Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Tasavvuf ; Ayri Bir Din..!

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet

Tarihi verileri tumuyle yok sayamayiz.Kuran peygamberden sonra toplanmistir.Bu mutevaturen gelmis bir bilgidir.Tum haberler onun sonradan toplandigini anlatmaktadir.Peygamber zamaninda hafizlari coktu ama tam bir kitab degildi.Bundan dolayi bazi sahabeler peygamberin sozlerinide ayet sanabiliyordu.Fakat Zeyd bin Sabit gibi hafizlar onlarin ayet olmadigini biliyordu.Sonucta bu tur ihtilaflarin sebebi bu olmustur.



- Andolsun Tûr’a (52/1)

- Satır satır yazılmış Kitab’a (52/2)

- Yayılmış ince deri üzerine (52/3)

- Hayır, o ayetler bir mesajdırlar. (80/11)

- İsteyen onları idrak eder. (80/12)

- Onlar, değerli sayfalardadır. (80/13)

- Yüksek ve temiz sayfalarda. (80/14)




Bu ayetlerde bahsedilen kitab acaba hangisi?Kuran degilmi?

 
Katılım
21 Kas 2008
Mesajlar
111
Tepkime puanı
30
Puanları
0
Yaş
41
[ı][sıze=3]- andolsun tûr’a (52/1)[/sıze]
[sıze=3] [/sıze]
[sıze=3]- satır satır yazılmış kitab’a (52/2)[/sıze]
[sıze=3] [/sıze]
[sıze=3]- yayılmış ince deri üzerine (52/3)[/sıze]

[sıze=3]- hayır, o ayetler bir mesajdırlar. (80/11) [/sıze]

[sıze=3]- isteyen onları idrak eder. (80/12)[/sıze]

[sıze=3]- onlar, değerli sayfalardadır. (80/13)[/sıze]

[sıze=3]- yüksek ve temiz sayfalarda. (80/14)[/sıze] [/ı]




[ı][sıze=3] bu ayetlerde bahsedilen kitab acaba hangisi?kuran degilmi?[/sıze][/ı]


peygamberımız zamanında yazılıyordu ama toparlanması sonra olmustur.
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
1561 - İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Hz. Ömer (radıyallahu anh)'i hutbe verirken dinledim. Şöyle demişti: "Allah Teâla hazretleri Muhammed (aleyhissalâtu vesselâm)'i hak (din ile) gönderdi ve O'na Kitab'ı indirdi. Bu indirilenler arasında recm âyeti de vardı! Biz bu âyeti okuduk ve ezberledik. Ayrıca, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) zinâ yapana recm cezasını tatbik etti, ondan sonra da biz tatbik ettik. Ben şu endişeyi taşıyorum: Aradan uzun zaman geçince, bazıları çıkıp: "Biz Kitabullah'da recm cezasını görmüyoruz (deyip inkâra sapabilecek ve) Allah'ın kitabında indirdiği bir farzı terkederek dalâlete düşebilecektir. Bilesiniz, recm, kadın ve erkekten muhsan olanların zinâları, -delil veya hamilelik veya itiraf yoluyla- süb–t bulduğu takdirde, onlara tatbik edilmesi gereken Kitabullah'da mevcut bir haktır. Allah'a kasemle söylüyorum, eğer insanlar: "Ömer Allah Teâla' nın kitabına ilâvede bulundu" demeyecek olsalar, recm âyetini (Kitabullah'a) yazardım." Buhârî, Hudud 31, 30, Mezâlim 19, Menâkibu'l-Ensar 46, Megâzi 21, İ'tisâm 16; Müslim, Hudud 15, (1691); Muvatta, Hudud 8, 10, (, 823, 824); Tirmizî, Hudud 7, (1431); Ebu Dâvud, Hudud 23, (4418).


Kur’an-ı kerimin hiçbir kelimesi ya da harfi bile değişikliğe uğramadan bize kadar geldiği konusunda İslam alimleri arasında görüş birliği vardır.

Hatta Kur’an’ın Sure ve ayetlerinin sayısı ve tertibi dahi, tıpkı elimizdeki Mushaflarda olduğu gibi vahiy ile tespit edilmiştir. Alimlerin çoğu, değişik hadis rivayetlerini de göz önünde bulundurarak bu görüşü benimsemiş ve son çalışmalar da bunu desteklemiştir. Ayetlerin Kur’an’daki mevcut tertibindeki sıralamanın, vahiy ile tespit edildiğine dair alimler arasında her hangi bir görüş ayrılığının bulunmadığı da söylenmiştir. (Bk. Suyutî, İtkan, I/76-83)

Denilebilir ki, Kur’an ayetlerinin, elimizdeki Mushaflarda olduğu gibi, var olan tertibi/sıralanışı, vahiy ile tespit edildiğine dair, bütün ümmetin ittifakı vardır.

Bilindiği gibi, Hz. Peygamber (a.s.), her sene Ramazan ayında, o güne kadar inmiş olan Kur’an’ı Hz. Cebrail ile karşılıklı olarak okurdu. Son Ramazanda, bu karşılıklı okuma, iki defa gerçekleşmiştir. Bakıllanî, İbn Enbârî gibi bir kısım alimler, Hz. Peygamber (a.s.)’in bu okuması, şu anda elimizdeki mevcut tertibe göre olup, ona temel teşkil ettiğini söylemişlerdir. (Bk. İbn Hacer, Fethu’l-Barî, IX/42.)

Şüphesiz ki, Kur’an’ı biz indirdik ve onu koruyana da biz olacağız” (Hicr, 15/9) mealindeki ayette ifade edildiği üzere, Kur’an’ın korunması doğrudan Allah’ın hıfz ve inayetiyle sağlanmıştır.

Bu gerçeğe rağmen, eski kaynaklarda, bazı ayetlerin Kur’an’a konulmadığını ima eden bir kısım garip rivayetler söz konusu edilmiştir. Bunlardan biri sözde Recim ayetiyle ilgili olanıdır. Bu konuda iki rivayet şekli vardır.

Bunlardan biri: Hz. Aişe’den gelen rivayettir. Rivayet göre Hz. Aişe şöyle demiştir:

Recim ile ilgili ayet ile, on defa süt emmekle süt akrabalığı olacağını bildiren ayet de Hz. Peygamber(a.s.m)’e vahiy edilmişti. Bunlar bir kâğıtta yazılıydı ve benim karyolamın altında duruyordu. Hz. Peygamber(a.s.m)’in vefatı sırasında, biz onunla meşgul iken, evcil bir hayvan tarafından yenmişti” (Ahmet b. Hanbel, VI/269; İbn Mace, Nikah, 36).

Şimdi bu rivayeti değerlendirelim:

a. Hz. Peygamber(a.s.m)’e inen bütün ayetler vahiy katipleri tarafından yazıyla kaydedildiği gerçeği tartışılmazdır. Buna rağmen, Hz. Aişe’den başka kimsenin bilmediği bir ayetin varlığından söz edilebilir mi? Oysa Hz. Aişe vahiy kâtipleri arasında yer almamıştır.

b. Hz. Aişe, Kur’an’ın Hz. Peygamber(a.s.m)’e indiği gibi sağlam bir şekilde korunduğunu anlatmak için şunları söylemiştir:

Eğer Hz. Peygamber(a.s.m), Kur’an’dan bir şey gizleseydi ‘Ey Muhammed! Hani bir zaman Allah’ın nimetlendirdiği ve senin de kendisine nimet verdiğin (hürriyete kavuşturduğun) kimseye: “Eşini yanında tut, Allah’tan kork” diyordun. Fakat Allah’ın açığa vuracağı şeyi, insanlardan da çekinerek içinde saklıyordun’(Ahzab,33/37) ayetini gizlerdi” (bk. Ahmed b. Hanbel,VI/266).

Şimdi Hz. Aişe, bu konuda açıkça düşüncesini ortaya koyduğu halde, kalkıp tam tersini gösteren bir ifade kullanması düşünülemez.

c. Kur’an’ın üç dönemde yapılan cemi esnasında Hz. Aişe’den bu konularda bir ses çıkmamıştır. Herkesin bildiği kadarıyla, Kur’an ayetlerini getirip ilgili jüriye teslim ettiği halde, Hz. Aişe gibi herkesin saygı gösterdiği, Kur’an’ın senasına mahzar alan pervasız bir insanın kaybolduğu söylenen ayetler hakkında bilgi vermemesi düşünülebilir mi? Halbuki onun bu konuda bir şey dediğine dair hiçbir tarihî kayıt yoktur.

d. Abdurrahman el-Cezerî’nin de ifade ettiği gibi, bütün ümmetin ittifakıyla, mutevatir/en sağlam bir yolla bize kadar gelen Kur’an’ın ayetleri, böyle ahad/mutevatir olmayan rivayetlerle ispat edilemez, Kur’an olarak kabul edilemez(bk. Cezerî, el-Fıkhu ala’l-Mezahibi’l-Arbaa, IV/257).

e. Hem vahiy kâtipleri hem de hafız olanların içinde bulunduğu Kur’an’ı toplama heyetinde hiç kimsenin böyle bir noksanlığı fark etmemesi mümkün değildir. Böyle bir şey aklın alamayacağı husustur.

İkinci misal: Müslim’in İbn Abbas’tan yaptığı rivayete göre Hz. Ömer şöyle demiştir: “Allah, Muhammed’i hak ile gönderdi. Ve ona Kitabı vahiy etti. Ona vahiy edilen şeylerden biri de recim ayetidir. Biz bu ayeti okuduk, anladık. Aklımıza koyduk. Hz: peygamber recmetti. Ondan sonra biz de recmettik. Korkarım ki, uzun bir zaman geçtikten sonra, birileri kalkıp ta; biz Allah’ın kitabında recim ayetini görmüyoruz, diyecek ve böylece Allah’ın vahiy ettiği bir farizayı/yapılması gereken bir görevi ihmal ederek dalalete düşecekler. Halbuki, zina eden evli her erkek ve kadının recmedilmesi hususu Allah’ın kitabında vardır. Yeter ki bu fiil, şahitlerle veya gebelikle yahut da suçu itiraf etmekle sabit olsun” (Müslim, Hudud, 4).

a. Evvela; bu hadiste, Kur’an’dan herhangi bir şeyin kaybolduğunu gösteren bir ifade yoktur. Bilakis, vurgulanan şey, recim konusunda da önceleri okunan bir ayetin bulunduğu, ancak daha sonra lafzının nesh edildiği, fakat hükmünün baki kaldığı hususudur. Hz. Ömer’in endişesi, ileride lafzı nesh edilmiş bu ayetin hükmünün de kalktığını veya böyle bir ayetin olmadığını söyleyip recmi uygulamamalarıdır.

b. Rivayetlerde gelen Recim ayetinin metni farklılık göstermektedir. Bu ise, bu metnin ayet olma ihtimalini zayıflatıyor.

c. Arapçayı bilen bir kimse, bu metinlerin -bizzat Kur’an’da geçen “Allah alimdir Hakimdir” gibi iafdelerin dışında-Kur’an’ın ayetlerine hiç benzemediğini görecektir.Hadis rivayetinin metni için (bk.Ahmed b. Hanbel, V/132,183; İbn Mace, Hudud, 9; Hakim, el-Müstedrek, IV/359).

d. Bu rivayetin metninde geçen “şeyh/şeyhet” kelimeleri yaşlı erkek ve yaşlı kadın demektir. Bu kelimelerin anlamına göre, evli olsun, olmasın, kırk yaşını geçenler/yani yaşlı olanlar zina ettikleri takdirde recim cezasını görürler. Yaşları kırkın altında olanlar -yaşlı sayılmadıklarından- yine evli olsun olmasın yalnız yüz değnekle cezalandırılır.

Bu ise, recim cezasını yaşlı olsun, genç olsun, evli olan herkes için geçerli olduğunu ifade eden pek çok sahih hadislerin ve cumhur-u ulemanın kabul ettiği görüşlerine tamamen ters düşmektedir(bk. Cezerî, a.g.e, IV/258-259).

Nitekim rivayete göre, Hz. Amr b. As ve Hz. Zeyd b. Sabit, Kur’an ‘ı Mushaf halinde yazarken, aralarında şöyle bir konuşma geçmiştir:

Zeyd ded ki: “Ben böyle bir ayeti Hz. Peygamber’den duymuştum.”

Amr b. As şöyle cevap verdi: “Böyle şey olur mu? Görmüyor musun/hep bildiğimiz, öğrendiğimiz şu değil mi ki; bekâr olduğu takdirde -yaşlı da olsa- değnek cezasını, evli olduğu takdirde -genç de olsa- recim cezasın hakkediyor. (Bk. Ahmed b. Hanbel, V/183; Hakim, IV/360).

e. Bu ve buna benzer sebeplerden dolayıdır ki, ünlü fıkıh âlimi, el-Cezerî gibi bazı alimler “bu tür rivayetlerin doğru olmadığından asla şüphe etmediklerini” belirterek görüşlerini açıkça ortaya koymuşlardır. (bk. Cezerî, a.g.y).

f. Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz ki; gerek Hz. Aişe’den, gerekse Hz. Ömer’den gelen rivayetlerden Kur’an’dan bazı ayetlerin eksik olduğu sonucunu çıkarmak doğru olmadığı gibi, bunu iyi niyetle bağdaştırmak da mümkün değildir.

Olsa olsa bu rivayetler, lafzı mensuh hükmü baki olan bazı ayetlerin söz konusu olduğuna işaret etmektedir, denilebilir.

Şunu da belirtelim ki, evli olanların zina suçu sabit olduğu takdirde cezalarının recim olduğuna dair pek çok sahih hadis söz konusudur. Cumhur ulemanın görüşü de bu merkezdedir. Bu hadislere dayanarak hüküm veren -Şia dahil-bütün mezhepler bu konuda görüş birliğindedir.


Not: Şu açıklamaları da okumanızı tavsiye ederiz:

İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Hz. Ömer (radıyallahu anh)'i hutbe verirken dinledim. Şöyle demişti:

"Allah Teâla hazretleri Muhammed (aleyhissalâtu vesselâm)'i hak (din ile) gönderdi ve O'na Kitab'ı indirdi. Bu indirilenler arasında recm âyeti de vardı! Biz bu âyeti okuduk ve ezberledik. Ayrıca, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) zinâ yapana recm cezasını tatbik etti, ondan sonra da biz tatbik ettik. Ben şu endişeyi taşıyorum: Aradan uzun zaman geçince, bazıları çıkıp: "Biz Kitabullah'da recm cezasını görmüyoruz (deyip inkâra sapabilecek ve) Allah'ın kitabında indirdiği bir farzı terkederek dalâlete düşebilecektir.

Bilesiniz, recm, kadın ve erkekten muhsan olanların zinâları, -delil veya hamilelik veya itiraf yoluyla- sübût bulduğu takdirde, onlara tatbik edilmesi gereken Kitabullah'da mevcut bir haktır. Allah'a kasemle söylüyorum, eğer insanlar: "Ömer Allah Teâla' nın kitabına ilâvede bulundu" demeyecek olsalar, recm âyetini (Kitabullah'a) yazardım." [Buhârî, Hudud 31, 30, Mezâlim 19, Menâkibu'l-Ensar 46, Megâzî 21, İ'tisâm 16; Müslim, Hudud 15, (1691); Muvatta, Hudud 8, 10, (, 823, 824); Tirmizî, Hudud 7, (1431); Ebu Dâvud, Hudud 23, (4418).>

AÇIKLAMA:

1- Bu hadis, hadis kaynaklarında farklı vecihlerle rivayet edilmiştir. Muvatta'nın bir rivayeti daha açıktır:

"Hz. Ömer (radıyallahu anh) haccdan çıkınca Medine'ye geldi. (Orada halka hitaben şunları söyledi: "Ey insanlar! Sizlere bir kısım sünnetler ve farzlar teşrî edildi. Size çok açık bir din bırakıldı. Recm âyeti hususunda kendinizi sakın tehlikeye atmayın. İçinizden biri: "Biz Allah'ın kitabında iki haddi (1) bulamıyoruz" diyebilir. Şurası muhakkak ki Resûlullah da, biz de (zinâ edenlere) recm uyguladık. Nefsimi kudret elinde tutan Zât-ı Zülcelâl'e yemin ederim, insanlar "Ömer Kitabullah'a (onda olmayan şeyi) ilavede bulundu"demiyecek olsalar, (Kur'ân'ın sonuna) şu âyeti elimle yazardım: اَلشَّيخُ وَالشَّيْخَةُ إِذَا زَنَيَا فَارْجُمُو هُمَا اَلْبَتَّةَ "Yaşlı bir erkek ve yaşlı bir kadın zinâ edecek olurlarsa onları mutlaka recmedin."

İmam Mâlik, burada geçen yaşlı erkek ve yaşlı kadın tâbirlerini "dul erkek", "dul kadın" diye açıklar. Parantez içindeki ziyadeler başka rivayetlerden alınarak dercedilmiştir.

Nesâî'de Übey İbnu Ka'b'dan kaydedilen rivayette recm âyetinin Ahzâb sûresinde gelmiş olduğu belirtilir.

2- Neshle ilgili bahislerde geçtiği üzere, recm âyeti tilâveti mensuh, hükmü bâki âyetlerdendir. 947 numaralı hadiste de geçti.

3- İbnu Hacer: "Hz. Ömer (radıyallahu anh)'in korktuğu husus vukua gelmiştir. Zîra Haricîlerin büyük çoğunluğu ile bir kısım Mu'tezile, recmi inkar ettiler" der.

4- Recm cezası Hz. Peygamber tarafından erkek olan Mâîz İbnu Mâlik el-Eslemî (radıyallahu anh)'ye tatbik edilmiştir. Mâiz, bizzat gelerek, Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'e zinâ yaptığını itiraf etmiştir. Resûlullah, onu üç sefer reddeder. Mâiz dördüncü sefer müracaat ederek zinâ yaptığını beyan edince, yakınlarına: "Bunun aklında bir eksiklik var mıydı?" diye sorar. "Yoktu!" cevabını alınca recmedilmesini emreder ve recmedilir.

Kadın olarak da Gâmidiyye (radıyallahu anhâ) recmedilmiştir. Bu da kendisi gelip Hz. Peygamber'e "Ey Allah'ın Resûlü, beni temizle!" diye itirafta bulunmuş, Resûlullah onu: "Git!" diye geri çevirmiş, ancak o, ertesi günü tekrar gelip hâmile olduğunu da belirtmiştir. Resûlullah çocuğunu doğurmasını söylemiş, doğumdan sonra gelince "sütten kesilinceye kadar" mühlet vermiş, çocuk sütten kesilince tekrar gelen kadının recmedilmesini emretmiştir.

Gâmidiyye ile ilgili rivayette Hâlid İbnu Velid'in attığı taşın kadında açtığı yaradan yüzüne kan sıçrayınca, Halid (radıyallahu anh) kadına küfreder. Ancak Hz. Peygamber müdahele ederek:

"- Yapma! Ruhumu kudret elinde tutan Zât-ı Zülcelâl'e yemin olsun, o öyle bir tevbede bulundu ki, öylesini alışveriş sahtekârları yapsaydı affa uğrarlardı" buyurur. Kadının cenaze namazını kıldırır ve defnedilir.

Keza, Yahudilerin mürâcaatı üzerine, Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) zinâ yapan bir Yahudi çiftine de recm tatbik eder. Bunun tafsilatı 947. hadiste geçti.

5- Şarihler, "Hz. Ömer (radıyallahu anh)'in: "İnsanlar: "Ömer Allah'ın Kitabına ilavede bulundu" demeyecek olsalar, recm âyetini Kur'ân' ın sonuna yazardım" demesini, mübalağaya ve recmi tatbik etmeye teşvike hamlederler. "Zîra, derler, âyetin lafzı neshedilse de mânası bakidir. Hz. Ömer gibi, fıkhı, ilmi yüce bir şahsiyetin lafzı neshedilen bir âyeti, Kur'ân-ı Kerim'e yazmaya kalkması düşünülemez."

Kur'ân-ı Kerim, Ashab'ın huzurunda, bugünkü haliyle ihtilafsız olarak cem'edilmiştir. Recm âyetinin Kur'ân-ı Kerim'e lafzen girmeyeceği hususunda icma vardır. Resûlullah'a gelen vahiylerden bir kısmının lafzen, bir kısmının hükmen, bir kısmının hem lafzen ve hem de hükmen neshedildiği Ashab'ca bilinen bir husustur. Bu durumu açıklayan rivayetler gelmiş, ulema bunların değerlendirmesini yapmıştır. Daha önceki bahislerde, Resûlullah'ın her Ramazan ayında, o zamana kadar inmiş olan âyetleri önce Cebrâil (aleyhisselam)'e, sonra da halka okuyarak "arza" yaptığını, Cebrâil'e okuyarak hatası, yanlışı varsa tashih ettirdiğini, halka okumakla da onların hatalarını düzelttiğini, işte bu arzalarda, lafzı neshedilen vahiylerin de Kur'ân-ı Kerim'den çıkarıldığını belirtmiştik. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ömrünün son Ramazan'ında arzayı iki sefer yapmıştır. Buna arza-i âhire denir.

6- Zinâ eden kadın ve erkek muhsan olduğu takdirde recm edilirler. Zinâ, itiraf veya beyyine ile sâbit olur.

İtiraf : Kişinin zinâ yaptığını kadıya gelip beyan etmesidir.

Beyyine: Şehâdeti makbul dört erkeğin veya sekiz kadının zinâya şahidlik yapmasıdır. Şahidlerin sayısı bu rakamdan aşağı düşerse zinâ suçu sübût bulmaz. Âlimler bu hususlarda ittifak ederler. Ancak itirafın sayısı ve şahidlerin sıfatları gibi bazı teferruatta ihtilâf vaki olmuştur. Sözgelimi Hanefîlerle Hanbelîler itirafın dört ayrı mecliste vaki olmasını şart koşarlar. İmam Mâlik ve Şâfiî'ye göre, kişinin zinâ yaptığını bir kere ikrar etmesi kâfidir, suç sübût bulur.

7- Gebelik zinâya delil olur mu? Bu husus ihtilaflıdır. Hz. Ömer (radıyallahu anh)'e göre, gebelik zinâya delildir, recme sebep olur. İmam Mâlik ve ashâbı da aynı kanaattedirler: "Kocası veya efendisi bilinmeyen bir kadın gebe olur ve zinâya icbar edildiği de bilinmezse, recmi gerekir. Ancak yabancı ise ve çocuğun kocasından veya efendisinden olduğunu söylerse beyanına itibar edilir" demişlerdir.

İmam Âzam, Şâfiî ve ulemânın cumhuruna göre, gebelik mutlak surette zinâya delil olmaz. Bu hususta, kadının kocası veya efendisi olmuş olmamış, kadın yerli veya yabancı olmuş, zinâya mecbur edildiğini söylemiş, söylememiş hüküm aynıdır. Beyyine olmadıkça veya itirafta bulunmadıkça recmedilemez. Zîra şer'î hadler şüphe ile ortadan kalkar ve sâkıt olur.

(1) İki hadden maksad celde ve recmdir. Kur'ân'da celde zikredilir, recm zikredilmez. Celde evlenmemiş zânilere tatbik edilendayak cezasıdır. (Kütüb-i Sitte Prof. Dr. İbrahim Canan)



Selamün Aleyküm,Seyfullah.Öncelikle ilk verdigin hadis ve arkasindan yapilmis aciklama dahi ne kadar tutarsiz bir isin icinde oldugunun en bariz gösterkesidir.Cünki eger geriye döner ve bakarsaniz Nesh edilmis dedikleri bir cok ayetler ayniyla Kuranda yerini korurken Recm in disarda kalmasi oldukca tuhaf degilmi?Kaldiki Resulün(Selam Resul/Resullere olsun)en yakini Hanimi müminlerin annesi Aise var derken bunun dahi Kuranda yer almamasi nasil bir mantiktir?Hatta Kuranin daha sonradan Kitaplastigini iddia eden sizlersinizki Ömer gibi bir Halifeye halktan korktu Kurana koyamadi demek dahi Sahabeye yapilan en büyük saygisizlik degilmiki Ömer gibi bir halifeki Yasalardan asla ödün vermedigini bildigimiz adaletiyle ünlü bu büyük sahabe ve halifenin halktan korkarak koymamasi nasil bir mantik ile aciklana bilir?Hatta nesh edilen ayet dahi olsa bu nasil mantikki Allah kirkini asana Remc gence ise bir nevi cevaz vermekte zina icin?Hayretlerle diye bilirimki akli basindaki hic bir Mümin böyle bir mantigi kabul etmez.Ve hatta senin dahi inandigindan süphedeyim...kopyala yapmadan sadece kendi düsüncemi yazdim cünki bu gibi konulari oldukca cok isledik ve dahi Kuranin acik delillerine ragmen Remc vardir demek oldukca tehlikeli bir iddiadir...

Devam edecek;
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
1561 - İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Hz. Ömer (radıyallahu anh)'i hutbe verirken dinledim. Şöyle demişti: "Allah Teâla hazretleri Muhammed (aleyhissalâtu vesselâm)'i hak (din ile) gönderdi ve O'na Kitab'ı indirdi. Bu indirilenler arasında recm âyeti de vardı! Biz bu âyeti okuduk ve ezberledik. Ayrıca, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) zinâ yapana recm cezasını tatbik etti, ondan sonra da biz tatbik ettik. Ben şu endişeyi taşıyorum: Aradan uzun zaman geçince, bazıları çıkıp: "Biz Kitabullah'da recm cezasını görmüyoruz (deyip inkâra sapabilecek ve) Allah'ın kitabında indirdiği bir farzı terkederek dalâlete düşebilecektir. Bilesiniz, recm, kadın ve erkekten muhsan olanların zinâları, -delil veya hamilelik veya itiraf yoluyla- süb–t bulduğu takdirde, onlara tatbik edilmesi gereken Kitabullah'da mevcut bir haktır. Allah'a kasemle söylüyorum, eğer insanlar: "Ömer Allah Teâla' nın kitabına ilâvede bulundu" demeyecek olsalar, recm âyetini (Kitabullah'a) yazardım." Buhârî, Hudud 31, 30, Mezâlim 19, Menâkibu'l-Ensar 46, Megâzi 21, İ'tisâm 16; Müslim, Hudud 15, (1691); Muvatta, Hudud 8, 10, (, 823, 824); Tirmizî, Hudud 7, (1431); Ebu Dâvud, Hudud 23, (4418).


Kur’an-ı kerimin hiçbir kelimesi ya da harfi bile değişikliğe uğramadan bize kadar geldiği konusunda İslam alimleri arasında görüş birliği vardır.


(Araf suresi 33. ayet; De ki: Rabbim ancak açık ve gizli kötülükleri, günahı ve haksız yere sınırı aşmayı, hakkında hiçbir delil indirmediği bir şeyi, Allah'a ortak koşmanızı ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram kılmıştır.)


Bakın hakkında hiçbir delil indirmediğim bir şeyi söylememizi, konuşmamızı haram kılıyorum diyor, peki bizler neler yapıyoruz dersiniz? Allah ın açık gönderdim dediği ayetlerine değişik yorumlar yaparak, amacından saptırmayı nasıl normal karşılarız ve bunu doğalmış gibi gösterebiliriz?



(Ankebut Suresi 51. Karşılarında okunup duran bir kitabı sana indirmiş olmamız onlara yetmiyor mu? Bunda, inanan bir toplum için elbette ki bir rahmet ve bir öğüt vardır.)

Lütfen dikkat edin Allah bu kitap, kuran size yetmiyor mu diye kızıyor,


(Nur sur.15: Çünkü siz, onu dillerinizle alıveriyorsunuz ve hakkında hiç bilginiz olmayan bir şeyi, (düşünüp taşınmadan, hemen) ağızlarınızla söylüyorsunuz ve onu önemsiz bir iş sanıyorsunuz. Oysa o, Allah yanında büyük(bir günah)tır )

Önce şunu söylemeliyim ki bizler kurandan hüküm çıkaramayız hükmü veren Allah tır. Yaptığımız en büyük yanlış burada.

Allah namaz kılın diyor ve nasıl kılacağımızı hangi zamanlarda kılacağımızı söylüyor. Nasıl zekât vereceğimizi belirtiyor. Hacca gidin hatta orada bakın şu tepeleri bile ziyaret edebilirsiniz diyor. Mirası şöyle dağıtın kadınlarınıza evlenirken mehirleriniz verin diye açıklık getiriyor. Düşünebiliyor musunuz namaz kılarken duaları hangi ses tonumuzla okumamız gerektiğini söylüyor. Hatta o kadar ayrıntıya girip özel şeyler söylüyor ki, Ali İmran suresinde, Ey iman sahipleri kendi dışınızda hiç kimseyi sırdaş edinmeyin sizi sarpa sardırıp perişan etmekten çekinmezler bile diyor. Ama bizler kuranı anlayamazsınız dedikleri kişilerin, iman adına sözlerine inanıp ardına düşmemizde hiçbir sakınca yoktur diyenlere inanabiliyoruz.

Aslinda olayin ic yüzü sudur;

(Yanılana bir ecir, isabet edene ise iki ecir vardır.)

Burada her ihtimalde ödül var, öyle olunca da hiçbir şeyden korkan yok tabi. İsteyen serbestçe ve korkusuzca konuşabiliyor, nasıl olsa en az bir ecir cepte. Allah yardımcımız olsun.


Ben kimseye göre değil, kurana göre anlarım, ayetlere yorum yapıp hüküm çıkarmam, çünkü hükmü Rabbim zaten vermiştir ben ona uyarım. Bakın hüküm vermeyi rabbim peygamberimize bile vermiyor. Bir kaç örnek kurandan.

(Yunus sur.109. Sana vah yedilene uy ve Allah hüküm verinceye kadar sabret. O, hâkimlerin en hayırlısıdır.)

(Nisa Sur. 127.ayet: Senden kadınlar hakkında fetva soruyorlar. De ki: "Onlar hakkında fetvayı size Allah veriyor.")


Hüküm veren yalnız Rabbim dir oda hükmünü açıkça kuranda vermiştir. Son olarak Mucadile suresi 1 ve 2. ayeti hatırlatmak isterim. Peygamberimize kocası hakkında durumunu arz etmeye gelen kadının durumuna, o güne kadar bu konuyla ilgili ayet inmediği için karar veremeyen peygamberimize, Allah derhal ayetini gönderip kadını zor durumdan kurtarması örneğini, kimsenin açıklaması gereken ayetler değil, aklı olanın aklını birazcık çalıştırmasıyla her şeyin ortaya çıkacağı ayetlerdir. Hiçbir kitap zor anlaşılmaması için gönderilmez anlaşılması ve söylenenlerin yapılması için gönderilir, hele bu kitap yüceler yücesi rabbimden geliyorsa bunu söylemek Rahmana en büyük saygısızlıktır. Rabbim;

(Zühruf Suresi 44
Gerçek şu: Bu Kuran sana ve toplumuna elbette ki bir hatırlatıcı/bir düşündürücü/bir şeref/bir öğüttür. Bu kitaptan sorumlu tutulacaksınız.)


Bu ayetiyle açıkça bu kitaptan sorumlu olacağımızı söylüyor ama birileri bu kitap ile yetinmediğini açıkça söyleyip onu tamamlayan ve anlaşılmasını sağlayan ciltlerce dolusu kitaplarda var, yoksa anlayamayız diyebiliyor.Son olarak;

(İbrahim Sur.52.ayet: İşte bu, onunla uyarılsınlar, Allah'ın tek ilah olduğunu bilsinler, aklı ve gönlü işleyenler de ibret alsınlar diye, insanlara yöneltilmiş bir tebliğdir.)

Acaba aklı ve gönlü işleyen çok az insana mı hitap ediyor dersiniz kuran
Hasa.
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Saydı değer tevhidin davacısı kardeşim.

Görüldüğü üzere Allah c.c. peygamber gayrısına vahiyde bulunuyormuş, o vahiy şöyleydi böyleydi bilemem ama şu kesin ki; Rabbil alemin vahiy ettim arıya diyorsa bende aşikar şekilde derimki Allah arıya vahyetti ama şöyle ama böyle...


Bir ariya(Yani aslinda bir hayvan)yapilan görev ifa eden bir eylemi ilhamliyan Vahy ile insanlari baglayan Resullere verilmis bir Vahy ayni kefeye koyan mantik=Iste Islam alemi onca firka....Isin en önemli tarafida Allah onca ayette sakin firkalara bölünmeyin emrini vermisken...

 

fani olaný istemem

New member
Katılım
12 Nis 2008
Mesajlar
251
Tepkime puanı
46
Puanları
0
Yaş
52
Vahiy sadece peygambere gelir mantığı güdenlere sormak lazım havariler peygambermiydi?
5 / MAİDE - 111 Ve iz evhaytu ilel havâriyyîne en âminû bî ve bi resûlî, kâlû âmennâ veşhed bi ennenâ muslimûn(muslimûne).
Ve havarîlere; "Bana ve Resûl'üme iman edin." diye vahyettiğim zaman, onlar da "İman ettik ve bizim (Hakk'a) teslim olduğumuza şahid ol." demişlerdi.


Bu Ayette bırakın Allahın evliyasını amenu olan birisine dahi vahiy gelebileceğini söylüyor.
10 / YUNUS - 2
E kâne linnâsi aceben en evhaynâ ilâ reculin minhum en enzirin nâse ve beşşirillezîne âmenû enne lehum kademe sıdkın inde rabbihim, kâlel kâfirûne inne hâzâ le sâhırun mubîn(mubînun).
“Onlardan bir adama insanları uyarması, âmenû olanları (ölmeden önce Allah’a teslim olmayı dileyenleri), müjdelemesi için vahyetmemiz insanlara acaip (garip) mi geldi?”


Bu imamlarında Peygamber olduğu iddia edilemez.Ama Allahtan emir alıyor.
32 / SECDE - 24 Ve cealnâ minhum eimmeten yehdûne bi emrinâ lemmâ saberû ve kânû bi âyâtinâ yûkınûn(yûkınûne).
Ve onlardan, emrimizle hidayete erdiren imamlar kıldık ve sabır sahibi oldukları ve âyetlerimize (Hakk'ul yakîn seviyesinde) yakîn hasıl etmiş oldukları için.

Acaba Musa A.S anneside mi peygamberdi?
20 / TAHA - 38 İz evhaynâ ilâ ummike mâ yûhâ.
Vahyedilecek şeyi annene vahyetmiştik.
20 / TAHA - 39 Enıkzifîhi fît tâbûti fakzifîhi fîl yemmi felyulkıhil yemmu bis sâhıli ye’huzhu aduvvun lî ve aduvvun leh(lehu), ve elkaytu aleyke mehabbeten minnî ve li tusnea alâ aynî.
(Onu sandığa koymasını, sonra onu denize (Nil Nehri'ne) bırakmasını (vahyetmiştik). Böylece deniz, onu sahile atsın, Benim ve onun düşmanı, onu alsın. Ve gözümün önünde (korumam altında) yetiştirilmen için sana, Kendimden muhabbet (sevgi) verdim
 
Son düzenleme:

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Kavram kargaşalarından karmakarışık olduk be !.. Herkes ne söyleyecekse açık açık söylesin. Aynı dairede dönüp duruluyor.
 
Katılım
21 Kas 2008
Mesajlar
111
Tepkime puanı
30
Puanları
0
Yaş
41
Allah proteinede enizmede vahyediyor eger vehyetmese o cansiz molekul ne yapacagini nereden bilecek.eger Allah vahyetmezse hucrelerimiz en iyi kimyagerden daha iyi nasil calisacak.ananin karnindaki nutfe insan olacagini nasil bilecek...

Ama dinde hukum bildiren vahy Resulullahla bitmistir.
 

fani olaný istemem

New member
Katılım
12 Nis 2008
Mesajlar
251
Tepkime puanı
46
Puanları
0
Yaş
52
Şu Ayetlerin açıklamasını yapacak bir arkadaş var mı?

Vahiy sadece Peygambere gelir mantığı güdenlere sormak lazım havarilerde Peygambermiydi?
5 / MAİDE - 111 Ve iz evhaytu ilel havâriyyîne en âminû bî ve bi resûlî, kâlû âmennâ veşhed bi ennenâ muslimûn(muslimûne).
Ve havarîlere; "Bana ve Resûl'üme iman edin." diye vahyettiğim zaman, onlar da "İman ettik ve bizim (Hakk'a) teslim olduğumuza şahid ol." demişlerdi.


Bu Ayette bırakın Allahın evliyasını amenu olan birisine dahi vahiy gelebileceğini söylemiyormu?
10 / YUNUS - 2
E kâne linnâsi aceben en evhaynâ ilâ reculin minhum en enzirin nâse ve beşşirillezîne âmenû enne lehum kademe sıdkın inde rabbihim, kâlel kâfirûne inne hâzâ le sâhırun mubîn(mubînun).
“Onlardan bir adama insanları uyarması, âmenû olanları (ölmeden önce Allah’a teslim olmayı dileyenleri), müjdelemesi için vahyetmemiz insanlara acaip (garip) mi geldi?”


Bu imamlarında Peygamber olduğu iddia edilemez.Ama Allahtan emir almıyormu?
32 / SECDE - 24 Ve cealnâ minhum eimmeten yehdûne bi emrinâ lemmâ saberû ve kânû bi âyâtinâ yûkınûn(yûkınûne).
Ve onlardan, emrimizle hidayete erdiren imamlar kıldık ve sabır sahibi oldukları ve âyetlerimize (Hakk'ul yakîn seviyesinde) yakîn hasıl etmiş oldukları için.

Acaba Musa A.S anneside mi Peygamberdi?
20 / TAHA - 38 İz evhaynâ ilâ ummike mâ yûhâ.
Vahyedilecek şeyi annene vahyetmiştik.
20 / TAHA - 39 Enıkzifîhi fît tâbûti fakzifîhi fîl yemmi felyulkıhil yemmu bis sâhıli ye’huzhu aduvvun lî ve aduvvun leh(lehu), ve elkaytu aleyke mehabbeten minnî ve li tusnea alâ aynî.
(Onu sandığa koymasını, sonra onu denize (Nil Nehri'ne) bırakmasını (vahyetmiştik). Böylece deniz, onu sahile atsın, Benim ve onun düşmanı, onu alsın. Ve gözümün önünde (korumam altında) yetiştirilmen için sana, Kendimden muhabbet (sevgi) verdim
 
Katılım
21 Kas 2008
Mesajlar
111
Tepkime puanı
30
Puanları
0
Yaş
41
Acaba Musa A.S anneside mi Peygamberdi?
20 / TAHA - 38 İz evhaynâ ilâ ummike mâ yûhâ.
Vahyedilecek şeyi annene vahyetmiştik.
20 / TAHA - 39 Enıkzifîhi fît tâbûti fakzifîhi fîl yemmi felyulkıhil yemmu bis sâhıli ye’huzhu aduvvun lî ve aduvvun leh(lehu), ve elkaytu aleyke mehabbeten minnî ve li tusnea alâ aynî.
(Onu sandığa koymasını, sonra onu denize (Nil Nehri'ne) bırakmasını (vahyetmiştik). Böylece deniz, onu sahile atsın, Benim ve onun düşmanı, onu alsın. Ve gözümün önünde (korumam altında) yetiştirilmen için sana, Kendimden muhabbet (sevgi) verdim __________________



bu dinde delil olan vahy degildir.
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
satir satir yazilmis demek toparlanmis mi demek?


Toplanmamis ise neden Kitab demis Alemlerin Rabbi acaba kinayemi yapmis?Yoksa toplanmis ise satir satir yazilmazmi dersin?Veya toplanamazmi dersin satir satir yazilirsa?



- Satır satır yazılmış Kitab’a (52/2)
 
Son düzenleme:

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Abi yine ben. :D

Risale-i Nur'un nasıl ilham ve sünuhat olduğunu ve ilham ve sünuhatın nasıl bir şey olduğunu bir örnek ile izah etmeye gayret edeceğim. Sabırla okumanı rica ederim.

29. Pencere


b524.gif
Hiçbir şey yoktur ki, Onu övüp, Onu tesbih etmesin. (İsrâ Sûresi: 44.)

Bir bahar mevsiminde, garibâne(yanlız başıma), mütefekkirâne(tefekkür ederek), seyahate gidiyordum. Bir tepeciğin eteğinden geçerken parlak bir sarı çiçek nazarıma ilişti. Eskiden vatanımda ve sâir memleketlerde gördüğüm o cins sarı çiçekleri derhatır ettirdi(hatırlattı). Şöyle bir mânâ kalbe geldi ki:Bu çiçek kimin turrası(padişah mühürü) ise, kimin sikkesi(imzası) ise ve kimin mührü ise ve kimin nakşı ise, elbette bütün zemin yüzündeki o nevi çiçekler onun mühürleridir, sikkeleridir.
Şu mühür tahayyülünden(hayal etmesinden) sonra, şöyle bir tasavvur(düşünme, tasarlama)geldi ki: Nasıl bir mühür ile mühürlenmiş bir mektub, o mühür, o mektubun sahibini gösterir; öyle de, şu çiçek, bir mühr-ü Rahmânîdir. Şu enva-ı nakışlarla ve mânidar nebâtât satırlarıyla yazılan şu tepecik dahi bu çiçek Sâniinin mektubudur. Hem, şu tepecik dahi bir mühürdür. Şu sahrâ ve ova bir mektub-u Rahmânî hey'âtını(şeklini) aldı.
İşbu tasavvurdan şöyle bir hakikat zihne geldi ki: Herbir şey, bir mühr-ü Rabbânî hükmünde, bütün eşyayı kendi Hâlıkına isnad eder, kendi kâtibinin mektubu olduğunu ispat eder.

İşte, herbir şey öyle bir pencere-i tevhiddir ki, bütün eşyayı bir Vâhid-i Ehade mal eder. Demek herbir şeyde, hususan zîhayatlarda öyle hârika bir nakış, öyle mu'cizekâr bir san'at var ki; onu öyle yapan ve öyle mânidar nakşeden, bütün eşyayı yapabilir ve bütün eşyayı yapan, elbette o olacaktır. Demek, bütün eşyayı yapamayan, birtek şeyi icâd edemez.
İşte ey gâfil! Şu kâinatın yüzüne bak ki; birbiri içinde hadsiz mektubât-ı Samedâniye hükmünde olan sahaif-i mevcudât ve herbir mektub üstünde hadsiz sikke-i tevhid mühürleriyle temhîr edilmiş bütün bu mühürlerin şehâdetlerini kim tekzib edebilir? Hangi kuvvet onları susturabilir? Kalb kulağı ile hangisini dinlesen, "Eşhedüenlailaheillallah" dediğini işitirsin. (Pencereler Risalesi)


Metin Mete Abi, Bediüzzaman önce tefekkür ediyor. Bu sırada bir çiçek görüyor ve eskide memleketinde gördüğü çiçekler hatırına getirtiliyor. Sonra hayal etmeye başlıyor. O hayalden bazı manalar kalbine geliyor, doğuyor. Bu sünuhattır.

Sonra o hayali tasavvur etmeye , yoğurmaya başlıyor. Onlara manalar giydiriyor. O hayal ile ile daha önce bildiklerini bir araya getiriyor. O bir araya getirmek ile ortaya bir hamur çıkıyor. O hamur piştikten sonra ortaya bir hakikat beliriyor. O hakikatten Tevhide ulaşıyor. Dikkat edilirse üstüne düşen tefekkür ve tasavvurdan sonra diyor "zihne geldi". Zira, Adetullah kaidlerine riayet etti ve artık hakikat ona verilecektir. İşte bu hakikatin zihne gelmesi ilhamdır. Şirki kesiyor. Başta dahi cereyan eden sünuhattır, kalbe doğmadır.

İşte Abim, böyle bir şeyde bir dalalet varsa buyurun söyle.

Muhabbetle

Ben sahis ismi vererek konusmuyorum heleki bu forumda asla.Bu birincisi, ikincisine gelirsemki ne gerek vardi dagli karlari asmaya ayeti görünce secde varken?Velevki üc ayda her seye düsünmeden sormadan cevap verecek bilgelige sahip biri icin?Yani sen bu konulari gec esas hakkina dön...Firkamisiniz degilmisiniz?Kac firkasiniz ben saydim 100 ün üzerinde ciktiniz...Degilmi DUHA...
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Bekir Abi, zaten pek çok dalalet bu kavram kargaşalarından çıkıyor. İşte bu kavram kargaşalarına karşı ilm-i Kelam var. Malesef artık itibar edilmiyor.

Muhabbetle


Bende bundan dertliyim Duha bak bir ayet meali veriyor kisi bakiyorsun yarisi Türkce yarisi Farsca digeride orjinal,ya kardesim ben Türküm neden hepsini cevirmedin adamin isine gelmiyor...Istedigi gibi at oynatacak ya...
 
Katılım
21 Kas 2008
Mesajlar
111
Tepkime puanı
30
Puanları
0
Yaş
41
kuran mekke donemimdede kitab diyor.kitab demesi icin o an toparlanmis olmasi gerekmiyor.ki tARIH tersini soyluyor.
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
kuran mekke donemimdede kitab diyor.kitab demesi icin o an toparlanmis olmasi gerekmiyor.ki tARIH tersini soyluyor.



Kardesim Tarih ne söylerse söylesin beni hic irgalamaz;Benim icin gerekli olan Allahin söylemesiki oda Kitap diyor banane gerisi.Tarihin dogru söyledigine deliliniz nedir desem bana iyi bir ayetle dogru oldugunu teyid edebilirmisiniz?Allah Musanin(Selam Resul/Resullere olsun) kavmine Sigir kurban edin deyince rengini yasini basini sormuslar bana düsense ilk yakaladigimi kurban etmek biz emir karsisinda robottan daha kötüyüzdür Elhamdülillah....Yani Söyle özetleyeyim;Allah Kitap demis bana düsen buna iman etmek,Gerisi ister deriye ister kemige isterde carsafa yazmislar sonradan toplanmis desin benim icin Kitaptir ve Resul(Selam Resul/Resullere olsun)Zamaninda bitmis Kitap haline gelmistir..Delilse korunmusta mevcut vermis....


- Satır satır yazılmış Kitab’a (52/2)
 

fani olaný istemem

New member
Katılım
12 Nis 2008
Mesajlar
251
Tepkime puanı
46
Puanları
0
Yaş
52
Aşağıdaki Ayetlerden şunu çıkarmak lazım Acaba Allahu Teala bu ayetlerdeki muradı ne?İnsanlara neyi anlatmak istiyor.Benim acizane anladığım.Önyargılı olmamalıyız.Peşin hükümle kınamamalıyız.Hemen fetvayı yapıştırmamalıyız.Araştırmalıyız.Komplo Teorileri kurup vay efendim bunun maksadı aslında şuda,buda deyip,insanları zan altında bırakmamalıyız.Bilmem anlatabildim mi? sayın Duha

Vahiy sadece Peygambere gelir mantığı güdenlere sormak lazım havarilerde Peygambermiydi?
5 / MAİDE - 111 Ve iz evhaytu ilel havâriyyîne en âminû bî ve bi resûlî, kâlû âmennâ veşhed bi ennenâ muslimûn(muslimûne).
Ve havarîlere; "Bana ve Resûl'üme iman edin." diye vahyettiğim zaman, onlar da "İman ettik ve bizim (Hakk'a) teslim olduğumuza şahid ol." demişlerdi.


Bu Ayette bırakın Allahın evliyasını amenu olan birisine dahi vahiy gelebileceğini söylemiyormu?
10 / YUNUS - 2
E kâne linnâsi aceben en evhaynâ ilâ reculin minhum en enzirin nâse ve beşşirillezîne âmenû enne lehum kademe sıdkın inde rabbihim, kâlel kâfirûne inne hâzâ le sâhırun mubîn(mubînun).
“Onlardan bir adama insanları uyarması, âmenû olanları (ölmeden önce Allah’a teslim olmayı dileyenleri), müjdelemesi için vahyetmemiz insanlara acaip (garip) mi geldi?”


Bu imamlarında Peygamber olduğu iddia edilemez.Ama Allahtan emir almıyormu?
32 / SECDE - 24 Ve cealnâ minhum eimmeten yehdûne bi emrinâ lemmâ saberû ve kânû bi âyâtinâ yûkınûn(yûkınûne).
Ve onlardan, emrimizle hidayete erdiren imamlar kıldık ve sabır sahibi oldukları ve âyetlerimize (Hakk'ul yakîn seviyesinde) yakîn hasıl etmiş oldukları için.

Acaba Musa A.S anneside mi Peygamberdi?
20 / TAHA - 38 İz evhaynâ ilâ ummike mâ yûhâ.
Vahyedilecek şeyi annene vahyetmiştik.
20 / TAHA - 39 Enıkzifîhi fît tâbûti fakzifîhi fîl yemmi felyulkıhil yemmu bis sâhıli ye’huzhu aduvvun lî ve aduvvun leh(lehu), ve elkaytu aleyke mehabbeten minnî ve li tusnea alâ aynî.
(Onu sandığa koymasını, sonra onu denize (Nil Nehri'ne) bırakmasını (vahyetmiştik). Böylece deniz, onu sahile atsın, Benim ve onun düşmanı, onu alsın. Ve gözümün önünde (korumam altında) yetiştirilmen için sana, Kendimden muhabbet (sevgi) verdim

Vahiy denince biz sadece Allah’ın peygamberlerine verdiği kitapları ve sayfaları anlıyoruz. Bunlar vahyin bir bölümünü, tilavet edilen vahyi, yani “vahy-i metlû”yu oluşturur. Herkesi ilgilendiren Allah’ın emir ve yasaklarını içerir.

Bir de Allah’ın kalp kulağını açtığı kişi ile olan konuşması vardır. Şura Suresi 51. ayete göre bu da vahiydir. Ancak tilavet edilmeyen vahiy, yani “vahy-i gayrimetlû”dur. Başka insanları bağlayan hükümler içermez. Allah’ın, sadece o kişi ile yaptığı konuşmadır. Allah’ın pekçok evliyası ise bu vahiyden kitaplarında şöyle bahsediyorlar:
 
Son düzenleme:

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Abi biz tek fırkayız. Ehl-i Sünnet ve'l cemaat. Sizler kişi sayısınca fırkasınız. Zira her nedense mezhebten çıkan her kişi kendi mezhebini ilan etmiş oluyor. Çünkü, mezhebi red eden biri diğer mezhebi red edenle aynı ayette aynı düşünmediğine yüz şahit gördüm. Demek, biz biriz siz binlersiniz.

Ayrıca, güzel güzel konuşuyorduk. Sana Risaleden bir alıntı yaptım. Allah adaleti emrediyor. Adil bir şekilde şu yazdığım şeyde şirk var mı, vahiy iddiası var mı söylemek zor değil.

Evet SAid Nursi şirkin tüm kalelerini kırmıştır. Kullandığı kelimelerden usluba varıncaya kadar.

Mesela, "bana ihtar edildi" der. Yani, "bana hatırlatıldı". Hatırlatma fiilinin ve işinin Allah'tan geldiğini ilan ederek sapıklığı şirki keser.

"Bana yazdırıldı" der. Tefekkür ile hayaline gelen hakikatlerde ihtar edilen ve o ihtardan ortaya çıkan tasavvurdan zihne gönderilen hakikatlerin yazılmasının faydalı olacağını düşünerek yazıyor. Ama bu yazdırma fiili Allah'a ait. Zira, yazdıkları eğer hakikat ise Allah'tandır. Yazdırmak fiili dahil.

Mesela, der "ihtiyarlandım" Yani "ihtiyarlatıldım" Demez ki, "ihtiyarladım" Zira, "ihtiyarladım" sözü şirk ima eder. İhtiyarladım, sözü ihtiyarlamayı tabiat kanununa, tesadüfe havale eder.

İşte, soruyorum. Şirk kimin sözlerinde?

Muhabbetle



Duha anlamamakta neden direniyorsun?Biz Mezhepsiziz ve asla ayri degil sadece Allahin Vahyi diyoruzki Kuranda bizi teyid ediyor nereden cikardin kisi sayisinca mezhebi?Sana daha öncede söyledim isimle asla yazmiyorum hem bu forumda asla.Ama bana getirip dayarsan filanca söyle yapmis böyle yapmis Allahtan dogrumuymus derim bak ben Allahin kelamindan baskasina asla siginmiyorum.O sahis yani bahsettigin Vahy aliyormus banane?Allah bana Vahy vermedi ne yapayim yani Bende Alemlere Rahmet Allahin Resulü Muhammede(Selam Resul/Resullere olsun)inenle idare edeyimde demiyorum bana yetiyor gerisi kim derseki söyle böyle Sirki iyi arastirmasini ve Tagut ne anlamda olduguna iyi bakmalidir.ben kimseyi su veya bu sekilde itham etmem ama gercekleride asla söylemeden susmam.Sen var kiminle istikal edersen et ama bana demeki iste filan sirki kirmis gec Duha gec....Söyletme beni..Allahtan baska VELI tanimiyorum o nedenle sen bos ver filancalari Kurandan örnekle....
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst Alt