Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Islam Tarihi

SaraX

New member
Katılım
27 Ağu 2008
Mesajlar
489
Tepkime puanı
32
Puanları
0
ILIM VE KÜLTÜR
Anadolu Beylikleri'nde XIV. ve XV. yüzyillarda ilim ve fikir hayati parlak bir sekilde devam etmis, belli basli Anadolu sehirleri birer ilim merkezi haline gelmisti. Anadolu hükümdarlari, çesitli ilim adamlarini bir araya toplayarak onlari ihsan ve iltifatlarla tesvik etmislerdir. Ayrica bu ilim adamlarinin talebe yetistirebilmeleri için medrese, kütüphane, imaret ve misafirhaneler kurmaya büyük önem göstermislerdir. Anadolu beylerinin bu yakin ilgileri sayesinde tip, astronomi, riyâziye, edebiyat, tarih, tasavvuf ve dinî konularda pek çok eser kaleme alinmistir. Bu dönemde Konya, Kayseri, Nigde, Sivas, Kastamonu, Sinop, Kütahya, Bursa, Iznik, Kirsehir, Amasya, Ankara gibi baslica Anadolu kentleri birer bilim merkezi olmuslardi.
Anadolu Selçuklulari zamaninda Mevlâna Celâleddin Rumî ile parlak bir düzeye ulasan tasavvuf cereyani beylikler döneminde de ayni gelismeyi göstermis ve Anadolu'nun manevî hayatinda büyük etkiler meydana getirmistir.
 

SaraX

New member
Katılım
27 Ağu 2008
Mesajlar
489
Tepkime puanı
32
Puanları
0
TOPRAK IDARESI
Anadolu Beylikleri'nde toprak idaresi Selçuklular'da oldugu gibi ikta (timâr), mülk ve vakif olmak üzere üç kisimdan meydana geliyordu. Sehir ve kasabalarda her sanat erbabinin kendilerine mahsus teskilâtlari vardi. Bu teskilât hem mensuplarinin haklarini korur, hem de üretilen malin kalitesini kontrol ederdi. Kent ve kasaba halki ser'i ve örfî vergilerini kime ayrilmis ise ona verirlerdi. Köylülere gelince, kendilerine verilen ve aslinda devlete ait olan topragi islemekle yükümlüydüler. Topragi isledigi sürece toprak kendisinde kalir, ogul ve torunlarina geçerdi. Köylü isledigi topragin vergisini devletin gösterdigi kimseye verirdi. Reaya, ikta reayasi, vakif reayasi ve malikane reayasi olmak üzere baslica üç kisma ayrilmisti. Köylü kimin reayasi ise topragini kullanma iznini ondan alir ve vergisini ona öderdi. Bazi köyler, meselâ derbend beklemek, madenlerde çalismak, av kuslari yetistirmek gibi hizmetler karsiliginda vergilerden muafti. Ilim ve din adamlari da her türlü vergiden muaf tutulmaktaydi.
Anadolu Beylikleri zamaninda sanayi, ticaret ve ziraate de büyük önem verilmisti. Anadolu Selçuklulari zamaninda ülkeyi dogu-bati, kuzey-güney yönlerinde kesen yollar ve bu yollar üzerinde bulunan kervansaraylar beylikler döneminde de varliklarini devam ettirmislerdir. Bu dönemde Anadolu'nun her yaninda Ahîler'in esnaf örgütlerine rastlaniyordu. Her türlü sanat erbabini içine alan bu teskilâtin kendine özgü bir örgütü vardi.
Beylikler devrinde ekonomik hayatin temelini ziraat olusturmaktaydi. Ülkenin iklim sartlarina bagli olarak çesitli bölgelerde tahil, her çesit meyve, pamuk, ipek yetistiriliyor ve hayvancilik yapiliyordu. Elde edilen ürünün büyük bir kismi iç tüketimi karsiliyor, geri kalani ise komsu ve Avrupa devletlerine satiliyordu. Bu dönemde baslica ticaret merkezleri Karadeniz kiyisinda, Trabzon, Samsun ve Sinop; Ege denizi kiyisinda Foça, Izmir ve Ayaslug (Seçuk); Akdeniz kiyisinda Antalya ve Alanya; Iç Anadolu'da ise Sivas, Kayseri ve Konya idi. bunlar arasinda Sivas Anadolu'nun en önemli ticaret merkezi idi. Çesitli ülkelerden buraya gelen müslüman tüccarlar ile Ceneviz ve Venedik tüccarlari büyük kafileler halinde Sivas'a gelirler ve burada mal alir veya satarlardi. Satilan mallar arasinda her çesit kumas, hali, kilim, ipek ve pamuk bulunmaktaydi. Germiyan, Denizli ve Alasehir'de dokunan kumaslar dis pazarlarda rahatlikla alici bulurdu. Bunun yaninda Diyarbakir, Siirt, Alasehir ve Balikesir yörelerinde üretilen ipek ve ipekli kumaslar Istanbul ve Avrupa pazarlarina gönderiliyordu.
Beylikler devrinde Anadolu'da dokunan hali ve kilimler saglam olusu ve güzelligi ile Avrupa'da bile ün kazanmisti. Bu dönemde Anadolu'da dokunan kilim ve halilarin Avrupa'nin yani sira Suriye, Misir, Irak, Hindistan ve hatta Çin'e kadar gönderildigi bilinmektedir.
Anadolu Beylikleri zamaninda Kütahya, Ulukisla, Amasya ve Bayburt çevresinde çikarilan gümüs madeni ile Foça, Sarki Karahisar, Ulubat ve Kütahya'da elde edilen sap madenleri dis ülkelere satilmaktaydi. Bunlardan baska Germiyan atlari, çesitli av kuslari, koyun ve keçi de önemli miktarda gelir getiriyordu. Bütün bunlar, Anadolu Beylikleri devrinde halkin refah içinde yasadigini göstermektedir.
Kaynak: Osmanli tarihi
 

SaraX

New member
Katılım
27 Ağu 2008
Mesajlar
489
Tepkime puanı
32
Puanları
0
AKKOYUNLULAR
cami8.jpg
I- SIYASî TARIH
a) Akkoyunlular'in mensei ve kurulusu
Akkoyunlular, 1340-1514 yillari arasinda Dogu Anadolu, Azerbaycan ve Irak'ta hüküm sürmüs olan bir Türkmen hanedanidir. Devletin kurucusu olan Karayülük Osman Bey Oguzlarin Bayindir boyuna mensuptur. Bu sepele Akkoyunlu Devleti'ne Bayindiriyye Devleti de denilmektedir. Akkoyunlular'in Anadolu'ya ne zaman ve hangi yoldan geldikleri bilinmemektedir. Ancak Mogol istilasi sonucunda Anadolu'ya gelen pek çok Türkmen grubu arasinda Bayindir Türkmenlerinin de bulundugu tahmin edilmektedir. Akkoyunlu oymaginin Anadolu'ya gelis tarihi hakkinda en güvenilir bilgiyi, Akkoyunlu sülâlesinin tarihi olan Ebu Bekr-i Tihrani'nin eserinde bulmak mümkündür. Buna göre, 52. göbekte Oguz Han'a ulasan Karayülük Osman Bey'in bagli oldugu Bayindir oymagi, ilk önce XIII. yüzyilin baslarinda Dogu Anadolu'ya gelmisler, burada Mogol istilâsina karsi koyarak Diyarbekir bölgesine egemen olup, Trabzon-Rum Imparatorlugu ve Gürcüler'le mücadele etmislerdir.
Akkoyunlular siyasî bir birlik kurmadan önce güneyde Urfa ve Mardin, kuzeyde Bayburt olmak üzere Firat ve Dicle yöresinde yaylayip-kislamaktaydilar. Bu sirada, en büyük düsmanlari olan Karakoyunlular ile de mücâdele ediyorlardi.
Ilhanlilar'in yikilmasindan sonra, onun hakimiyet sahasi üzerinde birbirleriyle mücâdele eden Celayir, Çoban ve Sotay sülâlelerinin kavgalarina katilan Akkoyunlular, bu sülâlelerden Musul ve Diyârbekir bölgelerine hakim olan Sotayogullari'nin hizmetine girdiler. Bu ailenin Orta Anadolu'ya çekilmesinden sonra ise Artuklular'a bagli olarak yasamaya devam ettiler. Bu sirada Diyârbekir bölgesinde bazi kent ve kaleleri eline geçiren Akkoyunlular yavas yavas kuvvetleniyorlar, diger boy ve oymaklari kendisine baglayarak devlet kurma yolunda ilerliyorlardi.
1- Tur Ali Bey
Diyarbekir bölgesini yurt edinen bu Akkoyunlu Türkmenlerinin basinda 1340 yillarinda Tur Ali Bey isminde birisinin bulundugu görülmektedir. Tur Ali Bey 1340-1341 ve 1343 yillarinda olmak üzere iki kez Trabzon Rum Imparatorlugu topraklarina saldirmis, hatta bu devletin baskentine kadar ilerlemisti. Daha sonra Bayburt ve Erzincan emirleriyle birleserek bir kez daha Trabzon üzerine yürümüsse de bir basari elde edememistir(1348).
Tur Ali Bey Ilhanlilar'dan Gazan Han'in maiyetinde Suriye seferine istirak etmis ve bu sefer sirasinda büyük gayret ve kahramanlik göstererek Gazan Han'in teveccühünü kazanmistir. Bu basaridan sonra etrafina 30.000 kisilik bir kuvvet toplayan Tur Ali Bey, Anadolu, Suriye ve Irak taraflarina çesitli akinlar yapti. Tur Ali Bey zamaninda Akkoyunlular'a, bu beyin söhretinden dolayi Tur Alilîler de denilmekteydi.
Tur Ali Bey'in gerek Anadolu'da ve gerekse Trabzon Rum Imparatorlugu karsisinda kazandigi bu basarilar üzerine Imparator III. Aleksios korkuya kapilmis ve onunla dostluk kurmak üzere kizkardesi Maria'yi Tur Ali Bey'in oglu Kutlu Bey ile evlendirmistir (1352). Böylece imparator hem Tur Ali Bey'in yapacagi yeni akinlardan ve hem de onun himayesi ile digerlerinin hücumlarindan kurtulacagini hesaplamistir ki bu tesebbüsünde muvaffak olmus ve 1360 yilina kadar bu taraftan herhangi bir hücuma maruz kalmamistir.
 

SaraX

New member
Katılım
27 Ağu 2008
Mesajlar
489
Tepkime puanı
32
Puanları
0
2- Kutlu Bey
Tur Ali Bey'in ne zaman öldügü kesin olarak bilinmemekle beraber oglu Kutlu Bey'in 1363 yilinda Akkoyunlular'in basinda bulundugu görülmektedir. Büyük bir ihtimalle 1362 yilinda babasinin yerine geçen Fahreddin Kutlu Bey, bir yil sonra karisi Despina ile Aleksios'u ziyaret için Trabzon'a gitmis, imparator da ertesi sene iade-i ziyârette bulunmustur.
Kutlu Bey zamaninda (1362-1388) Anadolu'nun siyasi tablosunda önemli degisikler olmustur. Bu dönemde Bayram Hoca idaresindeki Karakoyunlular Musul'dan Erzurum'a kadar olan bölgelerde hakimiyet kurarak güçlü bir devlet haline gelmislerdi. Erzincan'da ise emir Pir Hüseyin'in ölümü üzerine burasi Mutahharten'in eline geçmisti (1378). Erzincan'daki bu degisikligi kabul etmeyen Eretna devleti hükümdari Alaaddin Ali Bey Mutahharten üzerine yürüyünce, Mutahharten zor durumda kalmis ve Akkoyunlular ile Dulkadirogullari'ndan yardim istemisti. Bu istegi kabul eden Kutlu Bey, ogullarindan Ahmed Bey emrinde mühim bir kuvveti Mutahharten'e yardima gönderdi. Erzincanlilar'in yardimina kosan bu Akkoyunlu kuvvetleri ile Eretna-oglu Alâaddin Bey kuvvetlerinin yaptiklari çarpismayi Kutlu Bey-oglu Ahmed Bey kazandi. Eretnalilar büyük bir bozguna ugradilar.
Akkoyunlular, Kadi Burhaneddin'in Sivas'ta hükümdarligini ilân etmesinden sonra (1381), onun hükûmdarligini tanimayarak buraya bir miktar kuvvet gönderdiler. Kutlu Bey-oglu Ahmed Bey idaresindeki Akkoyunlu kuvvetleri Mutahharten ile birlikte Sivas üzerine yürüyerek kenti savunmakta olan Emir Yusuf Çelebi'yi yendiler, ancak sehri ele geçiremediler.
Akkoyunlular'la Sivas hükümdari Kadi Burhaneddin arasindaki bu düsmanlik, Burhaneddin'in Malatya yakinlarina geldigi bir sirada, Kutlu Bey ogullarinin onun yanina giderek itaat etmeleri ile son buldu. Bu sirada Kadi Burhaneddin'in huzuruna gelen Ahmed Bey, ondan daha önceki davranisi için özür dilemis ve affini istemistir. Hatta ona olan bagliligini göstermek için yaninda bulunan kardesi Karayülük Osman Bey'i rehin olarak vermistir. Baska bir rivayete göre ise, cesaret ve ününü kiskanan kardeslerinin kendisine bir kötülük yapmalarindan çekinen Karayülük Osman onlardan ayrilarak Kadi Burhaneddin'in hizmetine girmistir.
Kutlu Bey, 1389 yilinda vefat etmis olup, Bayburt'un Sinor köyünde defnedilmistir.
 

SaraX

New member
Katılım
27 Ağu 2008
Mesajlar
489
Tepkime puanı
32
Puanları
0
3- Ahmed Bey
Kutlu Bey'in ölümünden sonra Hüseyin, Ahmed, Pir Ali ve Karayülük adindaki ogullari arasindan Ahmet Bey Akkoyunlular'in basina geçti. Ahmet Bey zamaninda Erzincan emîri Mutahharten ile Akkoyunlular'in arasi açildi. Kutlu Bey'in dostu olan Mutahharten onun ölümünden sonra Akkoyunlular'in hakimiyetindeki bir kisim topraklara saldirararak yagma ve tahrip hareketlerine basladi. Mutahharten'in bu tecavüz hareketleri üzerine Ahmet Bey büyük bir kuvvetle onun üzerine yürüdü. Yapilan savasta agir bir yenilgi alan Erzincan kuvvetleri geri çekilirken Mutahharten yarali olarak savas meydanindan güçlükle kaçabildi.
Mutahharten Akkoyunlular'in karsisinda aldigi bu agir yenilgiden sonra, Akkoyunlular'in ezeli düsmani olan Karakoyunlu beyi Nâsireddin Kara Mehmed Bey'den yardim isted.i Akkoyunlular'a karsi saldirmak için bir firsat bekleyen Kara Mehmed, Mutahharten ile birleserek Akkoyunlular'a taarruz ettiler. Bu müttefik kuvvetler karsisinda agir bir yenilgiye ugrayarak askerlerinin büyük bir kismini kaybeden Ahmed Bey Kadi Burhaneddin'e siginmak zorunda kaldi. Kadi Burhaneddin onu çok iyi karsilayarak ikram ve iltifatta bulunmus ve kendisine hil'at vermistir.
Akkoyunlu Ahmed Bey, Kadi Burhaneddin Ahmed'in metbuu olmasina ragmen, ülkesine döndükten sonra onun aleyhinde bir takim faaliyetlere basladi. Kardesi Hüseyin Beyle birlikte Kadi Burhaneddin'in Amasya seferine katilan Ahmed Bey, bu sirada bir kaç defa isyan tesebbüsünde bulundu ise de basarili olamadi. Daha sonra Amasya emiri Ahmed ile ittifak ederek Tokat üzerine yürüme karari aldi. Fakat bunu ögrenen Kadi Burhaneddin derhal Tokat'da bulunan Akkoyunlular üzerine yürümüs ve onun bu anî hareketi karsisinda mukavemet edemeyecegini anlayan Ahmed Bey bir kez daha affini isteyerek bagliligini göstermistir.
Erzincan emiri Mutahharten ile Karakoyunlu beyi Kara Yusuf (1389-1420) anlasarak Akkoyunlular üzerine yürümek üzere hazirliklara basladilar. Mutahharten büyük bir ordu hazirlayarak Karakoyunlu beyleri ile beraber Endris'te Akkoyunlularin karsisina çikti. Ancak yapilan savasta müttefik kuvvetler büyük bir bozguna ugrarken Kara Yusuf Bey esir düsmüs, Mutahharten ise güçlükle canini kurtarmistir. Mutahharten bu yenilginin intikamani almak için kisa bir süre sonra, bu kez yalniz basina Akkoyunlular üzerine yürüdü. Akkoyunlu hükümdari, damadi olan Mutahharten ile baris yapmak istediyse de kardesi Karayülük Osman bunu kabul etmedi. Yapilan savasta Mutahharten ikinci kez Akkoyunlulara yenildi.
Kadi Burhaneddin Ahmed 1394 yilinda Erzincan üzerine bir sefere çikmisti. Bu durumu haber olan Akkoyunlu Ahmed Bey elçi ve mektuplar göndermek sureti ile kendisine yardimci olacagini bildirdi. Erzincan sinirinda birlesen Akkoyunlu ve Sivas kuvvetleri Erzincan içlerine kadar girerek bir ay müddetle Mutahharten'in ülkesini görülmemis bir biçimde yagma ve tahrip ettiler. Bu sefer sirasinda Ezdebir, Sis ve Burtulus kalelerini zapteden Kadi Burhaneddin, Sivas'a dönerken yardimlarini gördügü Ahmed Bey'e Erzincan'dan Bayburt'a kadar olan bölgeleri dirlik olarak verdi.
Akkoyunlu Ahmed Bey, Kadi Burhaneddin'in Erzincan üzerine yaptigi ikinci seferine de istirak eti (1395). Bu olaydan sonra Akkoyunlu Devleti içerisinde iç karisikliklar çikmis ve kendisine isyan eden Karayülük Osman Bey ile Ahmed Bey'in arasi açilmisti. Osman Bey, Kemah kalesini ele geçirmek isteyince agabeyi Ahmed Bey onun üzerine yürüdü. Bunun üzerine Osman Bey Kadi Burhaneddin Ahmed Bey'in yanina giderek onun hizmetine girdi.
Bu olaydan sonra Akkoyunlu beyi Ahmed Bey ile Kadi Burhaneddin'in arasi açilmaya basladi. Nitekim Ahmed Bey, Kadi Burhaneddin'in Karaman-oglu üzerine yaptigi sefere katilmadigi gibi, onun, isyan eden Kayseri valisi Seyh Müeyyed'e karsi giristigi harekete de istirak etmedi. Ancak Seyh Müeyyed'in öldürülmesi ile neticelenen bu seferde Kadi Burhaneddin, Akkoyunlu Karayülük Osman Bey'in büyük yardim ve destegini gördü. Hatta onun bu yardimina karsilik kendisine Sarki Karahisar'i verdi. Ancak Kadi Burhaneddin ile Karayülük Osman Bey'in arasi, Seyh Müeyyed'in öldürülmesi yüzünden açildi. Çünkü Seyh Müeyyed, Osman Bey vasitasiyla canina dokunulmayacagina söz verildigi için teslim olmustu. Kadi Burhaneddin ise böyle olmasina ragmen, teminat verdigi halde Müeyyed'i öldürtünce, Karayülük Osman Bey onun bu davranisina çok sinirlendi ve anî bir baskin düzenleyerek Kadi Burhaneddin'i gafil avladi. Onu yakaladiktan sonra öldürttü (Temmuz 1398).
Kadi Burhaneddin'in öldürülmesinden sonra Karayülük Osman Bey Sivas'i ele geçirmek için sehri muhasara etti. Ancak, sehirde bulunan devlet erkâni ve emirler onu sehre sokmayarak Kadi Burhaneddin'in hayatta kalan oglu Alaaddin Ali Çelebi'yi hükümdar ilân ettiler. Sivas'i Akkoyunlular'a teslim etmek istemeyen yeni hükümdar Osman Bey'e mukavemet edemeyecegini anlayinca Osmanli Padisahi Yildirim Bayezid'den yardim istedi. Bunun üzerine Sivas'a gelen Osmanli ordusu Osman Bey'i maglup etti ve böylece Kadi Burhaneddin'in arazisinin büyük bir kismi Osmanli hakimiyetine geçti.
Osmanlilar karsisinda yenilgiye ugrayan Karayülük Osman Bey, önce ezeli düsmani olan Mutahharten'in hizmetine girdi. Ancak burada kisa bir süre kaldiktan sonra Memlûk sultani Berkuk'a müracaat ederek onun tabiiyetine girdi. Ancak Berkuk'un ölümü üzerine Misir'da karisikliklarin tehlikeli bir durum arzetmesi ve Osmanlilar'in Memlûklular elindeki Anadolu sehirlerini almasindan sonra, Memlûklular'a yaptigi yardimi kesen Osman Bey bu sefer daha önce tabiiyetini arzetmis oldugu Timur'un yanina gitmeyi menfaatine daha uygun buldu. Bu düsünce ile, Karabag'da kislamakta olan Timur'un yanina giderek bütün kabilesi ile birlikte onun hizmetine girdi. Timur, kendisine ikram ve iltifatta bulunarak ona Anadolu'da bir bölgeyi emanet olarak verecegini vaad etti.
Karayülük Osman Bey, Timur'un 1400 yilinda Anadolu'ya yaptigi sefer sirasinda öncülük yapti ve Sivas, Elbistan ve Malatya'nin Osmanlilar'dan alinmasinda hazir bulundu. Timur, Osman Bey'in bu hizmetine karsilik kendisine Malatya'yi verdi. Bu savaslarda Karayülük-oglu Ibrahim Bey de fevkalâde kahramanlik gösterdiginden Timur ona da Diyarbekir (Amid) sehrini vermistir. Timur'un Suriye seferinde Osman Bey ve ogullari da hazir bulunarak yararlilik gösterdiler. Bu seferden dönüsünde Mardin'i kusatan Timur, çok geçmeden Irak üzerine yürüyünce kentin kusatilmasini Karayülük'e birakti. Mardin'i ele geçiren Karayülük, oglu araciligiyla Hisn-Keyfa hâkimini kendisine boyun egmeye ve vergi vermeye mecbur birakti.
Timur'un 1402'de Yildirim Bâyazid'le yaptigi Ankara Savasi'na Akkoyunlulardan Karayülük'ün yanisira agabeyleri Ahmed ve Pir Ali Beyler de istirak ettiler. Savas sirasinda, Osmanlilar'in sol koluna kumanda eden Süleyman Çelebi üzerine yürüyen Karayülük Osman Bey, bu cenahi bozguna ugratmis ve Ankara Savasi'nin kazanilmasinda önemli rol oynamistir. Kisi Anadolu'da geçiren Timur, 1403 yilinda ülkeyi terk ederken Sivas'a geldigi zaman Osman Bey'e hil'at giydirmis ve ona Diyarbekir ve çevresinin emirligini vermistir. Akkoyunlu Ahmed Bey ile kardesi Pir Ali Bey ise, Timur'un dönüsü sirasinda hapsedildiklerinden Karayülük Osman Bey rahatça ülkesine geldi ve Akkoyunlu Devleti'ni kurdu (1403).
 

SaraX

New member
Katılım
27 Ağu 2008
Mesajlar
489
Tepkime puanı
32
Puanları
0
4- Karayülük Osman Bey
Saltanatinin ilk yillarinda Timur'a tabi olan Osman Bey onun ölümünden sonra oglu Sahruh'a bagli kaldi. Osmanli hükümdarlariyla da dost geçinmeye dikkat eden Karayülük, bilhassa Karakoyunlu hükümdari Kara Yusuf ile mücadele etti. Memlûklu sultanlari Farac ve Müeyyed Seyh ile de dostane iliskiler kurmaya çalisan Karayülük , bu devletin basina Sultan Barsbay'in geçisinden sonra aradaki dostluk bozulmaya basladi.
Karakoyunlu hükümdari Kara Yusuf, bu sirada Azerbeycan'i ele geçirerek Akkoyunlular'i tehdide basladi. O, 1409 yilinda Mardin'i, 1410 yilinda da Erzincan'i ülkesine katarak Akkoyunlular'i iki taraftan çevirdi. Karayülük Osman Bey ise,Timuru'un kumandani Semseddin'in idaresinde bulunan Kemah kalesini alarak Karakoyunlular'a karsi durumunu kuvvetlendirmeye çalisti. Bu sirada Çagatay hükümdari Sahruh ile Memlük Sultani da Karayülük Osman'i destekliyorlardi. Bütün bunlara ragmen Karayülük üzerine yürüyen Kara Yusuf, Akkoyunlu beyini bozguna ugratarak Malatya'ya kadar olan bölgeyi yagmaladi (1417).
Bu sirada Memlûk tehlikesinin görülmesi üzerine iki taraf anlasmak zorunda kaldi. Savur kalesininin Karakoyunlular'a birakilmasi sartiyla bir baris yapildiysa da bu anlasma pek uzun sürmedi. Kisa bir süre sonra Karayülük Osman Bey Memlûk sultani ve Sahrah'un da tesviki ile Mardin'i kusatti ve çevresini de yagmaladi. Bu durumu haber alan Kara Yusuf derhal Karayülük üzerine geldi ve onu iki defa maglup ederek Haleb'e çekilmesine sebep oldu (1418).
Akkoyunlular ile Karakoyunlular arasindaki mücalede, 1420 yilinda Kara Yusuf'un ölümünden sonra yerine geçen oglu Iskender Mirza zamaninda daha da siddetlenerek devam etti. Bu sirada Erzincan'i Akkoyunlu topraklarina katan Karayülük Osman Bey, Çoruh havzasinin tamamini eline geçirerek devletinin sinirlarini Trabzon Rum Imparatorlugu arazisinden Urfa güneyine kadar genisletti. Bu sirada bir çok defa Iskender Mirza ile karsilasan Karayülük Osman Bey, bunlarin ekserisinde bozguna ugradi. Ancak 1434 yilinda, Diyarbekir'den büyük bir kuvvetle Erzurum önlerine gelen Osman Bey, Duharlu Pir Ahmed Bey'in Iskender Mirza adina idare ettigi bu sehri eline geçirdi. Buranin idaresini de oglu Seyh Hasan'a birakti.
Timur-oglu Sahruh'un Karakoyunlular üzerine yaptigi seferlerde onun yaninda bulunan Karayülük Osman Bey, Sahruh'un üçüncü Karakoyunlu seferinde Iskender'in Tebriz'den ayrilarak Erzurum'a dogru kaçmasi üzerine onun önünü kesti. Ancak, Erzurum'un kuzey-bati kesiminde karsilasan Akkoyunlu ve Karakoyunlu kuvvetleri arasinda yapilan savasta Osman Bey iki oglu ile beraber maktûl düstü (Eylül 1435). Iskender Mirza onun kesik basini Memlûklu Sultani Barsbay'a gönderdi.
Otuz iki yil kadar Akkoyunlu Devleti'nin basinda kalan Karayülük Osman Bey öldürüldügü zaman seksen yasindan fazlaydi. Cesur, atilgan ve yilmak bilmeyen bir sahsiyete sahip olan Osman Bey hayatinin tamamini mücâdele içerisinde geçirdi. Zamaninda Akkoyunlu devleti Erzincan, Harput, Kemah, Çemiskezek, Mardin, Erzurum, Bayburt ve Çaruh havzasina hakim olmus ve bu bölgelerin Türklesmesinde Osman Bey'in büyük yararliligi görülmüstür.

 

SaraX

New member
Katılım
27 Ağu 2008
Mesajlar
489
Tepkime puanı
32
Puanları
0
5- Ali Bey
Karayülük Osman Bey'in ölümünden sonra ogullari iktidar mücadelesine giristilerse de, bunlardan veliaht olan Ali Bey, hem Sahruh, hem de Memlûk sultanindan beylik mensûrunu aldi. Kisa süren beylik döneminde bir yandan Karakoyunlularin saldirilari ile ugrasan Ali Bey, bir yandan da kardesi Mardin valisi Hamza Bey ile mücadele etti. Ali Bey kizkardesini Sahruh'un ogluna vererek Timurlularla akrabalik tesis etti. Kardesi Hamza Bey'in isyani ve Karakoyunlu baskisi sonucunda iki düsmana karsi koyamayacagini anlayinca Osmanli hükümdari II. Murad ile Memlûk sultani Çakmak'tan yardim istemek zorunda kaldi. Bir ara Memlûklular'dan gelen yardimla kardesini bozguna ugrattiysa da, Memlûklularin çekilmesinden sonra Osmanlilar'dan bekledigi yardimin gelmemesi üzerine ümitsizlige düserek Suriye'ye çekildi. Böylece Akkoyunlu devleti kardesi Hamza Bey'in eline geçti (1438).
 

SaraX

New member
Katılım
27 Ağu 2008
Mesajlar
489
Tepkime puanı
32
Puanları
0
6- Hamza Bey
Akkoyunlu Devleti sehirlerinden Mardin hakimi olan Hamza Bey, Karayülük Osman Bey'in onüç oglu arasinda en dirayetlisi idi. Mardin hakimi iken, burasini geri almak isteyen Bagdat Hakimi Karakoyunlu Isfehan Mirza'yi 1437 yilinda agir bir maglubiyete ugratmis ve bu zafer onun mevkini kuvvetlendirmisti. Hamza Bey, kardesi Ali Bey'in elinden devlet idaresini aldiktan sonra diger kardesleri ve yegenlerinin muhalefeti ile karsilasti. Ancak kisa sürede devlete hakim olan Hamza Bey, Akkoyunlu birligini yeniden kurmaya çalisti. Memluk sultani tarafindan da taninan Hamza Bey Erzincan hakimi Yakub Bey ile mücadeleye giristi ve onun elinden Erzincan'i aldi (1439). Daha sonra Urfa'ya yerlesmis olan kardesi Ali Bey'in oglu Cihangir Mirza'dan burasini almak istediyse de basarili olamadi. Cihangir Mirza, kardesi Uzun Hasan'la birlikte amcasina muhâlefet ediyordu.
Kisa süren beylik döneminde kardesleri ve yegenlerini itaat altina almak için mücadele eden Hamza Bey 1444 yilinda vefat etti.
 

SaraX

New member
Katılım
27 Ağu 2008
Mesajlar
489
Tepkime puanı
32
Puanları
0
7- Cihangir Mirza
Hamza Bey'in ölümü üzerine yerine kardesi Ali Bey'in oglu Cihangir Mirza geçti. Amcasinin zamaninda Urfa hakimi olan Cihangir Mirza, Akkoyunlu devletinin basina geçtikten sonra Karakoyunlu Cihansah ile mücadeleye giristi. Cihansah'in 1447'de baslayan taarruzu 1453'de yapilan barisla sona erdi. Ancak Cihangir, Karakoyunlulara tabi olmak zorunda kaldi. Bu arada amcalari Mahmud, Seyh Hasan ve Kasim Beyler ile baska amca çocuklari ona karsi faaliyet göstermeye basladilar. Cihangir Mirza bu ayaklanmalari bertaraf ettiyse de bu kez küçük kardesi Uzun Hasan Bey, agabeyinin Karakoyunlu tabiiyetini tanimayarak ona karsi çikti. Bu sirada yirmisekiz yasinda bulunan Uzun Hasan Bey, Karakoyunlu Cihansah'in Çagataylilarla ugrasmasindan faydalanarak Erzincan'i almaya tesebbüs etti. Van gölü çevresini yagmaladi. Çemiskezek hakimi Seyh Hasan'i itaat altina almak için o yörede bulundugu sirada agabeyi Cihangir'in âmid (Diyarbekir)'den ayrilmasini firsat bilerek sehri ele geçirdi (1453).
 

SaraX

New member
Katılım
27 Ağu 2008
Mesajlar
489
Tepkime puanı
32
Puanları
0
8- Uzun Hasan
Agabeyinin elinden Diyarbekir'i olan Uzun Hasan Bey, ilk is olarak kardesleri Cihangir ve Urfa (Ruhâ) hakimi Uveys ile mücadeleye girdi ve Urfa'yi aldi. Mardin'i de ele geçirmek istediyse de müstahkem bir kaleye sahip olan bu sehri ele geçiremedi. Cihangir Mirza ise kardesi Üveys Bey'le beraber bir kaç kez Uzun Hasan'a karsi savasa giristiyse de hepsinde bozguna ugradi ve sonunda Karakoyunlu Cihansah'tan yardim istedi. Karakoyunlu hükümdari Cihansah; Piri, Savalan, Rüstem, Sah Haci, Gaverüdi ve Ali Seker Bey emrindeki büyük bir kuvveti Cihangir'in yardimina gönderdi. Uzun Hasan Diyârbekir yakininda bu müttefik kuvvetleri büyük bir hezimete ugratti. Savas sonunda Cihangir ve Piri Bey canlarini güçlükle kurtararak kaçtilar. Karakoyunlu emirlerinin pek çogunun öldürüldügü bu savastan sonra Cihangir'in emrindeki askerlerin bir kismi Uzun Hasan Bey'in hizmetine girdi. Bunun üzerine Cihangir Mirza, oglunu Hasan Bey'in huzuruna göndererek ona itaatini bildirdi ve bundan sonra ölümüne kadar (1469) Hasan Bey'e bagli kaldi.
Böylece hanedan mensuplari arasinda birligi saglayan Uzun Hasan Akkoyunlu devletinin sinirlarini genisletmeye basladi. Ilk olarak Hisnikeyfa'daki son Eyyubi hükümdarini ortadan kaldirdi (1457). 1458 yilinda ise müttefiki olan Karamanogullari üzerine saldiran Dulkadirli Arslan Bey'i maglûp ederek geri çekilmeye mecbur etti. Uzun Hasan 1459 yilinda Gürcistan'da birkaç kaleyi ele geçirerek Selçuklu soyundan geldiklerini öne süren Egil beylerinin egemenliklerine son verdi. Bu tarihten itibaren Osmanlilarla komsu olan Akkoyunlu Hasan Bey, Fatih Sultan Mehmed ile de mücâdeleye giristi. O, daha önce Karakoyunlular'in ele geçirdikleri yerleri geri aldigi gibi, Sebin Karahisar ve Koyulhisar'i da ele geçirerek Osmanli topraklarina akinlar yapmaya basladi. Osmanli hükümdari Fatih Sultan Mehmed'e karsi kendisine müttefik arayan Uzun Hasan, Anadolu'da Karamanogullari ve Isfendiyarogullari ile anlastiktan sonra Trabzon-Rum Imparatorlugu ve Venedik Cumhuriyeti ile de dostluk kurdu. Bu arada Rum Imparatoru IV. Yuannis'in kizi Katherina ile evlenerek Trabzon'u Fatih'e karsi koruyacagina dair söz verdi. Ancak 1461 yilinda Fatih'in Trabzon'u fethedip Komnenler'in saltanatina son vermesine mani olamadi.
Uzun Hasan, Eyyubiler'in elindeki Hisnikeyfa'yi aldiktan (1462) sonra, Cihansah'in rizasi ile Bayburt'u da ülkesine katti. Daha sonra Gürcistan üzerine bir sefer yaparak bu bölgeleri itaat altina aldi. Bu sirada kendisine siginmis olan Karaman-oglu Ishak Bey'e Karaman-ili hükümdarligini kazandirdi (1464).
Bu tarihten bir yil sonra Dulkadir topraklarina girerek Harput'u ele geçiren Uzun Hasan Bey, böylece devletini Ispir'den Urfa'ya, Sebin Karahisar'dan Siirt'e kadar genisletti. 1466 yilinda bir kez daha Gürcistan üzerine sefer yapan Uzun Hasan, ertesi sene üzerine yürüyen ezeli düsmani Karakoyunlu Cihansah'i gafil avlayarak onu ve adamlarini öldürdü. Böylece Karakoyunlu Devleti'ni tamamen çökerten Uzun Hasan Iran ve Irak topraklarini ele geçirdi. Cihansah'in halefi ve oglu Hasan Ali, ise düzensiz kuvvetlerle 1368 yili baharinda Akkoyunlular üzerine yürüdüyse de basarili olamayinca Timurlulardan Ebu Said'e müracaat ederek, onu Irak ve Iran'i ele geçirmeye tesvik etti. Mart 1468'de Herat'tan hareket eden Ebu Said, Serahs ve Nisabur üzerinden Meshed'e gelince, Uzun Hasan elçiler göndererek baris teklifinde bulundu. Ancak bu teklifi kabul etmeyen Ebu Said, Karabag'da kislamakta olan Uzun Hasan'in üzerine yürüdü. Mahmud-abad civarinda yapilan savasta Uzun Hasan Herat kuvvetlerini agir bir yenilgiye ugratti ve Ebu Said'i de kaçtigi sirada yakalayarak öldürttü (Subat 1469).
Ebu Said'in ölümünden sonra Hemedan'a çekilen Hasan Ali Bey ise, Nisan 1469'da Uzun Hasan'in oglu Ugurlu Mehmed tarafindan öldürüldü. Böylece Azerbaycan ve Iran'a hakim olan Uzun Hasan Bey hükûmet merkezini Tebriz'e tasidi. Horasan'dan Sivas'a kadar uzanan Akkoyunlu Devleti, Uzun Hasan Bey zamaninda büyük bir imparatorluk halini aldi.
Dogu Anadolu, Iran ve Irak'i içine alan kuvvetli bir devlet kurmayi basaran Uzun Hasan Misir ve Osmanli ülkelerini almak düsüncesiyle Venedik'e Haci Mehmed adinda bir elçi göndererek (1472), Osmanlilara karsi bir ittifak kurma çalismalarina basladi. Venedik Cumhuriyeti bunu kabul ederek bazi atesli silahlarla birlikte elçiyi Tebriz'e gönderdiyse de, bu ittifakdan iki devlet de umduklarini bulamadi.
1472 yilinda üçüncü defa Gürcistan'a sefer yapan Uzun Hasan, Tiflis dahil olmak üzere bir çok sehirleri almis ve Gürcü pernslerini itaate mecbur etmistir. Ancak ayni yil içerisinde Suriye'ye yaptigi seferde basarisizliga ugradi.
Öte taraftan, Osmanli padisahi II. Mehmed, Uzun Hasan'in kendisine karsi yürüttügü düsmanca davranisi karsisinda bir yandan sefer hazirligi ile ugrasirken, diger yandan da bir Venedik saldirisini önlemek üzere onlara baris teklifinde bulundu. Ancak Venedik Cumhuriyeti, Egriboz adasinin geri verilmesini isteyince görüsmeler kesildi.
1472 kisini hazirliklarla geçiren Fatih, Mart 1473'te Üsküdar'dan ordusuyla birlikte doguya dogru hareket etti. Ordu Sivas'a gelinceye kadar Sehzâde Mustafa ve Bâyezid'in katilimlariyla yüz bin kisiyi buldu. Uzun Hasan, Fatih'in Erzincan'a geldigini haber alinca, Tebriz'den yetmisbin kisilik kuvvetle hareket etti. Öncü birliklerinin Tercan yakinlarindaki çarpismasinda Akkoyunlular üstünlük sagladilar. Hatta Uzun Hasan'in oglu Ugurlu Mehmed Bey, Rumeli Beylerbeyi Has Murad Pasa'yi pusuya düsürerek askerlerinin çoguyla beraber kiliçtan geçirdi. Bunun üzerine Bayburt'a dogru çekilen Osmanli ordusu, Tercan civarinda Otlukbeli (Üçagizli) mevkinde Uzun Hasan Bey'in ordusu ile karsilasti (11 Agustos 1473). Ögleden aksama kadar sekiz saat süren savas sonunda Osmanli atesli silahlarina dayanamayan Akkoyunlu ordusu bozguna ugradi. Uzun Hasan'in kuvvetlerinden pek çogu öldürüldü, bir kismi da esir alindi. Kendisi ise kaçmayi basardi.
Uzun Hasan Bey, Otlukbeli'nde aldigi bu yenilgiden sonra bati ile münasebetlerini kesti. Onun, Osmanlilar karsisindaki bu yenilgisine kendisi kadar Türk'ü Türk'e kirdirmak isteyen Papa, Macarlar, Lehler, Sicilya ve Venedik krallari da çok üzüldüler.
Otlukbeli maglubiyetinden sonra Gürcüler Uzun Hasan'i tanimamaya basladilar. Bu sebeple Uzun Hasan, 1476 yilinda dördüncü kez Gürcistan seferine çikti. Bu sefer sirasinda da onlari maglup ederek ayaklanmalarina mani oldu. Uzun Hasan bu sefer dönüsünde hastalandi ve 6 Ocak 1478'de Tebriz'de vefat ederek Nasriye Medresesi'ne gömüldü.
XV. asrin en büyük hükümdarlarindan biri olan Uzun Hasan zamaninda Akkoyunlu Devleti Dogu Anadolu'nun yani sira Irak, Iran ve Azerbaycan'a hakim olarak büyük bir imparatorluk halini almistir. Hükümet merkezini Diyarbekir'den Tebriz'e tasiyan Uzun Hasan, Anadolu'daki Akkoyunlu Türkmenlerinin bir çogunu da Iran'a götürmüs ve bu sebeple Dogu Anadolu'daki Türk irkinin azalmasina sebep olmustur. Uzun Hasan, siyasi basarisinin yanisira ülkesinin imarina ve kültür hayatinin gelismesine de büyük önem vermistir. Nitekim Tebriz'de muhtesem bir saray teskilati kurarak devrin ileri gelen ulemâ ve suarâsini etrafinda toplamistir. Ilim adamlarini himaye etmesi dolayisiyla ülkenin her tarafindan gelen ilim ve sanat adamlarinin sayisi her geçen gün artmistir. Bunlardan meshur Celâlüddin Devvanî, Ahlâk-i Celâli adindaki ünlü eserini Uzun Hasan Bey'e ithaf etmistir. Bunun yaninda Akkoyunlular'in tarihi olan Kitâb-i Diyâr-i Bekriyye adli eser de onun zamaninda Ebu Bekr Tihrânî tarafindan yazilmis ve 1471 yili sonunda tamamlanmistir.
Bir çok dinî ve ilmî müesseseler de vücuda getirmis olan Uzun Hasan Bey, Osmanli Devleti teskilâtini örnek alarak devlet islerini tanzime ve teskilatlandirmaya çalismistir. Onun hazirlamis oldugu kanunlar Dogu Anadolu'da "Hasan Padisah Kanunlari" diye meshur olmustur.
 

SaraX

New member
Katılım
27 Ağu 2008
Mesajlar
489
Tepkime puanı
32
Puanları
0
9- Halil Bey
Uzun Hasan'in ölümünden sonra Akkoyunlu Devleti'nin basina, ogullari arasindan Halil Bey geçti (1478). Annesi Selçuk-sah Begüm'ün çabasi ile saltanati eline geçiren Halil Sultan, hiçbir kusuru olmadigi halde kardesi Maksud Bey'i öldürtünce aleyhinde isyanlar çikti. Bu olaydan sonra diger kardeslerinin itimatlari sarsilarak kendisinden yüz çevirmeye basladilar. Halil Sultan her ne kadar amcasi Cihangir'in ogullari Murad ve Ibrahim beylerin isyanlarini bastirdiysa da, Diyârbekir valisi olan kardesi Yakub Bey tarafindan saltanatinin altinci ayinda öldürüldü. Böylece Akkoyunlu tahtina Yakub Bey geçti.
10- Yakub Bey
Sultan Yakub, hükümdarliginin ilk yilinda kardesi Sultan Halil'in oglu Elvend Bey ile Karayülük'ün ogullarindan Seyh Hasan'in oglu Köse Haci Bey'in Siraz ve Isfahan'da çikarttigi isyanlari kolaylikla bastirdi. Memlûk sultani Kayitbay 1480 yilinda Emir Yasbey kumandasinda Diyârbekir üzerine bir kuvvet sevketti. Sultan Yakub'un bu orduya karsi Bayindir Bey, Sufi Halil Bey ve Biçenoglu Süleyman Bey idaresinde gönderdigi Akkoyunlu kuvvetleri Urfa'yi ele geçirmek üzere olan Memlûk ordusunu agir bir yenilgiye ugratti. Bayindir Bey bu zaferden sonra Sultan Yakub'a karsi isyan ettiyse de, Sultan Yakub'un karsi hareketi sonucunda yenilerek öldürüldü (1481).
Sultan Yakub, iç karisikliklari bastirdiktan sonra Gürcistan üzerine bir sefer yaparak Ahiska basta olmak üzere birçok kaleyi ele geçirdi (1482). Bu tarihten sonra daha çok ülkesinin bayindirligi için çaba harcayan Yakub Bey, babasi gibi ilim adamlarini ve sanatkârlari korumus, hatta kendisi de Türkçe ve Farsça siirler yazmistir. Bu sirada, Sah Ismail'in babasi olan Seyh Haydar, etrafina topladigi kalabalik bir mürid ile siilik mezhebini yaymaya çalisiyor ve etrafa akinlar yapiyordu. Seyh Haydar, 1488 yilinda Sirvan üzerine yürüyerek buranin sahi olan Ferruh Yesar'i çok zor durumda birakti. Kalabalik ve iyi techiz edilmis ordusu olmasina ragmen, Seyh Haydar'in müridleri karsisinda çok zor duruma düsen Sirvan sahi Ferruh Yesar, damadi olan Akkoyunlu Yakub Bey'den yardim istemek zorunda kaldi. Bunun üzerine, kendisi sünni olan Sultan Yakub, siilik faaliyetlerini yakindan takip ettigi Seyh Haydar üzerine yürümenin tam zamani oldugunu düsünerek derhal harekete geçti. Süleyman Bisen emrindeki bir orduyu Safevî Seyhi üzerine gönderdi. Seyh Haydar bu çarpismada az sayida mûridi ile büyük bir gayret göstererek Akkoyunlu ordusunu yenmek üzere iken basindan aldigi bir ok isabeti sonucunda öldü. Ismail disindaki ogullari da bu çarpismada katledildi.
Akkoyunlu Devleti'nin Uzun Hasan'dan sonraki bu mesud ve parlak günleri fazla devam etmedi. 1490 yilinda Tebriz'de meydana çikan bir veba salgini önce Sultanin annesi Selçuk-Sah Begüm'ün, sonra ogullarindan Yusuf Mirza'nin ve en sonunda da Sultan Yakub'un ölümüne sebep oldu. Çok genç yasta iken vefat eden Sultan Yakub Bey'in oniki yil süren hükümdarlik devri Akkoyunlu Devleti'nin parlak bir dönemini teskil eder. Ancak öldügü zaman, çocuklari çok küçük oldugu için Akkoyunlu devleti bir buhran dönemine girmistir.
11- Baysungur Bey
Sultan Yakub'un ölümü üzerine yerine, çocuk yasta olan üç oglundan Baysungur, devlet ileri gelenleri ve bazi boy beyleri tarafindan hükümdar ilân edildi. Ancak ülkenin baska taraflarinda da, diger boy beyleri baska sehzadeleri hükümdar ilân ettiler. Bu sebeple ülke içerisinde karisikliklar basladi. Baysungur taraftarlari kisa sürede bu karisikliklari önlediler. Bu sirada, genç hükümdarin atabegi olan Sufî Halil, kendisine rakip olan umerânin bir kismi ile bazi sehzâdeleri öldürterek devlet idaresine hakim oldu. Ancak bu durum fazla uzun sürmedi. Onun idaresini istemeyen emirlerin bir çogu Diyârbekir valisi Süleyman Biçen ile anlasarak Sufi Halil'i maglûp ettiler ve onu yakalayarak öldürdüler. Bu olaydan sonra Süleyman Biçen Bey Baysungur'a atabey oldu.
Ancak, emirlerin bir kismi, Alincak kalesinde hapis bulunan Uzun Hasan'in torunu Rüstem Mirza etrafinda toplanarak onu hükümdar ilân ettiler. Süleyman Bey bu kuvvetler üzerine yürüdüyse de maglup olarak Diyarbekir'e kaçti. Bu gelismeler üzerine Sultan Baysungur, annesi tarafindan dedesi olan Sirvan Sahi Ferruh Yesar'in yanina giderek ona sigindi (1492). Diyarbekir'e kaçmis olan Süleman Biçen ise yakalanarak öldürüldü.
12- Rüstem Bey
Baysungur'un Sirvan Sahi'na siginmasindan sonra Akkoyunlu Devleti'nin basina Rüstem Bey geçti. Bes yil kadar devletinin basinda kalan Rüstem Bey'in hükümdarligi dönemi karisikliklarla doludur. Öncelikle saltanati tekrar elde edebilmek ümidinde olan Baysungur, kardesi Hasan Bey ile birlikte harekete geçti ise de yakalanarak öldürüldü. Daha sonra Isfehan valisi ile Gilan hükümdari isyan ettiler, ancak bu isyan da kisa sürede bastirildi.
Bu isyanlardan sonra Rüstem Bey Safevîler ile mücadeleye giristi. Sultan Yakub zamaninda kendilerine büyük bir darbe indirilen Safevî müridleri, Ali b. Haydar'in etrafinda toplanarak yeniden teskilâtlanmaya baslamislardi. Bir kisim Karakoyunlu boylarini da maiyyetine katan Ali, devlet kurmak için harekete geçti. Ancak ona bu firsati vermek istemeyen Akkoyunlular, onu agir bir yenilgiye ugratarak öldürdüler(1493).
Rüstem Bey'in karsisina, Akkoyunlu tahtini ele geçirmek için yeni bir rakip daha çikti. Ugurlu Mehmed'in oglu ve Fatih Sultan Mehmed'in kizindan torunu olan Ahmed Bey, dayisi Osmanli hükümdari II. Bayezid'den aldigi yardimlarla Rüstem Bey üzerine harekete geçti. Rüstem Bey, Ahmed Bey'e karsi çikti ise de, emirlerinden birçogunun kendisine hiyanet etmesi sebebiyle yenilerek öldürüldü (1496).
 

SaraX

New member
Katılım
27 Ağu 2008
Mesajlar
489
Tepkime puanı
32
Puanları
0
13- Ahmed Bey
Boyunun ve kollarinin kisaligi ve sismanligi sebebiyle Göde lâkabiyla meshur olan Ahmed Bey Akkoyunlu tahtina oturur oturmaz isyanlar bas gösterdi. Bunun üzerine Ahmed Bey isyancilara sert davranarak onlari öldürmeye basladi. Ancak Isfehan tarafinda çikan bir isyani bastirmak için giristigi harekâtta kendisi de öldürüldü. Saltanati bir sene kadar sürdü. Göde Ahmed Bey'in öldürülmesinden sonra Akkoyunlu Devleti hemen hemen parçalanma noktasina geldi. Emirlerin her biri Akkoyunlu sehzâdelerinden birisini ayri ayri yerlerde hükümdar ilân ettiler. Böylece Akkoyunlu Devleti içerisinde siddetli bir karisiklik basladi. Bu mücadeleler sirasinda pek çok emir öldügü gibi, Yezid'de hükümdar ilan edilmis olan Mehmed Mirza da öldürüldü.
b- Akkoyunlular'in Parçalanmasi ve Yikilisi
Bu karisiklik içerisinde parçalanmak üzere olan Akkoyunlu Devleti Yakub Bey'in oglu Murad ile Elvend Bey arasinda taksim edildi (1501). Bu paylasmada Irak-i Arab, Irak-i Acem, Fars ve Kirman ülkeleri Murad'da kalirken, Azerbaycan, Erran ve Diyarbekir bölgesi de Elvend Mirza'nin idaresine verilmisti.
Akkoyunlu Devleti'inin parçalanmaya yüz tuttugu bu dönemde Safevîler Azerbaycan'da güçlü bir devlet olarak ortaya çikiyordu. Erdebil Seyhi'nin oglu olan ve agabeyi Ali'nin Akkoyunlular tarafindan öldürülmesinden sonra Safevîlerin basina geçen Ismail, babasinin müridlerini etrafina toplayarak her geçen gün biraz daha güçlenmeye basladi. O, Akkoyunlularin dahili mücadelelerinden de istifade ederek ülke içerisinde rahatça dolasma imkanini buldu ve Erzincan'a gelip burada teskilâtlanmaya basladi. Bu sirada Osmanli padisahi II. Bayezid'in Modon ve Koron'un fethi ile mesgul bulunmasi dolayisiyla Osmanli teb'asindan da binlerce kisi Erzincan'a gelerek müridleri Ismail'e katildilar. Akkoyunlu Devleti içerisindeki Karakoyunlu cemaatleri ile Anadolu'nun muhtelif yerlerindeki Osmanli ve Dulkadirlilara tabi boy ve oymaklarin Erzincan'daki seyhlerinin etrafinda toplanmasi neticesinde Safeviler oldukça güçlendiler.
Ismail, önce Sirvan Sahi Ferruh Yesar üzerine yürüyerek onu öldürdü (1501). Safevi seyhi Ismail bundan sonra Akkoyunlu topraklarina saldirmaya basladi. Bunun üzerine Elvend Mirza kuvvetleriyle Safevîlerin üzerine yürüdü. Nahcivan yakinlarindaki Sürûr mevkiinde karsilasan iki ordudan Elvend Mirza'nin kuvvetleri kalabalik olmasina ragmen Akkoyunlular yenildiler. Akkoyunlu ordusunun büyük bir kismi ile beylerden bir çogu savas meydaninda öldürüldüler. Bu savas neticesinde Azerbaycan Safevîlerin eline geçti. Akkoyunlular'i bozguna ugratan Sah Ismail Tebriz'de sahlik makamina oturarak Safevî Devleti'ni resmen kurdu (1501).
Sah Ismail karsisinda agir bir yenilgiye ugrayarak kuvvetlerinin bir çogunu kaybeden Elvend Mirza Erzincan taraflarina çekilerek asker toplamaya basladi. Ancak onun Erzincan taraflarinda bulunmasi Sah Ismail'in pek hosuna gitmedi. Çünkü Anadolu'dan gelen Sah Ismail taraftarlarinin yollari kesilmis oluyordu. Bu sebeple Sah Ismail, Sarikaya mevkiinde bulunan Elvend Bey üzerine yürüdü. Elvend Mirza ve askerleri ise mukavemete cesaret edemeyip Tebriz'e dogru çekildiler. Sah Ismail onlarin Tebriz yönüne gittigini ögrenince geri döndü. Bunun üzerine Tebriz'e çok yaklasmis olan Elvend Mirza, Hemedan yolu ile Bagdad'a kaçti. Bundan sonra hükümetini ele geçirmek için mûcadeleye devam eden Elvend Mirza basarili olamadi. Yalnizca Diyarbekir bölgesinin küçük bir kismina hakim olan Elvend Mirza 1504 yilinda vefat etti.
Elvend Bey'i bertaraf eden Sah Ismail, bu defa Akkoyunlu Sultan Murad üzerine yürüdü. Murad, Hemedan yakininda Alma-Kulagi denilen yerde Sah Ismail kuvvetlerini karsiladi. Ancak yapilan savasta büyük bir maglubiyete ugrayarak kendisi güçlükle kaçti. Askerlerinin bir çogu ile emirleri ise öldürüldüler. Sah Ismail bu zafer ile Irak-i Acem, Fars ve Kirman'i devletine katmayi basardi (1503). O, daha sonra Diyârbekir çevresini de eline geçirerek bütün Akkoyunlu ülkesine sahip oldu.
Sah Ismail'e maglup olduktan sonra önce Suriye'ye kaçan Sultan Murad daha sonra Dulkadir-oglu Alaüddevle Bozkurt Bey'e iltica etti. Bu sirada Alaüddevle'nin kizlarindan birisi ile evlenen Murad, buradan Osmanli ülkesine giderek Yavuz Sultan Selim 'in hizmetine girdi. Yavuz Sultan Selim'in Çaldiran seferine de katilan Sultan Murad, sefer dönüsünde bir miktar kuvvetle beraber Diyârbekir'in fethi için görevlendirildi. Ancak Sah Ismail'in Urfa valisi olan Eçe Sultan Kaçar, emrindeki az bir kuvvetle Murad üzerine gelerek onu bozguna ugratti. Yapilan savasta Murad Bey de öldürüldü ve kesik basi Sah Ismail'e gönderildi (1514).
Böylece son Akkoyunlu hükümdarinin da ortadan kalkmasi ile Safeviler bütün Akkoyunlu topraklarina sahip oldular. Sah Ismail, yalniz Akkoyunlu hanedanini ortadan kaldirmakla kalmamis, Akkoyunlulara tabi olan bütün boy ve oymaklari da merhametsizce öldürmüstür.
Onun katliamindan kaçip kurtulabilen Akkoyunlu boylari ise Memlûk-lular'a, Dulkadirlilar'a ve Osmanlilara' siginmislardir.
Akkoyunlu Devleti'nin yikilmasindan sonra Anadolu'da yasayan Akkoyunlu ulusu, görünüste Osmanli Devleti'ne bagli olmakla beraber, XVI. yüzyildan baslayarak Celâli isyanlarina genis ölçüde katilmislardir.
II- TESKILâT VE KÜLTÜR
XV. yüzyilda siyasî bir birlik kurarak Dogu Anadolu, Irak ve Iran'a hakim olan ve Uzun Hasan'in hükümdarligi zamaninda en genis sinirlarina ulasan Akkoyunlu Devleti; örgütlenme, yönetim, düsünce yapisi ve sosyal hayat bakimindan Anadolu ve Iran'da kurulmus olan Müslüman-Türk devletlerinin etkisi altinda kalmistir. Bu devletin teskilâti, esas itibariyle Karakoyunlu Devleti'nin teskilâti gibi Celâyirliler Devleti teskilâtina ve dolayisiyla Ilhanlilarinkine dayanir. Hükümdarin seçilmesinde sülale ileri gelenleri ile ulusun reisleri söz sahibi idiler. Hükümdar ayni zamanda ulusun da basiydi. Akkoyunlu hükümdarlari seçimle basa gelirlerdi. Hükümdarlarin simge olarak çetr ve beyaz renkte sancaklari vardi. Paralarinda Sultan ünvanini kullanirlardi. Sehzâdeler, diger Türk devletlerinde oldugu gibi, gençlik çagina geldikleri zaman bir vilâyetin idaresine tayin olunurlar ve atabeyleri ile birlikte bu bölgeyi idare ederlerdi. Vilayetlerin idaresi validen sonra kadi ve subasilara birakilmisti. Kadilar ser'i islere bakarlar ve kisiler arasindaki hukuki davalari hallederlerdi. Vilâyetin bütün askeri ve inzibati islerinden ise Subasilar sorumlu idiler.
Akkoyunlu Devleti'nin saray örgütü baslangiçta Ilhanlilar ve Timurlularinkine benzemekle beraber daha sonralari Selçuklu ve Osmanli tarzinda gelismistir. Uzun Hasan, büyük fetihlerden sonra Istanbul'daki Osmanli sarayi ölçülerinde bir saray yaptirmis ve çagdasi olan Fatih Sultan Mehmed gibi bir teskilât kurmustur.
Akkoyunlu sarayindaki memuriyetler Anadolu beyliklerinde görülen rikâbdar, tesrifatçi, çasnigîr, mirahur, kusçu, muhasip, hazinedar, nekkareci, Sarabdar, Ferras gibi ünvanlardan olusmaktaydi.
Selçuklularda oldugu gibi Akkoyunlularda da yönetim islerinin yürütüldügü makam Büyük Divan idi. Divan reisine Sahib-i Divan denilmekte olup bir mühre sahipti ve gereken belge ve kararlari bununla mühürlerdi. Bundan baska divanda "sahib" denilen vezirlerle, her biri bir nezarete karsilik gelen teftis, tugra, istifa (maliye), adl ve arizî divanlarinin nazirlari, kazasker ve pervaneci bulunurdu. Bunlardan baska bazi büyük boy beyleri ile sülaleye mensup beyler de divanin tabii üyesi idiler. Bu beylerin en büyügü olan Emir-i a'zam hükümdarin katilmadigi seferlerde baskomutanlik görevi yapardi. Valilikler, sülale mensuplarina ve emirlere verilir. Bunlar da ellerinde bulunan topragin gelirine göre asker beslerlerdi.
Akkoyunlu Devleti'nde, ordunun temeli yaya ve atli kuvvetlerden olusuyordu. Süvari birlikleri, Bayindirlilar basta olmak üzere çesitli boylardan seçilir ve sayilari 30.000'i bulurdu. Uzun Hasan bu birliklere, Osmanlilar'da oldugu gibi kasaba ve köylerden alinan piyade azablarini da katti. Çerik adini tasiyan ve eyalet valilerinin emrinde topraga bagli olan timarli sipahiler de devletin kurulmasinda ve yükselmesinde büyük yararliliklar göstermistir. Bunlardan baska deveci, yamci, ra'denbaz, bâzbâz, kusçu ve parsci gibi zümreler de Akkoyunlu ordusunda yer almaktaydi.
Akkoyunlu devletinde, ordu emirlerinin ilân ve duyurulmasi, askerin çagrilmasi ve toplanma yerlerinin ilânini "Tavaci" adi verilen askeri memurlar yapardi. Bunun yaninda tavacilar, bütün askerleri bir deftere kaydeder ve böylece asker sayisi her zaman bilinirdi. Hassa askerleri maaslarini divandan alirlar, azablar ve çeriklere ise yalnizca harp zamanlarinda maas ödenirdi. Uzun Hasan Bey'in toprak örgütü ve timarli sipahiler hakkindaki yasalari "Hasan Padisah Kanunlari" olarak taninmis olup, çiftçiden, esnaftan, san'atkârdan ve tüccardan alinan vergilerin adil bir sekilde tarh ve tahsil edilmesi için meydana getirilmisti. Hatta Hasan Bey bütün örfi vergilerin kaldirilmasini istemisse de mülkî ve askeri idarecilerin itirazlari ile karsilasinca bunu gerçeklestirememistir. Hasan Bey'in kanunnâmesi Osmanlilar tarafindan bir müddet, Safevîler tarafindan da uzun müddet kullanilmistir. Bu kanunnâme, Akkoyunlu Türkmen Devleti'nin Islâm malî hukuk tarihine yaptigi önemli bir hizmettir.
Akkoyunlular zamaninda bilim ve fikir hayati da önemli ölçüde gelismis idi. Özellikle Uzun Hasan Bey devrinde ilim ve fennin yayilmasina çok önem gösterilmis, bu amaçla ülkenin her yaninda medrese, imâret ve diger hayir müesseseleri yaptirilmistir. Uzun Hasan ve ogullari Halil ve Yakub Beyler Iran, Irak, Mavaraünnehir ve Türkistan'daki bilgin ve san'atkârlari saraylarina davet ederek onlari himaye etmislerdir. Uzun Hasan'in davet ettigi bilginlerin basinda gelen meshur matematikçi ve astronom Ali Kusçu, hacca gitmek üzere Tebriz'den geçtigi sirada Uzun Hasan Bey'in rica ve israri ile orada kalmisti. Yine uzun süre Akkoyunlularin sarayinda kalarak onlar adina kitap yazan bilgin ve sair Celaleddin Devvanî, felsefe konularini içeren Ahlâk-i Celâlî ile Uzun Hasan dönemindeki askeri durumu anlatan Arznâme adli eserlerini Uzun Hasan'a ithaf etmistir. Ayrica Hasiye-i Kadîme ve Risâle-i Adâlet adli eserlerini ise övgülerini gördügü Halil ve Yakub Beyler adina yazmistir. Uzun Hasan Bey'in medreselerinde bu âlimlerden baska Tahranli Mevlâna Ebû Bekir, yüksek riyâziyatçi olan Mahmud Can, alim ve edip Kadi Muslihiddin Isa ve sonradan Osmanlilarin hizmetine geçecek olan ve mühim görevlerde bulunan Idris-i Bitlisî gibi âlimler hizmet etmislerdir.
Akkoyunlu Devleti zamaninda imar faaliyetlerine de önem verilmis, hanedan mensuplari ile büyük beyler çok kisa süren zamanlarinda gerek Anadolu'da ve gerekse Iran'da cami, medrese, kervansaray, hastahane, türbe ve saray gibi pek çok eser meydana getirmislerdir. Ancak bu eserlerin çogu günümüze ulasmamistir. Bunun sebebi ise yalnizca zamanin tahribi degil, bilhassa Safevilerin, Akkoyunlular'in yaptirmis oldugu ictimaî eserleri plânli bir sekilde yikmalaridir. Akkoyunlular zamanindaki bayindirlik müesseseleri, özellikle Uzun Hasan ve onun ogullari zamaninda basta Tebriz olmak üzere ülkenin pek çok yerinde insa edilmistir. Hükûmet merkezinin Tebriz'e tasinmasindan sonra Sahib-abad mahallesinde büyük bir saray, Uzun Hasan Camii, büyük bir hastahane ve Nasriye medresesi gibi eserler yapilmistir. Bunlardan baska Uzun Hasan'in Mardin'de yaptirdigi hastahane, ashane ve misafirhane; Tercan'daki cami ile Tebriz'deki Kayseriye Çarsisi, Bayindir Bey'in Ahlat'taki imaret, medrese, cami ve hamami gibi eserleri sayabiliriz. Akkoyunlularin ilk merkezi olan Diyarbakir'da da Hoca Ahmed'in 1489 yilinda yaptirdigi Ayni Minare Camii, Cihangir'in oglu sultan Kasim'in yaptirdigi Seyh Matar Camii bulunmaktadir. Mardin'de bulunan Sultan Kasim (Kasimiye) Medresesi de bu devrin önemli yapilarindindir.
Akkoyunlu hükümdari Yâkub Bey devrinde onun himayesi ile minyatür sanati da büyük bir gelisme göstermistir. Akkoyunlulardaki bu minyatür gelenegi Safevî devleti zamanindaki minyatürler üzerinde derin tesirler birakmistir.
Kaynak: Osmanli tarihi
 

SaraX

New member
Katılım
27 Ağu 2008
Mesajlar
489
Tepkime puanı
32
Puanları
0
KARAKOYUNLULAR
cami7.jpg
Karakoyunlular, XIV, yüzyilin ikinci yarisinda, Van gölü kiyisindaki Ercis merkez olmak üzere kuzeyde Erzurum ve güneyde Musul'a kadar uzanan Dogu Anadolu topraklari üzerinde kurulmus bir Türkmen devletidir.
I- SIYASî TARIH
a- Karakoyunlular'in Mensei ve Kurulusu
Karakoyunlu kabilesinin adi, totemlerinin koyun olmasi ile alakali sayiliyorsa da, eski Türklerde oldugu gibi totem olarak kabul edilen hayvanin etinin yenmesi yasak oldugundan, bu adin onlara ait sürülerin rengi ile ilgili olmasi daha muhtemeldir. Anadolu'daki Mogol egemenliginin çöküntüye girmesiyle faaliyete geçen dogu Türkmenlerinin en belli basli gruplarindan biri olan Karakoyunlu boyunun 24 oguz boyundan hangisine mensup olduguna dair kesin bir bilgi bulunmamaktadir. Ancak XV. yüzyilin Osmanli tarihçilerinden Mevlâna Sükrullah'in eserinde Karakoyunlu oymaginin Deniz Han'dan geldigi söylenmekte ve bu ifadenin bizzat bu hanedanin en büyük hükümdarlarindan Cihansah'dan alindigi belirtilmektedir. Nitekim Oguz Han ananesine göre Deniz Han evlâdindan sayilan Yiva boyu ile Karakoyunlular arasinda kabilevî bir akrabaligin mevcut oldugu hakkinda bazi izler bulundugu anlasilmaktadir.
Ayrica yaygin bir kanaat olarak Karakoyunlular'in mensup oldugu boyun adi Bâhânî veya Buranlu olarak da geçmektedir. Bu adin bir sahis veya oymak adindan mi, yoksa bir yer adindan mi geldigi kesin olarak anlasilamamaktadir. Bununla beraber bu ismin bir yer adindan gelmis oldugu görüsü ileri sürülmektedir. Bugün Mus vilâyetinde Bârân adinda iki köy adinin bulunmasi ve Karakoyunlular'in Mus ile iliskilerinin olmasi, bu fikre kuvvet kazandirmaktadir.
Karakoyunlu ulusu bir çok oymagin bir araya gelmesiyle meydana gelmistir. Karakoyunlu ulusunu etrafinda toplayarak onun çekirdegini teskil eden Karakoyunlu oymagi, oynadigi idareci rolle kabile özelligini kaybetmistir. Karakoyunlu oymagi etrafinda toplanarak, ayni addaki ulusu meydana getiren oymaklarin basinda hükümdar ailesinin amca-ogullarinin yönettigi Sa'dlu oymagi gelmektedir. Bu boy eskiden beri Sürmelü, Erivan ve Nahcivan yörelerinde oturuyordu. Karakoyunlu Devleti'nin asil dayanagini olusturan iki oymaktan digeri de Baharlu oymagidir. Hemedan bölgesinde oturmakta olan bu oymak, kiz alip verme suretiyle Karakoyunlu oymagi ile akrabalik kurmus ve önemli devlet hizmetlerinde bulunmuslardir. Bunlardan baska Duharlu, Karamanlu, Alpagut, Cakirlu, Ayinlü, Bayramlu, Agaç-eri, Döger ve Hacilu gibi Türkmen oymaklari da Karakoyunlu ulusu içerisinde yer almislardi.
Karakoyunlularin Anadolu'ya gelisleri hakkinda iki görüs ileri sürülmektedir. Bunlardan birincisine göre Karakoyunlular, Argun Han zamaninda (1284-1292) kardes boy olan Akkoyunlular ile birlikte Türkistan'dan Azerbaycan'a gelmis ve daha sonra Erzincan ve Sivas bölgelerinde yurt tutmuslardir. Akkoyunlular ise Diyârbekir tarafinda yerlesmislerdir. Bu görüs kabul edilmemistir. Ikinci görüse göre ise, yaklasik 30.000 çadirdan meydana gelen Karakoyunlular, Cengiz Han'in hücumu üzerine Türe Bey adindaki reislerinin yönetimi altinda Türkistan'dan Maveraünnehir'e ve oradan da Iran yoluyla Dogu Anadolu'ya göç etmislerdir. Bu rivayetin dogru oldugu kabul edilebilir. Çünkü Mogol devrinden önceki zamanlarda Karakoyunlulara ait hiç bir bilgiye sahip olmadigimiz gibi, bunlarin tam göçebe hayat tarzi yasamalari, bu hayat tarzini yasayan zümrelerdeki sert ve siddetli davranislarin onlarda da görülmesi bu söylentinin dogruluguna kuvvet kazandirmaktadir. Ilhanlilar'in Hülagu'dan Ebu Sa'id Bahadir Han'a kadar devam eden güçlü dönemlerinde Karakoyunlu hanedani hakkinda hiçbir bilgi yoktur. Bunlarin da Ebu Sa'id'in ölümünden (1335) sonra Ilhanlilar arasinda baslayan Iç karisikliklar sirasinda harekete geçmis olmalari kuvvetle muhtemel görülmektedir.
 

SaraX

New member
Katılım
27 Ağu 2008
Mesajlar
489
Tepkime puanı
32
Puanları
0
1- Bayram Hoca (1351-1380)
Yukarida da belirttigimiz gibi Karakoyunlular, Ilhanli hükümdari Ebu Sa'id Bahadir Han'in ölümünden sonra Erzurum ve çevresinde faaliyete geçmislerdir. Nitekim 1333-1334 yillarinda Anadolu'yu gezen meshur seylah Ibn Battuta, Erzurum'a da gelmis ve bu sehrin büyük bir bölümünün bölgedeki iki Türkmen oymaginin mücadelesi yüzünden oturulamaz hale geldigini kaydetmistir. Ibn Battuta'nin bahsettigi bu iki Türkmen oymaginin Akkoyunlular ile Karakoyunlular oldugu kesindir.
Akkoyunlularin 1340 yilindan itibaren Trabzon Rum Imparatorlugu'na akinlar yapmaya basladigi sirada Karakoyunlular da Sutaylilarin hizmetinde gittikçe ehemmiyet kazanmaya baslamislardi. 1350 yilinda da Barimbay-oglu Ibrahim-Sah'in ölümünden sonra Dogu ve Güney-Dogu Anadolu'da Sutaylilarin hakimeyetleri azalmaya basladi. Nihayet Sutaylilarin son hükümdari Pir-Muhammed'in Türkmen emiri Hüseyin Beg tarafindan öldürülmesiyle Sutaylilar Diyârbekir bölgesinde kalmayip Orta Anadolu'ya dogru göç etmeye basladilar. Iste bu siralarda Bayram Hoca idaresinde bulunan Karakoyunlular Ercis merkez olmak üzere bu bölgede beyliklerini kurmaya muvaffak oldular.
Bayram-Hoca, beyligini kurdugu XIV. yüzyilin ikinci yarisinda Sincar hakimi Pir-Muhammed'i öldürerek emirligi ele geçiren Türkmen emiri Hüseyin Bey'in maiyetinde bulunuyordu. Hüseyin Bey'in emirligi Mardin ve Musul'da taninmasina ragmen Hisn-i keyfa hükümdari Melik Adil onun emirligini tanimadi. Melik Adil, bölgedeki diger emir ve beyleri toplayarak, Türkmenler ile yayladan dönmekte olan Hüseyin Bey'i Batman'in batisindaki Salat (Sallat) Çayi kenarinda karsiladi. Iki taraf arasinda yapilan savasi Türkmenler kazandi. Bitlis, Ahlat, Meyyafarikin ve Hisn-i keyfâ hakimlerinin bir araya geldigi bu müttefik kuvvetler agir bir yenilgiye ugradilar. Melik Adil esir alindi. Bu savasta Hüseyin Bey'in yaninda ve onun en yakin adamlarindan birisi olarak bulunan Karakoyunlu Bayram Hoca, savasin kazanilmasinda önemli bir rol oynadi. Bayram Hoca, bu savastan kisa bir süre sonra Hüseyin Bey'i öldürerek onun yerine geçti (1351). Türkmenlerin büyük bir kismi, her halde nüfuz ve kudret açisindan Hüseyin Bey'den sonra gelen ve belki de onunla akrabaligi bulunan Bayram Hoca'nin emirligini kabul ettiler.
Hüseyin Bey'i öldürdükten sonra bölgenin tek emiri olan Bayram Hoca bir süre sonra Musul'a da hakim olarak buranin idaresini kardesi Bedri Hoca'ya verdi. Daha sonra Mardin'i kusatarak buradaki Artuklu kuvvetlerini bozguna ugratti (1365). Bunun üzerine Mardin emiri melik Mansur, Celayir hükümdari Sultan Üveys'e elçi göndererek Bayram Hoca'dan sikâyette bulundu. Sultan Üveys 1366 ilkbaharinda Bagdat'tan hareket ederek Musul'a geldi. Burada Bayram Hoca'nin kardesi Bedri Hoca bulunuyordu. Sultan Üveys Musul'u onun elinden aldiktan sonra Mardin'e geldi. Sultan Üveys'in Bagdat'tan hareket ettigini ögrenen Bayram Hoca ise, Mardin kusatmasini birakarak Mus taraflarina çekilmisti. Sultan Üveys Mardin'den Mus ovasina geldiginde Karakoyunlu ordusu ile karsilasti. Iki taraf arasinda meydana gelen siddetli çarpisma sonunda Bayram Hoca büyük bir bozguna ugradi. Sultan Üveys de mal ve sürüleri yagmaladiktan sonra Tebriz'e gitti. Bu olaydan sonra Bayram Hoca vergi vermek suretiyle Üveys'e tabi oldu.
1369 yilinda Musul tekrar Karakoyunlularin eline geçti. Ancak burasinin kisa bir süre sonra elden çiktigi anlasiliyor. Çünkü Bayram Hoca 1371 yilinda Musul'u yeniden kusatti. Kusatma bir yildan fazla sürmesine ragmen sehir ele geçirilemedi. Bu sirada bir Memlük ordusunun bu taraflarda görünmesi, Bayram Hoca'nin Musul kusatmasini kaldirmasina sebep oldu.
Bu sirada Memlûklular Sincar'i ele geçirerek buraya Seyfeddin Tak-Buga'yi vali tayin ettiler (1374). Bayram Hoca ayni yil içerisinde burasini kusatinca Seyfeddin Sincar'i ona teslim etmek zorunda kaldi. Ayni yil içinde Celayir hükümdari Sultan Üveys öldü ve yerine zayif bir kisi olan Hüseyin geçti. Bu sirada Muzafferiler'den Sah Suca harekete geçerek Celayir ordusunu yenip bir süre Tebriz'de kaldiktan sonra Isfahan'a döndü. Bu olaylardan yararlanan Bayram Hoca Musul ve Sincar'i yeniden ele geçirdikten sonra Sürmelü, Ala-Kilise, Hoy, Nahcivan ve bazi yerleri sinirlari içerisine dahil etti. Bayram Hoca, daha önce Sultan Üveys'e vermekte oldugu vergiyi kesti. O, Eretna Devleti'nin de zayif düsmesinden yararlanarak Erzurum, Avnik ve Hasan-kale gibi yerleri idaresi altina aldi.
Karakoyunlular'in idaresinde olan Musul, 1375 yilinda Pir Baba adli bir Türkmen emiri tarafindan isgal edildi. Bunun üzerine Bayram Hoca, Hisn-i Keyfa ve Mardin emirlerinin de yardimlari ile Musul'u kusatti. Dört aylik bir kusatma sonunda Pir Baba Karakoyunlular'la anlasmak suretiyle sehri teslim etti. Bayram Hoca, Musul'un idaresini tekrar kardesi Berdi Hoca'ya verdi. Musul, bu tarihten itibaren Karakoyunlu idaresinde kaldi. Pir Baba'nin bu davranisina karsilik Bayram Hoca Sincar'in idaresini ona verdi ve bir kizini da onunla evlendirdi.
Karakoyunlu Türkmen emirinin gittikçe artan kudret ve faaliyetine bir son vermek amaciyla Celayir emirleri Ucan'da toplanarak harekete geçtiler. Ordunun basinda ülkesinde tekrar istikrari saglayan Celayir hükümdari Sultan Hüseyin bulunuyordu. Bu ordu Van gölü çevresindeki bazi yerleri aldiktan sonra Bayram Hoca'nin yegeni Kara Mehmed'in bulundugu Ercis'e geldi. Bu kalabalik ordu karsisinda zor durumda kalan Kara Mehmed, Sultan Hüseyin'e tâbi olacagini, ancak kendisine iki ay süre verilmesini istedi. Sultan bu teklifi kabul etti. Kara Mehmed'in amaci ise zaman kazanmak ve amcasi Bayram Hoca'ya haber vermekti. Derhal Erzurum'da bulunan Bayram Hoca'ya haber gönderdi. Ayrica Ercis'in etrafini hendekle çevirmeye ve surlari tahkime basladi. Fakat Celayir Sultani Hüseyin onun bu hilesini anladi. Bayram Hoca'nin gönderdigi az miktardaki kuvvetler de yenilince Kara Mehmed itaat edecegine ve ödeyecegi vergiyi de bizzat Tebriz'e getirecegine söz verdi. Bunun üzerine Sultan Hüseyin Tebriz'e döndü. Kara Mehmed verdigi söze sadik kalarak 20 gün sonra Tebriz'e gitti.
Erzurum'dan Musul'a kadar uzanan bölgede bir beylik kurmak suretiyle Karakoyunlu oymagini tarih sahnesine çikarmis olan Bayram Hoca 1380 yilinda öldü. O, Mogollar'in birbirleri ile mücadele ederek zayif düsmesinden faydalanip Dogu ve Güneydogu Anadolu'nun iç bölgelerinde Türkmen hakimiyetini kurmustur.
 

SaraX

New member
Katılım
27 Ağu 2008
Mesajlar
489
Tepkime puanı
32
Puanları
0
2- Kara Mehmed (1380-1389)
Bayram Hoca'nin ölümünden sonra Karakoyunlu Devleti'nin basina onun kardesi Türemis'in oglu olan Kara Mehmed geçti. Onun saltanatinin ilk yillarinda Celayirliler içerisinde bazi hadiseler cereyan etmekteydi. Celâyir hükümdari Sultan Hüseyin 1382'de kardesi Ahmed tarafindan öldürüldü ve Ahmed Celayir tahtina oturdu. Ancak diger kardesi Seyh Ali ise Ahmed'in hükümdarligini kabul etmeyerek onunla mücadeleye giristi. Seyh Ali, yanina bir miktar asker toplayarak âzerbaycan'a yürüdü. Sultan Ahmed ise Tebriz'de hazirlanarak onu Tebriz yakinlarinda karsiladi. Ancak askerlerinin bir kismi gizlice kardesinin tarafina geçince Sultan Ahmed geri çekilerek Nahçivan'a geldi ve burada Karakoyunlu beyi Kara Mehmed'e haber göndererek yardim istedi. Onun bu istegini kabul eden Mehmed Bey, Sultan Ahmed'i takip etmekte olan Seyh Ali'nin ordusunu askerlerinin sayisinin az olmasina ragmen agir bir yenilgiye ugratti. Kumandan Pir Ali ve ikibine yakin askerinin yanisira Seyh Ali de savas meydaninda kaldi. Böylece Sultan Ahmed, Karakoyunlular sayesinde tahtini muhafaza etti. Bu savas, Karakoyunlu beyi Kara Mehmed'in kuvvet ve söhretini arttirdi.
Kara Mehmed 1383 yilinda Suriye üzerine bir sefer yapmak zorunda kaldi. Bu sirada Ca'ber hakimi olan Salim Bey, Musul hacilarinin yollarini keserek mallarini yagma ediyordu. Kara Mehmet Bey, onun bu hareketine mani olmak için yanina Bozdogan Beylerbeyi'si Ziyaü'l-Mülk'ü de alarak oniki bin kadar bir kuvvetle Salim Bey üzerine yürüdü. Yapilan savasta büyük bir bozguna ugrayan Salim Bey, o sirada Urfa'ya gelmis bulunan Memlûklularin Halep valisi Yilboga'ya sigindi. Karakoyunlular ise pek çok ganimet elde ederek geri döndüler.
Kara Mehmed 1384 yilinda Mardin hükümdari Mecdü'ddin Isa'ya elçiler göndererek kizini kendisine istedi. Ancak Melik Isa bu teklifi kabul etmedi. Bunun üzerine Kara Mehmed Musul'dan hareketle Mardin üzerine yürüdü. Hisn-i keyfâ hakiminden yardim alan Isâ, Karakoyunlular karsisinda agir bir yenilgiye ugradi. Bu maglubiyet üzerine kiz kardesini Kara Mehmed Bey'e vermeye razi olan Sultan Isâ onunla baris yapti.
Kara Mehmed 1385 yilinda Musul ile Mardin arasindaki topragin sahibi olan amcasi Misir Hoca'yi Kahire'ye göndererek Sultan Berkuk'tan yardim istedi. Onun bu yardim talebinin sebebi kesin olarak bilinmemekle beraber, muhtemelen Yakin-dogu'da görülen Timur tehlikesine karsi bir tedbir olmalidir.
Karakoyunlu beyinin 1387 yilinda baska bir bölgede mücadele ettigi görülmektedir. Bu sirada Erzincan emiri Mutahharten ile Akkoyunlular arasinda baslayan mücâdele, Mutahharten'in yenilgisi ile sonuçlanmis ve o da Karakoyunlu beyi Kara Mehmed'den yardim istemisti. Karakoyunlular'la Akkoyunlular, tarih sahnesine çikislarindan itibaren birbirleriyle mücadele edmeye baslamislardi. Bunlar Anadolu'ya gelislerinden itibaren Dogu ve Güney-dogu Anadolu bölgeleriyle Erzincan havalisi bu iki Türkmen kabilesinin mücadele sahasi idi. Bu sebeple Mutahharten'in teklifini kabul eden Kara Mehmed, onunla birlestikten sonra Akkoyunlular üzerine hareket ederek onlari dar bir yerde sikistirdi. Her taraftan muhasara altina alinmis olan Akkoyunlular agir bir yenilgiye ugradilar. Savas meydanindan güçlükle kaçabilen Ahmed ve kardesi Hüseyin Bey Kadi Burhaneddin'e siginmak zorunda kaldi. Bu tarihten itibaren Mutahharten sik sik Karakoyunlular'la isbirligi yaparak Kadi Burhaneddin'e karsi faaliyetlerde bulundular. Öte taraftan Kadi Burhaneddin de yaninda bulunan Akkoyunlu beylerini onlara karsi kullanmistir.
Bu sirada Karakoyunlular, siyasi varliklarini önemli bir sekilde etkileyebilecek olan büyük bir tehlike ile karsilastilar. 1386 yilinda Bati Iran'i ele geçirmis olan Timur, kisi Karabag da geçirerek baharda dogu Anadolu'nun istilâsina hazirlik yapiyordu. 1387 yilinda Nahcivan yoluyla Anadolu'ya giren Timur, Kara Mehmed'in ogullarindan Misir Hoca'nin elinde bulunan Avnik kalesinin saglam olarak tahkim edilmis olmasi dolayisiyla burasini alamadan Erzurum'a geldi ve kenti ele geçirdi. Erzurum'dan Çapakçur suyu kenarina gelen Timur, burada karargâhini kurduktan sonra oglu Miran Sah emrindeki bir orduyu Karakoyunlu beyi Mehmed Bey üzerine gönderdi. Ancak bu ordu, Çapakçur'un sarp geçit ve bogazlarina çekilen Mehmed Bey'e bir sey yapamadi. Mehmed Bey, üzerine gelen bu Timur kuvvetlerini bozguna ugrattigi gibi Sah Melik ve Lala Hoca gibi Tumurlu emirleri de çarpismalarda öldürdü. Timur, daglarda mevzilenmis olan Kara Mehmed'i yakalayamayacagini anlayinca Mus üzerinden Ahlat'a ve oradan da Iran'a dogru gitti.
Timur'un Anadolu'dan çekilmesinden sonra Kara Mehmed rahat bir nefes aldi. Ancak bu sefer de Tebriz için Celayir emirleri ile mücâdeleye basladi. Karakoyunlu beyi, 1388 yilinda Tebriz'deki Celâyir emirlerinden Devletyar'in da daveti üzerine kalabalik bir ordu ile buraya hareket etti. Karakoyunlu Türkmenleri Tebriz'deki Celâyir emirlerini yakalayarak sehri ele geçirdiler. Buradan Sultan Berkuk'a elçiler gönderen Kara Mehmed, kentte onun adina hutbe okuttugunu ve sikke bastirdigini bildirdi.
Kara Mehmed bu olaydan sonra, Kara (Pir) Hasan adindaki bir Türkmen emiriyle yaptigi muharebede öldürüldü (Nisan 1389). Çok cesur ve kahraman bir emir olan Kara Mehmed, ayni zamanda iyi bir devlet adami idi.
 

SaraX

New member
Katılım
27 Ağu 2008
Mesajlar
489
Tepkime puanı
32
Puanları
0
3- Kara Yusuf (1389-1420)
Kara Mehmed'in kardesinin oglu olan Kara (Pir) Hasan amcasini öldürdükten sonra onun yerini almak istemisse de, Türkmenler'in büyük bir bölümü Kara Mehmed'in ogullarindan Misir Hoca'nin etrafinda toplandilar. Fakat çok geçmeden onun yerine kardesi Kara Yusuf geçerek Kara Hasan'la mücadeleye giristi. Çok çetin ve kanli mücadelelerden sonra Suriyede'ki Dögerler'in reisi Salim Bey'in araciligiyla iki taraf arasinda baris yapildi.
Karakoyunlular, Mehmed Bey zamaninda Tebriz'i ele geçirdikleri zaman buranin idaresini Çalik ve Kara Bistam'a vererek sehirden ayrilmislardi. Ancak Karakoyunlular'in çekilmesinden sonra burasi tekrar Celayir beylerinin eline geçmisti. Celayir hükümdari Sultan Ahmed'in de zayif bir kisi olmasi sebebiyle Tebriz, Celâyir emirleri arasinda sik sik el degistiriyordu. Kara Yusuf, devlet içinde istikrari sagladiktan sonra Tebriz üzerine yürüyerek burasini tekrar ele geçirdi. Burada bir müddet kaldiktan sonra sehrin idaresini emirlerinden Satilmis'a vererek Dogu Anadolu'ya döndü (1391). Onun buradan ayrilmasindan sonra Celâyir emirlerinden Muhammed Siyahi, Tebriz'i geri almak için ugrastiysa da basarili olamadi.
Kara Yusuf, 1392 yilinda Pir Hasan'in yerine geçen oglu Hüseyin Bey üzerine yürüyerek onu yenilgiye ugrattiktan sonra bir kez daha Tebriz'e gitmek zorunda kaldi. Bu sirada Tebriz, Mahmud-i Halhali adinda bir emirin eline geçmisti. Kara Yusuf, ikinci kez Tebriz'e geldiginde burasini kolaylikla ele geçirerek ülkesine döndü. Tam bu sirada Timur ordusunun Anadolu'ya yaklasmakta oldugu haberi ulasti.
1393 yilinda Irak-i Arab'a ilk seferini yapan Timur, Bagdad'i ele geçirdikten sonra Tekrit'e geldi. Bu sirada Musul ve Erbîl hakimleri hediyelerle onun huzuruna gelerek bagliliklarini bildirdiler. Timur, buradan bölgedeki emirler ile Karakoyunlu ve Akkoyunlu beylerine haber göndererek kendilerine itaat etmelerini istedi. Timur Dicle'yi geçip Dogu Anadolu'ya geldigi zaman Erzincan emiri Muttahharten daha önce de yaptigi gibi muhtesem bir alay ve zengin hediyeler ile onun yanina giderek bagliligini ve hizmetinde oldugunu arzetti. Ordusuyla Mardin civarinda Ra'sü'l-Ayn'a gelen Timur, buradan bir kisim kuvvetini Karakoyunlu arazisine göndererek yagma ettirdi. 1393 yilinin sonuna kadar Mardin ve Diyarbekir bölglerinde faaliyetlerde bulunan Timur, 1394 yilinda Kara Yusuf'un bulundugu Mus ovasina geldi. Kara Yusuf, Timur'un kalabalik ordusu karsisina çikamayarak sarp daglara çekildi. Bunun üzerine Timur, Karakoyunlu beyinin kardesi Misir Hoca'nin idaresinde olan Avnik kalesini muhasara etti. Burasi 43 günlük bir muhasaradan sonra Timur'un eline geçti. Timur, sehrin emiri Misir Hoca'yi Mardin meliki Isa ile birlikte önce Sultaniye'ye ve oradan da Smerkand'a gönderdi. Avnik'i emirlerinden Atlamis'a verdikten sonra kendisi Altin-Ordu Hani Toktamis'i itaat altina almak üzere Anadolu'dan ayrildi.
Kara Yusuf, Timur'un Dogu Anadolu'dan ayrilmasindan sonra Ercis'i geri aldi. Daha sonra Avnik emiri Atlamis ile yaptigi mücadelede onu esir olarak Avnik'e tekrar hakim oldu (1395). Bu olaylar sirasinda Timur, Hindistan üzerine basarili bir sefer yapmis ve Semerkand'a dönmüstü. Onun 1399 yilinda yeniden Yakin-dogu'da görülmesi bütün düsmanlarini telas ve endiseye düsürdü. Bunun üzerine Kara Yusuf, Van gölü çevresindeki ata-yurdunu birakarak Musul taraflarina çekildi. Timur Karabag'a geldigi sirada torunu Emir-zâde Rüstem emrindeki bir kisim kuvvetini Bagdat'in zabti için gönderdi. Bagdat hükümdari Sultan Ahmed Celayir, emirlerinin kendisine ihanetinden süphelenerek maiyetinde az bir kimse oldugu halde Musul'da bulunan Kara Yusuf'un yanina geldi. Bir müddet burada kalan Sultan Ahmed, Emirzâde Rüstem'in Bagdat'tan ayrildigini haber alinca Kara Yusuf'a çesitli vaadlerde bulunarak birlikte Bagdat'a gitmeyi teklif etti. Nitekim Sultan Ahmed, yaninda Kara Yusuf oldugu halde Bagdat'a gelerek buraya kolayca hakim oldu. Ancak bu sirada Bingöl yaylasinda bulunan Timur, Sivas üzerine yürümek üzere hazirlik yapiyordu. Böylece Timur, gerek Anadolu'yu zabtetmek ve gerekse Suriye sinirina inmek üzere onlari arkadan çevirmis olacakti. Timur'un bu niyetinden haberdar olan Sultan Ahmed ve Kara Yusuf, Timurlular tarafindan çember içine alinmaktan korkarak Memlûk sultani Ebu'l-Ferec'in yanina gitmeye karar verdiler. Yanlarina emirlerini ve kuvvetlerini alarak derhal yola çiktilar. Ancak Halep nâibi Demirtas bunlarin yolunu keserek Suriye'ye girmelerine müsaade etmedi. Bunun üzerine Halep önünde iki taraf arasinda siddetli bir savas oldu. Neticede Demirtas agir bir yenilgiye ugradi. Bu savas sirasinda Halep atabegi Canbeg el-Yahyavî öldü, Hama nâibi Dokmak ile Bire nâibi Nâsireddin ise esir alindi (19 Haziran 1400).
Bu olaydan sonra Kara Yusuf ile Celâyir hükümdari Sultan Ahmed, Misir'a gitmekten çekinerek Osmanli hükümdari Yildirim Bâyezid'e siginmaya karar verdiler. Ancak bu iki müttefik yolda birbirlerinden ayrildilar. Kara Yusuf ülkesine döndü, Sultan Ahmed ise yoluna devam etti. Fakat, onlarin bu hareketlerini devamli surette takip etmekte olan Timur, Sultan Ahmed üzerine bir kuvvet göndererek onu agir bir yenilgiye ugratti. Kuvvetlerini ve agirliklarini kaybeden Sultan Ahmed güçlükle kurtularak Yildirim Bâyezid'in yanina gitti. Çok geçmeden Kara Yusuf da mâiyeti ile beraber gelerek Osmanli hükümdarlarina iltica etti ve Bâyezid de onu kabul ederek Aksaray ve çevresini ikamet etmesi için kendisine verdi.
Kara Yusuf'un Bâyezid'in yaninda bulundugu bu sirada Timur, yaninda Mutahharten ve Akkoyunlu Karayülük Osman Bey oldugu halde Osmanli ülkesine girerek Sivas'i aldi. Timur buradan Karayülük Osman Bey ile Elbistan ve Malatya havalisine giderken Mutahharten de Erzincan'a döndü. Bu durum üzerine Osmanli sultani I. Bâyezid, yaninda Celâyir hükümdari Sultan Ahmed ve Karakoyunlu hükümdari Kara Yusuf oldugu halde Mutahharten üzerine yürümek üzere hareket etti (1401). Osmanli kuvvetleri Erzincan'a geldiklerinde Mutahharten karsi koyamayarak teslim oldu. Kisa süre içerisinde Erzincan, Kemah ve daha baska sehirler Osmanlilarin eline geçti. Bâyezid, Erzincan halkinin istegi üzerine ve kendisine bagli kalmasi sarti ile Mutahharten'i affederek yine beyliginin basinda birakti.
Kara Yusuf'un Osmanli ülkesinde bulunmasi, Timur'un Yildirim Bâyezid'e karsi açmak istedigi seferin baslica sebebi oldu. Nitekim Timur, Yildirim Bâyezid'den, Kara Yusuf'un ya kendisine teslim edilmesini, ya öldürülmesini, ya da Osmanli ülkesinden çikarilmasini istedi. Bu isteklerin hepsi Osmanli padisahi tarafindan reddedildi. Böylece Timur ile Bâyezid'in karsilasmasi kaçinilmaz oldu. Timur 1402 yilinda ordusuyla birlikte Sivas'tan Kayseri'ye dogru hareket ettigi sirada Kara Yusuf Osmanli ülkesinden ayrilarak Irak-i Arab taraflarina gitti ve burada kuvvetler toplayarak Sultan Ahmed'in idaresindeki Bagdad'a hakim oldu.
Ankara Meydan Muharebesi'nde (28 Temmuz 1402) Osmanli hükümdari Yildirim Bâyezid'i maglûp eden Timur, Karakoyunlu hükümdari Kara Yusuf'a da kesin bir darbe indirmek amaci ile torunlari Ebu Bekir ve Rüstem komutasindaki kuvvetli bir orduyu Kara Yusuf üzerine gönderdi. Timur'un ordusu, Nehrü'l-Ganem kiyisinda kendilerini beklemekte olan Karakoyunlular'a saldirdi. Kara Yusuf, büyük bir basari göstermesine ragmen, kalabalik Timur ordusu karsisinda yenilgiye ugrayarak güçlükle Dimask nâibi Seyhü'l-Mahmudi'nin yanina sigindi. Bu savasta kardesi Yasar Ali öldürüldügü gibi, esi de esir alindi (Temmuz -Agustos 1403).
Dimask naibi, Kara Yusuf ile daha sonra yine buraya gelen Sultan Ahmed'e karsi iyi davrandi. Ancak, çok geçmeden Timur'un Memlûk sultanina yaptigi baski ve tehdit sonucunda bu mülteciler Sam'da hapsedildiler. Bunlar bir yil kadar hapiste kaldiktan sonra, Memlûk sultanina karsi isyan eden Seyh tarafindan serbest birakildilar (18 Subat 1404). Agustos 1405 tarihine kadar Sam civarinda kalan Kara Yusuf, bu sirada Mardin ile Hisn-Keyfa arasinda bir yerde Akkoyunlu beyi Karayülük Osman Bey'le çarpismis, neticesiz kalan savasin sonucunda baris yapilmistir. Buradan Van gölü havzasindaki ecdadinin yurduna gelen Kara Yusuf, Van ve Hakkâri hakimini itaat altina aldiktan sonra, dört bir yana dagilmis olan Türkmen emirlerini tekrar bir araya toplayarak eski egemenligini yeniden kurdu.
Karakoyunlular'in tekrar eski güçlerine kavusmasi üzerine Azerbaycan ve Irak-i Arab hakimi Miran-Sah oglu Ebu Bekir Tebriz'den hareketle Nahcivan bölgesine geldi ve Aras kenarinda kendisini bekleyen Kara Yusuf ile karsilasti. Ancak yapilan savasta bozguna ugrayarak Tebriz'e ve oradan da Sultaniye'ye kaçti (15 Ekim 1406).
Kara Yusuf'un Ebu Bekir'e karsi kazandigi bu zafer, onun hükümdarliginin ikinci dönemindeki en önemli basarilarindan birisi oldu ve böylece eski söhretine kavustu. Savastan sonra Nahcivan'a gelen Kara Yusuf, burada Tebriz'den gelen ve kendisini oraya davet eden bir elçi heyetini kabul etti. Bunun üzerine kisi Marend'de geçirdikten sonra, ertesi yil Ilkbaharinda Tebriz'e girdi (1407). Buradan Ebu Bekir'in bulundugu Sultaniye üzerine yürüdü ise de, Ebu Bekir Rey taraflarindaki Demavend Dagi'na çekildigi için ona bir sey yapamadi. 1408 yili Ilkbaharinda yeni kuvvetlerle ordusunu takviye eden Çagatay sehzadesi Ebu Bekir, tekrar Kara Yusuf üzerine yürüdü. Senb-i Gazan civarindaki Sardrud mevkiinde yapilan savasi yine Kara Yusuf kazandi (13 Nisan 1408).
Kara Yusuf Timurlulara karsi üst üste kazandigi bu zaferlerle Azerbaycan'a kesin olarak hakim oldugu gibi, Emirü'l-umerasi olan Bistam Beg Çekirlü de Sultaniye, Kazvin ve diger bazi sehirleri ele geçirdi. Kara Yusuf Bistam Bey'i Irak-i Acem valiligine tayin ettikten sonra kendisi Alincak kalesini ele geçirdi (1409).
Bu sirada Akkoyunlu beyi Karayülük Osman Mardin'i muhasara altina almisti. Mardin hükümdari Melik Salih Artukî, Kara Yusuf'a haber göndererek acele gelmesini, aksi halde sehrin Akkoyunlular'a geçecegini bildirdi. Bunun üzerine Kara Yusuf, yanina Bitlis hakimi Semseddin'i ve baska emirleri alarak Diyârbekir tarafina hareket etti. Burada kalabalik bir kuvvetle karsisina çikan Karayülük'ü agir bir yenilgiye ugratarak Mardin'e girdi. Mardin hakimi Melik Salih'i kizlarindan biri ile evlendiren Kara Yusuf ona Musul'un idaresini verdi. Mardin'e ise beylerinden Ali'yi tayin etti. Böylece Kara Yusuf üç asirdan fazla hüküm sürmüs olan Artuklular Devleti'ni ortadan kaldirdi (1409).
Kara Yusuf bu olaydan sonra Erzincan'i Mutahharten'in oglu Seyh Hasan'in elinden alarak burasinin yönetimini güvendigi adamlarindan Pir Ömer'e verdi. Bu sirada eski dostu ve hapishane arkadasi Sultan Ahmed'in Tebriz'e girdigini ögrendi. Bunun üzerine derhal Azerbaycan'a gelen Kara Yusuf, Tebriz yakinindaki Esed köyünde onu yenerek esir aldi (30 Agustos 1410). Bu zaferden sonra Kara Yusuf, Irak-i Arab emirlerini oglu Sah Mehmed ile birlikte Bagdat'in fethine gönderdi. Erbil'de konaklayan Sah Mehmed, burada Bagdat'in fethi hazirliklarina basladigi sirada Kara Yusuf bütün emirlerini Tebriz'e davet ederek onlarin önünde ogullarindan Pir Budak'i halef olarak tayin etti. Bu yil içerisinde Sah Mehmed Bagdat ve Irak'i ele geçirdi.
Karakoyunlu beyi Kara Yusuf 1412 yili basinda Akkoyunlu Begi Karayülük Osman ile ikinci kiz karsilasti. Erganiye ugrayan Kara Yusuf bu yilin sonlarinda Sirvan ve Seki hekimleri ile Gürcü kralini agir bir hezimete ugratti.
Bu sirada Fars ve Irak-i Acem'in bir kismini idaresi altina alarak Isfehan'i kendisine merkez yapan Mirza Iskender, Karakoyunlularin elindeki Azerbaycan'i da almak istiyordu. Nitekim o, bu amaçla Luristan yolu ile Nihavend'e geldi. Bunun üzerine Kara Yusuf derhal harekete geçerek Iskender'in bulundugu yöne dogru yürüyüse basladi. Ancak ordusunda basgösteren bir hastalik sebebiyle geri dönmek zorunda kaldi. Iskender de harekâtina fazla devam etmeyerek Isfehan'a çekildi.
Öte taraftan Karakoyunlularin Irak'da daha fazla ilerlemelerini önlemek ve Azerbaycan'i Kara Yusuf'un elinden almak isteyen Timurlu hükümdari Sahruh Halil Sultan emrinde onbin kisilik bir orduyu bu tarafa gönderdi. Ancak Fars hakimi Mirza Iskender'in karsi çikmasi üzerine bu ordu hiç bir is yapamadi. Bu sirada Harezm'i fetheden Sahruh, fethi müteakip yüzbin kisilik bir kuvvetle Herat'tan ayrilarak önce Iskender Mirza üzerine yürüdü. Sahruh, Iskender'i esir alarak Isfehan'i ele geçirdikten sonra burasini Iskender'in kardesi Rüstem Bey'e, Luristan'i da Baykara'ya verdi (1414). Onun bu hareketlerinden çekinen Kara Yusuf 1415 yilinda Timurlu hükümdarina bir elçi göndererek Sultaniye'nin kendisine verilmesi sarti ile onu metbu taniyacagini bildirdi. Ancak Sahruh, ogullarindan birini rehin olarak gönderdigi takdirde Sultaniye'nin kendisine verilebilecegini söyledi. Kara Yusuf, Sahruh'un bu cevabina çok kizarak Sultaniye'yi ele geçirdi.
Akkoyunlu hükümdari Karayülük Osman ise bu sirada Erzincan'i kusatti ise de Kara Yusuf'un üzerine kuvvetler gönderdigini duyunca geri çekildi (1416). Karayülük Osman bir süre sonra Mardin'e yeni bir taarruzda bulundu. Onun bu hareketini haber alan Kara Yusuf Tebriz'den âmid'e gelerek buradan Suriye'ye dogru kaçmaya baslayan Akkoyunlu beyini takibe basladi. Kara Yusuf onu Memlûk topraklarindaki Merc-i Dabik'ta yenerek Haleb naibine siginmak zorunda birakti (1418).
Kara Yusuf'un bu basarilari karsisinda Çagatay hükümdari Sahruh, Kazvin ve Sultaniye sehirlerinin teslimi ve kendisini metbu tanimasi meyanindaki teklifinin reddedilmesi üzerine Kara Yusuf'a karsi savas hazirliklarina basladi. 25 Agustos 1420 tarihinde kalabalik bir ordu ile Herat'tan ayrildi. Kara Yusuf da, Sahruh'un üzerine geldigini haber alir almaz, bu esnada açok agir hasta olmasina ragmen kendisini bir mahve içinde tasittirarak ellibin kisilik ordusunun basinda Tebriz'den ayrildi. Ancak Tebriz'in güney-dogusundaki Ucan'a iki fersah mesafede bulunan Sa'id-abâd mevkiine gelindiginde hastaligi fenalasan Kara Yusuf burada vefat etti (13 Kasim 1420). Onun ölümü ile Karakoyunlu ordusunda bir karisiklik basladi. Kara Yusuf'un naasi vefatindan bir gün sonra Tebriz'e ve oradan da Ercis'e getirilerek ecdadinin yaninda topraga verildi. Mezarinin yeri belli degildir.
Karakoyunlu Devleti'nin asil kurucusu sayilan Kara Yusuf, bu hanedanin en büyük hükümdariydi. Ayni zamanda Türk tarihinin de önemli bir simasi olan Kara Yusuf, uzun boylu ve iri yapili bir kimse olup, son derece yürekli, kudretli, çaliskan ve irade sahibi bir kimseydi. Ayrica o, tedbirli, dirayetli, mert ve cömert bir kisilige sahipti.
Kara Yusuf'un ölümünde alti oglundan besi hayatta idi. Daha önce veliaht tayin etmis oldugu oglu Pir-Budak 1418 yilinda ölmüstü. Diger ogullari ise sira ile Sah Mehmed, Iskender, Ispend (Isfehan), Cihansah ve Ebu Sa'id idiler.
 

SaraX

New member
Katılım
27 Ağu 2008
Mesajlar
489
Tepkime puanı
32
Puanları
0
4- Iskender (1420-1438)
Kara Yusuf'un ölümünden sonra her biri ayri bir yerde bulunan ogullari Karakoyunlu hükümdari olabilmek için mücadelelere basladilar. Ilk olarak, Kara Yusuf'un ogullarindan Ispend (Isfehan), Sa'dlu kabilesi tarafindan hükümdar ilan edildi. Kara Yusuf'un ölümü ile baslayan bu karisiklik döneminde Sahruh Azerbaycan'a hakim olmustu. Öte yandan Erzincan'da bulunan Ebu Sa'id de halk tarafindan buradan çikarilarak yerine Mutahharten'in torunu Yar Ali geçirildi. Kardeslerden Cihan-Sah ise Bagdat'ta bulunan kardesi Sah Mehmed'in yanina gitti. Sehzadelerden Iskender ise bu sirada Mardin'e hücum eden Akkoyunlu ordusuna karsi çikarak onlari maglup etti (1421).
Öte taraftan, Iskender Mirza'nin Akkoyunlu beyi Karayülük Osman'i yendigini haber alan Sahruh, kalabalik bir ordu ile hareket ederek Aras'i geçtikten sonra bazi kaleleri ele geçirdi. Nihayet Eleskird yakinlarindaki Yahsi mevkiinde Iskender ve Ispend'in birlikleriyle karsilasti. Burada iki gün boyunca bütün siddetiyle devam eden savasta Karakoyunlular, kalabalik olan Sahruh'un ordusu karsisinda yenildiler (28-29 Temmuz 1421). Iskender ve Ispend savastan sonra Musul ile Mardin arasindaki eski kislaklarina çekildiler. Sahruh bu basarisina ragmen, Azerbaycan'i eski sahiplerine birakarak Horasan'a döndü. Bunun üzerine Ispend Tebriz'e gelerek buraya hakim oldu. Ancak bu sirada Kerkük'te bulunan Iskender Mirza süratle Tebriz'e hareket etti ve burasini kardesinin elinden alarak, Azerbaycan'da egemenligini kurdu. Erzurum bölgesindeki Avnik kalesine çekilen Ispend ise daha sonra agabeyi Sah Mehmed'in hâkim oldugu Bagdad'a gitmis ve bir kaç yil sonra da sehri onun elinden almistir.
Böylece, Karakoyunlu Devleti'nin basina geçen Iskender Mirza, ilk is olarak Sahruh'un itaati altina girmis olan Bitlis, Van ve Hakkâri emirlerinin tekrar kendisine tabi olmasini sagladi. Daha sonra Sirvan'a bir sefer yapan Iskender, dönüsünde Sultaniye üzerine yürüyerek Sahruh'un buradaki valisini esir almis ve baskentine dönmüstür (1427-1428). Bu gelismeler üzerine Sahruh, bir kez daha Azerbaycan üzerine sefer yapmak zorunda kaldi. Çagatay ordusu ile Karakoyunlular bu sefer Selmas ovasinda karsilastilar. 17 Eylül 1429 tarihinde baslayan ve iki gün devam eden savasta yine Karakoyunlular yenildiler. Savastan sonra Karabag'a çekilen Sahruh, Azerbaycan'i Kara Yusuf'un en küçük oglu Ebu Sa'id'e vererek, baharda ülkesine döndü.
Iskender, 1431 yili baslarinda Azerbaycan'a gelerek kardesi Ebu Sa'id ile mücâdeleye basladi ve onu yenerek öldürttü. Böylece Iskender, tahtina tekrar sahip oldu. Bu sirada Akkoyunlu Karayülük Osman, Iskender Mirza'ya tabi olan Erzurum'u kusatti ve burasini Pir Ahmed'den olarak kendi ogullarindan Seyh Hasan'a verdi.
Öte taraftan, Iskender'den ayrildiktan sona agabeyi Sah Mehmed'in yanina giden Ispend, çok geçmeden ona karsi muhalefete geçerek Bagdat etrafindaki küçük yerlesim yerlerini almaya baslamisti (1425). Ispend, 1431 yilinda ise Celâyir hanedaninin son azasi olan Hille hakimi Sultan Hüseyin b. Alaüddevle'yi öldürdükten sonra bir gece baskini ile Bagdat'i ele geçirdi (9 Nisan 1433). Bagdad'a sahip olmak amaciyla Sah Mehmed faaliyete geçtiyse de basarili olamadi ve kaçarken Hanik civarinda Emir Baba Haci Hemedanî tarafindan öldürüldü.
Karakoyunlular 1435 yilinda Sahruh'un üçüncü kez Azerbaycan seferi ile karsilastilar. Subat 1435'te Rey'e gelen Çagatay hükümdari bir müddet burada kaldi. Bu sirada, Iskender'in amcasi Misir Hoca'nin oglu Gazan Han ile bazi Karakoyunlu emirleri Sahruh'un yanina gelerek itaatlerini bildirdiler. Ayrica Van'da bulunan Cihan Sah ile Bagdat hakimi Ispend Mirza da Iskender'e muhalif olduklari için Sahruh'u metbu tanimislardi. Bu durum karsisinda Sahruh'a karsi koymanin imkânsiz oldugunu gören Iskender Mirza, Tebriz'den Erzurum'a çekildi. Iskender'in geri çekilecegini daha önce düsünen Sahruh, Karayülük Osman'a onu izlemesini emretmisti. Karakoyunlu hükümdari Erzurum'a geldigi zaman Akkoyunlu kuvvetleri ile karsilasti. Yapilan savasta Iskender Mirza'nin kuvvetleri galip geldi. Akkoyunlularin agir bir yenilgiye ugradigi bu savasta Karayülük Osman Bey de yaralandi ve kisa bir süre sonra Erzurum'da öldü.
Iskender Bey, bu basarili savastan sonra Erzuruma hakim oldu, ancak kendisini takib etmekte olan Sahruh'un oglu Mirza Muhammed'in kuvvetlerinden çekinerek Osmanli ülkesine girdi. Tokat'a kadar gelen Iskender Bey, Osmanli padisahi II. Murad'in, kendisi üzerine ordu göndermesi sebebiyle Osmanli ülkesini terkederek Harput, Erzincan, Tercan üzerinden Tebriz'e döndü.
Iskender Mirza Tebriz'e geldikten kisa bir süre sonra kentin kuzeyindeki Sufiyan mevkiinde Cihan-sah ile karsilasti. Burada kardesiyle yaptigi savasta, emirlerinden bazilarinin ihaneti sebebiyle yenilerek alincak kalesine sigindi. Cihan-sah bu kaleyi kusatma altina aldi. Kusatma devam ederken Iskender Mirza, yaninda bulunan oglu Sah-Kubad tarafindan öldürüldü (21 Nisan 1438). 17 yil kadar Karakoyunlu Devleti'ni idare etmis olan Iskender Mirza, son derece cesur bir kimseydi. Kuvvetli ordulara sahip ve büyük bir imparatorlugun basinda bulunan Sahruh'a karsi gösterdigi basarili mücadeleler onun çok güçlü bir hükümdar oldugunu göstermektedir. Ancak, dista Çagatay, Akkoyunlu ve Memlûk baskilari ve içte de kardesleri ile yaptigi mücadeleler yüzünden babasindan devraldigi güçlü devleti gelistirememis ve onun sarsilma ve zayiflamasina sebep olmustur.
5- Cihan Sah (1439-1467)
Babasi Iskender Mirza'yi öldüren Sah Kubad, Alincak kalesinde bulunan emirler tarafindan Iskender'in halefi olarak ilân edildi. Ancak Alincak kalesini muhasara etmis olan Cihan Sah, baba katili Sah Kubad'i kaleden çikartarak idam ettirdi. Böylece Cihan Sah Irak disinda kalan bütün Karakoyunlu ülkelerinin tek hâkimi oldu.
Cihan Sah hükümdarliginin ikinci senesinde Gürcistan üzerine büyük bir sefer yapti. Tiflis'i ele geçirdikten sonra Tebriz'e döndü (1440). 1444 yilinda Gürcistan'a ikinci bir sefer düzenleyen Cihan Sah, bu sirada, Bagdad emiri olan kardesi Ispend'in ölümü üzerine burada çikan olaylar sebebiyle o tarafa yöneldi. Bagdad ve çevresine 12 yil kadar hakim olan Ispend'in ölümünden sonra yerine yegeni Elvend geçmisti. Ancak emirlerin çogunlugu onun küçük yastaki oglu Fuad'i tercih ettiler. Bu sirada Elvend'in yanindaki beylerden bazilari Cihan Sah'in yanina gelerek onu Bagdat'in zapti için tesvik etiler. Bunun üzerine Cihan Sah Bagdad'a bir sefer yapmaya karar verdi. Nihayet 7 aylik bir kusatmadan sonra Bagdat ele geçirildi (9 Haziran 1446). Cihan Sah Bagdat'ta bir müddet kaldiktan sonra sehrin idaresini oglu Mehmed Mirza'ya birakarak Tebriz'e döndü.
Cihan Sah, metbuu oldugu Sahruh'un 1447 yilinda ölümü üzerine bölgede tek kaldi ve bu tarihten sonra "Sultan", "Hakan" ünvanlarini kullanmaya basladi. Bu arada, Sahruh'un ölümü ile baslayan sehzâdeler arasi mücadeleden istifade eden Cihan Sah, emirlerinden Ali Sükür Bey ile Isfendiyar Bey'i göndererek Sultaniye ve Kazvin sehirlerini zaptettirdi. Daha sonra kendisi de büyük bir ordu ile Irak-i Acem üzerine yürüyerek Isfehan'i ele geçirdi (1447).
Cihan Sah bu tarihten sonra, eskiden beri Karakoyunlularin amansiz düsmani olan Akkoyunlular ile mücadeleye giristi. 1452 yilina kadar devam eden bu mücadeleler iki tarafin da agir kayiplar vermesine sebep oldu. Sonunda Cihan Sah ile Akkoyunlu hükümdari Cihangir arasinda, Cihangir'in Karakoyunlulari metbu tanimasi sarti ile antlasma yapildi (1452). Böylece iki kardes Türkmen devleti arasinda yüzyildan fazla devam etmekte olan mücadeleler kisa bir süre de olsa son bulmus oldu.
Böylece bati sinirlarinda barisi saglayan Cihan Sah, tekrar doguya dönerek Fars ve Kirman'i ele geçirdi. Ancak Cihan Sah doguda ugrasirken batida, Akkoyunlu Devleti'nde güçlü bir hükümdar ortaya çikti. Uzun Hasan, agabeyi Cihangir'i tahttan uzaklastirarak bütün Akkoyunlu sehzâde ve emirlerini kendisine tabi kilarak her geçen gün biraz daha güçleniyordu. Cihan Sah, kendisine karsi büyüyen bu Uzun Hasan tehlikesini bertaraf etmek için, eski Akkoyunlu hükümdari Cihangir'in yardim isteginden de yararlanarak Rüstem Tarhan komutasinda kalabalik bir orduyu Uzun Hasan üzerine gönderdi. Iki taraf arasinda Mardin yakinlarinda meydana gelen savasta Karakoyunlu ordusu agir bir yenilgiye ugradi. Akkoyunlular, basta Rüstem Tarhan olmak üzere pek çok kimseyi esir aldilar (1457). Cihangir ile Piri Bey canlarini güçlükle kurtardilar.
Bu sirada Horasan'da Sultan Babur ölmüs ve saltanat mücadeleleri tekrar baslamisti. Bu mücadeleyi firsat bilen Cihan Sah Horasan'i elde etmek düsüncesi ile Akkoyunlular isini ihmal etti. Rey'de hazirliklarini tamamlayan Cihan Sah 1458 yili baharinda Cürcan, Harezm, Mangislak, Meshed, Nisabur ve Bati Horasan'i ele geçirdi. Bundan sonra Timurlularin baskenti Herat üzerine yürüyen Cihan Sah buraya da kolayca hakim oldu. Karsisinda yalnizca Maverrünnehr hükümdari Ebu Sa'id kaldi. Ancak bu sirada oglu Hasan Ali'nin isyan ederek Tebriz'i ele geçirdigini duyunca Ebu Sa'id ile anlasarak, Horasan'i Timurlulara terk etmek ve geri dönmek zorunda kaldi.
Cihan Sah, oglu Hasan Ali'nin isyanini bastirdiktan sonra bu kez diger oglu Pir Budak'in isyani ile karsilasti. Fars ve Irak-i Arab'i yönetimi altina alan Pir Budak babasina karsi isyan edince, Cihan Sah, uzun mücadelelerden sonra onu yakalayarak idam ettirdi (1466). Cihan Sah Irak-i Arab ülkesini, Irak-i Acem ve Fars ülkelerine ilaveten oglu Muhammed Mirza'ya verdi. Pir Budak ile ittifak halinde bulunmus olan Hasan Ali'yi ise Maku kalesine hapsettirdi.
Karakoyunlu hükümdari Cihan Sah, Akkoyunlulara büyük bir darbe vurmak üzere 16 Mayis 1466 tarihinde kalabalik bir ordu ile Tebriz'den hareket ederek Van gölü havzasina geldi. Burada Uzun Hasan Bey'in de 12.000 atli ile Karakoyunlu topraklarina akina çiktigini ögrendi ve buna çok hiddetlendi. Öte taraftan Uzun Hasan, Cihan Sah'in bir sefer yapmak niyetinde oldugunu daha önceden anlayarak daglardaki geçit ve yollari kesmisti. Bunun üzerine iki taraf arasinda karsilikli elçiler gidip gelmeye basladi. Ancak Cihan Sah'in agir sartlar ileriye sürmesi nedeniyle bir sonuca varilamadi. Mus ovasinda karargâh kurmus olan Cihan Sah, mevsimin ilerlemesine ragmen bir türlü kesin hücuma karar veremiyordu. Onun gayesinin, Hasan Bey'e metbulugunu kabul ettirmek oldugu anlasiliyor. Cihan Sah, sonunda ordusunun istegi üzerine kislaga çekilmeye karar verdi. Birlikleri Adilcevaz, Ercis, Van ve Aras kislagina dagildilar. Kendisi de Pasinler'e gitmek üzere hareket etti. Ancak yolda konakladigi bir sirada, Uzun Hasan birlikleri ani bir baskin yaparak Cihan Sah ve maiyetinin kaçmasina sebep oldular. Bu sirada Cihan Sah öldürüldü (11 Kasim 1467).
Cihan Sah zamaninda Karakoyunlu Devleti en genis sinirlarina ulasmisti. Azerbaycan, Arran, Irak-i Arab, Irak-i Acem, Fars, Kirman ve Dogu Anadolu egemenlik altina alinmis ve çevredeki devletler de tabi hale getirilmisti. Zamaninin en büyük hükümdarlarindan biri olan Cihan Sah, sert ve cesur bir kimseydi. Onun ölümünden sonra, Karakoyunlu Devleti'nin yükselme dönemi sona ermis ve devlet yavas yavas yikilmaya baslamistir.
6- Hasan Ali (1467-1468)
Cihan Sah'in öldürülmesinden sona bir kisim Karakoyunlu emirleri Maku kalesine giderek burada hapiste bulunan Hasan Ali'yi hükümdar ilân ettiler. Ancak onun hükümdarligina karsi çikan Iskender Bey'in oglu Hüseyin Ali Tebriz'de hükümdarligini ilân etti. Fakat Cihansah'in esi Can Begim, kardesi Kasim Bey emrindeki bir orduyu Tebriz üzerine gönderdi. Süratle Tebriz'e gelen Kasim Bey, Hüseyin Ali'yi yenerek öldürttü. Bu arada Hasan Ali de Tebriz'e yaklasmisti. Kasim Bey, sehirle beraber Hüseyin Ali'nin hazinelerini de Hasan Ali'ye teslim etti.
Hasan Ali, tahta geçer geçmez Akkoyunlu hükümdari Uzun Hasan'a karsi savas hazirliklarina basladi. Oldukça kalabalik bir ordu toplayan Hasan Ali, devlet idaresinde bazi yanlis davranislarda bulundu. Babasinin emirlerini hafife alarak, kendisinin Çuli adini verdigi ayak takimi ile görüsmeye basladi. Diger yandan, tahta geçmesinde önemli yardimi olan Cihan-sah'in karisi Can Begim'i ve kardeslerini öldürtmesi gibi sert davranislarindan dolayi ordu üzerinde iyi bir otorite saglayamadi.
Bu otorite eksikligi ile Akkoyunlu Uzun Hasan'in karsisina çikan Hasan Ali'nin kuvvetleri yenilerek darmadagin oldu.
Hasan Ali Berda'a civarindaki Karamanli boyunun yanina kaçti ve bu sirada Azerbaycan sinirina yaklasmis olan Horasan ve Maveraünnehr hükümdari Ebu Sa'id'e sigindi. Ancak Ebu Sa'id'in de Uzun Hasan tarafindan maglup ve katledilmesinden sonra Hasan Ali, Hemadan yönüne kaçmaya basladi. Akkoyunlu kuvvetlerinin eline düsecegi bir sirada intihar ederek hayatina son verdi (Nisan 1469).
Böylece Cihan Sah'in ölümünden çok kisa bir süre sonra Hasan-Ali'nin de ölmesiyle Karakoyunlu Devleti sona erdi. Son Karakoyunlu hükümdari olan Hasan Ali haris bir kimseydi. Onun ölümünden sonra Cihansah'in Uzun Hasan tarafindan gözlerine mil çekilmis olan oglu Ebu Yusuf, Fars'ta tutunmak istediyse de Akkoyunlu sehzâdesi Ugurlu Mehmed'in eline düstü. Böylece Akkoyunlular, ezeli düsmanlari Karakoyunlular'in hakimiyetlerine son vererek onlarin ülkelerine sahip oldular.
 

SaraX

New member
Katılım
27 Ağu 2008
Mesajlar
489
Tepkime puanı
32
Puanları
0
II- TESKILâT VE KÜLTÜR
XIV. yüzyil ortalarinda küçük bir kabile iken kisa zamanda büyük bir imparatorluk haline gelen Karakoyunlular'in devlet teskilâti Ilhanli ve Çagatay devletlerinin örgütleri esas alinarak meydana getirilmistir. Karakoyunlu Devleti'nde hükümdar seçiminde Akkoyunlular da oldugu gibi aile ve asiret reisleri etkiliydi. Ulusun yönetimine, ulusu teskil eden aile fertleri arasinda kim uygun görülürse o geçerdi. Hükümdarlik simgesi olarak çetr ve kirmizi renkte sancaklari vardi. Paralarinda sultan ünvanini kullaniyorlardi.
Karakoyunlu Devleti'nin saray örgütü de Ilhanlilar ve Timurlular'in saray örgütü örnek alinarak olusturulmustu. Dergâh veya devlet-hâne denilen sarayda Inak, Feyc (Peyk), Rikâbdar, Bukavul, Mirahur, Ayakci vs. gibi ünvanlari tasiyan yoksul memurlar vardi. Diger devletlerde oldugu gibi Kara-koyunlular'da da devlet isleri Büyük Divan tarafindan yürütülürdü. Divanin reisine Sahib-Divan denilirdi. Karakoyunlularda vilâyetler, ikta ve yönetim suretiyle hükümdar ailesinden olanlara ve emirlere verilirdi. Sehzâdeler gençlik çagina geldikleri zaman bir vilâyetin yönetimine atanir ve atabeyleri ile birlikte kendilerine verilen bölgeyi idare ederlerdi. Sehzâdelerin kalabalik maiyetleri ve düzenli saray örgütleri vardi.
Karakoyunlu devletinde hükümdarin maiyyetindeki asker, yaya ve atli kuvvetlerden olusmaktaydi. Devletin temelini ordu teskil ediyordu. Ordu asiret kuvvetlerinden meydana geliyordu. Ancak asiret kuvvetleri devlete tamamen bagli olmadiklarindan bir yandan diger yana geçebiliyorlardi. Bu sebeple kuvvetli ve güçlü sanilan devlet, asiret beylerinin ordudan ayrilmasi ile bir anda zayif duruma düsüyordu. Akkoyunlularda oldugu gibi, Karakoyunlularda da çerik kuvveti çok fazla idi. Eyalet valilerinin emrinde ve topraga bagli olan timarli sipahiler, devletin kurulmasi ve yükselmesinde büyük yararliliklar göstermislerdir. Hükümdari korumakla görevli birliklere "koruci" adi verilirdi. Birliklerin toplanmasi, toplanti yerinin saptanmasi, emirlerin ilân ve duyurulmasi "tavaci" adi verilen memurlarin göreviydi.
Karakoyunlular'da ordunun savas düzeni de diger Türk devletlerindeki gibi idi. Ordunun merkez kismina "Ulug kol", sag kanadina "barangar" ve sol kanadina da "Cuvangar" denilirdi. Ordu kosun, tib ve feve gibi kisimlara ayrilirdi. Harp esnasinda öncü birliklere "tarakol" adi verilirdi.
Karakoyunlu hükümdarlari, hayatlarinin büyük bir kismini savas ve mücadelelerle geçirmelerine ragmen bilim ve fikir hayatinin gelismesine ve ülkelerinin bayindirligina da büyük önem vermislerdir. "Hakiki" mahlasiyla siirler yazdigi bilinen Cihan Sah ünlü Abdurrahman Câmi ile mektuplasmis ve sair, yazar ve bilginlerle sohbet etmistir. Ünlü bilgin ve sair Celâleddin Devranî, Akkoyunlu ülkesine gitmeden önce Cihan Sah'in yaninda bulunmus ve Tebriz'deki medreselerde ders vermistir. Risâle-i Hurûf adli eserini de sultan Cihan-sah adina kaleme aldigi bilinmektedir. Yine Seyh Sucaeddin b. Kemâleddin Kirmanî de, Hadikatü'l-Maarif adli eseri ile 1462 yilinda tamamladigi Gülsen-i râz serhini Cihan Sah'a ithaf etmistir. Bundan baska Sair Mevlâna Tusî de Cihan Sah ve oglu Sah Budak'in sarayinda bulunuyordu.
Karakoyunlular döneminde imar faaliyetleri de dikkat çekmektedir. Karakoyunlu hükümdarlari basta Tebriz olmak üzere bir çok yerde cami, medrese, hastane ve köprü yaptirmislardir. Bunlardan, Cihan Sah'in Tebriz'de yaptirmis oldugu Gök mescid ve medresesi, onun esi Begim Hatun'un medrese ve imareti, Van'daki Ulu Cami, isfahan'daki Cuma Camisi, Karakoyunlularin dini mimarîsinin en güzel örnekleridir.
Kaynak: Osmanli tarihi
 

SaraX

New member
Katılım
27 Ağu 2008
Mesajlar
489
Tepkime puanı
32
Puanları
0
bismi6.jpg

MUHTASAR OSMANLI DEVLETI TARIHI
Bazi tarihçilere göre Osmanli Devletinin kurucusu Osman Bey'in babasi Ertugrul Gazi, Onun babasi Gündüz Alp (Veya Süleyman Sah) Onun babasi Kaya Alp, Onun babasi Gündüz Alp'tir. Bu soylu aile Oguz Türklerinin 24 boyunun en soylusu olan Kayi asiretinin reisi olarak bulunuyordu. Osman Bey'in babasi Ertugrul Gazi, Selçuklu Sultani Sultan Alâaddin tarafindan Bizans sinirina bir uç beyi olarak tayin edilmisti. Ertugrul Gazi'ye yurt olarak verilen yer bugünkü Bursa, Kütahya ve Bilecik vilâyetlerinin sinirlarinin birlestigi yerdir. Sonradan Sögüt kasabasi Bizans'tan alinarak merkez yapilmistir. Selçuklu Devletinde Uç Beyliklerinin vazifesi devletin sinirini korumak ve Hiristiyanlara karsi cihat etmekti.Ertugrul Bey 1281 senesinde vefat etti. Yerine çok üstün kabiliyetlerinden dolayi ailenin en küçük oglu olmasina ragmen ittifakla Osman Bey seçildi ve Uç Beyi oldu.Osman Bey üstün siyaset ve savas kabiliyeti ile komsulari bulunan Bizans tekfurlari ile zaman zaman dostluk kurdu, bazan da savasti. Kisa zamanda Bizans'tan hüyük topraklar elde etti.Bursa ve Iznik fetholundu. Yarhisar ve Karacahisar tekfurlari ile birlik kurdu. Bunun üzerine Osman Bey, Iznik üstüne yürüdü. 1288 de Karacahisar'i ele geçirdi. Kalenin kilisesi camiye çevrilerek Osman Bey adina hutbe okundu ve kadi tayini yapildi. Osman Bey, Bilecik ve Yarhisar kalelerini aldi. (1299) Yarhisar tekfurunun kizi Nilüfer'le oglu Orhan Bey'i evlendirdi. Birinci Murad ile Süleyman Pasa bu evlilikten dünyaya geldiler Osman Bey 1299'da bagimsizligini ilân etti. Gazilere timarlar verdi. Kalelere subasi, dizdar ve kadi tayin etti.1301'de Yenisehir ile Yundhisar'i aldi ve Yenisehir'i merkez yapti.Bundan sonra Yenisehir çevresindeki köy ve kasabalari alan Osman Bey, 1303'de Iznik'i kusatti. Bursa tekfurunun topladigi birligi dagitti.Sonra da bu Sehri aldi. (1326) Osman Bey, Bursa'nin fethinden sonra ayni senede vefat etti.Osman Bey'den sonra yerine oglu Orhan Bey geçti. Orhan Bey de fetihlere devam etti. Bizanslilardan Iznik ve Izmit'i aldi. Iznik kusatmasi sirasinda kalenin yardimina gelen Bizans ordusu yenildi ve Karesi Beyligi, Osmanlilarin eline geçti. Bizans Imparatoru olmak isteyen Kantakuzenos'a yardim gönderildi. Sonra sirasiyle Çimbi Kalesi, Gelibolu, Bolayir, Malkara, Çorlu ve Tekirdag ele geçirildi. Ankara ahilerden alindi.Osmanli Devletinde para ilk defa bu devirde basildi.Orhan Gazi 1362'de ölünce yerine oglu I. Murad geçti. Ankara ahileri' Sehire hâkim oldular. I. Murad hemen Ankara üzerine yürüdü ve sehri geri aldi. (1363) Sonra Çorlu ve Lüleburgaz'i ele geçirdi. Kumandanlarindan Evranos Bey ve Haci Ilbeyi de Malkara, Kesan, Ipsala, Dedeagaç ve Dimatoka'yi Osmanli topraklarina kattilar. Lala Sahin Pasa da Edirne'yi aldi. Filibe ve Gümülcine de Osmanlilarin eline geçti. Bunun üzerine Haçlilar Edirne'ye yürüdüler. Fakat Haci Ilbeyi Haçlilari perisan etti.Sonra Kizilagaç, Yanbolu, Ihtiman, Samokov, Aydos, Karnabat, Sozapol ve Hayrabolu alindi. Bulgar Krali, Osmanli himayesine girdi. Kizkardesi Prenses Marya'yi I. Murad'a verdi.Çirmen'de Sirplar yenilgiye ugratilinca (1371), Sirp despotu Osmanlilara baglandi ve yilda 50 okka gümüsle, savaslarda yardimci asker vermeyi kabul etti. (1381) I. Murad, sonra Bursa'ya döndü. Oglu Bayezid'i,Süleyman Sah'in kiziyla evlendirdi. Kütahya, Tavsanli, Simav ve Emet gelinin çeyizi olarak Osmanlilara verildi. Aksehir, Yalvaç, Yenisehir, Karaagaç ve Egridir Hamidoglu Hüseyin Bey'den satin alindi. 1385'de Timurtas Pasa, Istip, Manastir ve Ohri'yi ele geçirdi. Bulgaristan'da Sofya ve Nis Osmanli hakimiyetine geçti. Sirp Krali ve Bosna Krali, Hirvat ve Arnavut Prensleri, Osmanlilara karsi birlesti ve 30.000 kisilik bir kuvvetle, Timurtas Pasa'yi Plosnik'te yendiler.Bundan yararlanmak isteyen Avrupa'lilar, Haçli Birligi kurdular.I. Murad, daha Haçlilar birlesmeden Ali Pasa ile Bulgar Kralini ve Dobruca Prensinin kuvvetlerini yenerek onlarin Haçlilarla birlesmesini önledi. (1388) Sonra I. Murad Rumeli'ye geçti ve iki ordu Kosova'da karsilasti. Haçlilar yenildi. Savastan sonra I. Murad bir Sirpli tarafindan sehid edildi. (1389) Yerine oglu Bayezid geçti.I. Murad'in ölümünden faydalanmak isteyen Anadolu'da Aydinogullari, Saruhanogullari, Germiyanogullari, Menteseogullari, Hamidogullari Beylikleri, Osmanlilara savas açtilar. 1389'da Yildirim Bayezid,onlarin Anadolu'daki hâkimiyetlerine son verdi. Bir sene sonra da Karamanlilar'la, Beysehir'i Osmanlilara birakmak sartiyle baris yapildi. Yildirim Bayezid, 1396'da Istanbul'u kusatti. Bu kusatma yeni bir Haçli seferine sebep oldu. Nigbolu'da savas Haçlilarin yenilgisiyle sonuçlandi.Sonra Istanbul kusatmasina devam edildi. Anadolu Hisari yapildi. Istanbul kusatmasm vezir Ali Pasa'ya birakan Yildirim, Anadolu'ya geçerek,Konya'yi Osmanli topraklarina katti. Kadi Burhaneddin'in ülkesi ve Malatya ele geçirildi.Yildirirn Bayezid, Anadolu'da bulundugu sirada "Boucicant" kumandasinda bir donanma Istanbul'a yardima geldi. Istanbul'u Türklerin kusatmasindan kurtardi ve sehir yakinindaki kaleleri geri aldi. Yildirim Bayezid buna çok üzüldü. 1400'de Istanbul'u yeniden kusatti. Bu defa da Timur'un Anadolu'ya girmesi kusatmayi kaldirmasina sebep oldu. Anadolu'ya giren Timur, Sivas'i alarak yagmaladi. Oradan Dogu Anadolu ve Suriye'ye döndü. Yildirim ordusunu topladi ve 1402'de Timur ile Ankara'da karsilasti. Savas Bayezid'in yenilmesi ve esir olmasi ile sonuçlandi. 1403'de Yildirim Bayezid öldü. Onun ölümünden sonra, ogullarindan Süleyman Rumeli'de, Isa Çelebi Balikesir'de. Mehmed Çelebi Amasya'da ve Musa Çelebi Bursa'da padisahlik ilân ettiler. Sonunda Çelebi Mehmed tek hâkim durumuna girdi. Fakat 1421'de vefati üzerine yerine oglu Il. Murad geçti. Kardesi Mustafa'nin isyanini bastirdi. Bizans'i kusatti. Venediklilerle savasti. Egriboz'a ve Mora'ya akinlar yapildi. 1430'da Selânik, Venediklilerden alindi. Eflak ve Sirbistan yeniden Osmanli Devletine baglandi. (1437) Hamidili, Tasili, Konya, Beysehir alindi. Il Murad tahti oglu Mehmed'e birakti. Bu ise Haçlilarin yeni saldirilarina sebep oldu. Il. Murad, Osmanli ordusunun bayna tekrar geçerek Haçlilari Varna'da yendi ve yeniden padisah oldu. 1448'de bir Haçli ordusunu da Kosova'da yendi. Il Murad buradan Arnavutluk'a bir sefer yapti. Akçahisar kusatildi, fakat alinamadi.1451'de Il. Murad ölünce yerine oglu Mehmed padisah oldu. Il. Mehmed, Rumelihisarn yaptirorak Istanbul'u kusatti. 53 gün süren bir kusatmadan sonra sehri fethetti. (29 Mayis 1453) Sirbistan ve Mora ele geçirildi. Ege'de Limni, Tosoz, Midilli, Imroz ve Egriboz Osmanlilarin eline geçti. Fatih Sultan Mehmed sonra 1461'de Trabzon Rum Imparatorlugu'na son verdi. Kirim'daki Ceneviz Kolonileri ele geçirildi. Kirim Osmanli Devletine baglandi. 1473'de Akkoyunlular'a karsi sefere çikildi. Fatih Sultan Mehmed Otlukbeli'nde Akkoyunlu hükümdari Uzun Hasan'i kesin olarak yendi. Firat Nehrine kadar bütün Anadolu, Osmanlilarin eline geçti. 1474'de Karaman Beyligi'ne son verildi. 1480'de Gedik Ahmed Pasa, Italya'nin fethi için çikti. Otranto Kalesi'ni ele geçirdi. Fatih'in ölümü üzerine Italya'nin fethi mümkün olmadi. Fatih 1481'de Misir seferine çikti. Fakat Gebze'de öldü. Yerine oglu Bayezid geçti. Cem Sultan Bayezid ile mücadele etti. Gem Sultan Rodos sövalyelerine, oradan da Papa'ya sigindi.Napoli'de 1595'de öldü. Cem Avrupa'da bulundugu sirada, Bayezid önemli seferlere girismekten çekindi. Bayezid zamaninda Hersek ve Bogdan Osmanli hâkimiyetine girdi.Memlüklar'la Çukurova'da 1485'de baslayan savaslar alti sene sürdü. Savaslar Tunus hükümdarinin araciligi ile sona erdi. Çukurova'da Osmanlilarin eline geçirdigi yerler, Mekke ve Medine vakfi oldugundan,Misirlilara geri verildi. Mora'da Inebahti, Modon, Koron ile Adriya kiyilarindaki Draç Limani ele geçirildi. Sah Ismail, sii mezhebiyle iliskisi dolayisiyle, Sah Kulu isminde bir kimse vasitasiyla, Anadolu'da isyan kartti. Asiler, Hadim Ali Pasa kumandasindaki orduya yenildiler. Bayezid'in son zamanlarinda ogullari arasinda saltanat mücadelesi basladi.Yeniçeriler, kahramanligina ve cesaretine hayran olduklari Yavuz Selim'in tarafm tuttular. 1512'de Bayezid, tahti Selim'e birakmak zorunda kaldi.Yavuz, Anadolu'da büyük bir nüfuz sahibi olan sii'lere karsi harekete geçti. Devlete isyan eden 40.000 kisiyi öldürttü. Sonra da Sah Ismail'e savas açti. Çaldiran'da yapilan savasta, Sah Ismail yenildi. Dogu Anadolu Osmanlilarin eline geçti. Sonra Dulkadirogullari'mn ülkesi ile Maras ve Elbistan fethedildi. Memlüklar önce Merci Dabik'da (1516),sonra da Ridaniye'de (1517) yenildiler. Suriye, Misir ve Hicaz Osmanli idaresine geçti. Yavuz Sultan Selim yeni sefer için Edirne'ye giderken Çorlu'da öldü. (1520) Yerine oglu Süleyman hükümdar oldu.Misir'da "Canberdi lsyani" bastirildi. Belgrad ve Rodos Osmanli topraklarina katildi. lohac;'ta yapilan savasta Macar ordusu yenildi. Macaristan Osmanli Devleti'ne bagli bir krallik haline getirildi. 1529'da Viyana kusatildi. Fakat sehir alinamadi. Osmanli ordusunun çekilmesinden sonra, Avusturya'lilarin Budin'i tekrar almaya tesebbüs etmeleri üzerine Kanuni 1532'de Alman Seferine çikti. Avusturya topraklari yagmalandi. Avusturya'lilar ile 1533'te baris yapildi. Sadrazam Ibrahim Pasa Iran'a gönderildi. Sonra kendisi de hareket etti.Tebriz ve Bagdat alindi. Bundan sonra Akdeniz seferleri basladi. Venedik'e savas açildi. Kanuni karadan, Barbaros Hayreddin ise denizden hareket etti. 1537'de Korfu Adasi kusatildi, fakat alinamadan geri dönüldü. Bir yil sonra da Barbaros Preveze'de, Hiristiyan donanmasini yenerek Osmanli Imparatorlugu'nun Akdeniz hâkimiyetini sagladi. Bu sirada Misir Valisi Hadim Süleyman Pasa, Hint Okyanusu'nda Portekizlilerle savasti. 1540 yilinda Macaristan bir Türk eyaleti haline getirildi. 1543'te Barbaros Hayreddin Pasa, Fransa Krali I. François'e yardim etmekle görevlendirildi. Barbaros, Osmanli donanmasina katilan Fransiz donanmasiyla birlikte, Nis'i bombardiman etti. Bu arada Kanuni de Estergon Kalesi'ni aldi. Ertesi sene de Iran üzerine hareket edildi. Sah Tahmasp, padisahin karsisina çikmaya cesaret edemedigi için, birçok kale alindi.1552'de Sah Tahmasp yeniden saldirdi. Osmanli ordusu, Nahçivan'a kadar ilerledi. Sonra geri dönüldü. Sâhin elçisi gelerek baris yapilmasini istedi. Azerbeycan, Dogu Anadolu, Irak Osmanlilarda kaldi. Kanuni 1566'da Zigetvar Kalesi'ni almak üzere yola çikti. Kusatma devam ettigi sirada öldü. Ölümünden kisa bir süre sonra da kale alindi. Yerine oglu Selim geçti. Selim zamaninda Kibris ele geçirildi. (1570) Osmanli donanmasinin büyük bir kismi, Inebahti'da Haçlilar tarafindan yok edildi. Il.Selim 1574 yilinda vefat edince, yerine oglu Ill. Murad geçti. Sokullu Mehmed Pasa sadrazamlikta birakildi. Iran'la 12 yil süren savaslar, Osmanlilarin üstünlügü ile sonuçlandi. 1590'da Istanbul Anlasmasi yapildi.Tebriz, Karabag, Gence, Kars, Tiflis, sehrizor, Nihavend, Luristan Osmanli hâkimiyetine geçti.Osmanli - Avusturya savaslari yeniden basladi ve Osmanli Devleti'ne bagli olan Erdel Kraliyla, Eflak ve: Bogdan Voyvodalari da Avusturya Imparatoru Rudolf ile birleserek, Osmanli Devleti'ne isyan ettiler. Bu savaslar sirasinda Ill. Murad öldü. Yerine oglu Mehmed geçti. (1595)1596'da Egri Kalesi alindi. Hâçova'da Avusturya ordusu yenildi. Bundan sonra Kanije Kalesi alindi. 1601'de Avusturya'lilarin kaleyi geri almak için giristikleri saldirilar, Tiryâki Hasan Pasa'nin basarili savunmasi karsisinda bir sonuç vermedi. Sonra Estergon Kalesi alindi. Erdel, Eflâk ve Bogdan tekrar Osmanlilara baglandi. 1606'da Avusturya ile Zitvatorak Anlasmasi yapildi. Egri, Kanije, Oyvar Osmanlilara geçti.Avusturya savasi devam ederken Ill. Mehmed öldü.
 

SaraX

New member
Katılım
27 Ağu 2008
Mesajlar
489
Tepkime puanı
32
Puanları
0
Yerine oglu I.Ahmed geçti. 1603'te Osmanlilar Avusturya savaslari ile ugrasirken, Iran Sahi Osmanli topraklarina saldirdi. Iran savaslarinin bu ikinci safha" sina da, Istanbul'da yapilan bir antlasmayla son verildi. Iran'lilar her yil Osmanlilara iki yüz yük ipek vermeyi kabul ettiler. Sah Abbas 200 yük ipegi vermeyince, Iran'a tekrar savas açildi. Bu defa bir basari elde edilemedi. 1618'de yapilan yeni bir antlasma ile savaslara son verildi. Bu arada Anadolu'da Celâli Isyânlari basladi. Devleti Aliyye zayiflamaya yüz tuttu. Askeri basarilar azaldi. Karayamci, Deli Hasan, Tavil Ahmed,Kalenderoglu, Canbuladoglu gibi Celâli reisleri, senelerce merkez idâresine ve kapikulu askerlerine karsi savastilar. Bu isyanlar Kuyucu Murad pasa zamaninda bastirildi. I. Ahmed'den sonra tahta geçen I. Mustafa,hâstaydi. Bu yüzden tahttan indirildi. Yerine Il. Osman pâdisah oldu.Il: Osman zamaninda Lehistan kazaklarinin Osmânli topraklarina saldirmalari yüzünden meydana gelen savasa Il. Osman da katildi. Il. Osman bu savasta yeniçerilerin disiplinsizligini gördü ve onlari ortadan kaldirmaya, yeni bir askeri teskilât kurmaya karar verdi. Yeniçeriler isyan ettiler. 1622'de Il. Osman tahttan indirildi ve öldürüldü. Yerine ikinci defa I. Mustafa getirildi. I. Mustafa kisa bir süre sonra tahttan indirilerek yerine IV. Murad padisah oldu. Iran'la savas yeniden basladi. 1624'de Bagdat Iran'lilar tarafindan ele geçirildi. Anadolu'da Abaza Mehmed Pasa Isyani, Istanbul'da ise Kapikulu Ocaklari'nin isyani çikti. IV. Murad siki bir disiplin kurdu ve kanli temizlik hareketleriyle asayisi yeniden sagladi. Devlet nizamina bir çekidüzen verdikten sonra, birinci Iran seferine Cikti. Revan'i Iran'lilardan geri aldi. Ikinci Iran seferinde de Bagdat'i ele geçirdi. IV. Murad 1640'da ölünce, yerine kardesi Ibrahim geçti.1645'de baslayan Girit Savasinda, Hanya Kalesi alinmakla birlikte adanin büyük bir kismi Venediklilerde kaldi. Venedikliler donanmalariyla Osmanli kiyilarina saldirdilar. Bu arada Sultan Ibrahim tahttan indirildi,yerine oglu IV. Mehmed geçti. Istanbul'da kapikulu ocaklari, Anadolu'da Celâli isyanlari ve Girit'te toprak kayiplari devam .etti. 1656'da Köprülü Mehmed Pasa. sadrâzâm oldu. Köprülü Mehmed Pasa, IV. Murad devrindeki gibi Osmanli Devletine eski kudretini kazandirdi. Istanbul'daki âsiler temizlendi. Venedikliler üstüne yüründü. Venedik donanmasi yenilerek adalar geri alindi. Sonra Osmanli Devletine isyan etmis olan Erdel Krali üstüne bir sefer yapildi. Yanova Kalesi ve daha bazi kaleler alindi. Abaza Hasan Pasa isyani bastirildi. 1661'de Köprülü Mehmed Pasa'nin ölümünden sonra yerine oglu Fazil Ahmed Pasa sadrâzâm oldu. Avusturya'ya savas açildi ve Köprülü Fazil Ahmed Pasa, "Serdâr-i Ekrem"tâyin edildi. Uyvar ele geçirildi. 1664'de Zerinvar Kalesi alindi. Fazil Ahmed Pasa sonra Girit'e hareket etti. Kandiye Kalesi ele geçirildi ( 1669).Bazi küçük kaleler Venediklilerde kalmak sartiyle Girit Adasi Osmanli Devletine geçti. Kazaklara saldiran Lehistan'a karsi bir sefer yapildi.Kamaniçe Kalesi ele geçirildi. Fazil Ahmed Pasa 1676'da öldü ve yerine Kara Mustafa Pasa sadrâzâm oldu. Ruslarin eline geçmis olan Çehrin Kalesi geri alindi.1683'de Avusturyâ'ya savas açildi. Viyana ikinci defa kusatildi. Kirim Haninin ihâneti yüzünden, Viyana'nin yardimina gelen Lehistan Krali Osmanli ordusunu yendi. Avusturya, Venedik ve Lehistan Osmanli Devletine karsi birlesti. Daha sonra bu ittifaka Rusya da katildi. Osmanli Devleti yenildi. 1699'da imzalanan Karlofça Antlasmasiyla Tamyvar disinda kalan bütün Macaristan Avusturya'ya, Mora Venedik'e, Podolya ve Kamaniçe Lehistan'a, Azak Kalesi de lstanbul Anlasmasiyle Rusya'ya biraki1di. (1700)Düzen yeniden bozuldu. Istanbul'da ve Anadolu'da birçok isyan çikti. IV. Mehmed tahttan indirildi. Karlofça ve Istanbul Antlasmalariyla ugranilan kayiplarin giderilmesi için tesebbüse geçildi. Isveç Krali'nin Osmanli topraklarina siginmasi ve yardim istemesi sebebiyle 1710'da Osmanli Devleti, Rusya'ya savas açti. Sadrazam Baltaci Mehmed Pasa mandasindaki Osmanli Ordusu Prut'ta Rus Ordusunu yendi. Savastan sonra yapilan Prut Antlasmasiyle (1711) Istanbul Antlasmasi uyarinca Ruslara verilmis olan yerler geri alindi. Sonra Venedik'e savas açildi.(1714) Karlofça Antlasmasiyla Venedik'e geçmis olan Mora ve öteki ada1ar geri alindi.1716'da Avusturya ile savas basladi ve büyük kayiplar verildi. Avusturya'lilar Tamyvar'i ve Belgrad'i ele geçirdiler. 1718'de Pasarofça Antlasmasiyle savaslara son verildi. Sonra Lâle Devri basladi. (1718 - 1730)Matbaa da bu devirde açildi. 1723'de baslayan Iran savaslarinda, Kafkasya ve Irak'a sinir olan Iran topraklarinda önem!i yerler Osmanli ordusunca ele geçirildi. Savasa 1727'de Hemedan Antlasmasiyle son verildi. Il. Sah Tahmasp tahta geçince, Osmanlilara geçen Hemedan ve Tebriz'i geri aldi. Istanbul'da Patrona Isyani çikti. Ibrahim Pasa öldürüldü. Ill. Ahmed tahttan indirildi. Yeni padisah I. Mahmud zamaninda da savaslara devam edildi. Bu sirada Ruslar Azak kalesini aldilar ve Kirim'i isti1â ettiler. Kirim Sehirlerinden Bahçesaray, Akmescid, Gözleve Ruslar tarafindan tahrip edildi. Avusturya da Osmanli Devletine karsi savas açti. Osmanli kuvvetleri bu savaslar sirasinda, özellikle Avusturya cephesinde düsmana basariyla karsi koydu. 1739'da Belgrad Antasmasiyla, Belgrad ve Semendire tekrar Osmanlilara geçti. Avusturya ile baris yapilmasindan sonra Rusya da baris istedi. Antlasmaya göre; Azak Kalesi yikildi ve her iki devletin tasarrufundan çikti. Rusya'nin Karadeniz ve Azak Denizinde savas ve ticaret gemisi bulundurmayacagi kabuledildi. Fransa'ya büyük imtiyazlar verildi. Bu defa yine Iran gailesi çikti.Iran Sahi Sii'ligin de Kâbe'de, dört sünni mezhep yaninda temsil edilmesi için özel bir yer istedi. Osmanli Devleti bu istegi kabul etmediginden, lran ile yeniden savas basladi. (1742) bu savaslar Osmanli Devletinin kazanmasiyla sonuçlandi. 1768'de Rusya ile yeni bir savas basladi.Osmanli ordulari agir yenilgilere ugradi. Kirim, Eflak, Bogdan Ruslar tarafindan istilâ edildi. Mara Rumlari Osmanli Devleti aleyhine ayaklandi.Cesme'deki Osmanli donanmasi, Rus donanmasi tarafindan yakildi. 1774'de bu savaslar Küçük Kaynarca Antlasmasi i1e son buldu. Bu antlasma geregince; Kirim Osmanli Devletinden ayriliyor, Aksu irmagi iki devlet arasinda sinir oluyor, Kafkasya'da bir kisim toprak Ruslara birakiliyordu. Bu senelerde yine Akka'da ve Arabistan'da isyanlar çikti.1783'de Ruslar Kirim'i tamamen aldilar. Bu arada Osmanli Devletinde askeri istilah1ara girisildi. Mühendishanei Bahri Hümayun açildi. 1787'de Kirim'in yeniden alinmasi için Rusya'ya savas açildi. Avusturya da hemen Rusya'ya yardima kostu. Osmanli ordulari iki cephede savasmak zorunda kaldi. Avusturya'ya karsi basarili sonuçlar alindi. Fakat Rusya karsisinda savaslar basarisizlikla sonuçlandi. Fransiz devrimi ve Osman1i Prusya Ant1asmasi, Avusturya'yi savasi durdurmak zorunda birakti. Avusturya ile Zistovi Antlasmasi imzalandi.Antlasma geregince Avusturya Osmanlilardan aldigi topraklari geri verdi. 1792'de Osmanli Rus savasi Yas Antlasmasi ile sona erdi. Özi Rusya'ya birakildi. Rusya da savaslar sirasinda isgal etmis oldugu kale ve sehirleri geri verdi.Osmanli Devleti Kirim'i alma isteginden vazgeçti.Bu savaslar devam ederken, Osmanli tahtina Ill. Selim geçti. Selim sehzadeliginde ve padisahligi dönemindeki iki büyük savasta, Osmanli ordularinin Avrupa devletlerinin ordularina göre geri kaldigini gördü. Yeniçeri Ocagindan ayri, "Nizam-i Cedid" adinda yeni bir ordu kurdu. Yeniçeri Ocagi, Topçu ocagi, Humbaraci ocagi ve Timarli Sipahiler ile donanma yeniden düzenlendi. Londra, Paris, Viyana, Berlin gibi Avrupa'nin büyük baskentlerinde devamli elçilikler kuruldu. 1789'da Misir Fransa'nin saldirisina ugradi. Misir kolaylikla Fransizlar tarafindan isgal edildi. Bu isgal karsisinda Osmanli Devleti önce Rusya, sonra da Ingiltere ile, Fransa'ya karsi anlasti. Fransizlar tarafindan isgal edilmis olan adalar geri alindi.1799'da Napolyon, Suriye'yi almak için Akka Kalesini kusatti. Fakat yenilerek Misir'a geri çekildi. Bundan sonra da Osmanli Ingiliz kuvvetlerine karsi koyamadi ve Misir'i bosaltti. 1806'da Ruslar Eflak - Bogdan'a saldirdilar. Ingiltere Osmanli Devletini Rusya ile barisa zorlamak için, donanmasi Çanakkale Bogazindan geçirerek Istanbul önlerine gönderdi.Fakat bu tehdit, bir sonuç vermedi. Ingiliz donanmasi geri çekilmek zorunda kaldi. Ingilizler Misir'a çikarma yapti. Rus donanmasi da Bozca ada'yi ele geçirdi. Bu sirada Istanbul'da Kabakçi Isyani çikti. Ill. Selim tahttan indirildi ve öldürüldü. Yerine IV. Mustafa geçti. Fakat Alemdar Mustafa, IV. Mustafa'yi tahttan indirerek, yerine Il. Mahmud'u geçirdi.Kendisi de sadrazam oldu. Yeni bir ordu kuruldu ve adina "Sekban-i Cedid" denildi. Yeniçeriler Babiâli'yi basarak, Alemdar Mustafa'yi öldürdüler. (1808) Âsiler bu arada Il. Mahmud'u tahttan indirerek yerine IV. Mustafa'yi padisah yapmak istediler. Fakat Il. Mahmud kardesi IV. Mustafa'yi öldürttü. Sekban-i Cedid de kaldirildi. Bu sirada Osmanli Rus savasi devam ediyordu. Rusçuk, Yergögü ve Nigbolu'yu alan Ruslar Lofça'ya girdiler. Savasa 1812'de Bükres Antlasmasi ile son verildi. Prut irmagi iki devlet arasinda sinir kabul edildi. Anadolu siniri da degismedi. Eflak Bogdan Osmanli Devletine geri verildi. Mora Rumlari ayaklandi. Bütün Mora âsilerin eline geçti. Mora ve Girit valilikleri Mehmed Ali Pasa'ya verildi. Mora'da. âsilerin eline geçmis olan sehir ve kasabalar geri alindi.Buna Ingiltere, Rusya ve Fransa tepki gösterdi. 1827'de bu üç devlet Navarin'de Osmanli - Misir donanmasini yakti. Rusya da savas ilân etti.Ruslar Eflak ve Bogdan'i aldi. Kalas, Ibrail, Isakçi, Tolçi, Maçin ve Silistre Kalelerini ele geçirdiler ve Edirne'ye kadar ilerlediler. Dogu Anadolu'da da Erzurum'a kadar geldiler. 1829'da Edirne Antlasmasi yapildi.Dogu Anadolu'da Anapa, Poti, Ahiska Ruslara birakildi. Rumeli'nde isgal edilen yerler Osmanlilara geri verildi. 1830'da Osmanli Devleti, bagimsiz bir Yunan Devleti'nin kurulmasini da kabul etti. Cezayir Fransa tarafindan isgal edildi. Misir Valisi Mehmed Ali Pasa da isyan etti. Misir ordusu Kütahya'ya kadar ilerledi. Mehmed Ali Pasa'ya karsi Il. Mahmud Rusya'dan yardim istedi. 1833'de Kütahya barisi yapildi. Buna göre : Suriye Valiligi Mehmed Ali Pasa'ya, Adana Valiligi de Ibrahim Pasa ya verildi. 1839'da Misir'la yeniden savas basladi. Nizip'te Osmanli ordusu yenildi. Bu arada Il. Mahmud öldü. Yerine oglu Abdülmecid geçti.Avrupa devletleri, Mehmed Ali Pasa'ya çok baski yaptilar. Suriye Valiligini terkettirdiler. Bogazlar 1841'de bütün savas gemilerine kapatildi. 1839'da Tanzimat Fermani ilân edildi ve bu ferman birçok yenilikler getirdi. Böylece Osmanli Imparatorlugu'nda Tanzimat Devri basladi.Bu arada Lübnan meselesi ortaya çikti. 1846'da Lübnan Fransa'nin müdahalesiyle iki kaymakamli hale geldi. Yine bu siralarda Eflak ve Bogdan'da ihtilâller çikti. Osmanli Devleti bu hareketleri Rusya'nin yardimiyla bastirdi. Avusturya'ya isyan ederek Osmanli Devletine siginan Macar mülteciler, Avusturya ve Rusya'nin bütün baskilarina ragmen, onlara teslim edilmedi. 1853'de Kirim Savasi basladi. Osmanli Devleti Tuna boyunda tek basina, Kirim'da ise Fransa ve Ingiltere ile birleserek, Rusya'ya karsi savasti. 1856'da Paris Antlasmasiyla savas sona erdi.1860'da Fransa, Lübnan ve Suriye'ye birlikler gönderdi. Lübnan için yeni bir nizamname hazirlandi. Bu sirada Abdülmecid öldü ve yerine Abdülaziz geçti, Onun tahta geçmesinden sonra, Balkanlarda yeni karisikliklar oldu. Osmanli Devleti, Balkanlarin isteklerini kabuI etmedi ve isyan bastirildi. Isyanin bastirilmasindan sonra Girit'te ayaklanma oldu.1868'de bir fermanla, Girit'in yeni düzeni ilân edildi.1876'da Abdülaziz tahttan indirilerek, yerine V. Murad geçirildi. V.Muradin akli dengesi bozuktu. 90 gün sonra onun da yerine Il. Abdülhamid geçirildi. Sirbistan Osmanli Devletine karsi savas ilân etti. Sonra Karadag da Sirbistan'a katildi. Osmanli ordulari, Abdülkerim Nadir Pasa ve Muhtar Pasa kumandasinda, Sirbistan ve Karadag ordularini yendiler. Sirp ordusu, Cernayev'in tesvikiyle Prens Milan'i Kral iIan ederek,savasa yeniden basladi. Osmanli ordusu, Sirplari tekrar yendi. Osmanli Devleti, Rusya'nin istegi üzerine savaslari durdurdu. 23 Aralik 1876'da Istanbul'da konferans basladi. Ayni gün, Osmanli Devleti I. Mesrutiyeti ilân etti. Konferans bir karar alinamadan dagildi. Sonra 1877 - 1878 Osmanli Rus savasi çikti. Savaslar, Balkanlarda ve Anadolu cephesinde yapildi. Ruslar, Ayastefanos ve Erzurum'a kadar ilerlediler. Önce Ayastefanos, sonra da Berlin Antlasmalari imzalandi. Abdülhamid Han, Meclis-i Mebusan'i dagitarak idareyi eline aldi. Berlin Kongresi baslamadan önce de Ingiltere, Kibris'i isgal etti. Avusturya, Bosna - Hersek'i. Fransa Tunus'u, Ingiltere de Misir'i aldi. Dogu Rumeli eyaleti de Bulgaristan'a baglandi. (1885)Albay Bassos kumandasinda 10.000 Yunanli,Girit'e çikti. Girit müslümanlari öldürülmeye baslandi. 1891'de Albay Bassos, adayi Yunan Krali adina ele geçirdigini ilân etti. Yunanistan, Rumeli sinirinda Osmanli sinirina saldirdi. Bu saldirilar karsisinda, Osmanli Devleti Yunanistan'a savas açti.Edhem Pasa kumandasindaki Osmanli ordulari, birçok savasta Yunan ordularini yendi. Yunanistan baris istemek zorunda kaldi ve 1897'de Tanbul Barisi imzalandi. Bir müddet sonra Girit de Osmanli Devletinden ayrilmis oldu. Makedonya'da 1902'de ihtilâl .çikti. Il. Abdülhamid Han,Hüseyin Hilmi Pasa'yi Selânik, Manastir ve Kosova müfettisi tayin etti.1908'de Mesrutiyet yeniden ilân edildi. Çok geçmeden de Il. Abdülhamid Han tahttan indirildi. Bu ise Osmanli Imparatorlugu'nun yikilmasi için atilan son adim oldu. Italya, Trablusgarp'a saldirdi. Oniki ada Italyan donanmasi tarafindan isgal edildi. Trablusgarp ve oniki ada, Italya'ya birakildi. Osmanli ordulari, dört Balkan devleti karsisinda yenilgiye ugradi. Balkan devletleri, Çatalca'ya kadar geldiler. 30 Mayis 1913'de Londra'da imzalanan antlasmaya göre; Midye - Enez hatti Osmanli Devletinin siniri oldu. Edirne, Bulgaristan'da kaldi. Girit de elden çikti. Bir müddet sonra Osmanl! Devleti, Kirklareli ve Edirne'yi geri aldi. Balkan savaslarindan sonra, Birinci Dünya Savasi çikti. Osmanli Devleti, Almanya'nin yaninda Fransa, Ingiltere ve Rusya'ya kary savasa girdi. (11 Kasim 1914) Savas 4 yil sürdü. Anadolu'da Ruslara, Irak, Suriye, Filistin ve M!sir'da Ingilizler'e kary savayldi. Almanya, Avusturya ve Bulgaristan ile birlikte Osmanli Devleti de, Ingiltere - Fransa karsisinda yenik düstü. 30 Ekim 1918'de Mondros Mütarekesi imzalanarak savaslara son verildi. Bu sirada V. Mehmed Resad ölmüs ve yerine IV. Mehmed Vahidüddin padisah olmustu. Mütarekeden sonra Ittihat ve Terakki ileri gelenleri, memleketi terk ettiler. Itilâf devletleri, Istanbul'a girdi. Kars Ermeniler, Ardahan Gürcüler, Antalya Italyanlar, Izmir Yunanlilar, Urfa,Antep, Maras ve Adana Fransizlar tarafindan isgal edildi.Bu arada Anadolu da yeni bir- idare olusturuldu. 23 Nisan 1920'de Büyük Millet Meclisi toplandi. Elde kalan topraklarin müdafaa ve korunmasi, Meclis tarafindan deruhte edildi. 1908'de Abdülhamid Han'in tahttan indirilmesinden sonra, devlet idaresinde hiç fonksiyonu kalmayar padisahlik, 1 Kasim 1922'de kaldirildi. Osmanli Hanedaniin bütün fertleri için yurt disina çikarilma kanunu yapildi ve Osmanli ailesinin bütün fertleri, Türkiye'yi terkettiler.Osmanlilarin saltanati bir tek sülaleden gelen tarihin en uzun ömürlü saltanati olmustur. Osmanli Devletinin kurucusu bulunan Osman Beyin idareyi ele aldigi tarih olan 1281 tarihinden saltanatin kaldirildigi tarih olan 1922 yilina kadar tam 641 sene saltanatlari devam etmistir. Osmanlilar ayrica Yavuz Sultan Selim'in 1516 yilinda halifelik ünvanini da almasindan 1924 yilinda halifeligin kaldirilmasina kadar 407 sene müslümanlarin halifesi sifatini da üzerlerinde tasimislardir. Fakat surasi bir gerçektir ki gerek halifelik ve gerekse saltanat Ikinci Abdülhamid'in tahttan indirilmesi ile tesirini tamamen yitirmis bir mefhum haline gelmisti.Bu durum göz önüne alinacak olunursa Osmanlilarin halifeligi 393 sene devam etmistir ve Ikinci Abdülhamid Hazretleri ile son bulmustur. Ikinci Abdülhamid Hazretleri Hazreti Ebü Bekir radiyallahu anh hazretlerinden itibaren 98. halife bugün son halife olarak bildigimiz Abdülmecid ise 101.halifedir.
Kaynak: Osmanli tarihi
 
Üst Alt