Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Resul ve Nebi arasındaki fark?

babacan01

New member
Katılım
7 Eki 2008
Mesajlar
66
Tepkime puanı
16
Puanları
0
... yanlış düzenleme.
 
Son düzenleme:

babacan01

New member
Katılım
7 Eki 2008
Mesajlar
66
Tepkime puanı
16
Puanları
0
Kale innı abdüllahi ataniyel kitabe ve cealenı nebiyya (meryem 30)

Dedi ki: "muhakkak ben Allah'ın kuluyum. (Allah) Bana Kitabı verdi ve beni nebi kıldı." (meryem 30)


hz.isa beşikte kendisine kitap verildiğini ve bu yüzden nebi olduğunu iletiyor.




Vezkur fîl kitâbi ibrâhîm(ibrâhîme), innehu kâne sıddîkan nebiyyâ (meryem 41)
Kitap’ta İbrahim’i de an. Gerçekten o, son derece dürüst bir kimse, bir nebi idi.( meryem 41)
Felemma'tezelehüm ve ma ya'büdune min dunillahi vehebna lehu ishaka ve ya'kub ve küllen cealna nebiyya (meryem 49)
Nihayet İbrahim onlardan ve Allah'tan başka taptıkları şeylerden uzaklaşıp bir tarafa çekildiği zaman biz ona İshak ve Yâ'kub'u bağışladık ve her birini nebi yaptık (meryem 49)
Vezkur fîl kitâbi mûsâ, innehu kâne muhlesan ve kâne resûlen nebiyyâ(nebiyyen). (meryem 51)
Kitap'ta Musa'yı da an. Gerçekten o ihlâs sahibi idi ve hem resûl, hem de nebî idi. (meryem 51)
Ve vehebnâ lehu min rahmetinâ ehâhu hârûne nebiyyâ(nebiyyen). (meryem 53)
Rahmetimiz sonucu kardeşi Hârûn’u bir nebî olarak kendisine bahşettik. (meryem 53)
Vezkur fîl kitâbi ismâîle innehu kâne sâdıkal va’di ve kâne resûlen nebiyyâ(nebiyyen).(meryem 54)
Kitapta İsmail'i de an. Doğrusu o sözünde sâdık bir kimse; bir resul aynı zamanda nebî idi. (meryem 54)
Vezkur fîl kitâbi idrîse innehu kâne sıddîkan nebiyyâ(nebiyyen). (meryem 56)
Ve Kitap'ta İdris'i zikret. Muhakkak ki O, sadık bir Nebî idi.(meryem 56)
Ulâikellezîne en’amallâhu aleyhim minen nebiyyîne min zurriyyeti âdeme ve mimmen hamelnâ mea nûhin ve min zurriyyeti ibrâhîme ve isrâîle ve mimmen hedeynâ vectebeynâ, izâ tutlâ aleyhim âyâtur rahmâni harrû succeden ve bukiyyâ(bukiyyen). (meryem 58)
İşte onlar, Allah'ın kendilerine ni'met verdiği nebîlerdendir. Âdem (A.S)'ın zürriyyetinden (neslinden) ve Nuh (A.S)'la beraber taşıdıklarımızdan ve İbrâhîm (A.S) ve İsrail (A.S)'ın zürriyyetinden ve Bizim hidayete erdirdiklerimizden ve seçtiklerimizdendir. Onlara, Rahmân'ın âyetleri okunduğu zaman ağlayarak ve secde ederek yere kapanırlardı. (meryem 58)
 

babacan01

New member
Katılım
7 Eki 2008
Mesajlar
66
Tepkime puanı
16
Puanları
0
Ve mâ erselnâ min kablike min resûlin ve lâ nebiyyin illâ izâ temennâ elkaş şeytânu fî umniyyetih(umniyyetihî), fe yensehullâhu mâ yulkış şeytânu summe yuhkimullâhu âyâtih(âyâtihî), vallâhu alîmun hakîm(hakîmun). (hac 52)



Biz, senden önce hiçbir resûl ve nebî göndermedik ki, o, bir temennide bulunduğunda, şeytan onun dileğine ille de (beşerî arzular) katmaya kalkışmasın. Ne var ki Allah, şeytanın katacağı şeyi iptal eder. Sonra Allah, kendi âyetlerini (lafız ve mana bakımından) sağlam olarak yerleştirir. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. (hac 52)









Fe nâdethul melâiketu ve huve kâimun yusallî fîl mihrâbi, ennallâhe yubeşşiruke bi yahyâ musaddikan bi kelimetin minallâhi ve seyyiden ve hasûran ve nebiyyen mines sâlihîn(sâlihîne). (ali imran 39)

O mihrapta namaz kılarken, melekler ona seslendi: "Allah, sana Yahya'yı müjdeler. O, Allah'tan olan bir kelimeyi (İsa'yı) doğrulayan, efendi, iffetli ve salihlerden bir nebidir." (ali imran 39)









Ve iz ehazallâhu mîsâkan nebiyyîne lemâ âteytukum min kitâbin ve hikmetin summe câekum resûlun musaddikun limâ meakum le tu’minunne bihî ve le tensurunneh(tensurunnehu), kâle e akrartum ve ehaztum alâ zâlikum ısrî, kâlû akrarnâ, kâle feşhedû ve ene meakum mineş şâhidîn(şâhidîne). (ali imran 81)

Ve Allah, nebilerden, "Size kitap ve hikmet verdim. Sonra size, beraberinizde olanı (Allah'ın size verdiği kitapları) tasdik eden bir Resûl geldiği zaman, ona mutlaka îmân edeceksiniz ve ona mutlaka yardım edeceksiniz" diye misak aldığı zaman, "kabul ettiniz mi ve bu ağır (ahdimi) üzerinize aldınız mı?" diye buyurdu. (Onlar da): "İkrar ettik (kabul ettik)" dediler. (Allahû Teâlâ): "Öyleyse şahit olun ve Ben sizinle beraber şahitlerdenim." buyurdu. (ali imran 81)








nebilere kitap ve hikmet verdiğini ve doğrulayanların resuller olduğunu apaçık ayetler söylüyor. zaten kitap ve hikmet verilen nebilerde Allah(c.c.) ın ayetleriyle uyardığı için onlarda resul olmuş oluyor. yani tüm peygamberler uyarıcıdır bu yüzden resuldür. içlerinden bazılarıda kitap verilenlerdir bunlarada nebi deniliyor.








Ve iz ehaznâ minen nebîyyîne mîsâkahum ve minke ve min nûhın ve ibrâhîme ve mûsâ ve îsebni meryeme ve ehaznâ minhum mîsâkan galîzâ(galîzan). (ahzap 7)


Hani biz nebilerden söz almıştık; senden(hz.muhammedden) , Nuh'tan, İbrahim'den, Musa'dan ve Meryem oğlu İsa'dan da. (Evet) biz onlardan pek sağlam bir söz aldık. (ahzap 7)









ki bu verilen söz ali imran 81.ayette vurgulanıyor. zaten bu sözün içinde hz.muhammed(s.a.v.) de bulunuyor. oda bir nebi olduğu için bu söz onada geçerli oluyor.




Mâ kâne muhammedun ebâ ehadin min ricâlikum, ve lâkin resûlallâhi ve hâtemen nebiyyin(nebiyyine), ve kânallâhu bi kulli şey’in alîmâ(alîmen). (ahzap 40)


Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir; ancak o, Allah'ın Resûlü ve nebilerin sonuncusudur. Allah, her şeyi bilendir.(ahzap 40)





daha önceki ayetlerde de gördük ki Allah(c.c.) ayetlerinde kimine sadece resullük verilmiş, kimine hem resulluk hemde nebilik bahşetmiş. ki hz.isada kendine verilen kitaptan dolayı nebilik makamına yükseldiğini söylüyor. ahzap 40. ayette de Allah(c.c.) sen nebilerin sonuncususun fakat Allah(c.c.) ın resulüsün demiş bulunuyor. yani resullük bitmedi fakat nebilik seninle son buldu. artık kitap gelmiyecek son kitap kuran kıyamete kadar korunacak bu yüzden nebilerin sonuncususun diyor. Allah(c.c.) ın resulüsün ifadeside bu yüzden var. resullük bitmediği için var.
 

fani olaný istemem

New member
Katılım
12 Nis 2008
Mesajlar
251
Tepkime puanı
46
Puanları
0
Yaş
52
Her devirde Resuller çoğunluk tarafından yalanlanmış

TEVBE-33:
Müşrikler kerih görseler bile; resûlünü, dîn üzerine, dînin bütününü (bütün özelliklerini) izhar etmesi (ortaya çıkarması) için hidayetle, hak dîn ile gönderen, O’dur.

sevgili kardeşlerim bu kitab ALLAH IN SÖZÜ bütün zamanlara hitab edr ve diyorki biz her kavime kendi lisanıyla elçiler göndeririz kitabı öğretsin diye

İBRÂHÎM-4:
Hiçbir resûlümüz yoktur ki; Biz, onu kendi kavminin lisanıyla göndermiş olmayalım. Onlara (kendi lisanlarıyla) beyan etsin (açıklasın) diye. Öyleyse Allah, dilediğini (Allah’a ulaşmayı dilemeyenleri) dalâlette bırakır. Dilediğini (Allah’a ulaşmayı dileyenleri) hidayete erdirir. Ve O, Azîz’dir, hikmet sahibi’dir.
MU'MİNUN-44: Summe erselnâ rusulenâ tetrâ, kullemâ câe ummeten resûluhâ kezzebûhu fe etbâ’nâ ba’dahum ba’dan ve cealnâhum ehâdîs(ehâdîse), fe bu’den li kavmin lâ yu’minûn(yu’minûne).
Sonra Biz, resûllerimizi ardarda (arası kesilmeksizin) gönderdik. Her ümmete resûlü geldiği zaman, her defasında onu yalanladılar. Biz de onları birbiri arkasından (helâk ettik). Ve onları efsane kıldık. Artık mü’min olmayan kavim (Allah’ın rahmetinden) uzak olsun.

İSRA-15:Kim hidayete erdiyse sadece kendi nefsi için (nefsini tezkiye ettiği için) hidayete erer. Öyleyse kim dalâlette ise sorumluluğu sadece kendi üzerinde olarak dalâlette kalır. Yük taşıyan (günahı yüklenen) bir kimse, bir başkasının yükünü (günahını) yüklenmez.Ve Biz,bir resûl göndermedikçe “azap edici” olmadık.

sevgili kardeşlerim gidin meallere bakın nerede resul geçiyorsa adamlar peygamber diye yazmışlar
kurana göre nebi peygamber
resul elçi demektir
neden mi
böyle yapmışlar
yaşayan ve kıyamete kadar da var olacak olan resulleri örtmek için

ahzab 40 a dikkatle bakın kardeşlerim
peygamberimiz S.A.V son nebi son resul değil

AHZAB-40: Mâ kâne muhammedun ebâ ehadin min ricâlikum, ve lâkin resûlallâhi ve hâtemen nebiyyin(nebiyyine), ve kânallâhu bi kulli şey’in alîmâ(alîmen).
Muhammed (A.S), sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası olmamıştır (değildir). Fakat Allah'ın Resûl'ü ve Nebîlerin (Peygamberlerin) Hatemi'dir (Sonuncusu). Allah, herşeyi en iyi bilendir.

Bu kitab Allah ın kitabıdır ve en üst seviyede sadece Allah ın öğretmenleri tarafından öğretilir.Sevgili okuyucular, Allah'a ruhunuzu olmeden evvel ulastirmayi dilediniz. Dilediginiz anda dalâletten kurtuldunuz. Hacet namazi ile Allahtan mursidinizi sormaniz ve mursidinize ulasmaniz uzerinize farz.

Bakara Suresinin 45. âyet-i kerimesinde ise Allahû Tealâ buyurmaktadır:
“Veste’ınu bissabri vessalâh. Ve inneha lekebiratün illâ alel haşi’ın.” 2/Bakara-45
(Allah’tan) sabırla ve namazla yardım (istiane) isteyin. Fakat muhakkak ki bu, (hacet namazı ile kişiyi Allah’a ulaştıran mürşidi sormak) huşû sahibi olanlardan başkasına elbette ağır gelir.

Buradaki namaz, hacet namazıdır. Buradaki istiane, Allah’ın özel yardımı, olan Allah’ın tayin ettiği mürşiddir.
(Rabbimiz, Allah'a ulasmayi diledikden sonra, sizin hidayetinize vesile olacak mursidi otomatik olarak nasip eder ve buldurur)

Buna dair ayetler;
1- Kasas-50.
2- Taha-123
3- Kehf-17
4- Casiye-23
5- Cuma-2
6- Al-i İmran-164
7- Ahkâf-32
8- Zümer-23
9-Araf-186
 

ARZ_7

New member
Katılım
7 Şub 2009
Mesajlar
685
Tepkime puanı
395
Puanları
0
Her ümmetin bir resulü vardır. Onların resulü geldiği zaman, aralarında adaletle hükmedilir ve onlara asla zulmedilmez. (yunus 47)


"Eğer doğru söyleyenler iseniz, (söyleyin) bu ne zaman (gerçekleşecek)?" diyorlar. (yunus 48)



böyle söylemiyor musunuz? hani nerde resul ne zaman gelecek demiyor musunuz?


ister inanın ister inanmayın ben kuranda resulün geleceğini iddia ediyorum. ayetlerle iddiamı kanıtladığıma inanıyorum. çünkü ahzap 7 de bile hz.muhammed(s.a.v.) in bir nebi olduğu ve söz aldığını ondan sonra gelecek olan resule yardım edeceğini söylüyor


Bunlar sizin ifadeleriniz sayın Babacan.. Yukarıda verdiğiniz yunus 48 bir bakın birde aşağıda ki mealinize bakın.. bakalım aynı şeyler mi ?

Ve yekûlûne metâ hâzel va'du in kuntum sadıkîn (yunus 48)

açıklaması


Derler ki: "Eğer doğru sözlüyseniz, bu belirttiğiniz süre (vaad) ne zamanmış?"(yunus 48)


İki meailiniz bile birbirini tutmuyor. İlk verdiğiniz meal de vaad kelimesi geçmiyor bile. İkinci mealiniz de de vaad kelimesini parantez içine almışsınız ve vaad kelimesine belirtilen süre manasını vermişsiniz. Belirttiğiniz süre ne zamanmış gibi bir meal ortaya koymuşsunuz. peki vaad ne demektir?

VA'D Söz verme. Söz verilen şey. Bir kimsenin yapacağına veya yapmayacağına dâir söz vermiş olduğu husus. Bir şeyi yapmak veya bir şey için söz vermek va'ddır. Hayır işlenecek iş için masdar "va'd" veya "vaide" dir. İşlenecek şey şer ise; ev'ide denir. Masdarı "Îâd: $ " dır. Va'd hayırda, îâd ve vaîd şerde kullanıldığına göre; vaîd: $ masdarı şerre niyet ettiğini, korkulacak iş işleyeceğini haber vermekle korkutmaktan ibarettir.



yunus 48.ayet gayet açık gelecek olan resulü yalanlayanlardır. o yüzden ne zaman gelecek, kim nerde, hani azap, ne zaman diye sorarlar ve azabın çabucak gelmesini isterler.

siz hâlâ ayeti yok sayıyorsunuz yalan sayıyorsunuz bu ayeti kabul etmem diyorsunuz.



Ayet gayet açık ama siz gayet açık bir meal vermiyorsunuz. Ayette gelecek olan rasülü yalanlamaktan bahsetmiyor. Rasüllerin vaad ettiğini yalanlayanlardan bahsediyor.
Ben ayeti yok saymıyorum sizin verdiğiniz mealleri kabul etmiyorum.


benim resulüm tüm peygamberlerdir. hepsine inandım. hiçbirini diğerinden ayırt etmem. ayette belirttiği gibi;

Ayet hepsi bizim rasülümüzdür gibi bir mana ifade etmiyor. Rasüller arasında ayrım yapmadığımızı söylüyor. Bizde rasüller arasında ayrım yapmayız hepsine iman ederiz.

Her ümmetin bir resulü vardır.

Her ümmetin bir rasülü vardır. Ayet gayet açık. Bütün peygamberlerin senin rasülün olabilmesi için bütün ümmetlerden olman gerekiyor. Ayetleri siz gönderiyorsunuz ama yeterince anlamış değilsiniz gibime geliyor. Her ümmetin bir rasülü olduğunu söyleyeceksiniz, hemde benim rasülüm bütün peygamberlerdir diyeceksiniz. Doğrusu aklı selim için ters cümleler..

Sizin Rasülünüz kimdir sorusuna bütün peygamberler diye cvb vermişsiniz. Hangi ümmettensiniz diye bi soru sormuştum cevap gelmemiş. Heralde bütün ümmetlerdensiniz.. Hangi ümmetten olduğunuzu da belirtirseniz sevinirim..
O gelen Rasül, Rasul olduğunu nerden bilecek ? kim bildirecek. Allahtan vahiy alacak. Bu vahiyleri toplasak kitap haline gelmez mi ?
 

babacan01

New member
Katılım
7 Eki 2008
Mesajlar
66
Tepkime puanı
16
Puanları
0
''belirttiğiniz süre ne zaman'' ile bu vaad ne zaman aynı şey değil midir? şonuçta yunus 48. ayette 47. ayete göre'' madem öyle diyorsunuz bu ne zaman gerçekleşecek ''anlamı taşıyor. yani her ümmete gönderilecek resul vardır. onlar geldiğinde aralarında adaletle hükmedilir. bu söz üzerine ''madem öyle diyorsun bu ne zamandır '' ifadesi gayet açık ve net. mealde hata göremiyorum. sen hala tek bir kelimeye takılmışsın.
 

ARZ_7

New member
Katılım
7 Şub 2009
Mesajlar
685
Tepkime puanı
395
Puanları
0
ayeti kerime de Rasüller onlara bir takım vaadlerde bulundular yaa işte azab gelir üstünüze gibi Allahın cehennemini yahut cennetini vaad ediyorlar. İşte bunların ne zman olduğunu soruyorlar. Rasüller yeni bir rasül gelecek diyorlar, onlarda bu rasül ne zman gelecek gibi bir mana ifade etmiyor. Siz bizim sorumuzu ayetteki kafirlerin sorusuna benzetiyorsunuz. itirazımız bunadır..
 

tahsin33

New member
Katılım
31 Ara 2008
Mesajlar
1,374
Tepkime puanı
681
Puanları
0
babacan01
01.03.2009 15:49 tarihli mesajınızda
Alıntı:Şuan ki rasül kimdir ? Sizin rasülünüz kimdir ?

benim resulüm tüm peygamberlerdir. hepsine inandım. hiçbirini diğerinden ayırt etmem. ayette belirttiği gibi;

Resul göndermediğim topluma ceza vermem delili ile bugünde bir resul olduğu iddiasının sahibi ben değil siz siniz
neden bu şu anki resulü söylemiyorsunuz
bu bölümde yazan fikir beyan eden 10 kişiyi bulmaz ama okuyan sayısı 597 kişi bu vebali hiç düşündünüzmü?
 

babacan01

New member
Katılım
7 Eki 2008
Mesajlar
66
Tepkime puanı
16
Puanları
0
babacan01
01.03.2009 15:49 tarihli mesajınızda
Alıntı:Şuan ki rasül kimdir ? Sizin rasülünüz kimdir ?

benim resulüm tüm peygamberlerdir. hepsine inandım. hiçbirini diğerinden ayırt etmem. ayette belirttiği gibi;

Resul göndermediğim topluma ceza vermem delili ile bugünde bir resul olduğu iddiasının sahibi ben değil siz siniz
neden bu şu anki resulü söylemiyorsunuz
bu bölümde yazan fikir beyan eden 10 kişiyi bulmaz ama okuyan sayısı 597 kişi bu vebali hiç düşündünüzmü?


resul göndermediğim topluma ceza vermem der ayet; cezamı gördüğüm halde neden resul gelmedi mi dersin? var olan bir ceza yada bir bela mı var?
şuanki resulü nasıl söyleyim ama şimdi olmazsa başka bir zaman inecek. biliyorsunuzki hz.muhammed(s.a.v.) den sonra 1400 yıl geçmesine rağmen bir resulden bahsedemiyoruz. ki gelmiş olsa haberimiz olurdu. yani peygamberlerin arası kesildiği sırada gelecek diye bu yüzden diyor.
şu ayete dikkat çekmek istiyorum;

Rabbin, halkları salih ve ıslah edici kimseler iken memleketleri zulmederek helak etmez. (hud 117)


Rabbin, ülkelerin merkezî yerlerine, kendilerine âyetlerimizi okuyan bir peygamber göndermedikçe memleketleri helak edici değildir. Zaten biz, halkları zalim olmadıkça memleketleri helak etmeyiz. (kasas 59)



evet bakalım 1400 yıl boyunca halklar zalim olmuş mu? hükümdarlardan bahsetmiyorum. helak edilen kavimler gibi küçüğünden büyüğüne, yaşlısından gencine, çocuğundan babasına kadar herkes Allah(c.c.) ı inkar mı etti? yada tüm bu sayılanlar Allah(c.c.) a karşı küfür ve saygısızlık mı etti? helak edilen kavimlere baktığınızda tüm insanların aynı şekilde yalanladığını ve içlerinde ıslah edicilerinde bulunmadığı görülüyor. yani halk ıslah ediciyse resulde gelmez. resul gelmezse halkda helak edilmez. selam ile..
 

tahsin33

New member
Katılım
31 Ara 2008
Mesajlar
1,374
Tepkime puanı
681
Puanları
0
Bakara suresi ayet 285
Peygamber,
kendisine Rabbinden indirilene iman etti.
Müminler de.
Her biri Allah'a,
Onun meleklerine,
kitaplarına,
peygamberlerine iman etti.
Peygamberlerinden hiç birini diğerinden ayırmayız.
"Dinledik, itaat ettik.
Rabbimiz! Senden mağfiret dileriz ve dönüş ancak Sanadır" dediler
.

Hicr suresi ayet 9
Hiç şüphesiz, zikri (Kur'an'ı) biz indirdik biz; onun koruyucuları da gerçekten biziz.

Ahzab suresi ayet 40
Muhammed, sizin erkeklerinizden hiç birinin babası değildir; ancak o, Allah'ın Resulü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah, her şeyi bilendir.

Rasulüllah (s.a) şöyle buyurdu:
"Risalet ve Nübüvvet son bulmuştur. Benden sonra ne bir resul, ne de bir nebi gelmeyecektir."
(Tirmizi, Müsned- i Ahmed.)

Rasulüllah (s.a) şöyle buyurdu:
"Ben Muhammed'im, ben Ahmed'im, ben Mahvediciyim; küfür benimle mahvedilmektedir. Ben toplayıcıyım; Benden sonra insanlar Mahşer'de toplanacaklar. (Yani benden sonra gelecek olan yalnızca Kıyamettir.) Ve ben Akib'im; yani, benden sonra peygamber gelmeyecektir,"
(Buhari,Müslim,Tırmizi, Muvatta, el-Müstedrek.)


Ebu Hanife (80-150 H.)
döneminde bir adam peygamber olduğunu iddia etti ve şöyle dedi: "Bana izin verin peygamberliğimin delillerini göstereyim. İmam şu hükmü verdi: "Bir kimseden peygamberliğine dair delil isteyen tıpkı böyle bir iddiada bulunan gibi kafir olur." Zira Allah Rasulü şöyle buyurmuştur:
"Benden sonra peygamber yoktur."
(Menâkıb İmam-ı A'zam Ebu Hanife.) İbn Ahmed el-Mekki. Cilt: 1. sh: 161. Haydarâbâd. Neşri. H. 1321.

Allâme İbn Cerir et-Taberî (224-310 H.)
meşhur Kur'an tefsirinde bu ayetin anlamını şöyle açıklamıştır: "Hz. Rasûlüllah (s.a) , peygamberlik silsilesini kapamış ve onu mühürlemiştir. İmdi bu kapı kıyamete dek kimseye açılmayacaktır."
(Tefsir-i İbn Cerir. Cilt: 22. sh: 12.)

İmam Tahavî (239-321 H.) ,
Akide-i Selefiye adlı eserinde selef-i salihîn'in özellikle İmam Ebu Hanife, İmam Ebi Yusuf ve İmam Muhammed'in (Allah hepsine rahmet eylesin) peygamberlikle ilgili inançlarını şöyle nakletmektedir: "Onlara göre, Muhammed (s.a) Allah'ın seçkin kulu, Rasûlü ve gözde nebisidir. O, peygamberlerin sonuncusudur. Velilerin imamı, nebilerin reisi ve Rabbinin sevgilisidir. Ondan sonra girişilecek herhangi bir peygamberlik iddiası dalâlettir ve nefsin şehvetlerine tapınmaktır."
(Şerh et-Tahavîyye, Dârul-Maârif, Mısır. sh: 15, 87, 96, 97, 100, 102)

Allâme İbn Hazm Endülüsî (384-456 H.)
şunları yazıyor: "Şu kesin ki, Rasulüllah'ın irtihalinden sonra vahiy kesilmiştir. Böyle olmasının nedeni de vahyin Rasul'den başkasına gelmeyişidir ve bizzat birinin babası değil, ancak Allah Rasulü ve peygamberlerin sonuncusudur."
(El-Muhallâ, Cilt: 1. sh: 26.)

İmam Gazali (450-505 H.)
şunları söylüyor: "Rasûlüllah Muhammed'den (s.a) sonra hiç peygamberin gelmeyeceğine dair İslâm ümmeti arasında tam bir icma vardır... Bütün ümmet müttefiktir ki, Rasûlüllah Lâ nebiyye ba'dî sözleriyle kendisinden sonra ne bir rasul ne de bir nebi geleceği dışında başka bir şey kastetmemiştir. Bu sözü başka türlü te'vil saçma ve böyle bir şeyi kaleme almak sapıklık olur. Dahası, ümmet de ittifak eylemiştir ki o sözün anlamı, başka bir te'vile açık kapı bırakmayacak denli böyledir, bunu inkâr eden ümmetin icmaını inkâr eder. (El-iktisad fi'l-itikaâd, Mısır, sh: 114)

Muhy-is-Sünne Bagevi (V. 510 H. )
Maâlim et-Tenzil) adlı tefsirinde şunları yazıyor: "Allah, Rasûlüllah ile nübüvvet kapısını kapadı. Zira o, nebilerin sonuncusudur... İbn Abbas demiştir ki: "Kadir-i Mutlak olan Allah (bu ayetle) bildirmiştir ki, ondan sonra peygamber gelmeyecektir."
(Cilt: 3. sh: 158)

Allâme Zemahşeri (467-538 H.)
Keşşaf tefsirinde şunları yazmaktadır: "Eğer kıyamete yakın günlerde İsa Aleyhisselam'ın yeryüzüne ineceği inancı varken Rasûlullah nasıl son peygamber olabilir?" dersen, derim ki:
"Rasûlullah, kendisinden sonra hiçbir kimsenin peygamber olarak gönderilmeyeceği anlamında son peygamberdir.
İsa Aleyhisselam'a gelince o, Rasûlullah'ın (s.a.) zuhurundan önce gönderilmiş peygamberlerden biridir ve tekrar geldiğinde Muhammed (s.a) Şeriat'ının izleyicisi olarak gelecek ve namazını ümmetin diğer ferdleri gibi kıble'ye (Kâ'be) yönelerek kılacaktır."
(Cilt: 2. sh: 215)

Kadı Iyaz (V. 544 H.)
şöyle yazar: "Kendisinin peygamber olduğunu iddia eden yahut peygamberliğin iktisab edilebileceğini ve peygamberlik rütbesine bazı filozofların ve sûfi denilen kimselerin iddia ettikleri gibi kalb temizliğiyle ulaşılabileceğini iddia eden ve dahi peygamberlik iddiasında bulunmamakla birlikte vahiy aldığını ileri süren kimse... tüm bu kimseler kâfirdir ve Rasûlüllah'ı inkâr etmektedirler. Çünkü, o bize son peygamber olduğunu ve kendisinden sonra peygamberin gelmeyeceğini bildirmiştir. Peygamberliği kapadığına ve tüm insanlığa gönderildiğine dair haberleri Allah'tan getirmiştir ve topyekûn ümmet bu kelimelerin zahiri manâsı dışında bir manâya sahip olmadığında müttefiktir.
Farklı bir tefsire yahut özel bir manâya mahal yoktur. Dolayısıyla, böylelerinin hem nakle hem de icmaya göre kafir olduğu konusunda hiçbir şüpheye yer yoktur."
(Şifa, Cilt: 2. sh: 270, 271.)

Allâme Şehristanî (V. 548. H.)
ünlü El-Milel ve-n-Nihal adlı eserinde şunları yazıyor: "Ve aynı şekilde (İsa Aleyhisselam hariç) Rasûlüllah Muhammed'den (s.a) sonra bir başka peygamber geleceğini... söyleyen kimse kafirdir ve bu mevzuda iki kişi arasında bile ihtilaf yoktur.
(Cilt: 3. sh: 249)

İmam Razi (543-506 H.) Hatem en-Nebiyyîn ayetini açıklarken Tefsir-i Kebir'inde şunları söylemektedir: Bu bağlamda "Ve Hatem en-Nebiyyîn" denmesinin sebebi şudur: Eğer kendisinden sonra bir peygamber gelecekse, bir peygamber talimat hakkındaki tavsiye ve açıklamaları eksik bırakır ki, kendisinden sonra gelen peygamber o eksikliği tamamlayabilsin. Ancak Rasûlüllah kendisinden sonra peygamberin gelmeyeceğini bilen biri olduğundan kendi ümmetine çok daha müşfik davranmış ve onlara eksiksiz bir kılavuzluk yapmıştır. Zira o, kendisinden sonra oğlunu koruyup gözetecek bir veli ve koruyucunun olmadığını bilen babaya benzemektedir.
(Cilt 6. sh: 581.)

Değerli kardeşim, babacan01
Sonuç olarak
1 - Bakara suresi ayet 285 te Başta Peygamber efendimiz olmak üzere iman edilecek konular açıklanmış ve “Rabbinden indirilene iman etti” ifadesi ile Kurana işaret edilmiştir.
2 - Hicr suresi ayet 9 ile işaret edilen Kuranın Allahın koruması altında olduğu açıklanmış
3 - Ahzab suresi ayet 40 ile Allah'ın Resulü ve peygamberlerin sonuncusu olduğu bildirilmiştir.

4 - Peygamber efendimizin kendi ifadesi ile de
"Risalet ve Nübüvvet son bulmuştur. Benden sonra ne bir resul, ne de bir nebi gelmeyecektir."

5 - İslam alimleri de
"Bir kimseden peygamberliğine dair delil isteyen tıpkı böyle bir iddiada bulunan gibi kafir olur." Hükmünü vermişlerdir.

"Rabbimiz, bizi hidayete eriştirdikten sonra kalplerimizi kaydırma ve yanından bize bir rahmet bağışla. Şüphesiz, bağışı en çok olan Sensin."
 

babacan01

New member
Katılım
7 Eki 2008
Mesajlar
66
Tepkime puanı
16
Puanları
0
Peygamber efendimizin kendi ifadesi ile de
"Risalet ve Nübüvvet son bulmuştur. Benden sonra ne bir resul, ne de bir nebi gelmeyecektir."

bana bunu kanıtla.özellikle kırmızıyla üzerinden geçtiğim cümlenin kuranda bulunduğunu kanıtla. kuranda böyle bir cümlenin geçtiğini bana söylede rahatlıyalım. selam ile..
 

tahsin33

New member
Katılım
31 Ara 2008
Mesajlar
1,374
Tepkime puanı
681
Puanları
0
babacan01,
Cevap vereceğim İnşaallah ancak sizi tatmin açısından size bir soru sormam lazım ona cevap verin ona göre sorunuzu cevaplayayım.
Sizce Hadis kaynakmıdır?
 

babacan01

New member
Katılım
7 Eki 2008
Mesajlar
66
Tepkime puanı
16
Puanları
0
babacan01,
Cevap vereceğim İnşaallah ancak sizi tatmin açısından size bir soru sormam lazım ona cevap verin ona göre sorunuzu cevaplayayım.
Sizce Hadis kaynakmıdır?

bakın ben ne hadisler gördüm kuranla alakası olmayan. ben ne hadisler gördüm kurana uyan. hadisler rivayetlere dayanır. o yüzden kimileri değiştirmiş, kimileri saptırılmıştır. benim kuranı kaynak olarak istemem bu yüzdendir. yani kuran değiştirilmemiştir. tek değiştirilmeyen ve en gerçekçi kaynak kurandır. ben bu yüzden kurandan örnek getirin dedim. bakın ben size peygamberin geleceğine dair ayetler yazayım.

Allah kendi emriyle melekleri, kullarından dilediği kimseye vahiy ile, "Benden başka tanrı olmadığına dair (kullarımı) uyarın ve benden korkun" diye gönderir. (nahl 2)



Biz peygamberleri ancak müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak göndeririz. Kim iman eder ve kendini düzeltirse onlara korku yoktur. Onlar mahzun da olacak değillerdir. (enam 48)

enam 48.ayette gönderirdik olması gerekmiyor muydu? ama göndeririz diyor yani daha bitmedi anlamında.



Biz her peygamberi, ancak kendi kavminin diliyle gönderdik ki, onlara (Allah'ın emirlerini) iyice açıklasın. Allah dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir. O mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. (ibrahim 4)



Kim doğru yolu bulmuşsa, ancak kendisi için bulmuştur; kim de sapıtmışsa kendi aleyhine sapıtmıştır. Hiçbir günahkâr, başka bir günahkârın günah yükünü yüklenmez. Biz, bir peygamber göndermedikçe azap edici değiliz.(isra 15)




Rabbin, ülkelerin merkezî yerlerine, kendilerine âyetlerimizi okuyan bir peygamber göndermedikçe memleketleri helak edici değildir. Zaten biz, halkları zalim olmadıkça memleketleri helak etmeyiz. (kasas 59)
 

babacan01

New member
Katılım
7 Eki 2008
Mesajlar
66
Tepkime puanı
16
Puanları
0
mehdinin geleceğine inananlar nasıl olurda resullüğün bittiğini iddia ederler anlamadım gitti?
 

mesuttt

New member
Katılım
11 Eyl 2008
Mesajlar
38
Tepkime puanı
37
Puanları
0
Yaş
39
Allah razı olsun çok değerli bir bilgiydi..
 

tahsin33

New member
Katılım
31 Ara 2008
Mesajlar
1,374
Tepkime puanı
681
Puanları
0
babacan01,
Sadece sorduğuma cevap verseniz olmazmı yada çokmu karışık sordum
Hadis delilmidir değilmidir cevaplayın devam edelim.
 
Son düzenleme:

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Münazaraya Fayda Olması İçin

Münazaraya Fayda Olması İçin

Peygamber; haber getiren kişi, Allahu Teâlâ'nın kullarına emir ve yasaklarını bildirmek ve onlara hakkı, doğruyu ve yanlışı açıklamak üzere seçip görevlendirdiği ilahî elçi. Kur'an-ı Kerim' de; "nebi" veya "enbiya", bazan da "resul" veya "rusul" diye geçer.


"Nebi", arapça bir kelime olup, "nebe' " kökünden türetilmiştir. Muhbir, yani "haber verici" anlamına gelir. Ancak nebe', herhangi bir haber değil; bize bildirilen fevkâlade değerde, çok önemli bir haber, bir tebliğ demektir. Nebe', yalnız, doğruluğunda hiç şüphe olmayan bir haber için kullanılabilir (Rağıb el-Isfahanî el-Müfredât, Nebi maddesi). Nebi'nin manası, Allah'ın, seçtiği kullarına ilâhî haberinin, vahiy yoluyla ulaşması ve vahyine muhatab olmasıdır. Kelime, Allah ile peygamberi arasındaki alâkayı, yani vahyi ve haber vermeyi açıklıyor (Saît Ramazan el-Butî, Kübrâ el- Yakîniyyât el-Kevniyye, s. 172).


Bazı dilciler, "nebi" kelimesinin "yükseltilmiş" manasında olan "nübüvvet" kelimesinden geldiğini ileri sürerler.


Diğer bir kısım dilciler ise, "nebi" kelimesine, Allah (c.c) ile akıl sahibi kulları arasında bir elçi veya, "Biz insanlara, Allah Teâlâ'nın vahy-i ilâhisini bildiren kimse" manası verirler. Nebi'nin çoğulu "enbiya"dır. Peygamberlere, ilâhî emir ve yasakları, hüküm ve haberleri insanlara bildirdikleri için "enbiya" denmiştir (İbn Manzur, Lisanul-Arab, Nebi mad.; et-Taftâzânî, Şerhu'l-Makâsıd, II, 128).


Kur'an-ı Kerim'de "nebi" yerine "resul" de geçmektedir. Arapçada "irsal" kelimesinden alınan "rasul", gönderilen kimse, haberci, elçi anlamına gelmektedir. Allah (c.c) tarafından, insanları irşad edip onları doğru yola yöneltmek için gönderilmiş olduklarından, peygamberlere, "rüsûl-i kirâm, mürselîn" denmiştir (el-Müfredat, Resul mad., Lisanul-Arap, Resul maddesi).


Bu esasa göre; nebi ve resul kelimeleri, aynı manaya gelen, arapçada iki (müterâdif) eş anlamlı isimdir. Peygamberlere, Allah'dan önemli haber (vahy) aldıkları için "nebi"; aldıkları haberleri gönderildikleri insanlara bildirdikleri için de "resul" denir. Onların en önemli görevi, kendilerine indirilen ilâhî vahyi tebliğ etmektir. O halde risaletin manası Allah Teâlâ'nın, seçtiği kullarından birini ilâhî hüküm veya şerîatini başkalarına tebliğ etmekle mükellef tutmasıdır. Bu kelime, peygamber ile diğer insanlar arasındaki alâkayı açıklamaktadır. O da, irsal (gönderilme) ve elçilik kavramıdır.


Bu esasa göre, peygamberlerin iki görevi vardır. Bunlardan Allah (c.c) ile özel ilişkisine "nübüvvet"; insanlarla olan "ilâhî görev" ilişkisine de "risâlet" denmektedir. Nebî ve resul kelimeleri bu iki ilişkiyi ifade etmektedir (bk. el-Butî, a.g.e., s. 173).


Çoğunluk Kelam âlimlerine göre ise "resul" kelimesi, lugat manası bakımından "nebi" kelimesinden daha geniş ve şümullüdür. Çünkü melekler de, ilâhi haberler taşıdıklarından, onlara da "İlâhi haberciler" anlamında "resul" denmektedir. Bu görüşte olanlara göre, kendisine ilâhî kitab ve müstakil şerîat verilen peygamberler "resul" diye anılırlar. Bu bakımdan, her resul aynı zamanda bir nebidir. Fakat her nebî, resul değildir. Bunlara göre; ikisi arasında, -mantık diliyle"umum-husus-mutlak" ilişkisi vardır. Çünkü nebî; tebliğle mükellef olsun olmasın, Allah Teâlâ'dan vahiy yoluyla her hangi bir emir alan kimsedir. Eğer o, belli bir şeriatı (hukuk sistemini) veya bir Kitabı tebliğ etmekle mükellef tutulursa, o peygambere aynı zamanda "resul" denir. Her iki grubun da Kitab ve Sünnet'ten delilleri vardır. Sonuç olarak, nebî ve resul şöyle tarif edilebilir: "Allah Teâlâ'nın seçtiği ve onu Cibril (a.s.) vasıtasıyla (uyanık iken) vahyettiği şeyleri insanların hepsine veya belli bir topluluğa Allah'ın emriyle tebliğ eden bir insandır



(Nebî ve resul kelimelerinin terim anlamı, aralarındaki fark ve deliller için bk. et-Taflâzânî, Şerhul-Makâsıd, II/128, el-Cürcanî, Şerhul-Mavâkıf, III, 173-174; İbnul-Hümam, Şerhul-Müsâyere, 198; Kadı İyâd, eş-Şifâ, I/210; ed-Devvânî, Celâl-Şerhul-Akâidi'l-Adudiyye, 3; Mustafa Sabri, Mevkiful-Akli vel-İlmi vel Âlem, Kahire 1950, IV/40; el-Bûtî, a.g.e., 173).
 

tahsin33

New member
Katılım
31 Ara 2008
Mesajlar
1,374
Tepkime puanı
681
Puanları
0
mesuttt,
Kardeşim aramıza hoş geldin.
Mehdi peygamberdir diyen birini hiç duydunmu?
 
Üst Alt