Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Islam Tarihi

SaraX

New member
Katılım
27 Ağu 2008
Mesajlar
489
Tepkime puanı
32
Puanları
0
Karaman-oglu Ibrahim Bey II. Murad'in ölümünden sonra tekrar Osmanlilar aleyhine faaliyetlere basladi. O, 1451 yilinda Germiyan, Aydin ve Menteseogullari'ndan olduklarini ileri süren bazi kimseleri memleketlerini almak üzere gönderdi. Bunun üzerine Sultan II. Mehmed Anadolu beylerbeyi Ishak Pasa'yi Anadolu'ya sevkettikten sonra kendisi de Karaman-oglu üzerine yürüdü. Ibrahim Bey Fatih Sultan Mehmed karsisinda da zor durumda kaldigini anlayinca baris teklifinde bulundu. Beysehir, Seydisehir ve Kirsehir Osmanlilar'a verilmek ve sefer sirasinda asker göndermek sarti ile baris yapildi. Bununla beraber Ibrahim Bey, Istanbul'un fethinin hazirliklari sirasinda Konya'ya gelen Venedik elçisi ile Osmanlilar'a karsi bir ticaret antlasmasi imzaladi.
Karaman-oglu Ibrahim Bey, 1456'da Memlûk topraklarina hücum ederek Tarsus, Adana ve Külek taraflarini almak istedi. Onun bu davranisi üzerine harekete geçen Memlûklular, Emir Hoskadem Nasirî'yi Karaman-ili'ne gönderdi. Ibrahim Bey Memlûklu kuvvetlerinin geldigini görünce önce Memlûklular'a, sonra da Osmanlilar'a yaklasmak zorunda kaldi. Bundan sonra yaptigi anlasmalara vefatina kadar sadik kalan Ibrahim Bey, Fatih'in Kastamonu ve Trabzon seferlerine oglu kumandasinda yardimci kuvvet gönderdi. O, Isfendiyar-oglu Kizil Ahmed'in siginma istegini de kabul etmedi.
Yaklasik 40 yil kadar Karaman-ogullari beyliginin basinda kalan Ibrahim Bey'in son zamanlari üzüntü içerisinde geçti. Daha sagliginda ogullari arasinda miras kavgalari basladi. Ibrahim Bey ise, Içel valisi olan büyük oglu Ishak Bey'i veliaht tayin etmisti. Ishak Bey, babasi ölmeden önce idareyi eline aldi ise de kardesleri bunu kabul etmedi. Nitekim babasinin hastaliginin agirlastigi bir sirada Pir Ahmed, Konya ileri gelenleri ile anlasarak hükümdarligini iâan etti. Bunun üzerine Ibrahim Bey, oglu Ishak Bey ile birlikte Gevele kalesine sigindi ve çok geçmeden burada vefat etti (1464). Naasi Lârende'ye götürülerek orada yaptirmis oldugu imaret medresesine bitisik olan türbesine defnedildi.
Ibrahim Bey'in ölümünden sonra ogullari Ishak Bey, Pir Ahmed, Kasim, Karaman, Alâaddin, Süleyman, Nûre Sufi ve Mehmed birbirleriyle mücadeleye basladilar.
7- Ishak Bey
Ishak Bey babasinin ölümünden sonra hükümdar olmussa da Silifke'den devlet baskenti Konya'ya gelemedi. Çünkü, kardesi Pir Ahmed daha babasinin sagliginda Konya'yi ele geçirmis ve burada beyligini ilân etmisti. Böylece Karamanogullari beyligi ikiye ayrilmis oldu. Ishak Bey, Pir Ahmed Bey'e karsi kendisine yardimci olur ümidiyle Memlûklu sultanina tâbi olmak istediyse de, hiç bir askerî yardim alamadi. Kardesi Pir Ahmed'e karsi yalniz basina mücadele edemeyecegini anlayinca ailesini Silifke'de birakarak Akkoyunlu Uzun Hasan'in yanina giderek ondan yardim istedi. Uzun Hasan'dan aldigi yardimci kuvvetler ile ülkesine dönen Ishak Bey kardesi Pir Ahmed'i yenerek Konya'yi eline geçirdi. Pir Ahmed ise ülkesini terk ederek Fatih Sultan Mehmed'in yanina gitti.
Akkoyunlularin destegi ile Karaman topraklarina hakim olan Ishak Bey Memlûk sultani adina hutbe okutmasina ragmen, Osmanlilarla da anlasma yollarini aradi. Dayisi Fatih'e siginmis olan Pir Ahmed, Karaman beyligi topraklarindan bazi yerleri terketmek suretiyle padisahtan yardim sözü aldi. Öte taraftan Ishak Bey de Fatih'e müracaat ederek Aksehir, Beysehir ve çevresini Osmanlilara verecegini bildirerek anlasma yapmak istedi. Ancak Fatih Sultan Mehmed, bu yerlerin zaten daha önce Osmanlilar'in elinde oldugunu söyleyerek Ishak Bey'in baris teklifini kabul etmedi. Fatih, Çarsamba suyunu sinir kabul eden eski antlasmalarin tatbikini istedi. Ishak Bey Fatih Sultan Mehmed ile anlasamayinca iki taraf kuvvetleri Ermenek civarinda karsilasmak zorunda kaldilar. Ishak Bey bu savasta maglup olup ailesinin siginmis oldugu Silifke kalesi hariç, bütün Karaman-ili'ni kaybederek hazinesi ile birlikte Diyarbakir'da Uzun Hasan'in yanina çekildi. Kisa bir süre sonra da burada vefat etti (Eylül 1466).
8- Pir Ahmed
Fatih Sultan Mehmed'in yardimi ile Karaman tahtina geçen Pir Ahmed kendisine yapilmis olan yardima karsilik Aksehir, Beysehir, Siklan hisari, Ilgin ve çevrelerini Osmanlilar'a verdi. Bundan sonra Pir Ahmed bir kaç yil Osmanli devletinin himayesinde hükümdarlik yapti. Ancak bu kez kardesi Kasim Bey, ona karsi harekete geçti. Pir Ahmed, Osmanlilar'in da yardimiyla Ermenek civarinda Kasim Bey'i yendi. Durumunu saglamlastiran Pir Ahmed, bir süre sonra Osmanlilar'in batida yaptiklari savaslardan istifade ederek, Osmanlilara terketmis oldugu yerleri geri almak için faaliyetlere basladi (1466). Fatih Sultan Mehmed, Pir Ahmed Bey'in bu hareketi üzerine ordusuyla Karaman topraklarina girdi. Pir Ahmed Fatih'in gelmesi üzerine Konya'yi birakarak Lârende'ye kaçti. Veziriazam Mahmud Pasa onu takip ederek yenilgiye ugratinca bu kez Tarsus'a kaçmak zorunda kaldi. Böylece Konya'yi eline geçiren Fatih Sultan Mehmed, buranin idaresini oglu Sehzâde Mustafa'ya verdi.
Lârende'ye çekilen Pir Ahmed mücadeleden usanmadi. O, kardesi Kasim bey ile barisarak birlikte Osmanlilar'in kontrolündeki Konya üzerine yürüdü. Ancak Osmanli emiri Ishak Pasa karsisinda yenilerek kaçmak zorunda kalan Pir Ahmed yardim saglamak amaciyla Uzun Hasan'in yanina gitti. Kardesi Kasim Bey ise daglik bölgelere çekilerek Pir Ahmed'in getirecegi yardimi beklemeye basladi (1469-1470). Öte taraftan bu siralarda Karaman'a gönderilen Gedik Ahmed Pasa buradan güneye inerek Alâiye ve Silifke'yi ele geçirdi. O, daha sonra Karamanli ailesinin bulundugu Mokan (Minan) kalesini de aldi.
Akkoyunlu hükümdari Uzun Hasan'in yanina giden Pir Ahmed, buradan kalabalik bir kuvvet alarak geriye döndü. Bu sirada Içel'de bulunan Gedik Ahmed Pasa derhal Konya'ya geldi. Akkoyunlu ordusu önce Tokat'a gelip savunmasiz sehri yakip yikti (1472). Bu ordu daha sonra Kayseri'den baslayarak Karaman, Hamid-ili ve çevresini ele geçirdi. Yusufca Mirza emrindeki Akkoyunlu ordusu ile birlikte hareket eden Pir Ahmed ve Kasim Bey Lârende'yi aldiktan sonra Konya'yi da ele geçirmek istedilerse de Konya halki Osmanlilar'a sadik kalarak sehri savundu. Bu yüzden Konya'yi ele geçiremeyen ordu Aksehir'e geldi. Bolvadin'den geçerek Beysehir civarinda Sehzâde Mustafa kuvvetleriyle karsilasti. Burada iki taraf arasinda meydana gelen savasta Akkoyunlular yenilgiye ugradi ve Yusufca Mirza esir alindi. Pir Ahmed Bey ise tekrar Uzun Hasan'in yanina kaçmayi basardi. Kasim Bey de Içel'e çekilerek Silifke'de hüküm sürdü.
Fatih Sultan Mehmed, Akkoyunlu hükümdarinin Karamanogullari'na devamli surette yardim etmesi dolayisiyla bu devlete karsi bir sefer yapmak zorunda kaldi. Osmanlilar'la Akkoyunlular'in 1473 yilinda yaptiklari Otlukbeli savasinda Uzun Hasan yenilgiye ugrayinca Karaman-ogullarinin ümitleri kirildi. Otlukbeli yenilgisinden sonra Pir Ahmed Bey Uzun Hasan'la birlikte kaçti. O, daha sonra Içel'de bulunan kardesi Kasim Bey'in yanina gelerek tekrar Osmanlilar'a karsi harekâta basladi. Pir Ahmed Silifke'den ayrilip Ermenek'e giderek Yellitepe'de karargâhini kurdu. Gedik Ahmed Pasa Pir Ahmed'e baris önerisi ile ansizin Yellitepe'ye baskin yapti. Pir Ahmed saklandigi için yakalanamadi. Bununla birlikte Gedik Ahmed Pasa, Ermenek ve Minan kalelerini elegeçirdi. Pir Ahmed önce Tarsus'a, oradan da tekrar Uzun Hasan'in yanina gitti. Uzun Hasan, Bayburt sehrini Pir Ahmed'e dirlik olarak verdi. Pir Ahmed burada ikamet etmekte iken 1474 yilinda öldü.
9- Son Karamanli Beyi Kasim ve Osmanlilar'in Karamanogullari Beyligi'ne Son Vermesi
Kardesi Pir Ahmed'in ölümünden sonra Karaman-ogullarinin basinda Kasim Bey yalniz kaldi. Bu sirada, gerek Uzun Hasan'in gerek Karaman-ogullarinin müttefiki olan Venedik, Papa ve Napoli devletlerinin donanmalari Midilli adasiyla Izmir ve Antalya'yi isgal ettikten sonra Silifke'ye kadar geldiler ve burasini alarak Kasim Bey'e verdiler. Ancak Pir Ahmed Bey'in yönetimindeki yerleri alan Gedik Ahmed Pasa, Kasim Bey'in hakim oldugu Içel'i de ele geçirdi (1474). Yine bu siralarda Konya valisi olan sehzâde Mustafa, Karamanogullari'nin elinde bulunan Develi Karahisar'i baris yoluyla aldi. Böylece Karaman-ogullari'nin bütün sehir ve kaleleri Osmanlilarin eline geçmis oldu (1475).
Ancak, Fatih'in ölümünden sonra (1481) hükümdar olan II. Bayezid ile kardesi Cem Sultan arasindaki saltanat kavgasi sirasinda yeniden ortaya çikan Kasim Bey, daha önce Konya valiliginde bulunmus olan Cem Sultan'la anlasarak Içel çevresinde bir süre kaldiktan sonra, Karaman Beyligi'ne yeniden hakim olmaya çalisti. Hatta bir ara basarili oldu ise de Cem'in Misir'a kaçmasiyla yalniz kaldi.. Kasim Bey, çok geçmeden Cem'i Anadolu'ya davet etti, bunun üzerine Cem Sultan Anadolu'ya gelerek Kasim Bey ile birlikte hareket etti. Ancak bir süre sonra Cem Sultan'in Rodos sövalyelerinin yanina gitmesi üzerine yalniz kalan Kasim Bey, Osmanli padisahi II. Bayezid'e müracaat ederek affedilmesini istedi. Padisah da onu affederek kendisine tabi olmasi sarti ile Içel'de beylik sürmesine izin verdi. O da ölümüne kadar (1493) beyliginin basinda kaldi.
Kasim Bey'in ölümü üzerine, Karamanli beyleri Karaman-oglu'nun kizindan dogan Turgut-oglu Mahmud Bey'i Kasim Bey'in yerine atamasini sultandan istediler. Bayezid, Karamanlilarin bu istegini de kabul etti. Ancak Turgut-oglu Mahmud Bey, Osmanlilarla Memlûklular arasindaki savasta Memlûklular'i tutunca azlolundu ve üzerine kuvvetler gönderildi. Bunun üzerine Mahmud Bey Haleb'e kaçti (1497). Böylece Karaman-ogullari sülâlesinden kimse kalmadi. Osmanlilar beyligin ortadan kalkmasindan sonra burasini Karaman merkez olmak üzere bir eyalet haline getirdi.
Görüldügü gibi Karamanogullar'i Beyligi Anadolu beylikleri içerisinde en uzun ömürlü ve en güçlü beyliklerden birisi olmustur. Beyligin ilk merkezi Ermenek olmus, daha sonra sirasiyla Lârende (Karaman), Konya, kisa bir süre de Nigde ve Silifke beylik merkezi olmustur. Karamanlilarin devlet idare sekli Türkiye Selçuklulari devlet teskilâtina benzemekte idi. Beylik aile fertleri tarafindan seçilen Ulu bey tarafindan idare edilir, ailenin diger üyeleri ülkenin çesitli yerlerinde valilik yapmak suretiyle yönetime katilirdi.
Divan teskilatinin da mevcut oldugu bilinen Karaman beylerinin nevbet denilen davul, nakkare ve nefirden meydana gelen bir çesit mehter takimlari vardi.
Karamanogullari Beyligi'nde ordu beyligin esasini teskil ediyordu. Düzenli ordu yaninda bazi boy ve oymaklarin da gerektigi zaman Karamanlilarin hizmetine girdikleri bilinmektedir. Karaman ordusunun sayisi için el-Ömerî 25 bin atli, 25 bin piyade; Baybars Tarihi 20 bin atli, 30 bin piyade gibi rakamlar vermektedirler. Sikarî ise, Gorigos seferi esnasinda Karaman ordusunun 40 bin kadar oldugunu yazmaktadir. Bu rakam Ibrahim Bey devrinde ise ihtiyatlari ile birlikte 60 bine kadar çikmaktadir.
II- KARAMANOGULLARI DEVRINDE IMAR FAALIYETLERI
Osmanlilar'dan sonra en kudretli ve uzun ömürlü Türkmen beyligi olan Karamanogullari mimarisi Selçuklu üslûp ve geleneginin bir devami seklindedir. Karamanogullari'nin yapmis olduklari eserlerden günümüze kadar gelenler sunlardir. Aksaray'da Ulu Camii (1431) ve Zinciriye Medresesi (1336); Konya'da Haci Ebubekir tarafindan yaptirilmis olan Iplikçi Camii (1332); Ermenek'te Emir Musa Bey'in 1339'da yaptirmis oldugu Tol Medrese; Karaman'da Sultan I. Murad'in kizi ve Karaman-oglu Alâaddin Bey'in hanimi Nefîse Sultan'in 1382'de yaptirdigi Hatuniye Medresesi; II. Ibrahim Bey tarafindan yaptirilmis olan Ibrahim Bey Imareti (1433), Karamanli Emiri Haci Bey tarafindan insa ettirilen Haci Beyler Camii (1358) ve Mevlâna Celâleddin-i Rumî'nin annesi Mümine Hatun adina Karaman-oglu Alâaddin Bey tarafindan 1370 yilinda insa ettirilen Maderi Mevlânâ Camii; Nigde'de Ali Bey'in yaptirmis oldugu Ak Medrese (1409); Ürgüp'te 1350'de yaptirilan Taskin Pasa Camii; Mut'ta Karaman-oglu Alâaddin Bey'in emirlerinden Lal Aga tarafindan insa ettirilen Lal Aga Camii Karamanogullari mimarisinin en canli örneklerindendir. Bunlarin disinda Konya'da, Kur'an ögrenmek ve namaz kilmak için yaptirilmis olan Hasbey Dârülhüffâz'i (1421) ile Nasuh Bey Dârülhüffâz'i da Karamanogullari devrinden günümüze kadar kalmistir. Yine Karaman'da bulunan Alâaddin Bey Kümbedi de bu devrin önemli eserlerindendir.
Selçuklu çini sanati gelenegi beylikler devrinde de devam etmis ve Karamanogullari'nin yapmis olduklari Karaman Hatuniye Medresesi, Konya Hasbey Dârülhüffâz'i ve Ermenek Tol Medrese türbesinde mozayik çini örnekleri kullanilmistir.
Karamanogullari devrinde Konya önemli bir ticaret sehri idi. Iç Anadolu'nun ticaret merkezlerinden birisi olan ve dogu-bati, kuzey-güney ticaret yolu üzerinde bulunan Konya'da Sivas ve Kayseri'den getirilen mallar alinip satilirdi.
Kaynak: Osmanli tarihi
 

SaraX

New member
Katılım
27 Ağu 2008
Mesajlar
489
Tepkime puanı
32
Puanları
0
bism1.gif
KARASIOGULLARI BEYLIGI
Karasiogullari Beyligi, XIV. yüzyil baslarinda Balikesir ve Çanakkale taraflarinda kurulmus olan bir Türk beyligidir. Beyligin kurucusu olan Karasi Bey'in, XI. yüzyilin ikinci yarisindan sonra Orta Anadolu'da bir devlet kurmus olan Melik Danismend Gazi'nin soyundan geldigi söylenmektedir. Osmanli kaynaklarinda ise Karasi Bey'in Türkiye Selçuklu sultani II. Mesud'un nökerleri arasinda oldugu zikredilmektedir.
1- Karasi Bey ve Beyligin Kurulusu
Sultan Mesud'un 1308 tarihinde ölümünden sonra Türkiye Selçuklu Devleti yikilmaya baslamis ve Anadolu'nun her bir yeri bu bölgelerdeki uç beylerinin kontrolüne girmisti. Bu sirada, Sultan Mesud'un nüfuzlu umerâsindan olan Karasi Bey, babasi Kalem Bey ile birlikte, öteki uç beyleri gibi, gerek Selçuklu Devleti'nin ve gerekse Bizans Imparatorlugu'nun zayif durumundan yararlanarak Çanakkale'ye kadar olan eski adiyla Misya kitasini, yani bugünkü Balikesir ve civarini ele geçirdiler. Bunlar burada baskent Karasi (Balikesir) olmak üzere bir beylik kurdular. Karasi Bey'in bu bölgeleri kesin olarak ne zaman ele geçirdigi bilinmemekle beraber Balikesir ve çevresinin 1300 yili civarinda onun idaresinde oldugu tahmin olunmaktadir.
Karasi Beyligi'nin kuruldugu sirada Bati Anadolu'da Aydin, Mentese, Hamid, Teke, Saruhan ve Germiyanogullari beylikleri hüküm sürmekteydi. Bu beylikler arasinda Germiyanogullari, Kütahya ve Denizli civarinda önemli bir güç olarak diger beyliklere üstünlüklerini kabul ettirmislerdi. Bu sebeple Karasi Beyligi'nin de diger beylikler gibi kurulusunun ilk yillarinda Germiyan-ogullari beylerine tabi olduklari düsünülebilir. Hatta onlarin Karesi ve çevresini de Germiyan kuvvetlerinin yardimi ile ele geçirdikleri anlasilmaktadir.
Karasi Bey'in Balikesir ve çevresinde hakimiyetini sürdürdügü bu devrede, Bizans Imparatorlugu oldukça zayif bir durumda idi. Bati Anadolu'da imparatorlugun elinde bulunan topraklar birer birer Türk beyliklerinin eline geçiyordu. Bunun üzerine Bizans Imparatoru II. Andronikos (1282-1328) XIV. yüzyil baslarinda kuzey-bati Anadolu'da giderek gelisen bu Türk yayilmasini önlemek için önce Alanlar ve sonra da Katalanlar ile isbirligi yapmak zorunda kaldi. Imparator ilk olarak Mogollar önünden kaçan Alanlar ile anlasti ve 1302 yilinda kalabalik bir Alan kuvvetini oglu IX. Mikhail komutasinda Bati Anadolu'yu kontrol altina almak üzere gönderdi. Müttefik Bizans-Alan kuvvetleri Manisa'daki Gediz nehri civarinda karargâh kurdular. Burada Karasi Beyligi birliklerinin de bulundugu Türklerle yapilan çarpismalarda müttefik kuvvetler basarili olamadilar. Alanlar bir süre sonra Bizans Imparatorlugu ile yapmis olduklari antlasmayi bozarak Bati Anadolu'da Türklere karsi yaptiklari mücadeleyi biraktilar.
Bizans-Alan seferinin basarisizlakla sonuçlanmasindan sonra Imparator II. Andranikos bu sefer Katalanlar ile anlasma yapti. 1303 yilinda Karasi Türkleri Kyzikos (Erdek civari)'u fethetmeye hazirlanmaktaydilar. Andronikos, bu sarada Istanbul'a gelmis olan Katalanlari Karasi Türkleri üzerine gönderdi. Katalanlar 1303 yili sonlarinda Erdek'e gelerek buraya yerlestiler. 1304 yili baharinda Karasi Türkleriyle çarpisan Katalanlar onlari buradan püskürterek güneye dogru yürüyüse geçtiler. Alasehir'e kadar inen Katalanlar oradan Gelibolu-Lapseki'ye geçerek burada yerlestiler. 1304 Katalan seferi Erdek, Edremit, Bergama ve Biga gibi yerlesim yerlerinin bir kaç yil daha Bizans Imparatorlugu'nun elinde kalmasini saglamistir. Ancak Karasi kuvvetleri muhtemelen 1306 tarihinde Erdek hariç bu Bizans kiyilarini fethettiler. Edremit ile ayni tarihlerde ele geçirildigini tahmin ettigimiz Bergama'nin Karasi topraklarina dahil olduktan sonra, beyligin Balikesir'den sonra en önemli sehri durumuna geldigi görülmektedir. Erdek ise 1304 Katalan savasindan sonra uzun bir süre daha Bizanslilarin elinde kalmistir.
Karasi Bey zamaninda Mogollar önünden kaçarak önce Dobruca'ya, oradan Anadolu'ya gelen Saru Saltuk Türkmenlerinin, Ece Halil komutasindaki emirleri ile birlikte Karasi topraklarina yerlestirildikleri bilinmektedir. Böylece bölgedeki Türk nüfusunun artmasi saglanmis oldu.
Katalan seferi ve Sari Saltuk Türkmenleri'nin Anadolu'ya geçisinden baska bu devre ve Karasi Bey'in hayati hakkinda daha fazla bilgi edinemiyoruz. Onun zamani, yeni kurulan beyligin gerek Bulgar baskisiyla Rumeli'den, gerekse Mogol baskisiyla Anadolu'dan kopup gelen göç dalgalarina son durak olabilecek, elverisli bir mekânin saglanmasiyla, dolayisiyla beyligin kurulus asamasi ile geçmis görünmektedir. Bu suretle nüfusu artan beylik, daha da güçlenmis, üstelik Bizans'in bu topraklar üzerindeki son çabalari da faydasiz kaldiktan sonra Küçük Misya ve Saruhan Beyligi sinirlarina kadar yayilmak mümkün olabilmistir.
Karasi Bey'in hangi tarihte vefat ettigi de kesin olarak bilinmemektedir. Ancak Bizans Imparatoru II. Andronikos'un Karasi-oglu Demirhan Bey ile antlasma yapmak üzere 1328 yilinda Kapidagi'ndaki Kyzikos (Erdek) sehrine geldigi bilindigine göre Karasi Bey'in bu tarihten önce ölmüs olabilecegi kesinlik kazanmaktadir.
2- Demirhan Bey
Karasi Bey'den sonra beyligin tarihinde üç kisinin adinin geçtigi görülmektedir. Bunlar Demirhan, Yahsi ve Dursun Beylerdi. Bundan baska sadece Osmanli tarihlerinde zikredilen Aclan adinda bir beyden daha bahsedilmektedir. Osmanli müverrihlerinden Âsik Pasa-zâde ve Nesrî, 735/1334-35 yilinda Karasi vilâyetine Aclan Bey'in hakim oldugunu ve onun iki oglundan birisinin adinin Dursun Bey oldugunu belirtmislerdir. Aclan Bey'in sahsiyeti kesinlik kazanamamistir. Onun Karasi Bey'in oglu oldugu ve babasinin yerine geçtigi kabul edilmis. hatta Aclan Bey'in Yahsi Bey veya Demirhan Bey oldugu ileri sürülmüstür. Muhtemelen Aclan ismi Yahsi Bey'in bir lâkabi olmalidir.
Öyle anlasiliyor ki, Karasi Bey'in ölümünden sonra beyligin basina Demirhan Bey geçmis, Yahsi (Aclan) Bey ise Bergama ve havalisine hakim olmustur. Seyyah Ibn Battuta'nin bildirdigine göre 1333 yilinda Demirhan Bey Balikesir'de, Yahsi Bey de Bergama'da hüküm sürmekte idi. Yani Karasi Bey'den sonra beylik ikiye ayrilmis, Demirhan Bey ÒUlu BeyÓ sifati ile Balikesir'de oturmus, Yahsi (Aclan) Bey de Bergama ve çevresinde hüküm sürmüstür.
Karesi beyleriyle çagdas olan Bizans Imparatoru VII. Ioannes Kantakuzenos ise kaleme adigi eserinde Demirhan Bey'i Yahsi Bey'in oglu olarak göstermistir.
Demirhan Bey'in 1328 yilinda Bizans Imparatoru III. Andronikos ile bir antlasma yaptigi bilinmektedir. Demirhan Bey muhtemelen Marmara kayilarinda ve Kapidag yarimadasindaki Bizans yerlesim alanlarina akinlar yapmakta idi. III. Andronikos bu akinlara son vermek için çareyi onunla baris yapmakta bulmus ve bu amaçla Pegai (Kara Biga)'ye gelerek Demirhan Bey ile bir baris antlasmasi imzalamistir. Demirhan Bey 1328 yili sonunda Bizans Imparatorlugu ile yaptigi antlasmaya sadik kalmis ve bir daha Bizans'a karsi taarruzda bulunmamistir.
3- Yahsi Bey
Karasi Beyligi'nin kurucusu Karasi Bey'in oglu olan Yahsi Bey, babasinin ölümünden sonra kardesi Demirhan Bey Balikesir ve çevresinde hüküm sürerken kendisi Bergama'ya sahip oldu. Onun Karasi Bey'in oglu oldugu mezar kitabelerinden anlasilmaktadir.
Ibn Battuta Seyahatnâmesi'nde ÒHanÓ ünvaniyla zikredilen Yahsi Bey, adina basilmis bir sikkede ise Òel-MelikÓ ünvanini kullanmaktadir. Yine Ibn Battuta, 1333 yilinda Bergama'da sultan olarak Yahsi Han'in bulundugunu, Han kelimesinin sultan anlami tasidigini bildirmistir. Ibn Battuta'nin verdigi bu bilgilere göre 1333 yilinda Demirhan Bey'in Balikesir'de, Yahsi Bey'in de Bergama'da hüküm sürdükleri anlasilmaktadir.
Demirhan Bey, Çanakkale Bogazi ve Marmara Denizi'nden gemilerle Rumeli'ye asker çikararak yagma akinlari yaparken, Bergama Emiri Yahsi Bey de Saruhanogullari'yla birlikte Ege Denizi'nin kuzey kisimlarinda yagma, tahrip ve korsanlik faaliyetlerinde bulunuyordu. Son derece kuvvetli bir donanmaya sahip olan Yahsi Bey, Haçlilar'in meydana getirdikleri kalabalik donanmaya karsi Aydinogullari'yla birlikte cesurca mücadele etti. Edremit körfezinde toplanan Haçlilar, Yahsi Bey komutasindaki Türk donanmasi ile siddetli bir savasa giristi. Yahsi Bey'in donanmasi bu müttefik Haçli donanmasi karsisinda yenilgiye ugramis ve savastan kurtulabilenler Izmir'de bulunan Umur Bey'in yanina siginmislardir.
Haçli donanmasi Izmir'e siginan Yahsi Bey'i takip ederek Izmir önlerine geldi. 17 Eylül 1334 tarihinde burada Türk donanmasi ile Haçli donanmasi bir kez daha çarpismaya basladi. Haçli donanmasindaki kuvvetler karaya çikmak istedilerse de Türkler onlari geri püskürttü.
Yahsi Bey 1341 ve 1342 yillarinda iki defa donanma ile Gelibolu yarimadasina asker çikarmis ise de, basarili olamamis ve Bizans tahtini ele geçirmek için ugrasan Kantakuzenos ile anlasmak zorunda kalmistir.
Yahsi Bey hakkinda Bizans Imparatorlugu ile yapilan bu antlasmadan sonra, kaynaklarda herhangi bir bilgiye rastlanmamaktadir. Ölüm tarihi bilinmemekle beraber 1342 yilindan kisa bir süre sonra vefat etmis oldugu tahmin olunmaktadir.
Bizans kaynaklarina göre Yahsi Han'in vefatindan sonra bu bölgede, yani Truva taraflarinda Süleyman Bey isimli bir beyin hakim oldugunu görüyoruz. Ancak kendisinin Demirhan Bey veya Yahsi Bey'den hangisinin oglu oldugu kesinlikle anlasilamamaktadir. Onun hakkinda bildigimiz, Bizans tahti için mücadele eden Kantakuzenos'a yardim etmis olmasidir (1343).
4- Osmanlilar'in Karasi Beyligi'ne Son Vermesi
Öte taraftan Osmanlilarin yaninda bulunan Karasi-oglu Dursun Bey, Orhan Bey'e müracaat ederek Osmanlilara Balikesir, Aydincik ve Bergama'yi vermeyi taahhüd etmis ve bunun karsiliginda da kendisine beylik verilmesini istemistir. Orhan Bey, Dursun Bey'in bu teklifini kabul ederek onu yanina alip Balikesir üzerine yürüdü. Orhan Bey'in Balikesir üzerine gelisini haber alan Demirhan Bey, mukavemet edemeyecegini anlayarak derhal müstahkem Bergama kalesine kaçti. Orhan Bey Balikesir'e gelip Demirhan Bey'in Bergama'ya gittigini ögrenince, iki kardesi baristirmak için Dursun Bey'i Haci Ilbeyi ile beraber Bergama'ya gönderdi. Ancak Bergama önüne gelen Dursun Bey, kaleden atilan bir okun isabet etmesi sonucu öldü. Bu duruma çok üzülen Orhan Bey Balikesir ve çevresini beyligine kattiktan sonra Bursa'ya döndü. Demirhan Bey'in beraberindeki asiler, canlari korkusundan ve ugrayacaklari zarari farkederek Demirhan Bey'i Orhan Bey'e teslim ettiler. Bergama kalesinden anlasma sonucunda çikan Demirhan Bey'in hayatini bagislayan Orhan Bey onu Bursa'ya gönderdi. Demirhan Bey iki sene kadar burada yasadiktan sonra taundan vefat etti (1347).
Osmanli tarihlerinde Karasi Beyligi'nin Osmanlilar'ca ilhaki 1334, 1336, 1345 ve 1354 olmak üzere çesitli tarihlerde gösterilmistir. Bunlar arasinda 1345 tarihi, Karesi beyliginin Osmanli topraklarina katildigi tarih olarak daha uygun görülmektedir.
Karasi Beyligi'nin Demirhan'a ait kisminin Osmanlilara geçmesi üzerine tecrübeli Karasi umerâsindan Haci Ilbeyi, Evrenos Bey, Ece Halil ve Gazi Fazil Beyler Osmanli Devleti hizmetine girerek Rumeli'nin fethinde büyük yararliliklar göstermislerdir.
Orhan Bey, Karasi vilâyetinin idaresini oglu Süleyman Pasa'ya vermis, I. Murad devrinde ise bölge Yakub Çelebi tarafindan idare edilmistir.
Karasi Beyligi zamaninda bölgede ipekçilik ve ipek ticareti önemli ölçüde gelismis idi. Beylik merkezi olan Balikesir ipek ticareti bakimindan önemli bir pazar yeri durumunda idi.
Karasiogullari'nin bastirmis oldugu iki sikkenin varligi bilinmektedir. Bunlardan bir tanesi Yahsi Bey'e aittir. Digeri ise Yahsi Bey'in oglu Beylerbeyi adina kesilmistir. Karasi Beyligi dönemine ait günümüze kadar ulasan bir mimari eser yoktur.
Kaynak: Osmanli tarihi
 

SaraX

New member
Katılım
27 Ağu 2008
Mesajlar
489
Tepkime puanı
32
Puanları
0
bism.gif
MENTESEOGULLARI BEYLIGI
1- SIYASI TARIH
XIII. asrin ikinci yarisinda Güneybati Anadolu'da, merkezi Fethiye (Megri) olmak üzere Mugla, Balat, Milas, Beçin, Çine, Tavas ve Köycegiz kasabalarini içine alan bölgede kurulmustur. Beyligin kurucusu Mentese Bey maiyyetindeki Türkmenlerle birlikte, Akdeniz kiyilarindaki Finike ve Megri taraflarinda denizden gelmisler ve kuzeye dogru yayilarak karadan gelen Türk kuvvetleriyle birlesip eski Karya bölgesini (Mugla) ele geçirerek burada yerlesmislerdir.
Mentese beyligini kuran Türkmenler, Anadolu Selçuklulari'nin idaresinde bulunan Antalya ve Likya (Antalya'nin bati taraflari) kiyilarindan deniz yoluyla bu havaliye geldiler ve yikilmaya yüz tutan Bizans donanmasina mensup gemicileri de alarak kurduklari donanma ile korsanlik yapmaya basladilar. Beyligin kurucusu Mentese Bey hakkinda Bizans kaynaklarinda görülen Salpakis Mentese (yani Sahil beyi Mentese) ifadesi Menteseogullarinin sahilde söz sahibi oldugunu göstermektedir.
Bölgeye yerlesen Türkmenleri buradan çikarmak için Bizans Imparatoru VIII. Mihail, oglu Andronikos kumandasinda bir ordu gönderdi ise de muvaffak olamadi ve Mentese Bey idaresindeki Türk kuvvetleri Aydin ve Güzelhisar mevkilerini zaptettiler.
Beylige adini vermis olan Mentese Bey, 1282'den sonra vefat etmis ve Fethiye'deki türbesine defnedilmistir.
Mentese Bey'in ölümünden sonra oglu Mesud Bey beyligin idaresini ele almis, diger kardesi Kirman ise Fenike taraflarinda hakimiyetini sürdürmüstür.
a- Mesud Bey
Mesud Bey zamaninda düzenlenen deniz seferlerinde bazi basarilar elde edildi ve Rodos adasinin önemli bir kismi ele geçirildi (1300). Ancak on yil sonra Sen Jan Sövalyelerinin saldirisina ugrayan Rodos adasi Papa ve Fransa Krali Güzel Filip'in yardimiyla sövalyeler tarafindan zaptedildi (1310).
Mesud Bey, Rodos'u geri almak için çok ugrasmis, hatta sövalyeler tarafindan ticaret gemileri gaspedilen Cenevizlilerden de yardim almis fakat Papa V. Clemens'in Cenevizlileri yardimdan men etmesi üzerine (1312), sonuç alamamistir.
Mesud Bey, Mevlâna'nin torunu Arif Çelebi tarafindan muhtemelen Milas'ta 1312-1314 yillari arasinda ziyaret edilmistir. Onun verdigi bilgiden Mesud Bey'in Mentese Bey'i olarak bölgeyi idare ettigi anlasilmaktadir.
Mesud Bey, 1319'dan önce Milas'ta vefat etmis ve buraya gömülmüstür. Mesud Bey'in Orhan ve Ibrahim adinda iki oglu bulunuyordu. O'nun ölümünden sonra iki kardes birbiriyle mücadele etmisler ve sonunda Orhan kardesini yenerek Mentese beyi olmustur.
b- Orhan Bey
Sücaeddin sifatiyla bilinen Orhan By, 1320'den itibaren Rodos'u geri almak için donanma ile mücadeleye giristi ise de basarili olamadi.
1333 yili yazinda bölgeyi ziyaret eden Ibn-i Battuta, Milas'a gelmis ve Menteseoglu Orhan Bey'le görüsmüstür. Seyyah, Milas sultani hakkinda su bilgileri vermektedir:
"Sultân-i mükerrem Sucâuddin Orhan Bey bin Mentese Bey'dir. Mümâileyh hiyâr-i mülûkdan olup süret ve sireti güzeldir. Hemdemleri olan fukahâ yaninda mazhar-i ta'zîm ve ihtirâmdir. Sarayinda fukahadan bir cemaat bulunur. Sultân-i mümâileyh bize ihsan etti ve hayvan ile zâd-i râh verdi. Ikametgahi Milas kurbünde Bercin beldesi olup aralari iki mildir. Bercin orada kâin bir tepe üzerinde müceddeden te'sis edilmistir. Güzel binalar ve mescidler ile müzeyyendir. Sultan, Bercin'de bir cami insasina baslamis olup henüz binasi hitâm bulmamis idi".
Yine ayni yüzyilda Anadolu'yu ziyaret eden seyyah el-Ömerî, Orhan Bey'in 50 sehir ve 200 kalesi oldugunu, donanmasi ve yüzbin askeri bulundugunu, karada ve denizde gaza ile mesgul oldugunu bildirir. Orhan Bey'in ne zaman öldügü kesin olarak belli degildir.
c- Ibrahim Bey
Ibn-i Battuta'nin Mentese Beyligi'ni ziyareti sirasinda, babasi Orhan Bey'in Mugla valisi olarak gördügünü anlattigi Ibrahim Bey'in ne zaman beylik tahtina oturdugu tam olarak bilinmemektedir. Ancak Mugla'da yaptirdigi Ulu Cami'nin kitabesinden 1344'de Mentese beyi olarak beyligin basinda bulundugu anlasilmaktadir.
Ibrahim Bey, Aydinoglu Umur Bey'in Izmir frenklerine karsi giristigi sefere katilmak için hazirlik yapmis, ancak Umur Bey'in 1348 yilinda ölmesi üzerine bu sefer yarim kalmistir. Aydinogullari'nin Venedik ile bir anlasma yapmalarindan sonra yalniz kalan Mentese Beyligi, Venedikliler'in baskisi karsisinda agir bir anlasma yapmaya mecbur olmustur (1352-1355). Bunun geregi olarak Venedikliler, Balat'ta bir kilise insa ettikleri gibi bir de konsolos ikame etmislerdir.
Ibrahim Bey'in, Musa, Mehmed ve Ahmed Gazi adli üç oglu bulunuyordu. 1360'da Ibrahim Bey'in ölümüyle ogullarindan Mentese Beyliginin askerleri Murad Hüdavendigâr'in Kosova'da yaptigi savasda (1389) Osmanli ordusuyla birlikte bulundu. Mehmed, Mugla ve Çine'de, Musa Milas, Pecun ve Balat'ta ve Ahmed Gazi Marmaris ve Megri (Fethiye) ile güney kiyi bölgelerinde hakimiyetlerini sürdürdüler.
Haçlilarin Iskenderiye'yi zapti üzerine Memluk Sultani tarafindan bazi Anadolu Beylerine gönderilen ittifak teklifi (1366) sirasinda Musa Bey ile de muhabere yapilmisti.
Musa Bey'den sonra Balat Mentese beyi olan Mehmed Bey ve oglu Mahmud zamaninda Osmanlilar'la bazi münasebetler olmustur. Mentese Beyligi'nin askerleri Murad Hüdavendigâr'in Kosova'da yaptigi savasta (1389) Osmanli ordusuyla birlikte bulundu. I. Murad'in sehid olmasi üzerine Yildirim Bayezid Karamanogullari'nin öncülügünde Saruhan, Aydin ve Germiyan Beylerinden olusan ittifaki bozmak için Bati Anadolu'ya geldiginde Mentese Beyligi'nin de merkezini almisti. Bunun üzerine Ibrahim Bey'in oglu Mehmed Bey ülkesini terk ederek Sinop emiri Çandaroglu Isfendiyar Bey'e siginmistir (1389-1390). Ancak, Bayezid bu istila hareketine karsilik Mehmed Bey'in oglu Mahmud Bey'e Bergama'dan mülk arazi vererek helallasmak istemistir. Böylece, Balat ve Mugla'daki Mentese Beyligi son bularak Osmanlilar'in idaresine girmistir.
Megri (Fethiye) ve Marmaris bölgesinin hükümdari olan Ahmed Gazi ise, sahillerde bulunan donanmasiyla kiyilarin korunmasina çalismistir. Denizdeki bu faaliyetleri sebebiyle "sultanü's-sevâhil" ünvanini tasiyan Ahmed Gazi, ayrica "emir-i kebir", "sultan-i mülûkü'l-arab ve'l-acem" gibi ünvanlar da kullanmisti. Ahmed Gazi, Rodos sövalyeleri ve Kibris krali ile de savasmisti.
Saban 793 (Temmuz 1391)'de vefat eden Ahmed Gazi, Beçin'deki türbesine defnedilmistir. O'ndan sonra Mentese Beyligi'nin bu topraklarinda Yildirim Bayezid'in kumandanlarindan Hoca Firuz Bey görev yapmistir.
Timur'un Ankara savasindaki (1402) galibiyetinden sonra, Anadolu Beyleri içinde topraklari geri verilenler arasinda Isfendiyar beyi'ne siginan Mehmed Bey ile oglu Ilyas Bey de vardi. Timur'un hakimiyetini tanimak sartiyla Mentese Beyligi'ne sahip olan Mehmed Bey, memleketinden tahsil ettigi vergileri ve bazi hediyeleri Timur'un ordugahina giderek takdim etmistir. Böylece ikinci defa beyligi ele geçiren Mehmed Bey çok yasamamis ve 1403 senesinde vefat etmistir.
 

SaraX

New member
Katılım
27 Ağu 2008
Mesajlar
489
Tepkime puanı
32
Puanları
0
d- Ilyas Bey
Sücaeddin lakabiyla anilan Ilyas Bey, Mentese beyi oldugunda (1403), Osmanli Devleti Ankara Savasi sonrasindaki fetret devrini yasiyordu. Önceleri, Çelebi Mehmed'in aleyhine olarak Aydin ve Saruhan Beyleri'yle anlasmis, ancak yenildiklerinden Aydinoglu Cüneyd Bey, Çelebi Mehmed'e siginmistir. Çelebi Mehmed'in Saruhanoglu Hizir Sah Bey'i öldürmesinden sonra, Ilyas Bey de onun hakimiyetini tanimak zorunda kalmistir (1405). Bir ara Anadolu'ya geçen Süleyman Çelebi'ye tabi olmussa da sonra tekrar Çelebi Mehmed'in hakimiyetine girmistir. Çelebi Mehmed'in Osmanli padisahi olmasindan sonra, müsterek olarak para bastirmistir. Ayrica iki oglu Leys (Osmanli kaynaklarinda Üveys) ve Ahmed'i Osmanli sarayina rehin olarak göndermeye mecbur oldu. Ancak gerek Mentese Beyi Ilyas Bey'in ve gerek Çelebi Mehmed'in ayni tarihte ölmesi üzerine (1421) her iki Mentese sehzadesi ülkelerine geri döndüler ve ülkeyi birlikte idare ettiler.
Osmanli padisahi II. Murad; Mentese ülkesini isgal ettigi sirada (1424) Leys ile Ahmed'i yakalatarak Tokat kalesine hapsettirmistir. Iki sene sonra buradan kaçmayi basaran Ahmed Akkoyunlu hükümdari Kara Osman'in yanina gitmis, oradan Misir'a, sonra Iran'a geçmistir. Kardesi Leys ise bu olay üzerine öldürülmüstür.
II. Murad'in vefati üzerine Osmanlilar'da rehin bulunan Ahmed'in Ilyas adindaki oglu memleketi olan Mentese'ye dönerek idareyi ele aldi. Bu sirada Aydin ve Karaman Beylikleri de Osmanlilar'a karsi harekete geçmisti. Sultan II. Mehmed, Karaman üzerine bizzat sefere çikarken, Anadolu beylerbeyi Ishak Pasa'yi da Mentese'deki isyani bastirmakla görevlendirdi. Buna karsi koyamayan Ilyas Bey, Rodos'a kaçti (1451). Böylece tamamen Osmanli idaresine giren Mentese bir sancak olarak teskil edilerek Anadolu Eyaletine baglandi. Mentese sancaginin merkezi Mugla oldu.
2- Sosyal ve Ekonomik Durum
Mentese Beyligi topraklari, cografî bakimdan bati ve güney taraflarinda denizle çevrilmistir. Sahil kesimi körfezler ve çikintilarla kusatilmis oldugundan pekçok tabii çikmasi bulunuyordu. Ancak, hinterlandla baglantilari olmadigindan bu limanlar yeteri kadar ise yaramiyordu. Ülkenin iç kesimleri esas olarak daglik olup, bazi kolay yol veren nehir vadileri vasitasiyla bölgedeki meyva bahçeleri Menderes'in genis vadi ovalariyla birlesir.
Menteseogullari Beyligi'nin ekonomik hayati önemli ölçüde ticarete dayaniyordu. Sahip olduklari ticaret gemileri sayesinde Frenk ülkeleri, civar adalari ve Iskenderiye ile ticaret yapiyorlardi. XIV. yüzyilda ülkenin en önemli ticaret limani Balat idi. Buradan ihraç edilen mallar arasinda bugday, safran, susam, bal, balmumu, palamut, deri, hali, köle ve cariye bulunuyordu. Balat limaninda ithal ve ihraç edilen mallardan alinan gümrük resimleri ve transit ticaretten alinan vergiler beyligin en önemli gelir kaynaklarini teskil ediyordu. Buradaki mallar daha çok frenk tüccarlara satiliyordu. Bu tüccarlarin Balat'ta ticarethane ve depolari vardi ve gemileriyle Rodos, Kibris gibi yakin adalar yaninda Misir ve Avrupa'ya ihracat yapiyorlardi. Buna karsilik da Avrupa'dan kumas, sabun, kalay, kursun ve diger mallar getiriyorlardi. Bölgenin ticarî bakimdan önemi Venedik'in Mentese Beyleri ile devamli ticaret antlasmalari yapmasindan ve bir ihtilaf çikarmaktan dikkatle kaçinmasindan anlasilmaktadir. Mentese Beyleri ile Venedik arasinda 1403 ve 1414 tarihlerinde imzalanan ticaret antlasmalari önemli bir yer tutmaktadir. Mentese Beyligi'nin diger önemli liman ve sehirleri Megri, Marmaris, Milas ve Baçin idi. Menteseogullari Avrupa ile yaptiklari ticarî faaliyetleri sirasinda latin harfleriyle Gigliati tezyinatini havi gümüs sikkeler kullanmislardi. Mentese beyleri içinde Orhan, Muhammed, Musa, Ahmed, Gazi, Ilyas, Leys ve Ahmed Beyler adina gümüs veya bakir paralar bastirildigi tesbit edilmistir.
3- Ordu ve Donanma
Diger Anadolu Beylikleri'nde oldugu gibi Mentese Beyligi de bir kara ordusuna ve sahilde oldugu için güçlü bir donanmaya sahipti. Ömerî'nin Mesâlikü'l-ebsâr'daki rivayetine göre beligin yüz bin süvarisi bulunuyordu ve karada, denizde gaza ile mesgul idi. Sahip oldugu mükemmel donanmasi sayesinde ise etrafa akinlar yapiyorlardi. Rodos'a ve civarindaki adalara yapilan seferlerle beyligin denizlerdeki üstünlügü gerçeklesti. Bunlar, kuvvetli donanmalariyla gerektiginde Misir'daki Memlûk Sultanligi'na ve Aydinogullari'na yardim ediyorlardi. Nitekim, 1364'te Menteseoglu'nun ikiyüz kadirgasiyla Misir'in Kibris üzerine düzenledigi sefere katildigi bilinmektedir.
Mentese Beyligi'nin kurucusu Mentese Bey'in babasi "emirü's-sevâhil", Mentese beylerinden Ahmed Gazi "sultanü's-sevâhil" ünvaniyla anilmaktaydi.
4- Ilmî ve Kültürel Faaliyetler
Mentese Beyligi'nin Milas, Mugla, Beçin ve Balat gibi sehirlerinde devrine göre ileri seviyede medreseler bulunuyordu. Beçin'deki Ahmed Gazi medresesi, bunun örneklerindendir.
Mentese Beyligi döneminde bu bölgede bazi eserlerin telif ve tercüme edildigi bilinmektedir. Mentese beyleri, ilmî ve edebî ilgilerine ragmen Arapça ve Farsça bilmiyorlardi. Bu sebeple kaleme alinan eserler Türkçe idi. Mentese beyi Ibrahim Bey'in torunlarindan Mehmed Bey adina, Sirvanli Mehmed tarafindan avciliga dair Baznâme adiyla Farsça'dan Türkçe'ye bir kitap tercüme edilmistir. Yine ayni zat Sücaeddin Ilyas Bey adina da Ilyâsiye ismini verdigi kisa bir tip kitabi yazmistir. Edebî faaliyetler bakimindan Mentese sarayi Aydinogullari'nin seviyesine ulasamamistir.
5- Imar Faaliyetleri
Mentese beyleri, bulunduklari bölgelerde cami, medrese, türbe, imaret gibi eserleri insa ettirerek ülkenin kültürünün gelismesini sagladiklari gibi, devri için güzel örnekler ihtiva eden mimarî eserler vücuda getirmislerdir. Nitekim seyyah Ibn-i Battuta, Beçin'de Orhan Bey'in tesis ettigi güzel binalar ve mescidler oldugunu bildirmistir.
Orhan Bey'in Mugla'daki Ulu Camii (1344), Ahmed Gazi'nin Beçin'deki medresesi (1375), Milas'taki Camii (1478), Mugla ve Milas arasindaki Eskihisar Camii v Megri (Fethiye)'deki medresesi, Ilyas Bey'in Balat'taki Cami (1404), imaret ve medresesi, Mugla'nin Turgut nahiyesindeki Camii, Beçin'deki medresesi, Mazun kazasinin Hisarköyü'ndeki Camii bu mimarî eserler arasindadir.
Kaynak: Osmanli tarihi
 

SaraX

New member
Katılım
27 Ağu 2008
Mesajlar
489
Tepkime puanı
32
Puanları
0
bismi.gif
MUTAHHARTEN BEYLIGI
Erzincan ve çevresi 1379 yilina kadar Eretna Devleti sinirlari içerisinde kalmis ve sirasiyla Ahi Ayna Bey ve Pîr Hüseyin'in idaresinde bulunus idi. Pir Hüseyin'in ölümünden sonra (1379) ise Erzincan ve çevresine Mutahharten hakim oldu.
1- Mutahharten'in Mensei ve Erzincan'a Hakim Olmasi
Mutahharten'in Tatarlar'a mensup oldugu söylenmekte ise de, onun Uygur Türklerinden olan Eretna ile akraba olmasi daha muhtemeldir. Mutahharten'in Akkoyunlu Ahmed Bey'in damadi oldugu bilinmektedir.
Kaynaklarda adi Taharten, Tahirten ve Mutahharten seklinde geçen bu Erzincan emiri Pir Hüseyin'in ölümünden sonra Erzincan Beyligi tahtina geçti. Bagimsizligini ilân ederek kendi adina para bastiran ve hutbe okutan Mutahharten'e karsi ilk tepki Eretna Beyligi'nden geldi. Eretna beyliginin ileri gelenleri Alâaddin Ali Bey'e müracaat ederek, Erzincan'in Eretna ailesi ile olan ilgisini ileri sürerek bu sehrin kurtarilmasini istemislerdi. Bunun üzerine Alâaddin Ali Bey Mutahharten'e adamlar göndererek Erzincan'i baris yoluyla ele geçirmek istedi. Ancak görüsmelerden bir sonuç alinamayinca iki taraf arasinda savas basladi. Ilk karsilasmada Mutahharten'in kuvvetleri yenilgiye ugrayarak çekildi. Eretna beyliginin tabiiyetini kabul etmeme karari almis olan Emir Mutahharten yardim istemek üzere Dulkadiroglu Ibrahim Bey ile Akkoyunlu Türkmenlerinin reisi Kutlu Bey'e haber gönderdi. Bu devletlerden gelen yardimci kuvvetlerin de destegi ile Mutahharten-Eretna arasinda yapilan savasi Erzincanlilar kazandi. Daha sonra Erzincan önünde yapilan çarpismalarda da kesin bir sonuç alamayan Alâaddin Ali Bey baskent Sivas'a çekilmek zorunda kaldi.
2- Mutahharten'in Kadi Burhaneddin ile Mücadelesi
Eretna hükümdari Alâaddin Ali Bey'in 1380 yilinda ölümünden sonra devletin idaresini eline alan naib Kadi Burhaneddin Ahmed'in, ülkesine yönelik faaliyetler yapacagini bilen Mutahharten ona karsi yeni müttefikler aramaya basladi. Nitekim Mutahharten, Kadi Burhaneddin tarafindan Koyulhisar çevresine gönderilen Zünnûn ve Sarkî Karahisar hakimligine atanan Melik Ahmed ile derhal dostluk kurmaya basladi. Kizkardesini Zünnûn ile evlendiren Erzincan emiri, onunla birlikte Eretna topraklarina taarruza geçti. Ancak Sivas topraklari içerisinde yagma ve tahrip hareketlerinde bulunan Zünnûn, Kadi Burhaneddin tarafindan bozguna ugratildi. Gerek Zünnûn'un bu yenilgisinden dolayi ve gerekse Amasya Emiri Sadgeldi'nin kiskirtmalariyla Kadi Burhaneddin'e daha çok kizan Mutahharten Sivas'a taarruza geçmege karar verdi. Ordusu ile Erzincan'dan çikarak Sivas vilâyeti hududuna geldi. Nâib'e karsi tehditkâr bir tavir takinarak gönderdigi elçiler vasitasiyla, devletin idaresini Alâaddin Ali Bey'in oglu Mehmed'e birakmasini istedi. Ancak nâib Kadi Burhaneddin, saltanati terketmek istemiyordu. Bu sebeple Mutahharten'den gelen elçi Emir Tugrul'u tutuklatti. Elçinin tutuklanmasindan sonra Mutahharten onun serbest birakilmasi sarti ile Sivas'tan ayrildi.
Mutahharten ile Kadi Burhaneddin arasindaki mücâdeleler bundan sonraki yillarda da devam etti. Kadi Burhaneddin Ahmed, Mutahharten'in dostu olan Amasya Emiri Sadgeldi üzerine yürüyerek onu öldürdü (1381) ve kesik basini Erzincan'a gönderdi. Bu zaferden sonra O, nâib olmasina ragmen, bagimsizligini ilân ederek hükümdarlik makamina oturdu. Mutahharten onun tahta çikisina karsi çikarak baskent Sivas'ta Kadi Burhaneddin aleyhine düzenlenen suikastlerde faal rol oynadi. Ancak bu tesebbüsler sonuçsuz kaldi. Mutahharten daha sonra Sivas'taki muhalefetin lideri Eretna emirlerinden Seyyidî Hüsam ile Kadi Burhaneddin'e karsi bir ittifak meydana getirdi. Bu ittifaka Amasya Emiri Ahmed Bey ile daha pek çok beyler de katildi. Bu emirler Sivas'a hep birden saldirida bulunmak üzere hazirliklara basladilar. 1382 yilinda yapilan savaslardan da bir netice alinamadi. Müttefikler kendi aralarinda çikan anlasmazlik sebebiyle dagildilar. Bunun üzerine Mutahharten eski dostu Akkoyunlu Türkmenlerinden yardim istedi. Böylece Akkoyunlular da Sivas'a saldiriya geçtiler. Mutahharten-Akkoyunlu ortak saldirisi karsisinda basari gösteremeyen Kadi Burhaneddin'in emiri Yusuf Çelebi öldü. Mutahharten, Kadi Burhaneddin'in Kayseri civarinda bulundugu bir sirada tekrar Sivas yakinlarina kadar gelerek Eretna topraklarina saldiriya geçti. Fars kalesini ele geçirdikten sonra Sivas'i ciddi bir baski altina aldi. Bu durumu haber alan Kadi Burhaneddin Kayseri'de fazla kalmayarak süratle baskentine yetismeye çalisti. Abdülvahhab yöresinde iki taraf arasinda yapilan savasta Mutahharten yenildi ve ülkesine döndü.
Kadi Burhaneddin, kendisine karsi kurulan ittifaklarin lideri olan Mutahharten'i yola getirmeye karar vererek Erzincan beyligi topraklarina girdi. Erzincan (Aksehir)'a kadar ilerleyip sehri siddetle yagma ederek atese verdi. Savas sirasinda Sivas askerlerinin yagmaya dalmasi sebebiyle kesin sonuç alinamadi. Kadi Burhaneddin bölgedeki harekâta son vererek geri döndü (1385).
Bu olaydan sonra Mutahharten, muhtemelen dostu Akkoyunlular'in kendisini yalniz birakmasi sonucunda Kadi Burhaneddin Ahmed ile iyi geçinmeye basladi. Onunla bir dostluk antlasmasi imzaladi. Bu yillarda Erzincan emirligi sinirlari içerisinde Bayburt, Kemah, Ispir, Erzurum ve Tercan sehirlerinin bulundugu ve Trabzon Rumlari'nin da kendilerine haraç verdigi anlasilmaktadir.
3- Mutahharten'in Timur ile Mücâdelesi
Erzincan emiri Mutahharten 1387 yilinda yeni bir tehlike ile karsi karsiya kaldi. Bu sirada Bati Iran'i isgal altina almis bulunan Timur Karabag'da ordugâhini kurarak Dogu Anadolu'ya bir sefer hazirligina baslamisti. Nihayet Timur'un Erzurum sinirlarina geldigi haberi Erzincan'a ulasinca Emir Mutahharten, ailesi ve agirligini dostu ve tabiî olan Sarkî Karahisar Hakimi Melik Ahmed Bey'in yanina gönderdi. Timur, Erzincan'a bir elçi göndererek Mutahharten'in kendisine itaat etmesini istedi. Mutahharten derhal itaat edecegini bildirdi. Timur, Ahlat'i zabt ederek Van gölü taraflarina indi ve daha sonra da Karakoyunlu ülkesinden ayrilarak Iran'a döndü. Böylece Erzincan üzerindeki baski sona ermis oldu.
Mutahharten, Timur tehlikesinin ortadan kalkmasindan sonra, Erzincan bölgesine siginmis olan Karakoyunlu Türkmenleri ile birlikte Kadi Burhaneddin topraklarina tekrar taarruza basladi. Kadi Burhaneddin bu sirada kuzeydeki Türkmen emirlerinin anlasmazliklarini halletmek üzere Canik bölgesinde bulunuyordu. Mutahharten, Sivas hükümdarinin yoklugundan yararlanarak Sivas sehrinin yakinlarina kadar geldi. Ancak Kadi Burhaneddin'in geri dönmesi üzerine onun karsisina çikmadan ülkesine döndü.
Erzincan Emiri Mutahharten, Kadi Burhaneddin aleyhindeki faaliyetlerini sürdürdü. O, 1388 tarihinde Amasya Emiri Ahmed Bey, Kayseri kalesi sahibi Cüneyd Bey, Haci Emir-oglu Süleyman gibi beylerle Kadi Burhaneddin'e karsi bir ittifak daha kurdu. Ayrica Memlûklular'a da haber göndererek Kadi Burhaneddin'in Timur'un dostu oldugunu bildirdi. Ancak bu ittifaktan da bir netice alinamadi.
4- Mutahharten'in Akkuyunlular'a Karsi Karakoyunlular'la Birlesmesi
Akkoyunlu Beyi Kutlu Bey'in ölümünden (1389) sonra bu Türkmen toplulugunun basina geçen Ahmed Bey ile Mutahharten'in arasi, Erzincan emirinin onlara karsi yagma hareketlerinde bulunmasi üzerine bozuldu. Ahmed Bey emrindeki kalabalik Türkmen grubu Mutahharten üzerine yürüyerek onu agir bir yenilgiye ugratti. Bir müddet sonra Mutahharten bu Türkmenler üzerine gittiyse de basarili olamadi. Akkoyunlular Mutahharten'i tekrar agir bir yenilgiye ugrattilar. Mutahharten Karakoyunlu hükümdari Kara Mehmed'den yardim istemek zorunda kaldi. Öteden beri Akkoyunlularin düsmani olan Kara Mehmed, ortak düsmana karsi birlikte savasmayi kabul etti. Bu sefer Akkoyunlular agir bir yenilgiye ugradilar ve Kadi Burhaneddin'e iltica etmek zorunda kaldilar.
Mutahharten ile Karakoyunlu hükümdari Kara Mehmed arasindaki ittifak bu olaydan sonra da devam etti. Müttefik güçler Kadi Burhaneddin'e ait topraklara saldirdilar. Ancak Kadi Burhaneddin müttefiklere karsi harekete geçince baris istenmis ve Mutahharten ile Sivas-Kayseri hükümdari arasinda yeni bir baris antlasmasi imzalanmistir (Mart 1389).
Mutahharten, Kara Mehmed'den sonra Karakoyunlular'in basina geçen Kara Yusuf'la da dostlugunu devam ettirmis ve onunla birlikte Akkoyunlularla mücadele etmistir. Ancak Endris'te meydana gelen savasta Kara Yusuf esir düsmüs, Mutahharten ise kaçarak güçlükle Erzincan'a ulasmistir. Mutahharten bu yenilginin intikamini almak için kisa bir süre sonra, bu kez yalniz basina Akkoyunlular üzerine yürüdü. Akkoyunlu hükümdari Ahmed Bey, damadi olan Mutahharten'le baris yapmak istediyse de kardesi Kara Yülük Osman bunu kabul etmedi. Yapilan savasta Mutahharten Akkoyunlular karsisinda ikinci kez maglûp oldu.
Erzincan emiri Mutahharten, 1393 yilina kadar Anadolu'da nüfuz ve hakimiyet kurmak için çalisti. Ancak 1393-94 kisinda Timur'un büyük bir ordu ile ikinci kez Anadolu'ya hareket ettigi haberini aldi. Mutahharten'in besbin kisilik bir askerî kuvvete sahip oldugunu ve Kadi Burhaneddin'in baslica düsmanlarindan biri bulundugunu ögrenen Timur, Anadolu'ya geldigi zaman ona haber göndererek itaatini istedi. Mutahharten de Timur'un huzuruna giderek ona itaatini arz etti. Hatta onunla birlikte Avnik kalesine yapilan savasa katildi. 43 günlük bir muhasaradan sonra Avnik'i zapteden Timur, Erzincan emiri Mutahharten'e çesitli nasihahatlerde bulunarak ona emâret, mensûr ve hil'at verdi.
 

SaraX

New member
Katılım
27 Ağu 2008
Mesajlar
489
Tepkime puanı
32
Puanları
0
5- Mutahharten'in Kadi Burhaneddin'e Karsi Karamanogullari ile Ittifaki
Mutahharten, Timur'un Anadolu'dan dönmesinden sonra, kendisi gibi Timur'a tabi olan Karaman-oglu Alâaddin Bey'le birlikte Sivas-Kayseri devletini tehdit etmeye basladi. Bunun üzerine Kadi Burhaneddin, Timur'a güvenerek aleyhinde zararli faaliyetlerde bulunan bu iki beyi cezalandirmak için harekete geçti. Karaman'a yaptigi basarili harekâtdan sonra Erzincan üzerine yürüdü (1394-95). Erzincan emirligi hakimiyet sinirlari içerisinde bulunan Ezdebir, Sis ve Burtulus kalelerini zabtederek Sivas'a döndü. Ancak Kadi Burhaneddin Sivas'a döner dönmez Mutahharten yeniden harekete geçti. Sis ve Burtulus kalesi muhafizlari da Kadi Burhaneddin'e ihanet ederek kalelerini Mutahharten'e teslim ettiler. Kadi Burhaneddin bu durum üzerine yeni bir sefer hazirligina basladi. Öncü kuvvetlerin ardindan kendisi de Mutahharten üzerine hareket etti. Ancak Kadi Burhaneddin'in üstün kuvvetleri karsisinda savasi göze alamayan Mutahharten Erzincan'a çekildi.
Kadi Burhaneddin, Erzincan meselesini neticelendirmek üzere bu kez daha büyük hazirliklara basladi. Kadi Burhaneddin'in Erzincan üzerine yürüyecegini haber alan Akkoyunlu Kutlu Bey oglu Ahmed Bey, Kadi'ya haber göndererek ona yardimci olacagini bildirdi. Böylece O da, Karakoyunlular ve Timur'la müstereken kendilerine karsi düsmanca davranmis olan Mutahharten'den intikam almak istiyordu. Bu düsünce ile Kadi Burhaneddin ve Akkoyunlu kuvvetleri birleserek Mutahharten üzerine yürüdüler. Bu kez Kadi Burhaneddin, Mutahharten'i cezalandirmak için çok tahribat yapti. Seferden sonra Bayburt'a kadar olan bölgeyi Akkoyunlu Ahmed Bey'e ikta ederek Sarkî Karahisar yolu ile Sivas'a döndü.
Mutahharten, idaresinden çikan Kemah'a karsi hareket edince Kemah valisi acele Kadi Burhaneddin'den yardim istedi. Bunun üzerine Kadi Burhaneddin tekrar Erzincan'a yürüyüse geçti. Bu sirada Mutahharten de Sarkî Karahisar hakimi Melik Ahmed ile birlikte savas için hazirlik yapiyordu. Kadi Burhaneddin Erzincan'a geldigi zaman Mutahharten daglik arazide oldugu için onu takip edemedi. Bir kisim kuvvetini Erzincan topraklarinda birakarak kendisi Bayburt üzerine yürüdü. Böylece O, Mutahharten'in ovaya inmesini bekliyordu. Nihayet Mutahharten Pulur sahrasina indi. Kadi Burhaneddin de buraya hareket etti. Savasa ilk önce Kadi Burhaneddin'in öncü kuvvetleri basladi. Mutahharten, emirleriyle birlikte cesurca yaptigi bu savasi kazandi (Ekim 1395).
1396-97 yillarinda Timur'un yeniden Anadolu'da görünmesi Kadi Burhaneddin ile Mutahharten'in bir süre daha sessiz kalmasina sebep oldu. Ancak Timur tehlikesi geçtikten sonra Kadi Burhaneddin Ahmed yine Erzincan üzerine hareket etti. Kadi, Mutahharten'in düsmani Akkoyunlu Ahmed Bey'le birlesip onu, Erzincan emirligine tabi olan Melik Ahmed'e ait Sarkî Karahisar'i yagma ve tahribe memur etti. Bunun üzerine Melik Ahmed Kadi Burhaneddin'in sartlarini kabul ederek onunla anlasti. Kadi Burhaneddin daha sonra Kemah'i almak için Çit sahrasina indi. Ancak bu sirada Kayseri'de bir isyanin patlak vermesi üzerine Sivas'a dönmek zorunda kaldi.
Kadi Burhaneddin Kayseri islerini hallettikten sonra Mutahharten'e bir mektup göndererek onun Timur ittifakindan ayrilmasini ve kayitsiz sartsiz kendisine itaat etmesini istedi. Ancak Mutahharten, Aksehir'in iade edilmeden sulh yapilamayacagini bildirdi.
Mutahharten, Kadi Burhaneddin'in Karayülük Osman Bey tarafindan öldürülmesi (1398) üzerine büyük bir düsmanindan kurtulmus oldu. Ancak, Karayülük Osman Bey'in Osmanli hükümdari I. Bayezid'e yenilmesinden sonra Sivas Osmanli hakimiyetine girdi. Bayezid'e yenilen Karayülük Osman ise Erzincan'a iltica etmek zorunda kaldi. Osmanlilar'in Kadi Burhaneddin'in ülkesini ele geçirmesi, Erzincan emirligini Osmanli Devleti ile sinir komsusu yapti. Bu sirada Osmanlilar'in her geçen gün daha da genisleyip güçlenmesi Mutahharten'i endiselendiriyordu. Ancak bu sirada, Hindistan seferini basari ile bitiren Timur'un Anadolu'ya dogru hareket ettigi haberi Mutahharten'i ümitlendirdi. O, Timur'un Karabag'a geldigi bir sirada huzuruna giderek itaatini bildirdi. Timur ise Mutahharten'e izaz ve ikramda bulundu; ona tug, alem ve nakkare verdi. Muhtesem hil'atler giydirerek ülkesine gönderdi. Mutahharten, Misir Memlûklu sultanligindan umdugunu elde edemeyen Kara Yülük Osman'la birlikte Gürcistan seferinden dönen ve Avnik'te ikamet etmekte olan Timur'a katildi.
6- Mutahharten'in Osmanli Hükümdari Bâyezid ile Mücâdelesi
Öte tarafdan Osmanli hükümdari I. Bayezid, Erzincan emiri Mutahharten'in Timur ile iliskisini haber alinca ona elçi göndererek bu ittifaktan ayrilmasini ve kendisine itaat etmesini istedi. Ancak Mutahharten, Bâyezid'in bu istegini kabul etmedi. Üstelik Timur Anadolu'ya girince ona rehberlik ederek birlikte Sivas'a geldi. Sehrin alinmasinda Timur'a yardimci olan Mutahharten, Anadolu Türklügüne indirilen bu darbeye emaretini kaybetmemek düsüncesiyle öncülük etti. Mutahharten'in Sivas'in isgalinden sonra Timur'dan ayrilarak Erzincan'a döndügü anlasilmaktadir.
Timur'un Sivas'i isgalden sonra daha ileriye gitmeyerek güneye inmesi üzerine Osmanli hükümdari Bâyezid Mutahharten üzerine yürüdü. Siddetli taarruz karsisinda iç kaleye çekilen Mutahharten nihayet teslim oldu. Erzincan emirligine ait topraklar Osmanli sinirlarina dahil edildi. Bâyezid, Erzincan halkinin istegi üzerine ve kendisine tabi olmasi sarti ile Mutahharten'i affederek yine beyliginin basinda birakti. Buna karsilik bütün ailesini rehin alarak Bursa'ya götürdü.
Mutahharten, Bâyezid'in Erzincan'dan ayrilmasindan sonra muhtemelen bu durumu Timur'a bildirmis ve ailesinin Bursa'ya götürüldügünü haber vermistir.
Timur ile Bâyezid arasinda meydana gelen Ankara Savasi'nda Mutahharten'in, bizzat Timur tarafindan kumanda edilmekte olan merkez kolunun sag grubunda muharebeye katildigi bilinmektedir. Mutahharten bu savasta, Bâyezid'in yaninda bulunan Tatarlarin Timur tarafina geçmesini saglamis ve Rumeli askerinin dagilmasina sebep olmustur.
Savastan sonra Erzincan'a dönen Mutahharten ölünceye kadar Timur'un yüksek hakimiyetini tanimistir.
7- Mutahharten'in Ölümü ve Beyligin Sonu
Mutahharten'in ölüm tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber onun 1403 yilinin sonlarinda vefat ettigi sanilmaktadir. Ölümünden sonra emirligin kimin eline geçtigi de meçhul olup1410 yilinda Erzincan hakimi olarak Mutahharten'in torunu Seyh Hasan görülmektedir. Bu dönemde Karakoyunlu Kara Yusuf'un Erzincan'i ele geçirmek istedigi ve bu amaçla burasini kusattigi bilinmektedir (1410). Nihayet bölge halkinin Seyh Hasan'dan sikâyet etmeleri sonucu sehri 45 gün kadar kusatan Karakoyunlu Kara Yusuf, Seyh Hasan'in teslim olmasi sonucunda burasini hakimiyeti altina aldi. Böylece 30 yil kadar Mutahharten ve ailesinin idaresinde olan Erzincan ve çevresi Karakoyunlular'in eline geçti.
Kaynak: Osmanli tarihi
 

SaraX

New member
Katılım
27 Ağu 2008
Mesajlar
489
Tepkime puanı
32
Puanları
0
calig07.jpg
PERVANEOGULLARI BEYLIGI (1277-1322)
Anadolu Selçuklulari'nin dagilmasi sirasinda Sinop'ta Pervâne Muineddin Süleyman'in oglu Mehmet tarafindan kurulan beyligin adidir.
Sinop, 1214'te Trabzon Rum Imparatorlugu'ndan alinmis önemli bir deniz üssü ve ticaret iskelesi idi. Anadolu Selçuklulari'nin iç karisikliklari sirasinda Trabzon Rum Imparatoru tarafindan geri alinmis ve kendi topraklarina dahil edilmistir (1259). Pervâne, Ilhanli hükümdari Abaka Han'dan izin alarak Sinop'u ele geçirmek için faaliyete giristi. Yaklasik bir yil karadan denizden kusattigi sehri 1266'da zaptetti. Böylece Selçuklular'in Karadeniz'deki ticaret kapisi olan Sinop, Muineddin Süleyman'a ikta olarak verilmis ve yine onun istegi üzerine kendisine temlik edilmistir.
Sinop'un fethi ve Pervane'ye temlik edilmesi, Sultan Rükneddin Kiliç Arslan ile onun arasinin açilmasina sebep oldu. 1266'da Selçuklu sultaninin Pervane'nin Mogollar tarafindan tahrikiyle öldürülmesinden sonra, Selçuklu Devleti'nin idaresinde Pervane'ye ortak kalmadi. Selçuklu Devleti'nde nâibu's-sultan olan Pervâne, devamli bir sekilde merkezde bulundugundan bizzat Sinop'ta ikamet edememekteydi. Bu sebeple oglu Muinüddin Mehmed'i malikanesi olan Sinop'a gönderdi. Pervane Süleyman, 1277'de Ilhanli hükümdari Abaka Han tarafindan öldürülünce oglu Mehmed istiklâlini ilan ederek Sinop'ta Pervaneogullari adi ile kisa süre devam den beyligi kurmus oldu.
Muinüddin Mehmed yaklasik yirmi yil beyligin idaresini elinde tuttu.
Muinüddin Mehmed, Mogollar ile iyi geçinmek zorunda kaldi ve onlarin verdigi devlet islerinde görev yapti. Bu sirada halki agir vergilerle ezen Mehmet Bey, Mogollar'a karsi bir hareketin hazirliklari içindeyken hastalanarak öldü. Bundan sonra beyligin idaresi Pervane Süleyman'in torunu Mühezzibüddin Mesud tarafindan yürütüldü. Mesud Bey, Mogollar'la iyi iliskilerde bulunarak herhangi bir tehlikenin gelmesini önledi. Ayrica devletin sinirlarini genisleterek Bafra ve Samsun'u ele geçirdi. Mesud Bey, Sinop'ta ticarî koloni bulunduran Cenevizliler tarafindan ticarî bir anlasmazlik sebebiyle ani bir baskinla esir edilerek Ceneviz müstemlekesi olan Kefe'ye götürüldü. Ancak çok agir bir fidye ödemek suretiyle tekrar Sinop'a döndü (1298). Bundan iki sene sonra vefat eden Mesud Bey'in yerine oglu Gazi Çelebi, Sinop emiri oldu (1300). Donanmaya önem veren Gazi Çelebi, önce Trabzon Rum Imparatoru ile anlasarak Kirim ve Kefe taraflarina sefer düzenledi ve bir Ceneviz donanmasini Kefe yakinlarinda maglup etti (1313). Daha sonra da Trabzon'a karsi hücuma geçti (1319). Cenevizliler'in 1322'de Sinop'a karsi giristikleri saldiriyi basariyla püskürttü. Gazi Çelebi'nin erkek evladi olmadigi için Kastamonu beyi olan Candaroglu Süleyman Pasa'nin hakimiyetini tanidi. 1322'de vefati üzerine bir ara kizi Sinop'ta beylik etmis ve bu sebeple Sinop'a Hatuneli adi da verilmistir. Daha sonra Candaroglu Süleyman Pasa tarafindan ilhak edildi. Böylece Pervaneogullari Beyligi, Candarogullari Beyligi'nin topraklarina katildi.
Sinop'ta Pervane Süeyman tarafindan 666 (1267-1268)da yaptirilan Ulu Cami en önemli mabedler arasindadir. Yine Pervane Süleyman Medresesi ve Pervane türbesi, Pervaneogullari Beyligi devrinden kalma mimarî eserlerdir.
Kaynak: Osmanli tarihi
 

SaraX

New member
Katılım
27 Ağu 2008
Mesajlar
489
Tepkime puanı
32
Puanları
0
RAMAZANOGULLARI BEYLIGI
calig21.gif
Ramazanogullari, Adana ve çevresinde XIV. yüzyilin ikinci yarisindan XVII. yüzyilin baslarina kadar hüküm sürmüs olan bir Türkmen beyligidir.
I- SIYASÎ TARIH
a- Beyligin mensei ve kurulusu
Beyligin kuruculari Oguzlarin Üçok koluna mensup Yüregir boyundandirlar. Bu Üçok Türkmenleri ayni boydan gelen diger Türkmenlerle birlikte, XIII. yüzyilda Mogol istilâsi yüzünden Anadolu'ya gelmisler, ancak burada da Mogollarin takibinden kurtulamayinca güneye dogru inerek Memlûk hükümdari Baybars (1261-1277) tarafindan Antakya-Gazze arasinda uzanan bölgeye yerlestirilmislerdir.
Memlûk Sultani Baybars, Mogollara karsi yaptigi mücadelede bu Türkmen gruplarinin çok büyük yardimini gördü. Türkmenlerin bu yardimlari sayesinde Mogollar Suriye ve Çukurova'dan çikarildilar. Bu arada Haçli seferleri sirasinda meydana gelen siyasî buhran esnasinda Çukurova'da hakimiyet kuran Ermeniler, Mogollar'in en sadik müttefikleri olarak Suriye bölgesinde saldirgan hareketlerde bulunmaya baslamislardi. Sultan Baybars'in 1265'den sonra Ermeniler üzerine yaptigi seferlere de genis ölçüde katilan Türkmenler, bölgede bozulmus olan düzenin saglanmasinda önemli rol oynamislardir.
Sayilari 40 bin çadir kadar olan bu Türkmenlerden Bozok koluna mensup olanlar Maras ve Elbistan civarinda Dulkadir Beyligi'ni kurdular. Üçok koluna mensup olanlar ise Adana ve Payas çevrelerini Ermeniler'den alarak buralara yerlestirmeye basladilar.
b) Memlûklular'a Tâbi Dönem
Memlûklular Mogollarin müttefiki olan Ermenilerin bu hareketlerine karsi kayitsiz kalmadilar. Özellikle Baybars devrinden itibaren Çukurova'da yagma ve tahrip akinlarina giristiler. Sultan Kalavun-oglu el-Melikü'n-Nâsir Muhammed'in hükümdarligi zamaninda (1310-1314) bu akinlar fetih mahiyetini aldi. Çukurova bölgesi birbiri arkasindan Memlûk topraklarina katildi. Nihayet 1375 yilinda Sis (Kozan) sehri de alinarak buradaki kralliga son verildi. Memlûklular Çukurova'da Ayas, Sis ve Tarsus olmak üzere üç nâiblik (valilik) kurdular. Çukurova'nin Memlûklular tarafindan fethedilmesinde Üçok Türkmenlerinin büyük yardimlari oldu. Bu sebeple, Memlûklular, Çukurova'yi almalarinda ve bilhassa orada tutunmalarinda en büyük pay sahibi bulunan Üçoklardan Yüregir boyunun reisi Ramazan Bey'e Adana çevresi ile Misis'in idaresini verdiler.
Beylige adini vermis olan bu Türkmen reisi Ramazan Bey'in faaliyetlerine ilk kez 1353 yili olaylari arasinda rastlanmaktadir. Bu tarihte Memlûk Sultani Melik Salih'e karsi Misir'da büyük bir isyan baslamisti. Halep Valisi Bayboga da Sultana karsi harekete geçmis, Dulkadir-oglu Karaca Bey de bu isyana katilmisti. Isyancilar Dimask (Sam)'a vardiklarinda Sultan Salih'in büyük bir ordu ile üzerlerine geldigini duydular. Bunun üzerine Dulkadir-oglu Karaca Bey, müttefiklerinden ayrilarak ülkesine geri döndü. Yalniz kalan Bayboga, Sultana karsi koyamayacagini anlayinca geri dönerek Karaca Bey'e sigindi. Bunun üzerine Sultan Salih, Dulkadir-oglu Karaca Bey'den isyancilari teslim aldi ve onu Türkmen emirliginden azlederek Dulkadirli ülkesini Ramazan Bey'e verdi (1353). Ramazan Bey hakkinda bilinen bilgiler bu kadar olup kendisinin bu tarihten kisa bir süre sonra, 1353 yili sonu veya 1354 yili baslarinda öldügü anlasilmaktadir.
1- Ibrahim Bey (1354-1383)
Ramazan Bey'in ölümünden sonra oglu Sarimüddin Ibrahim Bey'e Türkmen emirligi tevcih edildi. Babasinin ölümünden hemen sonra Kahire'ye giden Ibrahim Bey sultana ve nüfuzlu emirlere sayisiz hediyeler takdim etti. Memlûk sultani da Ramazan-oglu'na dirlik, yani ikta ile beraber emirligi tevcih etti (1354). Böylece Memlûk Sultanligi'na bagli olarak beyliginin basina geçen Ibrahim Bey ülkesine döndükten sonra topraklarini genisletmeye basladi. 1360 yilinda Halep valisi Emir Seyfeddin Baydemir komutasindaki Memlûk kuvvetleri Türkmenlerin de yardimi ile Ermeni Kralligi elindeki Adana ve Tarsus'u zaptettiler. Böylece Ermeniler'in idaresinde merkezleri Sis (Kozan) olmak üzere birkaç kale kaliyordu. Memlûk sultanliginin Adana'yi kimin yönetimine biraktigi hakkinda kaynaklarda kesin bir bilgi yoksa da burasinin Ramazan-oglu Ibrahim Bey'e verildigi kuvvetle muhtemeldir. Adana'dan sonra Sis sehri de Türkmenlerin yardimi ile Memlûklularin eline geçti. Böylece Çukurova hukuken Memlûklularin, fakat fiilen Ramazan-ogullarinin hakimiyeti altina girmis oldu.
Celadetli ve bahadir kisi manalarina gelen Sarimüddin ünvanini tasiyan Ibrahim Bey, Adana ve çevresinde hakimiyetini saglamlastirdiktan sonra Memlûk baskisindan kurtulmak ve istiklâlini ilân etmek üzere önce Karaman-oglu Alâaddin Bey'le ittifak etti. Daha sonra da Memlûklularin elinde bulunan Sis sehrini almak için Dulkadir-oglu Halil ile Memlûklular aleyhinde anlasti. Ancak Dulkadir-oglu Halil Bey'in 1381'de Memlûklularla yaptigi mücadelede yenilmesinden sonra Ibrahim Bey Sis valisi Torumtay araciligi ile Sultana müracaat ederek affedilmesini istedi.
Ibrahim Bey'in Memlûklulara karsi olan bu sadakati çok kisa sürdü. Memlûk sultani, Ibrahim Bey'in Karaman-oglu Alâaddin Bey ile ittifak ettigini ileri sürerek üzerine kuvvet gönderdi. Haleb valisi Yelboga en-Nasirî, bu sefer sirasinda Ibrahim Bey ile kardesi Kara Mehmed'i Sis'de yakalayarak öldürdü (1383).
 

SaraX

New member
Katılım
27 Ağu 2008
Mesajlar
489
Tepkime puanı
32
Puanları
0
2- Ahmed Bey (1383-1416)
Ibrahim Bey'in Memlûklular tarafindan öldürülmesinden sonra yerine kardesi Sihabeddin Ahmed Bey geçti. Ramazanogullari Beyligi Sihabeddin Ahmed zamaninda en parlak dönemlerinden birini yasadi. Agabeyi Ibrahim Bey zamaninda Bire (Birecik) hakimi olan Ahmed Bey bazan Memlûk-lular'a bagli kalarak onlarin yardimina kosuyor, bazan da Sultan'a karsi cephe aliyordu.
Ahmed Bey beyligin basina geçtikten sonra Dulkadiroglu Halil Bey ile birleserek Maras'i istilâ etti. Ancak Emir Yelboga gelerek duruma tekrar hakim oldu. Memlûk Sultani Berkuk'un 1399 yilinda ölümünden sonra yerine geçen Sultan Ebu'l-Ferec, Türkmen beylerinin kendisine itaatlerini temin etmek gayesiyle basta Adana valisi olmak üzere bütün beylere dirlik gönderdi. Ancak Sultan Berkuk'un ölümünden sonra, Memlûk emirleri arasinda baslayan rekabet ve mevki mücadeleleri Güney Anadolu'daki beyliklerin ve özellikle de Ramazanogullari'nin durumlarini kuvvetlendirmesine yardimci oldu.
Timur'un Suriye'den dönüsünden sonra Halep sehrinin Timurlular'dan alinmasinda büyük basarilar gösteren Ahmed Bey, daha sonra Suriye Araplarinin sehri abluka altina almalari sirasinda da Haleb naibi Demirtas'a yardim ederek Arap emirini kaçmaya mecbur etti. Bunun üzerine Memlûk Sultani Ebu'l-Ferec, yardimlarindan dolayi Ahmed Bey'e hil'at, para ve çesitli hediyeler gönderdi (1401).
Böyle olmakla birlikte ertesi yil Haleb valisi Demirtas Sultana isyan edince, Ramazan-oglu Ahmed Bey de ona yardimci oldu. Ancak yeni vali olarak Haleb'e gönderilen Tokmak, Ahmed Bey'in de içinde bulundugu isyanci gruplari bozguna ugratti. Demirtas ve müttefiki Sam Valisi Tangriberdi, Ahmed'in ülkesine sigindilar. Ancak daha sonra afffedilen Demirtas tekrar Haleb valiligine getirildi (1405).
Bu sirada Antakya emiri olan Doganci-oglu, bölgede karisikliklar çikartmakta ve Heleb'e tâbi kaleleri eline geçirmekteydi. Bunun üzerine Haleb Emiri Demirtas, Ramazan-oglu Sihabeddin Ahmed Bey ile Dulkadir-oglu Alâaddin Ali Bey'den yardim istedi. Haleb Emiri Demirtas, öteden beri birbirine düsman olan bu Türkmen beylerini baristirdi.
Ahmed Bey bu tarihten sonra Memlûk emirlerinden Seyh ve Nevruz arasindaki mücadelede Seyh'in tarafini tuttu. Memlûk Sultani Ebu'l-Ferec, emirler arasinda yillardan beri sürüp gelen mücadeleye son vermek için Haleb'e geldi (Temmuz 1410). Seyh ve Nevruz, Elbistan, Malatya ve Ayintab'in Türkmenlerden alinarak kendilerine verilmesini istedi ise de Sultan bunu kabul etmedi. Daha sonra Haleb'de Ramazan-oglu Emir Ahmed'le görüsen Ebu'l-Ferec, ayni zamanda onun kizi ile de evlendi. Sultanin çok sevdigi bu hatun Misir sarayinda çok büyük bir itibar görmüs ve kendisine Hunda Kübra (Bas Hatun) ünvani verilmistir. Ramazan-oglu Ahmed Bey ayni yil damadi olan Sultan Ebu'l-Ferec'i ziyaret etmek için Misir'a gitti. Kahire'de bir müddet kaldiktan sonra ülkesine dönen Ahmed Bey, 7 aylik bir muhasara sonucunda Karamanogullari'nin elinde bulunan Tarsus'u aldi (1415). Burada Sultan Melikü'l-Müeyyed adina hutbe okuttuktan sonra sehri oglu Ibrahim'e birakarak Adana'ya döndü.
Ahmed Bey oldukça yasli oldugu halde 1416 yilinda vefat etti. Cesur, heybetli ve dirayetli bir emir olarak zikredilen Ahmed Bey, Adana'dan baska Sis, Tarsus, Misis ve Ayas sehirlerini de idaresi altina almisti. Onun ölümünden sonra Ramazan-ogullarinin siyasî ehemmiyeti azaldi.
3- II. Ibrahim Bey
Sihabeddin Ahmed Bey'in ölümünden sonra ogullari arasinda saltanat mücadelesi basladi. Bunlardan Ibrahim Bey, beyligin yönetimini ele geçirmeyi basardi. O, Misir Memlûklu sultanina elçiler göndererek emirligini ve bagliligini bildirdi. Ramazanogullari'nin iktidar mücadelesinden faydalanan Karamanogullari Tarsus'u yeniden ellerine geçirmislerdi. Bu sebeple Memlûk Sultani Melikü'l-Müeyyed 1417 yilinda Suriye üzerine sefere çikti. Memlûk ordusu Amik ovasina geldiginde Ramazan-oglu Ibrahim Bey de kuvvetleriyle birlikte gelerek Sultana katildi. Ibrahim Bey bu sefer sirasinda Sultan Melikü'l-Müeyyed'in huzuruna çikarak itaatini bildirdi. Bu sirada Ibrahim Bey'in yaninda annesi, ogullari ve emirleri bulunuyordu. Memlûk Sultani Müeyyed, Ibrahim Bey'e ve annesine büyük itibar gösterdi ve onlara hil'atler verdi. Memlûk sultani Amik ovasindan Elbistan üzerine hareket etti ve emirlerinden Koçkar'i Tarsus'un zapti ile görevlendirdi. Neticede Tarsus Karamanogullari'ndan alindi ve buraya bir vali tayin edildi.
4- Hamza Bey
Böyle olmakla birlikte, Ramazan-oglu Ibrahim Bey ertesi yil Karaman-oglu Mehmed Bey ile ittifak yaparak Tarsus'u geri almak üzere Memlûk sultanina karsi cephe aldi. Bunun üzerine Memlûk sultani, Ibrahim Bey'i beylikden azlederek yerine kardesi Izzeddin Hamza Bey'i tayin etti. Böylece Çukurova'da iç karisikliklar tekrar basladi. Karaman-oglu Mehmed Bey Tarsus'u geri almak için bu bölgeye geldi. Karaman askerleri ile Memlûklular arasinda meydana gelen savaslarda pek çok can ve mal kaybi oldu. Neticede Karaman-oglu Mehmed Bey'in oglu Mustafa Bey harekâta devam ederek Tarsus'u Memlûklulardan geri aldi.
Ramazanogullari'nin basina getirilen Hamza Bey kardesine karsi etkili olamadigindan duruma yine Ibrahim Bey hakimdi. Ibrahim Bey, Karamanogullari'ndan gördügü yardim sayesinde Adana'da rahatça hareket ediyor ve kardesinin beyligini kabul etmiyordu. Ibrahim Bey bu sirada affedilmesi için annesini Sultan Müeyyed'in huzuruna gönderdi. Ancak sultan ona itibar etmedigi gibi Kahire'de hapse attirdi.
Karamanogullari'nin Ibrahim Bey'i desteklemek suretiyle faaliyetlerde bulunmasina çok sinirlenen Memlûk sultani, oglu Seyyid Ibrahim komutasindaki bir orduyu Karaman ülkesine gönderdi. Sultan Tarsus'un fethi için de Sam valisi Tani-Bek'i görevlendirdi. Dulkadirogullari'nin da yardimini alan Memlûk ordusu Anadolu'ya gelerek Nigde, Eregli ve Larende'de büyük tahribat yapti. Bu harekât sirasinda Karaman beyligi Mehmed Bey'den alinarak Ali Bey'e verildi.
Öte tarafdan Tarsus üzerine yürüyen Sam Valisi Emir Tani-Bek ise Amik'de Ramazan-oglu Hamza Bey kuvvetleriyle birlestikten sonra sirasiyla Tarsus, Adana ve Misis'i zabtetti. Memlûk kuvvetleri karsisinda yenilen Ramazan-oglu Ibrahim Bey, kaynatasi olan Karaman-oglu Mehmed Bey'in yanina çekildi. Ibrahim Bey ayni yil içerisinde Karaman-oglu'nun, Dulkadirliler elindeki Kayseri üzerine yaptigi sefere katildi. Bu sehir, Sultan Müeyyed'in oglu Seyyid Ibrahim'in Anadolu seferi sonucunda Karamanogullari'ndan alinarak Dulkadir-oglu Nasirüddin Mehmed Bey'e verilmisti. Nasirüddin Mehmed Bey Kayseri'yi zapta gelen bu müttefik kuvvetleri büyük bir bozguna ugratti. Karaman-oglu Mehmed Bey savasta esir düstügü gibi oglu Mustafa Bey öldürüldü. Ramazan-oglu Ibrahim Bey ise kaçmaya muvaffak oldu. Ayni yil içerisinde Ramazan-oglu ailesinden Sadaka isminde bir bey Memlûklular tarafindan öldürüldü. Sadaka'nin Hamza ve Ibrahim Beyler'le akrabalik derecesinin ne oldugu bilinmemektedir.
Bu tarihten itibaren Ramazanogullari'nin siyasî nüfuzlari azalmaya basladi. Süphesiz bu durum Memlûklu Sultani Müeyyed'in kuvvetli sahsiyeti ile ilgilidir. Müeyyed, hakimiyeti altindaki her yerde devletinin itibarini saglamis olup bunu halefleri Baybars ve Çakmak devam ettirmislerdir.
Memlûklularin destegini saglayarak agabeyi Ibrahim Bey ile mücadele eden Hamza Bey hakkinda kaynaklarda fazla bilgi bulunmamaktadir. Hamza Bey'in çok geçmeden düsmanlariyla yapmis oldugu bir mücadelede öldürülmüs oldugu anlasilmaktadir. Hamza Bey'in yerine kardeslerinden önce Ahmed, sonra da Ali geçti (1426).
Karaman-oglu Ibrahim Bey'in yaninda bulunan Ramazan-oglu Ibrahim Bey'e gelince; Memlûk Sultani Baybars, 1427 yilinda emirlerinden Sadi Bey'i Karaman-oglu'na göndererek Ramazan-oglu'nu kendisine teslim etmesini istedi. Ibrahim Bey de enistesi Ramazan-oglu Ibrahim Bey'i Baybars'in adamlarina teslim etti.
Memlûklu Emiri Sadi Bey, Ibrahim Bey'i çocuklariyla birlikte Kahire'ye götürdü. O, daha sonra Cebel kalesine hapsedildi. Bu sirada yaninda bazi Türkmen ileri gelenleri oldugu halde Kahire'ye gelen Ramazan-oglu Mehmed Bey, akrabasi olan Ibrahim Bey'in kendilerine çok iskenceler yaptigini ve iki amcasini, kardeslerini ve onlarin çocuklarini öldürdügünü ileri sürerek kisas davasinda bulundu. Neticede Ibrahim Bey, Memlûk sultanina ihanet etmesi ve ona karsi harekete geçerek Misir askerinin bos yere öldürülmesi gibi sebeplerle 15 Aralik 1427'de idam edildi. Yerine Mehmed Bey Ramazanogullari beyligine tayin edildi. Ibrahim Bey, Ramazanogullari'nin basinda bulundugu kisa süre içerisinde daima Memlûklularla mücadele ederek beyliginin bagimsiz olmasina çalisti. Memlûk Sultani Melik Müeyyed Seyh tarafindan azledildikten sonra da kendi sülâlesinden emirlige getirilen kimselerle mücadele etti. Onun bütün gayesi Çukurova'yi Memlûklu hakimiyetinden kurtarmak ve tam bagimsiz bir hale getirmekti. Ibrahim Bey, yigitligine ve Karamanogullari'nin destegine güvenerek devrinin en güçlü devletine karsi koydu. Ancak netice hem kendisi ve hem de beyligi için çok kötü oldu. Onun ölümünden sonra Ramazanogullari beyligi eski siyasî ehemmiyetini büyük ölçüde kaybetti. Öyle ki, kaynaklar Ramazanogullari'ndan bahs ederken bu tarihten sonra beylerin adini dahi vermemislerdir.
Ibrahim Bey, bu yigit sahsiyeti ve ulvî gayesi dolayisi ile Üç-ok Türkmenleri arasinda yillarca bir destan kahramani gibi anilmis, ölümünden bes yil sonra Çukurova'dan geçen Fransiz seyyahi Bertrandon de la Broquiere, bölge halki üzerinde Ibrahim Bey'in hatirasinin çok fazla oldugunu yazmistir.
 

SaraX

New member
Katılım
27 Ağu 2008
Mesajlar
489
Tepkime puanı
32
Puanları
0
5- Mehmed Bey
Daha önce de belirttigimiz gibi, Ibrahim Bey'in Kahire'de tutuklanmasini müteakip bu ülkeye gelen Ramazan-oglu Mehmed Bey'e hil'at giydiren Sultan Baybars onu emir olarak ülkesine göndermisti. Mehmed Bey, beyligin basinda bulundugu sirada sik sik Kahire'ye giderek Memlûk sultanlarina bagliligini göstermis ve böylelikle beyligini elinde tutmaya çalismistir. Mehmed Bey kardesi Ali Bey ile de emirlik için mücadele ediyordu. Bölge Mehmed Bey ile Ali Bey arasinda adetâ ikiye bölünmüstü. Mehmed Bey'in kendisinden önceki beylere göre Memlûklulara daha bagli oldugu görülmekle beraber, onun bazan Memlûk sultanligina karsi yapilan ayaklanmalara yardim ettigi de görülmektedir. Niketim 1435 yilinda Dulkadirogullari'ndan Hamza Bey adinda biri, Misir Memlûklularina karsi ayaklandigi zaman Ramazan-oglu Mehmed Bey de ona yardim etti.
Bu sirada Ramazan-oglu Mehmed b. Gündogdu isimli bir beyin Sultan Baybars'in düsmani olan Canbeg Sufi ile anlasarak Elbistan'a vardiklari bilinmektedir. Ancak, burada zikredilen Ramazan-oglu Gündogdu Mehmed Bey'in, Ibrahim Bey'in öldürülmesini müteakip, Ramazanli beyi tayin edilen Mehmed Bey ile ayni sahis olup olmadigi bilinmemektedir.
Karamanli-Dulkadirli mücadelesinde Karamanli Ibrahim Bey'e yardim eden Ramazan-oglu Mehmed Bey'in hangi tarihte ve nasil öldügü hakinda bir kayit yoktur.
6- Eylük Bey
843/1439-1440 yilinda Ramazanogullari Beyligi'nin basinda Eylük adinda bir emirin bulundugu görülmektedir. Adana ve Misis bölgelerine hakim olan Eylük, ayni yil içerisinde Kahire'ye giderek Sultan'dan Haleb valisi âsi Tanri Birmis'e yardim eden Varsak Bey'i Kara Isa (Musa b. Kara)'nin cezalandirilmasini istedi. Sultan Çakmak, Eylük'e emirlik verdikten sonra Haleb valisine, Eylük'ün istedigi yardimda bulunmasini emretti. Halep valisi de Hos Geldi emrindeki 100 kadar atliyi Emir Eylük'e gönderdi. Özerogullari'nin yardimini da alan Eylük, Varsak Beyi Musa'nin ordusuna dogru hareket etti. Dar bir geçitte yapilan kanli çarpismada Hos Geldi, Musa Bey'i öldürdüyse de kendisi ile Ramazan-oglu Eylük de ölümden kurtulamadilar. Eylük'ün ölümü ile Ramazan-oglu kuvvetleri büyük bir bozguna ugradi ve bütün agirliklari Varsaklarin eline geçti (1440).
7- Dündar Bey
Ramazanogullari'nin, Varsak bozgunundan sonra bir müddet siyasî olaylara karismadiklari anlasiliyor. 1440 yilindaki Varsak yenilgisinden sonra Ramazanogullari'nin faaliyetlerine ancak 1457 yilinda rastlamaktayiz. Bu tarihte Karaman-oglu Ibrahim Bey'in Tarsus, Adana ve Külek bogazi taraflarini istilâya girismesi üzerine Memlûklular Hos-Kadem en-Nâsir'i Karaman-ili'ne gönderdiler. Memlûklular'in bu seferine Ramazan-oglu kuvvetleri de katilmis olup baslarinda Dündar Bey bulunuyordu.
Dündar Bey'in 1456-1462 tarihleri arasinda hüküm sürdügü bilinmektedir. Ondan sonra Ramazanogullari'nin basinda Hasan, Gazi ve Ömer Bey'lerin kisa araliklarla hüküm sürdükleri anlasilmaktadir. Ancak kaynaklarda birbiri arkasina tahta çikan bu beyler hakkinda fazla bilgi bulunmamaktadir.
8- Ömer Bey
Hasan ve Gazi Beylerin kisa süren saltanatlarindan sonra beyligin basina Ömer Bey geçti. Ömer Bey'in Ramazanli Beyi oldugu bu dönemde Çukurova bölgesi Osmanlilar ile Memlûklular arasinda büyük bir nüfûz mücadelesine sahne olmaktaydi. Bu sirada Dulkadir beyi olan Sehsuvar Bey, Osmanlilarin da yardimi ile kardesi Sahbudak'i maglûp etmis ve beylige sahip olmustu. Ancak Memlûk sultani kendi tarafdâri olan Sahbudak'i tekrar beyligin basina getirebilmek için Berdi Bey komutasinda büyük bir ordu gönderdiyse de, Osmanlilarca desteklenen Dulkadirliler bu orduyu bozguna ugrattilar. Ramazanogullari'ndan Hasan Bey, bu savasta Memlûklularin yaninda yer almis ve savasin sonunda yere düsen Memlûk komutanini atina alarak Haleb'e getirmis ve onu ölümden kurtarmistir.
Dulkadir-oglu Sehsuvar Bey ise Memlûklulara karsi gösterdigi bu basaridan sonra Ramazanogullari'nin basinda bulunan Ömer Bey'in beyligini kabul etti. Baslangiçta O, Dulkadirliler'e cephe alarak Memlûklular'a yakinlik duymaya basladi. Nitekim Memlûklular'in Malatya Valisi Korkmaz es-Sagir ile birlikte hareket eden Ömer Bey Dulkadir Beyi Sehsuvar Bey'e karsi bir baskin düzenlemis ve daha sonra Sis kalesi üzerine yürüyerek Dulkadirlilere geçmis olan bu sehri yeniden ele geçirmistir (1469).
Ertesi yil Sehsuvar Bey ile bir kez daha karsilasan Ramazan-oglu Ömer Bey yenilgiye ugramis ve bu kez Ayas kalesi Dulkadirlilerin eline geçmistir. Bu haberi duyan Memlûk sultani, Sehsuvar Bey'e kesin bir darbe vurmak amaciyla meshur Memlûk komutani Yas Bey (Yas-beg)'i yeni bir seferle görevlendirdi. Memlûk Emiri Yas-beg Haleb'e geldigi sirada çevredeki Türkmen emirleri kuvvetleriyle birlikte kendisine iltihak etti. Ramazan-oglu Ömer Bey de kardesi Davud ile birlikte bu kuvvetlere katildi. Dulkadirlilerle yapilan bu savasta Sehsuvar Bey maglup olarak Zamanti kalesine kapandi. Daha sonra yakalanarak Kahire'ye götürülen Dulkadirli beyi orada kardesleri ile birlikte öldürüldü.
Ramazan-oglu Ömer Bey 1478 yilinda Antakya'ya gelen Memlûk sultani Kayitbay'in yanina giderek ona bagliligini bildirdi. Ömer Bey'in Memlûklulara olan bu bagliligi 1485 yilinda yapilan Osmanli-Memlûk savasinda da devam etti. Ömer Bey bu sefer Osmanlilar'in elinden kurtulamadi. Osmanli kuvvetleri Adana'yi zabdettikteleri zaman Ramazan-oglu Ömer Bey, yaninda Gündüz-oglu Mehmed Bey oldugu halde Osmanlilara karsi harekete geçti. Yapilan savasta Osmanli kuvvetleri galip geldi ve Ömer Bey esir alinarak II. Bayezid'in yanina gönderildi. Ömer Bey'in bundan sonraki hayati hakkinda hiç bir bilgi bilinmemektedir.
 

SaraX

New member
Katılım
27 Ağu 2008
Mesajlar
489
Tepkime puanı
32
Puanları
0
9- Halil Bey
Ömer Bey'den sonra Ramazanogullari beyliginin basina Davud-oglu Halil Bey geçti (1485). Otuz yil gibi uzun bir müddet beyligin basinda bulunan Halil Bey 1488'de Adana civarindaki Aga Çayiri'nda yapilan Osmanli-Memlûk savasinda Emir Özbek komutasindaki Memlûk ordusunun yaninda yer aldi. Bu savasin baslangicinda Osmanlilar galip durumda olmalarina karsin, Karamanli sipahilerin kaçmalari ve Evrenosogullari'ndan Isa ve Süleyman Beylerin de sehit düsmesi sonunda agir bir bozguna ugradilar. Savastan sonra Ramazanogullari'na bagli Türkmenler, diger Türkmen gruplariyla birlikte Osmanli ordugâhini yagma ettiler.
Çukurova'daki Osmanli-Memlûk mücadelesinde Osmanlilar'in yenilgisinden sonra Ramazan-oglu Halil Bey Memlûklulara bagliligini devam ettirdi. Bu sirada, Karaman Beyligi'nin Osmanlilara geçmesinden sonra Iç-il bölgesine çekilmis olan Turgutogullari Ramazanogullari topraklarina saldirdilar. Halil Bey, bu Türkmen grubu üzerine yürüyerek onlari bozguna ugratti.
c- Osmanlilar'a Tâbi Dönem
Halil Bey, Osmanlilar'in Çukurova'da hakimiyetlerini kabul ettirmelerinden sonra bu devletle iyi geçinmenin, kendi ülkesinin gelecegi bakimindan daha faydali olacagini düsünerek Memlûklulara olan bagliligini gün geçtikçe azaltmaya basladi. Osmanlilar ile dostluk kurmaya özen gösterdi.
Halil Bey, mezar kitabesinden anlasildigina göre 916 (1510) yilinda vefat etti. Uzun süren saltanati sirasinda beyliginin baris içinde yasamasi için büyük çaba sarfeden Halil Bey âlimlere saygili, cömert ve fakirlere yardim eden bir bey idi. Ramazanli ülkesi en çok bu bey zamaninda imar görmüs, camiler, medreseler, saraylar, hanlar ve çesmeler ile ülkenin dört bir yani süslenmisti. Onun bu hizmetlerinden dolayi halk kendisine, dine yardim eden manasina gelen "Giyaseddin” lâkabini vermisti.
1- Mahmud Bey
Halil Bey'in ölümünden sora Ramazanli beyliginin basina Mahmud Bey geçti. Mahmud Bey de Halil Bey'in siyasetini takip ederek Osmanli Devleti ile dostlugunu arttirdi. Bunun üzerine Memlûklular Mahmud Bey'i beylikden azlederek yerine Ömer Bey'in oglu Selim Bey'i tayin ettiler (1514). Beylikden azledilen Mahmud Bey ise Istanbul'a giderek padisah Yavuz Sultan Selim'e tabiiyetini arzetti. Osmanli padisahi Yavuz Sultan Selim Mahmud Bey'e itibar göstererek ona ikiyüzbin akçelik bir dirlik verdi. Padisahtan, seferlerde kendisine refakat etme imtiyazini da alan Mahmud Bey 1516 Misir seferinde Yavuz Selim'in maiyyetinde bulundu. Ordu Haleb'e geldiginde Mahmud Bey'e bagli Ramazanli kuvvetleri de gelerek Osmanli padisahinin hizmetine girdiler.
Memlûklular tarafindan Ramazanli beyi tayin edilen Selim Bey'in siyasî hayati hakkinda ise bilgimiz yoktur. Ancak, Selim Bey'in Adana'da bir mescit insa ettirdigi ve bu mescidin etrafinda Selim Bey Mescidi (Su Gedügü) denilen bir mahallenin tesekkül ettigi bilinmektedir.
Yavuz Sultan Selim, Mercidabik savasinda Memlûklular'a agir bir darbe vurduktan sonra yaptigi tevcihler sirasinda Mahmud Bey'e de eski beyligini verdi. Ancak Misir seferinin devaminda vuku bulan Ridaniye savasi sirasinda Memlûk Sultani Tomanbay ve üçyüz seçkin silahsörün padisahi öldürmek üzere otag-i hümâyuna baskinda bulunduklari sirada Sadrazam Sinan Pasa'nin yanisira Ramazan-oglu Mahmud Bey de öldürüldü.
2- Kubad Bey
Mahmud Bey'in naasini Haleb'e gönderen Yavuz Sultan Selim, Ramazanogullari'nin basina Halil Bey'in oglu Kubad'i tayin etti. Kubad Bey'in beyligin basina geçmesinden çok kisa bir süre sonra, bölgede meydana gelen karisikliklar üzerine Kubad Bey'in kardesi Pîrî Bey'e Çukurova hakimligi verilmis, Kubad Bey'in elinde ise yalnizca Adana kalmisti. Böyle olmakla birlikte çok geçmeden bütün beylik Pîrî Bey'in hakimiyeti altina girdi (1519).
3- Pîrî Bey
Kanuni Sultan Süleyman'in teveccühünü kazanmis olan Pîrî Bey Osmanlilara tabi olarak beyligini sürdürdü. Hatta Kanuni Sultan Süleyman Pîrî Bey'in bölgede daha rahat hareket edebilmesi için basta Kubad Bey olmak üzere bütün kardeslerini Rumeli'de görevlendirdi.
Ramazan-oglu Pîrî Bey, Bozok'ta Söklen boyu beyi Musa'nin Dulkadirliler'den Zünnûn ile birlikte çikarmis oldugu tehlikeli isyanlari da bastirdi. Daha sonra bazi beylerbeyilerin kendisini rahatsiz etmeleri üzerine ata yurdunu birakip bir devlet memuru sifati ile muhtelif yerlerde vazife görmeye basladi. Pîrî Bey, Pasa ünvani ile sirasiyla Karaman, Halep ve Sam'da beylerbeyilik yapti.
Sam beylerbeyiliginde biri 950 (1543-44) ve digeri 957 (1550) olmak üzere iki kez bulunan Pîrî Pasa bu tarihten sonra Osmanli padisahi tarafindan ricasinin kabul edilmesi üzerine tekrar Adana'ya dönerek beyliginin basina geçti. Çukurova'da kendisinin yoklugunda meydana gelmis olan karisikliklari düzeltti. Kendisinin yoklugunda Osmanlilar'in Adana'ya göndermis oldugu emirler memlekete hakim olamamislar ve ülkede yagmacilik baslamisti. Eski haslari ile birlikte beyligin basina getirilen Pîrî Pasa, 90 yasinda iken 976 (1568-69)'da vefat etti. Uzun süren beyligi sirasinda Adana'yi cami, imaret, medrese, hamam ve han gibi eserler ile süsleyen Pîrî Bey tarihe önem veren, Türkçe ve Farsça siirler yazan kültürlü bir devlet adami idi. Ramazanogullari'nin en istikrarli ve mesut zamani onun devrinde yasandi.
d) Ramazanogullari Beyligi'nin Sonu
Pîrî Bey'den sonra, Ramazanogullari beyligi, onun vasiyeti üzerine küçük oglu Dervis'e verildi. Dervis Bey, daha önce Tarsus sancak beyliginde bulunmustu. Ava merakli, dürüst ve cömert bir insan olan Dervis Bey alti ay kadar süren kisa bir beylik yapti. Onun 1596'da vefati üzerine yerine Sis sancakbeyi olan agabeyi Ibrahim tayin edildi. Beyligi hakkinda fazla bilgimiz bulunmayan Ibrahim Bey de 997 (1580) yilinda ölünce yerine oglu Mehmed Bey geçti. Ahlâkinin temizligi ve iyi davranislari ile taninan Mehmed Bey'in 1594 yilinda hayatta oldugu bilinmektedir. Ancak 14 Eylül 1582 tarihinde Adana hakimi olarak Ibrahim Bey'in diger oglu Ismail Bey görüldügüne göre. Mehmed Bey bu tarihten önce baska bir göreve getirilmis olmalidir.
1595 yilindan sonra ise beyligin basinda Mehmed Bey'in oglu Pîr Mansur'un bulundugu anlasilmaktadir. Pîr Mansur'un 1609 yilina kadar beyligin basinda bulundugu ve bu tarihten sonra Adana'nin Haleb'e; Sis ve Tarsus'un da Kibris Beylerbeyiligine baglanmak sureti ile Ramazanogullari beyliginin son buldugu bilinmektedir. Daha sonralari ise Osmanlilar Adana beylerbeyiligini kurmuslar ve Adana da bu beylerbeyiligin merkezi olmustur.
Anadolu beyliklerinin en uzun ömürlülerinden birisi olan Ramazanogullari Beyligi, kurulusundan itibaren yarim asir kadar Memlûklular'a tabi olmus, 1510 yilindan sonra ise Osmanlilar'a tabi olarak yaklasik bir yüzyil kadar daha varliklarini sürdürmüstür.

II- IMAR FAALIYETLERI
Çukurova'nin Türklesmesinde büyük bir rol oynamis olan Ramazanogullari Beyligi'nin maydana getirmis oldugu en önemli eser Adana Ulu Camii Külliyesi'dir. Camii, medrese, türbe, mescit, konak, han, hamam, arasta, çesme ve pek çok dükkândan meydana gelen bu külliyenin büyük bir kismi bugün de ayaktadir. Bunlar arasinda plâni, minaresi, tas isçiligi ve çinileri ile Ulu Camii'nin sanatimizda ayri bir yeri vardir. Iç avluya açilan kapilarda ve minberi üzerinde bulunan kitabelerinden anlasildigina göre 913 (1513)'de Ramazan-oglu Halil Bey tarafindan baslatilip 926 (1520)'da oglu Pîrî Mehmed Pasa tarafindan tamamlanmistir. Selçuklu ve Osmanli mimarisiyle güneyden gelen Zengî ve Memlûk mimarisinin etkilerini bir araya getirmesi bakimindan Ulu Camii ilgi çekicidir.
Ulu Camii'nin dogu yanina bitisik olan 1540 tarihli türbe ise Pîrî Pasa tarafindan yaptirilmistir. Türbede bulunan üç çinili lâhit, camii ile ayni üslûp ve devirden olup basuçlarindaki kitabelerine göre Ramazanogullari'ndan Emir Halil Bey (1510) ile Pîrî Pasa'nin iki oglu Mehmet Sah (1534) ve Mustafa (1522)'ya aittir. Külliyede bulunan medrese ise Pîrî Pasa tarafindan 1540'da camiin dogu yanina yaptirilmistir.
Adana'da bulunan Yag Camii (Eski Camii) de kitabelerinden anlasildigina göre Ramazan-oglu Halil Bey'in emriyle 1501'de camie çevrilen küçük kilisenin yanina Pîrî Pasa tarafindan 1558'de yaptirilmistir.
Ramazan-oglu Halil Bey bu eserlerden baska Adana'da iki camii ve bir medrese daha yaptirmistir. Halil Bey'in oglu Pîrî Bey de camii, medrese, han, hamam olmak üzere bir çok mimari eser vücuda getirmistir. Bunlardan baska Pîrî Bey'in oglu Mustafa Bey de bir cami insa ettirmistir. Pîrî Bey'in diger oglu ve halefi Ibrahim'in de Adana ve Tarsus'ta birer cami yaptirdigi bilinmektedir.
Ramazanogullari Beyligi'nin teskilâti hakkinda hiç bir bilgi bulunmamaktadir. Bununla birlikte, Dulkadirliler'de oldugu gibi Oguz (Türkmen) geleneklerine, yani töre esasina dayanmis oldugunda süphe yoktur. Dulkadirliler gibi Ramazanli beyleri de para bastirmamislardir. Bunlar önce Memlûk parasi, sonra da Osmanli akçesini kullanmislardir.
Kaynak: Osmanli tarihi
 

SaraX

New member
Katılım
27 Ağu 2008
Mesajlar
489
Tepkime puanı
32
Puanları
0
besmele1.gif
SARUHAN OGULLARI BEYLIGI
Bati Anadolu'da, merkezi Manisa olmak üzere Menemen, Gördes, Demirci, Kemal Pasa, Turgutlu, Ilica ve Akhisar gibi kent ve kasabalari içine alan bölgede kurulmus bir Türkmen beyligidir.
I- SIYASÎ TARIH
a- Saruhan Bey
Beyligin kurucusu olan Saruhan Bey'in Harezm Türkmenlerinden oldugu sanilmaktadir. Nitekim Celâleddin Harezmsah'in ölümünden (1231) sonra Saruhan adli bir beyin Selçuklu Devleti hizmetine girdigi ve Saruhanogullari Beyligi'ni kuran Saruhan Bey'in de bu Harezmli emir Saruhan'in torunu oldugu bilinmektedir. Saruhan Bey'in babasinin adi Alpagi olup Çuga ve Ali Pasa adlarinda iki kardesi daha vardi.
Anadolu Selçuklu Sultani Alâaddin Keykubad, maiyyetindeki Türkmen emirlerini çesitli bölgelerin fethi için görevlendirmisti. Bu uc beyleri arasinda bulunan Saruhan Bey o zaman bir Bizans sehri olan Manisa ve çevresinde faaliyetlerde bulunuyordu. Bu sirada Mogol istîlâsi sayisiz Türkmen gruplarinin Bati Anadolu bölgesine gelmesine sebep olmus, dolayisiyla bu bölgelerdeki Bizans sehir ve kasabalari Türkmenlerin eline geçmeye baslamisti.
Anadolu Selçuklu Sultani II. Mesud'un ümerâsindan olan Saruhan Bey, Manisa bölgesindeki faaliyetlerini artirarak sehri tehdit etmeye basladi (1303). Bizans Imparatoru II. Andronikos (1282-1328), Bati Anadolu'daki Türkmenlerin faaliyetlerinin artmasi üzerine oglu ve saltanat ortagi IX. Mihail'i bu bölgeye gönderdi. IX. Mihail Katalon kuvvetlerinin de destegi ile Manisa'ya kadar geldi ise de Türkmenler karsisinda bir sonuç alamadan geri çekilmek zorunda kaldi. Saruhan Bey bu olaydan sonra Katalon kuvvetlerinin bulundugu Danya kalesini muhasara etti ancak basarili olamadi. Saruhan Bey, Katalonlarin bölgeyi terketmesinden sonra Manisa sehri üzerindeki baskisini artirarak sehrin civarindaki kasaba ve köyleri ele geçirdi. Bu hareket sonucunda Türklerin Leskeri-ili (Laskaris ili) dedikleri Manisa'yi da fethetti (1313).
Saruhan Bey, Manisa'nin fethinden sonra burasini beyliginin baskenti yapti. Sinirlarini kisa sürede Alasehir'den Izmir ve diger Ege kiyilarina kadar genisleten Saruhan Bey, eski Türk adeti geregince topraklarini kardesleri arasinda paylastirdi. Kendisi Ulu Bey sifati ile Manisa'da otururken, Demirci ve yöresini kardesi Çuga Bey'e, Nif (Kemalpasa)'in idaresini de diger kardesi Ali Pasa'ya verdi. Saruhan Bey kardesi Çuga Bey'in ölümünden sonra Demirci'nin idaresini oglu Devlethan'a, onun ölümü ile de Yakup Çelebi'ye birakti.
Evliya Çelebi Seyahatnâmesi'nde Demirci'nin Saruhan beylerinden Kara Mustafa Bey tarafindan fethedildigini kaydeder. Bundan baska Nif'i de Saruhan Bey devrinin ileri gelenlerinden Haci Emet Bey'in ele geçirdigini belirtir. Ancak Evliya Çelebi'nin bu kayitlarini ihtiyatla karsilamak gerekir.
Saruhanogullari Beyligi'nin dogusunda Germiyan, kuzeyinde Karasi (Karesi) ve güneyinde de Aydinogullari Beyligi'nin topraklari vardi. Böylece Saruhanogullari'nin üç tarafi yeni kurulmus olan Türk beylikleri ile çevrilmis oldugundan yalniz Ege denizi cihetinden genislemeye, gazâ ve seferler yapmaya elverisli idi. Bu sebeple Saruhan Bey kurmus oldugu donanma ile deniz seferleri yapmaya basladi. Foça, Sakiz ve Naksos'daki Cenevizliler ile Midilli'yi vergiye bagladi. Meshur seyyah Ibn Battuta, 1332 yilinda Manisa'ya geldigi zaman Foçalilarin her sene Saruhan Bey'e 15.000 gümüs para vergi verdigini kaydetmistir.
Türk tarihi için önemli bir kaynak eser olan Câmiü'd-Düvel'de Foça'nin da Saruhanogullari beyligi sinirlari içinde bulundugu kaydedilmistir. Ancak bu tarihte Foça'nin Ceneviz Cumhuriyeti'ne bagli bir koloni oldugu bilinmektedir. Yukarida da ifade edildigi gibi burada yasayan Rumlar ve Lâtinler, Saruhanogullari'na vergi vermekteydiler. Yine Câmiü'd-Düvel'de Saruhanogullari'na ait oldugu belirtilen topraklar arasinda Menemen, Gördes, Adola, Akhisar, Turgutlu, Nif, Ilica, Kayacik, Demirci, Urganli, Manisa, Gördes, Güzelhisar ve Mendelorya sehir ve kasabalari sayilmistir. Öte taraftan yine kaynaklardan Mesâlikü'l-Ebrâr'daki kayitlara göre XIV. yüzyil ortalarina dogru Saruhan Beyligi'nin onbes sehri, yirmi kalesi, onbin askeri ve Saruhan'in kardesi olan Ali Pasa'nin da sekiz sehri, otuz kalesi, okçulukta mâhir bir çok yaya askeri ve sekiz bin de atli askeri ile büyük bir donanmasi vardi.
Saruhan Bey devrinde, Osman-oglu Orhan Bey Bizans Imparatorlugu aleyhinde durmadan topraklarini genisletiyordu. Orhan Bey'in 1329 yilinda Sakiz adasini fethetmesi üzerine Bizans Imparatoru II. Andronikos Palaiologos Osmanlilara karsi Saruhan ve Aydinogullari'ndan yardim istemek zorunda kaldi. Imparatorun bu istegini olumlu karsilayan Saruhan Bey, Osmanlilara karsi Bizans ve Aydinogullari ile beraber hareket etmeye basladi.
1334 yilinda Aydin ve Saruhanogullari 270 gemilik bir filo ile Yunanistan sahilleri ve Trakya'ya bir sefer düzenlediler. Bu sefer sirasinda Saruhan Beyligi gemilerine Saruhan Bey'in oglu Süleyman Bey kumanda etmekteydi. Ancak bu sirada Midilli'yi zabt eden Foça valisi Dominik, Saruhan-oglu Süleyman Bey ile bir çok adamini bir hile ile esir aldi.
Bizans Imparatoru III. Andronikos, asi valiyi cezalandirmak için derhal bir donanma ile Foça önlerine gelerek sehri denizden kusatti ise de bir netice elde edemedi. Bunun üzerine dostu ve müttefiki olan Saruhan Bey'den yardim istedi. Saruhan Bey, esir olan oglu Süleyman ve arkadaslarinin kendisine teslim edilmesi sarti ile yardim edebilecegini bildirdi. Imparator Andronikos Saruhan Bey'in bu sartini kabul edince Saruhanogullari'na ait süvari ve piyade kuvvetleri Foça'yi karadan kusattilar. Muhasara bes ay kadar sürmesine ragmen kale bir türlü düsürülemedi. Bu durum üzerine imparator Anadolu'daki diger müttefiki Aydin-oglu Umur Bey'den de yardim istedi. Aydinoglu Umur Bey donanmasini yardima gönderdi. Bizans, Saruhan ve Aydinogullari'nin gemilerinden meydana gelen müttefik donanma Foça Valisi Dominik ile bir deniz savasi yapmak istediyse de o buna yanasmadi. Bu sebeple kusatma daha da uzadi. Neticede Imparator Andronikos, Dominik ile anlasarak Saruhan-oglu Süleyman Bey ve adamlarini serbest biraktirdi (1336).
III. Andonikos'un 1341 yilinda ölümünden sonra Bizans'da iktidar mücadelesinin baslamasi Saruhan Bey'in Bizans topraklari üzerine fetih yapmasi için iyi bir firsat oldu. Nitekim O, Gelibolu taraflarina bir akin düzenledi ise de basarili olamadi. Hatta Bizans donanmasi karsi hücuma geçerek Saruhan kiyilarinda yagma ve tahrip hareketlerinde bulundu. Bu olaylar sirasinda Saruhan Bey'in müttefiki ve dostu olan Aydin-oglu Umur Bey de Haçlilarin saldirisina ugramisti. Lâtinler bu saldiri sonucunda Izmir'i ele geçirdiler (1344). Izmir'in Lâtinler eline geçmesi Saruhanli denizciler için bir felaket oldu. Bati Anadolu'da bu olaylarin gelistigi esnada Bizans'in baskenti Istanbul'da taht için mücadeleler devam ediyordu. Istanbul'u ele geçirmek isteyen Kontakuzenos, dostu Aydin-oglu Umur Bey'e haber göndererek ondan yardim istedi. Umur Bey bu teklifi kabul edince Saruhan Bey de oglu Süleyman Bey komutasinda bir miktar askeri onun yanina gönderdi. Saruhan kuvvetleri Umur Bey'le beraber Trakya'ya geçip Kontakuzenos'un kuvvetleriyle birlestiler. Ancak müttefik kuvvetler Istanbul üzerine yürüdügü bir sirada Süleyman Bey, siddetli bir humma hastaligi sonucunda vefat etti (1345).
Aydin-oglu Umur Bey, Süleyman Bey'in ölümünden sonra onun cesedini alarak Manisa'da bulunan babasinin yanina getirdi. Oglunun ölümüne çok üzülen Saruhan Bey, bu tarihten sonra fazla yasamadi. O da bir yil sonra vefat eti (1346). Manisa'da Körhane adi verilen türbeye defnedildi.
Saruhanogullari Beyligi'nin kurucusu olan Saruhan Bey devrinde beylik en parlak dönemini yasamistir. Onun zamaninda Manisa bir Türk-Islam sehri olarak gelisti ve büyüdü. Anadolu'yu gezmis olan seyyah Ibn Battuta, Manisa'da Saruhan Bey ile görüstügünü ve Saruhan Bey'in son yillarinda sehrin tamaminin bir Türk sehri hüviyetine büründügünü yazmaktadir.
Saruhan Bey'in Timur Han, Orhan, Süleyman, Ilyas, Devlethan ve Budak Pasa isimlerinde alti oglu oldugu bilinmektedir. Ölümünden sonra beyligin basina bu ogullari arasindan Fahreddin Ilyas Bey geçti. Saruhan Bey'in ogullarindan Devlethan Demirci'yi, Budak Pasa da Gördes'i idare etmekteydi.
 

SaraX

New member
Katılım
27 Ağu 2008
Mesajlar
489
Tepkime puanı
32
Puanları
0
b- Ilyas Bey
Saruhan Bey'den sonra beyligin basina geçen Ilyas Bey, ilk is olarak Bizans Imparatoriçesi Anna ile bir dostluk antlasmasi yapti. Daha önce de belirtildigi üzere Saruhan Bey ile Aydin-oglu Umur Bey Imparator Anna'ya karsi Kantakuzenos ile isbirligi yapmislardi. Ancak Kantakuzenos Anna'ya karsi bir basari elde edemeyince bu kez Osmanli hükümdari Orhan ile anlasma yapmak zorunda kaldi. Hatta kizini Orhan Bey'e vererek onunla tam bir dostluk kurdu. Imparatoriçe Anna ise Kantatuzenos'un Osmanlilarla anlasmasi üzerine Saruhanogullari ile ittifak kurmaya çalisti. Bu amaçla devlet ileri gelenlerinden Tagaris'i Manisa'ya Saruhan Bey ile anlasmaya gönderdi. Ancak Tagaris Manisa'ya geldiginde Saruhan Bey'in ölümü ile karsilasti. Bu duruma ragmen Tagaris, Saruhan Bey'in yerine geçen Ilyas Bey ile bir anlasma yapmaya muvaffak oldu.
Ilyas Bey, yapilan anlasmadan sonra imparatoriçeye yardim için bir miktar kuvvet gönderdi. Bu sirada Umur Bey de iki bin kisilik bir birlik gönderdi. Ancak imparatoriçeye yardima giden Saruhan ve Aydin kumandanlari yolda Anna aleyhine bir anlasma yaptilar. Bu emirler ilk olarak Istanbul'a gelerek imparatoriçeden para ve hediye aldilar. Ancak Trakya'ya geçtikten sonra eski dostlari Kantakuzenos'un tarafina geçtiler. Kantakuzenos ile birlikte Bulgaristan topraklarina saldiran Saruhan ve Aydin birlikleri pek çok ganimet ve esir elde ederek yurtlarina döndüler.
Öyle anlasiliyor ki Saruhanogullari bu akindan sonra bir daha Rumeli'ye geçemediler. Çünkü Osmanlilar Karasi topraklarini alip Gelibolu yarimadasina yerlestikten sonra Saruhanogullari'nin bu bölgelere geçmeleri zorlasti. Yine bu tarihlerde Izmir'i Lâtinlerden almak iseteyen Gazi Umur Bey Lâtinler karsisinda sehit düstü (1348). Böylece Izmir ve çevresi Lâtinler elinde kalinca Marmara kiyilari gibi Ege sahilleri de Saruhanogullari'na kapanmis oldu. Izmir'in Lâtinler eline geçmesi Saruhan deniz ticaretine de önemli ölçüde darbe vurdu.
Saruhanli hükümdari Ilyas Bey'in 1356 yilinda Imparator Ioannes V. Palaiologos'a yardim ettigi bilinmektedir. Bu yil içerisinde Osmanli Sultani Orhan Bey'in oglu Halil Gemlik sahilinde gezerken Foçalilar tarafindan esir edildi. Halil'i kurtarmak için Foça'yi abluka altina alan Imparator Ioannes Palaiologos Cenevizlilerin israrla karsi koymalari üzerine dostu olan Saruhan-oglu Ilyas Bey'den yadim istedi. Ilyas Bey bu öneriyi kabul ederek karadan Foça'yi kusatti. Ancak Ilyas Bey'in Foçalilarla dostulugunu bilen ve onun kendisine bir tuzak hazirladigindan süphelenen Imparator Ioannes, Ilyas Bey'i gemisine davet etti ve onu rehin alarak denize açildi. Ilyas Bey bu durumdan karisinin verdigi büyük miktardaki fidye-i necat karsiliginda kurtuldu. Ayrica ogullarini da imparatorun yanina rehin olarak birakti.
Ilyas Bey'in ne zaman öldügü kesin olarak bilinmemekle beraber 1357 yilinda beyligin basinda Ishak Çelebi'nin bulundugu anlasilmaktadir. Bu sebeple Ilyas Bey'in 1356 veya 1357 yilinda vefat etmis oldugu tahmin olunabilir.
c- Ishak Bey
Ilyas Bey'in ölümünden sonra beyligin basina oglu Ishak Bey geçti. Babasinin sagliginda Menemen'i idare eden Ishak Bey beyligin en zayif bir zamaninda basa geçmesine ragmen onun zamaninda Saruhanogullari en parlak devrini yasadi. Onun Misir Memlûklu sultani ile mektuplastigi bilinmektedir. Nitekim Rodos adasinin sövalyelerden alinmasi için yapilacak sefere diger Anadolu beyleri gibi Ishak Bey de davet edilmis ve kendisine Memlûk sultaninin nâmesi verilmistir (1366).
Saruhanogullari, Ishak Bey zamaninda yeni komsulari Osmanlilar ile dostane bir siyaset takip ettiler. Ishak Bey, I. Murad'in oglu Yakup Çelebi ile Bayezid'in sünnet dügünlerine ve Yildirim Bâyezid'in Germiyan beyinin kizi ile evlenme törenlerine katildi. Bundan baska I. Kosova savasina diger beylikler gibi yardimci kuvvetler gönderdi.
Ishak Bey zamaninda Manisa'da Mevlevîligin itibari bir hayli artmistir. Ishak Bey'in Mevlevî-hâne'yi yaptirmasi ile bu aileden bir kaç kisinin Çelebi ünvanini almasi bu sevginin bir delili olarak görülmektedir. Ishak Çelebi için kitabeler ve vesikalarda "Sultan, emir, beldeler fatihi ve Sultanü'l-azam” gibi ünvanlar kullanilmistir.
Ishak Çelebi hakkinda 1378 yilindan sonraki yillarda hiçbir bilgi yoktur. Ancak onun 1378 veya 1379 yilinda öldügü bilinmektedir. Sagliginda yaptirmis oldugu türbe kitabesinde ölüm tarihi belli degildir.
d- Hizir Sah
Ishak Bey'in ölümü üzerine oglu Hizir Sah Saruhanogullari'nin basina geçti. Ancak kardesi Orhan Bey onun beyligini tanimayarak saltanat mücâdelesine giristi. Kaynaklarda bu mücâdele hakkinda fazla bilgi yoktur. Bununla beraber Orhan Bey'in bu mücâdeleyi kaybettigi ve Hizir Sah'in Manisa'ya hakim oldugu anlasilmaktadir.
Hizir Sah'in gümüs ve bakir paralari bulunmus olup bu paralar üzerinde tarih yoktur. Ancak 1389 tarihli bir vesika bu tarihte Hizir Sah'in Bey oldugunu göstermektedir.
Hizir Sah Bey oldugu sirada Osmanli hükümdari I. Murad sehit düsmüs, yerine Yildirim Bâyezid geçmisti. Osmanli tahtindaki bu degisikligi firsat bilen Karaman-oglu Alâaddin Ali Bey Osmanlilar aleyhinde faaliyetlere baslamisti. Onun bu faaliyetlerine Saruhan-oglu Orhan Bey de katildi. Bunun üzerine Yildirim Bâyezid hizla Anadolu'ya geçti, Alasehir'den sonra Manisa'ya geldi. Hizir Sah ise Yildirim Bâyezid'in bu harekâti esnasinda onu karsilayarak tabiiyetini arzetti ve ülkesini sulh yolu ile Osmanlilara birakti.
Yildirim Bâyezid, Hizir Sah'in bu davranisi üzerine Demirci, Adala, Gördes, Kayacik ve Kemaliye taraflarindan olusan beyligin dogu topraklarini ona birakti. Bâyezid Manisa'yi aldiktan sonra (1390) Karasi ile Manisa birlestirilerek Bey-sancagi yapildi. Bâyezid buraya önce Ertugrul'u, onun ölümü ile de Emir Süleyman'i tayin etti (1392).
Saruhan-oglu Hizir Sah Bey ise kendisine verilmis olan küçük bir bölgede bir süre daha beylik yapti. Bu sirada Emir Süleyman'la çok iyi bir dostluk kurdu. Kardesi Orhan Bey ise Bâyezid'in Anadolu harekâti sirasinda yakalanarak Bursa veya Iznik'e götürüldü. Ancak o buradan kaçarak önce Isfendiyar-oglu'nun ve arkasindan da Timur'un yanina gitti.
Ankara Savasi'na Emir Süleyman'in idaresinde Yildirim Bâyezid'in saflarinda katilan Saruhanli askerler, Iznik'ten kaçarak Timur'a siginmis olan Orhan'i karsi tarafta görünce o tarafa geçtiler. Savasi kazanan Timur, Anadolu beylerine eski yurtlarini verirken, Orhan Bey'e de Saruhan beyligini verdi. Nitekim 17 Agustos 1402 tarihinde Manisa'ya gelen Orhan Bey beyliginin basina geçti. Orhan Bey beyligini mesru göstermek için hemen para bastirdi (1403). Ancak Timur'un Anadolu'dan çekilmesinden sonra Denizli taraflarinda hüküm sürmekte olan Hizir Sah ile Orhan Bey arasinda saltanat mücadelesi yeniden basladi. Neticede Hizir Sah, idareyi eline aldi.
Bâyezid'in Ankara Savasi'nda yenilmesinden sonra Osmanli sehzâdeleri arasinda saltanat mücadelesinin basladigi Fetret devrinde Hizir Sah önce eski dostu Emir Süleyman'in tarafini tuttu. Ancak Emir Süleyman'in mücadeleyi kaybetmesi üzerine Aydinoglu Cüneyd ve Mentese-oglu Ilyas Bey'le beraber Isa Çelebi'yi destekledi. Isa Çelebi'nin Çelebi Mehmed'e yenilmesi üzerine ise Hizir Sah Manisa'ya kaçti. Bunun üzerine Çelebi Mehmed'in kuvvetleri Manisa'ya yürüyerek hamamda eglenmekte olan Hizir Sah'i yakaladilar ve Çelebi Mehmed'in huzuruna getirdiler. Çelebi Mehmed Hizir Sah'i idam ettirdi (1410).
Hizir Sah'in öldürülmesi ile birlikte Saruhanogullari'nin Manisa kolu sona ermis oldu. Ancak Demirci kolu fazla etkili olmamakla beraber bir süre daha devam etti. Hizir Sah'in ölümünden sonra Devlethan'in oglu Yakup Bey Demirci'de hüküm sürmeye devam etti. Yakup Han 1407 yilinda Demirci'de bir cami yaptirmis olup oradaki bir hamami da bu camiye vakfetmistir. Bundan baska Budak Pasa-oglu Beyce Bey de Gördes'te bir cami ve hamam yaptirmistir. Öte taraftan Hizir Sah'in kardesi olan Orhan Bey, agabeyinin ortadan kaldirilmasindan ve Çelebi Mehmed'in bu bölgelerden çekilmesinden sonra Manisa'ya gelerek burayi ele geçirdi ve istiklâlini ilan etti. Orhan Bey'in 1411 tarihli bir parasinin bulunmasi onun bu tarihte Manisa'da Bey oldugunu göstermektedir. Orhan Bey'in bu hareketi üzerine Çelebi Mehmed 1412 yilinda bu bölgeleri yeniden itaat altina almis ve Orhan Bey'i de bertaraf etmistir. Orhan Bey'in ayni yil içerisinde vefat etmesi ile Saruhanli Beyligi tamamen son buldu.
 

SaraX

New member
Katılım
27 Ağu 2008
Mesajlar
489
Tepkime puanı
32
Puanları
0
2- IMAR FAALIYETLERI
Saruhanogullari hüküm sürdükleri topraklar üzerinde bir çok imar faaliyetlerinde bulunmuslardir. Özellikle cami, medrese ve köprü yapan Saruhanogullari zamaninda beyligin merkezi Manisa Türklesmis ve sehrin çehresi degismistir. Beyligin kurucusu Saruhan Bey'in Manisa Çarsi Mahallesi'nde bir mescit, Gediz üzerinde bir köprü ve Çaprazlar Mahallesi'nde bir çesme yaptirdigina dair kayitlar vardir.
Saruhan Bey'in oglu Ilyas Bey de Manisa'da bir mescit (1362) ile bir çesme yaptirmistir. Ilyas Bey'in oglu Ishak Bey, beyligin zayif oldugu bir sirada basa geçmesine ragmen büyük ölçüde bayindirlik faaliyetlerinde bulunmus, ülkesinin her tarafinda cami, çesme, medrese, hamam ve köprü gibi bir çok eser yaptirmistir.
Saruhanlilar, merkezleri Manisa'da belki bütün beylikler devrinin en önemli ve ilgi çekici cami örnegini meydana getirmislerdir. Ishak Bey'in 1376'da medrese ve türbe ile birlikte külliye olarak yaptirdigi Manisa Ulu Camii, Bati Anadolu'da görülen en önemli mimarî eserdir. Ishak Bey Manisa Ulu Camiinden baska Mevlevî-hâne (1369), Karaoglanlar civarinda Koyun Köprüsü, Çaprazlar Mahallesi'nde bir çesme, Manisa'da Yedi Kizlar Türbesi ve Karahisar ile Karaköy'de birer çesme yaptirdigi bilinmektedir.
Saruhanli Beyi Hizir Sah'a gelince, o da babasi gibi bir çok hayir kurumlari yaptirmis ve vakiflar ihdas etmistir. Hizir Sah'in Adola'da camii, medrese, imaret ve hamami, Alasehir'in Kemaliye köyünde Hizir Pasa Camii ile bir hamami ve Manisa'da Çinar Zaviyesi yaptirdigi bilinmektedir. Hizir Sah'in ölümünden sonra Demirci'de hüküm süren Devlet-sah oglu Yakup Bey de burada bir cami yaptirmis (1407) ve daha sonra bir hamami da bu camiye vakfetmistir (1413).
Saruhanlilardan Budak Pasa-oglu Begce Bey de Gördes'te bir cami ve hamam yaptirmistir.
Saruhanogullari, Lâtinlerle ticarî iliskileri dolayisiyla Lâtin harfleri ile gümüs sikke kestirmislerdir. Ancak simdiye kadar Ishak, Hizirsah ve Orhan beylerin Islâmî sikkeleri ele geçmistir.
Kaynak: Osmanli tarihi
 

SaraX

New member
Katılım
27 Ağu 2008
Mesajlar
489
Tepkime puanı
32
Puanları
0
cami2.jpg
TACEDDINOGULLARI BEYLIGI
Karadeniz kayilarinda, bugünkü Bafra ile Ordu arasinda, güneyde Niksar'a kadar uzanan saha üzerinde hüküm sürmüs bir Türkmen beyligidir. Emir Taceddin Bey tarafindan kurulmus ve adini kurucusundan almistir.
Tâceddin Bey'den önce, Niksar bölgesine Emir Dogancik adli birisinin hakim oldugu bilinmektedir. Dogancik, Anadolu'da Ilhanli Devleti'nin nüfuzu yikilirken oldukça sayginlik gören birisiydi. Muhtemelen Tâceddin Bey'in babasi oldugu sanilan Emir Dogancik (veya Dogansah) 747 (1347) veya 749 (1349)'da Niksar'da öldü. Onun ölümünden sonra idareyi oglu Tâceddin Bey almis ve böylece Taceddinogullari Beyligi kurulmustur (1347).
1- Taceddin Bey
Tâceddin Bey ve onun kurdugu beylik hakkinda az da olsa bilgi veren eserler, onun Selçuk soyuna mensup olabilecegini söylemislerdir. Bunun yaninda Tâceddinogullari'nin Bafra emirleri ve Kubadogullari gibi Çepnilere mensup olduklari da söylenmektedir.
Bir baska arastirmada ise, Samsun ve Trabzon'u çevreleyen bölgede Tâceddin ve Bayram-oglu Haci Emir Ibrahim Beylerin maiyyetleri ile birer beylik kurmayi basardiklari ve bu beyligin kurucularinin ise Anadolu Selçuklulari tarafindan Canik bölgesindeki Hristiyanlara karsi hudutlarin emniyeti ve bölgenin fethedilerek Türklerin yerlesmesine açilmasini saglamak için iskân edilen Çepniler'den oldugu söylenmektedir.
Niksar ve civarindaki bölgelerde hüküm süren Tâceddin Bey, Canikli veya Canikî diye de anilmaktaydi. Çünkü beyligin merkezi Niksar olmasina ragmen, sinirlari zaman zaman Kelkit, Amasya, Samsun, Ordu, Giresun ve Trabzon'a kadar genislemistir.
2- Tâceddin Bey'in Kadi Burhaneddin ile Mücâdelesi
Tâceddin Bey ilk zamanlar Amasya Emiri Haci Sadgeldi'ye bagli kaldi. Bu sirada Eretna Devleti'nin basinda Alâaddin Ali Bey bulunmakla beraber, idarede gittikçe Kadi Burhaneddin Ahmed'in hakim duruma geçtigi görülmektedir. Eretna Devleti'nin güçlü oldugu bu dönemde Tâceddin Bey de ona tâbi olmak zorunda kaldi. Bununla beraber Tâceddin Bey, Kadi Burhaneddin Ahmed'e karsi ülkesini basarili bir biçimde korudu. Ona vermekte oldugu vergiyi kesti. Kadi Burhaneddin Ahmed, Eretna Devleti'ne vergi verme yükümlülügünü yerine getirmeyen Niksar Hakimi Tâceddin Bey üzerine yürümege karar verdi. Alâaddin Ali Bey'i de ikna eden Kadi Burhaneddin Niksar üzerine geldiyse de basarili olamadi (1379). Tâceddin Bey bu tarihten sonra bagimsiz bir sekilde hareket etmeye basladi. Tâceddin Bey, daha sonra topraklarina düzenlenen ikinci Eretna seferini de komsusu ve Kadi Burhaneddin'in düsmani olan Haci Sadgeldi'nin yardimi sayesinde püskürttü.
Trabzon Rum Imparatoru III. Alexios, sinirlari boyunca kuvvetlenen Türk beylikleri karsisinda, devletinin devamliligini ve sayginligini koruyabilmek için iki yüzlü bir siyaset izliyordu. Bir yandan bu beyliklerle dost geçiniyor, diger yandan da onlari birbirine düsürmeye çalisiyordu. Tâceddin, imparatorun kizi Eudokia ile evlendi (1381). Bu durum o siralarda Tâceddin Bey'in saygin bir emir oldugunu göstermektedir.
Tâceddin Bey hayatinin tamamini Kadi Burhaneddin Ahmed ile mücadele ederek geçirdi. Ona karsi Amasya Emiri Sadgeldi ve onun ölümünden sonra da oglu Ahmed ile ittifak yapti. Tâceddin Bey ile Amasya emiri Ahmed, Kadi Burhaneddin'e karsi mücadele ettiler. Ancak her seferinde yenilgiye ugradilar. Yapilan son karsilasmadan sonra Emir Ahmed Turhal kalesine kaçti. Tâceddin ise Kadi Burhaneddin'e elçi göndererek barismak istedi. Neticede Kadi Burhaneddin, Tâceddin'e, bir daha Emir Ahmed'le isbirligi yapmamasi sartiyla anlasma yapabilecegini bildirdi.
Tâceddin Bey bu haber üzerine bizzat Kadi Burhaneddin'in huzuruna gelerek itaatini bildirdi. Tâceddin Bey böyle olmakla birlikte tekrar Emir Ahmed'le bulusarak yeni hazirliklar içine girdi. Kadi Burhaneddin, Tâceddin'in bu hareketini ögrenince kuvvetleri ile Tâceddin Bey'in topraklarina girerek Tâceddin-oglu Alp Arslan'in korudugu Niksar'i kusatti. Yapilan çarpismalarda Alp Arslan'in kuvvetleri mukavemet edemeyerek dagildi. Kadi Burhaneddin'in bu basarisi üzerine Tâceddin Bey ve Emir Ahmed yolladiklari bir elçi ile baris teklifinde bulundular. Onlarin bu teklifini kabul eden Kadi Burhaneddin kisi geçirmek üzere Tokat'a döndü (1386).
Tâceddin Bey, Kadi Burhaneddin aleyhine topraklarini genisletemeyecegini anlayinca bu kez Ordu ilindeki Türkmen Emiri Haci Emir-zâde Süleyman Bey'in topraklarina girdi. Ancak buraya yaptigi bir akin sirasinda yenildi ve öldürüldü (1387). Yerine oglu Mahmud Bey geçti.
 

SaraX

New member
Katılım
27 Ağu 2008
Mesajlar
489
Tepkime puanı
32
Puanları
0
3- Mahmud Bey
Tâceddin Bey'in ölüm haberini duyan Kadi Burhaneddin Ahmed, onun ölümünü firsat bilerek Niksar ve Iskefser'i isgal etti. Ancak Mahmud Bey idareyi eline alir almaz bu bölgeleri geri aldi.
Mahmud Bey, Sivas hükümdari Kadi Burhaneddin Ahmed'e itaat etmekle beraber, kardesi Alp Arslan'la beraber Osmanli hükümdari Yildirim Bayezit'i Burhaneddin aleyhine kiskirtiyorlardi. Mahmud Bey'in bu faaliyetine çok kizan Kadi Burhaneddin, onun elinde bulunan Fenariyye bölgesini ele geçirdi ve Amasya'yi da kusatti.
Bunun üzerine Tâceddin-oglu Mahmud Bey, beyligi sürecinde bazan Kadi Burhaneddin Ahmed'e ve bazen de Osmanlilar'a tabi olarak bir denge politikasi izledi. Osmanli padisahi Yildirim Bâyezid'in Candar-oglu beyi II. Süleyman'i maglup ederek bu beyligin topraklarinin büyük bir kisimini ele geçirmesinden sonra (1392) Mahmud Bey Osmanlilar'a daha da yaklasmak zorunda kaldi.
4- Mahmud Bey'in Osmanlilar'a tâbi olmasi
Bâyezid'in bu zaferinden sonra Amasya Emiri Ahmed de Osmanlilar'a itaat arzetmisti. Bu sirada Tâceddin-oglu Mahmud Bey de Osmanlilar'a bagliligini bildirmek için kardesi Kiliç Arslan'i Yildirim Bâyezid'e gönderdi. Bu olaydan sonra Kadi Burhaneddin Ahmed ile Tâceddinogullari arasindaki mücadeleler daha da artti. Candar-oglu'nun bir ittifak düsüncesi ile Kadi Burhaneddin'e gönderdigi 500 atli asker, sebebi anlasilamayan bir meseleden dolayi Kadi Burhaneddin'i terk ederek Tâceddin-oglu Mahmud Bey'in yanina gidince, Burhaneddin iyice kizdi ve 1393 yili baharinda kuvvetlerini toplayarak Mahmud Bey idaresindeki Fenariyye bölgesini zaptetti ve burayi korumak üzere bir de kale insasina basladi. Bunun üzerine Tâceddin'in ogullari Mahmud, Alp Arslan ve Kiliç Arslan kardesler Yildirim Bâyezid'den yardim istediler.
Bu sirada Kadi Burhaneddin'in Amasya'yi muhasara etmesine de kizan Bâyezid, Tâceddinogullari'nin da daveti üzerine kuvvetli bir ordu ile hareket ederek Merzifon'a geldi. Ancak Osmanli ordusunun üstün oldugunu anlayan Kadi Burhaneddin önce Turhal kalesine, oradan da Tokat ve Sivas'a çekildi.
Kadi Burhaneddin Ahmed, Canik bölgesinde aleyhine bozulmus olan dengeyi saglamak için Tâceddinogullari'ni kendi lehine çevirmege çalistigi bir sirada Tâceddin-oglu Alp Arslan, agabeyi Mahmud Bey'e karsi isyan ederek, babalarindan kalan topragin ikiye bölünmesine sebep oldu. Alp Arslan, kendisine bagli kuvvetlerle birlikte harekete geçerek Niksar'in bir kismini ve Yenisehir merkezini ele geçirdi. Bunun üzerine Mahmud Bey, diger kardesleri Kiliç Arslan ve Süleyman'i da yanina alarak derhal Alp Arslan üzerine yürüdü. Alp Arslan, agabeyi Mahmud Bey'in kalabalik bir ordu ile üzerine geldigini haber alir almaz vakit kaybetmeden Kadi Burhaneddin'den yardim istedi. Kadi esasen siyasetine uygun düsen bu durum karsisinda hemen harekete geçerek, Alp Arslan'a yardim etme bahanesi ile Niksar bölgesine girdi. Alp Arslan bu sirada Kadi'nin huzuruna gelerek onu metbu tanidigini bildirdi. Kadi Burhaneddin de, Alp Arslan'a hil'at ve hediyeler vererek onu mükâfatlandirdi ve kendisi de ülkesine döndü.
Kadi Burhaneddin ile Alp Arslan'in arasi Tâceddin-oglu'nun Eretna'nin akrabasi Feridun ile isbirligi yapmasindan sonra bozuldu. Alp Arslan'in Develi hakimi Feridun ile isbirligi yaptigini haber alan Kadi Burhaneddin onun üzerine yürüyerek idaresi altindaki Yenisehir'in kendisine teslim edilmesini istedi. Ancak kale halki kaleyi Kadi'ya teslim etmeyi kabul etmeyince Kadi Burhaneddin Alp Arslan'i kale halkinin gözleri önünde öldürdü (1394).
Alp Arslan, fazilet sahibi bir insan idi. Arapçayi çok iyi bilir, nahiv ile mesgul olurdu. Ayni zamanda cesur ve atilgan bir emir idi. Kadi Burhaneddin Ahmed, bu kahraman ve amansiz düsmanindan kurtuldugu için çok sevinmisti.
Tâceddin-oglu Alp Arslan'in, Hüsamuddin Hasan ve Mehmed Yavuz adlarinda iki oglu vardi. Bunlar, babalarinin Kadi tarafindan katledilmesinden sonra Niksar bölgesinin büyük bir kismini terkederek daha kuzeye çekilmisler ve bilhassa Çarsamba, Terme ve Samsun havalisinin güney-dogu bölgesinde hakimiyetlerini sürdürmüslerdir.
Kardesinin Kadi Burhaneddin tarafindan öldürüldügünü gören Tâceddin-oglu Mahmud siranin kendisine de gelecegini düsünerek korkmaya baslamis, onun karsisina çikacak güçlü bir ordusu olmadigi için daha çok, çete hareketleri yapabilmistir.
Öte taraftan Rumeli'de devletin güvenligini saglayan Yildirim Bâyezid, 1398 baharinda tekrar Anadolu'ya yöneldi. Sultan Bâyezid, Canik böglesine girerek Kubad-oglu Cüneyd Bey'in elinde bulunan Samsun'u ele geçirdi. Bu yeni gelisme üzerine Tâceddin-oglu Mahmud Bey ve bölgenin diger emirleri Osmanli Devleti'ni yeniden metbu tanimak zorunda kaldilar. Bu tarihten kisa bir süre sonra da Kadi Burhaneddin Ahmed Akkoyunlu beyi Karayülük Osman tarafindan Karabel mevkiinde yapilan savasta öldürülmüs ve devlet arazisi de Bayezid döneminde Osmanli Devleti sinirlari içerisine dahil edilmistir.
Ayni yil içerisinde Tâceddin-oglu Mahmud Bey de tamamiyle Osmanli Devleti hizmetine girmis, dolayisiyle hakimiyet bölgesi de Osmanli Devleti sinirlarina dahil olmustu (1398).
Tâceddin-oglu Mahmud Bey'in Osmanli Devleti hizmetine girmesinden sonraki faaliyetleri hakkinda fazla bilgimiz yoktur. Bununla beraber onun, 1402 Ankara Savasi'nda Timur ordusu karsisinda savasmis oldugu düsünülebilir. Ankara Savasi'nda maglubuyete ugrayan Osmanli Devleti'nin içine düstügü buhranli dönemde, sehzâdeler arasinda meydana gelen taht kavgalari sirasinda Tâceddin-oglu Mehmed Bey, diger sehzâdeleri bertaraf ederek Osmanli tahtina oturan Çelebi Mehmed'in yaninda yer almis olmalidir. Çünkü Mahmud Bey'i daha sonra, Çelebi Mehmed'in ölümünü müteakip onun 13 yasindaki oglu ve ayni zamand a Hamid-ili sancak beyi olan Sehzâde Küçük Mustafa'nin yaninda görüyoruz. Sehzâde Mustafa, agabeyi II. Murad'in tahta çikmasi üzerine (1421) hayatindan endise ederek Karaman-oglu'nun yanina kaçti. Karaman-oglu, ayagina kadar gelen bu firsati degerlendirerek Sehzâde Mustafa'ya çok sayida asker vermis, ayrica Germiyan beyinin de bir miktar asker göndermesi üzerine kalabalik bir kuvvete sahip olan Sehzâde Mustafa, II. Murad'a isyan etmis ve Bursa üzerine yürümüstü. Iste Sehzâde Mustafa'nin bu isyaninda Tâceddin-oglu Mehmed Çelebi'yi onun veziri ve ayni zamanda kumandani olarak görüyoruz.
Sehzâde Mustafa ve kuvvetleri Bursa'yi ele geçiremeyince Iznik kalesi önüne gelerek kisa bir kusatmadan sonra bu sehre hakim oldu. Bunu haber alan II. Murad ise derhal Edirne'den hareket etti. II. Murad'in Kösemihal-oglu Mehmed Bey kumandasindaki akinci kuvvetleri Iznik kalesini kusattilar. Sehzâde Mustafa bu sirada kaçmak istediyse de Mihal-oglu Mehmed Bey'in kuvvetleri tarafindan takip edilerek yakalanmis ve kiliç darbeleri ile parça parça edilerek öldürülmüstür.
 

SaraX

New member
Katılım
27 Ağu 2008
Mesajlar
489
Tepkime puanı
32
Puanları
0
5- Hasan Bey
Ankara Savasi'ndan sonra Osmanli Devleti'nin içine girdigi ve on yil kadar süren Fetret devrinde Tâceddinogullari'ndan Alp Arslan-oglu Hasan Bey'in de diger beyler gibi bagimsiz olarak hareket ettigi bilinmektedir. Timur'un himayesinde bagimsizliklarini ilân eden beyler arasinda Niksar ve bir kisim Canik topraklari üzerinde Alp Arslan-oglu Hasan Bey'in bulundugu görülmektedir.
Hasan Bey Isfendiyar Bey ile de anlasarak memleketinin sinirlarini genisletmeye basladi. Nitekim bu iki beylik Bafra ve Samsun üzerinde iki koldan yürüdüler. Isfendiyar Bey Bafra ve Müslüman Samsun'u elde ederken, Hasan Bey ise Samsun beyi Cüneyd'i yapilan savasta öldürerek beyliginin büyük bir kismina sahip oldu. Osmanli hükümdari Çelebi Mehmed ise kardeslerini ortadan kaldirarak devletin bütününe sahip olduktan sonra Isfendiyar-oglu'nun elinde bulunan Samsun'un bir kismini aldi. Tâceddin-oglu Hasan Bey ile kardesi Mehmed ise Çelebi Mehmed'e karsi sürdürmüs olduklari dostluktan dolayi yerlerinde kaldilar.
6- Osmanlilar'in Taceddinogullari Beyligi'ne son vermesi
Hasan Bey, Sultan II. Murad devrine kadar beyligini sürdürdü. II. Murad tahta geçtikten sonra Amasya Beyi Lala Yörgüc Pasa'yi Anadolu'nun bu kisimlarini elde etmek ve bölge valilerini ortadan kaldirmak için görevlendirdi. Bu selahiyet ile bölgede daha faal bir rol oynayan Yörgüç Pasa büyük bir dügün yaparak Alp Arslan-oglu Hasan Bey'i de bu dügüne çagirdi. Böylece O, Hasan Bey'i yakalayarak Tâceddin-ili'ne kolayca hakim olmayi düsünmüstü. Ancak Yörgüç Pasa'nin bu fikrini sezen Hasan Bey bu davete icabet etmemis ve elinde olan topraklari sultana teslim edecegini bildirmistir. Nitekim Hasan Bey sözüne sadik kalarak memleketini Sultan II. Murad'a teslim etti (1428). Kendisi Edirne'ye, sultanin yanina geldi. Osmanli Sultani II. Murad ona muhtemelen Rumeli'de bir sancak verdi. Ölüm tarihi bilinmemektedir.
Hasan Bey'in Tâceddin-ili'ni II. Murad'a vermesinden sonra bu beylik sona ermis oldu.
Tâceddinogullari'na ait simdiye kadar hiçbir sikkeye rastlanmamistir. Bu durum onlarin baska bir beyligin veya devletin parasini kullandiklarini hatira getirmektedir.
Tâceddin-oglu Hasan Bey'in Çarsamba'da 1424 tarihli cami vakfiyesi bulunmaktadir. Vakfiyede kendisi "Emir-i kebir Hüsamüddevleti ve'd-Din Hasan Bey b. el-Merhum Alp Arslan Bey Ibnü'l-Emir el-Magfûr Tâceddin” diye zikrolunmaktadir.
Bundan baska Tâceddinogullari'ndan Husâmeddin Mehmed Yavuz Bey'in de Çarsamba'da vakfi mevcut olup 825 (1422) tarihini tasimaktadir. Ancak kendisi hakkinda bilgi yoktur.
Kaynak: Osmanli tarihi
 

SaraX

New member
Katılım
27 Ağu 2008
Mesajlar
489
Tepkime puanı
32
Puanları
0
cami6.jpg
ANADOLU BEYLIKLERI'NDE TESKILAT VE KÜLTÜR
Anadolu Beylikleri'nin ilk teskilâtlari asiret gelenegine dayanmakta idi. Anadolu Selçuklulari zamaninda sinirlara yerlestirilen Türkmen asiretleri savas zamanlarinda reislerinin emrinde sefere giderler ve savastan sonra da hükümdar tarafindan asiret beyine ikta edilmis olan yerlerine dönerlerdi.
Anadolu Selçuklu sultanlari, çesitli zamanlarda Anadolu'ya gelmis olan Türkmen asiretlerinin bir çogunu Bizans Imparatorlugu ve Kilikya Ermeni Kralligi ile olan sinirlara yerlestirmisler, buradaki araziyi asiret beylerine ikta olarak vermislerdi. Bu Türkmen beyleri daha sonra bagimsizliklarini kazanmaya baslayinca Anadolu Selçuklu teskilâtini taklid ederek saray ve tesrifat usulleri meydana getirmislerdir.
Beylikler Devri, XIII. yüzyilin sonunda Anadolu Selçuklu Devleti'nin zayiflayarak yikilisindan sonra Anadolu'nun çesitli bölgelerinde kurulan ve eski kaynaklarda "Tevâif-i mülûk" diye anilan Türk beyliklerinin egemen oldugu bir dönemdir. Bu dönem Anadolu-Türk tarihi bakimindan oldukça önem tasimaktadir. Çünkü, 1018'de baslayan ve 1040'a kadar süren ilk akinlarin ardindan 1071 Malazgirt zaferiyle Anadolu kapilari Türklere açildi. Anadolu'da ilk büyük Türk devleti, Türkiye Selçuklulari kuruldu. Iste beylikler bu devletin birer unsuru idiler. Türkiye Selçuklu Devleti'nin zayiflayip ortadan kalkmasindan sonra bagimiz birer devlet haline gelen ve sayilari büyüklü-küçüklü olmak üzere yirmiyi geçen bu Türk beyliklernin devlet teskilâti ve kültürü, Büyük Selçuklu ve Türkiye Selçuklulari ile geliserek Osmanlilara ulasan Türk-Islâm kültürünün bir ara dönemini olusturur.
 

SaraX

New member
Katılım
27 Ağu 2008
Mesajlar
489
Tepkime puanı
32
Puanları
0
IDARI TESKILÂT
Anadolu Beylikleri'nde devlet, daha önceki Türk beyliklerinde oldugu gibi hükümdar ailesinin ortak mali sayiliyordu. Devleti aile arasindan seçilen reis idare ederdi. Ailenin en yaslisina veya en nüfuzlusuna "ulu beg" denirdi. Ulu Bey hükûmet merkezinde oturur, kardes ve çocuklari ise vilâyetlere gönderilirdi. Ulu bey unvani daha çok halk ve asiret arasinda kullanilir; tesrifat, ferman, sikke, hutbe ve kitabelerde ise "emir-i a'zam" veya "sultan-i a'zam" tabirleri tercih edilirdi.
Anadolu beyliklerinde, Selçuklularda oldugu gibi merkezde devlet islerini yürütmek için bir divan teskilâti kurulmustu. Divanin basindaki reise genellikle "vezir" veya "sahib-i a'zam" denirdi. Emrinde bir kalem heyeti bulunan divan reisleri devletin kanun ve nizamlarinin tatbikiyle ugrasirlardi. Devletin mali isleri ise Divân-i Istifâ denilen ayri bir divan tarafindan yürütülürdü. Hükümdarin emir ve fermanlarini yazmak için Insa Divani ile adli ve askeri islere bakan ayri makamlar vardi. Vilâyetlerdeki sehzâdelerin emirleri altinda da merkezdeki divanin ayni, fakat daha küçük sekilleri bulunurdu.
Vilâyetleri idare etmek ve böylece devlet islerine alismak için gönderilen sehzâdeler eger küçük iseler, yanlarina hükümdarin güvendigi birisi "Ata Bey" veya "Lala" unvaniyla tayin olunur ve sehzâde büyügünceye kadar, hatta yetistikten sonra da devlet islerini bu Lala idare ederdi. Vilâyetlerde Divân-i Istifâ'nin reisine bagli tahsil memurlari bulunur ve bunlar topladiklari parayi verilen emre göre gereken yerlere dagitirlardi. Ser'î islere ise Kadilar bakar ve sahislar arasindaki hukuki meseleleri hallederlerdi. Vilâyetin askerî ve güvenlik islerinden ise Subasilar sorumlu idiler.
 

SaraX

New member
Katılım
27 Ağu 2008
Mesajlar
489
Tepkime puanı
32
Puanları
0
SARAY TESKILÂTI
Anadolu Beylikleri'ndeki saray teskilati, devlet teskilâtinda oldugu gibi Anadolu Selçuklu Devleti'nin saray teskilâtindan alinmistir. Sarayda hâcib, mîrâhur, çasnigîr, candar, sarabdâr, rikâbdar ve musâhib gibi görevliler bulunurdu. Ibn Battuta meshur seyahatnâmesinde Anadolu beyliklerinin saray teskilati hakkinda bilgi vermistir.
Anadolu Beylikleri'nde ordu, hükümdarin atli ve yayalardan meydana gelen hassa birlikleriyle beylerin tîmârli sipahileri ve çerik denilen asiret süvârilerinden meydana gelmisti. Savas zamanlarinda bu orduya gönüllü olarak bir takim yardimci kuvvetler de katilirdi. Ümerâ adi verilen maiyet beyleri derecelerine göre kendilerine verilen tîmâr nisbetinde asker beslemekle yükümlü idiler.
Savas üç kisma ayrilir, ordunun önünde Çarhaci veya Talia denilen öncü kuvvetleri, arkasinda ise ihtiyat kuvvetleri bulunurdu.
Bu ordunun merkezindeki kuvvetlere hükümdar, kollara da sehzâdeler kumanda ederdi. Bütün ordunun emirine subasi denilirdi. Anadolu beyliklerinde ordu silâh olarak ok, yay, kiliç, kalkan, kargi, hançer, zirh, çomak, balta, mancinik ve arrâde kullanirdi. Ayrica birliklerin davul, kös, zurna, nakkâre, zil ve borulardan meydana gelen mehterleri vardi. Anadolu Beylikleri'nin denizle baglantisi olanlarinda donanma teskilâti da kurulmustu. Bati Anadolu'da Karasi, Saruhan, Aydin ve Menteseogullari'nin, güneyde Akdeniz sahilinde Hamid ve kuzeyde Pervaneogullari'nin ve daha sonra Candarli Beyligi'nin donanmalari oldugu bilinmektedir. Beylikler dahilindeki ahîlerin de askerî teskilâta benzer mükemmel silahli ordulari oldugu bilinmektedir. Ancak bunlar daha çok mahallî inzibat kuvveti olarak görev yapmaktaydilar.
 
Üst Alt