Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Resul ve Nebi arasındaki fark?

babacan01

New member
Katılım
7 Eki 2008
Mesajlar
66
Tepkime puanı
16
Puanları
0
Kim doğru yolu bulmuşsa, ancak kendisi için bulmuştur; kim de sapıtmışsa kendi aleyhine sapıtmıştır. Hiçbir günahkâr, başka bir günahkârın günah yükünü yüklenmez. Biz, bir resul göndermedikçe azap edici değiliz. (isra 15)


Biz bir memleketi helâk etmek istediğimizde, onun refah içinde yaşayan şımarık elebaşlarına (karun,firavun, ebu leheb, usa, ab,arap şeyhleri gibi.) emrederiz de onlar orada kötülük işlerler. Böylece o memleket hakkındaki hükmümüz gerçekleşir de oranın altını üstüne getiririz. (isra 16)




Biz hangi memlekete bir uyarıcı göndermişsek oranın şımarık zenginleri,(karun,firavun, ebu leheb, usa, ab,arap şeyhleri gibi.) "Biz, sizinle gönderileni inkar ediyoruz" demişlerdir. (sebe 34)

Yine, "Bizim mallarımız ve çocuklarımız daha çoktur. Bize azap edilmeyecektir" demişlerdi. (sebe 35)


De ki: "Şüphesiz, Rabbim rızkı dilediğine bol verir ve kısar. Fakat insanların çoğu bilmezler." (sebe 36)






İşte böyle, biz senden önce hiçbir memlekete bir uyarıcı göndermedik ki, oranın şımarık zenginleri(karun,firavun, ebu leheb, usa, ab,arap şeyhleri gibi.) , "Şüphe yok ki biz babalarımızı bir din üzerinde bulduk. Biz de elbette onların izlerinden gitmekteyiz" demiş olmasınlar. (zuhruf 23)


"Ben size, babalarınızı üzerinde bulduğunuz dinden daha doğrusunu getirmiş olsam da mı?" dedi. Onlar, "Biz kesinlikle sizinle gönderilen şeyi inkar ediyoruz" dediler. (zuhruf 24)


Biz de onlardan intikam aldık(helak ettik). Yalanlayanların sonu, bak nasıl oldu! (zuhruf 25)



Rabbin, ülkelerin merkezî yerlerine, kendilerine âyetlerimizi okuyan bir resul göndermedikçe memleketleri helak edici değildir. Zaten biz, halkları zalim olmadıkça memleketleri helak etmeyiz. (kasas 59)




 

elkaria

Member
Katılım
25 Kas 2007
Mesajlar
271
Tepkime puanı
3
Puanları
18
Yaş
43
babacan01 neyin peşindesin yoksa sende iskenderin muridimisin
 

babacan01

New member
Katılım
7 Eki 2008
Mesajlar
66
Tepkime puanı
16
Puanları
0
babacan01 neyin peşindesin yoksa sende iskenderin muridimisin


elkaria kardeş ben bu açıklamayı yaptıktan sonra birçok kişi bana bunu söyledi. ama ben ne iskenderi tanırım nede müritlerini!! ben sadece kuranda olandan bahsettim ve apaçık ayetleride gösterdim. ben size bana uyun diyemem ben sadece sunarım kabul etmek yada etmemek sizin tasarrufunuzda ;)

iskenderle hiçbir bağlantım yok buna emin olabilirsin ;)
 

fani olaný istemem

New member
Katılım
12 Nis 2008
Mesajlar
251
Tepkime puanı
46
Puanları
0
Yaş
52
babacan boşuna zamanına yazık tüm ayetleri göstersen inanmazlar.Kuran bunlara emaniyeci diyor.Kuran cehennemden çıkış yok diyor bu aklıevveller vay efendim ahmet,mehmet öyle demiyor.onlar çok muhterem onlar yalanmı söylüyor diyorlar.

2/BAKARA-78: Onlardan bir kısmı ümmîlerdir. Onlar (Allah'ın) Kitab'ını bilmezler (tanımazlar da). Sadece emaniyyeyi (kişilerin el yazması kitaplarını) bilirler. Onlar sadece zan (ve kuruntu) içindedirler.

“Kalbinde zerre kadar îmân olan kişi, cehennemde günahlarının gerektirdiği cezayı çektikten sonra cennete gider.” konusundaki hadîs, acaba bir mevzu hadîs midir, yoksa sağlam bir hadîs midir?
Cehenneme iki türlü insan girer. Cennete girecek olanlar, önce cehenneme girerler. Cehennemde durumu görürler. Oraya sadece o cehennemi görmek için girerler. Uçarak cehennemde dolaştıktan sonra, oradan ayrılarak cennete girerler. Allahû Tealâ’ya sonsuz hamd ve şükrederek... Kimdir bunlar? Cennete girecek olanlardır. Allahû Tealâ şöyle buyuruyor:
-19/MERYEM-71: Ve in minkum illâ vâriduhâ, kâne alâ rabbike hatmen makdıyyâ(makdıyyen).
Ve sizden biriniz (bile hariç olmamak üzere hepiniz), illâ (muhakkak) ona (cehenneme) varacaksınız. (Bu), senin Rabbinin üzerine (aldığı) kesinleşmiş bir hükümdür.

“Aranızda kıyâmet günü cehenneme uğramayacak olan hiç kimse yoktur. Hepiniz mutlaka cehenneme uğrayacaksınız.” Aynı Surenin 72. âyet-i kerimesinde ise Allahû Tealâ şöyle buyuruyor:
-19/MERYEM-72: Summe nuneccîllezînettekav ve nezeruz zâlimîne fîhâ cisiyyâ(cisiyyen).
Sonra takva sahiplerini kurtaracağız. Ve zalimleri, diz üstü çökmüş olarak bırakacağız.

“Sonra Biz takva sahibi olanları kurtarırız. Cehennemde kalacak olanlar, diz üstü çökmüş vaziyette cehennemi kaplarlar.”
Öyleyse Allahû Tealâ ne demek istiyor? “Sonra” kelimesi neyi ifade ediyor? Cehennemde bir süre kaldıktan sonra çıkışı mı ifade ediyor, yoksa kıyâmet günü, aynı gün, cehenneme girip de cehennemdeki o olayları gören, cehennemin yapısını gören, nasıl korkunç bir işkence dünyası oluşturduğunu gören insanların, Allah’a sonsuz hamd ve şükürler ederek cehennemden ayrılması mı söz konusu?
Kıyâmet günü cehenneme girip de orada diz üstü çökmüş vaziyette bekleyenler, cehenneme girip cehennemi gördükten sonra Allah’a sonsuz hamd ve şükürlerle cehennemden ayrılanlar, cehennemi tamamen terk ettikten sonra, cehennem katlarına dağıtılırlar. Cennete girecek olanlar, cehennemden ayrılmışlar ve cennetlere ulaşmışlardır. Sonsuz hızla hareket ettikleri için...
Ama cehennemde kalacak olanlar, diz üstü çökmüş vaziyette oldukları yerlerden toplanarak cehenneme sevk edilirler. Bir daha çıkmamak üzere cehenneme girilir. Cehennemden bir daha çıkmak söz konusu değildir. Cehenneme cezalanmak üzere girenler, ebediyyen orada kalmaya mahkûmdurlar. Hiç kimse bir süre cehennemde kaldıktan sonra, cehennemden çıkmak imkânının sahibi değildir. Bir süre cehennemde işkence gördükten sonra, yakıldıktan sonra cehennemden çıkması ve cennete girmesi mümkün değildir.
Öyleyse Allahû Tealâ’nın cennete ulaştıracak oldukları, cehennemden çıkartarak cennete ulaştıracak olduğu kişiler, onlar cennetlik olanlardır. Ama Allahû Tealâ, cennetlik olanların aradaki farkı görebilmeleri için, Allah’a sonsuz hamd ve şükredebilmeleri için onları kıyâmet günü önce mutlaka cehenneme gönderir. Onun için “Aranızdan kıyâmet günü cehenneme uğramayacak olan kimse yoktur.” diyor. Dikkat edin! Allahû Tealâ: “Uğramayacak olan” diyor. Uğramak; bir yere uğrayıp oradan ayrılmak mânâsına geliyor. Allahû Tealâ’nın dizaynı çok açık bir şekilde bunu ifade ediyor.
Allah için olmak, mutlaka kişinin cehenneme ulaşıp, cehennemdeki o korkunç durumu gördükten sonra oradan ayrılarak Allah’ın cennetine girmesini ifade eder.
Şimdi bakıyoruz duruma. Kıyâmet günü ne olur? Kıyâmet günü zaman durur. Zaman geriye, kendi yaşadıkları devreye geri döndüğünde herkes zaten hayattadır. O ana zaman geri döndüğünde herkes hayattadır. O anda yaşamakta olanlar, bulundukları yerde yer çekimi kuvveti olmadığı için yükselerek mahşer meydanına ulaşırlar. Mahşer meydanı İndi İlâhi değildir. Mahşer meydanı, İndi İlâhi’den evvel birinci uğranılan yerdir. Orada toplanılır. Orada nefsler, fizik vücutlara girecektir. Ne zaman? Sur’a birinci üfürüldüğünde, orada toplanan herkes ölür. Sonra, sur’a ikinci defa üfürüldüğünde tekrar dirilirler ve nefsler orada, mahşer meydanında fizik vücutların içine girer.
Daha sonra herkes İndi İlâhi’ye ulaşır. Orada herkesin rakamlı kitabı vardır. Yani herkesin hayat filmi, kendilerine üç boyutlu olarak gösterilir. Ama her saniye, ya derecat kazandıkları veya derecat kaybettikleri bir olay ve iki görüntü görürler. Üç boyutlu iki görüntü… Birisi düşüncelerinin gösterimidir. İkincisi de fiiliyatlarının, ef’allerinin, fiillerinin gösterimidir. Her saniye derecat kazanırlar veya kaybederler. Sonuç ve kişinin gideceği yer çabucak belli olur. Eğer kişinin kazandığı dereceler fazlaysa, sağ taraftaki yeşil rakamlar olan tarafta bakiye vardır. Ama günahları fazlaysa, o zaman da sol taraftaki kırmızı rakamlar olan tarafta bakiye vardır.
Bu noktadan itibaren herkese hayat filmleri teslim edilir. Bir kısmına sağlarından verilir. Onlar cehenneme girdikten sonra, hemen cehennemi görüp cennete gidecek olanlardır. Diğerlerine soldan verilir. Onlar da cehenneme girerken uçarak giremeyecek olan, kapılardan girecek olanlardır. Kapılardan girmek mecburiyetinde olanlar için kapı açılmaz. Kapı sadece yerden kaldırılır, yükseltilir. Ancak o kişinin başı sığabilecek kadar bir yükselti ile yükseltilir. O kişi mutlaka burnu yere sürtünmek suretiyle oraya girer. Bunu zebaniler gerçekleştirirler. Onları, burunlarını yere sürttürerek cehenneme alırlar. Ve cehenneme, cehennemde yanmak üzere, cezalanmak üzere girenler, cehennemin kapısından başlayarak, bütün cehennemin etrafını kaplayacak şekilde orada diz çökmüş vaziyette beklerler.
Diğerleri, cennete girecek olanlar, cehennemin yüksek kapılarından uçarak içeri girerler ve hiç oyalanmazlar. Hemen cehennemin içine girerler. Oradaki durumu görürler. İnsanları ne kadar korkunç şeylerin beklediğini, nasıl işkence edileceğini net bir şekilde görürler. Allah’a sonsuz hamdederek şükrederek cehennemden ayrılırlar ve cennete girerler.
İşte cehennemde bir süre kaldıktan ve günahlarının karşılığını ödedikten sonra oradan ayrılıp da, sevapları için cennete gitmek diye bir olay, hiç kimse için mevcut değildir. Allahû Tealâ buyuruyor ki:
-99/ZİLZÂL-7: Fe men ya'mel miskâle zerretin hayren yerahu.
Artık kim zerre kadar hayır işlerse onu görür.

-99/ZİLZÂL-8: Ve men ya'mel miskâle zerretin şerren yerahu.
Ve kim zerre kadar şerr işlerse onu görür.

Allahû Tealâ: “Kim zerre kadar sevap işlediyse onu görür, zerre kadar günah işlediyse onu da görür.” diyor.
Dikkat edin! Allahû Tealâ “Onun cezasını çeker, mükâfatını alır.” demiyor; “görür” diyor. İşte o “görmek”, söylediğimiz mizanı görmektir, kişinin hayat filminin görülmesidir. Ve o hayat filminin görülmesinde, bütün sevaplar ve günahlar oradadır. Üstelik de insanın uzuvları şahitlik etmiş olurlar. Çünkü neler yaptıklarını açık bir şekilde göstermiş olurlar. Konuşmaları gerekmiyor. Yaptıklarıyla şahit olurlar.
Ve bu tabiî bir sonucu oluşturuyor. Bu noktada, insan neticeyi mutlaka görecektir. Kırmızı rakamlar söz konusu ise kitabı soldan verilecektir. Yeşil rakamlar söz konusu ise, rakamlı kitabı yani hayat filmi (Kur’ân-ı Kerim “onun kuşu” da diyor.) sağ taraftan verilir. Ve ister sağdan verilsin, ister soldan verilsin, hepsinin boynuna asılır. İnsanlar cehenneme onunla giderler.
İki grup insandan cehennemde kalacak olanlar, diz üstü çökmüş vaziyette, cehennemin bütün etrafını kaplarlar. Ondan sonra hepsi sırayla cehenneme sevk edilirler. Ve bir daha o cehennemde kalacakların, bir süre orada kalıp da cennete girme şansları asla olmayacaktır. Hepsi ebediyyen cehennemde kalacaktır.
Peki cehennemin bir sonu yok mu? Var. Allahû Tealâ başlangıçta enerjiyi yarattı. Bir noktayı patlatarak, o noktadaki nötrinoları, gezegenleri oluşturmak üzere gönderdi. Bunlar enerji partikülleridir. Ve böyle bir dizaynda Allahû Tealâ’nın vücuda getirdiği bu enerji, konunun başlangıcıdır. Sonra Allahû Tealâ, o enerjiyi maddeye çevirdi. Elektronlar ve karşıt elektronları yarattı. Nötrinolardan, enerji partiküllerinden, maddenin temelini teşkil eden elektronları ve karşıt elektronları yarattı. Ve kâinat, Allahû Tealâ tarafından görünür bir halde dizayn edildi.
İşte “Bunun neticesi nedir?” diye soruyorsanız, bundan sonra kâinatın oluşması söz konusudur. İnsanlığın hayat süresi tamamlandıktan sonra, kıyâmet koptuktan sonra cehenneme girmeleri halinde, cehennemde sonsuza kadar yaşamaları, ondan sonra da cehennemin gökleri çatladığı zaman, cehennemle birlikte enerjiye çevrilmeleri söz konusudur. Allahû Tealâ diyor ki:
-55/RAHMÂN-26: Kullu men aleyhâ fân(fânin).
Bütün kişiler (insanlar ve cinler) fanidir (yok olucudur).

-55/RAHMÂN-27: Ve yebkâ vechu rabbike zûl celâli vel ikrâm(ikrâmi).
Ve celâl ve ikram sahibi Rabbinin Vechi (Zatı) bâki kalacaktır.

Allahû Tealâ: “Herkes fani olacaktır. Herşey de fani olacaktır. Sadece Senin Zülcelali Ve’l İkram olan Rabbin bâki kalacaktır.” diyor.
İşte cennet de cehennem de sonsuza kadar bâki kalacaktır. Sonra Allahû Tealâ nasıl enerjiyi yaratmışsa, madde, elektronlar ve karşıt elektronlara çevrilip, tekrar enerji haline getirilecektir. Enerjiyi nasıl Allahû Tealâ yarattıysa, öyle yok edecektir. Allah, bâki kalacaktır. Bir defa daha bir kâinat yaratır mı? O, O’nun bileceği şeydir.
Cehenneme giren kişi, cehennemden bir daha çıkar mı? Çıkmaz. Bunun ispatı sadedinde, size ibret için tam 29 tane âyet-i kerime vereceğiz. Cehenneme cezalanmak üzere giren, günahları olup da cehennemde cezalanacak olanların, cehennemden bir daha çıkmaları mümkün değildir. 29 tane âyet-i kerime bunu söylüyor. İbret olsun diye… İspat vasıtası olarak bunu kullanmanız için...
Allahû Tealâ diyor ki:
1. Âyet-i kerime:
-7/A'RÂF-36: Vellezîne kezzebû bi âyâtinâ vestekberû anhâ ulâike ashabun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).
Ve âyetlerimizi yalanlayan kimseler ve onlara karşı kibirlenenler, işte onlar ateş ehlidirler ve onlar, orada devamlı kalanlardır (kalacaklardır).

2. Âyet-i kerime:
-33/AHZÂB-64: İnnallâhe leanel kâfirîne ve eadde lehum saîrâ(saîren).
Muhakkak ki Allah, kâfirleri lânetledi. Onlar için alevli ateşi (cehennemi) hazırladı.

-33/AHZÂB-65: Hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden), lâ yecidûne veliyyen ve lâ nasîrâ(nasîren).
Orada ebediyyen kalıcılardır (kalacak olanlardır). (Orada) bir dost ve bir yardımcı bulamazlar.

3. Âyet-i kerime:
-3/ÂLİ İMRÂN-116: İnnellezîne keferû len tugniye anhum emvâluhum ve lâ evlâduhum minallâhi şey’â(şey’en), ve ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).
Muhakkak ki inkâr edenlere, malları ve evlatları, Allah'tan bir şeye (azaba) karşı kendilerine asla bir fayda vermez. Ve işte onlar ateş ehlidir, onlar, orada devamlı kalacak olanlardır.

4. Âyet-i kerime:
-2/BAKARA-39: Vellezîne keferû ve kezzebû bi âyâtinâ ulâike ashâbun nâr(nârı), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).
Ve inkâr edenler ve âyetlerimizi yalanlayanlar, işte onlar ateş ehlidir, orada ebedî kalacak olanlardır.

5. Âyet-i kerime:
-2/BAKARA-81: Belâ men kesebe seyyieten ve ehâtat bihî hatîetuhu fe ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).
Hayır, (sandığınız gibi değil) kim günah kazanmış da hataları kendisini kuşatmışsa; işte onlar, ateş halkıdır ve içinde de devamlı kalacaklardır.

6. Âyet-i kerime:
-2/BAKARA-217: Yes’elûneke aniş şehril harâmi kıtâlin fîh(fîhi), kul kıtâlun fîhi kebîr(kebîrun), ve saddun an sebîlillâhi ve kufrun bihî vel mescidil harâmi ve ihrâcu ehlihî minhu ekberu indallâh(indallâhi), vel fitnetu ekberu minel katl(katli), ve lâ yezâlûne yukâtilûnekum hattâ yeruddûkum an dînikum inistetâû ve men yertedid minkum an dînihî fe yemut ve huve kâfirun fe ulâike habitat a’mâluhum fîd dunyâ vel âhireh(âhireti), ve ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).
Sana haram (hürmetli) aydan ve onun içinde yapılan savaştan soruyorlar. De ki: “Onun içinde (o ayda) savaş büyük (günahtır). (Fakat insanları) Allah yolundan saptırmak (alıkoymak) ve O’nu inkâr etmek, (mü’minlere) Mescid-i Haram’ı (yasaklamak) ve onun halkını oradan (Mekke’den sürüp) çıkarmak ise Allah katında daha büyük (günahtır). Ve fitne, (adam) öldürmekten daha da büyük (bir suç ve günahtır). Eğer onların güçleri yetse (yapabilseler), sizi dîninizden döndürünceye kadar sizinle savaşmaktan geri kalmazlar. Sizden kim dîninden dönerse, o taktirde o, kâfir olarak ölür. Bu sebeple işte onlar, onların amelleri dünyada ve ahirette boşa gitmiştir. Ve işte onlar, ateş ehlidir. Ve onlar, orada ebediyyen kalacak olanlardır.”

7. Âyet-i kerime:
-2/BAKARA-257: Allâhu velîyyullezîne âmenû, yuhricuhum minez zulumâti ilen nûr(nûri), vellezîne keferû evliyâuhumut tâgûtu yuhricûnehum minen nûri ilâz zulumât(zulumâti), ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).
Allah, âmenû olanların (Allah’a ulaşmayı dileyenlerin) dostudur, onları (onların nefslerinin kalplerini) zulmetten nura çıkarır. Ve kâfirlerin dostları taguttur (onlar, şeytanı dost edinirler, şeytan kimseye dost olmaz), onları (onların nefslerinin kalplerini) nurdan zulmete çıkarırlar. İşte onlar, ateş ehlidir. Onlar, orada ebedî kalacak olanlardır.

8. Âyet-i kerime:
-2/BAKARA-275: Ellezîne ye’kulûner ribâ lâ yekûmûne illâ kemâ yekûmullezî yetehabbetuhuş şeytânu minel mess(messi), zâlike bi ennehum kâlû innemal bey’u mislur ribâ, ve ehallallâhul bey’a ve harramer ribâ fe men câehu mev’izatun min rabbihî fentehâ fe lehu mâ selef(selefe), ve emruhû ilâllâh(ilâllâhi), ve men âde fe ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).
Riba (faiz) yiyenler, kabirlerinden ancak şeytan çarpmasından hırpalanmış bir kimse gibi kalkarlar. İşte bu, onların: “Fakat alışveriş faiz gibidir.” demeleri sebebiyledir. Allah, alışverişi helâl; faizi haram kılmıştır. Bundan sonra, Rabbinden kendisine öğüt gelen kimse (ona uyarak) artık (faizden) vazgeçerse, o taktirde geçmiş olan (önceden aldığı faiz) onundur ve onun işi (onun hakkındaki hüküm) Allah’a aittir. Ve kim de (faizciliğe) dönerse, işte onlar, ateş ehlidir. Ve onlar orada ebedî kalacak olanlardır.

9. Âyet-i kerime:
-98/BEYYİNE-6: İnnellezîne keferû min ehlil kitâbi vel muşrikîne fî nâri cehenneme hâlidîne fîhâ, ulâike hum şerrul beriyyeh(beriyyeti).
Muhakkak ki kitap ehlinden inkâr edenler ve müşrikler, cehennem ateşindedirler ve orada devamlı kalacak olanlardır. İşte onlar, onlar yaratılmışların şerrli olanlarıdır.

10. Âyet-i kerime:
-72/CİNN-23: İllâ belâgan minallâhi ve risâlâtihi, ve men ya'sıllâhe ve resûlehu fe inne lehu nâre cehenneme hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden).
(Bu) sadece Allah’tan olanı tebliğ ve O’nun risaletidir. Ve kim Allah’a ve O’nun Resûl’üne asi olursa, bundan sonra muhakkak ki onun için, içinde ebediyyen kalacağı cehennem ateşi vardır.

11. Âyet-i kerime:
-21/ENBİYÂ-99: Lev kâne hâulâi âliheten mâ veradûhâ, ve kullun fîhâ hâlidûn(hâlidûne).
Eğer onlar gerçekten ilâhlar olsaydılar, oraya (cehenneme) girmeyeceklerdi. Ve hepsi orada ebediyyen kalacak olanlardır.

12. Âyet-i kerime:
-59/HAŞR-17: Fe kâne âkıbetehumâ ennehumâ fîn nâri hâlideyni fîhâ, ve zâlike cezâûz zâlimîn(zâlimîne).
Böylece ikisinin (münafıkların ve şeytanın) akıbeti orada, ateşin içinde ebediyyen kalmak oldu. Ve işte bu, zalimlerin cezasıdır.

13. Âyet-i kerime:
-58/MUCÂDELE-17: Len tugniye anhum emvâluhum ve lâ evlâduhum minallâhi şey’â(şey’en), ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).
Onların malları ve evlâtları, Allah’tan bir şeye (azaba) karşı onlara asla fayda vermez. İşte onlar, ateş ehlidir, orada ebediyen kalacak olanlardır.

14. Âyet-i kerime:
-47/MUHAMMED-15: Meselul cennetilletî vuidel muttekûn(muttekûne), fîhâ enhârun min mâin gayri âsin(âsinin), ve enhârun min lebenin lem yetegayyer ta’muh(ta’muhu), ve enhârun min hamrin lezzetin liş şâribîn(şâribîne), ve enhârun min aselin musaffâ(musaffen), ve lehum fîhâ min kullis semerâti ve magfiretun min rabbihim, ke men huve hâlidun fîn nâri ve sukû mâen hamîmen fe kattaa em’âehum.
Takva sahiplerine vaadedilen cennetin durumu şudur ki; içinde kokusu değişmeyen sudan nehirler, tadı bozulmayan sütten nehirler, içenlere lezzet veren şaraptan nehirler ve saf (süzülmüş) baldan nehirler bulunur. Onlar için orada her çeşit meyve bulunur ve (onlar için) Rab’lerinden mağfiret vardır. (Bunların durumu), ateşte devamlı kalacak olan ve hamîm (sıcak kaynar su) içirilen, bu sebeple bağırsakları parçalanan kimsenin durumu gibi midir?

15. Âyet-i kerime:
-23/MU'MİNÛN-103: Ve men haffet mevâzînuhu fe ulâikellezîne hasirû enfusehum fî cehenneme hâlidûn(hâlidûne).
Ve kimin mizanı (sevap tartıları), hafif gelirse işte onlar, nefslerini hüsrana düşürenlerdir. Onlar, cehennemde ebediyyen kalacak olanlardır.

16. Âyet-i kerime:
-40/MU'MİN-76: Udhulû ebvâbe cehenneme hâlidîne fîhâ, fe bi’se mesvel mutekebbirîn(mutekebbirîne).
Ebediyyen orada kalmak üzere cehennemin kapılarından girin. Artık kibirlenenlerin kalacakları yer ne kötü.

17. Âyet-i kerime:
-16/NAHL-29: Fedhulû ebvâbe cehenneme hâlidîne fîhâ fe lebi’se mesvel mutekebbirîn(mutekebbirîne).
Haydi, orada ebediyyen kalmak üzere cehennemin kapılarından girin. Kibirlenenlerin (büyüklük taslayanların) kaldığı yer ne kötüdür.

18. Âyet-i kerime:
-78/NEBE-21: İnne cehenneme kânet mirsâdâ(mirsâden).
Muhakkak ki cehennem mirsad olmuştur.

-78/NEBE-22: Lit tâgîne meâbâ(meâben).
Azgınlar için meab (sığınılacak yer) olarak.

-78/NEBE-23: Lâbisîne fîhâ ahkâbâ(ahkâben).
(Onlar) orada bütün zamanlar boyunca kalacak olanlardır.

19. Âyet-i kerime:
-4/NİSÂ-14: Ve men ya’sıllâhe ve resûlehu ve yeteadde hudûdehu yudhılhu nâren hâliden fîhâ ve lehu azâbun muhîn(muhînun).
Ve kim Allah'a ve O’nun Resulune isyan eder ve O'nun sınırlarını aşarsa, onu, içinde ebedî kalacakları ateşe koyar. Ve onun için “alçaltıcı azap “ vardır.

20. Âyet-i kerime:
-4/NİSÂ-93: Ve men yaktul mu’minen muteammiden fe cezâuhu cehennemu hâliden fîhâ ve gadıballâhu aleyhi ve leanehu ve eadde lehu azâben azîmâ(azîmen).
Ve kim, bir mü'mini taammüden (kastederek) öldürürse, o takdirde onun cezası, içinde ebediyyen kalacağı cehennemdir ve Allah ona gazab etmiş ve ona lânet etmiştir. Ve (Allah), onun için “büyük azap” hazırlamıştır.

21. Âyet-i kerime:
-4/NİSÂ-169: İllâ tarîka cehenneme hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden), ve kâne zâlike alâllâhi yesîrâ(yesîren).
Ancak cehennem yoluna (hidayet eder, ulaştırır), onlar orada ebediyyen kalacak olanlardır. Ve bu, Allah için kolaydır.
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Sayın "babacan01" ve "fani olanı istemem"

Münazara ettiğiniz konu çerçevesi ve iddialarınız noktasında, size göre son nebi/rasül kimdir? Bu zatları açıklayabilirmisiniz...
 

babacan01

New member
Katılım
7 Eki 2008
Mesajlar
66
Tepkime puanı
16
Puanları
0
Sayın "babacan01" ve "fani olanı istemem"

Münazara ettiğiniz konu çerçevesi ve iddialarınız noktasında, size göre son nebi/rasül kimdir? Bu zatları açıklayabilirmisiniz...


valla gaybı bilemem ama resullullah lığın bitmediğini söylüyorum. çünkü ayetler bile bunu söylüyor. ben 3 sene 5 sene sonra gelecektir desem yalan söylemiş olurum. Allah(c.c.) herşeye kadirdir, o herşeyi bilir. onun bilgisi dahilindedir. benim amacım peygamberlik son buldu diyenleredir. yani böyle bir iddiayı ortadan kaldırmak için varım. çünkü kurana dayandırarak söylüyorlar bu iddiayı. halbuki kuranda bu iddiayı tersliyor. yani amacım insanları putperest olmaktan kurtarmak.
yani insanlar Allah(c.c.) ın resulü nüzul ettiğinde sana inanmıyoruz demesinler diye söylüyorum. kuranda resullüğün son bulduğunu söylüyor bu yüzden seni inkar ediyoruz demesinler diye söylüyorum. kuranda resullüğün son bulunduğuna dair hiçbir ayet yok. hatta bundan sonra resul gelmeyecektir beklemeyin ayetinede rastlamadım. siz rastladıysanız bana söyleyin.



Kendi yaptıkları sebebiyle başlarına bir musibet gelip de, “Ey Rabbimiz! Bize bir resul gönderseydin de âyetlerine uysaydık ve mü’minlerden olsaydık” diyecek olmasalardı, seni resul olarak göndermezdik.(kasas 47)


bu duayı edenin hz.muhammed(s.a.v.) in kavminden birinin olmadığı apaçıktır. çünkü Muhammed(s.a.v.) in kavmi kitapta şöyle anılır.


yani ataları uyarılmayan kavim bize peygamber gönderin demez, kızlarını gömer, putlara tapar bunu ihtiyaç olarak düşünür. hakkı bilmez.


Ey ehl-i kitap! resullerin arası kesildiği bir sırada size resulümüz geldi. Gerçekleri size açıklıyor ki (kıyamette): "Bize bir müjdeleyici ve uyarıcı gelmedi" demiyesiniz. İşte size müjdeleyici ve uyarıcı gelmiştir. Allah her şeye hakkıyla kadirdir.(maide 19)

hz.isa ile hz.muhammed(s.a.v.) in arası çokta uzun bir zaman değildir(610). çünkü hz.muhammed(s.a.v.) ile şuanki zaman içinde(1400 küsür zaman) hiçbir resule rastlanmaz.zaten kuranda bunu belirtiyor. yani bize hiç resul gelmedi diyen olması diye resul gönderendir.

zaten kıyamet alametlerine bakacak olursanız. size ayetlerimi açıklayan resul gelmedi mi? sorusuna evet geldi ama biz uymadık yanıtını veriyorlar.
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
valla gaybı bilemem ama resullullah lığın bitmediğini söylüyorum. çünkü ayetler bile bunu söylüyor. ben 3 sene 5 sene sonra gelecektir desem yalan söylemiş olurum. Allah(c.c.) herşeye kadirdir, o herşeyi bilir. onun bilgisi dahilindedir. benim amacım peygamberlik son buldu diyenleredir. yani böyle bir iddiayı ortadan kaldırmak için varım. çünkü kurana dayandırarak söylüyorlar bu iddiayı. halbuki kuranda bu iddiayı tersliyor. yani amacım insanları putperest olmaktan kurtarmak.
yani insanlar Allah(c.c.) ın resulü nüzul ettiğinde sana inanmıyoruz demesinler diye söylüyorum. kuranda resullüğün son bulduğunu söylüyor bu yüzden seni inkar ediyoruz demesinler diye söylüyorum. kuranda resullüğün son bulunduğuna dair hiçbir ayet yok. hatta bundan sonra resul gelmeyecektir beklemeyin ayetinede rastlamadım. siz rastladıysanız bana söyleyin.

Bu yazınızdan şunu mu anlayalım. Hz. Muhammed Mustafa (sav) son mürsel/nebi/rasül değildir. Yine Allah'ın değişik İslami ahkamlarını tebliğ edecek yeni bir mürsel/nebi/rasül gelebilir. Yani artık bugün nasıl ki şahadet ederken "La ilahe illAllah Muhammedür Rasulullah" diyorsak, o zaman da "La İlahe illAllah. ........ Rasulullah" denilerek şahadet getirilecek bir yeni mürsel/nebi/rasül gelebilir. Ve bu gelmesi muhtemel mürsel/nebi/rasül Hz. Muhammed Mustafa (sav) devri zamanında yaptığı gibi yeni bir vahy/kitap sunabilir, yeni helal ve haramlar tebliğ edebilir. Bu mudur anlamamız gereken?..
 

babacan01

New member
Katılım
7 Eki 2008
Mesajlar
66
Tepkime puanı
16
Puanları
0
Andolsun, Nûh'u kendi kavmine peygamber olarak gönderdik de, "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin için O'ndan başka hiçbir ilah yoktur. Şüphesiz ben sizin adınıza büyük bir günün azabından korkuyorum" dedi.(araf 59)



Âd kavmine de kardeşleri Hûd'u peygamber olarak gönderdik. Onlara, "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin için ondan başka hiçbir ilah yoktur. Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?" dedi. (araf 65)




Semûd kavmine de kardeşleri Salih'i Peygamber olarak gönderdik. Dedi ki: "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin için ondan başka bir ilah yoktur. Gerçekten size Rabbinizden açık bir delil geldi. İşte size bir mucize olarak Allah'ın şu devesi... Bırakın onu da Allah'ın mülkünde yesin, içsin. Sakın ona bir kötülük etmeyin. Yoksa sizi elem dolu bir azap yakalar." (araf 73)



Medyen halkına da kardeşleri Şuayb'ı peygamber olarak gönderdik. Dedi ki: "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin için ondan başka hiçbir ilah yoktur. Rabbinizden size açık bir delil gelmiştir. Artık ölçüyü ve tartıyı tam yapın. İnsanların mallarını eksiltmeyin. Düzene sokulduktan sonra yeryüzünde bozgunculuk etmeyin. İnananlar iseniz bunlar sizin için hayırlıdır." (araf 85)



"Siz Allah'ı bırakarak ancak putlara tapıyorsunuz ve yalan uyduruyorsunuz. Allah'ı bırakarak taptıklarınızın size hiçbir rızık vermeye güçleri yetmez. Öyle ise rızkı Allah'ın katında arayın. O'na kulluk edin ve O'na şükredin. Siz yalnız O'na döndürüleceksiniz." (ankebut 17)



hiçbir peygamber yeni bir şeriat getirmez. ancak önce gelen tüm peygamberlerin söylediği şeylerin aynısını ve çok benzerini söyler. dinde ek yoktur. yani hiçbir yeni peygamber yeni şey getirmez bizzat Allah(c.c.) ın kanununun değişmediğini ve emirlerin değişmediğini gösterir.yeni bir kitap olmayacak. kıyamete kadar korunan kitap kuranı kerimdir. bu yüzden hz.muhammed(s.a.v.) son nebidir. yani bundan sonra nebi gelmeyecek. kitap gelmeyeceğine göre nebide gelmeyecektir. ancak kitabı açıklayan ve insanları hidayete çağıran Allah(c.c.) ın resulü gelecektir. gelecek olan resul, nebiyi(hz.muhammed) in getirdiğinin doğru olduğuna şahittir. ali imran 81.ayetinde belirtilen gerçekleşir. her nebiden sonra mutlaka onu doğrulayacak resul gelecektir ayeti gerçekleşmiş olur.
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
hiçbir peygamber yeni bir şeriat getirmez. ancak önce gelen tüm peygamberlerin söylediği şeylerin aynısını ve çok benzerini söyler. dinde ek yoktur. yani hiçbir yeni peygamber yeni şey getirmez bizzat Allah(c.c.) ın kanununun değişmediğini ve emirlerin değişmediğini gösterir.yeni bir kitap olmayacak. kıyamete kadar korunan kitap kuranı kerimdir. bu yüzden hz.muhammed(s.a.v.) son nebidir. yani bundan sonra nebi gelmeyecek. kitap gelmeyeceğine göre nebide gelmeyecektir. ancak kitabı açıklayan ve insanları hidayete çağıran Allah(c.c.) ın resulü gelecektir. gelecek olan resul, nebiyi(hz.muhammed) in getirdiğinin doğru olduğuna şahittir. ali imran 81.ayetinde belirtilen gerçekleşir. her nebiden sonra mutlaka onu doğrulayacak resul gelecektir ayeti gerçekleşmiş olur.

İlim eksikliği nedeniyle, Kur'an mealinden okuyup, sırf kendi mantığın ile hükümler çıkarmaktan dolayı yanlışlar üzerindesin. Şimdi bu yukarıda yazdığın beyana dayanarak tek tek soracağım, sende bir zahmet cevapla kardeşim.

hiçbir peygamber yeni bir şeriat getirmez. ancak önce gelen tüm peygamberlerin söylediği şeylerin aynısını ve çok benzerini söyler. dinde ek yoktur. yani hiçbir yeni peygamber yeni şey getirmez

Bu dediğinize göre aşağıda ki ayet ne demek istiyor o zaman? Açıklarmısınız...


(Ey Muhammed!) Sana da o Kitab’ı (Kur’an’ı) hak, önündeki kitapları doğrulayıcı, onları gözetici olarak indirdik. Artık, Allah’ın indirdiği ile aralarında hükmet ve sana gelen haktan ayrılıp da onların arzularına uyma. Sizden her biriniz için bir şeriat ve bir yol koyduk. Eğer Allah dileseydi, elbette sizi tek bir ümmet yapardı. Fakat verdiği şeylerde sizi imtihan etmek için ümmetlere ayırdı. Öyle ise iyiliklerde yarışın. Hepinizin dönüşü Allah’adır. O zaman anlaşmazlığa düşmüş olduğunuz şeyleri size bildirecektir. Maide48
 

babacan01

New member
Katılım
7 Eki 2008
Mesajlar
66
Tepkime puanı
16
Puanları
0
bekir kardeş ben sana farklı şey söylemediklerini açıkladım. hemde araf suresinden. bak ayetlere peygamberler ne demiş? hepsi sözleşmişler gibi aynı cümleleri kurmuşlar. peki o cümle ne? "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin için ondan başka bir ilah yoktur. yani hepsi bir ağızdan konuşuyor. islam dini sadece hz.muhammed(s.a.v.) tarafından okunmamıştır. tüm peygamberler islam dinini yaymak ve Allah(c.c.) a yönlendirmek için gelmiştir. zaten incilin, tevratın,zeburun değiştirilmemiş hali kuranla birebir örtüşür. ancak insanlar farklı din oluşturmak için dillerini eğip bükerler. hristiyanlık ve yahudilik adı altında tagut bir din oluştururlar. bu dini yaymaya çalışırlar. yani amaç peygamberleri döğüştürmektir. hz.isa olmasaydı dünya yaratılmazdı diyenler, hz.muhammed(s.a.v.) olmasaydı dünya yaratılmazdı diyenlerdir. yani maksat tarafgirlik olmaktır.

verdiğin ayet çok mükemmel bir ayet. bak ne diyor senden önce gelenleri doğrulayıcı.. nedir onlar? tevrat,incil, zebur ve tüm peygamberlerin söyledikleri.

her birine ayrı yol koyduk ve çeşitlendirdik. yani herkes sarışın değil, herkes kumral, herkes siyah değil. sizi tek bir ümmet yapmadık demek herbirinizin ayrı ayrı dilleri ve ayrı ayrı özellikleri mevcuttur demek oluyor. yani isa ibranice ''Allah(c.c.) a kulluk edin'' der. muhammed(s.a.v.) arapça ''Allah(c.c.) a kulluk edin'' der. yani birbirlerini doğrularlar.
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
bekir kardeş ben sana farklı şey söylemediklerini açıkladım. hemde araf suresinden. bak ayetlere peygamberler ne demiş? hepsi sözleşmişler gibi aynı cümleleri kurmuşlar. peki o cümle ne? "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin için ondan başka bir ilah yoktur. yani hepsi bir ağızdan konuşuyor. islam dini sadece hz.muhammed(s.a.v.) tarafından okunmamıştır. tüm peygamberler islam dinini yaymak ve Allah(c.c.) a yönlendirmek için gelmiştir. zaten incilin, tevratın,zeburun değiştirilmemiş hali kuranla birebir örtüşür. ancak insanlar farklı din oluşturmak için dillerini eğip bükerler. hristiyanlık ve yahudilik adı altında tagut bir din oluştururlar. bu dini yaymaya çalışırlar. yani amaç peygamberleri döğüştürmektir. hz.isa olmasaydı dünya yaratılmazdı diyenler, hz.muhammed(s.a.v.) olmasaydı dünya yaratılmazdı diyenlerdir. yani maksat tarafgirlik olmaktır.

verdiğin ayet çok mükemmel bir ayet. bak ne diyor senden önce gelenleri doğrulayıcı.. nedir onlar? tevrat,incil, zebur ve tüm peygamberlerin söyledikleri.

her birine ayrı yol koyduk ve çeşitlendirdik. yani herkes sarışın değil, herkes kumral, herkes siyah değil. sizi tek bir ümmet yapmadık demek herbirinizin ayrı ayrı dilleri ve ayrı ayrı özellikleri mevcuttur demek oluyor. yani isa ibranice ''Allah(c.c.) a kulluk edin'' der. muhammed(s.a.v.) arapça ''Allah(c.c.) a kulluk edin'' der. yani birbirlerini doğrularlar.


Değerli kardeşim
Şimdi her okuduğun meali kendi anladığın gibi manalandırsan veya kendi fikrine göre teşbih ve tevil edersen zaten sana söyleyebileceğimiz hiç bir şey olamaz . Sen ne dersen odur.

Ama aslı bu değildir. Mealden de okusak, kelimeleri doğru anlamlandırmak ve ayetin nüzül sebebine bakmak ve doğruyu bukmak durumundayız.

Şeriat ile, sarışının esmerin ne alakası var Allah aşkına?

Şeriatle İbranicenin, Arabçanın ne alakası var?..

Öyle şeyler söyleyin ki, en azından kenarından köşesinden geçsin.

Şeriat Allah'ın emir ve yasakları demektir.

Tüm Peygamberlerin İslam'ın temel prensipleri ile prensiplendiği, tevhit inancıyla yapılandığı doğrudur ama şeriatlerinde farklılıklar vardır. Bu şeriat farklılıklarını en basit şekli ile bu gün bize farz olan beş vakit namaz, bir ay süren oruç gibi çok asıl ve bariz olan şeriatlerde görebiliriz.

Ama sizin soruma verdiğiniz cevaptan anladığım şu ki, iddianızda haklı olmak istiyor, başka bir şey aramıyorsunuz. Bu manada sizi haklı ilan edelim, rahatlayıon, olsun bitsin o zaman...
 

babacan01

New member
Katılım
7 Eki 2008
Mesajlar
66
Tepkime puanı
16
Puanları
0
Bu şeriat farklılıklarını en basit şekli ile bu gün bize farz olan beş vakit namaz, bir ay süren oruç gibi çok asıl ve bariz olan şeriatlerde görebiliriz.


sizden öncekilere farz kılındığı gibi sizede oruç farz kılındı.
 

babacan01

New member
Katılım
7 Eki 2008
Mesajlar
66
Tepkime puanı
16
Puanları
0
Haa, özür dilerim, çok özür. Demek böyle bir ayet varmış... Tekrar çok özür dilerim...


Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı. (bakara 183)


"Eğer siz yalanlarsanız bilin ki, sizden önce geçen birtakım ümmetler de yalanlamışlardı. resule düşen apaçık tebliğden başka bir şey değildir." (ankebut 18)
 
Son düzenleme:

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Sana anlatmak zor kardeşim. Bir izahatta şu ayete yapsanız bari...

Yahudilere tırnaklı hayvanların hepsini haram kıldık. Sığır ve koyunların ise, sırtlarında veya bağırsaklarında bulunanlar, ya da kemiklerine karışanlar dışındaki iç yağlarını (yine) onlara haram kıldık. İşte böyle, azgınlıkları sebebiyle onları cezalandırdık. Biz elbette doğru söyleyenleriz. Enam 146
 

babacan01

New member
Katılım
7 Eki 2008
Mesajlar
66
Tepkime puanı
16
Puanları
0
Tevrat'ın indirilmesinden önce, İsrail'in (Ya'kub'un) kendisine haram kıldıkları dışında, yiyeceğin her türlüsü İsrailoğullarına helal idi. De ki: Eğer doğru sözlü iseniz o zaman Tevrat'ı getirip onu okuyun. (ali imran 93)



Yahudilerin yaptıkları zulümden, bir de çok kimseyi Allah yolundan çevirmelerinden, menetmelerinden dolayı kendilerine (daha önce) helal kılınmış bulunan temiz ve iyi şeyleri onlara haram kıldık. (nisa 160)



Yahudilere bütün tırnaklı hayvanları haram kıldık. Sırtlarında yahut bağırsaklarında taşıdıkları ya da kemiğe karışan yağlar hariç olmak üzere sığır ve koyunun iç yağlarını da onlara haram kıldık. Bu, zulümleri yüzünden onlara verdiğimiz cezadır. Biz elbette doğru söyleyeniz. (enam 146)



(hz.isa dedi ki;) Benden önce gelen Tevrat'ı doğrulayıcı olarak ve size haram kılınan bazı şeyleri de helal kılmam için gönderildim. Size Rabbinizden bir mucize getirdim. O halde Allah'tan korkun, bana da itaat edin.(ali imran 50)


ki hristiyanlardaki haramlarda yahudilerin haramları gibi değildir. çünkü yahudiler suç işlemiştir bu yüzden böyle bir ceza verilmiştir. hristiyanlar bunların işlediğini işlemedikleri için bazı haramlar yürürlükten kalkmıştır.zaten Allah(c.c.) ayetinde buyuruyorki;

Biz herhangi bir âyetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya onu unutturur (ya da ertelersek), yerine daha hayırlısını veya mislini getiririz. Allah'ın gücünün her şeye hakkıyla yettiğini bilmez misin? (bakara 106)


yürürlükten kalkan ne? hayvanların yağları, tırnaklı hayvanların haram olması yürürlükten kalkmıştır.

daha hayırlısı ne? artık helal olmasıdır. çünkü birçok fayda vardır.


hz.muhammed(s.a.v.) de bazı haramları helal kılmak için gönderilmiştir. ayetlerde görüyoruz.


Leş, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına boğazlanan, boğulmuş, (taş, ağaç vb. ile) vurulup öldürülmüş, yukarıdan yuvarlanıp ölmüş, boynuzlanıp ölmüş (hayvanlar ile) canavarların yediği hayvanlar -ölmeden yetişip kestikleriniz müstesna- dikili taşlar (putlar) üzerine boğazlanmış hayvanlar ve fal oklarıyle kısmet aramanız size haram kılındı. Bunlar yoldan çıkmaktır. Bugün kafirler, sizin dininizden (onu yok etmekten) ümit kesmişlerdir. Artık onlardan korkmayın, benden korkun. Bugün size dininizi ikmal ettim, üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam'ı beğendim. Kim, gönülden günaha yönelmiş olmamak üzere açlık halinde dara düşerse (haram etlerden yiyebilir). Çünkü Allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir. (maide 3)


tüm haramlar sayılmıştır bakın.


Ey iman edenler! Allah'ın size helal kıldığı iyi ve temiz şeyleri (siz kendinize) haram kılmayın ve sınırı aşmayın. Allah sınırı aşanları sevmez. (maide 87)



Dillerinizin uydurduğu yalana dayanarak "Bu helaldir, şu da haramdır" demeyin, çünkü Allah'a karşı yalan uydurmuş oluyorsunuz. Kuşkusuz Allah'a karşı yalan uyduranlar kurtuluşa eremezler. (nahl 116)



Sana anlattıklarımızı, daha önce, yahudi olanlara da haram kılmıştık. Biz onlara zulmetmedik, fakat, onlar kendilerine haksızlık ediyorlardı.(nahl 118)


yani bize haram kılınan daha önce yahudilerede haramdı. yani onlar zulmetmeden öncede bize haram kılınan onlarada haramdı. onlar yaptıkları zulüm dolayısıyle birçok helalden istifade edemediler. çünkü zulümleri sebebiyle Allah(c.c.) onları cezalandırdı. sonraki nesillere ise bu geçerli olmadı hz.isaya ve hz.muhammede hükümlerin eski hali indi. yani önceki yasaklar devam edildi. kan,leş, domuz eti, Allah(c.c.) adıyla kesilmeyen hayvanlar. hani başta demişti kuran Allah(c.c.) bir hükmü kaldırır yada unutturursa yerine daha hayırlısını getirir. işte gerçekleşen budur.




Sizin için de yolcular için de bir geçimlik olmak üzere deniz avı yapmak ve deniz ürünlerini yemek sizlere helal kılındı. Kara avı ise ihramlı olduğunuz sürece size haram kılındı. Huzurunda toplanacağınız Allah'a karşı gelmekten sakının. (maide 96)


Allah, yemek zorunda kaldıklarınız dışında size neleri haram kıldığını tek tek açıklamışken, üzerine adının anıldığı hayvanları yememenizin sebebi nedir. Gerçekten birçokları nefislerinin arzularına uyarak bilmeden (halkı) saptırıyorlar. Şüphesiz senin Rabbin, haddi aşanları çok iyi bilir. (enam 119)



De ki: Bana vahyolunanda, leş veya akıtılmış kan yahut domuz eti -ki pisliğin kendisidir- ya da günah işlenerek Allah'tan başkası adına kesilmiş bir hayvandan başka, yiyecek kimseye haram kılınmış birşey bulamıyorum. Başkasına zarar vermemek ve sınırı aşmamak üzere kim (bunlardan) yemek zorunda kalırsa bilsin ki Rabbin bağışlayan ve esirgeyendir. (enam 145)



selam ile..





 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Sayın babacan, demagoji yapıp, sürekli konu kirliliği oluşturmayın lütfen.

Peygamberlerin insanlara Hakk'tan aktardıkları helal/haram hakkında, Kur'an kaynaklı bir haber var ve bu haber evvelki kavimlere, bu gün helal olan bazı şeylerin haram olduğunu bildiriyor. İşte bu da evvelki zamanlarla bu zaman arasında ki şeriat farklılığıdır.

Konuyu baştan aşağı okuduğum zaman, cevaplarınızda sürekli olarak bu manasız, anlamsız ve çelişki içinde ki dayatmalarınızı görüyorum. Ve yer yer kendi iddialarınızı kendiniz çürütüp, aynı paragrafta haklılığınızı izhara çalışıyorsunuz, farkında değilsiniz.

Bu şekilde devam ederseniz engellenirsiniz.

Size de selam olsun...
 

babacan01

New member
Katılım
7 Eki 2008
Mesajlar
66
Tepkime puanı
16
Puanları
0
Sayın babacan, demagoji yapıp, sürekli konu kirliliği oluşturmayın lütfen.

konu kirliliği oluşturmuyorum. siz sordunuz bende cevap verdim. sorduğunuz sorunun yanıtını alınca neden demagoji oldu bunun adı?


Konuyu baştan aşağı okuduğum zaman, cevaplarınızda sürekli olarak bu manasız, anlamsız ve çelişki içinde ki dayatmalarınızı görüyorum. Ve yer yer kendi iddialarınızı kendiniz çürütüp, aynı paragrafta haklılığınızı izhara çalışıyorsunuz, farkında değilsiniz.


çelişki olanı gösterde bilelim yada açıklama getireyim. kendi iddiamı çürütmedim aksine iddiamın doğruluğunu kanıtladım. yanlış olanı söylemek sizin göreviniz. yani muhalefet oluyorsanız hangisinin çelişik olduğunu söylemeniz yeterli!!


Bu şekilde devam ederseniz engellenirsiniz.


işte doğru söyleyeni 9 köyden kovarlar diyorlardıda inanmıyordum. demekki doğruymuş. madem yanlış olduğunu iddia ettiğiniz şeyler var tartışmak yerine neden susturmayı deniyorsunuz !!! madem bilgilisiniz fikirlerinizi koyun ortaya, yanlış olduğumu iddia ediyorsan çürüt iddiamı.
 

babacan01

New member
Katılım
7 Eki 2008
Mesajlar
66
Tepkime puanı
16
Puanları
0
Tevrat'ın indirilmesinden önce, İsrail'in (Ya'kub'un) kendisine haram kıldıkları dışında, yiyeceğin her türlüsü İsrailoğullarına helal idi. De ki: Eğer doğru sözlü iseniz o zaman Tevrat'ı getirip onu okuyun. (ali imran 93)


bu helal olan yiyecekler nelerdi? sonradan yasak olanlardı. yani tırnaklı hayvanlar helal idi. hayvanların iç yağları helal idi.



Yahudilerin yaptıkları zulümden, bir de çok kimseyi Allah yolundan çevirmelerinden, menetmelerinden dolayı kendilerine (daha önce) helal kılınmış bulunan temiz ve iyi şeyleri onlara haram kıldık. (nisa 160)


işte yaptıkları zulümden dolayı tırnaklı hayvanlar ve hayvanların iç yağları, sakatatlar haram oldu. önceden helal idi bunlar.



Sana anlattıklarımızı, daha önce, yahudi olanlara da haram kılmıştık. Biz onlara zulmetmedik, fakat, onlar kendilerine haksızlık ediyorlardı.(nahl 118)



sana anlattıklarımızı neler? domuz eti, kan,leş, Allah(c.c.) adına kesilmeyen hayvanlar.

işte bunlar daha önce israiloğullarınada haram idi. yani tırnaklı hayvanlar yahudilere helal olduğu zamanda bile bu saydıklarımız israiloğullarına haramdı.



Benden önce gelen Tevrat'ı doğrulayıcı olarak ve size haram kılınan bazı şeyleri de helal kılmam için gönderildim. Size Rabbinizden bir mucize getirdim. O halde Allah'tan korkun, bana da itaat edin.(ali imran 50)



hz.isada geldiğinde bu tırnaklı hayvanların haram olması ortadan kalkmış oldu. yani eski düzene geri dönüldü. kan,leş, domuz eti, Allah(c.c.) adına kesilmeyen hayvanlar olarak tekrar sadeleştirildi. yani islamın eski düzeni yerini buldu. yahudilere bunların dışında yasak kılınan hayvanların olması onların zalim kavim olmaları ve Allah(c.c.) ın onlara azap etmesi idi.

selam ile..
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
E güzel kardeşim, herhangi bir sebeple, bir kavme, belli bir süreden sonra "tırnaklı hayvanlar ve hayvanların iç yağları, sakatatlar" haram olmuş mu?

Olmuş...

Mesele budur.

İşte bu yasaklanma, o kavme farklı bir şeriattir. Neden ısrarcısınız hala daha?!.
 
Üst Alt