Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Takvim de Bugün

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
16 Mart 2007

16 Mart 2007

Bugün 16 Mart 2007 Hicri: 26 Safer 1428 – Rûmî: 3 Mart 1423 - Kasım 129 İngiliz ve Fransızların İstanbul’u işgali ve yağması (1920) – Türk – Rus Antlaşması (1921) – Horasan’ın Kurtuluşu (1918)

GÜNÜN HADİSİ

Hafız Cemaluddin Zerendi, Hilâl ibn-i Hübab’dan şöyle rivayet ediyor:

“Cebrâil Hz. Peygamber’in yanında olduğu bir sırada, Hasan ve Hüseyin Resulullah’ın yanına gelerek Hazretin mübarek sırtına çıkıp onunla oynamaya başladılar. Resul-i Ekrem (s), anneleri Fatıma’ya (a.s) “Niçin bunları bir şeyle meşgul etmiyorsun?” dediğinde, Hz. Fatıma onları aldı, ama çok geçmeden çocuklar annelerinden ayrılıp, Hz. Peygamber’in yanına gelerek onunla tekrar oynamaya başladılar. Resulullah (s) onları kucağına aldı ve dizleri üzerine oturttu. Bu sırada Cebrâil arzetti: “Ey Allah’ın Resulü, yavrularınızı çok sevdiğinizi görüyorum.” Peygamber Cebrâil’e “Elbetteki çok severim, onlar yaşantımın iki güzel (fesleğen) gülleridir.” diye cevap verdi. Cebrâil Hüseyin’e işaret ederek şöyle dedi: “Bil ki ümmetin bu oğlunu öldürecektir.” Daha sonra kanatlarıyla uçarak elinde biraz toprakla geri döndü ve Resulullah’a “Yavrun bu toprağın üzerinde öldürülecektir.” dedi. Hz. Muhammed (s) toprağın adını sorduğunda Cebrâil adının “Kerbela” olduğunu söyledi.”

Hilâl devamında şunları söylüyor:

“Hz. Hüseyin (a.s), musibetlere uğrayacağı ve düşmanları tarafından etrafı sarılacağı yere vardığında, yanına yakın bölgede yaşayan birisini getirdiler. Hz. Hüseyin o şahıstan bulundukları yerin ismini sorduğunda, “Kerbela” cevabını aldı. Hz. Hüseyin (a.s) “Allah Resulü’nün buyruğu doğrudur. Burası hüzün ve bela yeridir.” diye buyurdu. Daha sonra ashabına hitap ederek şöyle buyurdu: “İnin artık, sefer yükümüzü indireceğimiz ve kanlarımızın döküleceği yer burasıdır.”

207769703_946458db2b_o.jpg


ALLAHÜ TEÂLÂ'NIN SIFÂT-I SÜBÛTİYYESİ

Hayat: Allâh-ü Teâlâ Hayy(diri)dir.

İlim: Alîm'dir; her şeyi bilir. Göklerde ve yerlerde olanları, gizlileri ve aşikârları bilir. Asla bilmediği bir şey yoktur. Geçmişi ve geleceği bilir. Hâzır*ları ve gâibleri bilir. Gâibleri ancak o bilir. Allâh-ü Teâlâ bildirmedikçe hiçbir kimse gaybı bilemez. Unutmaktan, gafletten ve yanılmaktan münezzehtir.

Semi': Semi'dir, gizli ve açık her sesi işitir.

Basar: Allâh-ü Teâlâ Basîr'dir, her şeyi görür. Karanlık gecelerde, kara taş üzerinde kara karıncanın yürüdüğünü görür ve ayağının sesini işitir. Lâkin işitmesi bizim gibi kulakla ve görmesi de gözle değildir.

İrâde (Dilemek, irâde etmek): Allâh-ü Teâlâ irâde sahibidir. Dilediğini işler. Dilemediği meydana oelmez. Hiçbir kimse ona, gücüyle bir şey yaptırmaya kâdlr değildir. Gerek hayır ve gerek şer, âlemde her şey onun dilemesi ile olmuştur. Mü'minlerln îmânını, kulluk ve İtaatini dilemiştir. Allâh-ü Teâlâ dilemeyince bir slnekçlk kanadını kımıldatamaz. Dilemediği şey vücûda gelmez. Her dilediğinde ve İşlediğinde fâldeler ve hikmetler vardır. İnsanoğlunun aklı ona ermez. Kâfirleri yaratma*sında, küfürlerini dilemesinde ve yılanları, akrepleri, domuzları ve diğer eyleri yaratmasında nice hikmetler ve faydalar vardır, Bizim onları »İlmemiz lâzım değildir. Bize gereken böylece îtlkad etmektir. İrâdesi kadîmdir, ezelîdir, sonradan olma değildir.

Kudret: Allâh-ü Teâlâ kadirdir. Her mümkün olanı yaratır (O'nun yaratmak İstediği her şey mümkün olur.) Dilerse ölüyü diriltmeye ve taşı ve ağacı söyletip, yürütmeye kadirdir. Gökleri ve yerleri yok etmeye, sonra yeniden var etmeye kadirdir. Kudreti kadîmdir, ezelîdir, ebedîdir, sonradan olma değildir.

Kelâm: Allâh-ü Teâlâ peygamberlerine Hz. Cebrâîl (a.s.) vasıtasıyla konuşur; çok peygamberlere böyle kelâm etmiş, söylemiştir. Mütekellimdir, konuşur. Lâkin Allâh-ü Teâlâ'nın söylemesi bizim gibi dille değildir. Bazı kullarına vasıtasız söyler; Hz. Mûsâ (a.s)'ya ve bizim Pey*gamberimiz Muhammed aleyhîssalâtü vesselama Mi'râc Gecesi'nde ye başka zamanlarda söylediği gibi. Kuran, Allah'ın kelâmıdır. Kadîmdir. Hadis (sonradan vücuda gelme) ve mahlûk (yaratılmış) değildir. Kadîm olan Allâh-ü Teâlâ'nın zâtı ile kaim olan kelâm-ı nefsidir. Mushaflarda yazılı lafızları ve harfler kadim değil, hadistir,

Tekvin: Allâh-ü Teâlâ Haliktır, her şeyi yaratan odur. Ondan başka yaratan yoktur.

Allâh-ü Teâlâ'nın; Hayat, ilim, Semi, Basar, irâde, Kudret, Kelâm ve Tekvîn sıfatları zât-ı şerifi ile kâim olup kadîmdirler. Zevalden ve değişmeden beridirler.



MANİ
Motor geliyor motor
Motorun bacası yok
Kalkmış beni istiyor
Cebinde parası yok
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
19 Mart 2007

19 Mart 2007

Bugün 19 Mart 2007 Hicri: 29 Safer 1428 – Rûmî: 6 Mart 1423 - Kasım 131 Osmanlı Meclis-i Mebûsânı’nın açılması ve ilk Kanun-i Esasi (Anayasa)’nin ilanı (1877) – Parçalı güneş tutulması (Saat 04:31’de, Türkiye’de görülmeyecektir.)

GÜNÜN HADİSİ
Esma bint-i Ümeys şöyle naklediyor:

“Ben Fatıma (a.s) oğulları Hasan ve Hüseyin’in ebesiydim. Hasan dünyaya geldiğinde... (Hz. Hasan’ın (a.s) doğumu ile ilgili bir kaç şeyi dile getirdikten sonra şunları ekliyor:) Hüseyin (a.s) dünyaya geldiğinde, Resulullah (s) yanıma gelerek “Ey Esma, çocuğumu bana getir.” diye buyurdu. Ben Hüseyin’i beyaz bir kundağa sararak Resulullah’a (s) verdim. Resul-i Ekrem (s) sağ kulağına ezan, sol kulağına ikamet okuduktan sonra, Hüseyin’i bana verdi ve ağlamaya başladı.

Esma diyor ki: “Resulullah’a (s) “Anam, babam sana feda olsun ey Allah’ın Resulü, ağlamanızın sebebi nedir?” diye sorduğumda, alemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber “Bu çocuğuma (ağlıyorum)” diye cevap verdi. “Bu çocuk dünyaya daha yeni geldi” dediğimde bana “Ey Esma, bu yavrumu zalim ve azgın bir grup öldürecektir. Allah-u Teâla benim şefaatimi onlara nasip etmesin.” diye cevap verdi. Daha sonra “Ey Esma, bunu kızım Fatıma’ya söyleme, çünkü o daha yeni doğum yapmıştır (ve bu haberi duymaya hazırlıklı değildir.)” buyurdu.”

368791924_67561d278f_o.gif



BEŞ VAKİT NAMAZ KILMAYAN YOKTUR

Kanuni Sultan Süleyman devrinde 1552-1556 yılları arasında İstanbul'da dört yıl kalan bir İspanyol seyyah, arka*daşına vakit namazlarından bahsederken, arkadaşı;

-Bu namaz günde kaç defa kılınır? diye sorduğunda:

- Hep aynı îmân ve aynı temizlikle beş defa kılınır. Şüphesiz biz de aynı şeyi yapsaydık Allah'ın sevgisini daha fazla kazanırdık.

İlk namaz, şafak sökerken kılınır ve buna sabah namazı denir. İkincisi gün ortasında kılınan öğle namazı, üçüncüsü güneş batmadan iki saat önce kılınır. Buna da ikindi namazı derler. Dördüncüsünü güneş batınca kılarlar. Buna da akşam namazı derler. Beşinci ve sonuncuyu da karanlık bastıktan iki saat sonra kılarlar. Buna da yatsı namazı denir.

Sözlerimi İyi dinleyin. Pâdişâhından aşçı yamağına kadar kadın erkek, zengin fakir beş vakit namaz kılmayan Türk yoktur." diye cevap verir.



REBÎULEVVEL AYI

Yarın idrâk edeceğimiz Rebîulevvel ayı, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in dünyâyı şereflendirdikleri aydır. Bu ayın 12'sinde, senenin ilk kandili olan Velâdet (Mevlid) Kandili vardır. Bu ay içinde mümkün olduğu kadar çokça salât ü selâm (Salât-ı Nâriye, Salât-ı Münciye.ve Salât-ı Fethiye gibi salavâtlar) okunmalıdır. (Duâ ve İbâ*detler, Fazilet Neşriyat)

REBÎULEVVEL AYI İÇTİMAİ, RU'YET VE BAŞLANGICI

Hicrî-Kamerî 1428 yılı Rebîulevvel ayı İctima'ı bugün (19 Mart Pazartesi) günü Türkiye saati ile 04.43'de.

Ru'yet, ise yine bugün (19 Mart Pazartesi) Türkiye saati ile: 17.54'te.

Hilâl'in görüldüğü yerler: Türkiye'nin batısı, Kuzey Afrika ve Avrupa kıtaları, Atlas Okyanusu'nun orta ve kuzey kesimi ile Güney Amerika kıtasının kuzeydoğusu.

Hilâlin görüldüğü günü takip eden 20 Mart Salı günü de Rebîulevvel ayının 1'i olmaktadır.



MANİ
Masa üstünde roman
Okurum zaman zaman
Ben yârime gideceğim
Subay olduğu zaman
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
20 Mart 2007

20 Mart 2007

Bugün 20 Mart 2007 Hicri: 1 Rebîulevvel 1428 – Rûmî: 7 Mart 1423 - Kasım 132 Hamsîn’in sonu – Orman Haftası (21-26 Mart)

GÜNÜN HADİSİ

Kul namaza durduğunda, bütün günahları getirilir.Başı ve omuzları üzerine konulur. Rüku ve secdeye gittikçe dökülür, o insandan ayrılır.
Hadis-i Şerif (Taberani).

79737020_f559305354_o.jpg



CENAZEDE MEKRUHLAR VE BİDATLER

1) Kadınların, cenaze namazına, defin işlerine ve cemâate katılması bid'attir ve tahrîmen mekruhtur.

2) Cenaze yakınlarının bağırarak ağlaması tahrîmen mekruhtur. Sessiz ağlamakta mahzur yoktur.

3) Definden sonra kabrin başında taziyede bulunmak
bid'attir ve tahrîmen mekruhtur, uygun olan okuyup duâ et*
mektir.

4) Cenazede lüzumsuz konuşmak mekruhtur. Cenazede,
kabristanlıkta gülmek tahrîmen mekruhtur.

5) Cenazeyi götürürken sesli olarak zikir yapmak, Kur'ân-ı
Kerîm okumak, tekbir getirmek veya "Her canlı ölecektir"
diye bağırmak bid'attir ve tahrîmen mekruhtur. Sessiz olarak
teşbih etmek ve Allâh-ü Teâlâ'yı zikretmek müstehaptır.

6) Cenaze omuzlardan indirilmeden oturmak; omuzlardan
indirildikten sonra da özürsüz ayakta durmak mekruhtur.

7) Üç günden sonra mazeretsiz taziyede bulunmak mekruhtur.

8) Definden sonra cenaze evinde taziye dışında bir maksatla toplanmak mekruhtur. Taziye vesîlesi ile gelinmiş ise Kur'ân-ı Kerîm okunması güzeldir. Cenaze yakınlarının tazi*yeye gelecekler için üç gün cenaze evinde beklemelerinde beis yoktur. Üç günden sonra beklemek mekruhtur.

9) Cenaze evinde birinci, üçüncü, yedinci, kırkıncı ve elliikinci gündür diye halka yemek vermek bid'at ve mekruhtur. Eğer verilirse ondan yemek mekruh değildir. Eğer vârisle*rinden baliğ olmamış çocuk varsa ölünün malından halka yemek vermek caiz olmaz. Vârislerinden çocuk yoksa, se*vabı ölünün ruhuna hediye niyetiyle fakîrlere yemek ver*mek güzel olur.

Kabrin başına toplanıp yemek yemek mekruhtur.

10) Cenazeyi tabut ile defnetmek mekruhtur, ancak toprak çok yumuşak olup yıkılma korkusu olursa mekruh olmaz.

11) Cenazeye iştirak edenlerin cenaze namazını kılmadan geri dönmeleri mekruhtur. Namazdan sonra cenaze sahibi izin verirse definden önce dönmek mekruh değildir.

12) Kimin kabri olduğunun bilinmesi için kabir taşına meyyitin kim olduğu yazılır. Bunun dışında herhangi bir şey yazmak mekruh olur.



MANİ
İstanbul’dan gelirken
Buldum terzi iğnesi
Sanki gideceğim gibi
Beğenmezmiş yengesi
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
21 Mart 2007

21 Mart 2007

Bugün 21 Mart 2007 Hicri: 2 Rebîulevvel 1428 – Rûmî: 8 Mart 1423 - Kasım 133 Nevruz (İlkbahar başlangıcı) – Manisa Mesir şenlikleri (21-27 Mart) – Milletlerarası Irk ayrımı ile mücadele günü

GÜNÜN HADİSİ
Cehennem ateşinin sıcaklığı (adam öldürenler için) yetmiş cüz’dür. Altmış dokuzu, öldürmeyi emredenin, bir cüz’ü de katilin (tetikçinin) dir.
Hadis (Taberani).

311061296_26852ce6dd_o.jpg



CENAZEYİ DEFİNDE SÜNNET VE MÜSTEHAPLAR

1) Definden sonra hemen dağılmayıp bir deve kesip
parçalayacak müddet durup Kur'ân okumak müstehaptır.

2) Definden sonra o gün ölü için velisinin sadaka ver*
mesi sünnettir. Eğer verecek bir şey bulamazsa iki rekât
namaz kılıp sevabını ölüye hediye eder. "Hem namaz
kılıp hem de sadaka vermesi daha güzel olur." Bu
namazda Fatiha'dan sonra bir Âyetü'l-Kürsî on bir Tekâsür ve on bir İhlâs sûreleri okunur. Yedinci güne ka*dar her gün sadaka vermek müstehaptır.

3) Kur'ân-ı Kerîm hatmi ve Kelime-i Tevhid hatmi
okuyup sevabını hediye etmek müstehaptır.

4) Ölü vasiyet etmiş ise ıskât-ı salât ye ıskât-ı savm yapmak vacip olur. Eğer vasîyet etmemiş ise velînin yapması müstehabdır.

5) Birinci gün komşuların yemek getirmesi müstehap*
tır. (Birinci günden sonra mekruhtur.)

6) Cenazeyi götürürken konuşmayıp içinden teşbih
(Sübhânallâh) ve tehlil (Lâ ilahe illallah) okumak müstehaptır.

7) Meyyitin bütün yakınlarına taziye yapmak (sabır
tavsiye etmek) müstehaptır. Taziye bir defa yapılır. Definden sonra üç gün içinde yapılmalıdır. Taziye "Allâh-ü Teâlâ onu af ve mağfiret etsin. Ona rahmetiyle mua*mele etsin, size de sabır ve ecir versin" demektir.

8) Cenazeyi gören yahut yanından cenaze geçen ki*şinin "Sübhânellezî lâ yemûtü lâilâhe illâ hüve’l-hay-yül-kayyüm" demesi müstehaptır.

FIKRA.......... SONUNDA KABRİSTANA GELECEK

Bir gün pazarda Nasreddin Hoca'nın çuvalını hırsız çalmış. Hoca çuvalını aramayıp, doğruca mezarlığa gide*rek hırsızı beklemeye başlamış. Bunu gören tanıdıklar:

- Hocam, hırsızı aramayıp mezarlıkta ne yapıyorsunuz? diye sormuşlar.

Arayıp da niye zahmet edeceğim, ne kadar usta hırsız olursa olsun sonunda o da mezarlığa gelecek. diye cevap vermiş.



MANİ
Yeşil sandık kilidi
Üstünü güller bürüdü
O yar beni sarınca
İmam tahtam çürüdü
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
22 Mart 2007

22 Mart 2007

Bugün 22 Mart 2007 Hicri: 3 Rebîulevvel 1428 – Rûmî: 9 Mart 1423 - Kasım 135 Uluğ Bey’in doğumu (1394) – Mart Dokuzu soğuğu ve fırtınası – Dünya Su günü

GÜNÜN HADİSİ
Üzüntü ve kaygılarınızı sadakalar vererek gideriniz. Ta ki, Allah kötü durumunuzu düzeltsin, düşmanlarınıza karşı da size yardımcı olsun.
Hadis-i şerif (Deylemi).

208019572_1b5626c775_o.jpg


SÜNNETLER

Hanefî mezhebine göre farzlara tabî olan (öncesinde ve sonrasında kılınan) namazlar, sünnet ve mendup olmak üzere iki kısımdır.

Kuvvet sırasına göre sünnet namazlar beştir:

1. Sabah namazının sünneti, bunların en kuvvetlisidir.
Sabah namazının sünnetini evde kılmak ve birinci rek'atinde, Fatiha Sûresi'nden sonra Kâfirûn Sûresi'ni, ikincide İhlâs Sûresi'ni okumak ayrıca sünnettir.

2. Öğle namazının dört rek'at ilk sünneti.

3. Öğle namazının iki rek'at son sünneti.

4. Akşam namazının sünneti.

5. Yatsı namazının iki rek'at son sünneti.
Mendup namazlar, dörtdür.

1. İkindinin farzından önce kılınan dört veya iki rek'at
namaz.

2. Akşam namazından sonra kılınan altı rek'at (evvaâbîn namazı)

3. Yatsıdan önce kılınan dört rek'at.

4. Yatsıdan sonra kılınan dört rek'at namazdır. Hz. Âişe
(r.anhâ)'dan rivayet olunduğuna göre Resûlullâh (s.a.v.) yatsıdan önce dört rek'at; sonra da dört rek'at namaz kılarlardı.

Namaz kılan kimse, bu sayılanlardan başka istediği kadar nafile kılmakta serbesttir. Bu babda sünnet olan, gündüz namazlarında dört rek'atte bir selâm vermektir. Akşam namazının sünnetini altı rek'at kılan kimsenin, her iki rek'atte bir selâm vermesi de caizdir.

FAZLA TUZ MİDE KANSERİ SEBEBİ

Japon Kanser Araştırmaları Merkezi'nin bir araştırmasına göre aşırı tuz kullanılması mide kanserine davetiye çıkarıyor. Merkezin 11 yıl boyunca orta yaş civarında 40 bin Japon üzerinde yürüttüğü araştırmaları neticesinde, aşırı tuz kullanan erkeklerin, normal seviyede tuz kul*lanan erkeklerden 500 kat daha fazla mide kanseri riski taşıdığı ortaya çıktı. Kadınlarda ise bu rakam 1300 kat olarak tespit edildi.

Dünyâda her yıl 776 bin kişi ülser veya mide kanseri sebebiyle hayatını kaybediyor.



MANİ
Altınlarım alay değil
Gümüşlerim kalay değil
Attın bana sevdayı
Çekmesi kolay değil
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
23 Mart 2007

23 Mart 2007

Bugün 23 Mart 2007 Hicri: 4 Rebîulevvel 1428 – Rûmî: 10 Mart 1423 - Kasım 136 Uhud Gazası (624) – Kozkavuran fırtınası – Dünya Metroloji günü – Pakistan’ın milli bayramı

GÜNÜN HADİSİ
Her günün eylemleri, mutlaka mühürlenir. Mü’min hastalandığı zaman, melekler şöyle derler: Ey Rabbimiz, Falanca kulunu hastalandırarak iyi eylemlerden sen alı koydun. Yüce Allah şöyle buyurur: İyileşinceye veya ölünceye kadar, daha önce yaptığı eylemlerin aynısını (her gün yapmış gibi) yazıp mühürleyin.
Hadis

125968653_69bd15dd35_o.jpg


RAHMET PEYGAMBERİ (S.A.V.)

Peygamber Efendimiz (s.a.y.), Uhud Gazvesi'nde ordusunu Uhud Dağı arkalarında kalacak şekilde tanzim etmişti. Sol taraflarındaki Ayneyn geçidinde Abdullah bin Cübeyr'i okçulara kumandan tayin etti ve ona "Düşman atlılarını oka tutup üzerimizden defet! Durum ister lehimizde, İster aleyhimizde olsun, sen yerinde sabit kal ki; düşman atlıları arkamızdan, senin bulunduğun taraftan bize gelemeşinler! Ben size haber göndermedikçe, sakın yerinizden ayrıl*mayın!" diye tenbih buyurdular.

Harbin başında, Müslümanlar müşrikleri bozguna uğrattılar. Okçular, "İşte düşman yenildi. Daha ne bekliyoruz?" dediler. Kumandan Abdullah bin Cübeyr (r.a.), Allah'a ve Rasûlü'ne itaat etmelerini onla*ra emir ye tavsiye etti ise de, dinlemeyip gittiler. Ancak on kadar okçu kaldı. Müşrikler, okçuların azaldığını görünce, hemen saldırdılar.

Uhud Gazası Müslümanlar için bir imtihan günü oldu. Düşmanlar Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'e kadar yaklaştılar. Attıkları ok mübarek dişine isabet etti.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) yüzünün kanını silerken, "Kendilerini İmana davet eden peygamberlerinin yüzünü kana bulayan bir kavim nasıl felah bulur buyurunca Al-i imrân Sûresi'nin 128. âyet-İ nazil olmuştur. Bu âyet-i kerîme şöyle tefsir edilmiştir, (meâlen); "Ey Resulüm! sen düşmanların hareketlerinden dolayı üzülme, onların hakkında bedduada bulunma, onların haklarında hikme*tin gereği ne İse o tecelli edecektir. Bu hususta (senin için emir*den) onların hakkında takdir edilmiş olan şeylerden (bir şey yok*tur) bütün İşler, bütün meydana gelecek şeyler Allâh-ü Teala'ya âlttlr. Sen sabret, sen onları uyarmak için, onlar İle mücadele İçin gönderilmiş bir peygambersin, onların hâllerinden sen mesul değilsin. Allâh-ü Teali seni onlarla cihada memur ediyor ki on*ların bir kısmını parçalayıp atsın veya mağlûb etsin ve tevbeye muvaffak kılarak, îslflmlyetle şereflendirerek af buyursun (veya) küfür içinde öldürerek (azap etsin) onlar böyle bir âkibete lâyıktırlar, öyle küfürlerinde Israr edenler azabı hak etmişlerdir." (Al-i İmran Suresi, âyet 128) buyurdu.

Resûlüllâh Efendimiz (s.a.v.)'in dişinin kırılması ve mübarek yüzünün yaralanması Ashâb-ı Kirâm'ın son derece ağırına gitti de "Kureyş müşriklerine beddua etsen!" dediler. Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.), "Ben lânetleyici olarak gönderilmedim. Fakat, doğru yola davet edici ve rahmet olarak gönderildim. Allah'ım! Kavmime doğru yo*lu göster! Çünkü onlar bilmiyorlar!" diyerek duâ etti. (Sallalahü aleyhi ve ala âlihi's-salâtü ve's-selâm.)



MANİ
Dere boyunda dutlar
Dutlar kökünden patlar
Askerdeki yârime
Gölge olsun bulutlar
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
26 Mart 2007

26 Mart 2007

Bugün 26 Mart 2007 Hicri: 7 Rebîulevvel 1428 – Rûmî: 13 Mart 1423 - Kasım 139 (Edirne) Balkan Şehitlerini Anma Günü – Çaylak fırtınası – Kütüphane Haftası

GÜNÜN HADİSİ
Sohbet meclisleri ve toplantı yerleri 3 çeşittir: Zararsız toplantı; Karlı toplantı; Zararlı toplantı.
Hadis (Müsned).

165217247_84493c4d23_o.jpg


HZ. ABBAS BİN ABDÜLMUTTALİB (R.A.)

Hz. Abbas bin Abdülmuttâlib (r.a.) Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in amcalarından ve Ashâb-ı Kirâm'ın büyük-lerindendir. Abdülmuttalib'in en küçük oğludur. Peygam*ber Efendimiz'in doğumundan iki veya üç yıl önce Mek*ke'de doğdu. 652 (H.32) senesinde Medine-i Münevve-re'de vefat etti. Peygamber Efendimiz, annesinin vefatın*dan sonra dedesi Abdülmuttalib'in yanında kaldığı sırada, Hz. Abbas (r.a.) ile birlikte büyüdü.

Müslüman olunca, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) onu Mekke'de vazifelendirdi. Mekke'de Müslümanlar onun himayesinde rahat ettiler.

Mekke fethi hazırlıklarının tamamlandığı sırada Medine'ye hicret etmek için yola çıktı. Zülhuleyfe denilen yerde Resûlullâh'a kavuştu. Ailesini Medine'ye gönderip, Mek*ke'nin fethinde Peygamber Efendimiz'in yanında bulundu. Peygamber Efendimiz ona; "Ey Abbâs! Ben peygam*berlerin sonuncusu olduğum gibi sen de muhacirlerin sonuncususun." buyurdu.

Hz. Abbas, Peygamber Efendimiz vefat edinceye kadar yanından ayrılmadı. Peygamber Efendimiz vefat edince, Hz. Ali yıkadı, Hz. Abbas ve oğulları su döktüler.

Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer ve Hz. Osman, halifelik zamanlarında Hz. Abbas'a büyük hürmet gösterdiler.

Hz. Ömer (r.a.), Mescid-i Nebevi'yi genişletmek isteyince, Hz. Abbas genişletme sahasında olan evini ve yerini hediye etti. Hz. Ömer'in halifeliği zamanında Medine'de kuraklık olunca, Hz. Ömer (r.a.); "Yâ Rabbi! Rasûlullâh'ın amcası hürmetine sana yalvarıyor ve onun hürmetine senden mağfiret ve ihsan diliyoruz." diye Hz. Abbas bin Abdül-muttalib'i vesîle ederek duâ etti. Halifenin isteği üzere o da duâ etti ve daha duası bitmeden yağmur yağdı.

Hz. Abbas (r.a.), çok zengin ve cömert olup, ikram ve ihsanları boldu. Köleleri satın alıp hürriyetine kavuştur, yakın akrabayı ziyaret etmeye dikkat eder, muhtaç olanlara yardımda bulunurdu.

Medine-i Münevvere'de vefat etti. Cenaze namazını Hz. Osman kıldırdı. Cennetü'l-Bakî' Kabristanı'na defnedildi.



MANİ
İncilerim diziyle
Kimler görmüş gözüyle
Ben yârimden ayrılmam
İki düşman sözüyle
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
27 Mart 2007

27 Mart 2007

Bugün 27 Mart 2007 Hicri: 8 Rebîulevvel 1428 – Rûmî: 14 Mart 1423 - Kasım 140 Ahmet Cevdet Paşa’nın doğumu (1822) – Gediz Zelzelesi (1970- 1087 ölü)

GÜNÜN HADİSİ

Allah Resulüne: Ya Resulallah! Bana insanların kötülükte en ileri olanlarını söyler misin? diye sordum. Allah Resulü: İyileri sor bana! Kötüleri sorma, dedi. Daha sonra da soruma şu cevabı verdi: İnsanların en kötüleri, ilmini kötüye kullanan alimler (üzerine düşen uyarı görevini yapmıyan aydınlar)dır.
Hadis

358585470_7f2a300378_b.jpg


MECELLE VE HEYETİ

"Mecelle-i Ahkâm-ı Âdliyye", Osmanlı Devleti'nde, Tanzimat'tan sonra Hanefî mezhebi esas alınarak hazırlanan 1926 senesine kadar yürürlükte kalan medeni kânundur. Bosna, Arnavutluk, İsrail, Lübnan, Ürdün, Irak, Suriye, Kıbrıs gibi ül*kelerde kısmen de olsa 1970'li yıllara kadar yürürlükte kal*mıştır. Mukaddime ile on altı kitap ve 1851 maddeden müte*şekkildir. Ahmed Cevdet Paşa, Mecelle hakkında:

"Avrupa kıtasında en evvel tedvin olunan kanunnâme, Roma Kânunnâmesi'dir ki, Kostantiniye (İstanbul) şehrinde İlmî bir cemiyet tarafından tertip ve tedvin olun*muştur. Avrupa kanunnâmelerinin esasıdır ve her tarafta meşhur ve muteberdir. Fakat Mecelle-i Ahkâm-ı Adliye'-ye benzemez. Aralarında pek çok fark vardır. Çünkü o, beş altı kânun bilen zât tarafından yapılmıştı, bu ise beş altı fakih (İslâm hukukunu bilen), zât tarafından, Allah-ü Teâlâ'nın koymuş olduğu yüce İslâm dîninden alınmış*tır." demiştir. Mecelle, 1868-1876 tarihleri arasında Cevdet Paşa'nın riyaseti altında aşağıdaki heyet tarafından hazırlan*mıştır. Mecelle heyetinin azaları:

1- Lofçalı Cevdet Paşa: Birçok âlimden aldığı icazetten sonra valilik ve adliye nazırlığı yapmıştır. 2- Bursalı Büyük Filibeli Seyyid Halil Efendi (1790-1881): Cemâlüddîn-i Ef-gânî'nin sapıklığına reddiye olarak yazdığı Süyûfu'l Kavâtı isimli eseri de vardır. 3- Harputlu Seyfüddin İsmail Efendi. (V.1883) 4- Şirvanlızâde Ahmed Hulusi Efendi: Amasya'da vefat etmiştir. (V.1888) 5- Kastamonulu Ahmed Hilaf i Efendi: Fâtih Camii bahçesine defnedilmiştir. (V.1887) 6- Bağ*datlı Muhammed Emîn Efendi..7- Şamlı Alâüddin Efendi: İbn-i Âbidîn'in (r.h.) oğludur. 8- Ömer Hulusi Efendi: Cevdet Paşa'nın bir aralık valiliğe tayini üzerine Mecelle meclisi riyasetinde de bulunmuştur. 9- Amasyalı Kara Halil Efendi: Bilâhare şeyhülislâm olmuştur. Fâtih Camii şerîfi bahçesine defnedilmiştir. (V.1880) 10- İsâ Ruhî Efendi. (V.1880) 11-Yûnus Vehbî Efendi: Nüvvab mektebi müdürlüğü yapmış*tır. Fâtih'te medfundur. (V.1904) 12- Abdullatif Şükrü Efen*di. 13- Ahmet Hâlid Efendi: Şeyhülislâm Cemâlüddin Efen-di'nin babasıdır. (V.1880) 14- Ömer Hilâfi Efendi. 15- Kırım*lı Abdüssettâr Efendi; Mecelle'nin kavâid-i külliyesini muh*tasarca şerh etmiştir. (V.1887)



MANİ
Benim saçlarım uzun
Uzun diye örmezler
Beni sana Sevdiğim
Hısım diye vermezler
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
28 Mart 2007

28 Mart 2007

Bugün 28 Mart 2007 Hicri: 9 Rebîulevvel 1428 – Rûmî: 15 Mart 1423 - Kasım 141 İstanbul’da ilk trafik kazası, 1 kişi yaralandı (1910)

GÜNÜN HADİSİ
Hizmetçisi (veya işçisi) ile yemek yemek, tevazudandır.
Hadis (Deylemi).

277221852_476e8916f0_b.jpg


FARZ NAMAZLARIN SONUNDA TESBÎH VE DUÂ

Beş vakit namazdan sonra üç defa istiğfar edip Âyetül kürsî, İhlâs, Kul eûzü bl rabbi'l-felâk ve Kul eûzü bi rabbinnâs sûrelerini okuduktan sonra otuz üç defa "Sübhânallah", otuz üç defa "Elhamdülillah", otuz üç defa da "Allâh-ü ekber" demek ve yüzüncü olarak "Lâ-ilâhe illallahü vahdehu lâ şerikeleh, lehül mülkü ve lehü'l-hamdü yuhyî ve yümîtü vehüve hayyu'l-lâ ye-mûtü biyedihi'l-hayr ve hüve alâ külli şey'in kadîr" deyip duâ etmek, duanın sonunda "Sübhâne rabblke rabbi'l-ızzetl amma yesıfûn ve selâmün ale'l-mür-selîn ve'l-hamdülillâhi rabbil âlemîn" deyip elleriyle yüzüne ve vücuduna meshetmek müstehaptır. Bunları yapanların günahlarının affolunup cennete girmesine vesîle olacağını beyan eden hadîs-i şerîfler vardır. Yu*karıda bahsedilen adetleri bilerek fazlalaştırmak edebe muhalif olduğundan mekruhtur.

Hadîs-i şerîfte "Ashabın muhacir (Mekke'den hicret eden) fakirleri Resûlallâh (sav.) Efendimiz'e gelip (Yâ Resûlullâh) mal ve mülk sahipleri en yüksek dereceleri ve daimî nimetleri alıp gittiler (nail oldular). Halbuki onlar bizim kıldığımız gibi namaz kılıyorlar, bizim tuttuğumuz gibi oruç tutuyorlar. Hem de onla*rın artık malları var, onunla (bizden fazla olarak) hac*cediyorlar, umre yapıyorlar, cihâd yapıyorlar, tasad-duk ediyorlar (zekât ve sadaka veriyorlar)." dediler.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) "Ben size bir şey haber vereyim ki; siz onu yaptığınız takdirde bu hu*susta sizi geçenlere yetişebilesiniz, hem de sizden sonraya kalanlardan hiçbir kimse size yetişemesin ve içlerinde bulunduğunuz cemâat içinde en hayırlı siz olasınız. Ancak -onların içinde size tavsiye ettiğim amelin- mislini, aynen yapan müstesna: Her farz na*mazdan sonra otuz Üçer kere Sübhânallah, Elham*dülillah, Allâh-ü ekber dersiniz." buyurmuşlardır.



MANİ
İn dereye dereye
İnemeyen atlasın
Yârimle ikimizi
Çekemeyen çatlasın
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
29 Mart 2007

29 Mart 2007

Bugün 29 Mart 2007 Hicri: 10 Rebîulevvel 1428 – Rûmî: 16 Mart 1423 - Kasım 142 Yarın akşam mübarek VELADET KANDİLİ – Çaylaklar’ın gelme zamanı – Ağaçların yeşermesi- Haşerat’ın canlanması

GÜNÜN HADİSİ

Siz kadınların evinizde ev işlerini yaparken çektiğiniz sıkıntı, inşaallah(cephede)Allah yolunda savaşanların sevabına denk sayılır.
Hadis-i Şerif (Ebu Ya’la).
Fuhuş yeryüzünde yaygınlaşınca yer sarsıntıları (depremler) olur. İdareciler halka zulüm ve haksızlık yaptıklarında yağmurlar kesilir (Kuraklık ve kıtlık başlar). İslam toplumunda yaşayan gayr-i müslimlere verilren sözler (taahhütler) yerine getirilmediğinde de düşman, müslümanlara galip gelir.
Hadis-i Şerif (Deylemi)

275086140_c67615dcaf_o.jpg


VELÂDET KANDİLİ

Yarın akşam, Peygamberimiz Hazret-i Muhammed

Mustafâ'nın (s.a.v.) âlemleri şereflendirdiği, mübarek Velâdet Kandili'dir.

Resûlüllâh Efendimiz (s.a.v.), Rebîulevvel ayının 12'nci gecesinde dünyâyı teşrîf etmişlerdir. Bu îtibârla bu ayın 12'nci gecesi hicrî senenin ilk kandilidir. Yarın akşam, Peygamberimiz (s.a.v.)'in dünyâyı teşriflerinin ka*merî 1480. (şemsî yılla 1436.) yılını idrâk edeceğiz.

Bu ay içerisinde mümkün olduğu kadar salât ü selâm getirmeli, Salât-ı Nâriye, Salât-ı Münciye veya Fethiye okumaya çalışmalıdır. Bu gecenin manevî zenginliğinden istifâde etmek için bir teşbih namazı kılmalı, bir de Hatm-i Enbiyâ yapmalıdır.

Teşbih namazına şu şekilde niyet edilir:

"Yâ Rabbi, niyet eyledim rızâ-i şerîfin için tesbîh namazına. Yâ Rabbi, bu gece teşrifleriyle âlemleri nura gark ettiğin Habîbin, başımızın tacı Resûl-i Zîşân Efendimiz'in hürmetine ve bu gecedeki esrarın hürmetine, ben âciz kulunu da afv-ı ilâhine, feyz-i ilâhîne mazhar eyle, Allâh-ü Ekber."(Duâ ve İbâdetler)


ALTI ŞEYE SÖZ VEREN CENNETE GİRER
Resûlüllâh Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır: "Altı hasleti, güzel ahlâkı işlemeye devam ederseniz sizin cennete girmenize kefil olurum:

1- Konuştuğunuz zaman sâdık olun, doğru söyleyin,
2- Va'd ettiğiniz zaman va'dinizi yerine getirin,
3- Emânet olunduğu zaman emânete riayet ediniz,
4- Namusunuzu muhafaza edin,
5- Gözlerinizi harama kapatın,
6- Ellerinizi haramdan çekin."

BEYİT:

Basmasa mübarek kademin rû-yı zemîne

Pâk etmez idi kimseyi hâk ile teyemmüm. (Lâ Edrî)


MANİ

Suya giderim suya
Yârim arkamda mısın?
Ciddi olarak sevdim
Bilmem farkında mısın?
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
30 Mart 2007

30 Mart 2007

Bugün 30 Mart 2007 Hicri: 11 Rebîulevvel 1428 – Rûmî: 17 Mart 1423 - Kasım 143 Bu akşam mübarek VELADET KANDİLİ – F.S.M. Han’ın doğumu (1432)

GÜNÜN HADİSİ
Allah İslam Dini için kolaylıktan hoşlanmış; güçlüğü ise çirkin görmüştür.
Hadis (Taberani).

125345502_a1a0eee3fb_o.jpg


PEYGAMBER EFENDİMİZ (S.A.V.)'İ ZİYARETİN EHEMMİYETİ

Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in kabr-i şerîfini ziyaret; büyük sevap ve en güzel amellerden olup İslâm âlimlerine göre müstehaptır. Peygamberimizin kabr-i şerîfini ziyaret Hanefî mezhebine göre mâli durumu müsait olanlar için vacibe yakın dîni bir vazifedir.

Bâzı Mâlikî imamlarına göre Resûlullâh'ın (s.a.v.) Ravza-i Mutahhara'sını ziyaret vaciptir.

İki cihan serveri Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in mübarek kabrini ziyaretin ehemmiyetine dâir pek çok hadîs-i şerîf mevcuttur:

"Kabrimi ziyaret edene şefaatim vaciptir."

"Kim ki sevap kastederek Medine'de beni ziyaret

ederse, o benim komşum olur, kıyamet günü ona

şefaat ederim."

"Vefatımdan sonra beni ziyaret eden, hayatımda beni ziyaret etmiş gibi olur."

"Beytullâh'a hacca gidip de beni ziyaret etmeyen kimse bana cefâ (saygısızlık) etmiş olur."

Bilâl-i Habeşî Hazretleri (r.a.) sırf Resûl-i Zîşân'ın (s.a.v.) kabr-i şerîfini ziyaret maksat ve niyetiyle tâ Şam'dan Medine-i Münevvere'ye sefer etmiştir.

Ömer İbn-i Abdülazîz (rh.) de Şam'dan husûsî olarak Medine-i Münevvere'ye adam gönderir ve "Resûlüllah aleyhisselama selâmımı arz eyle!" diye tenbih ederdi.



MEVLİD-İ ŞERÎFDEN

Bu gice ol gicedir kim ol şerîf

Nûr ile âlemleri eyler latîf

Bu gice dünyâyı ol cennet kılar

Bu gice eşyaya Hak rahmet kılar

Bu gice şâdân olur erbâb-ı dil

Bu giceye can verir ashâb-ı dil

Rahmeten li'l-âlemîndir Mustafâ

Hem şefî'ul-müznibîndir Mustafa. (Süleyman Çelebi)



MANİ
Kuyu dibinde kuyu
Uyu efendim uyu
Bana sarhoş diyorlar
İçtiğim üzüm suyu
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
2 Nisan 2007

2 Nisan 2007

Bugün 2 Nisan 2007 Hicri: 14 Rebîulevvel 1428 – Rûmî: 20 Mart 1423 - Kasım 146 Ahmet Vefik Paşa’nın ölümü (1891) –Van ve Muradiye’nin kurtuluşu (1918)

GÜNÜN HADİSİ
Ölümü çok zikredin. Zenginlik anında ölümü hatırlarsanız, bu (zenginliğin vereceği azgınlık ve şımarıklığı) yıkar. Fakirlik anında hatırlarsanız, bu, (halinizden şikayeti önler) elinizdekine kanaat etmenize sebep olur.
Hadis (İbn-i Ebi’d-Dünya)

181137069_e9bfc5b074_b.jpg


ARKADAŞLIĞA DÂİR

Hz. Ebû Zerr (r.a.) buyurdular: "Yalnızlık, kötü arkadaştan; iyi arkadaş da yalnızlıktan iyidir."

İmâm-ı Gazâlî Hazretleri arkadaşı üçe ayırır: Gıda gibi arkadaş, her zaman lâzımdır. İlaç gibi arkadaş, ihtiyaç halinde lâzımdır. Hastalık gibi arkadaş, hiçbir zaman lâzım değildir." Câfer-i Sâdık (k.s.) Hazretleri: Beş kişiyle arkadaşlık etme buyuruyor:

1. Yalancıyla; çünkü dâima aldanabilirsin. Uzağı sana
yakınlaştırır, yakını da senden uzaklaştırır.

2. Cimriyle; zira muhtaç olduğun bir anda yardımını
senden esirger.

3. Ahmakla; zira sana menfaat vereyim derken zarar
verir.

4. Korkakla; zira o seni ele verir. Tehlike anında kaçar
ve seni yalnız bırakır.

5. Fâsıkla (açıkça günah işlemekten çekinmeyen); zira o
da seni bir lokma ekmeğe veya daha azına feda edebilir...



ONUN YAPTIĞINDA HİKMET VARDIR

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) âzâdlı kölesi Zeyd bin Harise (r.a.) ve onun oğlu Hz. Üsame'yi çok severdi.

Hz. Ömer bir ganimet mah dağıtıyordu. Oğlu Hz. Abdullah'a üç hisse verirse Hz. Üsame'ye dört hisse veriyor*du. Hz. Abdullah bunun sebebini öğrenmek istedi:

- Ben Üsâme'nin katılıp da benim katılmadığım tek ga*
za hatırlamıyorum. Niçin ona benden fazla veriyorsun?
Hz. Ömer şöyle buyurdu:

- Resûlullâh (s.av), onun babasını senin baban*
dan, Üsame'yi de senden çok sever ve kollardı. Onun
her işinde muhakkak bir hikmet vardır. Ben onun sev*
diğini kendi sevdiğime tercih ederim.

BEYİT:

Âmân lafzı senin ism-i şerîfinle müsâvîdir,

Anınçün âşıkın zarı amândır Yâ Resûlallâh. (Yaman Dede) (Arapça "Aman" kelimesinin harflerinin ebced hesabıyla top*lamı, "Muhammed" ism-i şerîfinin harflerinin toplamına denktir.




MANİ
Masa üstünde koku
Açta mektubu oku
Seni sevdim seveli
Gelmez gözüme uyku
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
3 Nisan 2007

3 Nisan 2007

Bugün 3 Nisan 2007 Hicri: 15 Rebîulevvel 1428 – Rûmî: 21 Mart 1423 - Kasım 147 Bereketli yağmurlar – Çiçeklerin açma ve bülbüllerin ötme zamanı – Özalp ve Saray’ın kurtuluşu (1918)

GÜNÜN HADİSİ

Kim Allah ile kendisinin arasını düzeltir, güzel yaparsa; Allah ta onun, insanlarla arasını düzeltir, güzel yapar.Kim iç dünyasını (kalbini, niyetini) düzeltirse, Allah da onun dışını (davranışlarını) düzeltir
Hadis-i Şerif (Hakim).

365746568_a928168aff_b.jpg



CENNETE NASIL AĞAÇ DİKİLİR?

Abdullah bin Mes'ud (r.a.)'dan: Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdu ki: "Mi'rac gecesinde Hz. İbrahim'i (a.s.) gördüm." Bana şöyle dedi:

"Yâ Muhammedi Ümmetine benden selâm söyle Ve onlara bildir ki; cennete fidan dikmeyi çoğaltsınlar! Çünkü, cennetin toprağı güzel, suyu tatlı, arzı geniş ve düzlüktür!" dedi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) "Cennete dikilecek fidan nedir?" diye sordu.

Hz. İbrahim aleyhisselam;

"Cennete dikilecek fidan; "Sübhânallâhi ve'l-hamdü lillâhi ve lâ ilahe illallâhu vallâhu ekber, velâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh'tır!" dedi.



SÜT

Kur'ân-ı Kerîm'de, Nahl Sûresi'nin 66. âyet-i kerîmesinde "Her halde size sağmal hayvanlarda da bir ibret vardır. Size onun karınlarındakinden ters ile kan ara*sından hâlis bir süt içiriyoruz ki içenlerin boğazından kayar gider." buyurulmaktadır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) "Allahü Teâlâ (ölüm ve ihtiyarlık dışında) şifâ*sını vermediği hiçbir hastalık yaratmamıştır. Size inek sütünü tavsiye ederim. Zîrâ o her çeşit ottan ot*lamaktadır. Sütte şifâ vardır." buyurmuştur.

Süt; bal ile karıştırılıp içilirse kan yapar, içerideki yaraları temizler, nefes darlığı ve akciğer hastalıklarına, yorgunluk ve hâlsizliklere iyi gelir. Süt içtikten sonra, su ile gargara yapılmalıdır. Peygamberimiz süt içtikten sonra, su isteyip ağzını yıkadı ve "Muhakkak süt yağlıdır." buyurdu.

Süt, her yaşta içilmesi gereken mühim bir gıda maddesidir. Bilhassa çocukların sağlıklı büyümesini sağlar ve zekâyı geliştirir. Süt; su, yağ, protein, karbonhidrat, madenler ve vitaminlerden teşekkül etmiştir. İnsanlar ihtiyaç duydukları gıdaları çeşitli yiyeceklerden temin edebilir. Fakat süt, bu besin maddelerini, vücudumuzun ihtiyaçlarına en uygun bir şekilde içinde toplayan bir gıdadır. Sütte A, B2, C ve D vitaminleri vardır.



MANİ
Dere boyunda keklik
Kızlar giyer eteklik
Kızlarda iş var ama
Erkeklerde eşeklik
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
4 Nisan 2007

4 Nisan 2007

Bugün 4 Nisan 2007 Hicri: 16 Rebîulevvel 1428 – Rûmî: 22 Mart 1423 - Kasım 148 NATO Kuruldu (1949) – Dumlupınar Denizaltısı’nın batışı (1953)

GÜNÜN HADİSİ

Bütün işler; hayır olanı da, şer olanı da Allah’tandır.
Hadis (Taberani).

363883864_5e78e82179_o.jpg


HAZRET-İ LOKMAN (A.S.)
Kendisine Allâh-ü Teâlâ tarafından hikmet ihsan olunduğu ve evlâdına pek hikmetli nasîhatlerde bulunduğu, Kur'ân-ı Kerîm'de zikredilmektedir. Babasının ismi “Bâûra"dır. Bâûra Hz. Eyüp (a.s.)'m kız kardeşinin veya teyzesinin torunudur. Hz. Lokman (a.s.) bin sene yaşa*mış, Hz. Dâvûd (a.s.)'ın zamanına yetişip, ondan ilim al*mıştır. Hz. Dâvud (a.s.)'ın peygamberliğinden evvel in*sanlara fetva verirdi.

Oğluna nasîhâtleri:

• Ey oğlum) Allah'a ortak koşma, şüphe yok ki şirk
elbette pek büyük bir zulümdür.
• Yavrum! Haberin olsun ki yaptığın bir hardal tanesi
kadar olsa da bir kaya içinde veya göklerde veya yerin
dibinde gizlense Allah onu getirir, mizanına kor. Çünkü
Allah, Latiftir, Habîr'dir.
• Oğulcağızıml Namazı devamlı kıl ve başına gelene de
sabret. Emr-i bi'l-ma'rûf ve nehy-i ani'l-munker yap (Diğerlerini kemâle erdirmek, cemiyeti istikâmetle götürmek
için. Emr-i bi'l-marûf ve nehy-i ani'l-münker yapmak kolay
değildir. O yüzden başına birtakım musibetler gelebilir ve
onlara sabretmek lâzımdır). Çünkü bu işlerin her birisi
azmolunacak büyük işlerdendir.
• Ve insanlara böbürlenip kibirlenme. Çünkü Allah
gururlananın, övünenin hiçbirini sevmez.
• Ve yürüyüşünde mu'tedil ol ve sesinden de biraz in*dir (söylerken bağırma). Çünkü seslerin en çirkini elbette
ki eşeklerin sesidir.
• Ey oğlum! Tevbeni geciktirme, çünkü ölüm ansızın
geliverir.
• Allah'tan kork, kalbin günahkâr olduğu hâlde -sana
değer versinler diye- kendini insanlara muttakî (Allah'tan
korkan) gösterme.
• Oğulcağızıml Ben susmamdan dolayı asla pişmanlık
duymadım. Çünkü söz gümüşten olsa bile susmak altındır.
• Âlimlerin meclislerine devam et, hikmet sahibi kimse*
lerin sözlerini dinle. Çünkü Allâh-ü Teâlâ, yeri yağmur sularıyla dirilttiği gibi ölü kalpleri de hikmet nuru ile diriltir.



MANİ
Karayılan olayım
Yollarda dolanayım
Gösterin görümcemi
Abisini sorayım
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
5 Nisan 2007

5 Nisan 2007

Bugün 5 Nisan 2007 Hicri: 17 Rebîulevvel 1428 – Rûmî: 23 Mart 1423 – Kasım 149 Fatih Sultan Mehmed’in donanması İstanbul sularına girdi (1453) – Gazi Osman Paşa’nın vefatı (1900) – Avukatlar Günü

GÜNÜN HADİSİ
Biriniz bir müslüman kardeşinde bir dert gördüğünde, kendisini o derde uğratmadığı için Allah’a şükretsin. Fakat bu şükrünü, açıktan yapıp ta dertli kimseye duyurmasın.
Hadis (İbn-i Neccar).

abdulhamid.jpg



PLEVNE MÜDÂFAASI

Tahta yeni geçmiş olan Sultan İkinci Abdülhamid Han'ın istememesine rağmen, Mithat Paşa'nın diretmesiyle Ruslarla harbe girildi. 1877 (Rûmî 1293)'de başlayan bu Osmanlı-Rus (Doksan Uç) harbinin en kanlı muharebeleri Plevne önlerinde cereyan etmiştir. Ruslar, Rumeli cephesinde Tuna ve Balkan sınırlarını geçince Osman Paşa, Plevne müdâfaası için vazifelendirildi. Şehre gelişinden üç gün sonra Ruslar şiddetli bir saldırı düzenlediler. Fakat Osmanlı asker*lerinin şiddetli ateşi karşısında üç bin kayıpla geri çekilmek zorunda kaldılar. Rusların, on gün sonraki ikinci taarruzu, Rus topçusunun sayıca üstün olmasına rağmen, Osmanlı toplarının uzun menzilli olması sebebiyle akâmete uğradı. Ruslara yedi bin civarında zayiat verdirilmişti. Çar İkinci Aleksandr'ın; 'Hıristiyanlık mahvoluyor!' feryâdıyla Ruslara iltihâk eden Romenlerle birlikte yüz bin Kişilik bir kuvvet üçüncü kez Plevne önlerine geldi. Osmanlı ordusunun mev*cudu da kırk bine ulaşmıştı.

Rus topçusu kesif bir ateşe başladı. Osman Paşa'nın savunma nizamı mükemmeldi. Topları seyyar hale getirerek daha tesirli bir ateş sistemi kurmuştu. Piyadeler de yine onun icadı olan gömülü toprak siperlerde mevzilenmişlerdi. İmkânları sınırlı olduğu halde, Plevneyi vermemekte karar*lı olan Osman Paşa ve askerlerinin Ruslara verdirdiği zâyiât yirmi iki bin civarında idi. Osmanlı şehîd ve yaralıları ise takriben iki bindi. Bu başarı üzerine Abdülhamîd Han, Osman Paşayı "gazî" unvanıyla taltif etti.

Rus Genelkurmayı, Gazi Osman Paşa'yı savaş meydanında mağlup edemeyeceğini anlayınca, daha tesirli bir tedbir almaya karar verdi: Plevne abluka altına alınarak Os*manlılar teslime zorlanacaktı. Şehir kuşatıldı. Çember iyice daralmış, artık yardım alma ihtimâli kalmamıştı. 22 Kasım 1877 günü erzakı tamamıyla tükenen Gazi Osman Paşa, ani bir huruç hareketiyle şehirden çıkmaya karar verdi, iki Rus hattını yaran Osman Paşa, üçüncü hattı yarmaya ça*lışırken yaralandı. Osmanlı ordusu dağılmaya başlamıştı. Daha fazla zayiat verilmesini istemeyen Osman Paşa tes*lim oldu.

Gazi Osman Paşa, Rus generali Ganetski tarafından ziyaret ve başarılı savunması sebebiyle tebrik edildi. Esaret işareti olarak alınan kılıcı da iade edilmişti. Rus kumandanları kendisine çok alâka gösterdiler, takdir ve hayranlık*larını dile getirdiler.



MANİ
Bostanlarda fasulye
Anam gitti gezmeye
Ben anamdan örendim
İnce boncuk çizmeye
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
9 Nisan 2007

9 Nisan 2007

Bugün 9 Nisan 2007 Hicri: 21 Rebîulevvel 1428 – Rûmî: 27 Mart 1423 – Kasım 153 Mora Zaferi (1770) – Mimar Sinan’ın vefatı (1588) – Türk Mimarlar günü

GÜNÜN HADİSİ
Kıyamete yakın müslümanlar içinde en az bulunacak şey; helal para ile kendisine güvenilecek arkadaştır.
Hadis-i Şerif (İbn-i Adiyy).

346242910_66311a3533_b.jpg



İKİ AYDA İNŞAALLAH TAMAM OLUR
Süleymâniye Câmii'nin inşaatı sırasında Mimar Sinan, bir taraftan başka binalar da yapıyor, bilhassa Ferhat Paşa Sarayı'nı bitirmeye çalışıyordu. Bu sırada Kânûnî Edirne'de idi. Mimar'ı çekemeyenler cami inşaatının uzun sür*mesini bahane ederek Kanûni'ye Koca Sinan'ın ihmâlin*den bahsetmişlerdi. "Bu kadar büyük kubbenin durması imkânsızdır" diyenler de vardı. Mimar Sinan, bir gün mer*merci ustaları ile görüşürken Sultan Süleyman ansızın çıkageldi. "Niçin benim câmiimle mukayyet olmayıp mü*him olmayan nesnelerle vakit geçirirsin? Bu bina ne zamanda tamam olur, tez haber ver." dedi.

Cihan Hâkânı'nın bu ağır hitabı karşısında şaşıran ve dili tutulan Koca Sinan, ancak "Saadetlü pâdişâhımın devletince iki ayda inşaAllâh-ü Teâlâ tamam olur." diyebildi. "İki ay" sözüne pâdişâh kadar maiyeti de şaşırmıştı. Cihan Hâkânı, "Ağalar, Mimarbaşı ne dedi, şâhid olun" buyurdu.

Bunun üzerine Sinan Ağa, bütün şehirde ne kadar işe yarar sanatkâr ve usta varsa, topladı. Yalnız gündüzleri değil geceleri de çalışıyorlardı. Bir hafta sonra padişah tekrar teşrif etti. "Mimarbaşı, tözünde kararlı mısın?" dedi. Mimar Sinan "Allah'ın yardımı ile o günden iki ay olunca taadetlü pâdişâhımın himmeti ile câmi-i şerifi tamamlarım." dedi.

Nihayet iki ay sonunda Allah'ın yardımı ve pâdişâhın himmeti İle Süleymâniye Câmii'nin inşaatı tamamlanmıştı. Cihan Hâkânı teşrif buyurdular. Mimar Sinan, camiin anahtarlarını pâdişâha teslim etti. Padişah, odabaşı tarafına dö*nüp "Caminin kapısını açmaya en lâyık olan zât kim*dir?" diye sordu. Odabaşı "Pâdişâhım, mimar ağa kulu*nuz bir pîr-i azîzdir, camii açmaya herkesten fazla o lâyıktır." cevâbını verdi. Bunun üzerine Sultan Süleyman Hân, Mimar Sinan'a dönüp "Bu binâ eylediğin Allah evi*ni sıdk u safa ve duâ ile yine senin açman evlâdır." dedi ve duâ ederek anahtarı can ü gönülden mimara verdi. Mimar Sinan "Yâ Fettâh" deyip kapıyı açtı. Sultan tarif edi*lemez iltifat ve ihsanlarına nail oldu.


MANİ
Duvarda makas asulu
Elbiseler kesülü
Bana mani sorarsan
Kirli çuval basulu
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
10 Nisan 2007

10 Nisan 2007

Bugün 10 Nisan 2007 Hicri: 22 Rebîulevvel 1428 – Rûmî: 28 Mart 1423 – Kasım 154 Emniyet Teşkilat’nın kuruluşu (1845) – Şair Nabi’nin vefatı (1712) – Fırtına

GÜNÜN HADİSİ

Erkek kadın her mü’minin, cennette bir vekili (temsilcisi) vardır. Kur’an okuduğu zaman, o vekil ona orada köşkler yapar. Tesbih çektiği zaman ağaçlar diker. Bunlardan vazgeçtiğinde de, hiçbir şey yapmaz.
Hadis (Ramuz).

219763199_71e993d576_b.jpg



HZ. EBÛ BEKRİN (R.A.) İSLÂM ORDUSUNA NASİHATLERİ
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) vefatından evvel, Üsâme bin Zeyd'i (r.a.) orduya kumandan tâyin ederek Şam taraflarına sefer yapmasını emretmişti.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) vefat edince Hz. Ebû Bekr (r.a.), ordunun Cürufta toplanmasını istedi. Ordu topla*nınca, Üsâme bin Zeyd (r.a.) "İnsanların ileri gelenleri ve söz sahipleri benimle beraber bulunuyor. Resûlullâh'ın (s.a.v.) halîfesi, haremi ve müslümanların, müşriklerin hücumuna uğramasından endişeleniyorum" diyerek, Hz. Ömer'i Hz. Ebû Bekr'e gönderdi. Ensar da Hz. Ebû Bekir'den (r.a.), Üsâme'den (r.a.) daha yaşlı birisini ku*mandan tâyin etmesini istediklerini haber gönderdiler.

Hz. Ömer (r.a.), Üsâme'nin (r.a.) dediklerini Hz. Ebû Bekir'e (r.a.) bildirince; "Allah'a yemin ederim ki, aslanlar beni parçalayacak olsalar da yine Resûlullâh'ın (s.a.v.) emrini yerine getiririm. Yeryüzünde benden başka hiçbir kimse kalmayacak olsa bile onun verdi*ği emri mutlaka uygularım!" dedi.

Hz. Ömer (r.a.) "Ensâr, Üsâme'den daha yaşlı birini İstiyor." deyince, Hz. Ebû Bekir (r.a.) kalkıp Hz. Ömer'in (r.a.) sakalını tuttu ve "Ey Hattâb'ın oğlu, onu Resûlüllah (sav.) kumandan tâyin etmiş bulunuyor. Şimdi sen kalkıp onu almamı istersin hal" demiştir.

Hz. Ebû Bekir (r.a.) orduya şöyle nasîhat ettiler:

1- Hainlik etmeyiniz.

2- Sözünüzde durmamazlık etmeyiniz.

3- Ganimetten çalmayınız.

4- ölenlerin ağız, burun, kulak gibi uzuvlarını kesmeyiniz.

5- Çocukları, yaşlıları ve kadınları öldürmeyiniz.

6- Hurma ve meyve veren hiçbir ağacı kesip yakmayınız.

7- Yemek için müstesna koyun, sığır, deve kesmeyiniz.

8- Manastırlara çekilmiş, dünyadan el-etek çekmiş bir*
takım kimseleri adadıkları şeylerle baş başa bırakınız.



MANİ
Hey hızara hızara
Dalda elma gızara
Beni sana vermizler
Başka yerden giz ara
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
11 Nisan 2007

11 Nisan 2007

Bugün 11 Nisan 2007 Hicri: 23 Rebîulevvel 1428 – Rûmî: 29 Mart 1423 – Kasım 155 Osmanlı Meclis-i Mebûsânı’nın dağıtılması (1920) – Yağmurlar – GAP Urfa tüneli açıldı (1995) – Şanlıurfa’nın kurtuluşu (1920)

GÜNÜN HADİSİ

İblis (şeytan), karargahını denizde kurar. Sonra insanları aldatmak için askerlerini bölük bölük onların üzerine gönderir. İblisin askerlerinin rütbece en yukarı olanı, fitnesi en fazla olanıdır. Onlardan birisi iblis’e gelir ve “şöyle şöyle yaptım” der. İblis ona, “sen hiçbir şey yapmış sayılmazsın” diye karşılık verir. Bir diğeri gelir, “Filan kimsenin karısı ile arasını açıncaya ve aile yuvasını dağıtıncaya kadar yakasını bırakmadım"”der. İblis bu askerini kendisine yaklaştırır ve “Sen ne kadar iyi bir askersin” diyerek iltifatta bulunur.
Hadis-i Şerif (Müslim).

330148918_b360d42b83_o.jpg



İLK HESAP NAMAZ

Temîm-i Dârî'den rivayet olundu ki Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurdular: "Kıyamet günü kulun kendisinden ilk hesaba çekileceği şey namazdır. Eğer onun hesabını tam verirse felaha erer ve kur*tulur. Eğer veremezse hüsrana uğrar, helak olur. Daha sonra diğer amellerden suâl olunur."



NAMAZDA KALB HUZURU

Namaz kıldığı yerde kalbini meşgul edecek bir şey görmek veya bir ses duymak namazda kalbin gafletine sebep olur. Kalb göze ve kulağa tâbîdir. Bunun çâresi, hiç ses olmayan bir yerde namaz kılmaktır.

Gafletin diğer sebebi zihin ve fikir dağınıklığıdır. Bunun tedavisi daha güçtür. Bu da iki şekilde olur:

Biri, kalbi meşgul eden bir işten doğar. Bunun çâresi, önce işi yapmak, sonra namaza durmaktır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdu ki: "Yemek hâzır olunca ve namaz vakti ise, önce yemeği yiyiniz."

Bunun gibi, eğer bir kimseye bir söz söyleyecekse, önce o sözü söylemeli, kalbi onu düşünmekten kurtarmalıdır.

Diğeri, kalbi çeşitli düşüncelerin kaplamasından meydana gelir. Bunun çâresi, kalbi -okuduğu Kur'ân-ı Kerîm ve teşbihlerin mânâsını düşünerek- meşgul eylemektir. Onların mânâsını düşünür ve bu düşünce ile gafletten kurtulur. Fakat mânâları düşünmek ile de gideremezse; bu düşünceye hangi şey sebep olduysa onu söylemeli ve ondan kurtulmalıdır.

Namazdan önce Allâh-ü Teâlâ'yı hatırlamak kalbde gâlib gelmiyorsa, namazda da kalbi hazır olmaz, gelen dü*şüncelerden namazda da olsa kurtulamaz. Allâh-ü Teâlâ'yı hatırlamaya kalbi hazırlamak için dünyâdan kendisi*ne yetecek kadarı ile iktifa edip meşguliyetini azaltmalı*dır. Farzlardan evvel kılacağı, meselâ dört rek'atlik bir namaz ile kalbi namaza hazırlamalıdır.



MANİ

Su içtim kana kana,
Sular akar yana yana,
Yüzün bir gün görmedim,
Bilmem gidem ne yana.
 
Üst Alt