Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Deist: Dinleri İnsanlar Oluşturdu...

  • Konbuyu başlatan kompLeks
  • Başlangıç tarihi

groll

New member
Katılım
22 Eyl 2011
Mesajlar
36
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Evet, bir yanınız da bu ahengin bir sahibi olması gerek diyor ama ben bunun bir kanıtını göremedim ve göremedimse yok diyeyim diyorsunuz. Bütün tarih kitapları yalan yazıyor öyle ise, doğru mu. Bir tavuk yumurtasından hiç leylek çıkmamasına rağmen, bir domates fidesinden biber çıkmamasına rağmen, milyarlarca yıldız kendi kendilerine yollarında yürümesine rağmen, hiç bir insanın parmak izi birbirini tutmamasına rağmen, günler hep 24 saat olmasına rağmen, rağmen, rağmen, rağmen siz bunların bir kudret tarafından olduğunu göremediğiniz için inanmıyorsunuz. Evet, biz de bu kudreti gözlerimizle göremiyoruz ama bir kudretin olduğu ortada, bunun adına da iman deniyor...

Yok demedim belirsiz dedim.Israrla yok dediğimi kabul etmemizi bekliyorsunuz.Öyle demiş olsaydım ateist olurdum.Verdiğinin örneklerin hemen hemen hepsi bilimsel olarak açıklanabilir şeyler.6milyar insanın hangi biri birbirinin aynısıki parmak izleri aynı olsun?Yumurtadan leylek çıkmıyor diyorsunuz sizce tavuk yumurtasından leylek çıkarmı?Genetik,biyoloji okudunuzmu?Günlerin 24 saat olması ne anlam ifade ederki?Dünyada 24 saat jüpiterde 10 saat başka gezegenlerde farklı süre.Eeee sonuç? Buna bakarak neyi göreceğiz?Uzay boşluğunda sürtünmesiz ve kütle çekimiyle belli yörüngede dönen kütleden bahsediyoruz.Ben bir mucize göremiyorum?İşte asıl meselede bu insanların algılayamadığı şeylere inanma içgüdüsü.Adam havada uçağı görür havadan ağır o kütle nasıl uçabilir Allahın bir hikmeti der geçer.İslam coğrafyasındaki geri kalmışlığın asıl nedeni bu, birşeye kafası ermezse Allahın hikmetine yorar ve araştırmaz.Elin gevuru dediğiniz adam ise nedenlerini sorgular,açığa çıkarır geliştirir ilmini öğrenir.Biz deve üzerinde çölde giderken tepemizden elin gevurunun uçağı geçer bizde bakarız.Ben size birkaç soru soracam aydınlatın beni.

1-İslam ülkeleri neden geri kalmış?
2-Sınav için bu dünyaya gönderildiysek doğarken ölenler nereye gidiyor?(cennet-cehennem?)
3-İlk kopyalanan koyun(dolly)yerine bir insan kopyalansa bunun dindeki yeri ne olur?Onu insanlarmı dünyaya getirmiş yoksa Allahmı dünyaya getirmiş olur ?
4-Tanrı evreni yaratmadan önce neredeydi? Ne yapıyordu?

5-Tanrı, herhangi bir sıfatına (Tanrı'nın 99 ismi olan esma-ül hüsna’da geçen tüm isimleri birer sıfatına karşılık olduğuna göre) aykırı şekilde davranabilir mi? Davranabilirse, ve davranırsa, o zaman bu sıfatı nasıl hakeder?

6-Tanrı geleceği hem bilir, hem de değiştirebilir mi? (Değiştirirse eski bilgisi yanlış olur).
7-Tanrı her şeyi biliyorsa (geçmis, gelecek, vs), o zaman geçmiş de, gelecek de daha yaratiliş anında belli demektir. Belli olan birşeyi değiştirmek için, kitap, peygamber, vs göndermenin mantığı ne o zaman?

8-Kaderimiz çiziliyse kararlarımızdan niye sorumlu tutuluyoruz?Yok eğer hür irademiz varsa, niye bazı şeyleri seçtiğimizde cehenneme atılıyoruz?

9-Kurana gore Tanrı bazılarının kalplerini mühürlemiş, onlardan imanı esirgemiştir.Peki bu durumda Tanrı haksızlık yapmış olmuyor mu? Bu Tanrı'nın adil sıfatıyla çelişmiyor mu?
10-Peki ya ömrü boyunca islamla tanışmamış kişilerin ne sucu vardır? Afrika’nın ilkel bir kabilesinde doğmuş birinden Tanrı nasıl kendisine iman bekler?

11-Tanrı’nın bizi hem sevdiği söylenir, hem de hayatın bir imtihan olduğu ve eger bu imtihandan kalırsak, bunun cezasının olduğu söylenir. Yani Tanrı bizi zorla böyle tuhaf bir imtihana sokmuştur. Ve hem hadislerde hem de kutsal kitaplarda cehennemde cennettekinden çok daha fazla insan olacağı söylenir. Bu insanın sevdiği birilerine yapacağı türden birşey midir?
12-Tanrı, eğer varsa, hem varlığının tum kanıtlarını bizden gizleyip, hem de bizlerden kendisine inanmamızı beklerken ne yaptığını zannetmektedir?
13-İnsanlar Ademle Havvadan türediyse, ve evrim, dolayısıyla da bununla baglantılı olarak "çevre koşullarına bağlı modifikasyon" diye birşey yoksa, neden dünyanın dört bir yanındaki insanların vücut özellikleri, deri renkleri vs. farklıdır?
14-İnsan bugünkü şekliyle yaratıldıysa, bilim adamları kazı bölgelerinde neden iskelet yapısı günümüz insanına uymayan (daha bir maymuna benzeyen) fakat yanıbaşında taştan delici ve kesici aletler bulunan iskelet örnekleri bulmaktadir? (Bunların yüzlerce örneği var). (Bazı sorular alıntıdır)

9-

Bu sözünüzden anlıyoruz ki bir yaratıcıya ihtiyacınız yok, çünkü olmadığını biliyorsunuz. Olmadığını nereden biliyorsunuz, söylermisiniz?

Siz olduğunu nerden biliyorsunuz?2 türlüde kanıtlanamayacağı için agnostizme inanıyorum.Aksi durumda dünyada herkes ya ateist olurdu yada müslüman.




Şimdi oldumu bu cevap, ben hiç bir şey anlamadım. Yani siz bir yaradanı nasıl görmek istiyorsunuz, bunu soruyorum?

Ayrıca, agnostizmin ilginç bir tarafı olsa gerek. Hayatta iken görünmeyenler ölünce nasıl görünebilr sizce?

Bunu yazdığınıza göre sizinde öldükten sonra diğer alemle ilgili şüpheleriniz var.Öldükten sonra ahiret hayatına inanan biri için ters olmadımı bu sözler ? Evet yaşarken hiçkimse yaradanı göremediği için öldükten sonra ahiret hayatı varsa bunu o zaman görürüz.Siz bu dünyaya etrafa,güneşe bakarak bir ahenk vardır bunu bir güç yaratmıştır diyorsunuz ve inanıyorsunuz.Bende o gücün sizin hayalinizden farklı birşey olabileceğini söylüyorum.Siz agnostizm i bir din gibi algılamışsınız ve benden kesin hükümler söylememi bekliyorsunuz.Halbuki agnostizm bilinemezcilik demektir.Bende size soruyorum o zaman siz bana tatmin edici bişiler gösterin ben islama inanıyım?Bana bakın,bakın,bakın bunlar,bunlar vardır burdan yola çıkarak kesin bir yaratıcı ve kurandaki diğer şeyler doğrudur diyin.Sistematik bilgi kurbanı olmayın bana gerçekten bildiğiniz bişey varsa anlatın bende inanayım.


Siz nasıl bir tanrı düşünüyorsunuz, bari bunu anlatın, olur mu?

Sizin tanrı algınızı anlatın bize o zaman?

Ben herşeyin ötesinde bir güç kudret olabileceğini düşünüyorum.Bakın olabileceğini diyorum ama siz ısrarla bende somut bir olgu bekliyorsunuz.O somut bir biçim bende yok eminimki sizdede yok ,kimsedede yoktur.Çünkü bu güne kadar hiçbir kul yaradanı görmemiştir.


Kimsenin inancına itiraz edecek haddiniz yoksa bir agnostik olarak İslamForum da ne arıyorsunuz?

Sizin gözünüzden dünyayı görmek düşüncelerinizi duymak istedim.Ben sizin müslüman olmanıza itiraz ettim mi?
 
M

mehmet_87

Guest
insanların kaderini allah değil insanlar kendileri çizer...allah bir insanı yarattığında ona ne yapmak isterse yapabilmesi hür bir irade verir ister günah işler ister sevap insan ne yaparsa kendi yapar..ama allah onun doğduktan ölene kadar ne yapacaksa geleceğini bilir..evrenin sahibi o büyük güç dünyada yarattığı bir kulun doğduktan ölene kadar ne yaptığını bilmeyecek kadar aciz değildir..allah ın gaybı bilmesiyle insanın doğumundan ölümüne kadar yapacakları kaderine yazılır..afrikada bir kabilede doğan ve islamdan haberi olmayan bir insan bazı islam alimlerine göre hayvanlar gibi öldükten sonra diriltilmez ve ondan hesap sorulmaz..evrimde maymundan insana evrildiğini söylüyorlar..kuranda bakara 65te maide 60da araf 166da insandan maymuna çevrilen insanlar olduğunu söylüyor..insandan maymuna dönüşüyorsa maymundanda insana dönüşebilir o zaman..bu doğal bişey..allah isterse herşey olur..bazı imansızlar kendi kafalarında oluşturdukları felsefeleriyle allah a inanmazlar..sonrada ilimi araç olarak kullanmaya çalışırlar..o ayetlerde bildirilenler muhtemelen direk maymun olmamışlardır...insan hayvan karışımı değişik bir hal almışlardır...kuranda adı geçmeyen çok peygamber var 124 bin peygamber olduğu söyleniyor..pompeide insanlar taşlaşmadan öncede muhtemelen orda bir peygamber vardı..bulunan fosillerin kuranda sözü geçen insandan maymuna dönüşmeyenler olmadığını nerden biliyorsunuz...allah hz.ademi pişmiş bir çamurdan yarattı yazıyor kuranda..kuranda insanı bir sudan yarattı da diyor..o suyun ne olduğu belli..bahsedilen pişmiş çamurun mutlaka vardır bilimsel bir açıklaması..bazıları maymundan insan olduğunu iddia eder ama ilk insanın içinde insan vücudunda bulunan bir çok mineral olan çamurdan evrilebileceğini hiç düşünmez mi acaba...allah ın bir insanın kalbini mühürlemesi insanın yaptıkları sebebiyledir...biri belki ömrü boyunca islama karşı savaştı insanları islam yolundan çıkarmaya çalıştı..öyle birinin hidayete ermesi için bir sebep var mı..
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Yok demedim belirsiz dedim.Israrla yok dediğimi kabul etmemizi bekliyorsunuz.Öyle demiş olsaydım ateist olurdum.Verdiğinin örneklerin hemen hemen hepsi bilimsel olarak açıklanabilir şeyler.6milyar insanın hangi biri birbirinin aynısıki parmak izleri aynı olsun?Yumurtadan leylek çıkmıyor diyorsunuz sizce tavuk yumurtasından leylek çıkarmı?Genetik,biyoloji okudunuzmu?Günlerin 24 saat olması ne anlam ifade ederki?Dünyada 24 saat jüpiterde 10 saat başka gezegenlerde farklı süre.Eeee sonuç? Buna bakarak neyi göreceğiz?Uzay boşluğunda sürtünmesiz ve kütle çekimiyle belli yörüngede dönen kütleden bahsediyoruz.Ben bir mucize göremiyorum?İşte asıl meselede bu insanların algılayamadığı şeylere inanma içgüdüsü.

Sonuç şu: Siz basit bir yumurta pişirme işinde bile; yaklaşık 1 dakika pişirince çok sulu, yaklaşık 2 dakika pişirince rafadan, yaklaşık 5 dakika pişirince haşlanmış bir yumurta pişiriyorsunuz. Bunu yapmak için bir şeyler yapıyorsunuz ve ben pişirdim diyorsunuz. E bu kadar düzenli ve sistemli bir kainatın bir hakimi, yapıcısı, düzenleyicisi olduğunu nasıl farkedemiyor ve göremiyorsunuz. Size göre mucize ne? Sen görecek ne bekliyorsun, onu anlat da bilelim. Farkındaysanız sorulara cevabınız hiç tok, sadece savınma yapıyorsunuz.

Adam havada uçağı görür havadan ağır o kütle nasıl uçabilir Allahın bir hikmeti der geçer.İslam coğrafyasındaki geri kalmışlığın asıl nedeni bu, birşeye kafası ermezse Allahın hikmetine yorar ve araştırmaz.Elin gevuru dediğiniz adam ise nedenlerini sorgular,açığa çıkarır geliştirir ilmini öğrenir.Biz deve üzerinde çölde giderken tepemizden elin gevurunun uçağı geçer bizde bakarız.



O adamın kafasının ermediğinden değil, çok ermesindendir. O cahil dediğin adam bilir ki yüzlerce tonluk uçağı havada tutan güç, gözle görülen uçağın gücü değil, gözle görünmeyen havanın kuvvetidir. İşte o hava da Allah'ın hikmetidir. Varmı senin elin gavurunda bir nefes hava üretebilecek akıl ve güç sen onu söyle.





Ben size birkaç soru soracam aydınlatın beni.

1-İslam ülkeleri neden geri kalmış?


Bu sorunuz için farklı bir başlık açın lütfen, mesele uzundur.

2-Sınav için bu dünyaya gönderildiysek doğarken ölenler nereye gidiyor?(cennet-cehennem?)


(Sorularınızın tamamını İslam Ulemasından alınan bilgiler çerçevesinde cevaplıyorum. İslam Uleması da bu bilgileri özü Kur'an ve Hadisler olmak üzere eğitim aldıkları İslami ilimler marifeti ile cevaplamıştır.)


Doğarken ölen çocuğun sınavı anaya, babayadır. Her insan günahsız doğar, dolayısı ile o bebe de cennetliktir.

3-İlk kopyalanan koyun(dolly)yerine bir insan kopyalansa bunun dindeki yeri ne olur?Onu insanlarmı dünyaya getirmiş yoksa Allahmı dünyaya getirmiş olur ?


Şüphesiz ki Allah... Senin cümle alem alimim hep bir araya gelse bir sineğin kanadını dünyaya getirebilir mi? O alimlerin hepsi yine Allah'ın yarattığı bir şeyler ile yine Allah'ın izni ile bir şeyler yapar, o kadar. Bu ifade ilme saygısız olduğumuzu zannettirmesin.

4-Tanrı evreni yaratmadan önce neredeydi? Ne yapıyordu?


Sen evrenin nerelerini tanıyorsun ki tarif edeyim sana?

5-Tanrı, herhangi bir sıfatına (Tanrı'nın 99 ismi olan esma-ül hüsna’da geçen tüm isimleri birer sıfatına karşılık olduğuna göre) aykırı şekilde davranabilir mi? Davranabilirse, ve davranırsa, o zaman bu sıfatı nasıl hakeder?


Bak dedik ya sana, tavuk yumurtasından hiç leylek çıkmıyor. Demek ki Allah vaadlerine sadıktır.


6-Tanrı geleceği hem bilir, hem de değiştirebilir mi? (Değiştirirse eski bilgisi yanlış olur).


Allah her olanı ve olacağı bilir. Ve O, her neye ol derse olur, olma dese olmaz.


Bu sorunuz hatalı, değiştirirse eski "bilgisi" yanlış olur diye bir şey olamaz. Zira tüm evvel ve ahir bir sayfa gibi önünüzde dursaydı bunu siz de anlayabilirdiniz. Eğer değiştirecekse, o değişikliği de bilir.

Deyin ki, değiştiri ise eski hükmü yanlışmıydı?
Doğru şekilde sorulan sorunuza gelince; neden, siz sabah kahvaltısında çay doldururken vaz geçip kahve doldursanız yanlış mı oluyor? İkiside senin elinin altında, ikisinin de olmasında bir mahzur yok, karar sahibi sensin.


7-Tanrı her şeyi biliyorsa (geçmis, gelecek, vs), o zaman geçmiş de, gelecek de daha yaratiliş anında belli demektir. Belli olan birşeyi değiştirmek için, kitap, peygamber, vs göndermenin mantığı ne o zaman?


Bu sorunuzun cevabı aşağıda ki Hadisi Kutsi de saklıdır. Bu konuda çok uzundur. Ayrı bir konu olarak açarsanız müteala ederiz inşallah.

“Ben gizli bir hazine idim; bilinmek istedim, mahlukatı yarattım.”
8-Kaderimiz çiziliyse kararlarımızdan niye sorumlu tutuluyoruz?Yok eğer hür irademiz varsa, niye bazı şeyleri seçtiğimizde cehenneme atılıyoruz?


Sevaba ve günaha varan her hareketinizin iradesi sizin elinizdedir.

Hür iradeniz olduğunu kim söylüyor, siz kulsunuz köle bile değil. Kul Allah'ın emrindedir. O dediğiniz ayrı konu, evet, O'na inanmak ve inanmamakta, emir ve yasaklarına uyup uymamakta bu dünyada hürsünüz, zorlama yok ama ahirette icabına bakılacak.


9-Kurana gore Tanrı bazılarının kalplerini mühürlemiş, onlardan imanı esirgemiştir.Peki bu durumda Tanrı haksızlık yapmış olmuyor mu? Bu Tanrı'nın adil sıfatıyla çelişmiyor mu?


Hayır, Allah onların ne olduklarını ve ne olacaklarını bildiği için bu konuda Rasulullah'ı (sav) uyarıyor, uğraşma onlarla, halleri belli. Bu ayetin o dönemle önemli bağlantıları vardır.


10-Peki ya ömrü boyunca islamla tanışmamış kişilerin ne sucu vardır? Afrika’nın ilkel bir kabilesinde doğmuş birinden Tanrı nasıl kendisine iman bekler?


Allah (cc) bu tür kulları için ayetinde vaadi vardır, bir uyarıcı göndermemişse imani ve ameli sorumluluk vermemiştir onlara.

11-Tanrı’nın bizi hem sevdiği söylenir, hem de hayatın bir imtihan olduğu ve eger bu imtihandan kalırsak, bunun cezasının olduğu söylenir. Yani Tanrı bizi zorla böyle tuhaf bir imtihana sokmuştur. Ve hem hadislerde hem de kutsal kitaplarda cehennemde cennettekinden çok daha fazla insan olacağı söylenir. Bu insanın sevdiği birilerine yapacağı türden birşey midir?


Allah'ın kullarına çok müsamahalı olduğuna dair Ayet ve Hadis çoktur. Allah'ın yine vaadidir ki, kuluna taşıyamayacağı yükü yüklemez. E, kul da kulluğunu bilsin artık... Bu da çok uzun bir konudur. Siz, Allah'ın size verdiklerine, bir de sizin O'na ettiklerinize bir bakın, yeter!

12-Tanrı, eğer varsa, hem varlığının tum kanıtlarını bizden gizleyip, hem de bizlerden kendisine inanmamızı beklerken ne yaptığını zannetmektedir?

Allah sana ne yapsın daha. Nereye baksan Allah, Allah diyor, milyarlar görüyor, agnostikler görmüyor, görmediği gibi ne görmek istediklerini de bilmiyor. Sanırım siz Bakara 7. ayete dahil olmaya zorluyorsunuz kendinizi.

13-İnsanlar Ademle Havvadan türediyse, ve evrim, dolayısıyla da bununla baglantılı olarak "çevre koşullarına bağlı modifikasyon" diye birşey yoksa, neden dünyanın dört bir yanındaki insanların vücut özellikleri, deri renkleri vs. farklıdır?

Esas olan şudur: Beyaz da, siyah da, sarı da, kızıl derili de sonuçta insandır. Aralarında zekâ seviyesi, kişilik yapısı, temel karakterler ve insanî duygular açısından “renkten” başka hiçbir farklılık yoktur. Ancak temel duygu ve karakterlerde farklı olmayan insan, hususî özelliklerde ve özel karakterlerde alabildiğine farklı yaratılmıştır. Mutlak güzel hikmetleri vardır.


14-İnsan bugünkü şekliyle yaratıldıysa, bilim adamları kazı bölgelerinde neden iskelet yapısı günümüz insanına uymayan (daha bir maymuna benzeyen) fakat yanıbaşında taştan delici ve kesici aletler bulunan iskelet örnekleri bulmaktadir? (Bunların yüzlerce örneği var). (Bazı sorular alıntıdır)

Zaman ve yaşam değişkenliğine uyumdur, yine Allah'ın emriyledir, temel hususiyetler değişmemiştir.




Siz olduğunu nerden biliyorsunuz?2 türlüde kanıtlanamayacağı için agnostizme inanıyorum.Aksi durumda dünyada herkes ya ateist olurdu yada müslüman.

Her yer, her şey O'nu göstermekte gerçi ama Bana varlığının delili gerekmiyor, varlığını biliyor ve inanıyorum, olmadığını hiç mi hiç düşünmedim ki...

Ya Siz?


Bunu yazdığınıza göre sizinde öldükten sonra diğer alemle ilgili şüpheleriniz var.Öldükten sonra ahiret hayatına inanan biri için ters olmadımı bu sözler ? Evet yaşarken hiçkimse yaradanı göremediği için öldükten sonra ahiret hayatı varsa bunu o zaman görürüz.Siz bu dünyaya etrafa,güneşe bakarak bir ahenk vardır bunu bir güç yaratmıştır diyorsunuz ve inanıyorsunuz.Bende o gücün sizin hayalinizden farklı birşey olabileceğini söylüyorum.Siz agnostizm i bir din gibi algılamışsınız ve benden kesin hükümler söylememi bekliyorsunuz.Halbuki agnostizm bilinemezcilik demektir.Bende size soruyorum o zaman siz bana tatmin edici bişiler gösterin ben islama inanıyım?Bana bakın,bakın,bakın bunlar,bunlar vardır burdan yola çıkarak kesin bir yaratıcı ve kurandaki diğer şeyler doğrudur diyin.Sistematik bilgi kurbanı olmayın bana gerçekten bildiğiniz bişey varsa anlatın bende inanayım.
Garip gelmiyor mu hiç? Size göre bu dünyada her şeyin bir cevabı var ve sadece O'nun (cc) yok... :)


Ben herşeyin ötesinde bir güç kudret olabileceğini düşünüyorum.Bakın olabileceğini diyorum ama siz ısrarla bende somut bir olgu bekliyorsunuz.O somut bir biçim bende yok eminimki sizdede yok ,kimsedede yoktur.Çünkü bu güne kadar hiçbir kul yaradanı görmemiştir.

Siz hiç havayı gördünüz mü? Sadece gördüklerinize mi inanırsınız?
 
K

kompLeks

Guest
herkese tek tek ve zamanım yettiğince cevap vermeye çalışacağım.

sayın mehmet_87;


peki öldükten sonra ne olacaksın..ahirette ettiğin dualar mı seni kurtaracak..

bu soruda bir zamanlama hatası var. ben senin inancına mensup değilim ki. bir budist ya da başka inançtan birisi aynı soruyu sana sorsa '' puta tapmazsan veya öküze tapmazsan hiç bir şey seni kurtaramaz'' dese onlara cevap verirsin? güler geçersin dimi. şuan bana sorduğunuz soruyla, bende düştüğünüz durum aynı. bu soruyu ancak sizin gibi inanan ve inancının hiçbir gereğini yerine getirmeyen birine sorabilirsin. aynı soruyu bir hristiyana sorsanız o da size güler geçer. o da sizin için aynı şeyi düşünür. ona göre de hiçbir şey sizi kurtaramaz.

zaten konumuz bu değil. konumuz dinlerin nasıl ortaya çıktığı. ama ben size yine de makul bir cevap vermeye çalışacağım. diyelim ki sizin dediğiniz doğru. bakalım beni kurtaracak. öncelikle kurtulmam gereken şey ne? suçum ne yani. sorgulamak mı? doğruyu aramak mı? mantığımı kullanarak yaşamak mı? sorgulayarak anlayabilecek kapasitem olmaması mı? doğruluğuna inanmadığım bir inancı kabul etmemek mi? suçum ne?
 
K

kompLeks

Guest
sayın bekir;

Teşekkür ederim sayın kompLeks, hassasiyetiniz için.



Sayın kompLeks

Ben bu konuyu, yazdıklarınız çerçevesinde adım adım müteala etmek istiyorum ve yukarıda ki pasajınıza istinaden Ben'de bir kaç soruyu da Siz'den cevaplamanızı istiyorum.

1) Size göre din ne demektir, açıklarmısınız?

2) Yaratıcınızın adı nedir?

3) Yaratıcınızın varlığından nasıl haberdar oldunuz?

4) Yaratıcınıza ne için dua ediyorsunuz, O bu dualarınızı nasıl duyar, bu dualarınıza karşılık nasıl gelir, Yaratıcınızın imkanları nelerdir?

5) Vicdan nedir?

6) Doğru ve yanlışı vicdanınız nasıl bulabiliyor?


Cevaplarınız için teşekkür ederim.

sorularınızı numaralandırdım ve tek tek cevap vereyim.

1) din; toplum düzenini sağlamayı kolaylaştırmak, suç işlenmesini manevi olarak engellemek, insanların birarada yaşamalarını kolaylaştırmak ve sair şeyler için, toplumun kutsal saydığı bir varlığın emirleriymiş gibi, insanların korkutularak veya ödül vaat edilerek inandırıldığı, bazen de bunun kötüye kullanıldığı ve amacını aştığı, bana göre de misyonunu tamamladığı, inançlı olmayı sistemli hale getiren ve geçmişte toplum düzeninin bu şekilde sağlanacağına inanan, kendilerini alim olarak gören bir takım insanlar tarafından oluşturulan bir kurumdur.

2) her şeyi yarattığına inandığım bir yaratıcı olduğuna inanıyorum ama bunu kesin bilmiyorum. bir ismi yok, ben ona yaratıcı diyorum, varsa da bir ismi ben bilmiyorum. çünkü varsa bir ismi buna düşünerek ulaşamam. ama var olduğu sonucuna düşünerek ulaşabilirim. varlığını kanıtlayamam ama ben inanırım. varlığına inanmam için de bir ismi olmasına veya ismini bilmeme gerek yok.

3) yaratıcımın var olduğundan haberdar olmadım. kendi kendime sorgulayarak bir yaratıcının var olması gerektiği sonucuna ulaştım ve bir yaratıcının varlığına inandım.

4) dua edince kendimi rahatlamış hissediyorum. bu psikolojik bir şey. arkadaşımla dertleşince de kendimi iyi hissediyorum. paylaşmak beni rahatlatıyor. bir şeyler istemekten ziyade rahatlamak için dua ediyorum. bunu bir insanın psikoloğa gidip özel bir takım düşüncelerini paylaşması veya bir arkadaşınızla düşüncelerinizi paylaşmak olarak düşünün.
dualarımı duyup duymadığını bilmiyorum ama duyduğuna inanıyorum. dualarıma karşılık gelmiyor. karşılık gelmesi için dua etmiyorum, rahatladığım için dua ediyorum. yaratıcımın imkanlarını bilmiyorum sadece her şeyi yarattığına inanıyorum, herşeyi yaratacak imkana sahip olduğuna inanıyorum.

5) vicdan; yanlış birşey yaptığımda kendimi kötü ve huzursuz hissetmemi sağlayan veya kötü bir şey yapmadığımda kendimi iyi ve huzurlu hissetmemi sağlayan bir çeşit duygusal uyarıcı veya his.

6) doğruyu ve yanlışı vicdanım nasıl buluyor bilmiyorum. ama kendimi huzursuz hissettiğim zaman yanlış yaptığımı, huzurlu hissettiğimi zaman doğru yaptığımı anlıyorum.

saygılar
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Cevaplarınız için öncelikle teşekkür ediyor, devam ediyorum.


1) din; toplum düzenini sağlamayı kolaylaştırmak, suç işlenmesini manevi olarak engellemek, insanların birarada yaşamalarını kolaylaştırmak ve sair şeyler için, toplumun kutsal saydığı bir varlığın emirleriymiş gibi, insanların korkutularak veya ödül vaat edilerek inandırıldığı, bazen de bunun kötüye kullanıldığı ve amacını aştığı, bana göre de misyonunu tamamladığı, inançlı olmayı sistemli hale getiren ve geçmişte toplum düzeninin bu şekilde sağlanacağına inanan, kendilerini alim olarak gören bir takım insanlar tarafından oluşturulan bir kurumdur.

Dünyada en fazla akıl, ilim ve zekaya sahip bin insandan en az yüzde 95 i bu tanımı dinin tanımı değil, dinin ilahi emirler silsilesi olduğunu söyler. Bu noktada düşüncenizin doğruluğunu siz değerlendirin.



2) her şeyi yarattığına inandığım bir yaratıcı olduğuna inanıyorum ama bunu kesin bilmiyorum. bir ismi yok, ben ona yaratıcı diyorum, varsa da bir ismi ben bilmiyorum. çünkü varsa bir ismi buna düşünerek ulaşamam. ama var olduğu sonucuna düşünerek ulaşabilirim. varlığını kanıtlayamam ama ben inanırım. varlığına inanmam için de bir ismi olmasına veya ismini bilmeme gerek yok.

Bu düşünceniz de şuna delil ki yaratıcınızın sizce çok fazla bir önemi yok. Bu nedenle isim dahi koyamadığınız yaratıcınızın bir emrinin olup olmayacağı da sizin için zaten önemli olmaz, dolayısı ile din de olmaz.


3) yaratıcımın var olduğundan haberdar olmadım. kendi kendime sorgulayarak bir yaratıcının var olması gerektiği sonucuna ulaştım ve bir yaratıcının varlığına inandım.

Varlığına düşünerek ulaşabilecek kadar güçlü idrak gücünüze rağmen, bu kadar mükemmel bir yaratma gücünde ki yaratıcının "yarattım bıraktım ne haliniz varsa görün" diyebileceğine inanacak kadar saf da değilsinizdir. Buna rağmen sebep ne? Var olanı beğenmemek mi yoksa?


4) dua edince kendimi rahatlamış hissediyorum. bu psikolojik bir şey. arkadaşımla dertleşince de kendimi iyi hissediyorum. paylaşmak beni rahatlatıyor. bir şeyler istemekten ziyade rahatlamak için dua ediyorum. bunu bir insanın psikoloğa gidip özel bir takım düşüncelerini paylaşması veya bir arkadaşınızla düşüncelerinizi paylaşmak olarak düşünün.
dualarımı duyup duymadığını bilmiyorum ama duyduğuna inanıyorum. dualarıma karşılık gelmiyor. karşılık gelmesi için dua etmiyorum, rahatladığım için dua ediyorum. yaratıcımın imkanlarını bilmiyorum sadece her şeyi yarattığına inanıyorum, herşeyi yaratacak imkana sahip olduğuna inanıyorum.

Her şeyi yaratacak güçte olduğuna inandığınız halde, yarattıklarına bir mesaj veremeyeceğini veya vermediğini düşünmeniz tarifsiz bir çelişki değil mi?


5) vicdan; yanlış birşey yaptığımda kendimi kötü ve huzursuz hissetmemi sağlayan veya kötü bir şey yapmadığımda kendimi iyi ve huzurlu hissetmemi sağlayan bir çeşit duygusal uyarıcı veya his.

Çok güzel bir cevap, merak ediyorum, vicdanınıza baskı yapmadan deistliği vicdanınız da sorguladınız mı? Ne dedi... Bunu çok merak ediyorum.

6) doğruyu ve yanlışı vicdanım nasıl buluyor bilmiyorum. ama kendimi huzursuz hissettiğim zaman yanlış yaptığımı, huzurlu hissettiğimi zaman doğru yaptığımı anlıyorum.

Bu vicdan sizde de, bizde de ve bizler gibi milyarlarca insanda var ve dini, dini emirleri/mesajları vicdanında kabullenen milyarlarca insan ile sizin vicdan farkınızı izah edebilirmisiniz.

Dinler tarihi bilgileri hep yalanmı, o zaman diğer tarihler neden doğru...

Kur'an ın yazılışında ki mücizevi sistem bilimin bu denli ileri olmasına rağmen 1500 yıl evveline yenik düşüyorsa bu ne demektir.

Kur'an ın 1500 yıl evvel verdiği dünyevi mesajların yeni yeni keşfi hiç mi bir şey ifade etmiyor sayın kompLeks? Bunları da vicdanınıza sorun.

Ben de saygılar sunarım...
 
M

mehmet_87

Guest
kompleks ahirete inanıyor musun onu sormak istedim..müslümanlar namaz kılarak oruç tutarak ibadet ediyor...sen yaradana nasıl ibadet ediyorsun..fransız doktorlar romatizmal hastalıklara olanlara müslümanlar gibi namaz kılın diyor..amerikalı doktorlar soğuk suyla vücudunuza masaj yapın diyor...şimdi sen allah için mi ibadet ediyorsun yoksa sağlık için mi diyebilirsin..allah öyle bi düzen kurmuş..onun kimsenin ibadetine ihtiyacı yok..ama insanların ona ibadet etmeye ihtiyacı var..müslümanların kıldığı namaz aldığı abdest bu kadar işe yararken..hristiyanların diz çöküp ettiği duayla senin ettiğin dua ne işe yarıyor..
 
A

adam

Guest
Groll arkadaşım, hocam ile yaptığım sohbetlerden derleme ile size cevap veriyorum. Samimi iseniz yeterli, değilseniz sırları dökülmüş aynaya bakmaya devam etmeniz gerekir (miş).

1-İslam ülkeleri neden geri kalmış?

İslam ülkeleri; en başta İslam'dan geri kaldıkları için, diğer konularda da geri kaldılar. İslam bulunduğu yere medeniyeti götürmüştür. Çünkü inen ayetler, gerek ahlaki, gerek toplumsal ve gerekse de örfi değerleri de gözeterek insanları düşünmeye, araştırmaya ve dolayısı ile ilime sevk etmiştir. Bu konuda Türkler tarihteki misyonlarına uygun nizamlar içeren İslam'ı kabul etmesi ile bayraktarlık bu millete geçmiştir. Fakat bu dönem Osmanlı'nın son dönemlerindn itibaren batılı hayranlığının zirveleşmesi ile son bulmaya yüz tutmuş, 1914 yılındaki birinci dünya savaşından sonra sönmüş, 1934 tarihinden itibaren de yok olmuştur. hayran olunan batı, İslamı yaşayan veya yaşandığı sanan insanın ilmi katili olmuştur. 1945 yılındaki 2. dünya savaşının sonu ile de İslam alemi zaten başı düşmüştü, tamamen vucudu da düşen bir canlı gibi ne ilmi yönde, ne sanat yönünde ne fen biliminde hiç bir değer çıkaramamıştır. Ahlaksızlık, fuhuç, içki gibi kötü ve zararlı alışkanlıklar gündelik olağan yaşantılar arasına alınmış, öyle ki artık bunları yapmayanlar ayıplanır hale getirilmiştir. Yani, ahlaki yaşantısı gereği saydığımız bu ahlaksızlıklardan uzak olan bir insanın, çalışma alanları daraltılmış ve tamamen teslimiyet içerisinde, hazır bul hazır ye felsefesi ile uyuşturulmuş ve günümüzdeki senin dediğin geri kalmışlığa uğramıştır. Yani yobazlaşmıştır. Hani sizler Din'i bütün insanlara "yobaz" diyerek aklınız sıra aşaılama yoluna gidersiniz ya, işte o yobazlık ilimsizliğin ta kendisidir de farkında olmuyorsunuz. Çünkü, hazıra alıştırıldınız ve dolayısı ile bir şey üretemeyerek; yobazlaştınız. Yobaz bir toplum da takdir edilirki, her konuda geri kalmak zorundadır. Sebebi de; ilimsizliktir. Bu da ilk ayeti "oku" olan bir Din'in zıddına hareket etmenin adıdır!

2-Sınav için bu dünyaya gönderildiysek doğarken ölenler nereye gidiyor?(cennet-cehennem?)

Hiç şüphesiz direk cennete gidiyor.

3-İlk kopyalanan koyun(dolly)yerine bir insan kopyalansa bunun dindeki yeri ne olur?Onu insanlarmı dünyaya getirmiş yoksa Allahmı dünyaya getirmiş olur ?

İnsanlar, ana rahminden doğduğu günden beri kopyalanıyor. Bu kopyada milyarlarca gen var ve hepsi de bir sonraki canlıda meydana geliyor. Ve her türlü yaratmayı bilen Allah (Celle Celaluhu) ilk insanların normal yoldan dünyaya getirdiği Şit (a.s.) ile bu yaratma şeklini devam ettiriyor. Dünyaya yeni bir şey gibi sunulan bu kopyalama Allah'ın (Azze ve Celle) ezeli ilmi ile zaten binlerce yıldır devam ediyor. İnsanlık bu ilimden bir zerre elde etti ve başardı. Oysa, bu ezeli ilmin bu kopyalamayı yaparken, bu kopyaya aynı zamanda ruh gibi bir cevheri de yerleştiriyor. Aynı zamanda karakter gibi bir olguyu da yerleştiriyor. İddia ediyorum; bu kopyalamayı yapan bilim adamları dolly kuzusuna mee yerine hav dedirttirsin ! Hodri meydan ! Hodriiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiii ! Ama yapamaz. Sebep, bilim sadce gen kopyalayabiliyor. Karakter ve ruh veremiyor.
Her ne şekilde bir canlı dünyaya gelirse gelsin, muhakkak Allah'ın (Celle celauhu) ilmi dahilinde gelir. O (Celle celauhu) izin verdiği kadarını biz ortaya çıkarabiliyoruz.

4-Tanrı evreni yaratmadan önce neredeydi? Ne yapıyordu?

Tanrı diye bir şey yoktur, Allah (Celle Celauhu) vardır. Tanrı, kafirlerin ve putperestlerin uydurduğu bir sıfattır. Ki, günümüzde bir çok şeye isnad ediliyor. Futbul tanrısı, pop tanrıçası gibi vs...Bunu düzeltme cevabından sonra deriz ki, bu soruda zaman işareti vardır. Yani "yaratmadan önce" gibi bir ifade. Bu zamanı işaret eder. Oysa zaman mahluktur. Yaratılmıştır. Yaratılan bir şey de O Yüceler Yücesine zınır çizemez. O (Celle Celaluhu) öyle bir varlıktır ki; hiç bir şey O'nu ve Zat'ı Zülcelalini kuşatamaz. Çünkü zamanı O yaratmıştır. Günümüzde bilgisayar hayatımızda önemli bir yer kaplar. Muhakkak bir program bilgimizde vardır. Ama ticari bir program ama çizim programı ama herhangi başka bir program. Sonuçta hepimiz bir programın başında günlük işlerimizi yaparız. Bu programa herhangi bir veri girmezseniz, ilerleyen günlerde aklınıza takılan bir şeyi programı açıp da sorgulama yapamazsınız. Neden ? çünkü daha önce veri girmediniz. Bu program kendi kendine sizin daha önce girmediğiniz bir veriyi ortaya koyabilir mi ? Örneğin Bekir kardeşim benden 10 TL'lik bir kumaş aldı. Ben de muhasebe programında Bekir kardeşimin cari hesabına 10 TL giriş yaptım. Başka da alışveriş olmadı, ödeme de yapmadı. Bir ay sonra geldi ve benim hesaba bir bak bakalım dedi. Ben de açtım 10 TL borç bvar dedim. Şimdi, benim programda neden 10 TL borç görünüyor. Neden 20 TL görünmüyor ? Çünkü ben 10 Tl girdim de ndan. Yani, bu programa ne girdiysem bana onu veriyor. Programlanmış bir zaman da benim ve senin içindir. Eğer o programı sen yazdıysan C+++ ilmin varsa, o yazdığın program sana muhtaçtır. Onu ben kullanıyorsam, ben de o programa muhtacım. Teşbihte hata olmasın, program zamandır, C+++ ilmi olup da o programı yazan Allah (Celle celauhu), o programı kulanan da kul'dur. Allah'ın programa ihtiyacı yok, ilmi bütün keşfedilen ve ileride edilecek olan programların dahi yazılımını sonsuz ilmi ile yaratan, İlah'dır. Böyle bir Yaratıcının da herhangi bir şey yapmasına gerek yoktur, OL der ! oluverir. Ol demeye çünkü ilmi vardır.

5-Tanrı, herhangi bir sıfatına (Tanrı'nın 99 ismi olan esma-ül hüsna’da geçen tüm isimleri birer sıfatına karşılık olduğuna göre) aykırı şekilde davranabilir mi? Davranabilirse, ve davranırsa, o zaman bu sıfatı nasıl hakeder?

Allah en güzel isimlerin sahibidir. Bütün güzel isimler O'nun Zatına ayna olmaya çalışmıştır. Ancak bu kadarını aksettirebilmişlerdir. Bu sıfatlara sahib olan Rabbimiz, haddi zatında bütün bu isimlerin de kaynağıdır. İsimler kaynak değil, O (Celle Celaluhu) kaynaktır. İsimler imkan nispetinde O sonsuz kaynaktan bir şule (parça) açıklamak içindir. Bütün güzel isimler, O'nun (Celle celauhu) taşıdığı değerlere verilmiştir. Bu kaynağa sahib olan Rabbimiz, aslı kendi Zatı'nda bulunan bu kaynakların birbirine zıddı bir halde bulunmaktan da münezzehtir (uzaktır). Merhamet sahibi iken, aynı zamanda zalimlik yapmaz. Veya Settar (örten) ismi ile varken aynı zamanda senin bir sırrını insanların önünde yüzüne vurmaz. Yapanları hoş görmez. Yani, isimleri, Varlığının kaynaklarını açıklarken birbirine zıddı anlamlara düşmez. Bu tür yanlışlıklar biz kullar içindir. O nedenle insan iyi kötü bütün sıfatları bazen bir arada taşır. Çok merhametlidir mesela, ama aynı zamanda çocukken yumurta çaldığı için amel defterinde de hırsız yazmaktadır. Samed (duyan) ismi taşıyan kişi, bir bakarsınız ahrazdır (duymaz ve konuşamaz). Yani bu sıfatlar içerisinde ters düşme durumu biz kullar için geçerlidir. Eksiklik de bizdendir. Allah (Celle Celaluhu) hiç bvir işinde ters düşmez, O her terslikten de münezzehtir. O; Allahu Zülcelal'dir.

6-Tanrı geleceği hem bilir, hem de değiştirebilir mi? (Değiştirirse eski bilgisi yanlış olur).

Allah (Celle Celaluhu), geleceği de geçmişi de gelmesi akıl ve hayallerin dahi uzağında olan her şeyi bilir. Her ne olursa, O'nun (Celle celauhu) ilmi ve bilgisi dahilinde olur. Bu ilmi ile kaderi yaratmış ve bizleri de bu kader doğrultusunda dünyaya göndermiştir. Kaderimizde ne varsa yaşayacağız ve bize sunduğu cüzzi irade ile de bu yaşadığımıza bir tutum ve davranış belirleyeceğiz. Bize bu konuda, yani takınacağımnız tavır hakkında bir müdahelede bulunmaz. Bizim irademize bırakır. Bu O'nun Adetullahıdır. Biz dünya hayatında kaderimizi yaşarken bazen doğrularda bazen yanlışlarda buluşuruz. Doğru Allah'tan (Celle celauhu), yanlış da bizdendir. Devamlı doğru olana yönlendirir, ama bizler; bize verilen cüzzi iradenin sahibi olmaktan kaynaklanan şımarıklıkla yanlışlara bazen meyl ederiz. İradenin külli (tamamı) O'nundur ve bize o iradeden cüzzi miktar vermiştir. Bu irade o kadar müthiş bir şeydir ki; herşeyin belki başı ve sonudur desek yeridir. Ama konu çok uzuyacağı için kısa kesiyorum. Sonuç; Allah geleceği bilir. Dilerse müdahele eder, ama bu gücüne rağmen, etmez! Peygamberlerine ara sıra mucize göstermelerine izin vermiştir, ki bu mucizleri de O (Celle Celaluhu) yaratmıştır ve O meydana getirir fakat Peygamber üzerinden gösterdiği için, bu mucize peygambere isnad edilse de; bütün peygamberler ve inananlar bilir ki; bu dahi O'nun (Celle Celaluhu) dilemesi ile olan bir şeydir.
7-Tanrı her şeyi biliyorsa (geçmis, gelecek, vs), o zaman geçmiş de, gelecek de daha yaratiliş anında belli demektir. Belli olan birşeyi değiştirmek için, kitap, peygamber, vs göndermenin mantığı ne o zaman?

8-Kaderimiz çiziliyse kararlarımızdan niye sorumlu tutuluyoruz?Yok eğer hür irademiz varsa, niye bazı şeyleri seçtiğimizde cehenneme atılıyoruz?

Kader yazılıdır, çizili kader olmaz. Her insan kaderinden sorumludur. Örneğin sen, felçli bir insansın. Hemde doğarken felçli doğmuşsun. Felçli halde seni yaratan O'dur. Seni ömrünün sonuna kadar da felçli yaşatacak ve o şekilde ölmene izin verecektir. Şimdi, bu senin için bir imtihandır. Yabi bu durum senin imtihanındır. Bununla beraber, sana bazı kolaylıklar vermiştir. Örneğin, sen şimdi bu halde nasıl namaz kılacaksın. Çünkü namaz sana da farz. E sen şimdi doğal olarak isyan edersin hemen: iyi ama ben felçli olmasaydım namazımı kılardım ve diğer müslümanlar gibi dinini yaşayanlardan geri kalmazdım. Oysa felçliyim ve yerimden kalkamıyorum bunda benim bir günahım yok, diyemezsin. Yattığın yerden boynuna kadar felçli de olsan gözlerin ile namazını kılacaksın. Diğer insanların kalkarak ve soğuk havada buz gibi su ile abdest alarak bir nevi zorluklarla yaptıkları ibadeti sen yattığın yerden ve bu zorluklara gerek duymadan yerine getireceksin. Ecrin (sevabın) de ona göre olacak. Ahirette ise, seni bütünü ile tam ve eksiksiz tekrar yaratacak. Çünkü felçli olma hali bu dünyada imtihan için geçerliydi. Diğer tarafta felçli olma hali yok. Veya bu örneği başka bir şeye de benzeterek çoğaltabilirsin. Dünyada felçli haldeyken, işlemediğin günahları bir düşün. İçki içmeye gitmedin, fuhuşa yönelmedin, gıybet (ki çok kötü bir şeydir) yapmadın, annen yada ablan veya bakıcın sana gelip yemeğini yedirdi, günlük temizliğini yaptı, sana kitap okudu, tv açtı sevdiğin programı buldu, sen sadece yattığın yerden ima yolu ile namaz kılmakla cenneti kazandın. Ama haline isyan etmeden...Felçli olmak mı önemli şimdi, yksa sağlıklı olup da her türlü naneyi 70-80 yıllık bir zamanda yapıp kah sevap kah günah ile ahirete gitmek mi önemli. Sen felçli haldeyken, bu imtihana eğer sabr etmeyip bir de isyankar olursan, hem bu dünyan helak oldu hemde sen; hür iraden ile yaşadığın bu imtihanında kendi ahiretini helak etmiş oldun. Çünkü, bütün kullar imtihana tabidir. Önemli olan, hangi halde olursak olalım, imtihanı geçmek olmalı gaye. Zengin de olabiliriz, fakirde, hasta da olabiliriz ayyaş da. Önemli olan imtihan karşıosında tutunacağımız tavırdır. İmtihan, bu olaylar karşısında takındığımız tavrımızdır. Seçerken de, meşruu olanları seçmek ile mükellefiz. İyi ve kötüyü bize öğretti çünkü. Öğrendiğimiz ile amel etmemizi istiyor. Yani matemetik dersinin imtihanına giren bir öğrenciye coğrafya sorusu çıkmıyor.

9-Kurana gore Tanrı bazılarının kalplerini mühürlemiş, onlardan imanı esirgemiştir.Peki bu durumda Tanrı haksızlık yapmış olmuyor mu? Bu Tanrı'nın adil sıfatıyla çelişmiyor mu?

Allah (Celle celaluhu) hiç bir kulundan imanı esirgemez. İman etmeyi zaten O (Celle celaluhu) emr etmiştir bizlere. Emr ettiğini bizlerden neden esirgesin. Kişi, kendi kendini mühürler. Nasıl yapar, nankörlükle. İnsanoğlu nankördür. Yetinmez elindeki ile. İlla daha çok olanını da ister. Al sana 1 lira, kardeşine de 1 lira, hadi okula diyen annene öfke duyarsın. Çünkü kardeşin senden 1 yaş küçüktür ve o bu hali ile 50 kuruşu haketmektedir. 1 lira sadece senin hakkındır. Çünkü ağabeyisin o'nun. Ablana 5 lira verilmesi de seni kızdırır. Kız kıza geziyorlar zaten napacak o kadar parayı ? dersin. Sen çünkü erkeksin. Verilecekse o 5 lirada sana verilmelidir. Doğrusu, kardeşine 50 kuruş, ablana 1 lira sana 5 lira şeklinde olmalıdır. Nankörsün! Elindekinden ziyade diğer eldekine göz dikmişsin, oysa o kızgın halin ile giderken farkında olmadan o beğenmediğin 1 lirayıda düşüreceksin ve okul kantininin önünde ceblerini yoklarken biraz önceki öfkeni unutup daha büyük ızdıraba yuvarlanacağının farkında değilsin. Oysa, annen senden kul harçlığını esirgemedi ve adil olarak verdi. Ama sen hasislik yaptın, elindekine şükr etmedin. Allah (Celle Celaluhu) da Adl'dir. Kuluna verir, şayet kul şükr ederse daha da verir. Kul şükrünü devam ettirirse, daha da verir. Bir an imtihan için verdiklerini geri çeker. Kul, eski halinde verilenleri hatırlayarak "bana veren Sen'din, şimdi alan da Sen'sin, eğer halime razı olursam benden hoşnut olup eskisinden daha fazla verecek olan da yine Sen'sin. Çünkü bu bir imtihan ve Sen beni deniyorsun" derse, işte o kurtuldu bu imtihandan. Umduğundan daha da fazlasına kavuşur. Eyyüb (a.s.) aynen böyle olmuştur. Ama, elindekiler bir imtihan neticesinde kaybolduğunda, zaten zorla vermiştin şimdi alırken de çok kolay aldın, zaten bana garezin olduğunu uzun zamandır hissediyordum demek ki doğruymuş dersen, ve bu alma geri verme işinin bir imtihandan ibaret olduğunu göremeyecek kadar körsen, sen mührünü kendi kendine vurmaya başladın. Seni tekrar imtihan için zengin kılan Rabbine bu sefer dönüp, sen vermiştin sonra geri almıştın ben de hırs yaptım şuan sahip olduklarımın hepsini senden beklemeden kendim kazandım, dersen zaten yandı gülüm keten helva. Bu maddesel örneği manevi alana da uyarlayabilirsin. İmanını denemek için seni çeşitli imtihanlara tabi tutan Rabbinin her verdiğinde şükr, her aldığında sabr teslimiyeti gösterirsen, kurtuluşa erersin. Ama bu olaylarda bir an nankörlük ile karşılık verirsen, zamanla inancın kaybolmaya, tek başına (toplum içinde dahi), ilgisizlikten uzak, kendinden dahi uzak bir yaşantı sürmeye başlarsın. Sana öğretilen değerler tazelenmediği için yavaş yavaş iman noktasından koparsın. İstemeye de ne iştahın vardır, ne de mecalin kalmıştır. O halde maneviyattan uzaklaşan insanlar zamanla inanç konusunda nefs ve şeytanların da telkinleri ile iyice yoldan çıkar ve ne nasihat, ne ibret, hiç bir şeyden ders almaz hale gelir. Bu kişiler başlarına gelen imtihanda sabr etmedikleri için bir nevi kendi kendilerini cezalandırmıştır. Allah (celle celaluhu) bir zaman sonra karşısına tekrar iman etme noktasında güzellikler çıkarır, ama kul artık tamamen nefsine yenilmişse bu güzelliğin farkına varmadan yanından geçer gider. Bu örnekteki kişi hepimiz olabiliriz. Önemli olan, verildiğinde şükr, alındığında sabr teslimiyeti içinde olup olmadığımızdır. Çünkü; bütün imtişhanın sırrı alma ve verme üzerine kuruludur.
Her kulunu da bu gibi örnekleri çoğaltarak imtihana tutan Allah (Celle Celaluhu) Adl'dir. Her kulunun meşrebine (yaratılışına) göre imtihan çeşitlerini yaratır. Kazananları da Adl ismi şerifi ile ödüllendirir. Kayb edenleri de cezalandırır. Bu da, adaletine yakışan bir haldir. İstersen ceza almaya meyilli ol, istersen ödül almaya. Seçimi sana bırakır.

10-Peki ya ömrü boyunca islamla tanışmamış kişilerin ne sucu vardır? Afrika’nın ilkel bir kabilesinde doğmuş birinden Tanrı nasıl kendisine iman bekler?

İslam ile tanışmayan bir kulun suçu yoktur. Onlar, ya ibret alınsın diye yaratılmıştır, yada bir başka mahiyeti vardır da ondan dolayı yaratılmıştır. Yaratılan hiç bir şey boşuna yaratılmamıştır. Ve Allah (Celle Celaluhu) peygamber göndermediği hiç bir kulunu imtihan etmeyeceğini ve sorumlu tutmayacağını Kur'an da belirtmiştir. Bu soru Din'i içeriğinde ahkam olduğu için Kur'an dan örnek verdik. Böyle bir kulundan Allah (Celle Celaluhu) iman ve amel beklemez.


(Devam ediyor...24.112 karakter olduğu için uyarı verdi de)

 
A

adam

Guest
11-Tanrı’nın bizi hem sevdiği söylenir, hem de hayatın bir imtihan olduğu ve eger bu imtihandan kalırsak, bunun cezasının olduğu söylenir. Yani Tanrı bizi zorla böyle tuhaf bir imtihana sokmuştur. Ve hem hadislerde hem de kutsal kitaplarda cehennemde cennettekinden çok daha fazla insan olacağı söylenir. Bu insanın sevdiği birilerine yapacağı türden birşey midir?

Allah (Celle Celaluhu) insanı severek yaratmış ve bu yarattığı kuluna kendi ruhundan üflemiştir. Kulunun ruhunu yarattığında, o alemde; Zat'ı Zülcelali'ne itaat edilmesi yönünde bütün yarattığı ruhlardan söz de almıştır. İnsan, dünya alemine gelirken, o yaşadığı ortamı zihinsel olarak hatırlamaz, ruhsal olarak duyumsar. Ateistler, bu duyumsamayı red ettiği için burada kayar. Onlar illa zihinsel bir hatırlama varsa bunun kabul edilebileceğini, yoksa bu tür şeylerin dogma olduğu için reddinin gerekli olduğunu söyler. Oysa, hatırat ile his farklıdır. Şuna benzer ki, çok sevdiğiniz hit bir albümü internette buldunuz, onu bilgisayarınıza indirdiniz ve o albümü word formatında açmaya çalışıyorsunuz. Hayır, indirdiğiniz albüm doğru formatta oraya kayıt edilmişti, hatta beraber aç seçeneğini tıklasanız size önereceği programlarda var ama siz biraz da yeni bilgisayar öğrenmeye çalışanlardan olduğunuz için illa word formatında zorluyorsunuz. Tabiki olmayacaktır, ve siz o sitenin adminine küfr edeceksiniz. Bir de düzgün yüklenmediği yönünde yorumda bulunacaksınız. Suç sizde mi ? yoksa o albümü oraya doğru bir formatta koymasına rağmen, bilgisizliğiniz ve cahilliğiniz sonucunda bir de sizden küfür yiyen site yöneticisinde mi ? Tuhaf değil mi ? İşte bu tuhaflık gibi, yukarıdaki soru da tuhaftır. Allah (Celle celaluhu) kullarına zülm etmek için yaratmamıştır. Sevdiği için, ve en güzel bir şekilde yarattım dediği kulu tarafından sevilip itaat etmesi için yaratılmıştır. Çeşitli nimetler ile de (görünür görünmez) donatmıştır. Kişi, burada bu nimetlerinde farkına vararak, bu dünyanın da bir imtihan dünyası olduğunu unutmayarak hareket ederse, imtihanında aynı zamanda bu konuda bizzat Yaradanından da yardım görecek ve ödülü kazanacaktır. Bu noktadan sonraki devamı; bir önceki açıklamanın başıdır. Oradan devam edebilirsiniz.

12-Tanrı, eğer varsa, hem varlığının tum kanıtlarını bizden gizleyip, hem de bizlerden kendisine inanmamızı beklerken ne yaptığını zannetmektedir?

Allah (Celle celaluhu), vardır. Varlığı şuan bilebildiğimiz alemleri ve bilemediğimiz binlerce alemi de kuşatmıştır. Bu kuşatma, senin ve benim bildiğim muhasara mantığından fersah fersah uzak, başka bir kuşatma halidir. Bunu anlamak istersen kendi ruhunu göz önüne getir ve şu soruya cevap bul: ruhun nerde ? Gözünde mi ? kalbinde mi ? şuan yazan parmaklarında mı ? beyninde mi ? kolunda mı ? Nerde ? evet cevap ver kendine. Hem varlığına inanıyorsun ve hemde bizden sana ait olan bir varlığa inanmamızı bekliyorsun. İyi ama bana ispat edemiyorsun nerede olduğunu. Kalbimde dersen, gülerim. 500 gramlık et içinde ruh ne gezer. Beyin de dersen, yine gülerim 350 gram et içinde ne gezer ? Her yerimde bana hayat veriyor dersen sana yine gülerim, bir şey bir yerde olur derim. Evet cevap ver: ruhun nerde ? Sen bu soruya cevap vermeye çalışırken; ne yaptığını zann ediyorsun ? zerre miskal verilmiş ve üstelik nerede olduğunu bilemediğin varlığın yerini söylemeye acz bir haldeyken; Allah (Celle Celaluhu ve Şanuhu) gibi bir Zat'i Zülcelal'i ne hakla "zann etme" gibi bir halde sorgulayabiliyorsun ? Ne yaptığını zann ediyorsun peki sen ? İşte, bu soruya ne kadar cevap verebilirseniz, sorunuza da o kadar cevap almış olursunuz.

13-İnsanlar Ademle Havvadan türediyse, ve evrim, dolayısıyla da bununla baglantılı olarak "çevre koşullarına bağlı modifikasyon" diye birşey yoksa, neden dünyanın dört bir yanındaki insanların vücut özellikleri, deri renkleri vs. farklıdır?

Bekir kardeşimiz güzel bir örnek vermiş, bizde O'na ittibaa edelim aynı yoldan gidelim: Yumurta! Evet, söyle bakalım, neden iki renk yumurta var ? Tavuk aynı tavuk, horoz da aynı. İyi ama bazen sarımsı bir renkte bazen beyaz renkte yumurtluyor. Neden ?
Adem de aynı Adem, Havva da. Neden benizleri farklı insanlar var diye sorarken, yumurtaları al önüne koy cevabını bul, sonra insanlardan devam ederiz. Ama dersen ki kısa bir kestirme cevap yokmu ? var elbette: hikmet! İşin olur mu ? Olursa; o zaman iman et ey insan! Evrim salatalarına maydonoz olmayın. Milyonlarca yıl önce yaşadığı kayanın içinden kurumuş canlı bir halde bulunan kelebek veya akrep (ki kendi gözümüzle gördüğümüz başka canlılar da vardır), günümüzde yaşayan bir kelebek ile aynı bir halde bulunurken, size darwının masallarını yalanlamaya yetmiyorsa, sizin bu masallara inanmak için geçerli nedenleriniz olmalı.

14-İnsan bugünkü şekliyle yaratıldıysa, bilim adamları kazı bölgelerinde neden iskelet yapısı günümüz insanına uymayan (daha bir maymuna benzeyen) fakat yanıbaşında taştan delici ve kesici aletler bulunan iskelet örnekleri bulmaktadir? (Bunların yüzlerce örneği var). (Bazı sorular alıntıdır)

İnsan bu günkü şekli ile yaratıldı. İskelet yapısının farklılığı fiziksel uzuvlarının günümüzdeki uzuvlardan biraz daha irice olmasından kaynaklanmaktadır. O günün koşullarında insanlar tamamen vahşi doğanın içinde var olma savaşı vermek zorundaydı. İlk insan Adem (a.s.) dünyaya gönderildiğinde, serendib adasına ilk ayak bastığında, gurbete ilk defa çıkan bir insanın haleti ruhiyesinde olduğu ve bu neden ile çok zoruna gitmesi sebebi ile kafasını arşa doğru kaldırıp o halde 9 ay durduğu rivayet edilir. Ki; o an başının bulutların da üzerinde olduğu bildirilir. Bu yönü doğrudur veya değildir, abartı da olması muhtemeldir, sonuçta rivayettir. Ayetlerde bu konuya bir açıklık getirilmemiştir. Yani çok önemli değildir bu yönü. Ama, inanmak istemeyen bir kişi bu yolu kullanarak akıllarda soru işaretleri oluşturmak nedeni ile buna benzer bir çok şey sorar. Çok ötelere gitmeye gerek yok. Kısa dönem öncesine kadar gitmekte yeterli bu konuda. Osmanlı insanı savaşa giderken gürz, balta, ok mızrak vs. o günün koşullarında savaş aletleri ile savaşa gittiği bilinmektedir. O günlerde kullanılan gürz'ü hiç gördünüz mü ? Görmediyseniz topkapı müzesine uğrayın ve o gürzün kaç kg olduğunu öğrenin. Sen ve ben bir de Bekir bir araya gelelim anca kaldırıp bir hasıma üstüste 3 defa vurmaya çalışalım sen ve ben telef oluruz, Bekir tek başına kalır, o da gürz'ün ağırlığından yere yıkılır. Ne oldu ? Osmanlı bizim atamız değil mi, şekil ve şemal olarak aynı biz gibi değil mi. Yoksa, yakın dönem olmasına rağmen fiziksel özelliği sanki bizden biraz daha irice gibi değil mi ? Değilse, O'nların savaşa girdiğinde 1 saat içinde 100 defa kaldırıp indirdiği gürz'ü neden biz 3 kişi bir kaç defa kaldırmak ile telef olduk. Demek ki, zamanın şartlarına göre insan vucudu şekil olarak değil ama uzuv olarak büyükmüş demek doğru bir cevap olabilir mi ? Evet, bence de aynı cevap. Neslin küçüldüğünü tıp ilmi bağırırken, sizin böyle bir soru sormanız ve ilmi yönlerinizi her seferinde ön plana çıkarırken böyle bir soru; hiç olmadı !...

Somut olarak; ben Allah'a (Celle Celaluhu) inanıyorum varlığını dil ile ikrar kalb ile tasdik ediyorum. O'nun varlığının, ve o Varlığının keyfiyetinden de eminim. Aklıma gelen şekil, şemal ve her türlü görüntüden de uzak olduğuna şek ve şüphe duymadan da inanıyorum. Kendisini bulmam için bana kendi iradesinden cüzzi bir miktar verdiğine de inanıyorum. Başıma gelen iyi yada kötü her şeyin bir imtihan vesilesi olduğuna da inanıyorum. Bu inancıma zemin oluşturan Kur'an'ı da inceledim ve o mübarek kitabın Allah (Celle celaluhu) kelamı olduğuna, O kitab ile amel ederek kendisine ulaşacağıma da inanıyorum.

Bütün bunları, zerre kadar bir şüpheye girmeden gönül rahatlığı ile söylüyorum. Bu kadar kelamdan sonra da bir iddia atıyorum ortaya: hadi beni şüphelendirin ! Gücünüz yetiyorsa, bütün şeytani soruları da hazırlayarak gelin. Bir sübhanallah topu ile darmadağın olacağınıza da iman ederek gelin ama !


(Alıntı ve yardım: Cengiz Kaan)
 
K

kompLeks

Guest
sayın bekir;

Dünyada en fazla akıl, ilim ve zekaya sahip bin insandan en az yüzde 95 i bu tanımı dinin tanımı değil, dinin ilahi emirler silsilesi olduğunu söyler. Bu noktada düşüncenizin doğruluğunu siz değerlendirin.


siz bana göre dinin tanımını sordunuz, yüzde 95 e göre değil. düşüncelerimin doğrulu çoğunluğa göre şekillenmiyor. doğruluğuna inandığım şeylere göre şekilleniyor. siz çoğunluğa göre mi düşüncelerinizi şekillendiriyorsunuz yoksa doğru olduğuna inandığınız şeylere göre mi?

Bu düşünceniz de şuna delil ki yaratıcınızın sizce çok fazla bir önemi yok. Bu nedenle isim dahi koyamadığınız yaratıcınızın bir emrinin olup olmayacağı da sizin için zaten önemli olmaz, dolayısı ile din de olmaz.

yaratıcımın ben de bir ismi var. bendeki ismi ''yaratıcı''. isminin ''allah'', ''tanrı'' veya ''rab'' olması onu ayrıca değerli kılmaz veya isminin olmaması da onu değersiz kılmaz.

Varlığına düşünerek ulaşabilecek kadar güçlü idrak gücünüze rağmen, bu kadar mükemmel bir yaratma gücünde ki yaratıcının "yarattım bıraktım ne haliniz varsa görün" diyebileceğine inanacak kadar saf da değilsinizdir. Buna rağmen sebep ne? Var olanı beğenmemek mi yoksa?

yaratıcımın ''yarattım bıraktım ne haliniz varsa görün'' dediğini nereden biliyorsunuz ya da neden kendinizi böyle bir düşünceye inandırdınız. belki de bizden habersiz sürekli olaylara müdahale ediyordur. neye dayanarak bunu düşündünüz?


Her şeyi yaratacak güçte olduğuna inandığınız halde, yarattıklarına bir mesaj veremeyeceğini veya vermediğini düşünmeniz tarifsiz bir çelişki değil mi?


size göre bir çelişki olabilir. çünkü siz bu şekilde inanıyorsunuz. inancınız öğretilerine ters gelen her şey size göre bir çelişkidir. bilimsel olsa bile. sizinle aynı inançtan olmayan biri için bir çelişki değildir.



Çok güzel bir cevap, merak ediyorum, vicdanınıza baskı yapmadan deistliği vicdanınız da sorguladınız mı? Ne dedi... Bunu çok merak ediyorum.

vicdanıma baskı yapamam zaten. en azından ben yapamıyorum. siz vicdanınıza baskı yaparak mı inandınız? vicdan inanca karışmaz. vicdan dininizi belirlemez. inanmak bilmenin ötesindeki akıl işidir, vicdan işi değildir. vicdanın bana göre ne olduğunu yukarıda açıkladım. şöyle de özetleyebiliriz. vicdan; ahlaki anlamda doğru ile yanlışı ayırt etmemizi sağlayan duygusal bir uyarıcıdır.


Bu vicdan sizde de, bizde de ve bizler gibi milyarlarca insanda var ve dini, dini emirleri/mesajları vicdanında kabullenen milyarlarca insan ile sizin vicdan farkınızı izah edebilirmisiniz.

sayın bekir; yukarıda da açıkladım. din vicdan işi değildir. dini vicdanınızda kabul etmezsiniz, aklınızda kabul edersiniz. dolayısıyla vicdan farkımızı değil akıl farkımızı izah etmem gerekiyor. bunu da izah etmeme gerek yok. herkesin aklı farklıdır zaten. herkesin düşünce sistemi farklıdır. lafı şuraya getirmeye çalışıyorsunuz: ''milyarlarca insan dini ve dini emirleri kabul ederken siz niye kabul etmiyorsunuz''. din ile ilgili düşüncelerimi en başta söyledim zaten, ama şunu da söyleyeyim. milyarlarca insanın dini kabul etmesi, o inancın doğru olduğu anlamına gelmez. siz çoğunluğun inandığı şeyin yanlış olamayacağını düşünerek inanıyorsanız, yıkın bu düşüncenizi. çünkü çoğunluğun inandığı şey doğrudur diye bir mantık yok. çoğunluğa göre inancınızı belirlediyseniz zaten hata yapmışsınızdır.

eskiden herkes dünyanın tepsi şeklinde olduğuna inanıyordu. bir kişi çıktı ''dünya yuvarlaktır'' dedi. onun da kellesini uçurdular. yani milyarların ne söylediği neye inandığı önemli değil. yukarıda verdiğim örnekten de anlaşıldığı üzere çoğunluğun söylediği ve inandığı şey kesin doğrudur diyemezsiniz. bazen bir kişi çıkar doğruyu söyler, onun da kellesini uçurursunuz.


Dinler tarihi bilgileri hep yalanmı, o zaman diğer tarihler neden doğru...

ben tarihin yalan olduğunu söylemedim. ki yalan da olabilir. yakın tarihe bakın. her millet tarihi kendi çıkarlarına göre yazar. örneğin ''sözde ermeni soykırımı''. bütün tarih kitapları aynı şeyi mi yazıyor. her milletin çıkarları farklı olduğu için yakın tarih hiç bir zaman net değildir. ama milletler tarihinde uzağa gittikçe tarihin netleştiğini görürsünüz. hepsi aynı şeyleri yazmaya başlarlar. çünkü alacak verecek kalmamıştır artık.

velhasıl; tarih tarafsız bir şekilde geçmişte olan olayları yazar. örneğin ''rusya ile amerika arasında şu tarihte bir savaş çıktı, savaşın sonunda şu kadar insan öldü, şu anlaşmalar imzalandı'' der. kimin haklı olduğunu araştırmaz, kimin yalan söylediğini kimin doğru söylediğini araştırmaz, zaten bu tarafsızlığa aykırı. dolayısıyla dinin doğuşu, gelişimi ve tarihi yazılabilir ama dinlerin-inançların doğruluğu, yanlışlığı ya da başka bir inançla karşılaştırılması. tarih kitaplarında yazmaz. bu tarih biliminin konusu değildir. doğruluğu ya da yanlışlığı insanlar arasında tartışılır. şuan yaptığımız gibi.

Kur'an ın yazılışında ki mücizevi sistem bilimin bu denli ileri olmasına rağmen 1500 yıl evveline yenik düşüyorsa bu ne demektir.

Kur'an ın 1500 yıl evvel verdiği dünyevi mesajların yeni yeni keşfi hiç mi bir şey ifade etmiyor sayın kompLeks? Bunları da vicdanınıza sorun.

Ben de saygılar sunarım...

bu sizin ve sizin gibi inananların öznel görüşü.ben ortada mucizevi bir sistem göremiyorum, bu sistem en fazla ilmi olabilir. ki öyle birşey olsa dahi benim için hiçbir şey ifade etmiyor. bunu alimlerin biraraya gelerek oluşturduklarını söylemiştim. alimler bir araya gelip oluşturduysa, bunun ilmi olması ve size mucizevi gelmesi gayet doğal. ki bunun vicdanla bir ilgisi olmadığını da söylemiştim.

daha önce de sormuştum. insanların o dönemde bizden daha fazla şey bilmediklerini nereden biliyorsunuz? o dönemdeki alimlerin bizim alimlerimizden daha bilgili olmadığını nereden biliyorsunuz? şuan ki bilimin daha ileride olduğunu düşünüyorsanız o halde 3ooo-4ooo yıl önceki piramitlerin sırrını şuanki bilim neden çözemiyor? 3ooo-4ooo yıl önce insanlar bizden daha mı çok bilgiye sahipti? piri reisin haritasının sırrı çözülemiyor. bu geçmiş dönemde bile şuanki alimlerimizden daha alim insanların olduğunu kanıtlar. kur'anın, alim bir takım insanlar tarafından yazıldığına inandığımı söylemiştim. bu alim insanların kendi bilmini kitaba yazmaları ve o kitabta yazılanları ilmi kılması size mucizevi gelebilir ama bana gelmez. bana göre sadece ilmidir ve ilmi olması benim senaryomu destekler. beni çürütmez. isterseniz açılış yazımı tekrar okuyun. neye inandığımı göreceksiniz.

saygılar
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Sayın kompLeks

Bu mütealaların çok fazla bir yere varmayacağını bile bile hususen yaptım. Şimdi dönüp hepsini yeni baştan okusak şunu görürüz. İman sorgulanamıyor, varsa var, yoksa yok.

Yüzde 95 in doğrulamasına karşı durmakla aykırı kimliğinizi doğruluyor olabilirsiniz.

Yaratıcınızın bir ismi olmadığını söylemiştiniz, şimdi ise O'nu bir isim ile değil bir sıfat ile isimlendirdiniz, Siz O'nun Allah olduğunu bile bile o isme sahip çıkmak istemiyorsunuz, zekisiniz, sonra ki aşamayı biliyorsunuz ama keşka zekanızı doğru yolda kullanabilseniz.

Hep "belki" gibi muğlak ifadeler içindesiniz dikkat ettiyseniz. Yani iddianızın doğruluğundan siz de emin olmamakla beraber kendinizi olmasını istediğinize inandırmaya çalışmaktasınız.

Çelişki açıkça görünüyorsa adı çelişkidir. Ama uyumluluk gösterilemiyorsa insan zaten kestirme yoldan "çelişki yok" der.

Ve ardından bir çelişki daha... Özetle; "Din insanların iyi olmasına vasıtadır" dediniz, "Ben doğruyu eğriyi vicdanımla buluyorum" dediniz ve şimdi de "Vicdan dine karışmaz" diyorsunuz???


Dine, var olan insanların yüzde 95 inin hak, yüzde 5 inin batıl demesi dinin varlığına yüzde 95 delil olurken, sizin batıldır iddianıza da sadece yüzde 5 delil var. Bu manzara karşısında sizin din insanların uydurmasıdır iddiasında bulunmanızın kıymeti de o kadar maalesef. Bu bilinç çerçevesinde iddiada bulunmak daha akılcı olur. En azından meydana çıkıp din insan işidir iddiasını bir delil ile süslemek gerektir.

Selam ile
 
A

adam

Guest
Bu soru gözümden kaçmış. Tekrar okurken farkettim. İnşaallah buna da cevap yazalım. Kasden unutuldu zannedilmesin.

7-Tanrı her şeyi biliyorsa (geçmis, gelecek, vs), o zaman geçmiş de, gelecek de daha yaratiliş anında belli demektir. Belli olan birşeyi değiştirmek için, kitap, peygamber, vs göndermenin mantığı ne o zaman?

Allah (Celle celaluhu) her şeyi en ince teferruatına göre bilmektedir. Bilinmezlik kul içindir. Herşeyin evvelini ve ahirini bilen Rabbimiz bu noktada kullarını ateşten kaçınmaları için, salih kulları olmaları için uyarır. O neden ile ilerde karşılaşacağımız ve istemediğimiz akıbetlerin içinde yer almamamız için bizlere Peygamber ve kitaplar ile uyarı gönderir. Zaten biz kullara Peygamber ve kitap gönderilmesi bu nedenledir. Peygamberlerin bir sıfatı da bu neden ile "nezir" uyarıcı anlamındadır.

Bu noktada bazı ateistler der ki, iyi ama Allah madem çok Yüce bir varlık (amenna) neden kulunu uyarmak için bir başka kulunu görevlendiriyor. Bizzat kendisi neden bu uyarıyı kuluna yapmıyor. Eğer böyle düşünülürse, bilinmelidir ki böyle bir şey olduğu vakit bu yazının başından beri vurgulamaya çalıştığımız "imtihan" gerçeği imtihan olmaktan çıkar. Sene boyunca öğretmenler de öğrencilerine çok detaylı dersler anlatıyor, ama sezon sonu finallerinde ne kadarını yapabiliyoruz diye de imtihan ediyor. Biz başarısız olursak, bu öğretmenin başarısız olduğu anlamına gelmez. Öyle olsa bütün sınıf o dersten çakmamız gerekirdi. Oysa diğer öğrenciler içerisinde 100 alan da vardır. Demek ki burada öğretmenin başarısızlığı sözkonusu değil, bilakis bizim dersimize karşı gevşek davrandığımızın açık göstergesidir. Çünkü sınıfta takdir ile geçen de var, teşekkür ile geçen de, sürünerek geçen de. Birde kalanlar var ki, Rabbim hepimizi bütün müslümanları bu dünya imtihanında sınıfta kalanlar hükmünde olmaktan esirgesin inşaallah.
 

hilaliahmer77

New member
Katılım
27 Eyl 2011
Mesajlar
13
Tepkime puanı
2
Puanları
0
hayır yahu dinleri ALLAH YOLLADI BİZLERE MELEKLER ARACILIĞIYLA.PEYGAMBERLER ARACILIĞIYLA........
 
K

kompLeks

Guest

sayın bekir;

bir çok sorumun havada kaldığını düşünüyorum. mütalaa etmeye devam edelim isterseniz. daha konuşacak çok şey var. ben sizin yorumlarınıza tek tek cevap yazmaya çalışayım, siz de benim cevaplanmamış sorularıma cevap bulmaya çalışın.

Sayın kompLeks

Bu mütealaların çok fazla bir yere varmayacağını bile bile hususen yaptım. Şimdi dönüp hepsini yeni baştan okusak şunu görürüz. İman sorgulanamıyor, varsa var, yoksa yok.


bence şuan sorgulanamayan tek şey yaratıcının varlığı. ilerde bir gün bilim herşeyi izah edecek seviyeye gelirse ozaman belki yaratıcının varlığı sorgulanabilir. ama şuan değil. şuan sorgulayabildiğimiz ve somut olan şey ise; dinler yaratıcı tarafından mı gönderildi yoksa dinleri insanlar mı yarattı? konumuzun başlığı da zaten bu. şuan yaratıcının varlığını sorgulamıyoruz. yaratıcı bize bir din vermiş mi vermemiş mi onu sorguluyoruz.

Yüzde 95 in doğrulamasına karşı durmakla aykırı kimliğinizi doğruluyor olabilirsiniz.

sayın bekir lütfen şu soruma cevap verir misiniz? kim 5oo milyar ister programına katıldınız ve karşınıza bilmediğiniz bir soru çıktı. joker hakkınızı kullandınız ve seyirciye soralım dediniz. %95 A şıkkı dedi ve %5 B şıkkı dedi. A şıkkı kesin doğrudur diyebilir misiniz? cevap B olamaz mı? %95 in yanıldığını hiç görmediniz mi? ben gördüm.

aykırı bir kimliğim olduğu doğru olabilir. ama bu yanlış yolda olduğumu göstermez.

Yaratıcınızın bir ismi olmadığını söylemiştiniz, şimdi ise O'nu bir isim ile değil bir sıfat ile isimlendirdiniz, Siz O'nun Allah olduğunu bile bile o isme sahip çıkmak istemiyorsunuz, zekisiniz, sonra ki aşamayı biliyorsunuz ama keşka zekanızı doğru yolda kullanabilseniz.

sayın bekir; bir deistin yaratıcısının ismini bilmesi imkansız. her şeyi yarattığına inandığı için ona en fazla yaratıcı diyebilir. daha da öteye gidemez. ismini bilmesi için yaratıcısıyla iletişim kurması gerekir. ben inandığım yaratıcımla iletişim kurabilseydim inanın bana soracağım şey ismi olmazdı. sorulacak o kadar çok soru var ki, ismine sıra gelmezdi. bu anlattıklarım deizm konusuna giriyor. şuanki konumuzla ilgisi yok. isterseniz deizm, teizm, agnostisizm, panteizm, panenteizm ve ateizm konularını ayrı bir başlıkta tartışalım. ben doğru yolda olduğumu düşünüyorum. siz de zeki olduğumu düşünüyorsanız, mantıklı olduğumu ve mantığıma aykırı şeylere inanmayacağımı bilirsiniz.

Hep "belki" gibi muğlak ifadeler içindesiniz dikkat ettiyseniz. Yani iddianızın doğruluğundan siz de emin olmamakla beraber kendinizi olmasını istediğinize inandırmaya çalışmaktasınız.

sayın bekir; muğlak şeyler tartışıyoruz. o yüzden ben her ihtimali düşünmeye çalışıyorum. ortada tek bir ihtimal olsaydı muğlak olmazdı kesin olurdu ve kesinse inanmazdınız bilirdiniz. bir çok ihtimal olduğu için muğlak ve bir çok ihtimal olduğu için, bu ihtimallerden mantığınıza uygun olana inanıyorsunuz. ben bir çok ihtimal olduğu için, her ihtimalde ''belki'' diyorum. kendimi olmasını istediğim şeye inandırmaya çalışmıyorum. mantığımla ihtimalleri eliyorum ve geriye kalan ihtimal inandığım şey oluyor.

Çelişki açıkça görünüyorsa adı çelişkidir. Ama uyumluluk gösterilemiyorsa insan zaten kestirme yoldan "çelişki yok" der.

bu cümlenizden bir şey anlamadım ama daha net ifadelerle açıklarsanız yorum yapabilirim.

Ve ardından bir çelişki daha... Özetle; "Din insanların iyi olmasına vasıtadır" dediniz, "Ben doğruyu eğriyi vicdanımla buluyorum" dediniz ve şimdi de "Vicdan dine karışmaz" diyorsunuz???

ben burada bir çelişki göremiyorum ama yanlış anlaşıldığımı ve bu yüzden böyle bir sonuca vardığınızı düşünüyorum. daha net ifadelerle açıklamaya çalışayım. özetle ''din insanların iyi olmasına vasıtadır'' dedim ama başka şeyler de söyledim. din misyonunu tamamladı da dedim. dinin kötüye kullanıldığını da söyledim. dini, insanların yarattığını da söyledim.

gelelim vicdana. ahlaki olarak doğruyu yanlışı vicdanımla buluyorum. hırsızlık yapmanın doğru mu yanlış mı olduğunu vicdanım bana hissettiriyor. ama vicdan herkeste aynı şeyi hissettirmiyor. biri hırsızlık yaptığı halde vicdanı ona doğruyu yaptığını hissettirebilir. örneğin; kişi çok fakirdir, çocuğu çok hastadır ve pahalı bir ilacı acilen çocuğuna getiremezse çocuğu ölüme sürüklenecektir. eczacıya durumu izah etmesine rağmen eczacı ilacı vermemiştir ve kişi, ilacı çalmak zorunda kalmıştır. kişi suç işlemiştir ama vicdanı rahattır ve yakalanırsa cezasını çekecektir. vicdan böyle bir şeydir. vicdan size bir yaratıcıya inanmanızı veya ibadet etmenizi söylemez. ahlaki olarak doğruyu, yanlışı hissetmenizi sağlar. duygusal bir uyarıcıdır yani.

ahlaki olarak doğruyu yanlışı vicdanınızla bulabilirsiniz ama dini vicdanınızla bulamazsınız. din size birileri tarafından empoze edilir. emirleri kesindir. o yüzden din vicdan işi değildir. din, bilmenin ötesinde empoze edilen şeye inanma işidir. yani din, bilmenin ötesindeki akıl işidir. vicdan ise akıl işi değildir. duygusal bir uyarıcıdır. vicdan dine karışmaz. biri içeriden müdahaledir biri dışarıdan müdahaledir. biri içerden sizi duygusal olarak uyarır, diğerinde ise dışarıdan size empoze edilerek aklınızla ve mantığınızla buna inandırılmaya çalışılırsınız.

Dine, var olan insanların yüzde 95 inin hak, yüzde 5 inin batıl demesi dinin varlığına yüzde 95 delil olurken, sizin batıldır iddianıza da sadece yüzde 5 delil var. Bu manzara karşısında sizin din insanların uydurmasıdır iddiasında bulunmanızın kıymeti de o kadar maalesef. Bu bilinç çerçevesinde iddiada bulunmak daha akılcı olur. En azından meydana çıkıp din insan işidir iddiasını bir delil ile süslemek gerektir.

Selam ile

sayın bekir; yüzde 1oo olmayan şey delil olamaz. ayrıca hep %95 sözcüğünü zikrediyoruz. %95 in inandığını ve
%5 in inanmadığını nereden biliyorsunuz. tek tek sordunuz mu? bana kimse inanıyor musun inanmıyor musun diye sormadı. herkesi, kimliğinde yazan şeye göre mi değerlendiriyorlar? benim kimliğimde ''dini:islam'' yazıyor. ama doğru değil. yeni doğan bir çocuğun kimliğinde de aynı şey yazıyor, ona da mı inanıyor musun inanmıyor musun diye sordular. yani bu %95 i nasıl hesapladılar? varsayalım ki doğru hesaplamışlar. %95 in inandığı şey gerçekten doğru mudur? %95 yanılamaz mı?

ayrıca bir önceki yazımda cevaplanmamış ve sizin vereceğiniz cevapları merak ettiğim sorular var. onları da numaralandırarak tekrar sorayım isterseniz.

1) eskiden herkes dünyanın tepsi şeklinde olduğuna inanıyordu. bir kişi doğruyu söyledi ve dünya yuvarlaktır dedi. onun da kellesini uçurdular. bu vaka çoğunluğun inandığı şeyin yanlış olabileceğine kanıt değil midir? çoğunluğun yanılabileceğini kanıtlamaz mı?

2) şuanki bilim, 3ooo-4ooo yıl önceki piramitlerin sırrını çözemiyor. bu, 3ooo-4ooo bin yıl önceki alimlerin, şimdiki alimlerden daha alim olduğunu kanıtlamaz mı?
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan

sayın bekir;

bir çok sorumun havada kaldığını düşünüyorum. mütalaa etmeye devam edelim isterseniz. daha konuşacak çok şey var. ben sizin yorumlarınıza tek tek cevap yazmaya çalışayım, siz de benim cevaplanmamış sorularıma cevap bulmaya çalışın.


Hay hay sayın kompLeks...

bence şuan sorgulanamayan tek şey yaratıcının varlığı. ilerde bir gün bilim herşeyi izah edecek seviyeye gelirse ozaman belki yaratıcının varlığı sorgulanabilir. ama şuan değil. şuan sorgulayabildiğimiz ve somut olan şey ise; dinler yaratıcı tarafından mı gönderildi yoksa dinleri insanlar mı yarattı? konumuzun başlığı da zaten bu. şuan yaratıcının varlığını sorgulamıyoruz. yaratıcı bize bir din vermiş mi vermemiş mi onu sorguluyoruz.


Eğer Yaratıcı'nın varlığına inanıyorsanız;
doğrular ve yanlışlar vardır, bu doğru ve yanlışlar insanlık içindir. İnsan için olan bu doğru ve yanlışları en iyi insanı yaradan bilir. Ve bu doğrular, yanlışlar tüm insanları istisnayi haller dışında kapsar. Bu doğru ve yanlışların mutlak olarak bulunabilmesine vicdan yetmez, zira yetse idi her insanda olan vicdan dinin yerini tutardı. Oysa sizin vicdanınızın kabul etmediği bir durumu ben kabul edebiliyorum. Bu takdirde anlaşılmalıdır ki, Yaradan, yarattıklarını belli şekillerde sınırlamıştır. Bu da dinin varlığına delildir.


sayın bekir lütfen şu soruma cevap verir misiniz? kim 5oo milyar ister programına katıldınız ve karşınıza bilmediğiniz bir soru çıktı. joker hakkınızı kullandınız ve seyirciye soralım dediniz. %95 A şıkkı dedi ve %5 B şıkkı dedi. A şıkkı kesin doğrudur diyebilir misiniz? cevap B olamaz mı? %95 in yanıldığını hiç görmediniz mi? ben gördüm.

Ben zaten bu yaklaşımınıza karşı oranlar verdim. Yani bizde ki şüphe yüzde 5 ise, sizde ki şüphe yüzde 95. E yani, düşünün ki, Allah'ın emrettiği bir din var ve siz bunu kendi aklınızla bulamıyorsunuz. Ama yüzde 95 var diyor. Bir de ölüm diye bir gerçek var. Bu durumda belki milyon yıldır bulunamamış dinin bulunmasına sizin ömrünüzün yeteceği de milyarda bir ihtimal. Şimdi, Allah'ın emrettiği bir din vardır, emir ve yasakları şunlardır diyorlar, yahu ben bu dine uyayım, var ise sonsuz ahirette kurtulurum, yok ise zaten zararım 60-70 dünyada ki itaatim olur demek akıllıca ve mantıklıca değil mi?



aykırı bir kimliğim olduğu doğru olabilir. ama bu yanlış yolda olduğumu göstermez.

Yukarıda ki misale göre bu aykırı kimlik size zarar vermez mi?


sayın bekir; bir deistin yaratıcısının ismini bilmesi imkansız. her şeyi yarattığına inandığı için ona en fazla yaratıcı diyebilir. daha da öteye gidemez. ismini bilmesi için yaratıcısıyla iletişim kurması gerekir. ben inandığım yaratıcımla iletişim kurabilseydim inanın bana soracağım şey ismi olmazdı. sorulacak o kadar çok soru var ki, ismine sıra gelmezdi. bu anlattıklarım deizm konusuna giriyor. şuanki konumuzla ilgisi yok. isterseniz deizm, teizm, agnostisizm, panteizm, panenteizm ve ateizm konularını ayrı bir başlıkta tartışalım. ben doğru yolda olduğumu düşünüyorum. siz de zeki olduğumu düşünüyorsanız, mantıklı olduğumu ve mantığıma aykırı şeylere inanmayacağımı bilirsiniz.

Bakın, yine çelişkiniz var. Dua ettiğinizi söylediniz, dua bir iletişimdir, siz istersiniz, O duyar, bu bir iletişimdir. Ve siz bir, on, kırk defa O'na dua ettiniz belki ve yine de edeceksiniz. Demek ki, bu iletişimden muradınız da, O'nunla telefonda yahut karşılıklı bir konuşma yok. Bu şekilde bir dua iletişiminden muradınız O'nun sizi duyması ve dileğinizin olması. İnanmayan birisi için böyle bir diyalog kadar mantıksız bir şey olamaz iken sizin için doğal ve gereksinim. O zaman lütfen mantıklı düşünün. Her şeyi yaratan bir yaratıcı var, duyuyor ama (haşa) mukabele edemiyor, mesaj veremiyor, yol gösteremiyor ve saire... Yok haşa, O ehaddır ve sameddir. O mukabele de Kur'an dır sayın kompLeks...



Bu arada, özür dilerim, rahatsızlığım nedeniyle bu gün artık devam edemeyeceğim, diğer kısımları inşaallah yarın cevaplamaya çalışayım...
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
haşa dinleri insan yarattı ise insanı kim yarattı.herşeyi yaratan Allah cc dür.insan sadece diler,meyl eder.
 

hilaliahmer77

New member
Katılım
27 Eyl 2011
Mesajlar
13
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Deİst ne demek yahu bİr tÜrk nasil deİstİm derkİ anlayamiyoruz.hocam.........her tÜrk mÜslÜmandir yahu.......
 
Üst Alt