememezlik yapma !!!;

Çünkü müşriklerle muvahhidler, Allah'ı bilenlerle O'ndan cahil olanlar, cennetliklerle cehennemlikler arasındaki fark bununla ortaya çıkar.

Allah'a Karşı Su-i Zan Beslemek


Bu husus anlaşıldığına göre burada meselenin sırrını çözecek önemli bir kaideyi zikredelim:

Allah (c.c.) nezdinde günahların en büyüğü O'na (c.c.) su-i zan beslemektir. Çünkü Allah'a kötü zan besleyen kişi O'nun hakkında mukaddes kemâlinin aksini düşünmüş, isimlerine ve sıfatlarına ters düşen bir zan beslemiştir. Bu yüzden Yüce Allah (c.c.), hakkında kötü zan besleyenlere, başka hiç kimseye vermediği tehditler vermiştir.

"Allah hakkında kötü zanda bulunan münafık erkekler ve münafık kadınlar... Kötü olaylar kendi başlarına gelsin. Allah, onlara gazab etmiş onları lanetlemiş ve onlara cehennemi hazırlamıştır. Orası da ne kötü bir yerdir." (Fetih, 6)

Yüce Allah sıfatlarından birini inkar edenlere şöyle seslenmiştir:

"İşte Rabb'inize karşı beslediğiniz bu zannınız. Sizi helak etti, ziyana uğrayanlardan olup çıktınız" (Fussilet, 24)

Dostu İbrahim'in kavmine şöyle dediğini haber vermişti:

"Neye tapıyorsunuz? Allah'tan başka uydurma tanrılar mı istiyorsunuz? Alemlerin Rabb'i hakkında zannınız nedir?" (Sâffât, 85-87)

- Yani siz O'ndan gayrisine ibadet etmiş iken, O'nunla buluştuğunuzda size nasıl bir karşılık vereceğini sanıyorsunuz?

- Onun hakkında ne zan beslediniz de tutup O'nunla birlikte başka şeylere de ibadet ettiniz?

- İsimleri, sıfatları ve Rabbliği hususunda O'nda ne eksiklikler gördünüz de başkasına ibadet etme ihtiyacı duydunuz?
O'nun hakkında lâyık olduğu şeyleri sansaydınız, düşünseydiniz;

- Onun her şeyi bildiğini,

- Her şeye kaadir olduğunu,

- Hiç kimseye muhtaç olmayıp her şeyin O'na muhtaç olduğunu,

- Tüm yaratıklarına adaletle muamele ettiğini,

- Yaratıklarının işlerini görme-ayarlama hususunda tek olup kimseyi kendine ortak etmediğini,

- Her şeyin tüm inceliklerini bildiğini,

- Yaratıklarından hiçbir şeyin O'na gizli kalmadığını,

- Tek başına onlara kâfî geldiğini ve hiçbir yardıma ihtiyacı olmadığını,

- Zati itibariyle Rahman olup rahmeti için birinin O'nun duygusunu kabartmasına gerek kalmadığını zannetseydiniz ya!

Evet...

Allah'ın (c.c.) merhameti kendindendir. Ancak krallar halkın ihtiyaçlarının gidermelerinde yardımcı olacak görevlilere merhamet ve şefkatlerini harekete geçirecek aracılara ihtiyaç duyarlar. Onlar muhtaç zayıf, aciz olmaları ve bilgilerinin kısırlılığı nedeniyle zorunlu olarak vasıtalara ihtiyaç duyarlar.
Her şeye gücü yeten, zatiyle her şeyden müstağni olan, her şeyi bilen, rahman, rahim olan ve rahmeti her şeyi kuşatan zat için ise O'nunla kulları arasına aracılar, vasıtalar sokmak O'nun (c.c.) Rabbliğinin, ilâhlığının, ve birliğinin değerini eksiltir. O'nun (c.c.) hakkında su-i zan olur. Bunu meşru kılması, izin vermesi müstahildir, akıl ve fıtrat bunu imkansız bir şey olarak görür. Akl-ı selimler bunun son derece çirkin olduğunu iyi idrak ederler.

Bunu şu husus iyice açıklar:

Kul, kulluk ettiğine tazim gösterir, onu ilâhlaştırır, önünde boyun eğer, zelil olur.

Tam tazimde bulunulma, yüceltilme, ıslah edinilme, boyun eğilme ve önünde zelil olunmayı hak eden de Yüce Allah'tır.

Bu sadece O'na ait bir haktır.

Haksızlığın en çirkini de O'nun bu hakkını başkasına vermek veya o hususta başkalarını- özellikle kulu ve kölesi olan birini- Allah'a (c.c.) ortak etmektir.

Nitekim Yüce Allah şöyle buyurur:

"Size kendinizden bir misal verdi: (Bakın) size verdiğimiz rızıklarda; sizin ellerinizin altında bulunan köleler, hizmetçilerden sizinle eşit derecede (yönetim hakkına sahip olan) birbirinizin hakkına dokunmak dan çekindiğiniz ortaklar var mı (ki tutup kendi mülkümüzde, saltanatımızda bize ortaklar atfediyorsunuz, kendi kullarımızı yarattıklarımızı bize eş koşuyorsunuz)? işte biz aklını kullanan bir toplum için âyetleri böyle açıklıyoruz." (Rum, 28)

Yani siz kölenizin rızkınızda-malınızda size ortak olmasını kabul etmediğinize göre, nasıl olup da, sırf bana ait olan, benden başkasına yaraşmayan, benden başkasında mümkün olmayan şey, yani ilâhlık hususunda bana kullarımdan bir takım ortaklar ediniyorsunuz?

Her kim bunu sanırsa kadrimi kıymetimi hakkıyle bilmemiş, bana hakkiyle saygı göstermemiş, bende olup hiçbir kulumda olmayan şeyi bana halis kılmamış demektir.

"Allah'la beraber başka bir ilâha duâ (ibâdet) etme, sonra azab edilenlerden olursun." (Şuarâ, 26/213)

"Kim, Allah'la beraber varlığını ispatlayacak hiçbir delil bulunmayan bir ilâha ibâdet (duâ) ederse, onun hesabı Rabbinin yanındadır. Kuşkusuz kâfirler kurtulamaz." (Mü'minûn, 23/117).

"Allah'la beraber başka bir ilâha duâ etme, O'ndan başka ibadete layık ilâh yoktur." (Kasas, 27/88).

"Hak duâ Allah'a yapılır; ondan başka duâ ettikleri, kendilerine hiçbir cevap veremez. Bunlar suyun ağzına gelmesi için avuçlarını suya açan kimseye benzerler. Hiçbir zaman su ağzına ulaşmaz." (Râd, 13/14)

"Onlar ki Allah ile beraber başka bir ilâha duâ etmezler. Allah'ın haram ettiği canı haksız yere öldürmezler, ve zina etmezler." (Furkân, 25/68)

"Ey Muhammed, de ki: "Duanız (ibâdetiniz) olmasa Rabbim sizi ne yapsın (ne diye size değer versin?) Yalanladığınızdan ötürü azaba çarptırılmanız gerekecek." (Furkân, 25/77)

"Şayet O'na duâ etmiyor, O'na ibâdet etmiyor ve O'ndan dilekte bulunmuyorsanız Rabbim sizi ne yapsın ? (ne diye size kıymet verip dikkate alsın?) "

"Kullarım sana benden sorarlar; kuşkusuz ben onlara çok yakınım. Duâ eden, Bana duâ ettiği zaman, duasını kabul ederim." (Bakara, 2/186)

"Ancak Sana ibâdet eder ve ancak Senden yardım dileriz." (Fatiha, 5)

Hamd Allah,a Mahsustur Salat ve Selam Muhammed s a v in Üzerine olsun…………
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Aracı Edinme Şirki



Emmâ bâd! Bilesiniz, sözlerin en hayırlısı Kitabullah'tır. Engüzel yol da Muhammed s a v 'in yoludur. İşlerin en şerlisi de sonradan ihdâs edilenlerdir.Her bid'at dalâlettir."

Bir sorun var. O da şu:

Müşriğin gayesi Yüce Rabb'e saygı ve tazimde bulunmaktır. Ona göre Rab çok büyük olduğundan huzuruna ancak krallarda olduğu gibi aracılar ve vasıtalar aracılığıyla girmek icap eder. Dolayısıyla müşrik yüce Rabb'ı küçümsemeyi ve alçaltmayı değil, ona saygıyı kastetmiştir.

Müşrik şöyle der:

"Ben bu aracılara beni Allah'a yaklaştırsınlar, O'na götürüp yanına soksunlar diye ibadet ediyorum, maksadım bu. Bunlar birer vasıta ve aracı"
Hâl böyleyken bu kadar şey neden Allah'ın (c.c) öfke ve gadabına, onu cehenneme ebedi olarak koymasına kanlarını, hanımlarını ve mallarını (tevhid ehline), helâl saymasına sebep oluyor?

Bu soru şu soruyu doğurur:

Acaba Yüce Allah'ın kendisine aracılar ve vasıtalar yoluyla yaklaşılmasını meşru bir yol olarak koyması aklen mümkün müdür ve dolayısıyla bunun haram olduğunun biz (aslında aksi de mümkün iken) şeriattan mı öğrendik?
Yoksa bu aklen ve fıtratan çirkin bir şeydir ve hiç bir şeriatın bunu meşru kılması imkansız mıdır?
Bu günahın diğerlerinin aksine affedilmez olmasındaki sır nedir?

Zira Yüce Allah:

"Allah kendisine eş koşulmasını bağışlamaz, onun dışındakileri dilediği kişi için bağışlar" (Nisa, 48) buyuruyor.

Bu soruyu düşün cevap için kalbini ve zihnini topla.
Önemsememezlik yapma !!!;

Çünkü müşriklerle muvahhidler, Allah'ı bilenlerle O'ndan cahil olanlar, cennetliklerle cehennemlikler arasındaki fark bununla ortaya çıkar.

Allah'a Karşı Su-i Zan Beslemek


Bu husus anlaşıldığına göre burada meselenin sırrını çözecek önemli bir kaideyi zikredelim:

Allah (c.c.) nezdinde günahların en büyüğü O'na (c.c.) su-i zan beslemektir. Çünkü Allah'a kötü zan besleyen kişi O'nun hakkında mukaddes kemâlinin aksini düşünmüş, isimlerine ve sıfatlarına ters düşen bir zan beslemiştir. Bu yüzden Yüce Allah (c.c.), hakkında kötü zan besleyenlere, başka hiç kimseye vermediği tehditler vermiştir.

"Allah hakkında kötü zanda bulunan münafık erkekler ve münafık kadınlar... Kötü olaylar kendi başlarına gelsin. Allah, onlara gazab etmiş onları lanetlemiş ve onlara cehennemi hazırlamıştır. Orası da ne kötü bir yerdir." (Fetih, 6)

Yüce Allah sıfatlarından birini inkar edenlere şöyle seslenmiştir:

"İşte Rabb'inize karşı beslediğiniz bu zannınız. Sizi helak etti, ziyana uğrayanlardan olup çıktınız" (Fussilet, 24)

Dostu İbrahim'in kavmine şöyle dediğini haber vermişti:

"Neye tapıyorsunuz? Allah'tan başka uydurma tanrılar mı istiyorsunuz? Alemlerin Rabb'i hakkında zannınız nedir?" (Sâffât, 85-87)

- Yani siz O'ndan gayrisine ibadet etmiş iken, O'nunla buluştuğunuzda size nasıl bir karşılık vereceğini sanıyorsunuz?

- Onun hakkında ne zan beslediniz de tutup O'nunla birlikte başka şeylere de ibadet ettiniz?

- İsimleri, sıfatları ve Rabbliği hususunda O'nda ne eksiklikler gördünüz de başkasına ibadet etme ihtiyacı duydunuz?
O'nun hakkında lâyık olduğu şeyleri sansaydınız, düşünseydiniz;

- Onun her şeyi bildiğini,

- Her şeye kaadir olduğunu,

- Hiç kimseye muhtaç olmayıp her şeyin O'na muhtaç olduğunu,

- Tüm yaratıklarına adaletle muamele ettiğini,

- Yaratıklarının işlerini görme-ayarlama hususunda tek olup kimseyi kendine ortak etmediğini,

- Her şeyin tüm inceliklerini bildiğini,

- Yaratıklarından hiçbir şeyin O'na gizli kalmadığını,

- Tek başına onlara kâfî geldiğini ve hiçbir yardıma ihtiyacı olmadığını,

- Zati itibariyle Rahman olup rahmeti için birinin O'nun duygusunu kabartmasına gerek kalmadığını zannetseydiniz ya!

Evet...

Allah'ın (c.c.) merhameti kendindendir. Ancak krallar halkın ihtiyaçlarının gidermelerinde yardımcı olacak görevlilere merhamet ve şefkatlerini harekete geçirecek aracılara ihtiyaç duyarlar. Onlar muhtaç zayıf, aciz olmaları ve bilgilerinin kısırlılığı nedeniyle zorunlu olarak vasıtalara ihtiyaç duyarlar.
Her şeye gücü yeten, zatiyle her şeyden müstağni olan, her şeyi bilen, rahman, rahim olan ve rahmeti her şeyi kuşatan zat için ise O'nunla kulları arasına aracılar, vasıtalar sokmak O'nun (c.c.) Rabbliğinin, ilâhlığının, ve birliğinin değerini eksiltir. O'nun (c.c.) hakkında su-i zan olur. Bunu meşru kılması, izin vermesi müstahildir, akıl ve fıtrat bunu imkansız bir şey olarak görür. Akl-ı selimler bunun son derece çirkin olduğunu iyi idrak ederler.

Bunu şu husus iyice açıklar:

Kul, kulluk ettiğine tazim gösterir, onu ilâhlaştırır, önünde boyun eğer, zelil olur.

Tam tazimde bulunulma, yüceltilme, ıslah edinilme, boyun eğilme ve önünde zelil olunmayı hak eden de Yüce Allah'tır.

Bu sadece O'na ait bir haktır.

Haksızlığın en çirkini de O'nun bu hakkını başkasına vermek veya o hususta başkalarını- özellikle kulu ve kölesi olan birini- Allah'a (c.c.) ortak etmektir.

Nitekim Yüce Allah şöyle buyurur:

"Size kendinizden bir misal verdi: (Bakın) size verdiğimiz rızıklarda; sizin ellerinizin altında bulunan köleler, hizmetçilerden sizinle eşit derecede (yönetim hakkına sahip olan) birbirinizin hakkına dokunmak dan çekindiğiniz ortaklar var mı (ki tutup kendi mülkümüzde, saltanatımızda bize ortaklar atfediyorsunuz, kendi kullarımızı yarattıklarımızı bize eş koşuyorsunuz)? işte biz aklını kullanan bir toplum için âyetleri böyle açıklıyoruz." (Rum, 28)

Yani siz kölenizin rızkınızda-malınızda size ortak olmasını kabul etmediğinize göre, nasıl olup da, sırf bana ait olan, benden başkasına yaraşmayan, benden başkasında mümkün olmayan şey, yani ilâhlık hususunda bana kullarımdan bir takım ortaklar ediniyorsunuz?

Her kim bunu sanırsa kadrimi kıymetimi hakkıyle bilmemiş, bana hakkiyle saygı göstermemiş, bende olup hiçbir kulumda olmayan şeyi bana halis kılmamış demektir.

"Allah'la beraber başka bir ilâha duâ (ibâdet) etme, sonra azab edilenlerden olursun." (Şuarâ, 26/213)

"Kim, Allah'la beraber varlığını ispatlayacak hiçbir delil bulunmayan bir ilâha ibâdet (duâ) ederse, onun hesabı Rabbinin yanındadır. Kuşkusuz kâfirler kurtulamaz." (Mü'minûn, 23/117).

"Allah'la beraber başka bir ilâha duâ etme, O'ndan başka ibadete layık ilâh yoktur." (Kasas, 27/88).

"Hak duâ Allah'a yapılır; ondan başka duâ ettikleri, kendilerine hiçbir cevap veremez. Bunlar suyun ağzına gelmesi için avuçlarını suya açan kimseye benzerler. Hiçbir zaman su ağzına ulaşmaz." (Râd, 13/14)

"Onlar ki Allah ile beraber başka bir ilâha duâ etmezler. Allah'ın haram ettiği canı haksız yere öldürmezler, ve zina etmezler." (Furkân, 25/68)

"Ey Muhammed, de ki: "Duanız (ibâdetiniz) olmasa Rabbim sizi ne yapsın (ne diye size değer versin?) Yalanladığınızdan ötürü azaba çarptırılmanız gerekecek." (Furkân, 25/77)

"Şayet O'na duâ etmiyor, O'na ibâdet etmiyor ve O'ndan dilekte bulunmuyorsanız Rabbim sizi ne yapsın ? (ne diye size kıymet verip dikkate alsın?) "

"Kullarım sana benden sorarlar; kuşkusuz ben onlara çok yakınım. Duâ eden, Bana duâ ettiği zaman, duasını kabul ederim." (Bakara, 2/186)

"Ancak Sana ibâdet eder ve ancak Senden yardım dileriz." (Fatiha, 5)

Hamd Allah,a Mahsustur Salat ve Selam Muhammed s a v in Üzerine olsun…………


Bu iddia ve senaryoların hepsi sui zan. Zahiren hissettikleriniz ile ahkam kesmekten öte değil.
Şefaat beklemek ve tevessül hak olan, ehli sünnet kavramlarıdır. Lütfen tarzınızı düzeltin, tekfirden vazgeçin. Size verilmiş olan bu ikinci şansı zorlamayın !...
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst Alt