Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

İnkar edenler; işte azap...

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Münazaralar bir başkan tarafından yönetilir bu yüzden bakın dedim.İkinci olarak ilginize teşekkür ederim ve tahsin senden özür dilerim bir anlık öfke işte ne yaparsın 8).Bir sürü şey yazmışsınız takdir edersinizki bunlar ile ilgili düşünmek ve araştırmak için biraz için zamana ihtiyacım olacak ve yarın bir sınava girecem bunların cevabı için yarını beklemeniz gerekecek bu yüzden kusura bakmayın 8)

Tabii, müsait zamanınızda yazışmak üzere...
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
Vay vay vay, hoşgelmişsiniz, gözüm yollarda kalmıştı, ne zaman geleceksiniz diye bakıp duruyordum. Ama bu sefer arayı çok açtınız, olmuyor daha sık bekleriz. Eee... nede olsa yaz geldi ya, memleketiniz hatırınıza geldi ki, memleketinizdeki hava durumunu teyid için her yaz böyle çıkar gelirsiniz, okuyup duyduklarımıza göre bizim memlekette havalar çok sıcak geçiyormuş halen öylemi acaba diye sorar teyid alırsınız. Meraklanmayın, memleketinizde hava kışlar her dem sıcak ve kavruk, yazlar ise kavruk ve sıcak geçmekte. Hele o gün geldiğinde memleketlerinize bir yerleşin, ateşten toplarını düğünlerde atılan maytap ve havai fişekleri gibi top top başınızdan aşağı serper o memleketin "Padişahı". Gül gibi olursunuz.

Güzel bir sohbet oluyor herhalde okuduklarımdan anladığım kadarı ile. E.. böyle güzel bir ortam olurda biz geri kalırmıyız. Malumunuz; kambersiz düğün olmaz derler, eh bendeniz de kamber!

Konuya hemen güzel bir iki ayet ile giriş yapalım, hem sizin için hem bizim için şifa olsun hem bizim hem de ateist arkadaşımızın imanı kuvvet kazansın. Sonuçta ateizim de bir inançsızlık inancıdır. Bizim Rabbimizin ismi Allah (Celle celaluhu), sizin rabbinizin ismi ise nefsi emmare sahibi şeytan (aleyhillane). Gerçi o dahi kurtaramayacak sizi ama, neyse şimdi konumuz o değil. Biz konumuza dönelim.


"Mülk (egemenlik) o gün bir Allah'ındır, beynlerinde (aralarında) hükmünü verir! Artık iman edip salih iş yapmış olanlarnaim cennetlerindedir; kafirlik edip ayetlerimize yalan demiş olanlar ise, işte bunlara mühin (zelil edici) bir azap vardır." ( Hacc : 56 - 57 )


"Küfredip ayetlerimizi tekzip eyleyenler ise, onlar ashab-ı nardırlar (ateşte kalmaya mahkumdurlar) orada muhalled (ebediyyen) kalacaklardır. O ise ne fena varılacak yerdir!" ( Teğabün : 10 )

Ateistlerle hayvanların bir tutulduğunu kim söylemişti. Ne kadar iyimsersiniz ? Ateistler ile hayvanlar asla bir olamaz! Nasıl olsunlar ki; hayvanlar öldükten sonra toprak olmuş bir şekilde kalacaktır. Kafirler ise; behlüm adel (hayvandan da aşağı) sınıfında yer alacaktır. Ve inanırmısınız, keşke hayvan olsaydık ve toprak olarak kalsaydık diye temenni edeceklerdir.

"O gün ki haktır, o halde dileyen Rabbine varacak bir yüz edinsin! Çünkü biz size yakın bir azabı ihtar ettik; o gün ki kişi ellerinin ne takdim ettiğine bakacak ce diyecek ki kafir: Ah n'olaydı ben bir turab (toprak) olaydım!" ( Yasin 39 - 40 )
 

Huseyinmustu

New member
Katılım
18 Tem 2010
Mesajlar
28
Tepkime puanı
5
Puanları
0
Yaş
29
İş hakaret etme seviyesine ulaşmış.Bir link vermişsiniz müslümanlar hristiyanları yaktı diye.Siz o hristiyanları yakanların cennete mi gideceğini zannediyorsunuz ?!? El Kaide terör örgütünün müslüman olduğuna değinmişsiniz.Ele başları tarafından uyuşturucu verilerek ve kışkırtılarak terör eylemleri yapan adamların dinle ne gibi bir alakası olabilir ? (Hakaret seviyesine geldiysem affola)

Bekir, tahsin,radikal ve sumisali kardeşlerim.Ben zaman içinde iki tarafta da bulundum(koyu bir müslümanda oldum, ateistte oldum.Sonra doğru yolu bulup tekrar müslüman oldum.Her ne kadar eskisi gibi olmasa da.). Ben ateistken bana da çok Kur'an ayetlerinden olsun, hadislerden olsun çok öğüt verildi.Ama sanki gözüm kulağım yoktu da hiçbir öğütü almaz olmuştum.Bu yüzden arkadaşımızın hâlinden anlıyorum.Ne kadar Kur'an'dan , hadislerden vb. öğüt verseniz de o anlamayacaktır(hakaret etmiyorum gerçek bu lütfen alınmasın kimse). Bu yüzden ona onun dilinden cevap vermek gerekir.

Sevgili Simiec arkadaşım;

Emin olun ki hiçbir GERÇEK müslüman, ateist olsun hristiyan vb. olsun hiçbir insana kin duymaz.Eğer bir müslüman başka dinin mensubuna kin duyarsa, öteki tarafta zaten bunun hesabı sorulacaktır.
İçin taşan bir bardak gibi yavaşça dolmuş, sonra taşmış.Bütün öfkeni kusuyorsun.Eminim ki bundan bir 10 yıl sonra söylediklerinin ne kadar mantıksız olduğunu anlayacaksın.

Dinin olmadığına kesinlikle eminim demişsin.Ama neden kesinlikle emin olduğuna fazla değinmemişsin.Nedir seni bu kadar öfkeye iten?

Sana dinin gerçek olduğunu ispatlayan birkaç cümle yazayım.
Şöyle bir etrafına bak.Herşey nasılda düzenli değilmi. Besin piramidi falan.Hemde bu düzelerden kaç tane var.Üstüne üstlük bütün düzenler birbirleriyle bağıntılı ve o bağıntıda bile düzen var.Bunun şans eseri olması mümkün mü?

Şimdi yukarıdaki yazdığım İslamiyetin olduğunu ispatlamaz.Ama bir din olduğunu ispatlar.Ama hangi din gerçek?

Dinler arasında İslamiyetin gerçek olduğunu şöyle ispatlayayım; Hz.Muhammed(Sav)'in geleceği birçok peygamber tarafından önceleden haber verilmiş.Ve Hz.Muhammed(Sav) geldikten sonra getirdiği dinin son din olduğunu belirtmiş.Ben bunu kanıtlamaya bile gerek görmüyorum.Çünkü islamiyetten sonra hiçbir din gelmedi.Bu da islamiyetin gerçekliğini ortaya koymazmı ?

Be daha bir sürü neden var..

Son olarak şunu söylemek istiyorum.Fazla uzattım zaten.Bir kişinin hatasıyla bütün herkesi suçlayamayız.10 kişi hristiyan yaktıysa bütün müslümanlar suçlu diye birşey yok.Aynı şekilde öyleki Amerika milyonlarca müslümanı rezil duruma düşürerek katletmesi de bütün hristiyanları suçlu yapmaz.

Söylemeden edemeyeceğim. Bir ayet vermişsiniz Eğer bir kişi din değiştirirse onu öldürün diye.Bu gerçek midir?Gördüğümde şok oldum,sarsıldım.Kuran bize dinini değiştireni öldürmemizi mi istiyor?
 

sumisali

New member
Katılım
3 Nis 2009
Mesajlar
1,903
Tepkime puanı
2,112
Puanları
0
çok güzel anlatmışsın hüseyin kardeşim ve sana olan güvenim arttı ..
gelelim asıl konuya bir iki cümlede ben eklemek isterim
İnsan, birinci yanlıştan kurtulduğu zaman, yani kendisini yaratan ve ona en yakın varlık olan Allah'ı tanıdığında, dinden uzak durmak gerektiği şeklindeki batıl inançtan da kurtulur. Bu yanlışın çözülmesinin getireceği zihin açıklığı ve duyarlılık, ikinci yanlışın da çözülmesini sağlar. Din görüntüsü altındaki başka yapılar ve gerçek din arasındaki bariz farklılıkları ayırt eder.
Özetlemek gerekirse, içinde bulunduğumuz toplum din hakkında sayısız önyargı oluşturmuş durumdadır. Fakat, dine yaklaşırken, temel kıstas, insanların din hakkında ne dedikleri değil, insanın kendi vicdanı olmalıdır. Kuran'da açık bir şekilde ifade edilmiştir

"... Din, Allah Katında şüphesiz İslam'dır..." (Al-i İmran Suresi, 19)
 

simiec

New member
Katılım
11 Ağu 2010
Mesajlar
79
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Ben araştırmaya bugün pek zaman bulamadım sınavdan sonra birkaç arkadaş biraz vakit geçirdik o yüzden ama arkadaşlarım bena birkaç konuda yardım etti 8)

Fussilet
12. Böylece onları, iki günde (iki evrede) yedi gök olarak yarattı ve her göğe kendi işini bildirdi. en yakın göğü kandillerle süsledik ve onu koruduk. İşte bu, mutlak güç sahibi ve hakkıyla bilen Allah'ın takdiridir.

Hmm kandillerin nereye konulduğunu merak ettim 8)

Firavun Cesedi

1983 yılında Zafer dergisinde "3 bin yıllık mucize" başlığıyla Mısır Kralı 2. Ramses'in cesedinin Kuran'da söylendiği şekliyle British Museum'da secde halinde olduğu söylenmişti, tatmin edici dayanaktan yoksun olan, ölüm döşeğindeki İslam dinine bu haberle elektroşok uyguamasında bulunulmuştu,bir anda yurdumuzun dört bir yanına yayılmuştı bu haber.
Ayrıntı için; Zafer 77. sayı

Bu hikayede büyük bir sahtekarlık söz konusu, zaten daha öncesinde II.Ramsesin mumyası Mısır´daki Krallar Vadisinde bulunmuştur ve o tarihten beri de Cairo (Kahire) Müzesinde sergilenmektedir. Bulunduğu yer ise Mısır firavunlarının mumyalandığı bölgedir.

Peki Zafer dergisinde bahsedilen ceset ii.Ramses değilse kim?

Ceset doğal yollarla mumyalanmış mısırlı bir köylüye ait, bu cesedin kimlik bilgileri British Museum sitesinin web adresinde yayınlanıyor.

w w w.britishmuseum.org/explore/highlights/highlight_objects/aes/p/predynastic_egyptian_man.aspx

Linkte özetle anlatılan şu; Ceset yaklaşık olarak 5000 yıllıktır, ceset kızgın kumlara gömüldüğü için kızgın kumlar nemi yok etmiştir, nemin olmadığı ortamda çürümeyi sağlayan bakteriler barınamadığı için günümüze kadar korunarak gelmiştir.Cesedin yanındaki eşyalar normal bir köylüye ait olduğu açıkça dışa vuruyor, kişisel çanak çömlek gibi eşyalarıyla gömülmüş.

''Ateistlerle hayvanların bir tutulduğunu kim söylemişti. Ne kadar iyimsersiniz ? Ateistler ile hayvanlar asla bir olamaz! Nasıl olsunlar ki; hayvanlar öldükten sonra toprak olmuş bir şekilde kalacaktır. Kafirler ise; behlüm adel (hayvandan da aşağı) sınıfında yer alacaktır. Ve inanırmısınız, keşke hayvan olsaydık ve toprak olarak kalsaydık diye temenni edeceklerdir.'' Radikal adlı üye lütfen düzgün konuşunuz.Bunlar çok ağır sözlerdir ve gerekilenin yapılmasını istiyorum.Eğer gereken yapılmazsa aynı sözleri kendinize sayınız.
 

simiec

New member
Katılım
11 Ağu 2010
Mesajlar
79
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Radikal adlı üye sahip olduğun görüşten dolayı kendinin üstün olduğunu düşünüyorsan şunu bir düşün derim Allah katında herkes eşit yaratılmıştır.Ah tabi kimse eşit değildir bu bilinen bir gerçek biri diğerinden daha zekidir ya da güçlüdür ama burdaki eşitliğin ne anlama geldiğini anlayabiliyorsunuzdur umarım ateitlerinde sizlerle eşit olduğunu anlayabilirsiniz ve o saydığınız ayetler beni korkutamaz çünkü ben ayetlerinizide red ediyorum.
 

simiec

New member
Katılım
11 Ağu 2010
Mesajlar
79
Tepkime puanı
1
Puanları
0
''Sana dinin gerçek olduğunu ispatlayan birkaç cümle yazayım.
Şöyle bir etrafına bak.Herşey nasılda düzenli değilmi. Besin piramidi falan.Hemde bu düzelerden kaç tane var.Üstüne üstlük bütün düzenler birbirleriyle bağıntılı ve o bağıntıda bile düzen var.Bunun şans eseri olması mümkün mü?
'' hmm ilginç ama bir yanlışın var ben buna eksik araştırma diyorum.Haberin var mı ama bu kusursuz düzende galaksiler kusursuz bir şekilde çarpışıyor.( link = h t tp://w w w.msxlabs.org/forum/uzay-bilimleri/167388-galaksilerin-carpismasi.html
 

Huseyinmustu

New member
Katılım
18 Tem 2010
Mesajlar
28
Tepkime puanı
5
Puanları
0
Yaş
29
''Sana dinin gerçek olduğunu ispatlayan birkaç cümle yazayım.
Şöyle bir etrafına bak.Herşey nasılda düzenli değilmi. Besin piramidi falan.Hemde bu düzelerden kaç tane var.Üstüne üstlük bütün düzenler birbirleriyle bağıntılı ve o bağıntıda bile düzen var.Bunun şans eseri olması mümkün mü?
'' hmm ilginç ama bir yanlışın var ben buna eksik araştırma diyorum.Haberin var mı ama bu kusursuz düzende galaksiler kusursuz bir şekilde çarpışıyor.( link = h t tp://w w w.msxlabs.org/forum/uzay-bilimleri/167388-galaksilerin-carpismasi.html

Arkadaşım sen galaksi çarpışmasını araba çarpışması mı sandın? Hem neymiş galaksi çarpışmasının kötü yanı?Hem zaten herşey düzen içinde olmasaydı çok aciz ve narin olan biz insanlar hayatta olabilir miydi?Herşey düzen içinde olmasaydı dünya milyarlarca yıl nasıl hâla sapasağlam?

Elbet dünyadaki düzenin de bir sonu vardır buna da kıyamet derler ancak kıyamet dahi bu düzenin bir parçasıdır.
 

Huseyinmustu

New member
Katılım
18 Tem 2010
Mesajlar
28
Tepkime puanı
5
Puanları
0
Yaş
29
Ayrıca birşey soracağım Simiec;

Evrim teorisine inanıyor musunuz ?
 

sumisali

New member
Katılım
3 Nis 2009
Mesajlar
1,903
Tepkime puanı
2,112
Puanları
0
Allah (cc)'ın, yaratılışta evrim sürecini kullandığını iddia etmek için ortada hiçbir bilimsel neden de yoktur. Allah (cc) her canlı grubunu ayrı ayrı ve bir anda, "Ol" emriyle yaratmıştır. Bilimin ortaya koyduğu bulgular bu gerçeği teyid eder nitelikte iken, ateizmin temeli olan evrim teorisine itibar etmek ve bu teoriyi "İslam'a uygun" hale getirmeye çalışmak, hem sebepsiz hem de son derece yanlış bir çabadır.

Kuran'da, Allah (cc)'ın canlıları evrimle yarattığına dair hiçbir açıklama bulunmamaktadır. Allah (cc) elbette ki canlıları evrimle yaratmaya da güç yetirendir. Ancak eğer böyle bir yaratılış şekli olsaydı, bunu Kuran ayetlerinde detaylı açıklamaları ile görmemiz mümkün olurdu.

Kuran'da "evrimle yaratılış" manasında hiç bir bilgi bulunmadığı, aksine Allah (cc)'ın tek bir "Ol" emri ile varlıkları ve canlıları yarattığı görülecektir. Eğer gerçekten Hz. Adem'den önce yarı maymun-yarı insan canlılar yaşamış olsalar Allah (cc) bunu bize Kuran-ı Kerim'de açık, net ve kolay anlaşılır bir biçimde anlatırdı. Kuran-ı Kerim'in "apaçık" olması ve "kolay anlaşılır" olması, evrimsel yaradılış iddiasının gerçek olmadığını göstermektedir.

Allah (cc) dilediğini dilediği şekilde ve zamanda, örneksiz olarak yaratan, yoktan var edendir. Her türlü eksiklikten uzak olan, hiçbir şeye ihtiyaç duymayandır. Dolayısıyla Allah (cc)'ın yaratması için de hiçbir sebebe, araca, aşamaya ihtiyaç yoktur. Dünyada herşeyin belli sebeplere, doğa kanunlarına bağlı olması kimseyi yanıltmamalıdır. Allah (cc), tüm bu sebeplerin yaratıcısı olarak bunlardan tamamen münezzehtir.

Allah (cc) yerleri, gökleri ve ikisi arasındaki herşeyi, tüm canlıları yalnızca dilemiş ve yaratmıştır. Bu, Allah (cc) için son derece kolaydır. Kuran'da da bu gerçeğe işaret edilmiş ve Allah (cc)'ın yaratışı hakkında şunlar bildirilmiştir:

"O, gökleri ve yeri hak olarak yaratandır. O'nun "Ol" dediği gün (herşey) oluverir, O'nun sözü haktır…" (Enam Suresi, 73)

Evrimsel yaratılış yanılgısına inanan çevrelerin göz ardı ettikleri bir diğer önemli konu da Allah (cc)'ın farklı yaratma şekilleridir. Allah (cc) insandan ve hayvandan çok farklı yaratılışa sahip canlıları da var etmiştir. Melekler ve cinler bu canlıların başında gelmektedir.

Melekler Allah (cc)'ın emrinden çıkmayan varlıklardır. Ayetlerde meleklerin yaratılışı şu şekilde bildirilir:

"Hamd, gökleri ve yeri yaratan, ikişer, üçer ve dörder kanatlı melekleri elçiler kılan Allah'ındır; O, yaratmada dilediğini arttırır. Şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir. " (Fatır Suresi, 1)

Meleklerle ilgili bilinmesi gereken bir diğer önemli gerçek ise insandan önce meleklerin yaratılmış olmasıdır.
Melekler gibi cinler de insanlardan farklı bir yaratılışa sahiptirler. Allah (cc) insanın balçıktan, cinlerin ise ateşten yaratıldığını aşağıdaki ayetlerde şöyle haber verir:

"Andolsun, insanı kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattık. Ve Cann'ı da daha önce 'nüfuz eden kavurucu' ateşten yaratmıştık. " (Hicr Suresi, 26-27)

Kuran'da haber verilen bir diğer husus ise aynı meleklerde olduğu gibi cinlerin de insandan önce yaratılmış olmalarıdır.

Allah (cc) cinleri ve melekleri nasıl farklı şekillerde ve yoktan var ettiyse, insanı da evrime gerek olmadan, ayrı bir varlık olarak yoktan var etmiştir. Aynı durum hayvanlar ve bitkiler gibi diğer canlılar için de geçerlidir. Allah (cc) bu canlıların hiçbirini evrimleştirmeden, yani türleri başka türlere dönüştürmeden bir anda yoktan var etmiştir
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Ben araştırmaya bugün pek zaman bulamadım sınavdan sonra birkaç arkadaş biraz vakit geçirdik o yüzden ama arkadaşlarım bena birkaç konuda yardım etti 8)

Fussilet
12. Böylece onları, iki günde (iki evrede) yedi gök olarak yarattı ve her göğe kendi işini bildirdi. en yakın göğü kandillerle süsledik ve onu koruduk. İşte bu, mutlak güç sahibi ve hakkıyla bilen Allah'ın takdiridir.

Hmm kandillerin nereye konulduğunu merak ettim 8)


Fussilet 12 : Böylece onları, iki günde (iki evrede) yedi gök olarak yarattı ve her göğe kendi işini bildirdi. En yakın göğü kandillerle süsledik ve onu koruduk. İşte bu, mutlak güç sahibi ve hakkıyla bilen Allah’ın takdiridir.

Ayette ki kandillereden maksat yıldızlardır. Neden yıldız değilde kandil denmiştir? Kur'an manasında ki derinliğin yanında edebi olarakta en üst seviyededir, ana sebep budur. O karanlık gecelerde şehirde değilde sahra da yani şehirlerin dışında gökyüzüne bakarsanız yıldızların binlerce kandil gibi gökyüzünü süslediğini görebilirsiniz...





Firavun Cesedi

1983 yılında Zafer dergisinde "3 bin yıllık mucize" başlığıyla Mısır Kralı 2. Ramses'in cesedinin Kuran'da söylendiği şekliyle British Museum'da secde halinde olduğu söylenmişti, tatmin edici dayanaktan yoksun olan, ölüm döşeğindeki İslam dinine bu haberle elektroşok uyguamasında bulunulmuştu,bir anda yurdumuzun dört bir yanına yayılmuştı bu haber.
Ayrıntı için; Zafer 77. sayı

Bu hikayede büyük bir sahtekarlık söz konusu, zaten daha öncesinde II.Ramsesin mumyası Mısır´daki Krallar Vadisinde bulunmuştur ve o tarihten beri de Cairo (Kahire) Müzesinde sergilenmektedir. Bulunduğu yer ise Mısır firavunlarının mumyalandığı bölgedir.

Peki Zafer dergisinde bahsedilen ceset ii.Ramses değilse kim?

Ceset doğal yollarla mumyalanmış mısırlı bir köylüye ait, bu cesedin kimlik bilgileri British Museum sitesinin web adresinde yayınlanıyor.

w w w.britishmuseum.org/explore/highlights/highlight_objects/aes/p/predynastic_egyptian_man.aspx

Linkte özetle anlatılan şu; Ceset yaklaşık olarak 5000 yıllıktır, ceset kızgın kumlara gömüldüğü için kızgın kumlar nemi yok etmiştir, nemin olmadığı ortamda çürümeyi sağlayan bakteriler barınamadığı için günümüze kadar korunarak gelmiştir.Cesedin yanındaki eşyalar normal bir köylüye ait olduğu açıkça dışa vuruyor, kişisel çanak çömlek gibi eşyalarıyla gömülmüş.


Cesedin Firavun'a ait olduğu Yunus 92 suresinden alınan ilham ile yakıştırılmıştır. Cesedin Firavun'a ait olup olmadığı kesin delillerle ispat edilmemiştir. Zafer dergisinin bu beyanı da kesin delil değildir. Ancak, bir ayrıntıyı da açıklamak lazım ki, alıntıladığınız yazıda ki gibi İslam Dini hiç bir zaman ölüm döşeğinde olmamıştır, bu bazı kişilerin antipatik fantazisidir.
Bu konu ile ne yakalamak istemişsiniz bilmiyorum ama, ben sizin yerinizde olsam, üstü bir karış toz tutmuş eski ateist yazıları ile değil de, kendi muhayyileniz ile, sizin idrakinizi zorlayan konuları ortaya koyardım.




''Ateistlerle hayvanların bir tutulduğunu kim söylemişti. Ne kadar iyimsersiniz ? Ateistler ile hayvanlar asla bir olamaz! Nasıl olsunlar ki; hayvanlar öldükten sonra toprak olmuş bir şekilde kalacaktır. Kafirler ise; behlüm adel (hayvandan da aşağı) sınıfında yer alacaktır. Ve inanırmısınız, keşke hayvan olsaydık ve toprak olarak kalsaydık diye temenni edeceklerdir.'' Radikal adlı üye lütfen düzgün konuşunuz.Bunlar çok ağır sözlerdir ve gerekilenin yapılmasını istiyorum.Eğer gereken yapılmazsa aynı sözleri kendinize sayınız.

Bu sözler radikal'in şahsi beyanı değil, Kur'an ın haberidir. Bu konuda gerekeni de Allah yapar. İslamForum da yapılan münazaralar da kurallara uyulması zorunluluğu vardır ve kuralları okursanız bu beyanın herhangi bir cezayi müeyyide ile değil, teşekkür ile değerlendirilmesi gerekiyor.

 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
Ben araştırmaya bugün pek zaman bulamadım sınavdan sonra birkaç arkadaş biraz vakit geçirdik o yüzden ama arkadaşlarım bena birkaç konuda yardım etti

Sen o zaman bu tartışmayı hobi olarak görüyorsun. Aklını gerçekten tırmalasa ve seni bu düşünceler rahatsız etmiş olsa, gerçek bir araştırmaya girer bu kadar rahat bir vakit geçirme eylemine girmezdin. Demek ki sen bir ateist değilsin. Zaten olmadığın belli. Neden mi, bak sana kendi yazdığın ile sana açıklayayım:

Radikal adlı üye sahip olduğun görüşten dolayı kendinin üstün olduğunu düşünüyorsan şunu bir düşün derim Allah katında herkes eşit yaratılmıştır.

Hani Allah (Celle celaluhu) diye bir varlık yoktu ? Ne o ? hak aramaya girişince mi aklına geliyor yüce Allah ? Ne yani şimdi şuan oturduğun yerde 7,5 şiddetinde bir deprem olursa "Allahım yardım et" diye bağırıp aman mı dileyeceksin ? Dedim ya, sen ateist olamazsın! Sadece özentiden dolayı olmaya çalışıyorsun ama vijdanın seni rahat bırakmıyor. Tabi bu arada nefsinde rahat bırakmadığı için iki arada bir derede kalmış gibi oluyorsun. İşte şu veya bu sebepten dolayı İslamiyete karşı bir kızgınlığın sözkonusu. Belki kızdığın her hangi bir konuda çok haklı olmana rağmen, haksızlığa uğramış olabilir ve bu neden ile İslam ile ilgili her konuya sırf kızgınlığından dolayı muhalefet ediyor da olabilirsin. Ama; neden her ne olursa olsun, senin gibi daha önceden imanlı olan insanın tevbe edip tekrar amele başladığı takdirde, o karşı olduğunu sandığın her İslami fikrin ne kadar değerli olduğunu görürsün.

Ayrıca Bekir kardeşimin yazdığı gibi ben sana ve senin gibilere hakaret etmedim. Sadece Kur'an'da sizin gibi insanlar için kullanılan ayetten bir örnek verdim.

"Celalim hakkı için, cinn u ins'ten (cin ve insanlardan) bir çoğunu cehennem için yarattık; onların öyle kalpleri vardır ki onlarla duymazlar (anlamazlar) ve öyle gözleri vardır ki onlarla görmezler ve öyle kulakları vardır ki onlarla işitmezler. İşter bunlar behaim (hayvan sürüleri) gibi, hatta daha şaşkındırlar! İşte bunlar hep o gafiller!" ( Araf : 179 )

Hayvandan da aşağı olma haline belhüm adel denir.
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
Söylemeden edemeyeceğim. Bir ayet vermişsiniz Eğer bir kişi din değiştirirse onu öldürün diye.Bu gerçek midir?Gördüğümde şok oldum,sarsıldım.Kuran bize dinini değiştireni öldürmemizi mi istiyor?

Bahsedilen ayet değil hadistir. "Dinini değiştireni öldürün" (Nesai, Buhari)

Ayetlerde iman ettikten sonra tekrar küfre sapanlar için tevbelerinin kabul edilmeyeceği ve af olunmayacakları belirtilir.

"Şunlar ki iman ettiler, sonra tuttular küfre gittiler, sonra yine iman ettiler, sonra yine küfre gittiler, sonra da küfürde ileri gittiler! Allah onları mağfiret edecek de değil, doğru bir yola çıkaracak da değildir!" ( Nisa : 137 )
 

simiec

New member
Katılım
11 Ağu 2010
Mesajlar
79
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Sen o zaman bu tartışmayı hobi olarak görüyorsun. Aklını gerçekten tırmalasa ve seni bu düşünceler rahatsız etmiş olsa, gerçek bir araştırmaya girer bu kadar rahat bir vakit geçirme eylemine girmezdin. Demek ki sen bir ateist değilsin. Zaten olmadığın belli. Neden mi, bak sana kendi yazdığın ile sana açıklayayım:



Hani Allah (Celle celaluhu) diye bir varlık yoktu ? Ne o ? hak aramaya girişince mi aklına geliyor yüce Allah ? Ne yani şimdi şuan oturduğun yerde 7,5 şiddetinde bir deprem olursa "Allahım yardım et" diye bağırıp aman mı dileyeceksin ? Dedim ya, sen ateist olamazsın! Sadece özentiden dolayı olmaya çalışıyorsun ama vijdanın seni rahat bırakmıyor. Tabi bu arada nefsinde rahat bırakmadığı için iki arada bir derede kalmış gibi oluyorsun. İşte şu veya bu sebepten dolayı İslamiyete karşı bir kızgınlığın sözkonusu. Belki kızdığın her hangi bir konuda çok haklı olmana rağmen, haksızlığa uğramış olabilir ve bu neden ile İslam ile ilgili her konuya sırf kızgınlığından dolayı muhalefet ediyor da olabilirsin. Ama; neden her ne olursa olsun, senin gibi daha önceden imanlı olan insanın tevbe edip tekrar amele başladığı takdirde, o karşı olduğunu sandığın her İslami fikrin ne kadar değerli olduğunu görürsün.

Ayrıca Bekir kardeşimin yazdığı gibi ben sana ve senin gibilere hakaret etmedim. Sadece Kur'an'da sizin gibi insanlar için kullanılan ayetten bir örnek verdim.

"Celalim hakkı için, cinn u ins'ten (cin ve insanlardan) bir çoğunu cehennem için yarattık; onların öyle kalpleri vardır ki onlarla duymazlar (anlamazlar) ve öyle gözleri vardır ki onlarla görmezler ve öyle kulakları vardır ki onlarla işitmezler. İşter bunlar behaim (hayvan sürüleri) gibi, hatta daha şaşkındırlar! İşte bunlar hep o gafiller!" ( Araf : 179 )

Hayvandan da aşağı olma haline belhüm adel denir.
,


Hmm ilginç nedense herkes benim gerçek ateist olmadığımı düşünüyor.Ben ''Radikal adlı üye sahip olduğun görüşten dolayı kendinin üstün olduğunu düşünüyorsan şunu bir düşün derim Allah katında herkes eşit yaratılmıştır.Ah tabi kimse eşit değildir bu bilinen bir gerçek biri diğerinden daha zekidir ya da güçlüdür ama burdaki eşitliğin ne anlama geldiğini anlayabiliyorsunuzdur umarım ateitlerinde sizlerle eşit olduğunu anlayabilirsiniz ve o saydığınız ayetler beni korkutamaz çünkü ben ayetlerinizide red ediyorum.'' burda sizin dininizden alıntı yaptım size karşı kullanmak için eğer siz bunu benim islama inandığım şeklinde algılıyorsanız sizde bir sorun vardır çünkü bu yazının geçmişinde de buna benzer bir benzetme yaptım.

''Bahsedilen ayet değil hadistir. "Dinini değiştireni öldürün" (Nesai, Buhari)'' Ben zaten bunu bir ayet değil hadis olarak söyledim bu benim sözüm değildir yanlış anlaşılma olmasın.

"Şunlar ki iman ettiler, sonra tuttular küfre gittiler, sonra yine iman ettiler, sonra yine küfre gittiler, sonra da küfürde ileri gittiler! Allah onları mağfiret edecek de değil, doğru bir yola çıkaracak da değildir!" ( Nisa : 137 ) dediğim gibi ayetler beni bağlamaz benimde dine dönmeye niyetim yok zaten.

''Sen o zaman bu tartışmayı hobi olarak görüyorsun. Aklını gerçekten tırmalasa ve seni bu düşünceler rahatsız etmiş olsa, gerçek bir araştırmaya girer bu kadar rahat bir vakit geçirme eylemine girmezdin. Demek ki sen bir ateist değilsin. Zaten olmadığın belli. Neden mi, bak sana kendi yazdığın ile sana açıklayayım:''

Ben bu tartışmaya neden girdiğimi açıkladığımı sanıyordum.Bu dediklerinizden anladığım kadarıyla önceki yazıları okumadan yorum yapmışsınız lütfen okuyun sonra yorum yapın.

"Celalim hakkı için, cinn u ins'ten (cin ve insanlardan) bir çoğunu cehennem için yarattık; onların öyle kalpleri vardır ki onlarla duymazlar (anlamazlar) ve öyle gözleri vardır ki onlarla görmezler ve öyle kulakları vardır ki onlarla işitmezler. İşter bunlar behaim (hayvan sürüleri) gibi, hatta daha şaşkındırlar! İşte bunlar hep o gafiller!" ( Araf : 179 )

Ve nedense nerdeyse bütün bilimsel gelişmeleri onlar yaparlar.Sonra da kur'an da yazıyordu denilir.


 

sumisali

New member
Katılım
3 Nis 2009
Mesajlar
1,903
Tepkime puanı
2,112
Puanları
0
kuran olmasa bilim olmazdı kuranın bilimsel mucizeleri bu gerçekler ayetlerlen anlatılmıştır sayın simiec siz kuranı inkar ettiğiniz için bu gerçekleri görmemezden geliyorsunuz insanı hayvandan ayıran özellik akıldır akıl ise düşünmeylektir buyrun sizi düşünmeye davet ediyorum...
 

sumisali

New member
Katılım
3 Nis 2009
Mesajlar
1,903
Tepkime puanı
2,112
Puanları
0
Taneyi ve çekirdeği yaran şüphesiz Allah'tır. O, diriyi ölüden çıkarır, ölüyü de diriden çıkarır. İşte Allah budur. Öyleyse nasıl oluyor da çevriliyorsunuz? (Enam Suresi, 95) Yukarıdaki ayette Kuran'ın indirildiği dönemde bilinmesi mümkün olmayan bir besin döngüsüne dikkat çekilmiştir.
Bir canlı öldüğünde, mikroorganizmalar onu süratle parçalarlar. Böylece ölü beden organik moleküllere ayrışmış olur. Bu moleküller toprağa karışarak, bitki ve hayvanların, dolayısıyla da insanların temel besin kaynağı olur. Eğer bu dönüşüm olmasa hayat da mümkün olmazdı.
Bakteriler de canlıların ihtiyacı olan mineral ve besinleri hazırlamakla sorumludurlar. Kış boyunca neredeyse ölü olan bitki ve hayvanların yazın tekrar canlanırken ihtiyaç duyacakları tüm besin ve mineraller, kışın bakterilerin yaptığı faaliyetler ile sağlanır. Kış boyu bakteriler, organik atıkları yani hayvan ve bitki ölülerini ayrıştırarak minerallere dönüştürürler.170 Böylelikle canlılar baharda uyandıklarında besinlerini de hazır olarak bulurlar. Bakteriler sayesinde hem bulundukları ortamda bir "bahar temizliği" yapılmış, hem de baharda yeniden canlanan doğa için yeterli miktarda besin hazırlanmış olur.
Görüldüğü gibi ölen canlılar, yeni canlıların hayat bulmasında birinci dereceden rol oynarlar. Böylelikle Allah'ın ayette "diriyi ölüden çıkarır, ölüyü de diriden çıkarır" ifadesiyle dikkat çektiği bu dönüşüm en mükemmel şekilde gerçekleşmiş olur. Kuran'da böylesine detay bir bilgiye asırlar öncesinden dikkat çekilmesi, Kuran'ın Allah'ın sözü olduğunun delillerinden biridir.
Kuran'da Allah, gökyüzünün son derece önemli bir özelliğine şöyle dikkat çeker:
Gökyüzünü korunmuş bir tavan kıldık; onlar ise bunun ayetlerinden yüz çeviriyorlar. (Enbiya Suresi, 32)
Ayette belirtilen gökyüzünün bu özelliği, 20. yüzyıldaki bilimsel araştırmalarla kanıtlanmıştır.
Dünya'yı çepeçevre kuşatan atmosfer, canlılığın devamı için son derece hayati işlevleri yerine getirir. Dünya'ya doğru yaklaşan irili ufaklı pek çok gök taşını eriterek yok eder ve bunların yeryüzüne düşerek canlılara büyük zararlar vermesini engeller.
Atmosfer, bunun yanı sıra, uzaydan gelen ve canlılar için zararlı olan ışınları da filtre eder. Atmosferin bu özelliğinin en çarpıcı yönü, atmosferin sadece zararsız orandaki ışınları, yani görünür ışık, kızıl ötesi ışınlar ve radyo dalgalarını geçirmesidir. Bunların tümü yaşam için gerekli ışınlardır. Örneğin atmosfer tarafından belirli oranda geçmesine izin verilen ultraviyole ışınları, bitkilerin fotosentez yapmaları ve dolayısıyla tüm canlıların hayatta kalmaları açısından büyük önem taşır. Güneş tarafından yayılan şiddetli ultraviyole ışınlarının büyük bölümü, atmosferin ozon tabakasında süzülür ve Dünya yüzeyine yaşam için gerekli olan az bir kısmı ulaşır.
Atmosferin koruyucu özelliği bunlarla da kalmaz. Dünya, uzayın ortalama eksi 270 C derecelik dondurucu soğuğundan yine atmosfer sayesinde korunur.
Dünya'yı zararlı etkilerden koruyan, yalnızca atmosfer değildir. Atmosferin yanı sıra "Van Allen Kuşakları" denilen ve Dünya'nın manyetik alanından kaynaklanan bir tabaka da, gezegenimize gelen zararlı ışınlara karşı bir kalkan görevi görür. Güneş'ten ve diğer yıldızlardan sürekli olarak yayılan bu ışınlar, insanlar için öldürücü etkiye sahiptir. Özellikle Güneş'te sık sık meydana gelen ve "parlama" adı verilen enerji patlamaları, Van Allen Kuşakları olmasa, Dünya'daki tüm yaşamı yok edebilecek güçtedir.
 

sumisali

New member
Katılım
3 Nis 2009
Mesajlar
1,903
Tepkime puanı
2,112
Puanları
0
Dünya'nın manyetik alanının oluşturduğu manyetosfer tabakası, yeryüzünü gök taşlarından, zararlı kozmik ışın ve parçacıklardan koruyan bir kalkan gibidir. Yandaki resimde Van Allen Kuşakları adı da verilen bu manyetosfer tabakası görülmektedir. Dünya'nın on binlerce kilometre uzağındaki bu kuşaklar, yeryüzündeki canlıları uzaydan gelebilecek öldürücü enerjiden korumaktadır.
Tüm bu bilimsel bulgular, Dünya'nın özel bir şekilde korunduğunu kanıtlamaktadır. Önemli olan, bu korunmanın "gökyüzünü korunmuş bir tavan kıldık" ayetiyle 1400 sene önce Kuran'da haber verilmiş olmasıdır.
Van Allen Kuşakları'nın yaşamımız açısından önemini Dr. Hugh Ross şöyle anlatmaktadır:
Dünya, Güneş Sistemi'ndeki gezegenler arasında en yüksek yoğunluğa sahiptir. Bu geniş nikel-demir çekirdeği büyük bir manyetik alandan sorumludur. Bu manyetik alan Van Allen radyasyon koruyucu tabakasını meydana getirir. Bu tabaka yeryüzünü radyasyon bombardımanından korur. Eğer bu koruyucu tabaka olmasaydı, Dünya'da hayat mümkün olmazdı. Manyetik alanı olan ve kayalık bölgelerden oluşan diğer tek gezegen Merkür'dür. Fakat bu manyetik alanın gücü Dünya'nınkinden 100 kat daha azdır. Van-Allen radyasyon koruyucu tabakası Dünya'ya özeldir.21
Geçtiğimiz yıllarda tespit edilen bir parlamada açığa çıkan enerjinin, Hiroşima'ya atılanın benzeri 100 milyar atom bombasına eş değer olduğu hesaplanmıştır. Parlamadan 58 saat sonra pusulaların ibrelerinde aşırı hareketler gözlenmiş, Dünya atmosferinin 250 km üstünde sıcaklık sıçrama yapıp 2.500 0C'ye yükselmiştir.
Kısacası, Dünya'nın üzerinde, kendisini sarıp kuşatan ve dış tehlikelere karşı koruyan mükemmel bir sistem işler. İşte Dünya'yı çevreleyen gökyüzünün bu koruyucu kalkan özelliğini, Allah bizlere yüzyıllar öncesinden Kuran'da bildirmiştir



Darwinizm'in akılcı ve bilimsel bir cevap veremediği, tam bir açmaza düştüğü sayısız konu vardır. Evrim açısından en büyük sorunlardan biri de canlıların olağanüstü çeşitliliği, yani yeryüzündeki türlerin kökenidir. Türler arasında genetik olarak aşılmaz duvarlar bulunduğunun anlaşılması, türlerin fosil kayıtlarında bir anda ortaya çıkmaları, canlıların mühendislik ve tasarım harikası organ ve sistemlere sahip olmaları ve gelişen teknolojinin yardımıyla gün ışığına çıkan harika özellikleri, evrimci iddiaları yerle bir etmiştir. Çoğu evrimcinin tepkisi ise, hatalarını kabullenmek yerine masallar ve hayali senaryolar ile durumu kurtarmaya çalışmak olmuştur. Ne var ki Charles Darwin'in "gizemlerin gizemi" şeklinde tanımladığı 1 ve cevap bulmaya uğraştığı "türleşme" (yani türlerin oluşumu), evrimciler açısından hala cevapsızdır. Üstelik aradan geçen 150 yıla ve tüm çabalara rağmen...
Diğer taraftan, samimi ve önyargısız olarak bakan herkes mucizevi bir ortamda yaşadığını, kendisi için en uygun şartları meydana getiren bakterilerin, hayvanların, bitkilerin tesadüfen var olamayacaklarını hemen anlar. Gerçek şu ki, yeryüzündeki her canlı türü kusursuz bir tasarım ve üstün bir yaratılış ürünüdür; sahip olduğu proteinler ve hücrelerden organlar ve sistemlere kadar yaratılışın ihtişamını gözler önüne seren mesajlar taşır. Her canlı türü sonsuz bir güç, bilgi, sanat ve akla sahip bir Yaratıcının varlığına işaret eder. O Yaratıcı, alemlerin Rabbi olan Allah'tır.
Tüm canlıları Allah'ın yarattığı ve insanın hizmetine verdiği Kuran'da bildirilir. Nahl Suresi'ndeki bazı ayetlerde bu gerçek şöyle ifade edilir:

Gökleri ve yeri hak ile yarattı: O, şirk koştukları şeylerden yücedir. İnsanı bir damla sudan yarattı, buna rağmen o, apaçık bir düşmandır. Ve hayvanları da yarattı; sizin için onlarda ısınma ve yararlar vardır ve onlardan yemektesiniz. Akşamları getirir, sabahları götürürken onlarda sizin için bir güzellik vardır. Kendisine ulaşmadan canlarınızın yarısının telef olacağı şehirlere onlar, ağırlıklarınızı taşımaktadırlar. Şüphesiz sizin Rabbiniz şefkatli ve merhametlidir. Onlara binmeniz ve süs için atları, katırları ve merkebleri (yarattı). Ve daha sizlerin bilmediğiniz neleri yaratmaktadır? Yolu doğrultmak Allah'a aittir, kimi (yollar) ise eğridir. Eğer O dileseydi, sizin tümünüzü elbette hidayete erdirirdi. Sizin için gökten su indiren O'dur; içecek ondan, ağaç ondandır (ki) hayvanlarınızı onda otlatmaktasınız. Onunla sizin için ekin, zeytin, hurmalıklar, üzümler ve meyvelerin her türlüsünden bitirir. Şüphesiz bunda, düşünebilen bir topluluk için ayetler vardır. Geceyi, gündüzü, Gü neş'i ve Ay'ı sizin emrinize verdi; yıldızlar da O'nun emriyle emre hazır kılınmıştır. Şüphesiz bunda, aklını kullanabilen bir topluluk için ayetler vardır. Yerde sizin için üretip-türettiği çeşitli renklerdekileri de (faydanıza verdi). Şüphesiz bunda, öğüt alıp düşünen bir topluluk için ayetler vardır. Denizi de sizin emrinize veren O'dur, ondan taze et yemektesiniz ve giyiminizde ondan süs-eşyaları çıkarmaktasınız. Gemilerin onda (suları) yara yara akıp gittiğini görüyorsun. (Bütün bunlar) O'nun fazlından aramanız ve şükretmeniz içindir. Sizi sarsıntıya uğratır diye yerde sarsılmaz dağlar bıraktı, ırmaklar ve yollar da (kıldı). Umulur ki doğru yolu bulursunuz. Ve (başka) işaretler de (yarattı); onlar yıldız(lar)la da doğru yolu bulabilirler. Yaratan, hiç yaratmayan gibi midir? Artık öğüt alıp-düşünmez misiniz? Eğer Allah'ın nimetini saymaya kalkışacak olursanız, onu bir genelleme yaparak bile sayamazsınız. Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Nahl Suresi, 3-18)
 

sumisali

New member
Katılım
3 Nis 2009
Mesajlar
1,903
Tepkime puanı
2,112
Puanları
0
Dünyanın en temel fiziksel dengeleri üzerinde demirin nasıl bir etkisi vardır?

Demirin insan metabolizması için önemi nedir?

Kuran-ı Kerim'de “demir” hakkında hangi mucizevi gerçek bildirilmiştir?

Oluşumu Dünya dışında gerçekleşen demir, Dünya’ya hangi yolla gelmiştir?

Demirin teknolojik ilerlemeyi sağlaması neyin keşfedilmesiyle mümkün olmuştur?

Teknoloji, insanoğlunun, yeryüzünde bulunan elementleri belirli bir amaca göre şekillendirmesidir. Çevremizdeki teknolojik ürünleri incelersek; hepsinin, demir, bakır, çinko, alüminyum gibi metallerden veya petrolün bir yan ürünü olan plastikten oluştuğunu görürüz. Eğer bu maddeler, özellikle de metaller dünya üzerinde bulunmasaydı ve insanoğlunun bu maddeleri kullanma imkanı olmasaydı belki de teknolojiden söz etmek de mümkün olmayacaktı.

Bu elementlerden sadece birkaçına dikkatle bakmak bile, günlük yaşam içinde varlığına alıştığımız bu madenlerin, aslında ne kadar mucizevi yapılar taşıdıklarını gösterir. Demir de bu maddelerden biridir.

Demir Neden Önemli Bir Elementtir?

Dünyamızın Oluşumu Üzerindeki Etkisi…

Ünlü Avustralyalı moleküler biyolog Michael Denton, evrendeki doğa kanunlarının ve elementlerin insan yaşamı için özel bir yapıya sahip olduğunu anlattığı Nature's Destiny (Doğanın Kaderi) adlı kitabında, demirle ilgili olarak şunları yazmaktadır:

"Tüm metaller arasında, demir kadar yaşam için zorunlu olan biri daha yoktur... dünyanın ilk kimyasal farklılaşmasını sağlayan, ilkel atmosferi ve sonunda denizleri meydana getiren ısı, demir atomlarının yerçekimi tarafından merkeze doğru çekilmesiyle oluşmuştur…" (Michael Denton, Nature’s Destiny, s.198)

</I>İnsan Sağlığı Üzerindeki Etkisi…</I>

Michael Denton, kusursuz işleyen bir solunum için zorunlu olan demirin, insan metabolizmasındaki büyük önemine şöyle dikkat çekmektedir:

"Ve yine demir, insan kanında bulunan hemoglobin içerisinde oksijenle olan hassas bileşimi sayesinde, bu son derece yakıcı olan oksijen atomlarını kontrol altına sokmaktadır. Demir sayesinde bu değerli enerji kaynağı (oksijen), hücrenin solunum mekanizmasına kullanılabilir şekilde yönlendirilmekte ve burada oksijenin enerjileri, yaşamın aktiviteleri için kullanılmaktadır." (Natue’s Destiny, s.198)

Kainat Üzerindeki Etkisi…

Demir, dünyanın en temel fiziksel dengelerinden, soluduğumuz havayı kullanabilmemize kadar, yaşamın her aşamasında, önem taşıyan bir metaldir. Denton'ın ifadesiyle;

"Demir atomu olmasaydı, evrende karbon-bazlı bir yaşam var olmayacak; hiçbir süpernova patlaması yaşanmayacak, ilkel dünyanın ısınması gerçekleşmeyecek, atmosfer ve hidrosfer oluşmayacaktı. Dünyayı göktaşlarından koruyan manyetik alan oluşmayacak; Van Allen radyasyon kuşakları var olmayacak, ozon tabakası olmayacak, hemoglobini yapacak bir metal bulunmayacak, dolayısıyla nefes alan bir metabolizma olamayacaktı." (a.g.e)

</I>Demirin Teknoloji Üzerindeki Etkisi: Eriyen Demirden Bilgisayara</I>

Demir, ilk çağlardan beri, medeniyetlerin en önemli maddi temellerinden biri olmuştur. Sanayi denilen yapılanma, demir ve onun karbonla birleştirilmesiyle oluşan çelik sayesinde var olmuştur. Teknoloji de sanayiinin bir ürünüdür. Örneğin demir olmasaydı, Dünya üzerindeki teknolojik düzey, basit tahta araçları aşamayacaktı.

Teknolojinin çıkış noktası ise metalürjidir; yani metallerin eritilip işlenmesi işlemi... Bu işlemi gerçekleştirebilmek içinse, hem uygun metallerin var olması, hem de insanoğlunun bu metalleri eritip şekillendirmesini sağlayacak araçlar bulunması gerekir.

Bu araçlardan biri ateştir. Dünyadaki metaller, başta demir olmak üzere, ateşin ulaşabileceği bir ısı seviyesinde yumuşar ve sıvı hale gelirler. Örneğin, demirin erimesi için 1535 derecelik bir ısı gereklidir; bu ancak güçlü bir ateşle elde edilebilir.

Demirin erimesi için gereken ısı miktarı, Dünya’daki yakıtlar tarafından sağlanamayacak kadar yüksek olsaydı, metalürji diye bir bilim dalı olmazdı. Dolayısıyla da, insanlığın bilimsel düzeyi sınırlı seviyede kalabilirdi. Denton, ateşin teknoloji için önemini şöyle açıklar:

"Ateşi kullanabilme yeteneğimiz, hiçbir şekilde önemsiz bir yetenek değildir, çünkü sadece ateş yoluyla teknolojik ilerleme mümkün olabilmiştir. Ateşle birlikte metalürji ve metal araçlar gelmiş ve sonunda da kimya bilgisi ortaya çıkmıştır. Metaller elektriğin tek doğal iletkeni olduklarından, elektromanyetizmin ve elektriğin keşfi, hatta bilgisayarların geliştirilmesi bile biz insanların ateşi keşfinin bir sonucudur." (Michael Denton, Nature's Destiny, s. 242)

Nimetleri Yaratan Allah'tır

Denton'ın insanoğlunun ateşi keşfi diye ifade ettiği olay, aslında, Allah'ın ateşi insanoğlunun emrine vermesidir. Yüce Rabbimiz, insanın teknolojiyi geliştirmesini sağlayan tüm şartları olabilecek en ideal yapıda ve değerde yaratmıştır. Ancak Allah'ın dilemesi ve insana türlü imkanlar vermesiyle, insanoğlu görkemli eserler ortaya koymuştur. Denton, insanoğlunun bilimsel gelişimini kısaca özetledikten sonra şu yorumu yapmaktadır:

"(Bilimsel) yolculuğumuz uzun sürmüş olsa da... kanıtlar göstermektedir ki, bu yolun sonucu hiçbir zaman belirsiz olmamış, belirli bir amaca göre önceden belirlenmiş bir yolu izlemişiz ve başarımız da asla bir tesadüf olmamıştır... Ateşin keşfinden bilimin doğuşuna ve en son olarak da doğanın düzeninde kendi merkeziliğimizi keşfedişimize kadar uzanan, önceden belirlenmiş bir yolu izlemiş bulunuyoruz." (5. Michael Denton, Nature's Destiny, s. 395)

Biyokimya profesörü Michael Denton'ın bilimsel terimlerle anlattığı bütün bu bilgiler gerçekte iman eden her insanın Kuran'dan öğrendiği bir gerçeği ortaya koymaktadır:

Allah, dünyayı insanın yaşamı için yaratmış, dünyadaki varlıkları insan için emre amade kılmış ve onu türlü nimetlerle zenginleştirmiştir. Kuran ayetlerinde Rabbimiz şöyle buyurur:

"Allah, gökleri ve yeri yaratan ve gökten su indirip onunla size rızık olarak türlü ürünler çıkarandır. Ve O'nun emriyle gemileri, denizde yüzmeleri için, emre amade kılandır. Irmakları da sizin için emre amade kılandır. Güneş'i ve Ay'ı hareketlerinde sürekli emrinize amade kılan, geceyi ve gündüzü de emrinize amade kılandır. Size her istediğiniz şeyi verdi. Eğer Allah'ın nimetini saymaya kalkışırsanız, onu sayıp-bitirmeye güç yetiremezsiniz. Gerçek şu ki, insan pek zalimdir, pek nankördür." (İbrahim Suresi, 32-34)

Demir Kanser Tedavisinde Nasıl Kullanılıyor?

2003 yılından beri MagForce Nanoterapi denilen bir kanser tedavisi yönteminde demir oksit tanecikleri kullanılmaktadır. Almanya'daki dünyaca ünlü Charite Hastanesi'nden Dr. Andreas Jordan geliştirdiği bu yöntemle -manyetik likid hipertermia (yüksek ısılı manyetik sıvı)- kanser hücrelerini sağlıklı hücrelere zarar vermeden yok etmektedir. Kullanılan bu tedavi şekli özetle şu şekildedir:


  1. İçinde demir oksit tanecikleri bulunan sıvı, özel bir şırıngayla tümörün içine gönderiliyor. Bu tanecikler, tümör hücrelerine dağılıyor. Bu sıvının 1cm3'ünde demir oksitten oluşan ve alyuvarlardan 1.000 kat daha küçük milyonlarca parçacık bulunmakta ve bunlar kolaylıkla kan damarlarında dolaşabilmektedir.
  2. Hasta, daha sonra güçlü manyetik etkisi olan bir aletin altına yatırılır.
  3. Dışarıdan uygulanan bu manyetik akım, tümörün içindeki demir taneciklerini hareketlendirmeye başlar. Bu esnada demir oksit tanecikleri içeren tümördeki ısı artı 450C'ye kadar çıkar.
  4. Sıcağa karşı kendini koruyamayan kanser hücreleri birkaç dakika içinde zayıflatılır ya da yok edilir. Daha sonra yapılan kemoterapiyle tümör tamamen kaybolabilmektedir.
Bu yöntemin yaygınlaştırılması, ölümcül olabilen kanser hastalığının tedavisi açısından çok büyük bir gelişmedir. Kanser gibi yaygın bir hastalığın tedavisinde, Kuran'daki ifadeyle "insanlar için (çeşitli) yararlar bulunan demir"in kullanılması son derece dikkat çekicidir. (Hadid Suresi, 25) Nitekim Kuran'da bu ayetle demirin insan sağlığı açısından bu yöndeki faydalarına da işaret ediliyor olabilir. (En doğrusunu Allah bilir.)

Demirin keşfi, insanoğlunun teknolojiyi geliştirebilmesini sağlayan bir rahmet olmuştur. Dolayısıyla demirden ve demirin karbonla güçlendirilmesiyle üretilen çelikten yapılan herşey, Allah'ın rahmetini görmemiz için birer vesile olmalıdır. Binalar, çeşitli modellerde arabalar, uçaklar, köprüler, tren yolları, gökdelenler ve diğer pek çok eser, aslında Allah'ın "kendisinde çetin bir sertlik bulunan" demiri var etmesi ve yeryüzüne yerleştirmesi sayesinde vardır. Elbette ki, Allah'ın insanlara, bu malzemeleri kullanabileceği bedeni, akıl ve bilinci bağışladığı da unutulmamalıdır.

Kuran’da Demir Hakkında Bildirilen Bilimsel Sır

Demir, Kuran'da dikkat çekilen elementlerden biridir. Kuran'ın "Hadid", yani "Demir" adlı suresinde şöyle buyrulur:

"Andolsun, Biz elçilerimizi apaçık belgelerle gönderdik ve insanlar adaleti ayakta tutsunlar diye, onlarla birlikte Kitab'ı ve mizanı indirdik. ve kendisinde çetin bir sertlik ve insanlar için yararrlar bulunan demiri de indirdik; öyle ki Allah, Kendisi’ne ve elçilerine gayb ile (görmedikleri halde) kimlerin yardım edeceğini bilsin (ortaya çıkarsın). Şüphesiz Allah, büyük kuvvet sahibidir, üstün olandır." (Hadid Suresi, 25)

Demir dünya üzerinde üçüncü en yaygın elementtir ve yerkabuğunun yüzde beşini oluşturur. Demir elementi, Dünya'da bu kadar fazla miktarda bulunmasına karşın, demirin oluşumu Dünya dışında gerçekleşmiştir. Modern astronomik bulgular, Dünya'daki demir madeninin dış uzaydaki dev yıldızlardan geldiğini ortaya koymuştur. (Dr. Mazhar, U. Kazi, 130 Evident Miracles in the Qur'an, Crescent Publishing House, New York, 1997, ss. 110-111;Prof. Zighloul Raghib El-Naggar'ın konuşmasından)

Hadid Suresi'nin 25. ayetinde demir için kullanılan "enzelna" yani "indirme" kelimesi, mecazi olarak insanların hizmetine verilme anlamında düşünülebilir. Fakat kelimenin, yağmur ve güneş ışınları için kullanılan "gökten fiziksel olarak indirme" şeklindeki gerçek anlamı dikkate alındığında, ayetin yukarıda ifade ettiğimiz bu önemli bilimsel gerçeğe işaret ettiği görülmektedir.

Sadece Dünya'daki değil, tüm Güneş Sistemi'ndeki demir, dış uzaydan elde edilmiştir. Çünkü Güneş'in sıcaklığı demir elementinin meydana gelmesi için yeterli değildir. Güneş'in 6000 °C'lık bir yüzey ısısı ve 20 milyon °C'lik bir çekirdek ısısı vardır. Demir ancak Güneş'ten çok daha büyük yıldızlarda, birkaç yüz milyon dereceye varan sıcaklıklarda oluşabilmektedir. Nova veya Süpernova olarak adlandırılan bu yıldızlardaki demir miktarı belli bir oranı geçince, artık yıldız bunu taşıyamaz ve patlar. Demirin uzaya dağılması işte bu patlamalar sonucunda mümkün olur. (Dr. Mazhar, U. Kazi, 130 Evident Miracles in the Qur'an, Crescent Publishing House, New York, 1997, ss. 110-111;)

Bilimsel bir kaynakta bu konu ile ilgili olarak şu bilgiler yer almaktadır:

Daha yaşlı Süpernova olaylarını gösteren deliller de vardır: Deniz tabanında biriken “demir-60” yaklaşık 5 milyon yıl önce Güneş'ten 90 ışık yılı uzaklıkta meydana gelen bir Süpernova patlamasının delili olarak yorumlanmıştır. Süpernova patlamasında oluşan “demir-60”, 1.5 milyon yıl yarılanma ömrü olan radyoaktif bir izotoptur. Dünya'nın yer altı katmanlarında bulunan demir-60 izotopu, yakın uzayda bulunan elementlerin nükleosentez geçirip, önce Dünya atmosferine oradan da yer altı katmanlarına saplanması sonucu oluşmuştur. ( Güneşin Galaktik Çevresi ; Yard. Doç. Dr. Yüksel Karataş, İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü, Popüler Bilim (Popular Science Magazine), no. 92, 2001, ss. 38-43, [American Scientist, c. 88, s. 1)

Tüm bunlardan anlaşılacağı gibi demir madeni Dünya'da oluşmamış, Süpernovalardan taşınarak, aynı ayette bildirildiği şekilde "indirilmiştir”. Bu bilginin Kuran'ın indirilmiş olduğu 7. yüzyılda bilimsel olarak tespit edilemeyeceği ise açıktır. Ancak bu gerçek, herşeyi sonsuz bilgisiyle kuşatan Allah'ın sözü olan Kuran'da yer almaktadır.
 

sumisali

New member
Katılım
3 Nis 2009
Mesajlar
1,903
Tepkime puanı
2,112
Puanları
0
İçinde yaşadığımız mavi gezegenin her alanında büyük bir canlılık, çeşitlilik ve ihtişamla karşılaşırız. Kıtaların her birinde birbirinden farklı bitkiler, hayvanlar hatta insan ırkları dikkati çeker. Şüphesiz bu durum, Yüce Allah'ın yaratmasındaki çeşitliliktir ve Rabbimiz'in Sani (Sanatçı, nihayetsiz güzellikleri sanatının içinde yaratan) sıfatının tecellilerindendir. Fakat Yüce Allah dünya bir imtihan ortamı olduğu için herşeyi sebepler dahilinde yaratmıştır. Dünya'daki zengin tür çeşitliliğinin sebepler dahilindeki karşılığı da iklimdir.

İklim bilimsel olarak, bir mekan ünitesi üzerinde yer alan atmosfer faktörlerinin karşılıklı etkileşimi olarak tanımlanır. Her olayı birbirine bağlı sebep-sonuç ilişkileri halinde yaratan Yüce Allah, iklimin oluşmasının ana nedenini de atmosfere bağlamıştır.

Dünya'nin uydusu Ay'a ayak basılmasının ardından yapılan bilimsel deneyler atmosferin olmadığı bir yerde canlılıktan söz edilemeyeceğini kanıtlamıştır. Atmosferin yapısında %79 azot, %21 oksijen, %0.03 karbondioksit ve eser miktarda olmak üzere helyum, neon, kripton ve argon gibi gazlar bulunur. Ayrıca yapısında kimyasal bir bileşik olmamakla birlikte su buharı ve çeşitli organik ve inorganik maddeler de yer alır. Yüce Allah, atmosferin bu özellikleri ile dünyanın yaşanabilir bir mekan olmasını sağlamıştır.

Atmosferin İklimin Üzerindeki Etkileri


  • Yerçekimi nedeniyle yerküreye bağlı olan atmosferin bu hali, onu hiçbir zaman statik (durağan) bir duruma getirmemiştir. Aksine atmosfer ilk oluştuğu günden beri dinamik bir özellik göstermiştir. Günümüzde yerküre soğumuş olmasına rağmen, Güneş'in etkisi devam etmektedir. Bu nedenle atmosferde Güneş'in etkisine bağlı olarak meydana gelen hareketlilik, ısı, yağış ve rüzgarlar gibi çeşitli iklim olaylarını ortaya çıkarır.
  • Dikkat çekici olan diğer bir nokta da atmosferin oldukça hareketli bir yapısı olmasına karşın her yerdeki kalınlığının ve yüzey üzerindeki ağırlığının eşit olmasıdır. Böyle bir durumun oluşması tesadüflerle açıklanamaz. Hiçbir karışıklık olmadan herşeyin düzenli bir biçimde varlığını sürdürmesi, ancak onu denetleyen bir yöneticinin olması ile mümkündür. Herşeyin Yaratıcısı olan Yüce Allah bir ayetinde gökleri ve yeri Kendi kudreti altında tuttuğunu şöyle bildirmiştir:

    "Şüphesiz Allah, gökleri ve yeri zeval bulurlar diye (her an kudreti altında) tutuyor. Andolsun, eğer zeval bulacak olurlarsa, Kendisi'nden sonra artık kimse onları tutamaz. Doğrusu O, Halim'dir, bağışlayandır." (Fatir Suresi, 41)
  • Bilindiği gibi güneş ışınları Dünya'ya gelirken ışınların oluşturduğu ısının bir bölümü atmosfer tarafından tutulur. Bu olay atmosferin ısınmasına neden olur. Gece olduğunda tutulmuş olan ısının bir kısmı kaybolur. Burada dikkat çekici olan nokta atmosferin tutmuş olduğu ısıyı tamamen kaybetmemesidir. Atmosfer bir süzgeç görevi görerek fazla ısınmaz ve soğumaz. Eğer gündüz çok ısınıp, gece şiddetle soğusaydı, yaşam çöllerdekinden çok daha zor olurdu.

Allah Dünya Üzerinde Deniz ve Karaları Belli Bir Oranda Yaratmıştır

Denizler ve karalar arasindaki yapisal farklılıklar, deniz ve karaların farklı ısınıp soğumalarına neden olur. Denizlerin karalara oranla daha geç ısınıp soğuması, denizleri ısı tutucu özelliği daha fazla olan alanlar haline getirir. Bu durum karaların daha sert olan iklim özelliklerini yumuşatır. Ayrıca denizlerin nem taşıma özellikleri nedeniyle yağmurların yağmasına vesile olma gibi özellikleri vardir. Yüce Allah bir ayetinde rüzgarlarla ilgili olarak şöyle bildirmektedir:

"Ya da karanın ve denizin karanlıkları içinde size yol gösteren ve rahmetinin önünde rüzgarları müjde vericiler olarak gönderen mi? Allah ile beraber başka bir İlah mi? Allah, onların şirk koştuklarından yücedir." (Neml Suresi, 63)

Denizlerin iklim üzerindeki bir diğer etkisi, sıcak ve soğuk okyanus akıntıları ile olur. Teorik olarak okyanus suları yüksek enlemlerde soğuk, alçak enlemlerde sıcak olmalıdır. Fakat aynı enlem üzerinde bulunduğu halde iki kıyı bölgesi arasında farklı okyanus akıntıları nedeniyle birbirine benzemeyen iklim tipleri oluşur.

Allah Yüzey Şekillerini Hava Kütlelerini Etkileyecek Biçimde Yaratmıştır


  • Karalar üzerinde birbirinden oldukça farkli yüzey şekilleri ve yükseltiler vardır. Bu yüzey şekillerinde yukarı doğru çıktıkça hava soğur. Her 250 metrede ısı 10 Co düşer. Bu nedenle deniz seviyesi ile dağlar ve platolar arasında bütün koşullar aynı kalsa bile, sıcaklık önemli ölçüde farklı olur. Yükseldikçe ısının düşmesi sayesinde sıcak enlemlerde yerleşim alanları yükseklere kurulmuştur. Nitekim Güney Amerika'daki yerleşim bölgeleri And dağlari üzerinde 1.000 m.’nin üzerindedir. Yüce Allah bir Kuran ayetinde insanlar için dağları barınaklar ve siperler kıldığını şu şekilde bildirmektedir:

    "... Dağlarda da sizin için barınaklar-siperler kıldı, sizi sıcaktan koruyacak elbiseler, sizi savaşınızda (zorluklara karşı) koruyacak giyimlikler de var etti. İşte O, üzerinizdeki nimetini böyle tamamlamaktadır, umulur ki teslim olursunuz." (Nahl Suresi, 81)
  • Dağların denize bakan yamaçları, iç kesimlere bakan yamaçlarına göre daha fazla yağış alır. Çünkü deniz üzerinden gelen nemli hava kütleleri yamaçlar boyunca yükselir ve soğur, soğuma dolayısı ile taşımakta oldukları su buharı yoğuşarak, yağış halinde düşer. Bu şekilde dağların denize bakan yamaçları ılık ve çok nemli bir iklime, dağların karaların içine bakan kısımları ise nemini kaybetmiş olduğundan kuru bir iklime sahip olurlar.

İklimler Rabbimiz’in Rahman ve Rahim Sıfatlarının Tecellileridir

Yaz boyunca aktarılan bilgiler de göstermektedir ki; Dünya üzerinde iklimin meydana gelebilmesi için güneş enerjisine ve coğrafi faktörlere gereksinim vardir. Güneş enerjisi rüzgarlari, sıcaklığı, yağışları ve hava kütlelerinin akımlarını kontrol ederken, coğrafi faktörler de kara ve denizler ile yüzey şekilleri aracılığı ile iklim üzerine etki eder. Bu faktörlerin tümünün atmosfer üzerinde oldukça kompleks bir biçimde çalışması söz konusudur. Ancak bu kompleks çalışma, hiçbir zaman bir kargaşa oluşturmaz. Aksine birbiri içine geçmiş olan kompleks olaylar zinciri sonucunda her bölge hatta yörede belli kurallara göre işleyen bir düzen söz konusudur. Çünkü Rahman ve Rahim olan (Ezelde bütün yaratılmışlar hakkında hayır, rahmet ve irade buyuran, sevdiğini sevmediğini ayırt etmeyerek sayısız nimetlere kavuşturan) Allah, sonsuz merhametini ve lütfunu görünen ve görünmeyen herşeyde tecelli ettirir. İnsan bu görünen ve görünmeyen nimetlerin Allah'in emrine boyun eğmiş birlikteliği ile hayatını devam ettirir. Kuşkusuz iklimin belli bir düzen içinde işlemesi ile oluşan çeşitlilik de, Yüce Allah'in dilemesi ve her olayı ve canlıyı denetimi altında tutmasının bir sonucudur. Bir ayette Rabbimiz’in tüm Kainattaki mutlak hakimiyeti şöyle haber verilmiştir:

"Gökten yere her işi O evirip düzene koyar. Sonra (işler,) sizin saymakta olduğunuz bin yil süreli bir günde yine O'na yükselir." (Secde Suresi, 5)

İklimin Belirlenmesi İçin Yaratılmış Coğrafi Faktörler

Dünya'nin Şekli İklimlere Nasıl Etki Eder?

Dünya'nın küre şeklinde olmasi nedeniyle ekvator ile kutuplar arasında kalan alanlar, yıl içinde güneş enerjisinden farklı oranlarda yararlanırlar. Bilindiği gibi ekvator hattı üzerindeki alanlar enerji alma açısından en üst boyuta ulaşırken, kutuplara doğru gidildikçe enerji miktarinda bir azalma meydana gelir. Bu şekilde ekvatordan kutuplara doğru atmosfer kütlelerinin ısınma değerleri farklı olur.

Nitekim ekvator ve dönenceler arasında kalan bölgeler, yıl boyunca daha fazla enerji alarak daha fazla ısınır, dolayısıyla "Sıcak Tropikal Kuşak" meydana gelir. Oğlak ve Yengeç dönencesi ile Kutup dairesi arasında kalan sahalar ise daha az enerji topladıklarından daha az ısınırlar ve "Ilıman Kuşak" adını alırlar. Kutup dairesinin içinde kalan kesimlere ise güneş ışınları diğer kuşaklara oranla daha eğik geldiğinden daha geniş bir sahayı ısıtmak zorunda kalır, enerji azlığı nedeniyle kutupsal koşullar oluşur.

Eğer Dünya'nın bu şekli olmasaydı, Dünya'da bu kadar çeşitli iklim bölgeleri ve her iklim bölgesine özgü canlılar ile insanların yaşam tarzları olmazdı. Nitekim insanların yiyeceklerinden, barındıkları konutlara kadar herşeyde iklimin etkisini görmek mümkündür. Eskimolarin yaşadıkları kutuplarda, buzullardan yapılmış iglu adı verilen konutlar, kalın kürklerden oluşan giysiler, Afrika kıtasında yerini ağaç dalları ve yapraklardan yapılmış konutlara ve oldukça ince giysilere bırakmıştır.

Dünya'nın Güneş Etrafındakı Dönüşü ve Eğimi Neden Önemlidir?

Dünya’nın Güneş etrafındaki dönüşü ve 23.5 derecelik eğikliği de şekli kadar iklimler üzerinde etkilidir.

- Eğer Dünya'nın Güneş etrafındaki bu dönüşü olmasaydı; mevsimlerin oluşması mümkün olmazdı. Dünya'nın bir tarafı her zaman yaz, bir tarafı her zaman kış mevsimini yaşardı.

- Eğer 23.5 derecelik bu hassas açı olmasaydı; güneş ışınları hep aynı açıdan geleceğinden ekvator çok ısınacak, kutup bölgesi hep karanlıkta kalacaktı. Bu durumda ekvator hep çok sıcak ve çok aydınlık, kutuplar ise hep çok soğuk ve karanlık olacaktı. Her iki durumda da tür çeşitliliği olmayacak, kutuplarda yaşayan hayvan ve bitkiler soğuk nedeniyle çoğalamayacaktı. Çünkü oldukça çetin geçen ve sürekli karanlık olan kış soğuklarına hiçbir yavru hayvan dayanamayacaktı. Kısacası Dünya bugünkü görünümünden çok farklı olacağı için, belki de canlılık hiç olmayacaktı.

Dünya'nın atmosferinde ısıyı sürekli dengeleyen birtakım otomatik sistemler de vardır. Örneğin bir bölge çok fazla ısındığında su buharlaşması artar ve bulutlar çoğalır. Bu bulutlar ise Güneş'ten gelen ışınların bir kısmını geri yansıtarak aşağıdaki havanın ve yüzeyin daha fazla ısınmasını engeller.

Yeryüzündeki zengin iklim özellikleri; Antarktika kıtasının buzullarla kaplı alanlarındaki kutup ayıları ve penguenler gibi canlıların yerini, Afrika kıtasında aslanlar ve dev filler, Avustralya'da kangurular ve koalalar, Güney Amerika kıtasında jaguar ve lama gibi canlılar almıştır. Aynı çeşitlilik, bitki türleri için de söz konusudur. Kutup kuşağında yosun ve likenlerden oluşan tundralar, ekvatoral kuşakta binlerce tür çeşitliliği ile temsil edilen tropikal yağmur ormanlarına dönüşür.

Farkli Basınç Kuşakları İklim Tiplerini Zenginleştirir

Kuzey ve güney yarimkürede iki alçak, iki yüksek basınç merkezi bulunur. Bu basınç kuşakları, bulundukları yerin iklimine oldukça önemli ölçüde etki eder. Basınçların en büyük etkisi rüzgarlardır. Nitekim denizler üzerinde oluşan nemli hava kütleleri alçak basınç sahalarına doğru kolay hareket edebildikleri için bol yağış meydana getirirler. Buna karşılık karaların iç kesimlerinde oluşan yüksek basınç merkezlerine denizlerden (alçak basınç merkezi) hava akımı olamayacaği için bu bölgeler yağıştan yoksun kalırlar. Bu özellik, bölgelerin yağış ve bağıl nem faktörlerini kontrol eder.

Eğer basınç sistemleri farklı olmasaydı; rüzgarların oluşması, nemli ve kuru hava kütlelerinin hareket etmesi mümkün olmazdı. Bu durumda hava ufacık bir esintiden bile yoksun kaldığı için her zaman durgun, son derece kurak veya çok yağışlı olurdu.

Eğer Dünya'daki, deniz ve karaların tamamı alçak basınç merkezi olsaydı; bu durumda nemli hava kütlelerinin kara içlerine girmesi ile sürekli yağmur yağar, seller ve heyelanlar kaçınılmaz olurdu.

Eğer kara yüzeyi üzerinde her yer yüksek basınç merkezi olsaydı; bu durumda da karalar hiç yağış alamaz, tüm kara yüzeyi çöllerle kaplı olurdu. Her iki durumda da canlılık oluşamazdı. Ancak Yüce Allah'ın dilemesi ile kara ve denizler üzerindeki basınç merkezleri, yağışlar, rüzgarlar bir denge içerisindedir ve tam canlılara fayda verecek özelliklerdedir.
bu sistemi yaratan üstün güç sahibi Allahtır
 

sumisali

New member
Katılım
3 Nis 2009
Mesajlar
1,903
Tepkime puanı
2,112
Puanları
0
Kuran ayetleriyle dikkat çekilen , yaratılış delillerindendir. Allah insan için Kendi varlığını, sınırsız gücünü ve kudretini hatırlatacak sayısız delil yaratır. Bu gerçeği fark edip, üzerinde düşünmek ve Allah'ın gücünü takdir edebilmek son derece önemlidir. Her insan, yaratılış delilleri üzerinde düşünmek ve dünyada bulunuşunun gerçek amacını bilerek yaşamakla yükümlüdür. İnsanın düşünerek bu amacı bulabileceği bir ayette şöyle haber verilir:
Yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı, böylece onların kendisiyle akledebilecek kalpleri ve işitebilecek kulakları oluversin? Çünkü doğrusu, gözler kör olmaz, ancak sinelerdeki kalpler körelir. (Hac Suresi, 46)
Bir insanın Allah'ın varlığını kavraması son derece kolaydır. Bu konuda Kuran'da Hz. İbrahim örnek verilir. İbrahim Peygamber, Allah'ın bir ve tek ilah olduğunu vicdanı ile düşünerek kavramıştır. Müşrik bir kavmin içinde yaşamasına rağmen bu kutlu insan, kavminin taptığı putları bırakarak yalnızca Allah'a iman etmişti. Hz. İbrahim'in Allah'a kesin bilgi ile iman etmesini bize haber ayetler şu şekildedir:
Böylece İbrahim'e, -kesin bilgiyle inananlardan olması için- göklerin ve yerin melekûtunu gösteriyorduk. Gece, üstünü örtüp bürüyünce bir yıldız görmüş ve demişti ki: "Bu benim Rabbimdir." Fakat (yıldız) kayboluverince: "Ben kaybolup-gidenleri sevmem" demişti. Ardından Ay'ı, (etrafa aydınlık saçarak) doğar görünce: "Bu benim Rabbim" demiş, fakat o da kayboluverince: "Andolsun" demişti, "Eğer Rabbim beni doğru yola erdirmezse gerçekten sapmışlar topluluğundan olurum." Sonra Güneşi (etrafa ışıklar saçarak) doğar görünce: "İşte bu benim Rabbim, bu en büyük" demişti. Ama o da kayboluverince, kavmine demişti ki: "Ey kavmim, doğrusu ben sizin şirk koşmakta olduklarınızdan uzağım." (Enam Suresi, 75-78)
Hz. İbrahim örneğinde olduğu gibi Allah'ın varlığı düşünebilen, vicdan sahibi insanlar için apaçıktır. Bu gerçeği bilen insan Allah'ın kendisinden hoşnut olacağı bir yaşam sürmekle yükümlüdür. Allah ayetlerinde 6-7 tane 10 seneden oluşan dünyadaki hayatın, sonsuz bir yaşam olan ahirete göre tercih edilmeyecek bir yer olduğunu haber vermiştir. Bir ayette şöyle buyrulmaktadır:
Dünya hayatı yalnızca bir oyun ve bir oyalanmadan başkası değildir. Korkup-sakınmakta olanlar için ahiret yurdu gerçekten daha hayırlıdır. Yine de akıl erdirmeyecek misiniz? (Enam Suresi, 32)
Allah'ın kendisini kulluk için yarattığının bilincinde olan ve bu nedenle Rabbimizin hoşnut olacağı bir yaşam süren kişi hem dünya hayatında güzel bir hayat yaşar hem de sonsuza kadar sürecek olan ahiretteki yaşamında cenneti umabilir.
 
Üst Alt