P
Peris
Guest
''Beyin analiz edildiğinde, yalnızca diğer canlı organlarda da bulunan protein ve yağ molekülleri gibi moleküllerden ibaret olduğu görülmektedir. Başka bir deyişle, beyin dediğimiz et parçasında, görüntüleri seyrederek yorumlayacak, bilinci oluşturacak, kısacası “ben” denilen şeyi oluşturabilecek birşey yoktur.
O halde beynin içinde, ışıl ışıl renkli bir dünyayı seyreden, senfonileri, kuşların cıvıltılarını dinleyen, gülü koklayan kimdir? Beynin içinde göze, kulağa, burna ihtiyaç duymadan tüm algıları hisseden bir şuur bulunmaktadır. Bu şuur kime aittir?''Nöroanatomiyi araştırmanı öneririm cevabını orada bulacaksın gibi bir his var içimde.
''diyelimki bir tatilden döndünüz ve evinize geldiğinizde karşılaştığınız manzara mükemmel tüm eşyalar düzenli bir şekilde dizayn edilmiş en küçük ayrıntısına kadar rahat edebilmeniz için hemen şöyle bir mantık ve cevap oluşur bunu hazırlayan kim ?en ince detayına kadar düşünüp planlayan kim?size yapılan bu süpriz karşısında şaşırır ve bu soruları kendinize sorarsınız
peki bu dünyada rahat nefes alıp vermenizi sağlayan sizi dünya nimetleriyle nimetlendiren güzellik ve plan lı lurulan bu sistemde neden bir yaratıcının olduğunu düşünmezsiniz? karşılaştığınız bir evin düzeni planı şaşırtıp düşündürürken neden bu gerçeği düşünemezsiniz? sizi bu düşünceye getiremeyen nedir diye sordunuz mu kendinizi hesaplaştınızmı gerçeklerlen deminde sorduğum rüya gerçeğinde bu beyine kim sinyal vermekte görüntüleri net olarak görmeniz tesadüf mü dünya bir tesadüf mü düşünürseniz ne ala düşünemezseniz ilk yazdığım gibi innkarcıların sonu bu olacaktır
selametle''Evi tasarlayan insanın varlığı kanıtlanabilir peki tanrının varlığı kanıtlanabilir mi?Ben söyleyeyim hayır çünkü tanrı kavramı sadece felsefede kalır bu yüzdende insanlar ya inanır ya inanmazlar.Eğer gerçek olduğu kanıtlansaydı bütün insanlar inanırdı değil mi?
''Dün nerde ?
en nihayet alcağın cevap : Yok oldu geçti
Dünü kim geri getirebilir bize şimdi
dün bugün için Rüya oldu
Bu günde yarın için rüya olucak
yarında öbürsü gün için rüya olucak
yaşadığın hayatın bir rüya olmadığını kendine kati olarak ispat edemezsin..'' Bugün eline bir kamera al ve yaşadığın birkaç şeyi çek.Aynı günün gecesi uyurken (eğer rüyanı kontrol edebilirsen) yine aynı şekilde bir kamera al ve rüyanı kaydet.Sabah uyandığında ikisinide izlemeye çalış o zaman kendine 2. kamera kaydının bir rüyadan ibaret olduğunu kanıtlarsın.
Sonda söylediğin cümle ''hayatın bir rüya olmadığını kendine kati olarak ispat edemezsin'' evet bu herşeyi değiştirir.Bunu kanıtlayamam ama sende kanıtlayamazsın.Bilimde birşey vardır teoriyi ortaya atan kişi kanıtlamadır diğer insanların bunun var olmadığını kanıtlama gibi bir zorunluluğu yoktur.Ama iş dine gelince nedense herşey değişiyor.
Bugün, bilim çevrelerince, Evrenin yapısı ve bununla direkt bağlantılı olarak, Evreni algılayan Yorumlayan insan beyninin İşleyiş tarzı hakkında bir takım görüşler ortaya atılmaktadır. 1940'lı yýllarda Fareler üzerinde bir takım deneyler yapıldı. Farelerin beyninin bir kısmı alındı ve göstereceği tavırlar izlendi. Sonuçta fare, kendisine öğretilen yolu, beyninin bir kısmı alınmadan önceki gibi bulabilmekteydi. Yine görme merkezinin yüzde 98'i alınmış bir kedi, görme fonksiyonunu Eskisi Gibi yerine getirebilmekteydi. Bu durum, bilimadamlarını şaşırttı. Nörofizikçi Karl Pribram, beynin holografik özellik gösterdiğini düşünerek, bu husustaki çalışmalarına ağırlık verdi. 1960'lı yıllarda hologram Prensibi ile ilgili okuduğu bir yazı, kendisinin düşündükleriyle paraleldi. Pribram'a göre, beyin fonksiyonları holografik olarak çalışmaktaydı. Beyinde görüntü yoktu, peki o zaman neyin hologramı oluşmaktaydı. Gerçek olan neydi? Görünen dünya mı, beynin algıladığı dalgalar mı, yoksa bundan da öte bir şey mi? Bugünkü fizik anlayışımıza göre Evren, birbirini kesen pek çok elektromanyetik dalgalardan meydana gelmiştir. Bu tanıma göre, Uzayda boşluk yoktur, her yer doluluktur. Ünlü fizikçi David Bohm, atomaltı parçacıklarla ilgili Araştırmaları neticesinde Evren'in de dev bir hologram olduğu kanısına vardı. Bohm'un en önemli tesbitlerinden biri, günlük yaşantımızın gerçekte bir holografik görüntü olduğudur. Ona göre Evren, sonsuz ve sınırsız "TEK" bir holografik yapıdır ve parçalardan söz etmek anlamsızdır.
Hologram ; -"
Bir lazer KAYNAĞINDAN gelen ışın, yarı geçirgen bir ayna tarafından ikiye ayrılır. Bu ışınlardan biri, hologram plakasına Doğrudan ulaşır, öbürü ise görüntülenmek istenen cisme yöneltilir ve oradan yansıyarak hologram plakasına varır. Hologram plakasına Doğrudan gelen lazer ışını ile cisimden yansıyarak gelen lazer ışını, bu plaka üzerinde bir girişim modeli oluşturur. Böylece cismin görüntüsü kaydedilmiş olur. Daha sonra, kayıt sırasında kullanılan frekansta ve aynı açıdan yeni bir lazer ışını ile hologram plakası aydınlatılacak olursa, görüntülenen cisim, üç boyutlu olarak odanin içinde canlanır. Plaka, kendisine gelen ışınları Tıpkı görüntüsü saptanan cisim gibi yansıtacağı için, görüntü net ve eksiksiz olacaktır. Beyin hücreleri dediğimiz nöronlar da, tek tek birer mini hologram gibidirler ve gelen impalsları frekanslarına ayırarak algılarlar. Her bir hücrenin etkinliği, kendi içinde bir dalga boyu oluşturmaktadır. Bir sürü hücrenin dalga boylarının birbiriyle girişim yapmalarından Oluşan holografik model, bizim beş duyuyla algıladığımız görüntüyü ortaya koymaktadır. Insan beyni de pek çok mini hologramdan oluşmuş büyük bir hologram olarak düşünülebilir. Çünkü her hücre, esasında Beyindeki her işlevi yapabilecek yetenek ve kabiliyette var olmuştur. Ancak, kozmik programlanmadan sonradır ki, hücreler özelleşerek kendilerine ait işlevleri meydana getirirler."
Bilimsel ispat olunmuş daha bir gerçek mesela iki farklı renki karışdırırsak tam farklı üçüncü bir renk alırız ama...tüm rengleri belli nisbetde karışdırısak hangi renki alırız bilirmisiniz ? BEYAZ. Düşünmeye değer...değilmi?