Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Dinler arası diyalog

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
O zaman bizde biraz daha ileri gidelim, dialoğu Rabbül Alemin (cc) taa ruhlar aleminde başlatmıştır; "elestü bi Rabbiküm" tarzındaki manidar sorusu ile!


selamün Aleyküm,Radikalim ne kadar ilericisiniz yani tebrik edeyim,ama ben cok üzgünüm bir kardesimi forumdan kaybetmenin üzüntüsü beni oldukca sarsti.Aslinda ben bir diyordum cok imis ne yazikki?
 

alptraum

New member
Katılım
1 Ocak 2005
Mesajlar
2,908
Tepkime puanı
166
Puanları
0
Yaş
39
Konum
Aþk`dan
Web sitesi
www.muhakeme.net
çok şaşırıcı bi durum ''diler arası diyalog''
neresinden bakılırsa bakılsın anlamsız boş,hayalperest,hunharca,zavallı bir cümle.

din adamları arsında diyalog diyinde bir şeye bezesin.

kendi kanaatim ve aldığım islami terbiye böyle cümle kurduramaz bana

dinimi böyle yakıştırmalardan tenzih ederim
"Dinlerarası Diyalog" ifadesi dinen uygun mudur ? Yazar Dr. Emin Şimşek
270px-Dome_of_the_rock_distance.jpg

Soru : “Dinler arası Diyalog” tabiri dinen uygun mudur ? “Allah katında tek din İslam” (Ali İmran:19) değil midir ?

El-Cevab : İfade şayet “Hak dinler arası Diyalog” olsaydı , o zaman buna itiraz mümkün olabilir ve bu ifadenin dinen uygunsuzluğundan bahsedilebilinirdi.
Ancak , İslam Fıkhında “Dinler” denince , 3 şekilde bir tasnif söz konusu olmaktadır :
1-) Hak din ,semavi din (İslam)
2-) Aslı bozulmuş dinler (Hırsitiyanlık , Yahudilik gibi asılları semavi olmakla beraber günümüzda tahrif olmuş dinler)
3-) Batıl dinler (asılları itibariyle de semavi olmayan Budism , Mecusilik gibi dinler)
Dolaysıyla “Dinlerarası Diyalog” tabiri ile “Allah katında tek din İslamdir” Hakikatı birbiri ile çelişmemektedir. “Okullar arası yarışma” ifadesi ile nasıl ki okul mensubları arası bir yarış kastediliyor ise , aynen dinlerarası diyalog tabiri ile din müntesibleri arası bir diyalog kast dilmektedir. Hakdin İslam ile diğer dinler arası diyalog , hem Kur’anın hemde Efendimiz (SAV) min bir emri olduğu unutulmamalıdır.
 

__BODOM

New member
Katılım
25 Kas 2006
Mesajlar
241
Tepkime puanı
10
Puanları
0
Yaş
44
KUR’AN Verileri Işığında AB Siyasetlerine Bir Bakış: Prof.Dr.Yaşar Nuri Öztürk -18.10.2005 18/10/2005
“Avrupalıların namusuna güvenemeyiz!”
Mustafa Kemal Atatürk

Önce, konumuzun temel ayetini okuyalım:
“Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları dostlar edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostlarıdır. Sizden kim onları dost edinirse/onları işlerinin başına getirirse o, onlardandır. Allah, zalimler toplumunu doğruya ve güzele kılavuzlamaz.” (Mâide, 51)
Başta Ehlikitap toplumlar (Yahudi ve Hıristiyanlar) olmak üzere, İslam’a ve müslümanlara kötülükler yapmış toplumları ve kişileri dost edinmek, hele hele onları güdücü-yönetici mevkiine getirip müslümanların işlerini ve iplerini onların eline vermek, Allah’ın öfkesine çarpılmanın temel sebeplerinden biridir.
Bu pencereden baktığımızda, örneğin, Türkiye’nin AB tutkusu, önümüze sarsıcı tespitler çıkarmaktadır.
AB ve ABD gibi; zulüm, riya, sömürü toplumlarını, onların içine girip üyesi olmak (Kur’an’ın deyimiyle, içlerine dalmak) suretiyle iş ve emanetlerin başına getirmek, müslüman kitlelerin egemenliğini onların eline vermek Kur’an’ın değişik bağlamlarda dikkat çektiği büyük felaketlerden biridir.
İslam tarihinde bu felakete devlet adamı olarak ilk dikkat çeken önder Mustafa Kemal Atatürk oldu. Avrupalılar ve Avrupa hakkında değişik bağlamlarda defalarca tekrarladığı söz şudur:
“Avrupalıların namusuna güvenemeyiz”
İngilizlerden söz edilirken de şöyle konuşuyor:
“Milletimiz namusludur; namuslu muhataplar ister.” (Atatürk’ün Bütün Eserleri, 15/87)
22 Eylül 1923’te konuştuğu Avusturyalı gazeteciye şunu söylüyor:
“Batı, haraplığımızı çabuklaştırmak için ne lazımsa yapmıştır.” (Aynı eser, 16/118)
Atatürk’e göre, müslüman dünya “Sahte ve marazlı olan Avrupa hain siyasetinin asırlardan beri tatbik ettiği imha politikasından mâlül ve perişandır.” (Atatürk’ün Bütün Eserleri, 10/40)
“Avrupa milletlerinin bizimle münasebetlerinin can damarı siyasî entrikalardır.” (Aynı eser, 16/37) “Onlar bizi adam saymaz, bize karşı vefasızlığı namusa aykırı görmezler.” (Aynı eser, 5/28, 56) Daha da ötesi, “Onlar bizi hayvan gibi görmektedirler.” (Aynı eser, 4/389)
Atatürk, Hıristiyan Batı’nın müslümanlara düşmanlığı söz konusu edildiğinde özellikle İngilizlere yollama yapmaktadır. İşte birkaç tespit:
“Dinimizin ve bağımsızlığımızın haini olan İngilizler (Aynı eser, 10/108), müslümanların en alçak düşmanlarıdır.” (Aynı eser, 12/314)
Avrupa’ya teslimiyetin sonucu İslam’dan kopmak olacaktır. Bakara 120.ayet bu noktanın altını çiziyor:
“Sen onların öz milletlerine uymadıkça Yahudiler de Hıristiyanlar da senden asla hoşnut olmaz. De ki, ‘Allah'ın kılavuzluğu, erdirici kılavuzluğun ta kendisidir.’ İlimden sana ulaşan nasipten sonra bunların boş ve iğreti arzularına uyarsan, Allah katından ne bir dostun/destekçin olur ne de bir yardımcın.”
Onlara yaranmanın yolu, demokrasi veya çağdaşlaşma değildir; Kur’an’ın söylediği gibi, ‘tam teslmiyet’tir. Ne var ki onlar, müslüman kitleleri teslim alırken, onları demokratikleştir-diklerini, uygarlaştırdıklarını, ıslah ettiklerini söyleyerek egemenlik kurarlar. Batı’nın bu şeytanî oyunu, Atatürk tarafından daha 1922’de ayrıntılarıyla ifade edilmiştir. (bk. Atatürk’ün Bütün Eserleri, 12/312)
Atatürk; ‘Müslümanlara demokrasi ve özgürlük’ sakızını en çok çiğneyen ABD’nin müslümanları aldatmada çok ustaca oynadığını da çok erken bir devirde görmüştür. 10 Kasım 1919 gibi çok erken bir tarihte şöyle diyor ABD için:
“Bu maddî ve menfaatperest devletten büyük bir şey beklemek doğru değildir. Dostumuz yoktur. Dostumuz millî birliğimizdir.” (Aynı eser, 5/130, 131)
Mâide Suresi’nin 52-53.ayetlerinde, Ehlikitap’ı dost ve güdücü yapanların hangi gerekçeleri dillerine dolayacakları da mucize bir ifadeyle gösterilmiştir. Ayetler, günümüzde müslüman-ları AB-Hıristiyan egemenliğine teslim etmeyi bir hizmet ve başarı gibi sunmaya çalışan kadroların ruh hallerini, dayanaklarını, zaaf ve hastalıklarını da ortaya koymaktadır:
“Kalplerinde hastalık olanların, ‘Başımıza bir felaket gelmesinden korkuyoruz.’ diyerek onların içine daldıklarını görürsün. Olabilir ki, Allah, bir fetih yahut katından bir buyruk getirir de bunu yapanlar, benliklerinde sakladıkları şeye pişmanlık duyar hale gelirler. İman edenler derler ki, ‘Şunlar mıdır o tüm güçleriyle sizinle beraber olduklarına yemin edenler?’ Bütün amelleri boşa çıkmıştır da hüsrana uğrayanlardan oluvermişlerdir.”
Demek oluyor ki, Ehlikitap’ı dost ve güdücü yapanların âkıbetleri hüsrandır. İçlerinde saklı hesapları vardır ve kalpleri hastadır. Haçlılar önünde zilleti müslümanların başına musallat edenler, teslimiyetlerini, “Başımıza bir iş gelmesinden korkuyoruz!” diyerek mâzur ve meşru göstereceklerdir.
Kur’an’ın bu mucize ihbarının, Türkiye’deki siyasal İslam’ın ülkeyi AB Hıristiyanlar kulübüne teslim ederken yaptığı savunmada aynen tecelli ettiğini görmekteyiz.
“AB’ye üye olacaksınız!” yalanının peşine takılarak, Haçlı Batı’nın, Kıbrıs başta olmak üzere, istediği her şeyi vermeyi siyaset yapanlar, bu yıpratma ve çökertmeyi şöyle savundular:
“Bizim Brüksel’e büyük tavizler vermemiz, Ankara’nın şerrinden Brüksel’in şefaatine sığınma ihtiyacından doğmuştur.”
Bu söz, AKP’nin önde gelen temsilcilerinden biri tarafından, Birlik Vakfı toplantısında söylenmiştir. (Haber için bk. Yeni Çağ Gazetesi; Arslan Bulut’un köşe yazısı, 4 Ekim 2005)
Bu sözü nakleden gazeteci-yazar Arslan Bulut şunu ekliyor: “Bu ifade AKP hükûmetinin stratejisinin temelidir”

Kur’an, Haçlılara teslimiyetin, müslümanları mahvolmaya götüren uydurma gerekçelerini, AKP temsilcisinin sözlerindeki hemen hemen aynı kelimelerle tanıtmaktadır:
“Başımıza bir felaket gelmesinden korkuyoruz.” (Siyaset dincilerinin deyimiyle, ‘Ankara’nın şerrinden’ korkuyoruz)
temsilcisinin o sözü ne anlamda kullandığını milletimizin takdirlerine bırakarak şunun altını çizmek istiyorum:
‘Ankara’nın şerri’ tâbiri, siyasal İslam’ın lügatinde, ilk günden beri Atatürk mirasını ve Türk ordusunu ifade etmek için kullanılmaktadır ve tarihin en büyük Atatürk düşmanı olan İngiliz gizli servisinin müslüman dünyaya saldığı sloganlardan biridir..
Kur’an, İslam’dan sapma ve Ehlikitap tarafına geçmenin sonuçta ne anlama geleceğini ve arkasından neyin zuhur edeceğini de yine Mâide Suresi’nin 54. ayetinde bildirmiştir:
“:Ey iman edenler! İçinizden kim dininden dönerse şunu bilsin Allah, yakında, kendilerini sevdiği ve kendisini seven, müminlere karşı boynu bükük, kâfirlere karşı başı dik bir topluluk getirecektir. Bunlar Allah yolunda tüm gayretleriyle didinirler, hiçbir kınayanın kınamasından korkmazlar. Bu, Allah'ın, dilediğine yönelttiği bir lütuftur. Allah, yaratılışı ve yarattıklarını genişletir, her şeyi bilir.”
Bu ayet, müslümanları Hıristiyan ve Yahudilere teslim eden ve bunu “Başımıza bir felaket gelmesinden korktuğumuz için yaptık” veya “Ankara’nın şerrinden Brüksel’in şefaatine sığınıyoruz” diyerek savunan siyasetlerin ardından, Hakk’ı ve müslümanların haklarını düşünmenin ötesinde bir kaygısı olmayan kadroların geleceğini ve müslümanları kurtuluş ve zafere bu kadroların taşıyacağını muştulamaktadır.
Kur’an, müslüman kitleleri küfür güdümüne sokanların karşılaşacakları acıklı ve rezil edici âkıbeti de bildirmiştir. Aynı ayetlerde, onların bu âkıbete uğramalarının sebebinin yalancılık, aldatma, ikiyüzlülük olduğu da açıklanmıştır. Şu ayetler, günümüzde sahnede olan, tarih boyunca da emsali çok görülen ‘küfre teslimiyetçi kadrolar’ı bütün çıplaklıklarıyla tanıtan mucize beyanlardır:
“Allah'ın kendilerine öfkelendiği bir kavmi dost edinenleri/onları işlerinin başına getirenleri görmedin mi? Onlar ne sizdendirler ne de onlardan. Bilip durdukları halde yalana yemin ediyorlar. Allah, onlar için şiddetli bir azap hazırlamıştır. Ne kötüdür onların yapmakta oldukları! Yeminlerini kalkan edinip Allah'ın yolundan alıkoydular. Küçük düşürücü bir azap var onlar için. Onların malları da çocukları da kendilerine, Allah'a karşı hiçbir şey sağlamaz. Ateş halkıdır onlar.Uzun süre kalacaklardır orada. Allah onları tekrar dirilttiği gün, size yemin ettikleri gibi O'na da yemin edecekler ve bir şey yaptıklarını sanacaklar. Dikkat edin, onlar yalancıların ta kendileridir. Şeytan onları kuşattı da Allah'ın zikrini/Kur'an'ını onlara unutturdu. İşte bunlar şeytanın hizbidir. Dikkat edin! Şeytanın hizbi hüsrana uğrayanların ta kendileridir.” (Mücâdile, 14-19)
Kur'an, İslam'ın adını kullanan ama onu Kur'an dışı bir sömürge dini haline getiren siyasal İslamcılığın, müslümanları Haçlı düşmanlarına nasıl, hangi gerekçeleri öne sürerek, hangi hüsranlar pahasına teslim edeceğini çok açık beyanlar halinde ve asırlar öncesinden bildirmektedir. Ve bildirmektedir ki, bu mandacı-Batıcı siyaset kadroları, esas itibariyle ne Haçlı Batı'dandırlar ne de Müslümanlardan. İkiyüzlülük ve takıyye siyasetleriyle, 'içlerinde saklı tuttukları emelleri'ni gerçekleştirmek üzere hem onlardan görünmekteler hem de müslümanlardan.
Sonuç, Haçlı hizmetçilerinin hüsranı olacaktır ama müslüman kitleler ve Türkiye de çok büyük bir hasara uğrayacaktır.
Müslümanların AB münasebetiyle mâruz bırakıldığı aldatma ve yıkımın bu şekilde ihbar edilmesi Kur'an mucizelerinden birine daha tanık olmamızı sağlamıştır.
 

AvarBey

New member
Katılım
28 Mar 2007
Mesajlar
6
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
Allah İslam dışında din tanımamakta. Yani bize göre tek din İslam. Hz.Muhammed ve onun getirdiklerini kabul etmeyenler ne olursa olsun Allahın rızası dışındadır. Bunda şüphe yok. Dinler arasında Diyalog nasıl olabilir? Din canlı bir varlık mı? Kurallarını insanlarmı koyuyor? Esnek mi? Dinin kuralları belli değil mi? Bu akımı yürütenler "Amentüde biriz" demediler mi? (Amentünün ne olduğunu bilmeyen yoktur sanırım) İbrahimi dinler, iyilik yapan herkesin cennete gitmsei... Bunlar İslamda var mı? Hem kavram hem icraat bakımından yanlış bir hareket. Din mensupları arasında diyalog olsun. Ama din bizim dışımızda bir olgu. Etkilemek yönetmek yönlendirmek insan için ulaşılmazdır. Belki iyi işlerde yapılıyor. Fakat olayı her boyutuyla ele almak lazım. Ben "kötülük yapmayan herkes(yahudisi, ateisti,hristiyanı....) cennete girecek" diyenlerle çok tartıştım. Bu gibi fikirler diyalog masalı sayesinde çıkmıştır. Zamanında bir manken din değiştirip yunanla evlenmişti. Kameralara şöyle dedi "önemli olan tanrıya inanmak bende ona inanıyorum". İmanın bir şartını yerine getirmeyen müslüman değildir. Ben Kelimeyi Tevhitten Hz.Peygamberi kabul eden, tasdikleyici kısmı çıkartanların/çıkartanlara musamaha gösterenlerin buna sebep olduğunu düşünüyorum.
 

cypermethrin

New member
Katılım
30 Eyl 2007
Mesajlar
2
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
yazılar çok uzun okumadım ama bende kısacık bişi yazmak istedim bu konu hakkında :) Dinler Arası diyalogmu o ne? Günümüzde tek din var oda hak din islam. Gerisi artık ya batıl inanç yada eski din. :) Dinler diye bişe yok. İslamiyet geldikten sonra diğer dinlerin hepsi batıl oldu.

Allah katında din, şüphesiz İslam'dır. Ancak, Kitap verilenler, kendilerine ilim geldikten sonra, aralarındaki ihtiras yüzünden ayrılığa düştüler. Allah'ın ayetlerini kim inkar ederse bilsin ki, Allah hesabı çabuk görür. (Ali İmran 19)

Kim İslam'dan başka bir dine yönelirse, onunki kabul edilmeyecektir. O ahirette de kaybedenlerdendir. (Ali İmran 85)

Yine de ki: Hak geldi; batıl yıkılıp gitti. Zaten batıl yıkılmaya mahkumdur. (İsra 81)
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Bektaşi namaz kılmazmış. Sormuşlar "Neden kılmıyorsun?" Demiş "Kur'an'da ,namaza yaklaşmayın, denmiş" Şaşırmışlar "Göster" demişler. Göstermiş. Bakmışlar "Sarhoşken namaza yaklaşmayın " emredilmiş. Demişler "Ayetin tamamı böyle değil" Demiş "Ben hafız mıyım?"

...
İşte dialogun İslam'dan geldiğini ıspat eden ilk örnek ayettim

Al-i İmran: 64. (Resûlüm!) de ki: Ey ehl-i kitap! Sizinle bizim aramızda müşterek olan bir söze geliniz: Allah'tan başkasına tapmayalım. O'na hiçbir şeyi eş tutmayalım ve Allah'ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilâhlaştırmasın. Eğer onlar yine yüz çevirirlerse, işte o zaman: Şahit olun ki biz müslümanlarız! deyiniz.

Şimdi derler o dönem içindi. İyi ama aynı mantıkla "dost edinmeyin "ayeti de "o dönem içindir" niye demiyorlar. Eh Bektaşilik kolay meslek.

Al-I İmran 113. Hepsi bir değildir; ehl-i kitap içinde istikamet sahibi bir topluluk vardır ki, gece saatlerinde secdeye kapanarak Allah'ın âyetlerini okurlar.,

İşte bir ayet daha.

Bakara Suresi: 62-Şüphe yok ki, iman edenler, yahudiler, hıristiyanlar ve Sabiiler; bunlardan her kim Allah'a ve ahiret gününe gerçekten iman eder ve iyi bir amel işlerse, elbette bunların Rableri yanında mükafatları vardır. Bunlara bir korku yoktur ve bunlar mahzun da olmayacaklardır.


İşte Allah'ın mahzun etmiyeceği, mükafat vereceği bazı ehl-i kitaba ancak Bektaşiler yüz çevirir(!)


Selamün Aleyküm,Duhacigim ayetleri tekrar tekrar okudum düsündümde gercekten haklisin.

Mesela;

Al-i İmran: 64. (Resûlüm!) de ki: Ey ehl-i kitap! Sizinle bizim aramızda müşterek olan bir söze geliniz: Allah'tan başkasına tapmayalım. O'na hiçbir şeyi eş tutmayalım ve Allah'ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilâhlaştırmasın. Eğer onlar yine yüz çevirirlerse, işte o zaman: Şahit olun ki biz müslümanlarız! deyiniz.


Bu ayetteki gibi cok önemli bak bizimle diyalog yapanlar gercekten aramizdaki ortak noktayi iyi hazmetmis Allahtan baskasina asla tapmiyorlar(Su Teslisi cikarsak,Bence üc tarihte kalan yoksa daha kutsal kilise ve Meryemi saymiyorum)Dedigi gibi ayetin kimimiz kimimizi ilahlastirmiyor(Mesela Papanin Kutsal olmadigi gibi pardon günahlari dahi af eden olmadigi gibi)Onlar bizden niye yüz cevirsinki adamlar istediklerini aliyor Vakiflar girecek diyor giriyor bunlarin önündeki bütün engeller kalkacak diyor kalkiyor,)

Al-I İmran 113. Hepsi bir değildir; ehl-i kitap içinde istikamet sahibi bir topluluk vardır ki, gece saatlerinde secdeye kapanarak Allah'ın âyetlerini okurlar.,


Bu ayetide cok begendim konumuz hakkinda cok detayli bilgileri veriyorda?Cünki bakiniz II Jaun Paol cok dirayetliydi Velhasil o kadarki Gercekten(Hasa bu hüsnü zandir sadece misal icin)Sabahlara kadar Allahin ayetlerini!!Pardon ya Islami nasil yok edecegini düsünürdü eyi adamdi ya?Bu günkünüde asla söylemiyorum Nazimi desem yok adam tam bir humanist...

Bakara Suresi: 62-Şüphe yok ki, iman edenler, yahudiler, hıristiyanlar ve Sabiiler; bunlardan her kim Allah'a ve ahiret gününe gerçekten iman eder ve iyi bir amel işlerse, elbette bunların Rableri yanında mükafatları vardır. Bunlara bir korku yoktur ve bunlar mahzun da olmayacaklardır.


Cok güzelde adamlarla hangi ortak noktada bir siniz,hem bu"Allah'a ve ahiret gününe gerçekten iman eder"Kim bunlar bizimle diyalogu bunlarmi yapiyor yani Filistini vuran Resul Muhammede saldiranlardan kimse yokmu aralarinda veya veya bu plan onlarin degilmi?


Son söz HAKLISIN Duhacigim haklisin...Rabbe emanet ol..
 

türkmani

New member
Katılım
1 Ara 2006
Mesajlar
228
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Yaş
45
yargisiz_infazS.jpg


yargisiz_infaz.jpg



birileri Urfa da ,Mardin de ve dünya nın çeşitli yerlerinde "dinlerarası diyalog"masalıyla bir araya gelip barış,hoşgörü edebiyatı yaparken ,bir müslüman ülkeTanrının emriyle!! ve tamamı yalan gerekçelerle işgal ediliyordu.Urfa da Halilürrahman Camii,Mardin de Kasımiye Medresesi her dinden misafirleri ağırlarken!! Felluce deki müslüman mabedi de haçlı çizmeleriyle kirletiliyordu.Bir başka camide de Müslüman ıraklı ,hem de yaralı bir halde zevk için öldürülüyordu.İnsan düşünmeden edemiyordu;acaba Mardinle Felluce arası kaç kilometre idi...
 

__BODOM

New member
Katılım
25 Kas 2006
Mesajlar
241
Tepkime puanı
10
Puanları
0
Yaş
44
bu dinler arası diyaloğun amacı nedir başka bir din mi yaratmak öyle amerikadan dinler arası diyalog kolay esas diyalog filistinlilerle israilliler ıraklılarla amerikalılar arasında oluyor
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
:eek:

Allah'ınızı severseniz yapmayın, ayetler yalan mı söylüyor?

Eğer Allah bazı ehl-i kitab için "gece saatlerinde secdeye kapanarak Allah'ın âyetlerini okurlar.," diyorsa öyledir. Filan hristiyan yapmıyor, şu yahudi böyle yaptı istediğiniz kadar örnek gösterin. Tüm dünyadaki hristiyanların tek tek ismini söyleyin Allah madem "öyle ehl-i kitab var" demiş, hak ve hakikattır. Ben öylelerini bulmakla mükelefim.


Hem ne oluyor Kur'an Kuran diyorsunuz sonra ayet dahi delil olmaktan çıkmış.
İşte her Müslümanın vazifesi.
Al-i İmran: 64. (Resûlüm!) de ki: Ey ehl-i kitap! Sizinle bizim aramızda müşterek olan bir söze geliniz: Allah'tan başkasına tapmayalım. O'na hiçbir şeyi eş tutmayalım ve Allah'ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilâhlaştırmasın. Eğer onlar yine yüz çevirirlerse, işte o zaman: Şahit olun ki biz müslümanlarız! deyiniz.

İşte biz ehl-i kitabı ortak bir söze davet edeceğiz. Eğer ki yüz çevirirlerse biz Müslümanız. Gerisi bizi ilgilendirmez.

Bir alime dahil olunmasına karşı olanlara soruyorum. Bir kişiye bağlı olmak söylediği sözü hakikat kabul etmektir, öyle değil mi?Sonra diyorsunuz ki Kur'an var ona uyun. Kişilere değil.

Eğer bu doğru ise bir kişinin sözü veya fili yüzünden hakikati red etmekte aynı anlama gelmiyor mu? Bir kişi bir hakikati yanlış uyguladı diye hakikati red etmenin daha adı konmamış. Urfadaki evlilik töreninden nefret edip Kur'an'ın dialog çağrısını red eden bir insanın eleştiri hakkı var mı? Söz hakkı dahi yok!

Hem şimdi bu ayetin emri için de sadece Peygamberimize ait dersiniz. Dinimizde sadece peygamberine gelmiş bir din haline gelir. Söyleyin söyleyin. Aramızda ihtilaf ettiğimiz meselelerin hakikatini Allah elbet bildirecektir.


Kimin dinde hassas ama muhakeme-i akliye yapamadığı ortada. Kimse alınmasın!


Evet Kur'an ilan etmiş;Ehl-i Kitab'tan Mü'minler vardır. Biz onlarla dialog halindeyiz. Etmeyede devam edeceğiz.

Allah'ın mükafat vaad ettiği ve mahzun dahi olmayacaklarını müjdelediği ve bu asırda sayıları her geçen gün artan ehl-i kitab ile ittifak etmek anlamına gelen dialogu red eden veya yanlış uyuglayan kendi vebalidir

VEsselam


Hasa Duhacigim ben ayeti tekzip etmedim,Bir Siz davet etmediniz onlar etti.Iki tabiki öyle Ehli kitab mensubu mevcuttur hemde bizim anlayamadigimizdan daha cok,Amavelakin bizi davet edenler Ortak kelimeyemi davet ediyor?

Iste burasi muhal,Bir nokta daha Isim anmissin ben o nedenle cekiliyorum.Filanca Filancayla konusmuyorum.Banane O bunu yapiyor bu bunu yapiyor?Benim icin önemli olan Allahin emirleri sen diyorsun mecburuz ben diyorumki bu sartlar altinda kendi kanaatim olmaz.Bu diyalog bir oyundur?Nitekim kendileri daha acik bir sekilde bunu söylüyorlar,Ücüncü bin yil sira asyada diye...Ister kabul et ister red bu senin kendi görüsün ama bu pencereden benim gördügüm bu.Bu diyalog yanlis ama tabiki Ehli Kitabla diyalog icinde olmaliyiz...
 

the okuz

New member
Katılım
19 Mar 2006
Mesajlar
254
Tepkime puanı
1
Puanları
0
metin mete kardeş sırf ehl-i kitapla değil bütün insanlıkla diyalog içinde olmalıyız yeter ki herkes herkesin inancına görüşüne dinine ibadetine saygılı olsun. ancak ortada saygı olmadıktan sonra, bırakın insanları şiiler ve sünniler arasında bile henüz en ufak bir diyalog bile söz konusu değilken hristiyanlarla ve yahudilerle böyle sıkı fıkı olmanın anlamı ne?
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
metin mete kardeş sırf ehl-i kitapla değil bütün insanlıkla diyalog içinde olmalıyız yeter ki herkes herkesin inancına görüşüne dinine ibadetine saygılı olsun. ancak ortada saygı olmadıktan sonra, bırakın insanları şiiler ve sünniler arasında bile henüz en ufak bir diyalog bile söz konusu değilken hristiyanlarla ve yahudilerle böyle sıkı fıkı olmanın anlamı ne?



Sayin The okuz kardeswim ben demiyorumki olmayalim ama adamlarin kalbi fesat hasa Duha kardesimin kalbi temiz hani bizde derler"Bir kafir söyler bir müslüman inanir"durum bu yoksa bizim istedigimiz tüm dünya ile diyalog ama bunlarla bu sekilde degil...Rabbe emanet ol...
 

miniksercen

New member
Katılım
29 Tem 2007
Mesajlar
174
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
36
Konum
vienna
ya viyana yollarinda gezerken yahudileri görünce diyalog felan unutuyorum .. kardeslerimize yapilanlar aklima gelcikde "Lanet olsun her birine" demeden gecemiyorum ... yanlismi yapiyorum bilmiyorum ama

Acimiz büyük vesselam..
 

alptraum

New member
Katılım
1 Ocak 2005
Mesajlar
2,908
Tepkime puanı
166
Puanları
0
Yaş
39
Konum
Aþk`dan
Web sitesi
www.muhakeme.net
@miniksercen

yanlis kardesim olmaz lanet okunmaz yapan kisilerdir topluluga yada dinlere mal edilmez

Peygamberimiz nice zorluklar altinda kalmis olsada bu gibi davranislar sergilememistir

hatta kendi camiasinda yahudilere ayinlerini yapmak icin izin vermistir onlari zorlamamistir küfür etmemistir

küfür edenlere ise hz.aise anamiz kizdigi zaman

ya aise genis ol Allah genis olanlari sever buyurmustur

egerki yoldan gecen bir yahudiye böyle bir hareket sergilersen unutmaki müslümanlikda bu yoktur bu senin kisiel indirgemendir

hiç bir insan kendini kaf dağında dere beyi sanıp gene kendini ilmin mercii ve ilmin aslının temsilcisi gibi zannederek haddini aşarak suclu olmayan bir yahudi yada hristiyani yargilama hakkina sahip degildir


kimki doğru bendedir der yalancının ta kendisidir.
kimki karşısındaki kişiyi aşağılar aşağılanmışın ta kendisidir.
kimki karşısındakini yada muhabbet ettiğini alaya alır, alaya alınmaya en layıktır.


sözüm meclisden disari ve benide kapsar
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
@sayin metin mete bunlarla bu sekilde degil demissiniz

yönteminiz nedir fikriniz nedir üretiminiz nedir


Bakin Sayin Alptraum kardesim,Yöntem iste bu sizin o cok övdügünüzki(Bende aslinda cok severim Milletim oldugu icin)Osmanli arsivlerinde mevcut.Eger siz kendinize dönerseni onlar size dönmek zorundalar ama ne yazikki tren kaciyor.Hele bir Iranada uzansinlar bakin ne yaparsaniz yapin bittiginizin resmidir...
 

alptraum

New member
Katılım
1 Ocak 2005
Mesajlar
2,908
Tepkime puanı
166
Puanları
0
Yaş
39
Konum
Aþk`dan
Web sitesi
www.muhakeme.net
@metin mete

üstad sen Osmanli diyorsun hala o da bitti iran diyorsun tezi attin herseyi cürüttün diyorsun

önemli olan senin benim ne yaptigim ne ürettigimiz insan olarak

Osmanli ölür
Kisiler ölür

yine biz bize kaliriz

cok takma bu olaylari:)
 

alptraum

New member
Katılım
1 Ocak 2005
Mesajlar
2,908
Tepkime puanı
166
Puanları
0
Yaş
39
Konum
Aþk`dan
Web sitesi
www.muhakeme.net
simdi Osmanliyi farkli bir konuma getirmis olmayayim su aciklama ile anlasilacaktir aslinda ben diyaloga karsi cikanlar sordugum sorulara cvp versinler dedim ama ses cikmadi neyse

Osmanlı tarihi de bu tür diyalog örnekleriyle doludur. 1492’de İspanya’dan kovulan Yahudileri, Osmanlı topraklarına kabul eden İkinci Bayezid’in davranışı bunun en güzel örneğidir. Müslümanlar geçmişte hem Yahudilerle hem de Hıristiyanlarla diyalog kurmuşlardır. Hatta denilebilir ki, İslam’ın yapısı gerçek bir dinlerarası diyaloğa Hıristiyanlardan daha uygundur.

Hıristiyanlık, kilise dışında kurtuluşun olmadığını vurgularken İslam diğer dinlerde de birtakım doğruların ve zenginliklerin bulunduğunu kabul eder. Bu dinlerin mensuplarının doğru inançlarını ve güzel davranışlarını över Nitekim, Kuran-ı Kerim’de şöyle buyurulmaktadır:

“Ehli kitabın hepsi bir değidir. Onalrın içinde geceleri ayakta durup Allah’ın ayetlerini okuyarak secdeye kapanan insanlar vardır Onlar Allah’a ve ahiret gününe inanırlar. İyiliği emreder, kötülükten men ederler. Hayır işlerine koşarlar. Onlar iyilerdendir. Onların yapacakları hiçbir iyilik karşılıksız kalmayacaktır.”(Al-i İmran 113,115)

Kuran, kitap ehlini ortak noktalarda buluşmaya çağırır. Kur’an ayetlerinde bunun daha birçok örnekleri vardır. Önemli olan, diyaloğa katılacak insanların durumudur. Başlatılan diyalog çalışmalarında din bilgilerinin, muhataplarının dinlerini ve kültürlerini gerçek kaynaklarından öğrenmeleri ve diyaloğa hazır hale gelmeleri gerekir. Bu konuda toplumlara da sağlıklı ve şuurlu bir din eğitimiverilmelidir. Dünyada barışın korunmasını, cehalet, yoksulluk ve terörle mücadeleyi amaç edinen samimi bir diyaloğa bügün her zamankinden daha fazla ihtiyaç olduğu açıktır. Bizim diyalogdan anladığımız, bir kültürün diğer kültür içerisinde yok olması değil, kültürel farklılıkların dünya insanlığı için bir zenginlik kaynağı olduğunun ortaya konulmasıdır. Kuran-ı Kerim’in bir diyalog çağrısıyla yazımızı noktalayalım:

“İçlerinden zulmedenler hariç Kitap Ehliyle ancak en güzel bir yolla mücadele edin ve deyin ki; Bize indirilene de size indirilene de inandık. Bizim ilahımız ve sizin ilahınız birdir. Biz ona teslim olanlarız.”(Ankebuut 46)
 

hakka davet

New member
Katılım
25 Eyl 2007
Mesajlar
153
Tepkime puanı
18
Puanları
0
Yaş
53
“İçlerinden zulmedenler hariç Kitap Ehliyle ancak en güzel bir yolla mücadele edin ve deyin ki; Bize indirilene de size indirilene de inandık. Bizim ilahımız ve sizin ilahınız birdir. Biz ona teslim olanlarız.”(Ankebuut 46)

Bediüzzaman'ın, zulmeden zalimlere nasıl muamele ettiğini gelin kendisinden dinleyelim;

"Bir zaman İngiliz devleti, İstanbul Boğazının toplarını tahrip ve İstanbul'u istilâ ettiği hengâmda, o devletin en büyük daire-i diniyesi olan Anglikan Kilisesinin Başpapazı tarafından, Meşihat-ı İslâmiyeden dinî altı sual soruldu.
Ben de o zaman, Dârü'l-Hikmeti'l-İslâmiyenin âzâsı idim. Bana dediler: 'Bir cevap ver. Onlar, altı suallerine altı yüz kelimeyle cevap istiyorlar.' Ben dedim:
'Altı yüz kelimeyle değil, altı kelimeyle değil, hattâ bir kelimeyle değil, belki bir tükürükle cevap veriyorum. Çünkü o devlet, işte görüyorsunuz, ayağını boğazımıza bastığı dakikada, onun papazı mağrurane üstümüzde sual sormasına karşı yüzüne tükürmek lâzım geliyor_ Tükürün o ehl-i zulmün o merhametsiz yüzüne!' demiştim." (Trihçe-i Hayat)

"Zulüm, başına adalet külâhını geçirmiş. Hıyanet, hamiyet libasını giymiş. Cihada, bağy (terör) ismi takılmış. Esarete hürriyet namı verilmiş. Ecdâd, suretlerini mübadele etmişler." Mektubat-Hakikat Çekirdekleri - s.572

Son Irak müdehalesinde görüldüğü üzere, o kafirler kendi batıl inançlarınada musîrdır ve mutaassıptır. kiliselerinde, ABD başkanının da katıldığı İslam beldelerinde işlenen cinayetleri "kutsayan" merasimler tertip edilmekte, Irak'a hıristiyanlaştırma çalışması için cepleri dolar dolu papaz gönderilmekte, "haçlı seferinin başladığı" en etkili ağızlardan söylenmektedir.

Müslümanların gözü "hoşgörü" ve "diyalog" gibi scak kelimelerle boyanırken, öte yandan hıristiyan ve yahudi güçler el ele vererek İslam topraklarını peyder-pey işgal etmekte "özgürleştirme" adı altında milyonlarca insan köleleştirilmektedir.

El-Cihad- Tahşiye yayınları- (risale-i nurlardan diyalogculara cevap)
 

alptraum

New member
Katılım
1 Ocak 2005
Mesajlar
2,908
Tepkime puanı
166
Puanları
0
Yaş
39
Konum
Aþk`dan
Web sitesi
www.muhakeme.net
“İçlerinden zulmedenler hariç Kitap Ehliyle ancak en güzel bir yolla mücadele edin ve deyin ki; Bize indirilene de size indirilene de inandık. Bizim ilahımız ve sizin ilahınız birdir. Biz ona teslim olanlarız.”(Ankebuut 46)

Bediüzzaman'ın, zulmeden zalimlere nasıl muamele ettiğini gelin kendisinden dinleyelim;

"Bir zaman İngiliz devleti, İstanbul Boğazının toplarını tahrip ve İstanbul'u istilâ ettiği hengâmda, o devletin en büyük daire-i diniyesi olan Anglikan Kilisesinin Başpapazı tarafından, Meşihat-ı İslâmiyeden dinî altı sual soruldu.
Ben de o zaman, Dârü'l-Hikmeti'l-İslâmiyenin âzâsı idim. Bana dediler: 'Bir cevap ver. Onlar, altı suallerine altı yüz kelimeyle cevap istiyorlar.' Ben dedim:
'Altı yüz kelimeyle değil, altı kelimeyle değil, hattâ bir kelimeyle değil, belki bir tükürükle cevap veriyorum. Çünkü o devlet, işte görüyorsunuz, ayağını boğazımıza bastığı dakikada, onun papazı mağrurane üstümüzde sual sormasına karşı yüzüne tükürmek lâzım geliyor_ Tükürün o ehl-i zulmün o merhametsiz yüzüne!' demiştim." (Trihçe-i Hayat)

"Zulüm, başına adalet külâhını geçirmiş. Hıyanet, hamiyet libasını giymiş. Cihada, bağy (terör) ismi takılmış. Esarete hürriyet namı verilmiş. Ecdâd, suretlerini mübadele etmişler." Mektubat-Hakikat Çekirdekleri - s.572

Son Irak müdehalesinde görüldüğü üzere, o kafirler kendi batıl inançlarınada musîrdır ve mutaassıptır. kiliselerinde, ABD başkanının da katıldığı İslam beldelerinde işlenen cinayetleri "kutsayan" merasimler tertip edilmekte, Irak'a hıristiyanlaştırma çalışması için cepleri dolar dolu papaz gönderilmekte, "haçlı seferinin başladığı" en etkili ağızlardan söylenmektedir.

Müslümanların gözü "hoşgörü" ve "diyalog" gibi scak kelimelerle boyanırken, öte yandan hıristiyan ve yahudi güçler el ele vererek İslam topraklarını peyder-pey işgal etmekte "özgürleştirme" adı altında milyonlarca insan köleleştirilmektedir.

El-Cihad- Tahşiye yayınları- (risale-i nurlardan diyalogculara cevap)
Ehl-i Kitab ile hasseten Hıristiyanlarla , ateisme ve dinsizlik cerayanlarına karşı Diyalogtan öte bir ittifakı , hiçbir tevil ve izahata gerek kalmadan izah eden , ve bunu Ahirzaman’a ait Sahih bir Hadis-i Şerife (1) dayandıran Bediüzzaman Hazretlerini , birileri asıl kaynak olan Risale-i Nurlardan değerlendirmek yerine , 3.cü şahısların yorumlarını (Reddül Evham Serisi gibi ) delil getirerek Bediüzzamanı Ehl-i Kitab düşmanı ilan etmeye çalışıyor ve maalesef bu zorlama tevillerle garib bir hale bürünüyorlar. İzninizle verilen 3 eksik örneği tahlil edelim :

Getirilen 1.örnek : ”Osmanlı başşehrinin 1. Cihân Harbi sonunda İngiliz ve Fransız askerlerince işgál edilmesinden sonra, İngiliz Anglikan Kilisesinin Başpapazı, Şeyhülislâmlık dâiresine altı soru sorarak altı yüz kelime ile cevâb verilmesini istiyor. O zamân Dâru’l-Hikmeti’l-İslâmiyye a’zâsı olan Bedîüzzamân Hazretleri, boğazımıza ayağını bastığı dakikada böyle bir küstahlığa kalkışan Başpapaza, sâdece ‘Bir TÜKÜRÜK’ ile cevâb verileceğini söylüyor! Üstâdın bir Protestan Başpapazına tavrı budur! “
Bediüzzaman Hazretleri bu sert uslubunu kullanma nedenini dile getirirken : ”Çünkü, o devlet, işte görüyorsunuz, ayağını boğazımıza bastığı dakikada, onun papazı, mağrurâne üstümüzde sual sormasına karşı, yüzüne tükürmek lâzım geliyor. Tükürün o ehl-i zulmün o merhametsiz yüzüne!" demiştim.” (Mektubat, Sayfa 405) diyerek, işgal altında olan bir müminin Zulmü işleyenlere karşı takınması gerekli tavrı ortaya koymaktadır. Çünkü siz esaret altındaysanız , elbette izzet-i İslamiyyeyi koruma noktasında , ehl-i Küfrün mağrurane sorularını muhatab kabul etmemek , Cihad’ın gereği olmaktadır.Dolaysıyla istila altındaki bir müminin tavır ve tesbitlerini , barış ortamında geçerli kabul etmek , Usule aykırıdır. Günümüzde Zülmü alkışlayan hiçbir ruhani (bazı Evangelist Ruhaniler) ile Diyalog Hizmetleri yapılmadığına göre , bu örneğin günümüze bakan vechi yok demektir.

Getirilen 2.örnek : “Üstâd Bedîüzzamân (ra), Osmanlı devrinde Sultân Vahidüddin zamânında resmî bir toplantıda Fener Patriğini şöyle hakka da’vet etmiştir: ‘Sen, Hıristiyan âleminin dînî lideri olduğun için mes’ûlsün! Bu mes’ûliyyetten kurtulmak için,Hz. Muhammed (asm)’ın peygamberliğini kabûl edeceksin; ‘Benim de peygamberimdir’ diyeceksin ve bu inancını da i’lân edeceksin.’ ‘ ‘Fener Patriği de o zamân Üstâd Bedîüzzamân Hazretlerinin bu teblîğini kabûl etmiş ve i’lân edeceğine söz vermiştir.” hakka da’vet etmiştir: 1) Hz. Muhammed (asm)’ın peygamberliğini kabûl edeceksin. 2) ‘Hz.Muhammed (asm) benim de peygamberimdir’ diyeceksin. 3) Bu inancını da etbaına i’lân edeceksin.’ (Reddü’l-Evhâm-2, Rahle Yayınları, s.78)
Burada anlatılan hadise Sultan Vahdettin zamanında değil , 1953 yılında İstanbul Fethi kutlamaları esnasında geçmiştir : “1953 Mayıs ayında , Müslümanlar ve Hristiyanlar arasında mütecaviz dinsizliğe karşı işbirliği temini için, İstanbul’da Patrik Athenagoras’ı ziyaret etmiştir. Istanbul'un 500. Fetih yıldönümünde gerçekleşen bu görüşme de geçen diyalogta, Bediüzzaman Hazretleri: “Hıristiyanlığın dini hakikîsini kabul etmek, Hazreti Muhammed'i peygamber ve Kur'anı Kerîmi de Kitabullah kabul etmek şartıyla ehl-i necât olacaksınız (kurtuluşa ereceksiniz) .” der. Patrik, cevaben: 'Ben kabul ediyorum! ' deyince, Bediüzzaman: 'Pekâlâ, siz bunu dünyanın diğer mânevî reislerine de söylüyor musunuz? ' diye sorar. Patrik: 'Söylüyorum; fakat onlar kabul etmiyorlar.' diye cevap vermiştir.(Necmeddin Şahiner, 'Bilinmeyen Taraflarıyla Bediüzzaman Said Nursî', Nesil Basım Yayın, s.405.. Necmettin Şahiner, Son Şahitler, IV, 307, 344; Bediüzzaman Said Nursi, Mufassal Tarihçe-i Hayat, Abdulkadir Badıllı.)

Görüldüğü üzere , Bediüzzaman Hazretleri “mütecaviz dinsizliğe karşı” bir Diyalog tesis etme adına , Fener Patriğini ziyarete gitmiş ve bu konuda bir işbirliği kurmaya amaçlamıştır. Bununla beraber , elbette bugün Diyalog Hizmetleri yapanların arzuladığı üzere , biz Müslümanlar nasılki Hz.İsa(AS) ‘ma iman ediyorsak , onlarında bizim Peygamberimize iman etmelerini sağlama adına zaman zaman tebliğ yapılacaktır ve yapılmaktadır. Nitekim Üstad Hazretleride Fener patriği ile yaptığı birçok görüşmesinde değil , sadece bu görüşmesinde Tebliği yapmış , bundan önceki görüşmelerinde de bunun zeminin hazırlamıştır. Evet , pek çok gözlemciye göre Bediüzzaman Hazretleri Patrik Athenagoras ile görüşmelerini kolaylaştırmak adına Fener semtinde ikamet etmiştir. (Yard. Doç. A. Emre Öktem (Galatasaray Üniversitesi öğretim
üyesi)

Getirilen 3.örnek : ”1950’den sonra ise Vatikan’a bir eserini göndermiştir. O eser ise, Kur’ân’ın 40 vecihle mu’cize olduğunu isbât eden ‘25. Söz’ ile Rasûlullah (sav) Efendimizin üç yüz mu’cizesini anlatan ‘19. Mektûb’u ihtivâ etmektedir. Yâni, Papa’yı da Kur’ân’a ve Hz. Muhammed (sav)’e îmâna da’vet etmiştir ki; bunun adına ‘diyalog’ değil, ‘teblîğ’ denir. Üstâdın bir Katolik Başpapazına tavrı dahi budur! “
Üstad Hazretleri , 1950 yılında, Roma’ya Papa XII. Pius’a, Zülfikar adlı Risaleyi göndermiş , ve buna mukabil 22 Şubat 1951 yılında şahsi bir teşekkür mektubu almıştır. Vatikan’dan gelen bu mektubuda Bediüzzaman Hazretleri Risale-i Nurlarda yayınlatmıştır (Emirdağ Lahikası, Sayfa 303). Ayrıca gönderilen Zülfikar isimli eserle birlikte Roma'daki Papa'ya bir de mektub göndermiş ve mektubunda özetle: 'Biz Allah'a inananlar küfre karşı beraberiz..' demiştir.( Zübeyir Gündüzalp Hatıralarından , www.ispartanur.net)

Sonuç olarak görmekteyiz ki; “Diyalogcular Bediüzzamanı istismar etmektedir” diyenler , aktardıkları hadiseleri ya yanlış aktarıyor , ya eksik aktarıyor yada aktardığı hadisenin şartlarını göz ardı ettiklerinden ötürü , savaş mevsiminin kuralları ile barış mevsiminin kurallarını göz ardı ettiklerinden yanlış yorum ve tahliller ile , hem Bediüzzamanı hemde kendilerini çelişkiler girdabında takdim ediyorlar. Ve mesul oluyorlar.

Risale-i Nur’larda tam 8 yerde “İsevi ruhanilerle ittifak”tan bahsedin Bediüzzamanı (2) kimin istismar edip etmediğini tefessüh etmemiş, objektifliğini kaybetmemiş vicdanlara havale ediyorum.
 

yelken06500

New member
Katılım
12 Eyl 2007
Mesajlar
772
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Konum
istanbul
s.a güzel kardeşlerim bu ne hırs ya böyle biraz yavaş lütfen ..
kimse kendi doğrusunu veya yolunu başkasına kabul ettirme veya başkasının bilgilerine görmezden gelerek hareket etme lüksüne ya da böyle bir kazanıma sahip değildir.
en azından bizim inanç esaslarımıza uymaz.

uymaz çünkü bizler ümmeti Muhammed'iz.farklı yolları seçsek te amacımız bir olmalı bu da tevhiddir.

ayrıca din alimlerini körü körüne her dedikleri doğrudur demek te sapıklıktır..bunun tersi yani her dedikleri yanlıştır demek te ayrı bir sapıklıktır..

örnek:

bazıları dedi ki mevlana ne söylerse doğrudur..bunlar bir kutuba ayrıldılar..
bazıları da dediki mevlana ne dediyse yanlıştır bunlarda başka bir kutuba ayrıldılar..sorarsanız her ikiside sapıklıktadır..

insan olması münasebetiyle her yaptığı doğru olmayabilir..

gerçekten din için ilim öğrenmesi münasebetiyle de her dediği yanlıştır da denemez..
gerçekten çoğu alimde yanlışlarının farkındalığıyla ve bunları düzeltmede gösterdikleri samimiyet ve sabrın neticesinde manevi mevkilere ulaşmamışlar mıdır ?

ayrıca her yazımda söylediğim gibi dinler arası diyalog iftiradır..bunu said nursiye itafen yapmakta ayıptır..çünkü o bir din adamı olarak hakkı anlatmayı vazife edinmiştir..bu dinler arası diyaloğu değil din admları arasında ki diyaloğu temsil eder..

öyle ki ne said nursi ne de f. gülen bütün bir dinin tek temsilcileri degillerdir..bunları kendileri de iddea etmezler..biz kendi aklımızca onlara bazı yükümlükleri yükleyemeyiz..

sizden bir ricam daha olacak acizane lütfen kur'an dan ve peygamberimiz(sav) yaşantısından güzel ahlak örneklerini dinler arası diyalog diye sunmayınız. bizim görevimiz tebliğdir..fazlasını ne görev edebiliriz ne de buna gücümüz yeter..

selam ve dua ile
 
Üst Alt