Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Yetiş Ya ! X

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
E

elif

Guest
İslamın akaidine göre mümkünün vücüt bulmasında yaratıcı yalnız Cenabı vacibul Vucüddur.Faili hakiki mutlak olup tektir. O bakımdan Allahtan başka fail aramak küfürdür.
Bu temel hükümden sonra bir temel kaide de şudur: Mümkünün vucüd bulmasında faili hakiki olan Cenabı Hakk zatını gizlemek kastı ile sebeler silsilesini araya koymuştur.Bu yüzden de esbaba tevessül şart olmuştur.
Allahtan gayrı maddi ve manevi bütün mevcüdat mahluktur. Yani maddi olan mümkün (mevcud) ve manevi olan mümkün .Her iki mümkünün de vucüd bulması Cenabı Hak tarafından birtakım sebeblere bağlanmıştır. Bu sebeblere sarılmak (esbaba tevessül) haşa Allahı inkar değildir.Ancak mümküne faili hakiki nazarı ile bakmak küfürdür.
Şimdi bu tesbitlerden sonra maddi sahada mümkün olanın vucüt bulmasında ,Allahı zikertmeden ve de inkar etmeden ‘’Dünyayı aydınlatan güneştir.Yağmuru yağdıran buluttur.Nebatı yeşerten sudur.’’ Gibi cümleler kullanılması küfrü gerektirir mi?
Elbette ki hayır.Zira bu hususlar Sünnetullahtır.(Allahın değişmez kanunu).Dünyayı aydınlatmada güneşi halk eden Allahtır. Yağmur için bulutu yaratıp vesile kılan Allahtır.
Yukarıda zikredilen fiillerde faili hakiki Allahtır. Ancak sebeler cihetinden sadece vesile olanlar zikredilmiş, Allahü Teala zimmen ifade edilmiştir. Mümin esbabın failinin (Müsebbibül Esbab) de Allah olduğunu bilir. Bu bilgi müminin kalbinde daima bir tasdik halindeyken o mümin zikrettiğinde Allahı anmış gibi olur. Misal:
Bir şahıs bir başka şahsa ‘’Bana şunu ver’’diye ihtiyacını Rabbinden istemez de sebelere sarıldıktan sonra verenin Allah olduğunu bilir.Sebelere sarılmak o kadar önemlidir ki sebeblere tevessül etmeden kulun tevekkül etmesi yanlıştır.
Netice :Kainatta fail hakiki yalnız Cenabı Hak olduğuna rağmen sebebler silsilesini (sünnetullahı) zikretmek küfür olmaz.
Manevi sahada da durum aynıdır:
Manevi mümkünün veya mevcudun varlığında yine sebeler silsilesi vardır. Bu sebeblerin zikredilmesi veya kulun o sebelere tevessülü asla faili hakikiyi inkar değildir,bilakis sünnetullaha ittibadır ‘’Ey inanlar Allahtan korkun ,Ona (yaklaşmaya) vesile arayın.(Maide 5/35)

Nitekim Cennette nimet ,Cehennemde azab vardır.Aslında azab da nimet de Allahtandır. Ama cennet nimete cehennem de azaba vesiledir.

Şüphesiz ki hidayet Allahtandır ancak resuller,nebiler ,veliler bu risalete vesiledir.Aksi takdirde Cenabı Hakkın peygamberleri göndermesine lüzüm olmazdı
 
E

elif

Guest
Gel ey kardeş, Hakkı bulayım dersen,

Bir kamil mürşide varmasan olmaz,

Resulün cemalin göreyim dersen,

Bir kamil mürşide varmasan olmaz.

Niceler gittiler mürşid arayı,

Arayanlar buldu derde devayı,

Bin kez okur isen aktan karayı,

Bir kamil mürşide varmasan olmaz.

Gel şimdi kardeşler gidelim bile,

Nice aşıkların bağrını dele,

Cebrail delildir, Ahmet'e bile,

Bir kamil mürşide varmazsan olmaz.

Kadılar mollalar cümle geldiler,

Kitapların hep bir yere koydular.

Sen bu ilmi kimden aldın dediler.

Bir kamil mürşide varmasan olmaz.

YUNUS EMRE bunda mana var dedi,

Bir kamil mürşide sen de var şimdi,

Allah Musa'ya, Hızır'a var dedi,

Bir kamil mürşide varmasan olmaz.
 

Mücahid

New member
Katılım
17 Mar 2007
Mesajlar
2,553
Tepkime puanı
223
Puanları
0
Yaş
57
Konum
Tr
Hakka davet astığımız konuları okumadan yazıyorsun bahsetiklerinin hepsi okusaydın eğer asılan konularda vardı.Bu kadar ön yargı ve okumadan cevap yazmak ne isbatlamanın telaşıdır anlamadım ki....
 

hakka davet

New member
Katılım
25 Eyl 2007
Mesajlar
153
Tepkime puanı
18
Puanları
0
Yaş
53
İslamın akaidine göre mümkünün vücüt bulmasında yaratıcı yalnız Cenabı vacibul Vucüddur.Faili hakiki mutlak olup tektir. O bakımdan Allahtan başka fail aramak küfürdür.
Bu temel hükümden sonra bir temel kaide de şudur: Mümkünün vucüd bulmasında faili hakiki olan Cenabı Hakk zatını gizlemek kastı ile sebeler silsilesini araya koymuştur.Bu yüzden de esbaba tevessül şart olmuştur.
Allahtan gayrı maddi ve manevi bütün mevcüdat mahluktur. Yani maddi olan mümkün (mevcud) ve manevi olan mümkün .Her iki mümkünün de vucüd bulması Cenabı Hak tarafından birtakım sebeblere bağlanmıştır. Bu sebeblere sarılmak (esbaba tevessül) haşa Allahı inkar değildir.Ancak mümküne faili hakiki nazarı ile bakmak küfürdür.
Şimdi bu tesbitlerden sonra maddi sahada mümkün olanın vucüt bulmasında ,Allahı zikertmeden ve de inkar etmeden ‘’Dünyayı aydınlatan güneştir.Yağmuru yağdıran buluttur.Nebatı yeşerten sudur.’’ Gibi cümleler kullanılması küfrü gerektirir mi?
Elbette ki hayır.Zira bu hususlar Sünnetullahtır.(Allahın değişmez kanunu).Dünyayı aydınlatmada güneşi halk eden Allahtır. Yağmur için bulutu yaratıp vesile kılan Allahtır.
Yukarıda zikredilen fiillerde faili hakiki Allahtır. Ancak sebeler cihetinden sadece vesile olanlar zikredilmiş, Allahü Teala zimmen ifade edilmiştir. Mümin esbabın failinin (Müsebbibül Esbab) de Allah olduğunu bilir. Bu bilgi müminin kalbinde daima bir tasdik halindeyken o mümin zikrettiğinde Allahı anmış gibi olur. Misal:
Bir şahıs bir başka şahsa ‘’Bana şunu ver’’diye ihtiyacını Rabbinden istemez de sebelere sarıldıktan sonra verenin Allah olduğunu bilir.Sebelere sarılmak o kadar önemlidir ki sebeblere tevessül etmeden kulun tevekkül etmesi yanlıştır.
Netice :Kainatta fail hakiki yalnız Cenabı Hak olduğuna rağmen sebebler silsilesini (sünnetullahı) zikretmek küfür olmaz.
Manevi sahada da durum aynıdır:
Manevi mümkünün veya mevcudun varlığında yine sebeler silsilesi vardır. Bu sebeblerin zikredilmesi veya kulun o sebelere tevessülü asla faili hakikiyi inkar değildir,bilakis sünnetullaha ittibadır ‘’Ey inanlar Allahtan korkun ,Ona (yaklaşmaya) vesile arayın.(Maide 5/35)

Nitekim Cennette nimet ,Cehennemde azab vardır.Aslında azab da nimet de Allahtandır. Ama cennet nimete cehennem de azaba vesiledir.

Şüphesiz ki hidayet Allahtandır ancak resuller,nebiler ,veliler bu risalete vesiledir.Aksi takdirde Cenabı Hakkın peygamberleri göndermesine lüzüm olmazdı

Teşekkürler kardeşim. Rabbim müslümanların yardımcısı olsun onları her türlü aşırılıktan haddi aşmaktan muhafaza buyursun, sırat-ı mustakım üzere ayaklarını sabit kılsın.(amin)
 

hakka davet

New member
Katılım
25 Eyl 2007
Mesajlar
153
Tepkime puanı
18
Puanları
0
Yaş
53
Hakka davet astığımız konuları okumadan yazıyorsun bahsetiklerinin hepsi okusaydın eğer asılan konularda vardı.Bu kadar ön yargı ve okumadan cevap yazmak ne isbatlamanın telaşıdır anlamadım ki....

oğuz bakar´isimli üyeden Alıntı
Allah'tan istediniz de bedbaht mı oldunuz ? Sapkınlığın delili yoktur . İlah bildiklerinizin kendine bile faydası yok . Ölümü kendilerinden çevirselerdi ya .

cevabım size değildi, burada ki ithama cevap niteliğindeydi, bişe ispat etmek telaşında da değilim, selam ve dua ile...
 

oðuz bakar

New member
Katılım
24 Ara 2007
Mesajlar
126
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
58
HANİ ARACILAR ?

(BAKARA suresi 186. ayet)

Kullarım sana, beni sorduğunda (söyle onlara): Ben çok yakınım. Bana dua ettiği vakit dua edenin dileğine karşılık veririm. O halde (kullarım da) benim davetime uysunlar ve bana inansınlar ki doğru yolu bulalar.
 

oðuz bakar

New member
Katılım
24 Ara 2007
Mesajlar
126
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
58
(A'RAF suresi 55. ayet)

Rabbinize yalvara yakara ve gizlice dua edin. Bilesiniz ki O, haddi aşanları sevmez.
 

oðuz bakar

New member
Katılım
24 Ara 2007
Mesajlar
126
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
58
(ENFÂL suresi 9. ayet)

Hatırlayın ki, siz Rabbinizden yardım istiyordunuz. O da, ben peşpeşe gelen bin melek ile size yardım edeceğim, diyerek duanızı kabul buyurdu.
 

oðuz bakar

New member
Katılım
24 Ara 2007
Mesajlar
126
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
58
(RA'D suresi 14. ayet)

El açıp yalvarmaya lâyık olan ancak O'dur. O'nun dışında el açıp dua ettikleri onların isteklerini hiçbir şeyle karşılamazlar. Onlar ancak ağzına gelsin diye suya doğru iki avucunu açan kimse gibidir. Halbuki (suyu ağzına götürmedikçe) su onun ağzına girecek değildir. Kâfirlerin duası kuşkusuz hedefini şaşırmıştır.
 

oðuz bakar

New member
Katılım
24 Ara 2007
Mesajlar
126
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
58
(MERYEM suresi 48. ayet)

Sizden de, Allah'ın dışında taptığınız şeylerden de uzaklaşıyor ve Rabbime yalvarıyorum. Umulur ki (senin için) Rabbime dua etmemle bedbaht (emeği boşa gitmiş) olmam.
 

oðuz bakar

New member
Katılım
24 Ara 2007
Mesajlar
126
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
58
MÜ'MİN 14 :
O halde kâfirler hoşlanmasalar da siz, ibadeti gönülden ve yalnız Allah’a yaparak O’na dua edin.


MÜ'MİN 65 :
Hayy ancak o, ondan başka tapılacak yok, onun için dîni halîs kılarak ona, hep ona yalvarın, hamd, Allâhın, o rabbül'âlemînin
 

elkaria

Member
Katılım
25 Kas 2007
Mesajlar
271
Tepkime puanı
3
Puanları
18
Yaş
43
“Allah’tan başka dua ettikleriniz sizin gibi kullardır. Eğer doğru söyleyenlerseniz, haydi onları çağırın size karşılık versinler.” A’raf suresi 194. ayet
 

oðuz bakar

New member
Katılım
24 Ara 2007
Mesajlar
126
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
58
A'RAF : (194-195)

Allah’tan başka dua ve ibadet ettiğiniz bütün putlar, sizin gibi kullardır.Onların tanrılığı hakkındaki iddianız yerinde ise, haydi bakalım onları çağırın da size cevap versinler bakalım!Nasıl icabet edecekler ki, onların yürüyecek ayakları mı var? Yoksa tutacak elleri mi var?Veya görecek gözleri mi var? Yahut işitecek kulakları mı var, neleri var?De ki: "Haydi bütün şeriklerinizi çağırın, sonra bana istediğiniz tuzağı kurun, haydi elinizden geliyorsa bir an bile göz açtırmayın!"
 

hakka davet

New member
Katılım
25 Eyl 2007
Mesajlar
153
Tepkime puanı
18
Puanları
0
Yaş
53
O halde kâfirler hoşlanmasalar da siz, ibadeti gönülden ve yalnız Allah’a yaparak O’na dua edin. MÜ'MİN 14 :

Hayy ancak o, ondan başka tapılacak yok, onun için dîni halîs kılarak ona, hep ona yalvarın, hamd, Allâhın, o rabbül'âlemînin MÜ'MİN 65 :

Allah’tan başka dua ve ibadet ettiğiniz bütün putlar, sizin gibi kullardır.Onların tanrılığı hakkındaki iddianız yerinde ise, haydi bakalım onları çağırın da size cevap versinler bakalım!Nasıl icabet edecekler ki, onların yürüyecek ayakları mı var? Yoksa tutacak elleri mi var?Veya görecek gözleri mi var? Yahut işitecek kulakları mı var, neleri var?De ki: "Haydi bütün şeriklerinizi çağırın, sonra bana istediğiniz tuzağı kurun, haydi elinizden geliyorsa bir an bile göz açtırmayın!" A'RAF : (194-195)

Aşağıdaki dualarda Allah’tan başkasına ibadet, Allah’tan başkasından bir şeyler isteme var mı? Ki bu ayet meallerini gönderiyorsun?

İbni Abidin kitabının önsözünde şöyle dua ediyor:
Ben Allahü Teâlâ'ya, Nebiyy-i Kerim'i (sallallahü aleyhi ve sellem) ile ehl'i tâatından her muazzam makam sahibi ile ve imamımız îmam A'zam ile tevessül ederek, lütuf ve kereminden bu işi bana âsan eylemesini, tamamına erdirmesini, hatalarımı afv, amelimi kabul buyurmasını; bunu sırf rızâyı kerîmi için Gennât-ı naîm'de kurtuluşuma sebep yapmasını, bütün beldelerde kullarını bununla faydalandırmasını, bana doğru yolu göstermesini, doğruyu ilham buyurmasını, kusurlarımı bağışlamasını, hatalarımı afv buyurmasını niyaz eylerim. Çünkü ben bu işe çocukluk edip karışmış bulunuyorum. Ben bu yolun süvarilerinden değilim. Lâkin O'nun kudretinden imdad umuyor. O'nun güç ve kuvvetiyle hazırlık yapıyorum. Muvaffakiyetim ancak Allah'dandır. O'na tevekkül eder, ancak O'na yönelirim. (Reddü'l-Muhtar Ale'd-Dürrü'l-Muhtar, Şamil Yayınevi, İstanbul, 1982; c.1, s.14.)

Ebû Ümame El-Bahili, “Resûlullah sabahladığı ve akşamladığı zaman şöyle duâ ederdi” diyerek uzun bir duâ zikreder. Duânın sonunda yine “senden isteyenler hakkı için istiyorum” ifadesi zikredilir. (Taberani, M. Kebir, c.8, s.264)

Ashâb-ı kiramdan Osman b. Huneyf (r.a.) anlatıyor:
“Bir adam vardı. Bir ihtiyacı sebebiyle Halîfe Osman b. Affân’a (r.a.) gidip gelirdi. Ancak Hz. Osman o adama iltifat etmez ve ihtiyacına bakmazdı. O kimse bir gün Osman b. Huneyf’e (bu hâdiseyi anlatan zata) rastladı ve ona bu durumdan yakındı. Osman b. Huneyf o adama şöyle dedi:
– İbriği getir, bir abdest al, mescide git, orada iki rek‘at namaz kıl. Namazdan sonra da şöyle duâ et:
‘Allâhümme innî es’elüke ve eteveccehü ileyke bi-Nebiyyinâ Muhammedin sallallâhü aleyhi ve selleme, Nebiyyi’r-rahmeti yâ Muhammedü innî eteveccehü bike ilâ Rabbike celle ve azze fe-yakzıy lî hâcetî.’
Mânâsı: ‘Allâh’ım, rahmet peygamberi Peygamberimiz Hz. Muhammed’i (s.a.v.) vesîle ederek senden istiyor ve sana yöneliyorum. Ey Muhammed (s.a.v.), seni vesîle ederek Rabbin celle ve azze’ye yöneliyorum ki, ihtiyacımı yerine getirsin.’
Bu duânın ardından ihtiyacın ne ise onu söyle. Sonra da bana gel, Osman b. Affân’a (r.a.) birlikte gidelim.”
Bundan sonra birbirlerinden ayrıldılar.
O zat Osman b. Huneyf’in (r.a.) dediğini yaptı ve (arkadaşını dahi beklemeden) Hz. Osman’ın (r.a.) kapısına gitti. Kendisini kapıcı karşıladı, elinden tuttu, Halîfenin yanına götürdü. Hz. Osman onunla beraber bir minderin üzerine oturdu ve “İhtiyâcın nedir?” diye sordu.
Adam ihtiyacını söyledi, o da derhal karşıladı.
Sonra da, “Senin, bana gelip giderken bir ihtiyacını söylediğini ancak şimdi hatırlıyorum. Bundan böyle her ne ihtiyacın olursa çekinme bize gel” dedi.
O zat oradan ayrıldı, Osman b. Huneyf hazretleri ile karşılaştı. Ona, “Allah seni mükâfatlandırsın. Sen ona benim hakkımda konuşuncaya kadar bana iltifat etmedi ve ihtiyacıma bakmadı” dedi.
Osman b. Huneyf hazretleri, “Vallâhi ben ona senin hakkında hiçbir şey söylemedim. Ancak ben, Resûlüllâh’ın (s.a.v.) huzurunda iken şöyle bir hâdiseye şâhit olmuştum:
Resûlüllah’a (s.a.v.) a‘mâ (gözleri görmeyen) bir adam geldi ve hâlinden yakındı. Resûl-i Ekrem (s.a.v.) ona, “Sabretmez misin?” buyurdu. A‘mâ adam, “Yâ Resûlallah, bana yardımcı olacak kimse yoktur. Gözümün görmemesi bana zor geliyor” dedi. Resûlüllah (s.a.v.) da, “Git abdest al. Sonra iki rek‘at namaz kıl, ardından şu duâları (yukarıda geçen duâlar) oku” buyurdu.
Adam bizden ayrıldı. Sohbet uzadığından biz henüz dağılmamıştık. O kimse gözünde hiçbir amâlık yokmuş gibi bizim yanımıza geldi.(Beyhaki)
 

oðuz bakar

New member
Katılım
24 Ara 2007
Mesajlar
126
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
58
BU KONUNUN BAŞLIĞINA BİR BAKIN LÜTFEN

Yetiş ya x .

Bu x kim olursa olsun aynıdır. Allah'tan gayrısı değil mi ?

Meseleyi bu aşamaya ben getirmedim .
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan

Değerli arkadaşlar

Konu her yönü ile cevap buldu. Şu an herkes aynı fikirde mutabık ancak cevaplar mesajların yanlış algılanmasından dolayı gereksiz uzayıp durmakta.

Lütfen bu kör döğüşünü burada bitirelim.

Selam ile
 

hakka davet

New member
Katılım
25 Eyl 2007
Mesajlar
153
Tepkime puanı
18
Puanları
0
Yaş
53
Cedele girdiğim için bütün forum üyelerinden özür diliyorum.
Yaşamıyla teslimiyetini kanıtlamış bir İslam Aliminin kitabından bir bölümle Son noktayı koymak isterim.

Said Havva –Ruh Terbiyemiz-Yenda yayınevi-sh. 389-394-Konu: Tevessül

El Münziri; “Et Terğib vet-Terhib” adlı eserinde şu hadisi kaydeder,

Osman bin Hanif rivayet ediyor:
Hasta gözü ama bir adam peygamberimize gelerek şifa için dua istedi. Peygamberimiz dedi ki; "istersen bu haline sabret, senin için daha hayırlıdır."
O adam dedi ki; "Ya Resulullah bana dua et." (Başka bir rivayette şöyle kayıtlıdır; "EyAllah'ın Resulü, beni götürüp getirecek kimsem yoktur. Meşakkat çekiyorum, bana dua et." diye şifa duası isteyince;
Peygamberimiz ona dedi ki; "Git güzelce abdest al ve şöyle dua et. "Allah'ım ben rahmet peygemberi olan Hz. Muhammedin adıyla sana yöneliyorum ve senden istiyorum.Ey Muhammed, ben gözümü açması için seni vesile kılarak Rabbime yöneliyorum ve senin risaletin ve ubudiyetin hürmetine şifa talep ediyorum. Ey Allah'ım Hz. Muhammed'i hakkımda şefaatçi kıl." diye dua et.
Bu dua üzerine gözlerindeki rahatsızlık düzelmiştir.”

Hadisi Tirmizi, Nesai, İbni Mace Süneninde, İbn Huzeyme Sahih’inde zikreder, Hakim de bu hadisin Buhari ve Müslim’in şartlarına göre sahih olduğunu söylemiştir. Tabarani de bu hadisi zikretmiş ve Hz. Osman’ın halifeliği sırasında olan bir hadiseyi anlatmıştır.(uzun bir kıssa, daha önceki bölümlerde göndermiştim. tekrarına gerek olmadığı düşüncesiyle buraya almadım dileyen said havanın bu kitabından okuyabilir.)
O halde bu hadis vefatlarından sonra Allah’a resuller ile tevessül edileceğinin delilidir.

“En güzel isimler Allah'ındır. Öyleyse O'na bunlarla dua edin. O'nun isimleri konusunda eğriliğe sapanları bırakın. Onlar, yaptıklarının cezalarını göreceklerdir.”(Araf sur.180.ayet)

Bazıları bu ayetten, Allah’a ancak kendi isimleriyle dua edileceğini, sadece bu isimlerle Allah’a tevessül edileceğini, kim olursa olsun, insanlardan herhangi biriyle Allah’a tevessülün haram olduğunu, ancak kendisiyle Allah’a tevessül edilen kimsenin Salih birisi ve hayatta bulunması halinde tevessülün olabileceğini anlamaya çalışırlar. Bu makamda tevessülü dua şeklinde anlayarak buna göre ölmüş olmaları halinde Enbiya, Resuller ve Salih kimselerle tevessül etmenin haram olduğunu kabul etmişlerdir.

Bu konuda münakaşalar oldukça çoğalmıştır. Bazıları bu münakaşaya itikadi bir muhteva vermeye çalışmışlar ve hayatta olmayanlarla tevessül etmeyi şirk olarak kabul etmişlerdir.

Bazıları ise ister ölmüş olsun ister hayatta olsun Resulullah(s.a.v), diğer peygamberler ve Salih kimselerle tevessülü kabul etmeyenlerin bu davranışlarının bir kayma ve sapıklık olduğuna itibar ederler.

Yukarda geçen hadis sahabe nesli arasında Resulıllah (s.a.v.)’ın vefatından sonra resulullah ile Allah’a tevessül fikrinin olduğuna işaret eder.

Üstad Hasan el benna bu ihtilafı, itikadi ihtilaflardan değil, fıkhi ihtilaflardan saymıştır.O halde bu mesele onun görüşüne göre fıkhi bir mesele olup hakkında farklı görüşler bulunabilir. Kişi delil ehlinden ise nefsi hangisi ile tatmin oluyorsa o görüşü alır. Eğer delil ehli değilse bu konuda herhengi nir müctehidi taklid etmesi mümkündür. Üstad el Benna “Et Teallim” risalesinin onbeşinci fıkrasında şöyle der:

“Dua, Allah’ın yarattıklarından birisi ile Allah’a tevessül bir arada bulunursa bu konudaki ihtilaf duanın keyfiyeti ile ilgili fer’i bir ihtilaftır. Akaid meselelerinden değildir.

Bu noktada Hasan el Benna’nın tavrına karşı her iki tarafın karşı çıkması şiddetli olmuştur. Üstada karşı alınan bu tavır aslında bir haksızlıktır. Eğer her iki görüş sahipleri meseleye insafla yaklaşsalar üstad el benna’nın sözünün meselede nihayi çözüm noktası oluğunu görürler. Çünkü bu mevzu dinde bilinmesi gereken zaruri meselelerden değildir. Hakkındaki deliller, ya subut yönünden zanni veya manaya işareti yönünden zannidir. O halde bu konuda içtihad yapılabilir ve müctehidin de bu içtihaddan kazanacağı sevabı vardır. İnsan nefsinin tatmin olduğu şeyde seyr etmesinden dolayı kınanmaz, başkasıyla da bu konuda tartışma yapar. Lakin bu mesele sebebiyle karşı tarafı küfür ve sapıklıkla itham etmek bir hata ve aşırı gitmedir.
 

__BODOM

New member
Katılım
25 Kas 2006
Mesajlar
241
Tepkime puanı
10
Puanları
0
Yaş
44
101. Onlar, gözleri benim zikrim/Kur'anım karşısında perde içinde olan insanlardı. Dinlemeye dayanamıyorlardı.

102. Küfre sapanlar, beni bırakıp da kullarımı veliler edineceklerini mi sandılar. Biz cehennemi bir konuk evi olrak inkârcılar için hazırladık.




110. De ki: "Ben de sizin gibi bir insanım. Ancak, tanrınızın bir tek tanrı olduğu bana vahyediliyor. O halde, Rabbine kavuşmayı uman, hayra ve barışa yönelik iş yapsın ve Rabbine ibadette hiç kimseyi O'na ortak koşmasın."
 

Caferi

Forum Þairi
Katılım
23 May 2007
Mesajlar
574
Tepkime puanı
59
Puanları
0
Yaş
43
Konum
istanbul
Web sitesi
www.websitetasarim.com
Allah'ım beni sadece ve sadece sana ibadet edenlerden kıl. ve kirlenmiş, böbürlenmiş nefsimi terbiye etmeme yardım et.
ve Ben , benim gibi müslümanları sadece sana ibadet ettikleri halde, senin kullarına ibadet ettiğimiz iftirası atanları Islah eyle.
Senin ve meleklerinin Salat ve Selam Ettiği Peygamberimiz Hz.Muhammed (s.a.a) ve Al-i Muhammed hatırına bana sabır ver.

Senin emirlerini çiğneyip, nefsimi dinlememe izin verme ya Rabbi.

Bilirim ki En büyük Tağut içimizdedir. Onun Şerrinden Yanlız Sana sığınırım.
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
"Mügminlere gelince, her inen sure onların imanını arttırmıştır ve onlar (o sure) ile sevinirler." (Tevbe : 124)

"Allah (cc) imanlarını kat kat artırmaları için mügminlerin kalbine manevi huzur indirdi" (Fetih : 4)

Çok fazla söze gerek yok aslında. Bu mübarek ayetler üzerinde düşünüldüğü vakit, gerçek gün gibi ortaya çıkar.
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst Alt