her şey açık ve net. sizin bunu görememenizin de psikolojik bir açıklaması var. bir annenin öz çocuğu istediği kadar seri katil olsun. bu anne bu çocuğu yine de sever. ana yüreği, çocuğu katil olsa da, öz evladını reddedemez. bu durum dinde de aynıdır.
Hayır ! Din de aynı değildir ve hiç bir zaman da olmaz. Adem (a.s.) ve Nuh (a.s.) örnekleri buna uygun birer örnektir. Kendi çocuğu sular altında kaldı. Mu kıtası bir yana, dünya sular altında kaldı. Bilim; binlerce yıl önce dünyanın sular altında kaldığını ispatladı, siz mi denk gelmediniz ?
hristiyanlar da incili o kadar benimsedi ki ve yahudiler de zeburu okadar benimsedi ki; siz istediğiniz kadar onlara bu kitapların yanlış olduğunu gösterin ve istediğiniz kadar bu kitapların çelişkilerle dolu olduğunu ve değiştirildiğini ve bu kitapların insan eliyle yazıldığını kanıtlarıyla birlikte gösterin, yine de size inanmayacaklardır.
Kendileri de biliyor. Bizim söylememize gerek yok. Yahudiler hem kendi kitaplarını hem de İncil'i tahrif ettiklerini çok iyi biliyor. Hristiyanlar da dört incil saçmalığının farkında, şimdilik tutunacak başka dalları yok. Papalık dahi, halen kutsal emanet ile beraber elde tutulan deri üzerine el yazması incillerini paylaşmadı. Ezberler bozulacak ama bir gün, hep beraber görene kadar; geçiniz...
hatta kendi kitaplarının ve dinlerinin doğru olduğunu ateşli bir şekilde savunacaklardır. ama dikkat edin bu ateşli savunmayı yapan insanlar, düşünmeyen ya da düşünce tembelliği yapan insanlar değillerdir.
(Asla ! öyle olduklarını hiç bir zaman düşünmedim...)
düşünmeyen ya da düşünce tembelliği yapan insanlar hiç bir zaman ateşli bir savunucu olamazlar. bu insanlara din öyle empoze edilmiştir ki, onlara çelişki de gösterseniz işe yaramaz çünkü düşünerek artık doğruya ulaşamayacak seviyeye gelmişlerdir. yahudiliğe ve hristiyanlığa baktığınız zaman, insanları gerçekleri göremeyecek kadar kör bir hale getiren şeyin din olduğunu görebilirsiniz. onların gerçeği görememesi ile sizin gerçeği görememeniz aynı psikolojik nedenledir. din artık sizi de esir almıştır. ancak, diğer dinlere mensup olan insanlara baktığınız an kendi halinizi görebilirsiniz.
Bir kilo pamuk mu ağırdır, bir kilo bakır mı ? Elbette güleceksiniz ilkokul çocuğuna dahi sorulmayacak bu soruya, ikisi de aynı ağırlıktadır. Peki, soruyu doğru olarak sorarsam ne demeliyim ? Bir kg. pamuk mu daha yoğundur ? bir kg. bakır mı daha yoğundur ? O zaman ciddi olarak düşünür ve cevap verirsiniz. Neden ? Çünkü kıyas yönteminde tutarlı davrandım. Kilogramdan ziyade yoğunluktan bahsettim. Sizin de tutarlı bir kıyas yöntemi izlemenizi isterim. Çünkü, bahsettiklerinizin muhteviyatları çok farklı ! Siz bilmiyor olabilirsiniz ama, milyarlarca insan bunu biliyor ve yaşıyor. O yüzden, yukarıdaki ilkokul çocuğuna dahi sorulmayacak bir soruya nasıl gülümsediysek, bu sorunuza da İslam alemi güler ve geçerler...
Diğer din olarak kabul edilenleri yaşamadığım için o din mensupları hakkında bir şey söyleyemem. Ama, İslam Dini hakkında söyleyebileceğim bir şey varsa, İslam Dini; özgürlüktür ! Din, esareti kırmak için, ruhlarımızı serbest ve özgür kılmak için gelmiştir. Siz, ibadetleri bir kölenin efendisine gösterdiği saygı olarak kabul ediyorsanız, yanılırsınız. Keşke o anlamda köle olabilsek !?! Kölelik bir makamdır, kulluk ayrı bir makamdır. İkisi arasında lut gölü ile everestin zirvesi kadar bir fark vardır.
ayrıca kur'anı ve diğer kitapları (incil,tevrat,zebur) tek bir insan yazmadı. toplum düzeni bozulmuştu ve o dönemin alimleri toplum düzenini sağlamak ve topluma lider olmak için birleşerek yeni bir din getirmenin planlarını yaptılar. çünkü; artık devlet ve devletin koyduğu yasalar toplum düzenini sağlamak için yeterli değildi. insanların suç işlememeleri için ve suç oranını devlete yük olmaktan kurtarmak için, yeni bir dine ihtiyaç duydular. kur'anı ve dini oluşturmak için kolları sıvadılar. kendinden önceki kitapları ve dinleri çok iyi analiz ettiler. kendinden önceki kitapları ve dinleri de insanlar oluşturduğu için onları müsvedde olarak kullandılar ve dini oluştururken yapılan hataları tekrarlamamak için bu hatalardan ders aldılar. bunu topluma kabul ettirmek için güvenilir biri gerekiyordu. bunun için muhammedi seçtiler. ona ilk önce okuma yazma öğrettiler. 4o yaşına kadar onu her konuda gizli gizli çıktığı dağda eğittiler. muhammedin hazır olduğunu hissettikleri zaman, topluma artık iyi niyetli yalanları söyleme vakti gelmişti ve söylediler de. gerisini tarih kitapları yazıyor zaten. her ne kadar yazdıkları kitabın tüm insanlığa gönderildiğini ve kusursuz olduğunu düşünseler de; tüm insanlığa gönderilmiş kusursuz bir kitap değildi.
Bu teziniz amiyane tabir ile; saçma! Neden saçma ? Çünkü evvela bilin ki,
1 - İslam Dini'nin ortaya çıktığı bir dönemde, arap yarımadasında bir devlet yoktu.
2 - İslam adında bir Din ortaya çıksın da toplum düzenini sağlayalım diye bir konsey de yoktu.
3 - İslam Dini diye bilinen bir şey de yoktu, o zamana kadar böyle bir isim hiç bir yazılı kayıtta isim olarak dahi yer almadı.
4 - Suç oranı diye bir şey yoktu, kabileler arasında oluşan ufak tefek savaşlar haricinde huzur bozan en ufak bir şey dahi yoktu. Ölen öldüğü ile kalır, çalan çaldığı ile yaşardı. Bundan da kimse rahatsız olmazdı. Çünkü, elitler kabile başkanlarıydı ve kimsenin hakkının olmadığı bütün her şeyde onlar hak sahibiydi. Toplum da bunu kabullenmiş ve bu konuda da töresellik kavramı gereği kabullenmişlik vardı.
5 - Peygamberimiz (a.s.) 40 yaşına kadar ümmiydi (okuma yazma bilmez), o günden sonra da hemen öğrenmedi. Buda çevresindeki herkes tarafından bilinen bir şeydi. İlk inen ayet alak suresi, sizin tezinize göre olmamalı o zaman. Çünkü "oku" diye başlıyor. En azından alıştırma babında daha anlaşılır ve kabul edilebilir bir ayet olmalı değilmiydi. Kaldı ki; evine döndüğü zaman müddesir suresinde geçen "ey örtüsüne büren kalk! uyar" ikazından sonra yaklaşık 2,5 yıl aşkın bir zaman ayet inmedi. Sizin teziniz burada geçerliliğini kaybeder. Madem toplum düzeni için uyarlanmış bir senaryo ortaya kondu, o halde sıcağı sıcağına peşpeşe ayetler inmeli değil mi ? Araya bu kadar zaman girmesi olayın soğumasına sebep verip ve ümmi birine "oku" ayetinin dehşetli önemselliği azalacak değil mi ?
6 - Saçmalamayın, Peygamberimiz (a.s.) hiç bir zaman yalan söylemedi, burası hakarete girer. Düşmanları bile ayetlerle konuşan Peygamberimizi (a.s.) davasından vazgeçirmek için "şu dağın arkasında bir düşman topluluğu var desen, hiç zerre miskal şüpheye düşmeden biz sana inanırız, ama bize bunu yapma" diyecek kadar da kendisine inanır ve Muhammed'un Emin (a.s.) ismini lakap olarak takmıştı.
7 - Kur'an; bütün aklınıza gelen kusur, eksiklik ve gerçeksizlikten uzak bir kitaptır.
8 - Peygamberimiz (a.s.) hiç bir zaman nübüvvet öncesi bir kitabı eline alıp okumuş ve bilgi sahibi olmuş değildir. Ne zebur, ne İncil. Hıra mağarasında da zaten Hz. İbrahim'e (a.s.) indişrilen Din'in rukunları ile ibadet etmeye çalışırdı. Çünkü o günler de yaşayan halk Allah diye bir varlığa inanır, ama yaptıkları putların da O'nun (haşa) elçisi olduğuna iman ederdi. Bu düşünce sadece Peygamber (a.s.) efendimize uygun bir tarz değildi.
9 - İddialarınız, hiç ilmi değil. İlmi olsun diye sayfalarca yazdık ve ilmi olan şeylerden bahsettik, ama siz ilmen bir tek cümle bakın lütfen iyi okuyun ilmi bir tek cümle yazmadınız !...Biz, ilmi diye başladık ve mecbur kaldığımız bir iki yerin haricinde ayet yazmadık. Hangimiz ilmi olarak gidiyor, okuyanların takdiridir. Ve inşaallah Rabbim (cc) takdir eder.
kusursuz olmadığını ve tüm insanlara gönderilmediğini kanıtlamak da çok basit. kitabı yazan kişiler belli ki coğrafya bilgisinden biraz yoksunmuş. kutuplarda yaşayan milyonlarca insan olduğunu ve kutuplarda güneşin 6 ay batmadığını hesap edememiş. kur'an tüm insanlığa indirildiyse, kutuplarda yaşayan milyonlarca insan 6 ay güneşin batmadığı bir yerde nasıl oruç tutacak? nasıl iftarını açacak? 5 vakit namazını hangi saatlerde kılacak? güneşin batmadığı bir yerde yatsı namazını nasıl kılacak?
Kur'an da dünyanın bütün hayatının Allah (cc) nazarında 1 gün olduğu söylenir. Bu da ahiret hayatına göre kullanılan bir tabirdir. Bu bir günün, neresinde kılarsanız namazınızı kılın, ama dikkat etmeniz gereken namaz için tek ölçü vaktin girmesidir. Vakit girdiği zaman namazın farziyeti boynunuzdadır. Girmeyen vakitin namazından hiç kimse mesul değildir. Siz kıldınız da, kutuplardakini mi düşüneceğiniz tuttu ? Yani tam yerine denk geldi ayet yazacağım, tutuyorum yine kendimi. Bakın, bu da ilmi bir cevaptır. Çünkü sorduğunuz soru Dini ahkamları olan bir sorudur ve cevabınızı da Dini minvalde aldınız. Her ne kadar Dini kabul etmesenizde bilmeden Dini cevapları olan sorular sorabiliyorsunuz. Bu da sizin Dine inanmadığınız değil, Dini bilmediğinizi göstermeye yeter. Geçiniz lütfen, geçiniz...
bu soruları, bu sitede daha önce de sorduğum halde, hiç kimse cevap veremedi. bilim geliştikçe kur'anın kusursuz olmadığı ve çelişkilerle dolu olduğu daha da ortaya çıkacaktır. insanlık uzaya çıktığında ve uzayda yaşamaya başladığında, güneş ya hiç batmayacak ya da hiç doğmayacak. güneşin batmadığı ve doğmadığı bir yerde, uzayın ortasında namaz vakitlerini nasıl hesaplayacaksınız? nasıl oruç tutacaksınız? kur'an yazılırken insanlığın bir gün uzaya çıkacağı hiç düşünülmedi, hiç hesaplanmadı. bütün bu çelişkilere ve kanıtlara rağmen halen kur'ana inanıyorsanız, ozaman bir hristiyanın incile inanması ile, bir yahudinin tevrata inanması ile ve bir annenin katil çocuğunu halen savunması ile aynı psikolojidesiniz demektir ve din artık beyninizi mühürlemiş demektir. ben istediğim kadar size çelişki ve kanıt göstereyim, yine de siz bana inanmayacaksınız demektir.
Çelişki yok aslında, siz perdelenmişsiniz anladığım kadarı ile. Çünkü çok defa cevapladık, sanırım siz okumadan geçtiniz. İnanmak istiyorsunuz, bu beyin sancılarını yaşamanız bunu gösteriyor. İnanmak istiyorsunuz ama, kafanızda yer etmiş bu düşüncelerden kurtaramıyorsunuz kendinizi. Siz, itikadi yönlerden sancılar çekiyorsunuz, bunları bastırmak için ameli boyutta sorular soruyorsunuz. Başının ağrısını geçirmek için aspirin kullananlara gülüyorsunuz güya, kendiniz gidip sinüzütlerinizi aldırmak için doktora başvuruyorsunuz. Hakaret değil ama tabir çok güzel oturdu o yüzden yazmadan geçemeyeceğim samimiyete binaen kabul edin: siz uyuz keçiye benziyorsunuz. Mürşidimiz böyle der sizin gibi insanlara. Neden ? Çünkü her keçi otlarken önüne çıkan sudan içer, oysa uyuz keçi önüne bir su çıktığı zaman, o suyu takip edip kaynağına ulaşır ve suyun gözünden içer.
Uzaya çıktığınız zaman namazlarınızı kılmayın, sorumluluğu da islamforumda "adam" nicki ile bana cevap veren böyle dedi deyin Rabbimize. Kabul ediyorum bu sorumluluğu.
ve şunu da bilin ki alimler şuan bir yerlerde oturup mehdiyi nasıl getirebileceklerini hesaplıyorlar. hatta bunun bir kaç denemesini yaptılar ama başarısız oldular. eğer alimler insanları mehdinin geldiğine inandırabilirse, o zaman bildiğiniz tüm doğruları yıkacaklar. bildiğiniz çoğu şeyi, fıkıhçıların uydurması ve insanların yanlış yorumlaması olarak nitelendirecekler. hadislerin çoğunun şeytani hadis olduğunu söyleyecekler ve islamı yeniden yapılandırıp, tüm dünyanın kabul edebileceği (kutuptakilerin hatta uzaydakilerin bile) bir formata dönüştürecekler. ama bunu yapmak o kadar kolay değil. çünkü artık kameralar var, her şey kayıt altında. tüm söylenenler, tüm yapılanlar artık tekrar tekrar izlenebilecek ve hatalar çok basit bir şekilde yüzlerine vurulabilecek. yani anlayacağınız teknoloji bu kadar gelişmişken mehdinin gelmesi artık çok zor.
: ) Mehdi ? Sizin için supermen gibi bir şey ! Ama zamanı değil. Kameralar kayıtta öyle mi ? Peki, omzunuz üzerinde iki adet kamera var ve her nereye giderseniz kayıtta. Tüm yaptıklarınız ve tüm söyledikleriniz kayıt altına alınıyor, benim de tabi. "Bu gün nefsine hesap görücü olarak kendi kitabın sana yeter" ayeti, bizim bütün yaşantımızın, aslında manevi bir kamera ile kayıt altında tutulduğunun da göstergesidir. Tek bir farkla; bu kamerada sadece rekord ve play tuşları var. Pause ve Delete tuşları konulmamış. İleri geri sarma tuşları da yok. O tuşlar orada konulacak ve ileri geri gösterimler orada yapılacak.
Bozulan şeylere format atılır. Formasyonunu kaybetmiş olanlara reformlar sunulur. İslam'ın ne formasyonu bozulmuştur ne de formata ihtiyacı vardır. 1.400 yıldır da indiği gibi, isteyenler tarafından yaşanmaktadır. Geçiniz...
daha önce de dediğim gibi, 14oo yıl önce dine ihtiyaç vardı. din şuan misyonunu tamamladı. artık dinin misyonerliğini yapmanın zamanı geçti. vereceğim örnek şuanki durumu daha net açıklayacaktır. eskiden nehirlerde karşıdan karşıya geçmek için sal kullanılırdı ve bu bir çok kişinin ekmek kapısıydı. devlet köprü yaparsa, ozaman sal ile ekmeğini kazanan bir çok kişi aç kalacaktı. dolayısıyla sal ile ekmeğini kazananların köprü yapılmasına karşı olmaları, hatta yapılan köprüyü dinamitleyip yıkmaları gayet doğal bir tepkidir. aynı şekilde din de bir çok kişinin ekmek kapısı. din ortadan kalkarsa bir çok kişi aç kalır. dolayısıyla çoğu insan sırf ekmeği için, inanmasa bile dini savunur. din kullanılarak insanlar her şeye alet ediliyor. insanların siyasi olarak oyları, paraları, duyguları ve daha bir çok şey din kullanılarak sömürülüyor.
Ben neden aç kalmıyorum. Bekir bey veya İlyas bey bana bu sitede yazdığım için her hangi bir maaş vermiyor. Ha! dersen ki peki neden savunuyorsun bu sitede islam Dinini, cevap olarak derim ki; benim ücretim Alemlerin Rabbine aittir.! Ve; o çok cömert !...
Emin olun, eğer dünya hayatının 1.400 yıl daha ömrü olsa, yine Dine ihtiyaç hissederdi ve yine bu Din, o ihtiyacı bozulmamış hali ile bu talebi karşılardı. Ama, bu dünyanın o kadar ömrü olduğuna şahsen bu fakr inanmıyor.
Bu alem bir köprü, fikirleriniz de dinamit. Dikkat edin sizin sal dinamitleniyor ! Geçiniz...
ben deist olmama rağmen ve aynı inanca sahip olmamamıza rağmen ''turan dursun'' ile görüşlerimizin ortak olduğu bir nokta var. ikimiz de dinleri insanların oluşturduğunu düşünüyoruz. bu adam kendini küçük yaştan itibaren dine adamış, farklı yüzyıllarda konuşulan arapça dillerini ve gramerini çocuk yaşta çözmüş ve 8 yıl müftülük yapmıştır. bu adam isteseydi insanlara bulduğu gerçekleri açıklamayıp, çok rahat ve çok zengin bir hayat sürebilirdi. ama o gerçekleri insanlara açıklamak uğruna ölüme gitmeyi tercih etti ve bir gün evinin önünde kimliği belirsiz kişilerce öldürüldü. eminim onun düştüğü duruma düşmek istemeyen, gerçekleri insanlardan saklayan daha nice müftüler vardır. ben de isteseydim bu kadar vakit harcamaz, dinin savunuculuğunu yapabilir ve çok rahat ve zengin ve huzurlu bir hayat sürebilirdim. ki bunu şuan bile istesem yapabilirim. zaten insanlar inanmaya meyilli. çok rahat bir şekilde dini kullanabilirim. ama bu benim karakterimde yok. gerçekleri insanlardan saklayamam. zaten bir süre sonra da insanlar artık gerçeklerin farkına varacaklar. sonsuza kadar bu çelişkilerle inanmalarını sağlayamazsınız.
turan dursun, insanların kendi kendine hurafelerini din veya tabu kabul etmesini eleştiriyordu ilk başta. Sonra iyice şaşırdı, (ki buna elbette sebepler var) gerçek din olgusunun da insanlar tarafından uydurulduğunu söyleyecek düzeye geldi.
turan'ın aldığı eğitimi bana övmeyin lütfen, burasını harbiden geçiniz. Yani turan'ı bir kenara bırakın, daha önceki mesajlarda groll isimli üyeye şeytanın alimliğinin örneğini verdik. Okumadınız mı ? yani şeytanda da daha mı alimdi bu turan ? Şeytan dan daha alim başka kim var. Şeytan size Allah (cc) var mı yok mu ? çok güzel cevap verir. Ve öyle anlatır ki, sen ben başımızı secdeden dehşet halinden kurtulamadan belki ruhu teslim etsek dahi kaldıramadan gideriz. Şeytan, allah (cc) yok demiyor ki ? Muhammed (a.s.) olamaz ! diyor. Siz şeytanı dahi anlamadan cin olup müslüman çarpmaya kalkıyorsunuz, lütfen geçin, lütfen...Şeytan da bu ilmi ile istese çok rahat dört büyük meleğin hocasıo olarak cennete yaşar kalırdı. Ama, olmadı. turan da istese bir yaşar nuri'den veya şaşıbeyaz'dan daha muteber bir prof olarak hayatına devam edebilrdi, ama olmadı, kendi istemedi. Bu iki örnekte tek sebep var: KİBİR !
Bunları bilmeden kesin yargılarınız ile konuşmayınız o yüzden. Siz; isteseniz de istemeseniz de bu Mübarek Kur'an'ımız kıyamete kadar yani sizin anlayacağınız tabir ile galaksiler birbirine çarpıp, kara deliğin ağzından içeri girip de bu galaksi yok olana kadar bu İslam bozulmadan kalacak ve yaşamak isteyenler tarafından Y A Ş A N A C A K T I R ! ! !
İnsanlar inanmaya meyilli ise, bu kadar sorgulama neden ? Bakın, daha bir armut ve elmanın neden bu güne kadar tesadüfen polenlerinin yanlışlıkla birbirini döllemediğini sorduk, cevap gelmedi, veririz deyip geçmeyiniz !...
(Alıntı ile derleme hocamızın daha önce bize yazdıkları ve bana aittir.)