Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Takvim de Bugün

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
7 Kasım 2006

7 Kasım 2006

Bugün 7 Kasım 2006 Şevval:16 T.Evvel:25 Hızır:186 Şair Baki’nin Vefatı (1600) 1982 Anayasası’nın Kabulü

56238697_06178aa8f5_b.jpg


SEMUD KAVMİ'NİN HELAKİ VE İBRETLER
Allah'ın dinine karşı gelmelerinden ve azgınlıklarından dolayı Allah tarafından helak edilerek yok edilen topluluklardan biri de Semud Kavmi'dir. Kuran'da bildirildiğini göre Semud Kavmi, gücü ve zenginliği olan, birçok sanat eserine sahip bir topluluktu. Semud Kavmi'nin bu özelliklerini bildiren ayetler şöyledir:
(Allah'ın) Ad (kavminden) sonra sizi halifeler kıldığını ve size yeryüzünde (güç ve servetle) yerleştirdiğini hatırlayın. Ki onun düzlüklerinde köşkler kuruyor, dağlardan evler yontuyordunuz. Şu halde Allah'ın nimetlerini hatırlayın, yeryüzünde bozguncular olarak karışıklık çıkarmayın. (Araf, 74)
Bir başka ayette ise Semud Kavmi'nin içinde yaşadığı ortam şöyle tarif edilmektedir:
Siz burada güvenlik içinde mi bırakılacaksınız? Bahçelerin, pınarların içinde, Ekinler ve yumuşak tomurcuktu göz alıcı hurmalıklar arasında? Dağlardan ustalıkla zevkli evler yontuyorsunuz. (Şuara 146-149)
Bu yaşadığı refah ortamı içinde şımaran Semud Kavmi'ni Allah'ın azabı ve ahiret hayatı ile uyarıp korkutması için Allah, Hz. Salih'i elçisi olarak görevlendirmiştir. Hz. Salih kendi kavmi içinde tanınan biridir ve kavmi onun, kendilerini içinde bulundukları sapkınlıktan uzaklaşmaya çağırması karşısında şaşkınlığa düşmüştür. Salih Peygamber'in anlattıklarına halkın çok az bir kısmı uymuş ve çoğu ise anlattıklarını kabul etmemiştir.
Allah (c.c.) bu kavmi isyanları sebebiyle helak etmiştir.

56238696_d45b8b9ed4_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
8 Kasım 2006

8 Kasım 2006

Bugün 8 Kasım 2006 Şevval:17 T.Evvel:26 Kasım:1 Faruk Nafiz Çamlıbel’in Vefatı (1937)

56238695_17ee466ea4_b.jpg


ŞEYTAN: KİBİR VERİR
Kibir şeytanın en önemli özelliklerinden biridir. Allah'ın huzurundan da kibiri ve itaatsizliği yüzünden kovulmuştur:
Yalnız iblis hariç. O büyüklük tasladı ve kafirlerden oldu. (Allah) Dedi ki: "Ey İblis, iki elimle yarattığıma seni secde etmekten alıkoyan neydi? Büyüklendin mi, yoksa yüksekte olanlardan mı oldun?" (Sad Suresi, 74-75)
Şeytanın bu önemli hastalığı insanlar için de büyük bir tehlikedir. Çünkü şeytan bir insanı kendisine yakın kılmak için öncelikle kendi hastalığını o insana bulaştırmaya çalışır. Bu hastalığa yakalanan bir kimsenin aklı örtülür, şuuru kapanır. Bu tehlike nedeniyle Kuran'da müminler alçak gönüllü olmalı için şöyle uyarılmışlardır:
Yeryüzünde böbürlenerek yürüme; çünkü sen ne yeri yarabilirsin, ne dağlara boyca ulaşabilirsin. (İsra Suresi, 37)
Her kim olursa olsun, dünya çapında ünlü ve zengin bir işadamının veya bir dilencinin, Allah'ın rızasına uygun olarak harcamadığı her kuruşta, farkında olmadığı güçlü bir ortağı vardır. Allah inkar edenlerin mallarına şeytanı ortak kılmıştır. Bu ortaklık emri ayette şöyle geçer:
"Onlar güç yetirdiklerini sesinle sarsıntıya uğrat, atlıların ve yayalarınla onların üstüne yaygarayı kopar, mallarda ve çocuklarda onlara ortak ol ve onlara çeşitli vaadlerde bulun." Şeytan, onlara aldatmadan başka bir şey vadetmez. (İsra Suresi, 64)

56238694_402813031c_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
9 Kasım 2006

9 Kasım 2006

Bugün 9 Kasım 2006 Şevval:18 T.Evvel:27 Kasım:2 Berlin Duvarı Yıkıldı (1989)

56237745_8f30a30748_b.jpg


HACCIN ÖNEMİ
Ebu Hureyre (r.a.) Rasulüllah (s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu anlatır: "Bir kimse hacca gider, kötü söz etmez, kötülük işlemezse, anasından doğduğu gibi, günahlarından arınmış olarak döner." (Buhari Hacc-4)
Dahhak, Rasulüllah (s.a.v.)'in şöyle buyurduğun anlatır. "Hangi Müslüman olursa olsun, Allah için cihada niyet edip yola çıktığında, çarpışmadan önce hayvanı onu ezerse, zehirli bir mahluk onu sokup öldürürse, şehit olarak gider. Sonra herhangi bir müslüman hac niyeti ile yola çıktığında, oraya yetişmeden ölürse, Allah u Teala cenneti ona vacip kılar."
Ayrıca Peygamberimiz (s.a.v.) hacılar için şöyle duada bulunmuştur. "Allah'ım! Hacıları bağışla. Hacıların bağışlanması için dua edenleri de bağışla."
Peygamberimiz makbul bir hac için şöyle buyurmuştur. "Makbul haccın karşılığı Cennetten başka bir şey değildir. Umre de diğer bir Umre ile arasındaki günahları siler." (Müslim Hac, 437)
Yüce Allah'ın kullarını en çok affettiği gün olan Arefe gününde saçı başı dağılmış, toza toprağa belenmiş bir vaziyette el açıp Allah'a yalvaran kullarını Cenab-ı Hak mutlaka affeder. Önemli olan böylesine üstün bir ibadeti, gereği gibi yerine getirerek onun faziletinden yararlanmaktır. Peygamber Efendimiz;
"Hacc edenler ve umre yapanlar Allah'ın misafirleridir. Kendisine dua ederlerse dualarını kabul eder, bağışlanma dilerlerse onları bağışlar" buyurmaktadır.
Konuyla ilgili bir diğer hadis-i şerif de şöyledir:
"Hac ve umreyi art arda yapınız. Çünkü bu ikisi, körüğün demir, altın ve gümüşün pasını giderdiği gibi fakirliği ve günahları yok der."

56237746_565fe37e7f_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
10 Kasım 2006

10 Kasım 2006

Bugün 10 Kasım 2006 Şevval:19 T.Evvel:28 Kasım:3 Mustafa Kemal Atatürkün Vefatı (1938)

56237743_13e6c35b27_b.jpg


İNSAN NEDİR
Bizler müslümanız elhamdülüllah.
Müslümanların "insanı" sözü ile kastettikleri şey: Yaratıcısını tanıyan O'nun yeryüzündeki halifesi olduğunu bilen, emirlerine teslim olmuş, dünyanın geçici bir yurt olduğunun şuuruna sahip sorumlu bir varlıktır.
Ayrıca insan doğruyu, yanlıştan, faydayı, zararlıdan, iyiyi kötüden, güzeli çirkinden, adaleti zulümden ayırma kabiliyetine sahip akıllı bir varlıktır.
İnsanlar yaratıcılarını unuttuklarında, heva ve hevesatını ilah edinirler, yanlış yollara saparlar. Hatta bu yanlış için mücadele ederler. Hakkı yok etmek için uğraşırlar, adeta şeytanlaşırlar.
Allah Teala Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurmaktadır. "İnsanların ve cinlerin şeytanların bazısı bazısını aldatmak için, yaldızlı sözler söyleyip dururlar." (Enam, 112)
Rabbimiz şöyle buyurmaktadır. "Yoksa onların çoğunu hakikaten söz dinler, yahut akıllanırlar mı sanıyorsun? Onlar, (ayetlerden faydalanmama hususun da) başka değil, hayvanlar gibidirler. Belki onlar, yoksa daha sapıktırlar." (Furkan, 44)
İnsanlar yaratıcılarını bildiklerinde ve O'nun gösterdiği İslam yolundan yürüdüklerinde ise nefislerini kötülüklerden arındırırlar ve kendileri için hazırlanmış olan kurtuluş ve zafer, pek üstün izzet, şeref ve saadetlere ererler. Rabbimiz buyuruyor "Ruhunu arındıran muhakkak kurtuluş ve zafere erdi" (Şems. 9)
İnsan yeryüzündeki Allah (c.c.)'ın halifesidir.

56237742_ad993a00af_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
14 Kasım 2006

14 Kasım 2006

Bugün 14 Kasım 2006 Şevval:23 T.sani:1 Kasım:7 Alemdar Mustafa Paşa’nın Vefatı (1808)

56235850_9e2af7c06b_b.jpg


PEYGAMBERLERİN DÜŞMANLARI
Hidayet ve hak din ile gelen her elçinin, insanlardan ve cinlerden bir grup şeytan düşmanı olacağı Kur'an'da bildirilir. Cin şeytanlar saptırmak amacıyla insanların kalplerine fısıltılarda bulunurlar. Bu şeytanlardan insan olanları, peygambere ve onunla birlikte olan müminlere karşı düşmanlıklarıyla kendilerini belli ederler. Peygambere karşı mücadele ederken, kendi benzerleri ile birleşir, kimi zaman ortak faaliyetlerde bulunurlar. Bu ortaklık süresinde birbirlerin kışkırtır, süslü ve kandırıcı cümlelerle müminlere karşı birbirlerini cesaretlendirmeye çalışırlar. Kur'an'da bu işbirliği şöyle bildirilir.
Böylece her peygambere, insan ve cin şeytanlarından bir düşman kıldık. Onlardan bazısı bazısını aldatmak için yaldızlı sözler fısıldarlar. Rabbin dileseydi bunu yapmazlardı. Öyleyse onları yalan olarak düzmekte olduklarıyla baş başa bırak.
Bir de ahirete inanmayanların kalpleri ona meyletsin de ondan (bu yaldızlı ve içi çarpık sözlerden) hoşlansınlar ve yüklenmekte oldukları yüklene dursunlar. (Enbiya Suresi, 112-113)
Ayetlerde de belirtildiği gibi, eğer Allah dileseydi bu şeytanlar peygambere düşmanlık yapamaz, müminlere sıkıntı ve eziyet veremez, onlara karşı savaşamazlardı. Ancak Allah'ın isteği ve izniyle bu varlıklar, Allah'ın dostlarının imtihan edilmeleri, ahiretteki derecelerinin yükselmesi için gerekli ortamı oluştururlar. Bu sayede müminler denemeden geçirilir, kalpleri temizlenir, sabırları denenir. Allah'ın dilemesi dışında hareket edemeyen şeytan, müminler ile kafirleri birbirlerinden ayırmak için Allah'ın belirlediği bir görevlidir.

56234964_463d739715_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
15 Kasım 2006

15 Kasım 2006

Bugün 15 Kasım 2006 Şevval:24 T.sani:2 Kasım:8 K.K.T.C’nin İlanı (1983)

56234962_dfd3700d7f_b.jpg


İNKARCILARIN PEYGAMBERLERE YALANCILIK İFTİRASI
Firavun dedi ki: "Ey önde gelenler, sizin için benden başka ilah olduğunu bilmiyorum. Ey Haman, çamurun üstünde bir ateş yak da, bana yüksekçe bir kule inşaa et, belki Musa'nın ilahına çıkarım çünkü gerçekten ben onu yalancılardan (biri) sanıyorum." (Kasas Suresi, 38)
İçlerinden kendilerine bir uyarıcının gelmesine şaştılar. Kafirler dedi ki: "Bu, yalan söyleyen bir büyücüdür. İlahları bir tek ilah mı yaptı? Doğrusu bu, şaşırtıcı bir şey." (Sad Suresi, 4-5) Semud (kavmi) de uyarıları yalanladı. Dediler ki: "Bizden biri olan bir beşere mi uyacağız? Bu durumda gerçekten biz bir sapıklık (delalet) ve çılgınlık içinde kalmış oluruz. Zikr (vahy) içimizden ona mı bırakıldı? Hayır, o çok yalan söyleyen kendini beğenmiş bir şımarıktır." Onlar yarın, kimin çok yalan söyleyen, kendini beğenmiş bir şımarık olduğunu bilip öğreneceklerdir. (Kamer suresi, 28-29)
Kavminin önde gelenlerinden inkar edenler dediler ki: "Gerçekte biz seni akli bir yetersizlik içinde görüyoruz ve doğrusu biz senin yalancılarından olduğunu sanıyoruz." (Hud) Ey kavim" dedi. "Bende akıl yetersizliği yoktur; ama ben gerçekten alemlerin Rab-binden bir elçiyim" dedi. "Size Rabbimin risaletini tebliğ ediyorum. Ben sizin için güvenilir bir öğütçüyüm." (Araf, suresi, 66-68)

56234960_c67f8224cc_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
17 Kasım 2006

17 Kasım 2006

Bugün 17 Kasım 2006 Şevval:26 T.sani:4 Kasım:10 Vahdettin’in Vatandan Ayrılışı (1922)

56234957_1f14765f7b_b.jpg


İNKARCILAR KÖR OLARAK DİRİLİRLER
- Allah'a iman etmeyenler kıyamet günü kör olarak hasredilirler:
Kim de Benim zikrimden yüz çevirirse, artık onun için sıkıntılı bir geçim vardır ve Biz onu kıyamet günü kör olarak hasredeceğiz.
O da (şöyle) demiş olur: "Ben görmekte olan biriyken, beni niye kör olarak hasrettin Rabbim?"
(Allah'da Der ki: "İşte böyle, sana ayetlerimiz gelmişti, fakat sen onları unuttun, bugün de sen işte böyle unutulmaktasın. " (Taha Suresi, 124-126)
Allah, kimi hidayete erdirirse, işte o, hidayet bulmuştur, kimi saptırırsa onlar için o'nun dışında asla veliler bulamazsın. Kıyamet günü, Biz onları yüzükoyun körler, dilsizler ve sağırlar olarak hasrederiz. Onların barınma yerleri cehenmedir; ateşi sükun buldukça, çılgın alevini onlara arttırırız. (İsra Suresi, 97)
- İnkarcıların kör gözleri de korkunçluk ve iğrençliklerinin artırır bir şekildedir. Allah onların gözlerinin alacağı şekli söyle haber vermektedir.
Sur'a üfürüleceği gün, Biz suçlu-günahkarları o gün, (yüzleri kara, gözleri) gömgök (kaskatı ve kör) olarak toplayacağız. (Taha Suresi, 102)
Bu korkunç, aynı zamanda da aşağılık görünümleriyle inkarcılar ilk bakışta müminlerden ayrılırlar. Dünyadayken kibir ve gösteriş içinde, Allah'ın ayetlerine karşı savaş açan, büyüklenen bu güruhun sonlarının başlangıcı işte böyle olur.

56505036_d861bd6347_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
28 Kasım 2006

28 Kasım 2006

Bugün 28 Kasım 2006 Zilkade:7 T.sani:15 Kasım:21 Bağdat’ın Fethi (1534)

40751868_7b4bc2416c_b.jpg


MESİH (A.S.), DECCAL'I ÖLDÜRMEDEN KIYAMET KOPMAYACAKTIR:
Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Rumlar A'mâk veya Dabik'e inmeden, o gün yeryüzünün en hayırlılarından Medineli askerler karşılarına çıkmadan kıyamet kopmayacaktır. O zaman iki tarafın safları karşı karşıya geldiklerinde Rumlar, "Bizi ve bizden esir olanları baş başa bırakın ki onlarla savaşalım" derler. Müslümanlar, "Vallahi kardeşlerimizi sizin elinize bırakmayız!" derler. Rumlarla savaşırlar. Müslümanların üçte biri cepheden kaçar. Allah asla onların tevbelerini kabul etmez. Üçte biri şehit düşer. Onlar, Allah katında şehitlerin en üstünüdürler. Geri kalan üçte biri ise muzaffer olur, asla fitneye düşmezler ve Kostantiniye'yi fethederler. Onlar ganimetleri paylaşıp kılıçlarını zeytin ağacına asmışlarken, şeytan onlara yüksek sesle seslenerek, "Mesih (Deccal) arkadan ailelerinize saldırdı!" der. Onlarda geri dönerler ama bunun aslı yoktur. Şam'a geldiklerinde Deccal ortaya çıkar. Müslümanlar savaşa hazırlanıp safları düzenlemekteyken namaza durulur. Meryemoğlu İsa (a.s.) inip onlara imamlık eder. Allah'ın düşmanı (Deccal) onu gördüğünde tuzun suda eriyişi gibi erir. İsa (a.s.) onu bıraksa, tamamen yok oluncaya dek eriyip gider. Ama Allah, İsa Peygamberin eliyle onu öldürtür. Onun kanını İsa Peygamberin mızrağında onlara gösterir." (Müslim, Fiten 34)

56515605_e16e8f4008_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
29 Kasım 2006

29 Kasım 2006

Bugün 29 Kasım 2006 Zilkade:8 T.sani:16 Kasım:22 Hamamcızade İsmail Dede Efendi’nin Vefatı (1846)

56515604_dc8e9851d2_b.jpg


PEYGAMBERİMİZİN CİHAD ARZUSU
... Ebû Hüreyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre;
Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Allah, kendi yolunda cihad'a çıkan (müslüman) kimseye "benim yolumda cihad, bana iman ve peygamberlerimi tasdikten başka bir nedenle onu (evinden) çıkarmıyor" diye (büyük bir mükafat) hazırlamıştır. (Allah) "O kimseyi cennete dahil etmek veya elde ettiği sevab veya ganimete nail olarak, çıktığı evine (selâmetle) geri getirmek benim kefaletim altındadır" (diye taahhüdde bulundu). Sonra Resul-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (sözüne devamla):
"Nefsim (kudret) elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki müslümanlara güçlük çıkarmam (endişesi) olmasaydı. Allah yolunda (cihada) çıkan hiç bir seriyye (yani savaş müfrezesine katılmak)dan katiyen geri kalmazdım. Ve lakin ben bir imkan bulamıyorum ki onları (binit hayvanlarına) bindireyim. Onlar da bir imkan bulamıyorlar ki (binici olarak) beni takib edebilsinler. Ben (savaşa gittik) den sonra (savaştan) geri kalmalarına da gönülleri razı olmaz. Muhammed'in nefsi (kudret) elinde olan (Allah'a yemin ederim ki Allah yolunda savaşıp öldürmeyi, sonra (dirilerek) savaşıp katlolunmayı, sonra (tekrar dirilerek) savaşıp öldürülmeyi arzularım" buyurdu. (Sünen-i İbn-I Mace, C.7.H.No:2753)

56515603_ecffb28781_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
4 Aralık 2006

4 Aralık 2006

Bugün 4 Aralık 2006 Zilkade:12 T.sani:20 Kasım:27 Cemel Vakası (656)

56513591_27492d5379_b.jpg


KIYAMET GÜNÜ; DOSTLUK, VE YARDIMLAŞMA YOKTUR
O gün insanın başkalarıyla, hatta kendi annesi, babası, eşi ve çocuklarıyla bile ilgilenmeye ne hali ne fırsatı vardır. Mahşer gününün şiddeti ve olağanüstü korkusu herkesi kendi derdine düşürür. Allah, o diriliş gününü şöyle tarif etmektedir:
Din gününü sana bildiren şey nedir? Ve yine din gününü sana bildiren şey nedir? Hiçbir nefsin bir başka nefse herhangi bir şeye güç yetiremeyeceği gündür; o gün emir yalnızca Allah'ındır. (İnfitar Suresi, 17-19)
Fakat 'kulakları patlatırcasına olan o gürleme' geldiği zaman, kişi o gün, kendi kardeşinden kaçar; Annesinden ve babasından, eşinden ve çocuklarından. O gün, onlardan her birisinin kendine yetecek bir işi vardır. (Abese Suresi, 33-37)
Dünya hayatında kişinin en çok değer verdiği put edindiği bağlar, böylece Allah 'ın azabı karşısında paramparça olur. Artık insanlar arasındaki dünyevi yakınlıkların, soy bağlarının hiçbir anlamı kalmamıştır. Değeri olan tek şey, imandır:
Böylece Sur'a üfürüldüğü zaman artık o gün aralarında soylar (veya soybağları) yoktur ve (üstünlük unsuru olarak soyluluğu veya birbirlerine durumlarını) soruşturmazlar da. Artık kimin tartısı ağır basarsa, işte onlar, kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. Kimin tartısı hafif gelirse, işte onlar da kendi nefislerini hüsrana uğratanlar, cehennemde de ebedi olarak kalacak olanlardır." (Müminun Suresi, 101-103)

56511812_31fb29558d_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
5 Aralık 2006

5 Aralık 2006

Bugün 5 Aralık 2006 Zilkade:14 T.sani:22 Kasım:28 Nur’u Osmaniye Camii’nin İbadete Açılması (1775)

56511811_b29ea79db9_b.jpg


HAC KİMLERE FARZDIR
Hac'ın farz olması için bulunması gereken şartlar:
1- Müslüman olmak; müslüman olmayana yalnız hac değil, hiçbir ibadet farz değildir.
2- Buluğa erişmiş olmak; çocuklara hac farz değildir.
3- Akıllı olmak; deliye hac farz değildir.
4- Hür olmak; köleye hac farz değildir.
5- Hac'ın vaktine ulaşmak.
6- Haccın farz ibadetlerden biri olduğunu bilmek. Yalnız bu şart, müslüman memleketlerde yaşayanlar için bir mazeret değildir. Bu, gayri müslim memleketlerde müslüman olup da oralarda
yaşayanlar içindir.
7- Hac'ca gidip gelinceye kadar yol masrafları dahil kendisinin ve bakmakla mükellef bulunduğu aile efradının nafakasını normal şekilde temin edecek paraya sahip olmak.
Bu şartlar kendisinde bulunmayan kimseye hac farz değildir.
Hac'ın edasının şartları şunlardır:
1- Vücut hastalıklardan salim olmak. Âmâya, felçliye, kötürüme, bir veya iki ayağı kesik topala, iki eli kesik olana, hastaya ve fazla yaşlılıktan dolayı kuvvetten düşene hac farz değildir.
2- Can ve mal bakımından yol emniyetli olmak.
3- Mahbus veya hac'dan menedilmiş, yahut da Hac'ca gidişi hükümetçe menedilmiş olmamak.
4- Hac'ca gidecek kadının yanında bir mahremi, yani eşi veya nikâhı kendisine ebediyyen haram olan bir yakınının bulunması.
Hac'ca gidecek kadın, kocasından boşanmış veya kocası ölmüş ise iddeti (bekleme süresi) bitmiş olmalıdır.
Böyle bir kadın iddet içinde bulundukça Hac'ca gidemez.

56511810_24e80da55a_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
6 Aralık 2006

6 Aralık 2006

Bugün 6 Aralık 2006 Zilkade:15 T.sani:23 Kasım:29 Türkiye’de İlk Kitabın Basılması (1729)

56511809_17658c08d2_b.jpg


ÖLÜMDEN KAÇIŞ YOKTUR
İnsan özellikle gençliğinde ölümü hiç aklına getirmek istemez. Bunu bir son olarak gördüğü için ölümün düşüncesinden bile kaçar. Düşünmemek onun için en rahat kaçış yoludur. Oysa fiziksel kaçış ölüme bir çare olmadığı gibi, ölümü aklına getirmekten kaçınarak ölümden kurtulabilmek de mümkün değildir. Dahası, ölümü aklına getirmemek de mümkün değildir.
Zaman içinde yakınları ve akrabaları ölür. Onların cenazelerine gittiğinde ve evlerini ziyaret ettiğinde, mutlak gerçekle yüz yüze kalır. Başkalarının, özellikle de sevdiklerinin ölümünü gördükçe, kendi sonunu düşünür.
İnsan ne kadar direnirse dirensin, nereye sığınırsa sığınsın, nereye kaçarsa kaçsın, aslında farkında olmadan her an kendi ölümüne doğru koşar. Allah'ın kanununda bir değişme olmaz. Kaderde belirlenmiş bir anda ve yerde ölüm onu yakalar. Kur'an'da, Allah bu gerçeği şöyle haber verir:
De ki: 'Elbette sizin kendisinden kaçtığınız ölüm, şüphesiz sizinle karşılaşıp-buluşacaktır. Sonra gaybı da, müşahede edilebileni de bilen (Allah) a döndürüleceksiniz; O da size yaptıklarınızı haber verecektir." (Cuma Suresi, 8)
Her nerede olursanız ölüm sizi bulur, yüksekçe yerlerde tahkim edilmiş şatolarda olsanız bile... (Nisa Suresi, 78)
Bu nedenle insanın yapması gereken, kendini kandırmayı ya da gerçekleri göz ardı etmeyi bir kenara bırakıp Allah'ın kaderinde tespit ettiği süreyi en iyi şekilde değerlendirebilmektir.

56511808_bacb216d70_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
11 Aralık 2006

11 Aralık 2006

Bugün 11 Aralık 2006 Zilkade:20 T.sani:28 Kasım:34 İmam Rabbani’nin Vefatı (1624)

56531015_24b84cf86a_b.jpg


ŞEYTAN: GÖSTERİŞ İÇİN İBADET ETMEYE TEŞVİK EDER
Dünya hayatının en aldatıcı tuzaklarından biri, insanların birbirlerine gösteriş yapma ve sahip olduklarıyla övünme tutkusudur.
Şeytan bu tutkuyu ibadetler yerine getirilmeye çalışırken de kullanmaya çalışır. Kalbinde iman olmayan kimseler için ibadet etmek, Allah'ın rızasını kazanmak maksatlı değil, dindar toplulukta itibar elde etmek için yapılan bir harekettir. Kuran'da bu tür kimselerden şöyle bahsedilir:
İşte (şu) namaz kılanların vay haline, Ki onlar, namazlarında yanılgıdadırlar,
Onlar gösteriş yapmaktadırlar. (Maun Suresi, 4-6)
Şeytanın gerçek amacından saptırıp bir gösteriş aracı haline getirebileceği önemli ibadetlerden biri "infak". yani insanın malını Allah yolunda harcamasıdır. Bu ibadeti yaparken Allah'ın rızasını aramak yerine, insanların hoşnutluğunu gözeten kimseler aslında şeytana arkadaş olmuşlardır:
Ve onlar, mallarını insanlara gösteriş olsun diye infak ederler, Allah'a ve ahiret gününe de inanmazlar. Şeytan, kime arkadaş olursa, artık ne kötü bir arkadaştır o. (Nisa Suresi, 38)
İnfak, mümine arınması ve ahiretini kazanması için tanınmış en önemli fırsatlardan biridir. Bu yüzden mümin olan bir kimse, infak ederken şeytana karşı çok uyanık olmalı, her ibadetinde olduğu gibi bunu da halis bir niyetle, yalnızca Allah'ın rızasını gözeterek yapmalıdır. Kuran'da müminler bu tehlikeye karşı şöyle uyarılırlar:
Ey iman edenler, Allah'a ve ahiret gününe inanmayıp, insanlara karşı gösteriş olsun diye malını infak ederek sadakalarınız geçersiz kılmayın. (Bakara Suresi, 264)

56531013_1fdeb9f9e3_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
12 Aralık 2006

12 Aralık 2006

Bugün 12 Aralık 2006 Zilkade:21 T.sani:29 Kasım:35 Bangledeş’in Bağımsızlığa Kavuşması (1971)

56531012_2b9bf7f2cb_b.jpg


KIYAMET GÖNÜ KESİN OLAN BİR GERÇEKTİR
Kuran'da kıyamet gününde gerçekleşecek olan olayların tasvirleri de yapılmıştır. Oldukça detaylı anlatılan kıyamet vaktinde, yeryüzünde ve tüm kainatta olacaklar, bunun yanı sıra insanların ruh hali, tüm benliklerine hakim olacak büyük şaşkınlık, korku ve panik açık bir şekilde anlatılmaktadır. Kuşkusuz, evren kusursuz olarak yoktan var edildiği gibi, yine kusursuz ve olağanüstü görkemli bir kapanışla sona erecektir. Daha önce her şeyin tesadüf olabileceği bahanesi ile Allah'ı inkar edenler, tüm dengeleri altüst eden bu muazzam olaylar karşısında tesadüflerin değil, yalnızca Allah'ın hükmünün geçerli olduğunu anlayacaklardır.
Allah kıyamet anında gerçekleşecek olaylarla ilgili olarak Kuran'da şöyle haber vermektedir:
De ki: "Göklerde ve yerde olanlar kimindir?" De ki: "Allah'ındır." O, rahmeti Kendi özerine yazdı. Sizi Kendi üzerine yazdı. Sizi kendisinde şüphe olmayan kıyamet gününde elbette toplayacaktır. Nefislerinin hüsrana uğratanlar, işte onlar inanmayanlardır. (Enam Suresi, 12)
Artık Sura tek bir üfürülüşle üfürüleceği, yeryüzü ve dağlar yerlerinden oynatılıp kaldırılacağı, ardından tek bir çarpma ile birbirlerine çarpılıp parça parça olacağı zaman. İşte o gün, vakıa (bir gerçek olan kıyamet) artık vuku bulmuş (gerçekleşmiş)tur. (Hakka Suresi, 13-15)

56531011_c999b21177_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
13 Aralık 2006

13 Aralık 2006

Bugün 13 Aralık 2006 Zilkade:22 T.sani:30 Kasım:36 I.Mahmut’unVefatı (1754)

56531010_8cad13238f_b.jpg


AMEL DEFTERLERİNİN VERİLMESİ
İnsanın dünya hayatı boyunca yaptığı her şey, sağ ve sol tarafında bulunan melekler tarafından kaydedilir. Hesap anı için hazırlanan defterler din gününde insanlara sunulur. Kişi yaptıklarının hiçbirini reddedemez, çünkü yaşadığı her an, amel defterine kaydedilmiştir. Herkes kendi defterinden, ahiret için neler hazırladığını öğrenir. Müminler sağ ellerine, kafirler ise sol ellerine defterlerini alırlar. Müminler, büyük sevinç içinde defterlerini alıp, okumaları için yanında bulunanlara uzatırlar. Allah ayetlerde şöyle buyurmaktadır:
"Siz o gün arzolunursunuz; sizden ayan hiçbir gizli (şey), gizli kalmaz. Artık kitabı sağ-eline verilen kişi, der ki: "Alın, kitabımı okuyun. Çünkü ben, gerçekten hesabıma kavuşacağımı sanmış (anlamış)tım. Artık o, hoşnut bir yaşama içindedir. Yüksek bir cennette. Devşirilecek (meyve ve eşsiz ürün)leri pek yakındır. Geride kalan günlerde, 'peşin olarak sunduklarınıza karşılık olmak üzere,' afiyetle yiyin ve için. (Hakka Suresi, 18-24)
Müminlerin bu sevinç ve coşkularına karşın kafirler kahredici bir utanç ve korku içindedirler. Kafirlerin defterleri sol ellerine verilir. En küçüğünden en büyüğüne kadar hiçbir işin eksik bırakılmadan meleklerce yazılmış olan bu defter, Allah'ın beğenmediği işlerle doludur. Bu gerçek karşısında inkar edenlerin korku ve şaşkınlıkları ayette belirtilmiştir.

56528897_bfb54a5735_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
20 Aralık 2006

20 Aralık 2006

Bugün 20 Aralık 2006 Zilkade:29 K.evvel:7 Kasım:43 İmam Şafi’nin Vefatı (820)

56814512_ee6b0b435e_b.jpg


HAC İBADETİNİN ADABI
1. Hac farizasını meşru yollardan kazanılmış helâl para ile edâ etmek.
2. Hac'ca gidip gelinceye kadar bakmakla sorumlu bulunduğu kimselerin nafakalarını ve kendi masraflarını
kimseye borçlanmadan temin etmek.
3. Yola çıkmadan kul borçları varsa ödemek ve hak sahipleri ile helâllaşmak.
4. Dargınlarla barışmak, herhangi bir din kardeşine karşı kin, haset ve düşmanlık duygusu varsa onlara son
verip, gönlünü bu gibi şeylerden daima temiz tutmak.
5. Günahlardan bir daha işlememek üzere tevbe etmek.
6. Kazaya kalmış ibadetler varsa, mümkün olduğu kadar kaza etmeye çalışmak.
7. Hac'cı, sırf üzerine farz olan büyük bir vazifeyi eda etmek ve dolayısıyla Allah'ın rızasını kazanmak, O'nun
emrine uymak ve kulluk görevlerinden birini yerine getirmek maksatıyla yapmak ve büyüklenmekten kibirden sakınmak.
8. Hac yolculuğu hakkında, bu hususta bilgisi olan münasip kimselerle müşaverede bulunmak.
9. Yol arkadaşlarını seçerek nereye gittiklerinin şuurunda bulunmak.
10. Hacca giderken yakınları ve dostları ile vedalaşmak.
11. Yola çıkarken ve dönüşünde Allah rızası için iki rekat namaz kılmak.
12. Hac yolculuğu boyunca kötü söz söylemekten, arkadaşları ile çekişmekten ve onları incitmekten sakınmak.

56814511_0fcff40682_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
30 Aralık 2006

30 Aralık 2006

Bugün 30 Aralık 2006 Zilhicce:9 K.evvel:17 Kasım:53 AREFE (Teşrik Tekbirlerini Getirmeyi Unutmayınız) Yavuz’un Kudüs’ü Fethi (1517)

56809397_e39532af0a_b.jpg


ÖNCE NAMAZ SONRA KURBAN
"Kim namazdan önce kurban keserse bunu iade etsin. Her kim namazdan sonra keserse onun bu ibadeti tamam olur ve Müslümanların sünnetine isabet etmiş olur." (Buhari, Müslim)
Berâ b. Âzib (R.A.) den şöyle dediği rivayet edilmiştir "Rasûlüllah (S.A.V.), kurban bayramında bize hitabette bulunarak sizden hiçbiriniz, namaz kılmadan önce kurban kesmesin, buyurdu. Bunun üzerine dayım ayağa kalktı ve: "Yâ Rasûlellah!" dedi.
"Bugün etten (bolluğu sebebiyle) tiksinilen bir gündür ve ben, aileme, evimin halkına ve komşularıma yedirmek için önceden kurbanımı kestim." Rasûl-ü Ekrem (S.A.V.): "Yeniden kurban kes! buyurdu. "Yâ Rasûlellah!" dedi, dişi bir süt oğlağım var ki, et (nefaseti) bakımından iki koyundan daha üstündür; onu (kurban olarak) kesebilir miyim?" Rasûl-i Ekrem şöyle buyurdu:
"Evet O hayırlı ve senin kurbanın için yeterlidir; (fakat) oğlak, senden sonra (kurban için) yeterli olmayacaktır." (Tirmizi)
Kurban kesme süresini üç günle sınırlama şu delillere dayanır; Hz. Ömer, Hz. Ali ve İbn-i Abbas (R.A.)'den nakledilmiştir;
"Kurban kesme günleri üç gündür, ilk gün en faziletlisidir." (Zeylai Nasbur-Raye: 4/213)
Hayvanı elinden gelirse, kurban sahibinin kendisinin kesmesi menduptur.
Kendisi kesemezse, bir müslümana kestirir, kendisi de başında bulunmalı ve şu ayeti okumalıdır.
"Kul inne salati ve nüsükî ve mahyaye ve memafî lillahi rabbi'l-Alemine lâ şerike lehû. Vebizalike ümirtü ve ene evvelül müslimin"
Meali:
"Şüphesiz benim namazım, kurbanım ve diğer ibadetlerim, diriliğim ve ölümüm alemlerin Rabbi olan Allah içindir. O'nun ortağı yoktur. Ben bununla emr olundum ve ben Müslümanların ilkiyim." (En'am: 162-163)
Sonra tekbir getirilir ve hayvanı kesecek kimse "Bismillahi Allah-u Ekber" diyerek kesim işlemini gerçekleştirir.

56816082_8f5cf0dabc_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
5 Ocak 2007

5 Ocak 2007

Günün Hadisi

Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Beş vakit namaz, bir cuma namazı diğer cuma namazına, bir ramazan diğer ramazana hep kefârettirler. Büyük günah irtikab edilmedikçe aralarındaki günahları affettirirler."

Müslim, Taharet 14, (223); Tirmizi, Salat 160, (214).





Bugün 5 Ocak 2007 Hicri: 15 Zilhicce 1427 – Rûmî:23 Kânûn-i Evvel 1422 - Kasım 59 Medine-i Münevvere’yi Sel basması (1918)- Adana’nın Kurtuluşu (1922) –Osmanlı-İngiliz İttifak Antlaşması imzalandı (1799)


172281846_77a338d6f7_o.jpg




İBÂDETLERİN MÜKÂFATLARI
Hz. Mûsâ Aleyhisselâm, Cenâb-ı Hakk'a sual etti:

- Yâ Rabbî, hastaları ziyaret edenlere ne gibi ecirler verirsin? Allâhü Teâlâ buyurdu ki:

- Analarından doğdukları günkü gibi günahsız hâle getiririm.

- Cenazeleri teşyî edenlere ne gibi ecirler verirsin?

- Onlar öldüğü zaman cenazelerine katılmak üzere melekler gönderirim. Önce kabre kadar onu teşyî eder*ler. (Yanında bulunup onu uğurlarlar.) Daha sonra kıya*met günü de mahşer yerine teşyî ederler.

- Musibetlere duçar olanlara taziyede bulunanlar için ne gibi ecirler verirsin?

- Hiçbir himayenin bulunmadığı ve ancak benim hi*mayemin bulunduğu kıyamet günü, onları himayeme alırım.



ANNESİNİN GÖZÜNDE O HÂLÂ NÛMÂN

İmâm-ı Âzam Hazretleri annesinin hatırına pek ziyâ*de riâyet edermiş.

Annesi, bilmediği bir meseleyi öğrenmek için, İmâm-ı Âzam'ın verdiği cevâba kanâat etmez, vaiz Ömer bin Zerr'in vereceği cevâba göre hareket edilmesini istermiş. İmâm-ı Âzam da hiç yüksünmeden, annesi için bir binek hazırlar ve Ömer bin Zerr'in yanına giderek, suali ona da sorarmış. Ömer bin Zerr;

"Aman efendimiz, bizim size öğretecek bir şeyi*miz yok" dese de;

"Annemin ricası, böyle." buyururlarmış. Ömer bin Zerr;

"Peki öyleyse, siz nasıl düşünüyorsunuz?" diye İmâm-ı Âzam Hazretleri'nin hükmünü sorar ve arkasın*dan da; "Ben de aynen böyle düşünüyorum" dermiş.

Bundan sonra İmâm-ı Azam Hazretleri annesine; "Anneciğim, Ömer bin Zerr de benim size anlattığım gibi düşünüyor." dermiş.

346334222_b1926412f7_o.jpg



MANİ
Oy erdiler erdiler
Cama perde serdiler
Ne utanmaz erkekler
Yanımıza geldiler
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
11 Ocak 2007

11 Ocak 2007

Bugün 11 Ocak 2007 Hicri: 21 Zilhicce 1427 – Rûmî:29 Kânûn-i Evvel 1422 - Kasım 65 Haliç’in donması (1755) – Şiddetli soğuklar

30799985_e1c25546ba_o.jpg


KENDİNİ BEĞENMEK: UCUB
Ucub insanın kendisini asıl mertebesinin üstünde görmesidir. İmâm-ı Gazali Hazretleri buyurur ki: "Kulda Allâh-ü Teâlâ'nın nimetlerinden çoğu bulunsa; ilim, amel, fazi u kemâl, mal ve güzellik gibi, eğer kul o nimetin varlığının Allâh-ü Teâlâ'dan olduğunu bilir ve dâima yok olmasından endişe ederse, onda ucub yoktur.
Eğer bu nimetlerin kaybolma korkusuna düşmeksizin, sevinçli olsa, ama bu sevinci nimetin kendi*sinden değil de, Allâh-ü Teâlâ'nın nimet ve ihsanı ol*duğu cihetten ise, bu tutum da ucub değildir. Fakat sahip olduğu nimetlerin yok olmasından korkmayıp nimeti verenin kerîm olan Allâh-ü Teâiâ olduğunu id*râk etmeyip, kendisinde o nimetin varlığına sevinç duyar, kendinin aciz olup ve nimetin Hakk vergisi olduğunu unutursa, bu hal ucubdur. O halde kul, sahip olduğu nimetten dolayı sevinç duyarsa, kendi aczini hatırlamalı, bunun sırf Allâh-ü Teâlâ'nın ver*gisi olduğunu düşünmelidir."
Bazı kimseler kendini beğenmekten kurtulmuşsa bunun Allâh-ü Teâlâ'nın bir ikramı olduğunu anlamayıp yine kendini beğenme hastalığına yakalanırlar. Ancak şeytanın vesvesesinden kendini kurtarıp, lâyık olmadığı halele Allâh-ü Teâlâ'nın kendisine sayısız nimetler ver*diğini anlayabilen kişi bu hastalıktan kurtulur.
Ucbun sebebi, kendindeki ilim ve kemâl gibi faziletleri tanıyıp başkalarının sahip olduğu faziletleri tanımamış olmasıdır. Zira insan, kendisinin sahip olduğu yüksek değerleri hakkıyla bilebilir fakat, başkasının sahip olduğu yüksek değerleri tamamen bilemez. Başkasının gü*zel davranışlarını görmez ve kendisini beğenmişlik, gu*rur, büyüklenme gibi çirkin huylara sahip olur.
Ancak, aczini idrâk etmiş, kalbi mutmain olmuş kimseler, kendilerinin sadece kusurlarını, başkalarının ise üstün vasıflarını görür, kendi ayıp ve noksanlarını bilir, sahip olduğu iyi alışkanlıklarını, güzel amellerini çoğalt*maya çalışırlar.

MANİ

Suyoludur suyolu
Boş giden gelir dolu
Bana nikâh yapacak
Muhtarın büyük oğlu

ŞAŞIRTMACA BİLMECE

İlk Türk bayrağını kim dikmiştir?

Cevabı yarın.
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
12 Ocak 2007

12 Ocak 2007

Bugün 12 Ocak 2007 Hicri: 22 Zilhicce 1427 - Rûmî:30 Kânûn-i Evvel 1422 - Kasım 66 Osmanlı Meclis-i Mebûsanınnın İstanbul’daki son devre toplantılarının başlaması 1920)

354633352_918a4c445b_b.jpg


SUSAN NECAT BULMUŞTUR
Söz dört kısımdır;

1- Sırf zararı olan. 2- Sırf faydası olan 3- Zararı da faydası da olan 4- Faydası da zararı da olmayan.

Zararı muhakkak olan sözü konuşmak caiz değildir. Çünkü zarar vereceği hakkında hiç şüphe yoktur. Zararı da faydası da olan söz de bunun gibidir. Çünkü zararı faydasına değmez. Zararı ve faydası olmayan sözü de söylemek caiz değildir. Zîra bu abestir, boşuna vakit kaybetmektir, pişmanlıktan başka bir şeye sebep olmaz.

Geriye sadece "sırf faydası olan söz" kaldı. O halde, münâsip olan, sözün sadece birini yani "sırf faydalı olanı" söylemektir. Bunda da gizli âfetler olması ihtimâl dahilindedir. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de;

"Susan necat bulmuştur." buyurmaktadır.



OSMANLI VE AVRUPA

• Hiçbir Osmanlı (sultanı), belli bir yerden kız almazdı.
Mutlaka çok uzaktan, bilinmez bir yerden kız alırdı. Akra*
balığa dayalı istismarın olmamasına âzami dikkat gösterilirdi. Onun için Osmanlı'da bir saray aristokrasisi teşek*kül etmemiştir.

• İmparatorluk; sömürgeye ve tahakküme dayanır. Osmanlı, Devlet-i Aliyye'dir. Batının anladığı mânâda sömürgeci değildir.

• Avrupa, İslâmiyet kelimesini telaffuz etmekten büyük
bir titizlikle kaçar. Avrupalı için, İslâm yoktur, Muhammedîler vardır. Kur'an Allah'ın kelâmı değil, Muhammed'in eseridir. Meselâ Osmanlı tarihini kendisinden öğrendiği*miz Hammer, "Muhammedîler Kur'ân'ın Kelâmullâh oldu*ğuna inanır. Biz de aynı kesinlikle Muhammed'in kelâmı olduğuna" der.

• Evet, Hıristiyan dünyânın İslâmiyete bakışı düşman*
ca olmuştur hep. Avrupalının ilmî ve cihanşümul tecessüsü, İslâmiyetin sınırlarında durur. Haçlılardan bu yana Avrupalının amacı, İslâmiyeti tanımak değil İslâmiyeti yıkmaktır. (Cemil Meriç'ten)

354632945_106cb4dd1e_b.jpg


MANİ
Seni severim yârim
Günü günlere ekle
Sana gelirim yârim
Köşe başında bekle

ŞAŞIRTMACA BİLMECE

Gözlemeyi en çok kim sever?
Cevabı yarın.

Dünkü cevap: Terzi
 
Üst Alt