Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Tasavvuf ; Ayri Bir Din..!

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
R

RESULUN_IZINDE

Guest
benim itikadimda kainati yalniz allah yonetir...ve bundan tamamen eminim.
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
Bizde kainatı Allah'ın (cc) yarattığına iman ettik elhamdülillah. Hiç kimseyi de Allah'ın (cc) makamına çıkartmadık.

Rabbi Zülcelal kainatı yaratmıştır, sünnetullahını ilan etmiştir ve cüzzi irade ile sana yönetme imkanı vermiştir.

Evine gelen ekmeği Rabbi Zülcelal sen daha doğmadan senin rızkın olarak kaderine yazmıştır, ama ekmeği almak için bakkala seni göndermiştir. Ekmeği ne şekilde alacağın konusunda eğer hata edersen, Rabbim bu hatayı yapmamı istedi ve yaptım! mı diyeceksin peki ? O zaman Rabbi Zülcelal sana demeyecek mi, ben sana akıl verdim, irade verdim ve yaptığın hatayı bana mal ettin. Böyle demek ile veya itikadında böyle kabullenmek ile yaptığın veya yapacağın hatada Allah'ı (cc) ortak mı tutacaksın ?...
 

fetih

New member
Katılım
16 Şub 2007
Mesajlar
1,994
Tepkime puanı
355
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Uzay Ýstasyonundan Alooooo Kimse Yokmuuuuu :)
Konuyle ne ilgisi var.herhalde lanet okumayi cok seven bir insansiniz.gun gelir sizi bulur o lanet...

muaviye hayrani tam ehli sunnet fetih...keske o gunde olsaydinizda yezidin ehli sunnet ordusunda olsaydiniz.

Konu ile çok ilgisi var sizin amacınız FİTNE değilde nedir şimdi hangi nickle gelipte edepsizce cevaplar yazacaksın bakalım hanifdost kardeşim gerçi hangi nickle gelirsen gel forumdaki yönetici kardeşlerim görevlerini yapacaklardır bundan hiç şüphem yok
 

casus021

New member
Katılım
30 Ocak 2007
Mesajlar
1,475
Tepkime puanı
380
Puanları
0
Yaş
40
Konum
istanbul
Web sitesi
www.islamportali.net
Ne banlayıp duruyon bekır serefsızı.

Allahım resulunjun hurmetıne su bekırın canını bugun ınleterek al.

Ehlı sunnet degıl ehlı dalalet kafırlersınız.ah o gunler bır gelse kafanızı kessek...

Allahım su fetıhıde gebert.

kardeşim edebinle otur oturdugun yerde demek ki o ettiginiz hakaret sizde mevcut ki baskalarına hakaret ediyorsunuz
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Alıntı:
DIRENIS Nickli Üyeden Alıntı
Ne banlayıp duruyon bekır serefsızı.

Allahım resulunjun hurmetıne su bekırın canını bugun ınleterek al.

Ehlı sunnet degıl ehlı dalalet kafırlersınız.ah o gunler bır gelse kafanızı kessek...

Allahım su fetıhıde gebert.


Alıntı:
DIRENIS Nickli Üyeden Alıntı
Allahın lentı sız kafırlerın uzerıne olsun.kafır kopekler.

B ekır denen putperets senın bedenını cehennemde gorecegım.o zaman ben allahım dıyen ıbne arabı senı kurtarırı.



Alıntı:
DIRENIS Nickli Üyeden Alıntı

adi islamforum gercekte ise kafir forum...

ALLAH HEPINIZI CEHENNEMIN DIBINE YOLLASIN MELUNLAR.SIZIN O IBN ARABINIZINB MEZARINA FOSEPTIK DOKUYUM EMI.

Alıntı:
DIRENIS Nickli Üyeden Alıntı
evliya dedikleriniz ibn arabi gibi allah bana kulluk eder diyen kafirlerdir.

ALLAH BAANA TAPAR DIYEN MELUNA EVLIYA DIYORSUNUZ.






Ben de günahkarım, bana da bir şeyler lazım ahiret için... Allah affetsin...
 

fani olaný istemem

New member
Katılım
12 Nis 2008
Mesajlar
251
Tepkime puanı
46
Puanları
0
Yaş
52
Konular nefsani yazılar yüzünden kaynayıp gidiyor.Ana konuya dönecek olursak, konuyu daha iyi anlamak için Ayetlerden örnek verelim.


KURANDAKİ İSLAMIN 7 SAFHASI DA FARZ MIDIR?

Soru 1- Allaha yönelmek; yani Allaha ulaşmayı dilemek farz mıdır?
Cevap1- Farzdır. 30/RUM-31: Munibine ileyhi vettekuhu ve ekimus salate ve la tekunu minel muşrikin(muşrikine).
Ona (Allaha) yönelin (Ona ulaşmayı dileyin) ve takva sahibi olun. Ve namazı ikame edin (namaz kılın). Ve (böylece) müşriklerden olmayın.

39/ZUMER-54: Ve enibu ila rabbikum ve eslimu lehu min kabli en yetiyekumul azabu summe la tunsarun(tunsarune).
Allaha yönel (ruhunu Allaha ulaştırmayı dile) ve Allaha teslim ol. Üzerine azap (kabir azabı) gelmeden önce (ölümden önce). Yoksa sonra yardım olunmazsın.

31/LOKMAN-15: Ve in cahedake ala en tuşrike bi ma leyse leke bihi ilmun fe la tutıhuma ve sahıbhuma fid dunya marufen vettebi sebile men enabe ileyy(ileyye), summe ileyye merciukum fe unebbiukum bima kuntum tamelun(tamelune).
Ve eğer annen, baban bilmediğin bir şeyi, Bana ortak koşman için seni zorlarlarsa, onlara itaat etme. Onlarla dünyada iyi geçin. Kim Bana yönelmişse (ruhunu Bana ulaştırmayı dilemişse), sen de onun yoluna tabi ol (aynı yolu takip ederek sen de Bana ulaş). Sonra (ölümden sonra) hepiniz Bana döneceksiniz (Azrail (A.S) sizi Bana getirecek). Size yaptıklarınızı haber vereceğim.

Soru2- Mürşide ulaşmak ve tabi olmak farz mıdır?
Cevap2- Farzdır. 5/MAİDE-35: Ya eyyuhellezine amenuttekullahe vebtegu ileyhil vesilete ve cahidu fi sebilihi leallekum tuflihun(tuflihune).
Ey amenu olanlar (Allaha ulaşmayı, teslim olmayı dileyenler), Allaha karşı takva sahibi olun ve Ona ulaştıracak vesileyi isteyin! Ve Onun yolunda cihad edin. Umulur ki; siz felaha erersiniz.

16/NAHL-9: Ve alallahi kasdus sebili ve minha cair(cairun), ve lev şae le hedakum ecmain(ecmaine).
Ve sebillerin (dergahlardan Sıratı Mustakime ulaşan bütün yolların yani mürşidlerin) tayini, Allahın üzerinedir. Ve ondan sapanlar vardır. Ve eğer O dileseydi, sizin hepinizi hidayete erdirirdi.

18/KEHF-17: Ve tereş şemse iza talaat tezaveru an kehfihim zatel yemini ve iza garabet takriduhum zateş şimali ve hum fi fecvetin minh(minhu), zalike min ayatillah(ayatillahi), men yehdillahu fe huvel muhted(muhtedi), ve men yudlil fe len tecide lehu veliyyen murşida(murşiden).
(Ey Resulüm! Orada olsaydın) görürdün ki; güneş doğduğu zaman mağaranın sağ tarafına ulaşır. Battığı zaman ise onları sol taraftan terkederdi. Onlar mağaranın geniş bir yerindeydiler. Bu, Allahın ayetlerindendir. Allah kimi Kendine ulaştırırsa o hidayete erer. Ve kim dalalette ise onun için veli mürşid bulunmaz.

72/CİN-14: Ve enna minnel muslimune ve minnel kasitun(kasitune), fe men esleme fe ulaike teharrev reşeda(reşeden).
Muhakkak ki; bizlerden Allaha teslim olanlar da var, (kalpleri) kasiyet (bağlamış) olanlar da var. Kim (Allaha) teslim olmayı dilerse, mürşidini arar.

Soru3- Ruhu ölmeden evvel Allaha ulaştırmak farz mıdır?
Cevap3- Farzdır. 89/FECR-28: İrcii ila rabbiki radıyeten mardıyyeh(mardıyyeten).
Allahtan razı ol ve Allahın rızasını kazan. (Ey ruh!) Allaha (Rabbine) geri dönerek ulaş.

10/YUNUS-25: Vallahu yedu ila daris selam(selami), ve yehdi men yeşau ila sıratın mustekim(mustekimin).
Ve Allah, teslim (selam) yurduna davet eder ve (teslim yurduna ulaştırmayı) dilediği kimseyi, Sıratı Mustakime ulaştırır.
10/YUNUS-26: Lillezine ahsenul husna ve ziyadeh(ziyadetun), ve la yerheku vucuhehum katerun ve la zilleh(zilletun), ulaike ashabul cenneh(cenneti), hum fiha halidun(halidune).
Onlar için Ahsenül hüsna (Allahın Zatına ulaşmak) ve ziyadesi (daha fazlası, Allahın cemalini görmek) vardır. Onların yüzlerini bir keder kaplamaz ve bir zillet (küçük düşme, hakirlik) yoktur. İşte onlar, cennet halkıdır. Onlar, orada devamlı kalanlardır.

13/RAD-21: Vellezine yasılune ma emerallahu bihi en yusale ve yahşevne rabbehum ve yehafune suel hisab (hisabi).
Ve onlar, Allahın (ölümden evvel), Allaha ulaştırılmasını emrettiği şeyi (ruhlarını), Ona (Allaha) ulaştırırlar. Ve Rablerine karşı huşu duyarlar ve kötü hesaptan (cehenneme girmekten) korkarlar.

Soru4- Fizik vücudu Allaha teslim ederek Allaha kul etmek farz mıdır?
Cevap4- Farzdır. 36/YASİN-60: Ey Ademoğulları! Ben, sizlerden şeytana kul olmayacağınıza dair ahd almadım mı? Muhakkak ki; o (şeytan), size apaçık bir düşmandır.
36/YASİN-61: Ve Ben, sizden Bana kul olmanıza (dair ahd almadım mı?) Bu da Sıratı Mustakim (üzerinde bulunmak)tır.

Soru5- Nefsi Allaha teslim ederek halis kılmak farz mıdır?
Cevap5- Farzdır. 98/BEYYİNE-5: Onlar emrolunmadılar. Sadece hanifler olarak, Allah için dinde halis (nefslerini halis kılmış) kullar olmakla emrolundular. Ve namaz kılmakla ve zekat vermekle emrolundular. İşte kayyum olan din budur.

Soru6- İrşada ulaşmak farz mıdır?
Cevap6- Farzdır. 2/BAKARA-186:
Ve iza seeleke ıbadi anni fe inni karib(karibun) ucibu daveted dai iza deani, fel yestecibuli vel yuminu bi leallehum yerşudun(yerşudune).
Ve kullarım, sana Benden sorduğu zaman, Ben muhakkak ki (onlara) yakınım. Bana dua edilince, dua edenin duasına (davetine) icabet ederim. O halde onlar da Benim (davetime) icabet etsinler ve Bana amenu olsunlar. Böylece irşada ulaşsınlar (irşad olsunlar).

Soru7- İradeyi Allaha teslim ederek bihakkın takvaya ulaşmak farz mıdır?
Cevap7- Farzdır. 3/AL-İ İMRAN-102:
Ya eyyuhellezine amenuttekullahe hakka tukatihi ve la temutunne illa ve entum muslimun(muslimune).
Ey iman edenler! Hakkıyla takva sahibi olanlar (nasıl bir takvanın sahibi ise aynı onlar) gibi, Allaha karşı takva sahibi olun ve ölmeden (önce) Allaha teslim olun.


SAHABE KURANDAKİ İSLAMIN 7 SAFHASINI DA YAŞAMIŞ MI?


S-1- Allaha ulaşmayı dilemişler mi, Allaha yönelmişler mi? Taguta kul olmaktan kurtulmuşlar mı?
C-1- Evet, dilemişler ve Allaha yönelmişler ve Allaha kul olmuşlar
39/ZUMER-17: Vellezinectenebut tagute en yabuduha ve enabu ilallahi lehumul buşra, fe beşşir ibad(ibadi).
Onlar ki; taguta (insan ve cin şeytanlara) kul olmaktan içtinab ederler (kaçınırlar, kendilerini kurtarırlar) ve Allaha yönelirler. Onlara müjdeler vardır. Kullarımı müjdele.

S-2- Mürşidlerine tabi olmuşlar mı?
C-2- Kainatın en büyük mürşidine, Peygamber Efendimiz (S.A.V)e tabi olmuşlar
48/FETİH-10: Muhakkak ki onlar, sana biat ettikleri zaman Allaha biat etmiş oldular. Onların ellerinin üzerinde (Allah senin bütün vücudunda tecelli ettiği için ellerinde de tecelli etmiş olduğundan) Allahın eli vardı. Kim (derecesini nakısa) düşürürse, muhakkak ki o, nefsi sebebiyle (Allaha verdiği yeminleri, ahdleri yerine getirmediği için) derecesini nakısa düşürmüştür. Kim de Allaha olan ahdlerini (yeminini, misakini ve ahdini) yerine getirirse, ona en büyük mükafat (ecir) verilecektir (cennet saadetine ve dünya saadetine erdirilecektir).

60/MUMTEHİNE-12: Ey Peygamber! Sana biat etmek üzere mümin kadınlar geldiğinde, onlardan Allaha hiçbir şeyle ortak (şirk) koşmamak, hırsızlık etmemek, zinada bulunmamak, çocuklarını öldürmemek, elleriyle ayakları arasında bir iftira uydurup getirmemek ve kendilerine emrettiğim şeylerde sana asi olmamak üzere söz verdikleri vakit onların biatlerini kabul et. Ve onlar için Allahtan mağfiret dile. Muhakkak ki; Allah, mağfiret edici (günahları sevaba çevirici) ve rahmet sahibidir.

S-3- Bütün sahabe ruhlarını Allaha teslim ederek hidayete ermişler mi?
C-3- Bütün sahabe hidayete ermişler. Ruhlarını Allaha teslim etmişler

39/ZUMER-18: Onlar (sahabe), sözleri işitirler ve onların (sözlerin) ahsen olanına (Peygamber Efendimiz (S.A.V) tarafından söylenilenine) tabi olurlar. İşte onlar, hidayete erenlerdir (ruhlarını ölmeden evvel Allaha ulaştıranlardır). Ve onlar, ululelbabtır (daimi zikrin sahipleridir).

3/AL-İ İMRAN-20: Eğer seninle tartışmaya kalkarlarsa, o zaman de ki:Ben ve bana tabi olanlar vechimizi (fizik vücudumuzu) Allaha teslim ettik. O kitap verilenlere ve ümmilere de ki:Siz de (fizik vücudunuzu Allaha) teslim ettiniz mi? Eğer teslim ettilerse; o zaman (onlar), andolsun ki; hidayete ermişlerdir. Eğer yüz çevirirlerse; o zaman sana düşen (görev), ancak tebliğdir. Allah kullarını Basirdir (görendir).

S-4- Bütün sahabe vechlerini (fizik vücutlarını) Allaha teslim etmişler mi?
C-4- Bütün sahabe vechlerini Allaha teslim etmişler
3/AL-İ İMRAN-20: Eğer seninle tartışmaya kalkarlarsa, o zaman de ki:Ben ve bana tabi olanlar vechimizi (fizik vücudumuzu) Allaha teslim ettik. O kitap verilenlere ve ümmilere de ki:Siz de (fizik vücudunuzu Allaha) teslim ettiniz mi?Eğer teslim ettilerse; o zaman (onlar), andolsun ki; hidayete ermişlerdir. Eğer yüz çevirirlerse; o zaman sana düşen (görev), ancak tebliğdir. Allah kullarını Basirdir (görendir).

S-5- Bütün sahabe nefslerini Allaha teslim ederek, halis kılarak muhlislerden olmuşlar mı?
C-5- Bütün sahabe nefslerini halis kılmış, Allaha teslim etmiş ve muhlislerden olmuşlar
2/BAKARA-139: De ki:Allah hakkında bizimle mücadele mi ediyorsunuz? O, bizim de Rabbimizdir, sizin de Rabbinizdir. Bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz de size aittir. Ve biz, onun için ihlas sahibi (MUHLİS) (kul)larız.

S-6- Bütün sahabe irşada ulaşmışlar mı?
C-6- Bütün sahabe irşada ulaşmışlar
49/HUCURAT-7: Bilin ki, içinizde Allahın resulü var. Şayet emirlerin çoğunda size uysaydı lanetlenirdiniz. Fakat Allah, size imanı sevdirdi, kalplerinizde onu (imanı) müzeyyen kıldı (fazılları iman kelimesinin etrafında toplayarak kalbinizi tamamen nurla doldurdu). Size; küfrü, fıskı ve isyanı kerih gösterdi. İşte onlar, irşada ulaşanlardır.

S-7- Bütün sahabe (ensar da muhacirin de) irşad makamının sahibi olmuşlar mı? Kendilerine tabi olunmuş mu?
C-7- Bütün sahabeye tabi olunmuş. İrşad makamının sahibi olmuşlar
9/TEVBE-100: O sabikun-el evvelin (evvelki hayırlarda yarışanlardan ululelbab, ihlas ve salah makamlarını, en üst üç makamı işgal edenler), onların bir kısmı muhacirinden (Mekkeden Medineye göç edenlerden), bir kısmı ensardan (Medinedeki yardımcılardan) ve bir kısmı da onlara (ensar ve muhacirine) ihsanla tabi olanlardandı. (Sahabe, irşad makamına sahip oldukları için onlara tabi olundu.) Allah, onlardan razı ve onlar da Ondan (Allahtan) razıdır. Onlara Allah, altlarından ırmaklar akan cennetler hazırladı ve orada ebediyyen kalacaklardır. İşte bu, en büyük (azim) mükafattır.

Görüyorsunuz ki; bütün sahabe Kurandaki İslamın 7 safhasını da yaşamışlar ve irşad makamının sahibi olmuşlar.
Biz de sizleri İslamın 7 safhasını da yaşayarak ruhunuzu, vechinizi, nefsinizi ve iradenizi Allaha teslim etmeye çağırmıyor muyuz?
Bu ilim, öğrenen ve tatbik edenleri ruhu, vechi, nefsi ve iradeyi Allaha teslim etmeye ve dünya saadetinin yüzde yüzüne, mutluluğun şahikasına ulaştırır.
Davet ezeli ve ebedi davet değil mi?
Bu davet 14 asır evvel sahabeye yapılmamış mıydı?
 
Son düzenleme:

elkaria

Member
Katılım
25 Kas 2007
Mesajlar
271
Tepkime puanı
3
Puanları
18
Yaş
43

- TASAVVUF EHLİNİN "ANLAŞILAMAZLIK" MİT'İ

Tasavvuf erbabı, kendilerine yöneltilen bütün ciddi eleştirilere, "bizi anlamazsınız" zırhına bürünerek karşı koymuşlardır. Bizi, tasavvufçu olmayanlar anlamaz demek, iyi bir savunma mekanizmasıdır.

Füsusül Hikem mütercimi M. Nursi GENCOSMAN, İbnül Arabi'yi red ve inkar edenlerin "rüsum uleması, fıkıh bilginleri" olduğunu, oysa bunların Ibnül Arabi'yi anlayamayacaklarını ileri sürer. Zira onların farklı ıstılahları, ayrı lisanları varmış. Tasavvuf terminolojisini bilmeyenlerin tasavvuf bahsinde söz ve salahiyet sahibi olmalarına imkan yokmuş! (Gencosman, X.).

A. Avni KONUK ise savunmasında aynı üslubu kullanır: "Bu ulûm ve hikemi anlamayanlar kendi istidat­larına kusur bulmalıdır." (A. Konuk, 95). Ona göre "akıllı adamlar" (erbabı ukûl) Ibnül Arabi'yi anlayamazlar. (A. Konuk, 1).

Celaleddin Rumî, "biz Kur'an'ın özünü, ruhunu, içini ve cevherini aldık, postunu kufuryoklerin önüne attık" derken (Uludağ, 141), "bizi herkes anlamaz" psikozu ile savunma geliştirmiş oluyordu.

Said Nursi'ye göre de Risaie-i Nur'a itiraz edile­mez (Sikke, 56) çünkü onlar Tanrısaldır. Hatta risalele­re "Kutb-u Azam"dan itiraz gelse yine de dikkate alınmaz! (Kastamonu L. 145). Çünkü Kutb-u Azam{!) yanılabilir. (Kutb-u Azam meğer pek de cahilmiş!)

Şüphesiz C. Rumî de, İbnül Arabî de, S. Nursî de, tasavvuf epistemolojisi bağlamında gayet haklıdırlar. Bu iddialar tasavvufun temel âmentülerine gayet uygundur. Birileri, yazdığı şiirlerinin, risalelerinin, tevillerinin ALLAH tarafından kendisine vahyedildiğine, doğrudan Allah'dan geldiğine inanmışsa, kendileri bu işde yalnızca mütercim rolünde iseler, bunlara itiraz edilemez olması doğal bir sonuçtur. Mütercimin bu işde bir kabahati olmayacağına göre, anlayamayanlar kendilerini kontrolden geçirmeleri gerekecektir!
Tasavvuf erbabının, "bunu ancak yaşayanlar anlar" tezleri tamamen bir rnanipülasyondur.

Zira, eğer ki, bir sözü anlamak için mutlaka o sözün ait olduğu yaşam tarzını tecrübe etmek gerekli olsaydı, hiç bir müşrikin müslüman olmazdan evvel vahy'i anlamamış ve de anlayamaz olması gerekirdi! Örneğin, Nemrud'un, İbrahim'i hiç anlamadan öldüğünü kabul etmemiz mantıken zorunlu olurdu; çünkü müslüman olmamıştı! Böyle kalın kafalı bir adamın nasıl kral olduğu; ama aynı zamanda bu kalın anlayışının, İbrahim (a.s.)ı ateşe attırmayı düşünecek kadar da nasıl inceldiği, makul bir izahı gerektiren paradoks olurdu. Halbuki bir müşrik, anladığı için müslüman olur, yahut da yine anladığı için müslüman olmaz!

En azından vahiy, ilkesel olarak "anlaşılır" özelliktedir. Ve anlaşılsın diye vahiy inzal edilir. Eğer vahiy anlaşılabiliyor da, İbnül Arabi'nin, S. Nursi'nin v.s. felsefeleri anlaşılmıyorsa bu durum, anlamayanlarla ilgili bir sorun olmaktan ziyade, ilgili felsefelerin doğasıyla alakalıdır. Kısacası, bu felsefeler bir çelişkiler yumağı, hurafeler bütünü ve herhangi bir realiteye dayanmayan, havaî söylemler olduğu için anlaşılmazdırlar.

Tasavvuf felsefesi, şeyhin lâyuhtî, lâ-yüs'el mutlak otoritesine mutlak teslim olmayı merkeze alan mutlak kabul esasına, yani kula kulluk esasına dayandığı İçin, bu felsefeyi kabul edenler, anlıyor değiller, sadece körü körüne teslim oluyorlar. Yani, "bunları tasavvufcu olmayanlar anlamazlar" tezi, dayatmacılığın, mutlak mûtî "kullar" edinmenin bir biçimidir. Bu "anlaşılmazlık" dayatmasını yutanlar, perdelerini indirip, dışa kapanıyorlar, akıl ve iz'an dışı söylemlerle akıllarını ipotek ettirip ruhsal dengelerini sarsıyorlar. Dolayısıyla tasavvuf akideleri anlamakla değil, dogmatik olarak teslim olmakla alakalıdırlar.

Bu bağlamda, "erbab-ı ukûl"ün, tasavvufu "anlamamaları" kadar normal bir şey olamaz. Ve dahi "anla-mamalıdırlar"...

Kendilerinden başka bütün insanları panteist felsefelerini anlamamakla suçlamak, tasavvuf ehlinin, sadece kendilerini akıllı, alemi kör sanmak gibi bir megalomani belirtisidir.

Kendilerini İslam'a nisbet eden insanlar sadece Allah'ın vahyi olan Kur'an'dan sorumludurlar. O'nu anlamak ve O'na göre yaşamak zorundadırlar. Kendilerini Allah'a değil de, İbnul Arabi'ye, C. Rumi'ye veya S. Nursi'ye nisbet edenler ise Allah'ı veli olarak bulamayacaklardır. Hesap gününde hesabı görecek olan, bu şahıslardan biri değil, Allah'ın kendisidir.
 

fani olaný istemem

New member
Katılım
12 Nis 2008
Mesajlar
251
Tepkime puanı
46
Puanları
0
Yaş
52
Kur'an-ı Kerime aykırı şekilde bizlere öğretilen bir kavram da vahiy konusu.
Allah peygambelerinin dışında pek çok evliyasıyla şeriat hükmü taşımıyan konuşma yapmıştır ve yapmaktadır.
Kur'an-ı Kerimde Allah'ın peygamberlerinden başkasına vahyetmediğine dair bir ayet gösterebilirmisiniz??? Gösteremezsiniz!Ama ben size bu konu ile ilgili Kur'an ayetleri vereceğim:
Allah Peygamberlerden Başkasına Da Vahyeder.

· Şura Suresi 51. ayete göre “Allah’ın hiçbir insanla konuşması olmamıştır ancak vahy ile.”

Vahiy, Allah’ın, kişinin kalp kulağını açarak o kişi ile konuşmasıdır. Kalp kulağı herkeste vardır. Ancak kalp kulağı, kişinin Ali İmran Suresi 190- 191. ve Nisa Suresi 103. ayetlere göre daimi zikre ulaşması ve nefsin kalbinin karanlıklardan, (cehalet, cimrilik, dedikodu, fitne ve fesat, haset, hırs, isyan, iptilalar, kin ve düşmanlık, kibir, küfür, mürayilik, nankörlük, öfke ve gayz, vefasızlık, sabırsızlık, yalan, zan ve zulüm) tamamen temizlenmesi ile çalışır duruma gelir. Allah dilerse, daha önce de kişinin kalp kulağını hediye olarak açabilir.

· Nahl Suresi 68. ayete göre Allah bal arısına vahyediyor.
· Zilzal Suresi 5. ayete göre Allah yere vahyediyor.
· Maide Suresi 111. ayete göre Allah havarilere vahyetmiştir.
· Tahâ Suresi 38. ayete göre Hz. Musa’nın annesine vahyetmiştir.


· Araf Suresi 175. âyette Allahû Tealâ, Peygamberlerden başkasına, bırakınız Allah’ın bir evliyasına, sonradan şeytana uyacak olan bir takım insanlara bile ayet verdiğini söylüyor. „Habibim sen o kişiden bahset ki onlara, biz ona ayetler vermiştik de, sonra o şeytana uymuş ve sapıklardan olmuştu“

Vahiy denince biz sadece Allah’ın Peygamberlerine verdiği kitapları ve sayfaları anlıyoruz. Bunlar vahyin bir bölümünü, tilavet edilen vahyi, yani “vahy-i metlû”yu oluşturur. Herkesi ilgilendiren Allah’ın emir ve yasaklarını içerir.

Bir de Allah’ın kalp kulağını açtığı kişi ile olan konuşması vardır. Şura Suresi 51. ayete göre bu da vahiydir. Ancak tilavet edilmeyen vahiy, yani “vahy-i gayrimetlû”dur. Başka insanları bağlayan hükümler içermez. Allah’ın, sadece o kişi ile yaptığı konuşmadır. Allah’ın pekçok evliyası ise bu vahiyden kitaplarında şöyle bahsediyorlar:

· Abdülkadir Geylâni Hazretleri’nin “sohbetler” kitabı 578. sayfa: “Allah’ın verdiği şeylerden kopup O’na yönelen ve meleklerle ünsiyeti neticesi onların sözlerini işitmeye ve muhtelif suretlerde kendilerini görmeye başlayan kişi meleklerin sözlerine iyice alıştığı ve yüzlerini görmeye iştiyak duyduğu anda kendisi ile onlar arasında perde kaldırılır. Kalp bu safhaya geldikten sonra tekrar Allahû Tealâ onu perdeler. Kendi yakınlarının durumuna getirir. Burada ise suhuttan sonra olanlar olur. Allah onun kalbine vahyedeceğini vahyeder. Tıpkı Musa (A.S)’ın annesine vahyettiği gibi.”

Demek ki Abdülkadir Geylani Hazretleri’ne göre de Allah’ın sözlerini işitmek, emir almak sadece peygamberlere has bir olgu değildir.

· Eşref Rumi Hazretleri:
“Ol dost sultandır, ben ona kul/ Her dem yeni yeni nüzul”
(Her an Allahû Tealâ’dan inen, nüzul eden yeni şeyler)
“Andandır bu cümle usul” / “Ondandır her bahsimiz”

Görülüyor ki, Allahû Tealâ her an söylediklerini bu büyük veliye işittiriyor ve ondan inen, Allah’tan inen, nüzul eden bu sözler bir esas, usul oluşturuyor. Ve bu usul ile Eşref Rumi Hazretleri, “Divan”ını vücuda getiriyor. Yani Divan’ın esası, hep Allah’tan nüzul eden, indirilen sözler.

· Yunus Emre:
“Çalaptır (yani Allah’tır) söylettirir /Yunus bilmez kendi hal
Düşmüş idik Hak kaldırdı, birliğini bize bildirdi.”
Allah bize söylettiriyor, “Allah bize birliğini bildirdi.” Diyor.

· Ahmet Yesevi Hazretleri:
“Garip, fakir, yetimleri kıl sen şamdan / Parçalayıp aziz canın eyle kurban
Yiyecek bulsan cemil ile kıl sen ihsan / Hak’tan işitip bu sözleri dedim işte.”
Bunların hepsini Allah’tan işittiğini söylüyor Ahmet Yesevi Hazretleri.

Demek ki Allah’ın sözlerini işitmek, Allah’tan emir almak sadece Peygamberlere has bir olgu değildir. Allah’ın velileri de böyle söylüyor. Kur’ân-ı Kerim de böyle söylüyor. Secde Suresi 24. ayette Allahû Tealâ, Allah’tan emir alan ve bu emirle insanları hidayete erdiren imamlardan söz ediyor.

“Onlardan, insanlardan imamlar kıldık, emrimizle (yani Allah’tan alacağı emirlerle) insanları hidayete erdirsinler diye, sabrın sahibi olmalarından ve ayetlerimize yakin hasıl etmelerinden dolayı.”

Yunus Suresi 2. ayete göre insanlara, kendi yaşadıkları zaman diliminde Allah’ın bir başkasını, kalp kulağını açarak, ona vahyederek görevlendirdiğini kabullenmek, her devirde zor gelmiştir.

“Onlardan bir adama insanları uyarması, âmenû olanları (ölmeden önce Allah’a teslim olmayı dileyenleri), müjdelemesi için vahyetmemiz insanlara acaip (garip) mi geldi?”

“Resul” kavramı gibi “vahiy” kavramı da bugün, Kur’an’daki muhtevasını kaybetmiş kavramlardan bir tanesidir. “Allah peygamberlerden başkasına vahyetmez” demek, Allah’ın her devirde vazifeli kıldığı evliya resullerinin Allah’tan aldığı emir ve yetkiyi ortadan kaldırmak ve insanları hidayetten alıkoymak demektir!
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Kur'an-ı Kerime aykırı şekilde bizlere öğretilen bir kavram da vahiy konusu.
Allah peygambelerinin dışında pek çok evliyasıyla şeriat hükmü taşımıyan konuşma yapmıştır ve yapmaktadır.
Kur'an-ı Kerimde Allah'ın peygamberlerinden başkasına vahyetmediğine dair bir ayet gösterebilirmisiniz??? Gösteremezsiniz!Ama ben size bu konu ile ilgili Kur'an ayetleri vereceğim:
Allah Peygamberlerden Başkasına Da Vahyeder.

· Şura Suresi 51. ayete göre “Allah’ın hiçbir insanla konuşması olmamıştır ancak vahy ile.”

Vahiy, Allah’ın, kişinin kalp kulağını açarak o kişi ile konuşmasıdır. Kalp kulağı herkeste vardır. Ancak kalp kulağı, kişinin Ali İmran Suresi 190- 191. ve Nisa Suresi 103. ayetlere göre daimi zikre ulaşması ve nefsin kalbinin karanlıklardan, (cehalet, cimrilik, dedikodu, fitne ve fesat, haset, hırs, isyan, iptilalar, kin ve düşmanlık, kibir, küfür, mürayilik, nankörlük, öfke ve gayz, vefasızlık, sabırsızlık, yalan, zan ve zulüm) tamamen temizlenmesi ile çalışır duruma gelir. Allah dilerse, daha önce de kişinin kalp kulağını hediye olarak açabilir.

· Nahl Suresi 68. ayete göre Allah bal arısına vahyediyor.
· Zilzal Suresi 5. ayete göre Allah yere vahyediyor.
· Maide Suresi 111. ayete göre Allah havarilere vahyetmiştir.
· Tahâ Suresi 38. ayete göre Hz. Musa’nın annesine vahyetmiştir.


· Araf Suresi 175. âyette Allahû Tealâ, Peygamberlerden başkasına, bırakınız Allah’ın bir evliyasına, sonradan şeytana uyacak olan bir takım insanlara bile ayet verdiğini söylüyor. „Habibim sen o kişiden bahset ki onlara, biz ona ayetler vermiştik de, sonra o şeytana uymuş ve sapıklardan olmuştu“

Vahiy denince biz sadece Allah’ın Peygamberlerine verdiği kitapları ve sayfaları anlıyoruz. Bunlar vahyin bir bölümünü, tilavet edilen vahyi, yani “vahy-i metlû”yu oluşturur. Herkesi ilgilendiren Allah’ın emir ve yasaklarını içerir.

Bir de Allah’ın kalp kulağını açtığı kişi ile olan konuşması vardır. Şura Suresi 51. ayete göre bu da vahiydir. Ancak tilavet edilmeyen vahiy, yani “vahy-i gayrimetlû”dur. Başka insanları bağlayan hükümler içermez. Allah’ın, sadece o kişi ile yaptığı konuşmadır. Allah’ın pekçok evliyası ise bu vahiyden kitaplarında şöyle bahsediyorlar:

· Abdülkadir Geylâni Hazretleri’nin “sohbetler” kitabı 578. sayfa: “Allah’ın verdiği şeylerden kopup O’na yönelen ve meleklerle ünsiyeti neticesi onların sözlerini işitmeye ve muhtelif suretlerde kendilerini görmeye başlayan kişi meleklerin sözlerine iyice alıştığı ve yüzlerini görmeye iştiyak duyduğu anda kendisi ile onlar arasında perde kaldırılır. Kalp bu safhaya geldikten sonra tekrar Allahû Tealâ onu perdeler. Kendi yakınlarının durumuna getirir. Burada ise suhuttan sonra olanlar olur. Allah onun kalbine vahyedeceğini vahyeder. Tıpkı Musa (A.S)’ın annesine vahyettiği gibi.”

Demek ki Abdülkadir Geylani Hazretleri’ne göre de Allah’ın sözlerini işitmek, emir almak sadece peygamberlere has bir olgu değildir.

· Eşref Rumi Hazretleri:
“Ol dost sultandır, ben ona kul/ Her dem yeni yeni nüzul”
(Her an Allahû Tealâ’dan inen, nüzul eden yeni şeyler)
“Andandır bu cümle usul” / “Ondandır her bahsimiz”

Görülüyor ki, Allahû Tealâ her an söylediklerini bu büyük veliye işittiriyor ve ondan inen, Allah’tan inen, nüzul eden bu sözler bir esas, usul oluşturuyor. Ve bu usul ile Eşref Rumi Hazretleri, “Divan”ını vücuda getiriyor. Yani Divan’ın esası, hep Allah’tan nüzul eden, indirilen sözler.

· Yunus Emre:
“Çalaptır (yani Allah’tır) söylettirir /Yunus bilmez kendi hal
Düşmüş idik Hak kaldırdı, birliğini bize bildirdi.”
Allah bize söylettiriyor, “Allah bize birliğini bildirdi.” Diyor.

· Ahmet Yesevi Hazretleri:
“Garip, fakir, yetimleri kıl sen şamdan / Parçalayıp aziz canın eyle kurban
Yiyecek bulsan cemil ile kıl sen ihsan / Hak’tan işitip bu sözleri dedim işte.”
Bunların hepsini Allah’tan işittiğini söylüyor Ahmet Yesevi Hazretleri.

Demek ki Allah’ın sözlerini işitmek, Allah’tan emir almak sadece Peygamberlere has bir olgu değildir. Allah’ın velileri de böyle söylüyor. Kur’ân-ı Kerim de böyle söylüyor. Secde Suresi 24. ayette Allahû Tealâ, Allah’tan emir alan ve bu emirle insanları hidayete erdiren imamlardan söz ediyor.

“Onlardan, insanlardan imamlar kıldık, emrimizle (yani Allah’tan alacağı emirlerle) insanları hidayete erdirsinler diye, sabrın sahibi olmalarından ve ayetlerimize yakin hasıl etmelerinden dolayı.”

Yunus Suresi 2. ayete göre insanlara, kendi yaşadıkları zaman diliminde Allah’ın bir başkasını, kalp kulağını açarak, ona vahyederek görevlendirdiğini kabullenmek, her devirde zor gelmiştir.

“Onlardan bir adama insanları uyarması, âmenû olanları (ölmeden önce Allah’a teslim olmayı dileyenleri), müjdelemesi için vahyetmemiz insanlara acaip (garip) mi geldi?”

“Resul” kavramı gibi “vahiy” kavramı da bugün, Kur’an’daki muhtevasını kaybetmiş kavramlardan bir tanesidir. “Allah peygamberlerden başkasına vahyetmez” demek, Allah’ın her devirde vazifeli kıldığı evliya resullerinin Allah’tan aldığı emir ve yetkiyi ortadan kaldırmak ve insanları hidayetten alıkoymak demektir!


Olmadı sevgili kardeşim, olmadı...

Bir kere bu yazdıkların ile tasavvufun ne alakası var? Ve sonra burada anlatmaya çalıştığın olgu vahiy değil, ilham olabilir. Yani şimdi bu yazıyı kalkıp bir çok kişi eleştirecek ve bir kısmı belki haklı olarak çok ağır eleştirecek. Sonra sen de güceneceksin. Ve üstelik bu konu çokça da münazara edilmişti değil mi? Olmuyor kardeş, olmuyor...
 

fani olaný istemem

New member
Katılım
12 Nis 2008
Mesajlar
251
Tepkime puanı
46
Puanları
0
Yaş
52
neden kavramların ismini Kurandaki tanımlamalar gibi yerli yerine oturtmuyoruz? Birileri dinden çıkar sapıtır korkusuyla gerçeklere daha ne kadar gözümüzü kapatacağız. Hepimiz biliyoruz ki anlatılanlar birbirine benziyor.Tek fark insanların tanımlarken yumuşatması ilham demesi.Kendi iç dünyalarında gayrımetlu vahyide kesmişler.
 

fani olaný istemem

New member
Katılım
12 Nis 2008
Mesajlar
251
Tepkime puanı
46
Puanları
0
Yaş
52
vaktiyle balıkçılar deniz kenarında dar bir kanalla denize bağlı olan bir su havuzu yapmışlar.ve balık gelmesini beklemeye başlamışlar.amaçları balıklar geldiğinde kanalı kapatarak balıkları avlamakmış.avcılar 3 balığın gelmek üzere olduğunu görünce hemen av takımlarını almaya eve dönmüşler.
tehlikeyi anlayan en akıllı balık kanaldan içeri girmeden asıl vatanına engin denize geri dönmüş.
ikinci balık yarım akıllı imiş.arkadaşının peşine takılıp denize dönmemiş kanaldan içeri girdiğinde balıkçıları görmüş ve bari ölü taklidi yapayım demiş gerçekten balıkçıları kandırmış balıkçılar ölü balığı istememişler.ikinci balık denizle kanalın ortasında kalmış.
üçüncü balık cahilmiş kendi aklınada çok güveniyormuş nasıl olsa kurtulurum diye düşünmüş.ama kurtulamamış balıkçıların avına düşmüş ve ateşte kızartılmış.
1.balık:Allahın velilerini simgeler kalpleri bu dünyadan ve bu dünyanın eleminden uzaktır.dünya hapishanesini istemezler.
2.balık:ibadet ehli olanlar.ne bu dünyaya ne de öbür dünyaya aitlerdir.
3.balık:avam tabakası bunlar nefsin idaresindedirler.nereden gelip nereye gittiklerini önemsemezler.engin denizler dururken bu dar dünya havuzunu vatan bellerler.
 
Katılım
21 Kas 2008
Mesajlar
111
Tepkime puanı
30
Puanları
0
Yaş
41
Allah resulune indirilen haric vahy yoktur tersini soylemek islam dairesinden cikmaktir.kuran bitimiyle vahy kesilmistir ondan sonra hicbir sekilde vahy yoktur.
 

fani olaný istemem

New member
Katılım
12 Nis 2008
Mesajlar
251
Tepkime puanı
46
Puanları
0
Yaş
52
vahiy kesilmiştir demek, ayetleri inkar demektir.

· Şura Suresi 51. ayete göre “Allah’ın hiçbir insanla konuşması olmamıştır ancak vahy ile.”

· Nahl Suresi 68. ayete göre Allah bal arısına vahyediyor.
· Zilzal Suresi 5. ayete göre Allah yere vahyediyor.
· Maide Suresi 111. ayete göre Allah havarilere vahyetmiştir.
· Tahâ Suresi 38. ayete göre Hz. Musa’nın annesine vahyetmiştir.

· Araf Suresi 175. âyette Allahû Tealâ, Peygamberlerden başkasına, bırakınız Allah’ın bir evliyasına, sonradan şeytana uyacak olan bir takım insanlara bile ayet verdiğini söylüyor. „Habibim sen o kişiden bahset ki onlara, biz ona ayetler vermiştik de, sonra o şeytana uymuş ve sapıklardan olmuştu“

Vahiy denince biz sadece Allah’ın Peygamberlerine verdiği kitapları ve sayfaları anlıyoruz. Bunlar vahyin bir bölümünü, tilavet edilen vahyi, yani “vahy-i metlû”yu oluşturur. Herkesi ilgilendiren Allah’ın emir ve yasaklarını içerir.

Bir de Allah’ın kalp kulağını açtığı kişi ile olan konuşması vardır. Şura Suresi 51. ayete göre bu da vahiydir. Ancak tilavet edilmeyen vahiy, yani “vahy-i gayrimetlû”dur. Başka insanları bağlayan hükümler içermez. Allah’ın, sadece o kişi ile yaptığı konuşmadır. Allah’ın pekçok evliyası ise bu vahiyden kitaplarında şöyle bahsediyorlar:

·Demek ki Allah’ın sözlerini işitmek, Allah’tan emir almak sadece Peygamberlere has bir olgu değildir. Allah’ın velileri de böyle söylüyor. Kur’ân-ı Kerim de böyle söylüyor. Secde Suresi 24. ayette Allahû Tealâ, Allah’tan emir alan ve bu emirle insanları hidayete erdiren imamlardan söz ediyor.

“Onlardan, insanlardan imamlar kıldık, emrimizle (yani Allah’tan alacağı emirlerle) insanları hidayete erdirsinler diye, sabrın sahibi olmalarından ve ayetlerimize yakin hasıl etmelerinden dolayı.”

Yunus Suresi 2. ayete göre insanlara, kendi yaşadıkları zaman diliminde Allah’ın bir başkasını, kalp kulağını açarak, ona vahyederek görevlendirdiğini kabullenmek, her devirde zor gelmiştir.


10 / YUNUS - 2 E kâne linnâsi aceben en evhaynâ ilâ reculin minhum en enzirin nâse ve beşşirillezîne âmenû enne lehum kademe sıdkın inde rabbihim, kâlel kâfirûne inne hâzâ le sâhırun mubîn(mubînun).
“Onlardan bir adama insanları uyarması, âmenû olanları (ölmeden önce Allah’a teslim olmayı dileyenleri), müjdelemesi için vahyetmemiz insanlara acaip (garip) mi geldi?”
 
Son düzenleme:
Katılım
21 Kas 2008
Mesajlar
111
Tepkime puanı
30
Puanları
0
Yaş
41
ruyalar ve ilham uzerinden din olmaz.bazilari diyor ruyamda peygamberimizi gorduk sunu dedi bu is boyle olur.ben derim vallahi hayir sahih kitaplardaki hadisler haric delil olmaz.nakille gelen sunnet haric olmaz.

bir cemaatten ayrilirken cemaatin buyuklerinden biri allah bu cemaatten ayrilani harem dairesindene cikani asla affetmez demisti.mesela bu soz kurana sunnete ve tevhide aykiri bir soz.buna ragmen o adam diyor ki bunu soyleyen zat birsey gormuski soyluyor...vallahi yanlis kisilerin gordukleri dinde delil olmaz.
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
ruyalar ve ilham uzerinden din olmaz.bazilari diyor ruyamda peygamberimizi gorduk sunu dedi bu is boyle olur.ben derim vallahi hayir sahih kitaplardaki hadisler haric delil olmaz.nakille gelen sunnet haric olmaz.

bir cemaatten ayrilirken cemaatin buyuklerinden biri allah bu cemaatten ayrilani harem dairesindene cikani asla affetmez demisti.mesela bu soz kurana sunnete ve tevhide aykiri bir soz.buna ragmen o adam diyor ki bunu soyleyen zat birsey gormuski soyluyor...vallahi yanlis kisilerin gordukleri dinde delil olmaz.

Allah (cc) dini tamamlamıştır. Peygamber (sav) bunu beyan etmiştir. İslamın şeraitinde bilinmeyen, eksik, bir şey yoktur. İnanarak "La İlahe İllallah Muhammedür Rasüllullah" diyen Müslümandır. Dinden çıkmasına vesile olacak hallere düçar olmadıkça da inşallah Müslümandır. Rüya ve ilham ile İslam'a yeni bir şerait gelemez, ferdi bilgiler olabilir.

Zaman, zaman muhtelif cemaatler bu ifadeleri " bu hayırlı ortamdan ayrılmayın, burada birlik içinde Hak yolda ilerlemek daha kolaydır" mealinde konuşuyor olabilir veya bu ifadeyi yapmak isterken maksadını aşan ifadeler kullanıyor olabilir. Farklı amaç ile söyleyen varsa taassub içindedir
.
 
Katılım
21 Kas 2008
Mesajlar
111
Tepkime puanı
30
Puanları
0
Yaş
41
Kardes aradaki fark su herhangi bir alimin kitabinda yanlisliklar olabilir.ama Allahtan gelen Kuranda yanlis olamaz.

Guzel bir kitap Allahin lutfuyla yazilmistir ama sozleri Allahtan degildir.eger Allahtan olsa karsi cikan Allahin sozune karsi cikmis olmasi gerekirdi.Oysa mesela muslimin aldigi bir hadisi buhari almamistir.


saygilarimla ve insan sevgilerimle.
 

fani olaný istemem

New member
Katılım
12 Nis 2008
Mesajlar
251
Tepkime puanı
46
Puanları
0
Yaş
52
Ya anlamak istemiyorsunuz yada başkaları sapıtır korkusuyla hakkı ketmetmeye çalışıyorsunuz. 2.si daha tehlikeli

Vahiy denince biz sadece Allah’ın Peygamberlerine verdiği kitapları ve sayfaları anlıyoruz. Bunlar vahyin bir bölümünü, tilavet edilen vahyi, yani “vahy-i metlû”yu oluşturur. Herkesi ilgilendiren Allah’ın emir ve yasaklarını içerir.

Bir de Allah’ın kalp kulağını açtığı kişi ile olan konuşması vardır. Şura Suresi 51. ayete göre bu da vahiydir. Ancak tilavet edilmeyen vahiy, yani “vahy-i gayrimetlû”dur. Başka insanları bağlayan hükümler içermez. Allah’ın, sadece o kişi ile yaptığı konuşmadır. Allah’ın pekçok evliyası ise bu vahiyden kitaplarında şöyle bahsediyorlar:

·Demek ki Allah’ın sözlerini işitmek, Allah’tan emir almak sadece Peygamberlere has bir olgu değildir. Allah’ın velileri de böyle söylüyor. Kur’ân-ı Kerim de böyle söylüyor. Secde Suresi 24. ayette Allahû Tealâ, Allah’tan emir alan ve bu emirle insanları hidayete erdiren imamlardan söz ediyor.

“Onlardan, insanlardan imamlar kıldık, emrimizle (yani Allah’tan alacağı emirlerle) insanları hidayete erdirsinler diye, sabrın sahibi olmalarından ve ayetlerimize yakin hasıl etmelerinden dolayı.”

Yunus Suresi 2. ayete göre insanlara, kendi yaşadıkları zaman diliminde Allah’ın bir başkasını, kalp kulağını açarak, ona vahyederek görevlendirdiğini kabullenmek, her devirde zor gelmiştir.


10 / YUNUS - 2 E kâne linnâsi aceben en evhaynâ ilâ reculin minhum en enzirin nâse ve beşşirillezîne âmenû enne lehum kademe sıdkın inde rabbihim, kâlel kâfirûne inne hâzâ le sâhırun mubîn(mubînun).
“Onlardan bir adama insanları uyarması, âmenû olanları (ölmeden önce Allah’a teslim olmayı dileyenleri), müjdelemesi için vahyetmemiz insanlara acaip (garip) mi geldi?”
 
Katılım
21 Kas 2008
Mesajlar
111
Tepkime puanı
30
Puanları
0
Yaş
41
sanki bu vahy konusunda bazilarinin kendine yontma cabasi var.yani tarikatin lideri Allahtan vahy aliyor onun sozleri Allahin sozleri gibi.eger boyle bir vahy olsaydi sahabeler iddia ederdi.onlar iddia etmediklerine gore o tarz bir vahy yoktur...

eger oyle olsa herkes ben vahy aldim deyip ayri bir seriat getirirdi.oysa Allah dininizi tamamladim diyor.
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst Alt