Muhamed Dolaku
New member
- Katılım
- 2 Tem 2011
- Mesajlar
- 5,395
- Tepkime puanı
- 158
- Puanları
- 0
- Yaş
- 78
63. Abdullah İbni Abbas radıyallahu anhümâdan nakledildiğine göre şöyle demiştir:
Bir gün Hz. Peygamberin terkisinde bulunuyordum. Bana:
Yavrucuğum, sana bazı kaideler öğreteyim dedi ve şöyle buyurdu: Allahın buyruklarını gözet ki, Allah da seni gözetip korusun. Allahın (rızâsını) her işte önde tut, Allahı önünde bulursun. Bir şey isteyeceksen Allahtan iste. Yardım dileyeceksen, Allahtan dile! Ve bil ki, bütün bir ümmet toplanıp sana fayda temin etmeye çalışsalar, ancak Allahın senin için takdir ettiği faydayı temin edebilirler. Yine eğer bütün ümmet, sana zarar vermeye kalksalar, ancak Allahın senin hakkında takdir ettiği zararı verebilirler. Çünkü artık kaderi yazan kalem yazmaz olmuş, yazıları değişmeyecek şekilde kesinleşmiştir. (Bundan sonra takdirde herhangi bir değişiklik söz konusu değildir.) Tirmizî, Kıyâmet 59
Tirmizî dışında bir rivayette de (Ahmed İbni Hanbel, Müsned, I, 307) şöyle buyurulmaktadır: Allahın emir ve yasaklarını gözet, Onu önünde bulursun. Bolluk içindeyken (emirlerine bağlı kalmakla) sen Allahı tanı ki O da darlığa düşünce (kurtarmak suretiyle) seni tanısın. Bil ki senin hakkında yazılmamış olan şey başına gelmez. Sana takdir edilen de seni atlayıp (başkalarına) gitmez. Bil ki zafer sabırla, sevinç üzüntüyle, kolaylık da zorlukla birliktedir.
Açıklamalar
Hz. Peygamber, zaman zaman sahâbî çocuklarını terkisine bindirirdi. Hadisimiz, on yaşlarındaki Abdullah İbni Abbasın da Hz. Peygamberin bu tür iltifatlarına mazhar olduğunu ve ayrıca iman ve ahlâk esaslarını ondan öğrenme şansına kavuştuğunu göstermektedir. Hadis, Allahın buyruklarını gözet ki, Allah da seni gözetip korusun! tavsiyesinden ötürü buraya alınmıştır. Zira bu beyân, Onu görüyormuşcasına Allaha kulluk etmek diye tarif edilen ihsân ve ilâhî denetimin bir başka şekilde dile getirilmesidir.
Hadisteki kaideler Allah, kader ve öteki insanlardan gelecek fayda-zarar konularına açıklık getirmekte, takdir edilenden başkasının kişiye ulaşmayacağını, ulaştırılamayacağını, açık-seçik anlatmaktadır. Neticede mümin için gözetilecek asıl noktanın, sadece Allahın emir ve yasakları olduğu belirtilmiş olmaktadır. Hadis, kaderde olmayanın başa gelmeyeceği güvencesini vermektedir. Kaderin ise, çoktan tesbit edildiğini, artık onda bir düzeltme ya da değiştirmenin kesinlikle olmayacağını bildirmektedir. O halde müminlerin yersiz kuşkulara kapılmalarına gerek yoktur. Onlar inançları doğrultusunda yaşamaya bakmalıdırlar.
Kulun bütün himmet ve dikkatini Allaha çevirmesi gereği herhalde ancak bu kadar güzel ve güçlü ifade edilebilirdi. Biz bu hadise sünnetullaha ait bazı esasların tebliği ve talimi de diyebiliriz.
el-Mukadder lâ yuğayyer (takdir olunan değişmez), nasîbuke yusîbuke (nasibin seni bulur), alın yazımmış gibi sözler, sorumluluğu kadere yükleyip sorumsuzluğa kapı açacak şekilde değil, mümini hayatta kendi değer ölçüleri çerçevesinde sürekli bir güven ve faaliyet içinde tutacak biçimde anlaşılıp yorumlanmalıdır. Yani tam teslimiyet içinde tam faaliyet... Galiba ilk müslüman nesillerin en belirgin vasıfları da bu idi Başarı bu çizgide yürümektedir.
Bir konuda şartların tamamen lehte veya aleyhte gözükmesi, takdirin önüne geçecek değildir. Bir başka deyişle görünür şartlar herkes için aynı sonuçları doğurmaz. Bunun tabii neticesi de, herkesin karşılaştığı sonuca razı olması isyan psikolojisi ve davranışı göstermemesidir.
Hadisten Öğrendiklerimiz
1. Allahın ilminde herhangi bir değişiklik söz konusu değildir.
2. Hadisimiz murâkabe, Allahın emirlerine riayet, tevekkül ve kulların Allaha olan ihtiyaçları gibi pek önemli konulara ışık tutmaktadır.
Bir gün Hz. Peygamberin terkisinde bulunuyordum. Bana:
Yavrucuğum, sana bazı kaideler öğreteyim dedi ve şöyle buyurdu: Allahın buyruklarını gözet ki, Allah da seni gözetip korusun. Allahın (rızâsını) her işte önde tut, Allahı önünde bulursun. Bir şey isteyeceksen Allahtan iste. Yardım dileyeceksen, Allahtan dile! Ve bil ki, bütün bir ümmet toplanıp sana fayda temin etmeye çalışsalar, ancak Allahın senin için takdir ettiği faydayı temin edebilirler. Yine eğer bütün ümmet, sana zarar vermeye kalksalar, ancak Allahın senin hakkında takdir ettiği zararı verebilirler. Çünkü artık kaderi yazan kalem yazmaz olmuş, yazıları değişmeyecek şekilde kesinleşmiştir. (Bundan sonra takdirde herhangi bir değişiklik söz konusu değildir.) Tirmizî, Kıyâmet 59
Tirmizî dışında bir rivayette de (Ahmed İbni Hanbel, Müsned, I, 307) şöyle buyurulmaktadır: Allahın emir ve yasaklarını gözet, Onu önünde bulursun. Bolluk içindeyken (emirlerine bağlı kalmakla) sen Allahı tanı ki O da darlığa düşünce (kurtarmak suretiyle) seni tanısın. Bil ki senin hakkında yazılmamış olan şey başına gelmez. Sana takdir edilen de seni atlayıp (başkalarına) gitmez. Bil ki zafer sabırla, sevinç üzüntüyle, kolaylık da zorlukla birliktedir.
Açıklamalar
Hz. Peygamber, zaman zaman sahâbî çocuklarını terkisine bindirirdi. Hadisimiz, on yaşlarındaki Abdullah İbni Abbasın da Hz. Peygamberin bu tür iltifatlarına mazhar olduğunu ve ayrıca iman ve ahlâk esaslarını ondan öğrenme şansına kavuştuğunu göstermektedir. Hadis, Allahın buyruklarını gözet ki, Allah da seni gözetip korusun! tavsiyesinden ötürü buraya alınmıştır. Zira bu beyân, Onu görüyormuşcasına Allaha kulluk etmek diye tarif edilen ihsân ve ilâhî denetimin bir başka şekilde dile getirilmesidir.
Hadisteki kaideler Allah, kader ve öteki insanlardan gelecek fayda-zarar konularına açıklık getirmekte, takdir edilenden başkasının kişiye ulaşmayacağını, ulaştırılamayacağını, açık-seçik anlatmaktadır. Neticede mümin için gözetilecek asıl noktanın, sadece Allahın emir ve yasakları olduğu belirtilmiş olmaktadır. Hadis, kaderde olmayanın başa gelmeyeceği güvencesini vermektedir. Kaderin ise, çoktan tesbit edildiğini, artık onda bir düzeltme ya da değiştirmenin kesinlikle olmayacağını bildirmektedir. O halde müminlerin yersiz kuşkulara kapılmalarına gerek yoktur. Onlar inançları doğrultusunda yaşamaya bakmalıdırlar.
Kulun bütün himmet ve dikkatini Allaha çevirmesi gereği herhalde ancak bu kadar güzel ve güçlü ifade edilebilirdi. Biz bu hadise sünnetullaha ait bazı esasların tebliği ve talimi de diyebiliriz.
el-Mukadder lâ yuğayyer (takdir olunan değişmez), nasîbuke yusîbuke (nasibin seni bulur), alın yazımmış gibi sözler, sorumluluğu kadere yükleyip sorumsuzluğa kapı açacak şekilde değil, mümini hayatta kendi değer ölçüleri çerçevesinde sürekli bir güven ve faaliyet içinde tutacak biçimde anlaşılıp yorumlanmalıdır. Yani tam teslimiyet içinde tam faaliyet... Galiba ilk müslüman nesillerin en belirgin vasıfları da bu idi Başarı bu çizgide yürümektedir.
Bir konuda şartların tamamen lehte veya aleyhte gözükmesi, takdirin önüne geçecek değildir. Bir başka deyişle görünür şartlar herkes için aynı sonuçları doğurmaz. Bunun tabii neticesi de, herkesin karşılaştığı sonuca razı olması isyan psikolojisi ve davranışı göstermemesidir.
Hadisten Öğrendiklerimiz
1. Allahın ilminde herhangi bir değişiklik söz konusu değildir.
2. Hadisimiz murâkabe, Allahın emirlerine riayet, tevekkül ve kulların Allaha olan ihtiyaçları gibi pek önemli konulara ışık tutmaktadır.