Simdi gelelim Bu hikayenin Yemenliler tarafindan neden taninmadigina Radikal kardesim bunuda verirsen menmun olacagim...Ya Kardesim bu gibi bilgileri verecegine insanlarki benim sorumda bilgi istemekti neler yazdilar neler hatta bir gazetecinin üc kez Veysel karaninin memleketi demesini dahi delil olarak sundular.Lütfen devam et.
Bazı insanlar için yazılı kaynak bulunabiliniyor fakat bu herkes için geçerli olmayabiliyor. Yazılı kaynağı oluşturan hadisat, zaten o günün koşullarına göre yaşanılan yada yaşanılanı yazılı bir anlama döken şahısların varlığı ve şahitliği ile bilebiliyoruz. Örneğin; Mısır piramitlerinin gizemlerini, kimler için yapıldığını, amaçlarını, yapılış şekillerini, insanoğlu hala tam olarak çözebilmiş değil. Çözülen bölüm ise, tatmin edici değil. Ama ortada bir gerçek varki; hala esrarengiz olarak varlığını sürdürüyor. Hieroglif yazının işaretsel anlamdan, düz yazı metnine geçişi esnasında uygulanan yöntem; göreceli bir bakış da olabilir. Buna rağmen insanlar tarafından kabul edilebilir bir mantığı taşıması nedeni ile, tam anlamı ile çözülmemiş olmasına rağmen yine de muteber olarak kabul edilmektedir. Ramses'in yaşamış olmasını, Tukankamon'un genç yaşta ölmesini, ve hatta hayatı boyunca da kısır olarak yaşadığını, bu tür tarihsel dökümantasyonu bu tür konuları uzmanlık alanında araştıran bilimden öğreniyor ve kabul ediyoruz.
Bunun gibi, dinsel anlamda tarihi sorgulayan bilim, en ufak detayları dahi günümüze taşıyarak, şahitler ve olaylar ile destekleyerek bize bu kaynağa ulaşmamızdaki en büyük dökümantasyonu sağlıyor. Bu bilim dalinın ortaya çıkardığı gerçek belki tam olarak birebir değildir, ama gerçek boyutuna yakın olduğu aşikardır.
Üveys Hz. sadece Yemen halkı tarafından değil, daha sonra yaşadığı yerler olan Kufe ve Medine ahalisi tarafından da çok fazla tanınmadı. Yani Yemen'li birinin Uveys hazretlerini tanıması en fazla senin, benim tanıdığım kadar bir bölümü teşkil edeceği muhakkakdır. Sebebi; uzlet hayatını kendisine tercih etmesi olarak gösterilir. Annesinin vefatına kadar zaten kırsal kesimde çobanlık yapıyordu ve ömrü hayatında bir defa annesi sağken Medine'ye gelip, yine aynı gün geri dönmüştü. Bu zaman zarfında annesini hiç bir zaman yalnız bırakmaya gönlü razı olmadı. Bunu da Rasulullah (s.a.v.) efedimizin hadislerinden anlıyoruz.
Halk içinde görünmemesi, göründüğü zamanlar ise, meczup, divane veya akıldan yoksun gibi görülmesi; haddi zatında mügminlik vasıflarına uygun hallerinin o an eşraf tarafından (mügminliğin ne olduğu) bilinmediği için bir nevi halk indinde setr (örtülü) olduğunu anlayabiliriz. Zaten meşhur hikayede görüldüğü gibi Hz. Ömer (r.anh) ve Hz. Ali (k.v.)'nin bizatihi ziyaretlerinden sonra değeri anlaşılma aşamasına gelmiş, bu seferde halkın yoğunlaşmaya başlayan ilgisinden sıkılarak, ayrıca; annesinin vefatının da aynı zamanlara denk gelmesi ile oradan hicret edip önce Medine'ye daha sonra Kufe dolaylarına gitmesi, arkasından Hz. Ali'nin daveti ile sıffın savaşına katılması; Uveys gibi mümtaz bir şahısın şöhret ve tanınmışlık gibi nefsin çok fazla albeni duyduğu ortamlardan hoşlanmadığını gösterir.
Gerçek bir mügmin olarak yaşamış olması bize gelen önemli 3-5 dialogtan anlaşılmaktadır. Bunlar;
1 - Rasulullah'ın (s.a.v.) arada sırada Yemen taraflarından hoş bir rahmet esintisi geldiğini söylemesi ve bunun kaynağının da Üveys adında bir Zat-ı Muhterem'den kaynaklandığını belirtmesi, Üveys kimdir diye soran ashabına (r.anhüm ecmain) baş gözü ile görmediği halde kendisine iman etmiş, yaşlı bir annesinden başka kimsesi olmayan bir deve çobanı olduğu, hatta sağ elinin ayasında (bers hastalığından kaynaklanmayan ama onun izi gibi) küçük bir beyazlık nişanesi olduğuna varıncaya kadar ki işaretlerini oluşturan sahih hadisleri;
2- Medine'ye Rasulullah'ı (s.a.v.) ziyarete geldiğinde Hz. Aişe (r.anhüm) ile birebir dialoğu,
3 - Hz.Ömer (r.anh) ve Hz. Ali (k.v.) ile uzun sohbeti,
4 - Harem bin Hayyan ile konuşması,
5 - Kendisinden muteber muhaddislerin (Tirmiz, Buhari, vb.) hadis rivayet ettiği Rebi bin Haysem'in (r.anh), kendisinden övgü ile bahsetmesi,
6 - Hırka-i Şerif gibi müslümanlar açısından önemli bir emanetin günümüze bizzat O'nun kanalı ile gelmiş olması,
bütün bunların hepsi bir potada değerlendirildiği vakit bıraktığı anlam ve mana istediğimiz muteber kaynağı oluşturmaktadır.