Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Takvim de Bugün

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
31 Temmuz 2006

31 Temmuz 2006

Bugün 31 Temmuz 2006 Recep:6 Temmuz:18 Hızır:87 Mekke’de Kanlı Cuma (1988)

54253379_1b8617b145_b.jpg


KUR'ÂN-I KERİM:
Kur'ân-ı Kerîm, bütün beşeriyetin huzur ve saadetini sağlayan ilahi bir kitaptır. O, bütün insanlığa Cenab-ı Hakk'ın Rabbanî bir beyanı, bir talimatıdır. Kur'ân'ın böyle bir kitap olduğunda şüphe yoktur. Kur'ân, aynı zamanda muttakiler için bir hidayettir, hak yolu gösteren ilahi bir nurdur.
O, Hz. Peygamberin, en büyük ve ebedi bir mucizesidir. İnsanları her çeşit karanlıklardan çıkarsın ve onları nura, aydınlığa kavuştursun diye Allah Teâlâ, Kur'ân-ı Resul-i Ekremi'ne indirmiştir. Nitekim Allahü Teâlâ:
"Resulüm; bu Kur'ân, insanları Rablarının izni ile karanlıklardan aydınlığa; her şeye galip ve hamde layık olan Allah'ın yoluna çıkarman için, sana indirdiğimiz bir kitaptır." buyurmuştur. (İbrahim - 1)

Kur'ân, insanlara en doğru, en âdil ve en sağlam olan yolu gösterir. Kur'ân, Allahü Teâla'nın apaçık bir nurudur. O'nun akla hayret veren güzellikleri, ilim ve hikmetleri sınırsızdır. O'na iman eden öndedir, O'na dayanarak söyleyen doğruyu söyler. O'nun buyruklarına göre amel eden kurtuluşa erer. O'na sımsıkı sarılan dosdoğru olan yolu bulmuş olur.
Kur'ân dinin direği, İslâm'ın esasıdır. O İslâm ki Allah, O'nu kulları için din olarak seçmiştir. Kur'ân insanlara, dünya ve ahiret saadetini gösteren, tanıtan hikmetli bir kanundur. Kur'ân'ın bir hidayet rehberi olarak gönderilmiş olmasından asıl gaye de budur. Onlara kendilerinin yaratılış hikmetlerini, hayatın sırrını bildirmesi, insanları ebedi saadete götürmesidir.

54253378_c4f25fc936_b.jpg
 
Z

zeynep_hearty

Guest
Yazılar ve resimler harika bu paylaşımınız için çok teşekkür ediyom....

insanların çoğunluğu onu yapıyor diye yanlış yanlış olmaktan çıkmaz.....tolstoy
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
1 Ağustos 2006

1 Ağustos 2006

Bugün 1 Ağustos 2006 Recep:7 Temmuz:19 Hızır:88 Sırp ve Hırvatlar’ın Bosna Hersek’e Saldırısı (1992) Kıbrıs’ın Fethi (1571)


54527586_e22827fde5_b.jpg


KIYMET BİLMEK
Abdullah b. Abbas (r.a.)dan rivayete göre sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) de, hem , vaktin değerine dikkat çekmek, hem fırsatları iyi kullanmak, hem de daima muhakeme ve muhasebe yapmak bakımından bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuşlardır:
Beş şey gelmeden evvel beş şeyi ganimet bil
1. İhtiyarlamadan evvel, aciz ve düşkün duruma düşmeden önce gençliğinin kıymetini bil. Oyun ve eğlence gibi sonu hüsran olan şeylerle geçirme.
2. Hasta olmadan evvel sıhhatinin kıymetini bil. Din ve dünyana yararlı hizmetler yap.
3. Fakir düşmeden evvel zengiliğinin kıymetini bil. Malını Allah (c.c.) için harca.
4. işin gücün artmadan evvel boş vakitlerinin kıymetini bil. Tembel tembel oturma, yararlı hizmetler yap.
5. Ölüm gelmeden evvel hayatının kıymetin bil. Düzenli ve tertipli olarak hem dünyan için ve hem de ahiretin için çalış, hiç ölmeyecek gibi dünya işlerini yap, yarın ölecekmiş gibi ahiret hazırlığı yap. Yani, her ikisi için dengeli bir şekilde çalış." (Hakim, Müstedrek; 4/306)
Nitekim Cenab-ı Hak şöyle buyurur:
"(Ey insanlar!) O gün (hesab ve sorgu sual için) huzura alınırsınız. (Öyle ki) size ait hiçbir sır gizli kalmayacak, (bütün sırlar meydana çıkacak)." (Hakka-18)
Evet bu hadis-i şerif ve ayet-i Kerime gereğince nefsimize bir çeki-düzen verelim. Nefsimize değil de Cenab-ı Hakk'ın emirlerine uyalım.
"Herkesin kazanacağı yalnız kendisine aittir. Hiçbir suçlu başkasının suçunu yüklenmez." (En'am, 164) Kur'ân'da yer alan bu gerçeği unutmadan, Rabbimizin bize verdiği nimetleri yerinde kullanmaya gayret edelim.

55512230_dc27e8a67c_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
3 Ağustos 2006

3 Ağustos 2006

Bugün 3 Ağustos 2006 Recep:9 Temmuz:21 Hızır:90 Almanya-Fransa Arasında Savaş (1914)

55512224_ed80470bf1_b.jpg


BİR TEK AYET BÜTÜN BİR DÜNYAYA FEDA EDİLMEZ
"Kur'an-ın ayetleri bir bütündür. Onun bir ayeti dahi dünyaya feda edilemez,"
"Vallahi, eğer güneşi sağ elime, Ay'ı sol elime koysalar ben bu İslam da'vetini Allah onu izhar (açıklayıp üstün getirinceye) edinceye kadar veya ben bu yolda yok oluncaya kadar terk etmem" (Beyhaki)
Bu sözü, sevgili peygamberimiz söylemiş, Mekkeli putperestler "Kral olmak istiyorsan kral yapalım. Zengin olmak istiyorsan. Mekke'nin en zengini yapalım ve Mekke'nin en güzel kızlarıyla evlendirelim. Yeter ki; şu peygamberlik davasından vazgeç" teklifini getirdiklerinde söylemiştir.

Dünyamızda değişen bir şey yok. Hala insanlar makam, para ve kadınla kandırılmaya devam ediyorlar.
"Ben, mala, makama, kadına aldanmam" demeyelim.
Biz Yusuf Aleyhisselâmın dediğini diyelim "Rabbim, hapishane bana, onların (zinaya) çağırmasından daha sevimlidir. Eğer sen bu kadınların tuzağını benden çevirmezsen, ben onlara meyl ederim ve cahillerden olurum." (Yusuf, 33)
Allah'a kul olarak hürriyetin zevkine varan Müslümanlar olarak bizler, kendimiz için endişe edelim. Canımız, malımız, holdingimiz, makamımız, rütbemiz bizi kendine kul köle etmesin. Buna izin vermeyelim.

55511538_5266ffe5a2_b.jpg


BİR AYET
"Biz, Kur'an'dan öyle bir şey indiriyoruz ki o, mü'minler için şifa ve rahmettir; zalimlerin ise yalnızca ziyanını artırır." (İsra-82)

55511537_22e2bd4a8f_b.jpg


BİR HADİS
"Dul kadınların ve yoksulların nafakalarını temin için çalışan müslüman, Allah yolunda cihad eden kimse gibidir." (Müslim)

55514769_5d5ad71aae_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
4 Ağustos 2006

4 Ağustos 2006

Bugün 4 Ağustos 2006 Recep:10 Temmuz:22 Hızır:91 Enver Paşa’nın Öldürülmesi (1922)

55511536_624318844f_b.jpg


SÖYLEDİĞİNİ UYGUYALANIN BAŞARISI
Müslümanların en önemli özelliklerinden biri, etrafındaki insanları düşünmeleri, onların iyiliğini güzele davet etmeleridir. Bu önemli görevi yerine getirirken takınacakları tavır, başarı göstergesi olacaktır. Evvela müslümanın "iyiliği emr, kötülükten men" etme görevinin olduğuna işaret eden Cenab-ı Hak (c.c.) Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurur:
"Siz, insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsizin, iyiliği emreder, kötülükten men eder ve Allah'a inanırsınız." (Al-i imran, 110)
Müslüman, bu önemli irşad görevini yerine getirmeden evvel, bilgisini, görgüsünü artırarak, yaradana karşı kulluk görevini eksiksiz yerine getirmeye çalışan örnek bir insan olmalıdır. Bundan sonra güler yüzle ve mülayim bir şekilde insanlara kabiliyetlerine göre öğüt verilebilecek, görmüş olduğu hataların düzeltilmesi için gayret sarf edilecektir.
İnsanlara güleryüz ve şefkatle yanaşılması ve irşad edilmesi gereğine değinmiştik. Bu konuda Cenab-ı Hak (c.c.) Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurur.
"O vakit Allah 'tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın! Şayet sen kaba, katı yürekli olsaydın, hiç şübhesiz etrafından dağılıp giderlerdi." (Al-i imran, 159)

55514768_f4c9dd70ab_b.jpg


BİR AYET
"İşte burada yardım ve dostluk, Hak olan Allah'a mahsustur. Mükafatı en iyi olan O, en güzel akibeti veren O'dur." (Kehf-44)

55511535_11c221a545_b.jpg


BİR HADİS
"Akrabası olsun olmasın, yetimi himaye edip yetiştiren, malını koruyup geliştiren kimse ile ben Cennette şu iki parmak gibi beraber olacağız." (Müslim)
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
7 Ağustos 2006

7 Ağustos 2006

Bugün 7 Ağustos 2006 Recep:13 Temmuz:25 Hızır:94 Lala Mustafa Paşa’nın Vefatı (1580)

116008618_17a315b4ea_b.jpg


SİGARA VE ZARARLARI
Müslüman Allah'ın (c.c) kendisine verdiği nimetlerin kıymetini bilen insandır. Allah biz insanoğluna sağlık nimetini vermiştir, insanın kendi bedenine ve ruhuna karşı birtakım vazifeleri vardır. Bu vazifeler; Bedenini terbiye etmesi, sağlığını koruması, zararlı perhiz ve rejimlerden kaçınması, vücudunu harap edecek şeylerden sakınması, iradesini kuvvetlendirmesi gibi görevlerdir. Müslümanın sağlığını koruması, vücuduna zarar verecek şeylerden sakınması inancının gereğidir. Müslümanlıkta içki içme, uyuşturcu ve vücuda zarar veren maddeleri kullanması haramdır. Vücuda zarar veren maddelerin başında sigara gelmektedir. Akıllı insan sigara içmez.
İnsan vücuduna olan zararları şunlardır:
1- Kalbin atış hızı (nabız) artar. Kalpte çarpıntı olur. Hastalarda kalp krizi çıkar.
2- Solunum hızlanır.
3- Midede asit salgısı artar. Sigara zamanla gastrit ve ülsere sebep olur.
4- El ve ayak damarlarının çapı daralır. El ve ayağa normalden az kan gider. El ve ayakta sıcaklık düşer.
5- Vücudun bütün damarlarının büzülmesine sebep olur. Bütün organlara giden kan azalır. Her organ daha az kapasiteyle çalıksın
6- Damarlar büzüldüğünden kalp aynı işi yapmak için zorlanır, şahsın tansiyonu artar.
7- Bağırsak hareketleri kısmen artar. Böbrek üstü bezlerinden adrenolin adlı horman salgılanır. Bu hormon vücudu adeta alarma sokar.
8- Kanda kolesterol artar.
9- Beyne giden kanda azalma olur. Beyin daha az kapasite ile çalışır, yüksek doz nikotin kusma, baş dönmesi yapar.
Ekonomik yönden ise israf haramdır. ; Sigara zararlı bir nesne olduğundan onun için ödenen bedeller israf sınıfına girer. İnsanın ona verdiği parayı yararlı işlerde kullanması kendisi için daha uygundur.

162240798_afc368a471_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
8 Ağustos 2006

8 Ağustos 2006

Bugün 8 Ağustos 2006 Recep:14 Temmuz:26 Hızır:95 Bitlis’in Kurtuluşu (1918)

55510618_67c719cd2f_b.jpg


İSLAMİslam, Allah katında makbul olan hak dinin adıdır.
Kelime olarak İslam; (Lugatta) itaat etmek, teslim olmak, boyun eğmek anlamına gelir.; "silm" veya "selm" kökünden alınmadır. Silm; barış, güven ve emniyet içinde olmaktır. Selm veya Selam, suluh (barış) demektir. Selamet de aynı manadadır; güven içinde olmak, görünün ve görünmeyen afetlerden, kusurlardan emin kalmak demektir.
Şer'i manası ile İslam; Allah Tealâ'nın buyruklarına itaat etmek, o'nun hükümlerine ve takdirine teslim olmak, boyun eğmek demektir. Cenab-ı Hakk'ın buyruklarına gönülden inanarak boyun eğen kimseye müslüman adı verilmiştir. Bu ad müslümanlara Cenab-ı Hak tarafından ikram edilmiştir.
İslam, bütün insanları sulh (barış) ve selamete çağırmıştır.
"Allah kullarını selamet yurduna davet eder; ancak O, kullarından dilediğini dosdoğru olan yola hidayet eder." (Yunus, 25)
"Ey iman edenler, hep birden barışa girin, sakın şeytanın peşinden gitmeyin, çünkü o, sizin aşikar düşmanınızdır." (Bakara, 208)
Beşeriyetin hidayet rehberi olan Kur'an-ı Kerim'de Allah Tealâ mealen: "Ey insanlar! Biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Sizi kabileler, toplumlar haline getirdik ki, birbirinizle tanışasınız, anlaşıp yardımlaşasınız. Hiç şüphesiz sizin Allah katında en üstününüz O'nun buyruklarına en çok saygılı olanınızdır... (Hucurat, 13) buyurmuştur.
İslam barış dinidir.
Nitekim Kur'an'da: "Ancak mü'minler birbirlerinin kardeşleridirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah'tan korkun ki esirgenesiniz" (Hucurat, 10) buyurulmuştur.

55513459_724e058b8a_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
11 Ağustos 2006

11 Ağustos 2006

Bugün 11 Ağustos 2006 Recep:17 Temmuz:29 Hızır:98 Otlukbeli Zaferi (1473)

55510613_2c174a61f1_b.jpg


UNUTULAN GÖREV: İSTİBRA
Kelime manası: Küçük abdest bozduktan sonra, idrardan temizlemek, sidik eserinin tamamen kesilmesi için beklenerek yapılan gayret ve ıkınmadır.
Hükmü: Erkeklere farzdır. Kadınların ise yapması gerekmez. Fakat biraz beklemeleri gerekir. İstibra yapılmadan kılınan namazın sıhhatinden büyük ölçüde şüphe edilir.
İdrar sıkıntısının kesildiğine kalbi kanaat getirinceye kadar yapılması gereken istibra farzdır. Abdestini titizlikle alıp namazını huşu ve hüdû içerisinde kılmak isteyen müslümanın bu konuya çok dikkat etmesi gerekmektedir.
İLGİLİ HADİS-İ ŞERİFLER
"İdrardan çok iyi korununuz, çünkü kulun kabirde en önce hesaba çekileceği şey odur".
"İdrardan korununuz çünkü kabir azabının hemen hepsi ondandır."
Ayrıca ayakta idrar yapmak mekruhtur. Çömelerek idrar yapmanın tıbben hikmeti şudur. "Çömelince karın kasları kasılır, dizler karına tazyik yaparlar, dolayısıyla mesane baskı altında kalarak işeme sonucunda tam boşaldığından mesanede artık idrar kalmaz, tam boşalır." Bu ise idrar yolları ve mesane taşlarının oluşmasını önlediği gibi prostat hastalığı olanlarda şikayetlerinin azalmasına neden olur.
Çömelerek idrar yaparken hafif sol tarafa eğilmelidir, idrarın boşalmasına en uygun bu pozisyondur.

55513454_dc12257a95_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
15 Ağustos 2006

15 Ağustos 2006

Bugün 15 Ağustos 2006 Recep:21 Ağustos:2 Hızır:102 Trablus’un Fethi (1551)

55507441_7dcbf3018d_b.jpg


KIYAMET NE ZAMAN KOPACAK?
Kıyametin ne zaman kopacağını Allah'tan başka kimse bilemez. Cenab-ı Hak, peygamberler, veliler, melekler dahil hiçbir yarattığına kıyametin ne zaman kopacağını bildirmemiştir.
Bu hususu Kur'an-ı Kerim şöyle açıklamaktadır. "Rasulum! Senden Kıyametin ne vakit olacağını soruyorlar. De ki: Onun bilgisi ancak Rabbimin yanındadır." (Araf: 187)
Kıyametin bir takım alametleri vardır.
Küçük alâmetler:
Kıyamet gününün yaklaşmakta olduğunu haber veren belirtilerdir.
1.Dünyada iktisadi durgunluklar, sıkıntılar ve kıtlıklar artacaktır.
2. Faiz yiyenler çoğalacak, helal ile haram karışacak.
3. Fitne ve şer ehil hak ehline galebe çalacak.
4. Günahlar açıkça işlenmeye başlanacak, fuhuş salgın hale gelecek.
5. Zenginlere sırf zenginliğinden dolayı itibar edilecek, namus ve insaf erbabı aciz kalacak, iftira artacak, şerefli insanlar hırpalanacak.
6. Namaz bir yük ve külfet sayılacak.
7. Kadınların saltanat devri başlayacak.
8. Emânetlere ihanet edilecek.
9.Kur'ân okuyanlar, mal mülk ve servet toplama heveslisi olacak.

40743533_3113dcce88_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
16 Ağustos 2006

16 Ağustos 2006

Bugün 16 Ağustos 2006 Recep:22 Ağustos:3 Hızır:103 Hacı Bektaş Veli’nin Vefatı (1271)

55507440_ef5c0d01f1_b.jpg


KÜFÜR İMAN İLE BİRLİKTE AMELİDE SİLER
Küfür, imanla birlikte ameli de yok eder.
Nitekim bir ayet-i kerimede meal olarak şöyle buyurulmuştur:
"Kim (Allah'ın hükümlerine) inanmayı kabul etmezse, onun ameli boşa gitmiştir. O, ahirette de ziyana uğrayanlardandır." (Maide 5)
İmanda esas son nefestir.
Yani ölürken imanlı olarak ölen imanlı, kâfir olarak ölenler de kâfir sayılır.
Buharî ve diğer güvenilir hadis kitaplarının rivayet ettiği, şöyle buyrulmaktadır;
"Her kimin son sözü, "la ilahe illallah" yani son durumu iman olursa, o kimse Cennete girer."
Hadis-i şerifinden maksat: hangi ibare ve hangi ifade ile olursa olsun, insanın son sözünün tevhidi ve imanı ifade etmesidir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in dahi vefat ederken son kelimesi "la ilahe illallah" olmamıştır. "Refika'l-a'la" cümlesini söyleyerek vefat etmiştir. Bu kelime, tevhit kelimesinin meyvelerinden ve eserlerinden olduğu için, tevhit ve imana delalet etmektedir. (Buhari Şerhi)
Sünnetleri küçümseyerek terk etmek küfürdür.
"Nevazil" adlı fetva kitabında şöyle denilmektedir.
Beş vakit namazla ilgili olan sünnetlerin meşruiyetini hak görmeyip reddederek terk eden kimse kâfir olur, Hak olduğunu kabul ederek terk ederse günahkâr olur denilmiştir. Sahih olan da budur. Çünkü sünnetleri terk karşılığında azapla ilgili haberler varit olmuştur. Evet sünnetleri terk etmek, müslümana bir şey kazandırmadığı gibi manevi durumunda gerilemeye sebep olur. Çünkü ahiretle ilgili faydalar, Hz. Peygamber (s.a.v.)'in sünnetlerine titizlikle uymaya bağlıdır. (Fethul Kadir)

40743532_4d8501e7f6_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
17 Ağustos 2006

17 Ağustos 2006

Bugün 17 Ağustos 2006 Recep:23 Ağustos:4 Hızır:104 Kireçtepe Zaferi (1916) Marmara Depremi (1999)

55507439_3451e7fce0_b.jpg


HAK-BATIL MÜCADELESİ"
Gereği gibi düşünüp ibret almamız için Cenab-ı Hak (c.c.) her şeyi karşılıklı olarak çift yaratmıştır." (Zari-yet: 51) Yerle gök, hayatla ölüm, tatlı ile acı, aydınlıkla karanlık, hidayetle sapıklık... Bugün dünyanın neresine giderseniz gidiniz iki şeyin, birbirine zıt iki kuvvetin şiddetle birbiriyle mücadele ettiğini görürsünüz; hak ile batılı
Hak: Doğru, esaslı ve köklü olan, selim yaratılıştı insanın ölçülerine ve hepsinin üstünde, Cenab-ı Hakk'ın ölçü ve rızasına uygun olan demektir.
Hak, kelimesi Kur'an-Kerim'de 227 ayette geçer. Hak, Allah'ın 99 isminden bir isimdir. Elmalılı Hamdi Efendi Hakkı en geniş, fakat özlü şekilde, "Hak Allah'tan gelendir" diye tarif eder. Allah Rasulünün peşinden koştuğu, uğrunda çarpıştığı, belalara uğradığı, memleketini terk ettiği dava bu dava değil miydi?
Batıl: Hakkın tam tersi, yani boş, yanlış, bazen yaldızlı ve süslü görünürse de her zaman temelsiz ve iğreti olan demektir. Hakla batıl arasında süregelen bu çetin mücadele ilk insan ve ilk peygamber Adem peygamberden itibaren başlamıştır. Bu mücadelede insanın önüne çıkan en zor konu, mücadele imkanlarından ziyade düşmanı, yani, batılı tanıyıp teşhis edebilme zorluğudur. Bu böyle bir meydandır ki, kişi çoğu zaman kendi arkadaşına saldırır da hiç farkında olmaz.
Ne ömürler, ne gayretler hak yolunda sanılarak batıl uğrunda harcanmış, ona destek olmuştur. Her şeyden önce hakla batılı birbirinden ayırmak lazımdır.


40743324_3a617b99a8_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
18 Ağustos 2006

18 Ağustos 2006

Bugün 18 Ağustos 2006 Recep:24 Ağustos:5 Hızır:105 Ağrı Dağı’na İlk Çıkış (1829)

55507438_612f0b91a7_b.jpg


KİBİR NEDİR?
Rasulüllah (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır.
Allah'ü Teala şu üç gurup kimse ile kıyamet günü konuşmaz; onlara bakmaz; onlara can yakıcı bir azab vardır.
1. Yaşlandığı halde zina eden
2. Yalancı devlet büyüğü
3. Kibirli fakir.
Kibirli olanlar, Kıyamet güne zerre gibi küçük adamlar olarak gelirler. Her yanlarını zillet kaplamıştır. Cehennemden birine atılırlar. Cehennem ehlinden sızan irinli sulardan içerler.
Ebu Hureyre (r.a.), Rasulüllah zengin (s.a. v.) 'in şöyle buyurduğunu anlattı:
Bana cennete ilk girecek üç kişi gösterildi, ayrıca cehenneme ilk girecek üç kişi de gösterildi
Cennete ilk girecek şunlardır:
1. Şehitler
2. Bir köle ki, dünya köleliği onu meşgul etmez, devamlı Rab'binin kulluğundadır.
3. Çoluk, çocuk sahibi, iffetini koruyan fakir kimsedir,

Cehenneme ilk girecek şunlardır

1. Ona buna saldıran, halkla savaşan bir vali,
2. Zekatını vermeyen servet sahibi
3. Kibirli ve kendini beğenmiş fakir.


40743323_fddf078864_b.jpg



BİR AYET
"İşte bu (Kur'an) da, bizim indirdiğimiz hayırlı ve faydalı bir öğüttür. Şimdi onu inkar mı ediyorsunuz?" (Enbiya - 50)

55507437_4fa1b5baf6_b.jpg



BİR HADİS
"Müslüman olan geçimine yetecek kadar rızık verilen ve Allah'ın verdiklerine de kanaat etmiş olan kimse gerçekten kurtuluşa ermiştir." (Müslim)

40743322_978ae2dd41_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
22 Ağustos 2006

22 Ağustos 2006

Bugün 22 Ağustos 2006 Recep:28 Ağustos:9 Hızır:109 Barbaros’un Tunus’u Fethi (1643)

40742251_9eeb204e9e_b.jpg


"ŞEYTAN TATLISI" YEMEYELİM
Şeytan tatlısı, gıybettir.
Gıybet eden bu batağa daldıkça şeytanın ikramı artar, ikram arttıkça gıybet koyulaşır; koyulaştıkça da gıybetçi mel'unlaşır.
Peki gıybet nedir?
Gıybet, kişiyi gıyabında bulunmadığı yerde kötü bir hali ile anmaktır.
Konuşulan, gıyabında konuşulanda varsa o da mı gıybet olur?
Gıybet denilen şey odur işte. Söylenilen söylenende varsa gıybet olur; yoksa iftira olur.
Gıybetin karşılıklarından biri de çekememezlik/bencilliktir.
Gıybet/orada bulunmayan kişi hakkında konuşmak üç husustan biri ile olur:
1- Gıybet: Onda olan kusuru söylemek,
2- Bühtan: Onda olmayan kusuru söylemek,
3- İfk: O kişi ile ilgili duyduğunu söylemek.
Bunların üçü de haramdır.
Hucurat Sûresi, âyet 12'de Allah (c.c.) gıybet etmeyi yasaklamıştır.
Konuyu fıkhi/İslâm hukuku açısından ele aldığımızda üç önemli husus ortaya çıkar:
1- Gıybet eden/gıyapta konuşan bu işi yapar da "Ben gıybet etmiyorum onda olanı söylüyorum" derse, bu şahıs haramı/Allah 'in haram dediğini helâl saydığın
dan dolayı küfre düşmüş olur.
2- İcra edilen gıybet gıyabında konuşulan şahsa ulaşırsa ona eziyet edilmiş olunur. Eziyet günahtır, kul hakkının gasbıdır.
Helalleşmedikçe vebalden kurtuluş yoktur.
3- Yapılan gıybet gıyapta konuşulana ulaşmazsa bu da kul hakkına girer, günahtır. Helâlleşme ve tevbe ile telâfisi mümkün olur.
Gıybet edene takınılacak tavır onu ikaz etmektir. Aldırmıyorsa orayı terk etmektir; terk edilemiyorsa hoşnutsuzluğunu ifade etmek için başka şeyle meşgul olmaktır.

55504424_cdfd0d4f83_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
23 Ağustos 2006

23 Ağustos 2006

Bugün 23 Ağustos 2006 Recep:29 Ağustos:10 Hızır:110 Hz.Ebubekir’in (r.a.)’ın Vefatı (634)

40742250_deec926876_b.jpg


İMAN VE İTAAT
Rabbimiz önce "Allah'a ve O'nun Resûlü'ne itaat edin" buyuruyor. Zaten bu gerçekleşirse sen-ben olmaz. Allah'ın dediği olur. Sen-ben ortadan kalkar. "Biz" olursa kuvvetimiz dağıtmaz. Atalarımız "Biz, biz olursak, biz geçmez bize" demiştir. Kur'ân ve sünnetten koparsak, kendi görüşlerimize göre hareket edersek, herkes ve her millet kendisinin haklı olduğunu, bu kaynakları kendisinin yönetmesi gerektiğini ileri sürer ve çekişme başlar.
Allahü Teâlâ'nın emri birlikte olun ayrılığa düşmeyin derken, bugün İslâm âlemi ve müslümanlar ya birbirleriyle olan alâkalarını tamamen kesmişler veya birbirlerinin düşmanı olmuşlar, bu da yetmiyormuş gibi, birde gayrimüslimlerle dostluklar, ittifaklar kurmuşlardır. Halbuki Cenâb-ı Hak şöyle buyuruyor: "Ey iman edenler! Müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmeyin..." (Nisa sûresi: 144)
Cenâb-ı Hak şöyle buyuruyor: "Müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinenler, onların yanında izzet (güç ve şeref) mi arıyorlar? Bilsinler ki bütün izzet yalnızca Allah'a aittir." (Nisa sûresi: 139)
Cenâb-ı Hak şöyle buyuruyor: "Ey iman edenler! Kendilerine kitap verilenlerden bir guruba uyarsanız imanınızdan sonra sizi yeniden inkarcılığa sevk ederler." (Âl-i İmran sûresi: 100)
"Ey iman edenler! Eğer kâfirlere uyarsanız, gerisin geriye (eski dininize) döndürürler de, hüsrana uğrayanların durumuna düşersiniz." (Âl-i İmran suresi: 149)
Müslümanlar ancak Allah ve Resulünün emirlerine itaat etmeleri halinde yücelirler.


55504422_9c5a8ad1b2_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
24 Ağustos 2006

24 Ağustos 2006

Bugün 24 Ağustos 2006 Recep:30 Ağustos:11 Hızır:111 Mercidabık Zaferi (1516)

40742249_ae18d0f2eb_b.jpg


MÜSLÜMAN İÇİN EN KESTİRME YOL
Dinimizi yaşamanın en kestirme yolu, Peygamberimiz Efendimizi çok iyi tanımak, sözlerini çok iyi anlamaktır. Bakın bir hadiste ne buyuruluyor:
"Müslümanlar birbirinizle hasetleşmeyiniz... Birbirinize kin ve nefret beslemeyiniz. Birbirinize darılıp yüz çevirmeyiniz...
Ey Allah'ın kulları! Kardeş olunuz... Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Ona zulüm ve haksızlık yapmaz. Yardımını kesmez. Onu hakir görmez. Müslümanın kardeşini hor ve hakir görmesi, bir kimseye şer olarak yeter. Her Müslümanın kanı, malı ve ırzı başka Müslümana haramdır..." (Müslim, Birr: 32. Buharı. Edeb: 57)
Haset hastalığı hayırlı amellerin sevabını da noksanlaştırır. Peygamberimiz bildirir ki:
"Şüphesiz, ateşin odunu yediği gibi haset de iyilikleri yer bitirir." (Ebu Dâvûd, Edeb: 44.)
Günümüzde ticari ahlâk son derece bozulmuştur. Hilekârlık aldı başını gidiyor. Aldatan, kazandığını zannediyor. Peygamberimiz: "Hile yapan cehennemdedir." (Buhârî. 60) buyurmuştur.
Bir başka hadiste:
"Aldatan bizden değildir." Buyurur. (Müslim, iman: 164)
Haset, İslâm ahlâk ve adabında kötü ve çirkin huyların başında gelir. Hasedin zıddı gıbta ve imrenmektir. Gıbta, kişinin bir başkasının sahip olduğu iyilik ve güzelliklere, nimet ve faziletlere kendisinin de sahip olmasını arzu etmesidir. Allah ve Resulününü emirlerine uyalım.

55504421_7dd0fc9594_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
25 Ağustos 2006

25 Ağustos 2006

Bugün 25 Ağustos 2006 Şaban:1 Ağustos:12 Hızır:112 Halep’in Fethi (1517)

40742248_b715d86996_b.jpg


ŞABAN AYINDA ORUÇ
Peygamberimizin (s.a.v.) Şaban ayında çok oruç tutması, ameller Allah Teâlâ'ya o ayda arz olduğu içindir. Ûsame b. ley d (r.a.) diyor ki:
- Yâ Resûlallah! Şaban ayında tuttuğun kadar başka aylarda oruç tuttuğunu göremiyorum (sebebi nedir?),
dedim.
Peygamberimiz (s.a.v.) de:
- Bu (Şaban ayı), Receb'le Ramazan arasında insanların gaflet ettikleri bir aydır. Halbuki o (yani Şaban ayı), amellerin Rabbülalemin'e yükseltildiği bir aydır. Ben, oruçlu olduğum halde amelimin yükseltilmesini seviyorum, istiyorum, buyurdu. (Nesâl)
Hz. Aişe (R.Anha) validemizden rivayet edilen bir hadis-i şerifte Peygamberimiz (s.a.v.) bunun diğer bir sebebini şöyle izah buyurmuşlardır: Hz. Aişe (R.Anha) diyor ki: Resûlüllah (s.a.v.), Şa'ban ayının çoğunda oruç tutardı. Ona dedim ki:
- YâResûlellah! Oruç tutmanda, sana ayların en sevimlisi Şa'ban'dır (de ğil mi?). Şöyle buyurdu:
- (Evet). Çünkü Allah Teâlâ, o sene ölecek olan kimselerin hepsi(nin isimleri)ni o ayda yazar. Ben de, oruçlu olduğum halde ecelimin gelmesini
seviyorum. (Müsnedü Ebi Yala)
Sahabe-i Kiram hazeratı Şaban ayında Kur'an-ı Kerimi çok okumaya başlar ve Ramazan-ı şerife hazırlıklı kavuşmaya çalışırlar, bu maksatla işlerini ve halk ile münasebetlerin düzene koyarlar, borçları varsa öderler, alacakları varsa alırlar, fakir ve düşkünlere de yardım ederek onların da gönüllerini hoş etmeye önem verirlerdi.

40743805_77446a0eb6_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
28 Ağustos 2006

28 Ağustos 2006

Bugün 28 Ağustos 2006 Şaban:4 Ağustos:15 Hızır:115 Kocatepe Camii’nin İbadete Açılışı (1987)

40741336_be65b065d8_b.jpg


DOSTLARIMIZA DİKKAT!İslâm büyükleri dostları üç çeşide ayırırlar:
Birincisi: Gıda gibidir. Onlara her zaman ihtiyaç vardır.
İkincisi: İlaç gibidir. Onlara arada-sırada ihtiyaç vardır.
Üçüncüsü: Dert gibidir. Onlara hiçbir zaman ihtiyaç hissedilmez, lâkin onlar rahatsızlık vermekten çekinmezler.
Biz tanıdıklarımıza karşı hangi cinsten bir dostluk göstermekteyiz?
Bizim dostluğumuz ilaç gibi mi?
Bizim dostluğumuz dertten farksız mı?
Dost bildiklerimize, dost edindiklerimize hangi cinsten dostlukta bulunmaktayız
Konumuza ışık tutsun diye şu âyet meallerini de bilgilerinize sunuyorum:
"Kıyamete inanmayıp kendi arzusuna uyan kimse seni kıyamete inanmaktan alıkoymasın; sonra helak olursun..." (Taha 16)
"Onun için sen bizi zikretmekten yüz çeviren ve dünya hayatından başka bir şey istemeyen kimselere yüz verme." (Necm - 29)
"Bana doğru gelenlerin yoluna uy..." (Lokman - 15)
Peygamberimiz Efendimiz (s.a.v.):
"Kişi arkadaşının dini üzeredir" buyurmuştur.
Her insanla dostluk, arkadaşlık ve kardeşlik kurulması doğru değildir. Bunun için bir takım şartların bulunması gerekir.
Bu şartlar şunlardır.
1- Dost akıllı olmalıdır.
2- Güzel ahlâka sahip olmalıdır,
3- Fasık (günahkâr) olmamalıdır,
4- Bid'taci olmamalıdır,
5- Dünyaya karşı haris olmamalıdır,
Harisin arkadaşlığı insandaki hırs duygusunu tahrik eder.

40741335_e6ef531e44_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
29 Ağustos 2006

29 Ağustos 2006

Bugün 29 Ağustos 2006 Şaban:5 Ağustos:16 Hızır:116 Seyyit Kutub’un Şehadeti (1956)

40741333_a095a6e9f0_b.jpg


AHİRETİMİZİ KAZANMAK ZORUNDAYIZ
Günde belirli miktarlarda gıdasını almayan bir insan nasıl bir takım hastalıklara maruz kalır, hayatını kaybetmekle karşı karşıya bulunursa manevî gıdasını almayan bir insan da musalla taşından sonra açılacak ebedî hayatta yaya kalır. Kendisini cehennem alevleri arasında bulur. Şu halde akıllı ve şuurlu bir Müslüman Allah ve Resulü'nden uzak yaşayarak ebedî hayatını zindana çevirmez.
Hem dünyamızı ve hem de ahiretimizi kazanmak zorundayız. Yalnız dünyamızı kazanmak bizi saadet ve selamete götürmez. Gerçek saadet her iki dünya için çalışmakla elde edilir. Bu bakımdan ahiret için çalışmayı yalnız Ramazan ayına tahsis etmek büyük bir hatadır.
Ben Müslümanım diyen hiç bir kimse bu hataya düşmemelidir. Abdullah b. Ebi Bekre (r.a.)'den rivayete göre, Peygamberimiz (s.a.v.): "İnsanların en hayırlısı ömrü uzun ve ameli güzel olandır" (Tirmizi, Zühd: 22) buyurarak hayırlı ve mesud olmayı, güzel amellerle geçecek uzun ömürlülüğe bağlamaktadır.
Allah'ın emirleri bir bütündür. İslamın yarısı kendisi değildir. Dinî emirlerin bir kısmını yapıp, bir kısmını da yapmayanlar hakkında Allah Teâlâ Hazretleri buyuruyorlar ki: "Yoksa siz Kur'ân'ın bir kısmına inanıyor, öbür yarısını inkâr mı ediyorsunuz." (Bakara: 85)
"Ey iman edenler! Mallarınız ve çocuklarınız sizi Allah'ı anmaktan alıkoymasın. Kim bunu yaparsa işte onlar ziyana uğrayanlardır.
Herhangi birinize ölüm gelip de: Rabbim! Beni yakın bir vakte kadar geciktirsen de sadaka verip iyilerden olsam! demesinden önce, size yerdiğimiz rızıktan harcayın. Allah, eceli geldiğinde hiç kimseyi (ölümünü) ertelemez. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır." (Münafıkûn-9-11)

40741332_15f2166617_b.jpg
 
Üst Alt