Muhamed Dolaku
New member
- Katılım
- 2 Tem 2011
- Mesajlar
- 5,395
- Tepkime puanı
- 158
- Puanları
- 0
- Yaş
- 78
82. Ebû Bekir es-Sıddîk, Abdullah İbni Osman İbni Âmir İbni Ömer İbni Kâb İbni Sad İbni Teym İbni Mürre İbni Kâb İbni Lüey İbni Galib el-Kureşî et-Teymî radıyallahu anhden rivayet edildiğine göre -ki Allah kendilerinden razı olsun, kendisi, babası ve annesi sahâbîdir- o şöyle demiştir:
(Hicret yolculuğunda) biz Resûlullah ile mağaradayken, tepemizde dolaşıp duran müşriklerin ayaklarını gördüm ve:
- Ey Allahın elçisi! Eğer şunlardan biri eğilip aşağıya bakacak olsa mutlaka bizi görür, dedim. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
- Üçüncüleri Allah olan iki kişiyi sen ne zannediyor (ve haklarında neler düşünüyor)sun, Ebû Bekr? Buhârî, Tefsîru sûre (9), 9; Fezâilül-ashâb 2; Müslim, Fezâilüs-sahâbe 1
Ebû Bekir es-Sıddîk
Adı ve nesebi hadisin baş kısmında zikredilmiş olan Hz. Ebû Bekir, Peygamber Efendimizden iki sene sonra Mekkede doğmuştur. Nesebi Mürre İbni Kâbda Resûl-i Ekrem Efendimizin nesebiyle birleşir.
İslâmdan önceki 38 yıllık hayatında içki kullanmamış, putlara tapmamış, nezih yaşayışıyla tanınmıştır. Efendimiz, peygamber olduğunu söylediği zaman, ona hemen iman etmiştir. Erkeklerden ilk müslüman odur. Annesi, babası, evlâdı ve torunları sahâbîdir. Babası Ebû Kuhâfe Osman İbni Âmir, Ebû Bekir hazretlerinden fazla yaşamıştır. Ne var ki, Ebû Kuhâfe, ancak Mekkenin fethinden sonra İslâmiyeti kabul etmiştir.
Hz. Ebû Bekir, Peygamber Efendimizin en samimi dostu, mağara arkadaşı, kayınpederi, veziri, danışmanı ve ilk halifesi olmuştur. Hz. Peygambere tam güveni ve bağlılığı sebebiyle Sıddîk unvanını almıştır.
Mâlî imkânları ve sosyal itibarı oldukça yüksek olan Hz. Ebû Bekir, müslümanların dar zamanlarında özellikle Mekke döneminin ilk yıllarında müslüman olan köleleri sahiplerinden büyük paralarla satın alıp âzâd etmiştir. İslâm harblerinde de en büyük mâlî yardım daima Hz. Ebû Bekir tarafından yapılmıştır.
Hz. Peygamber son hastalığında, imamlığa, Hz. Ebû Bekiri geçirmiş ve kendisi de arkasında namaz kılmıştır. Resûl-i Ekremin vefatında soğukkanlılığıyla ashâbı yatıştıran odur.
İslâmın ilk halifesi olan ve iki yılı biraz aşkın bir süre bu görevi sürdüren Hz. Ebû Bekir, ridde olayları denilen dinden dönme teşebbüslerini fevkalâde dirâyetle engellemiş, İslâm devletinin dağılmasını önlediği gibi fetihlerin devamını da sağlamıştır. Kurân-ı Kerîm onun hilafeti döneminde toplanıp bir araya getirilmiştir.
Hz. Peygambere uymakta ve onu izlemekteki hassasiyeti ile ashâb arasında temâyüz etmiş olan Hz. Ebû Bekir hicri 13 yılında Medinede vefat etmiş ve pek sevdiği Resûl-i Ekremin yanına defnedilmiştir.
Allah ondan razı olsun.
Açıklamalar
Hz. Peygamber, hicret esnasında yol arkadaşı Ebû Bekir ile birlikte Mekkeden çıkıp bir kaç günlüğüne Sevr mağarasına sığınmıştı. Müşrikler ise her tarafta onları arıyordu. İşte onlardan bir grup mağaranın üzerinde gezinip dururken, içeriden Hz. Ebû Bekir onların ayaklarını görmüş ve endişesini Şöyle eğilip ayaklarının dibine bakacak olsalar, bizi görecekler sözüyle dile getirmişti. Allaha karşı her an tam bir güven ve tevekkül içinde bulunan Hz. Peygamber, Üçüncüsü Allah olan iki kişiyi sen ne sanıyorsun? Onlar hiç ele geçer mi? diye onu teselli etmiş, Allahın kendilerini koruyacağına olan güvenini açıklamıştır. Kurân-ı Kerîm olayı anlatırken bu birliktelik mazhariyetini Üzülme, endişelenme, Allah bizimledir [Tevbe sûresi (9), 40] tesbitiyle vermektedir.
Tevekkül ve yakîn duygusu, kemâl noktasını bulduğu zaman kul, Allah Teâlânın yardım ve korumasını sanki gözleriyle görüyormuş gibi bir huzur ve tatmine ulaşır. Bu noktadan sonra da hiçbir şeyin kaygısı söz konusu olamaz. Kendisi bu noktada bulunan Efendimiz, Hz. Ebû Bekiri de aynı noktaya çağırmaktadır. Nitekim Allah Teâlâ Şüphesiz biz Peygamberimize ve müminlere bu dünya hayatında da, şahitlerin şahitlik edecekleri günde de yardım ederiz [Mümin sûresi (40), 51] buyurmuş, Peygamber ve inananları yalnız bırakmayacağını duyurmuştur.
Hadisten Öğrendiklerimiz
1. Allaha güvenmek gerekir.
2. Tedbir almak, güvensizlik anlamına gelmez.
3. Hz. Ebû Bekir, Hz. Peygambere küçük bir zararın gelmesini bile istemiyordu.
4. Hz. Peygamber, çevresindekiler için güven kaynağıydı.
(Hicret yolculuğunda) biz Resûlullah ile mağaradayken, tepemizde dolaşıp duran müşriklerin ayaklarını gördüm ve:
- Ey Allahın elçisi! Eğer şunlardan biri eğilip aşağıya bakacak olsa mutlaka bizi görür, dedim. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
- Üçüncüleri Allah olan iki kişiyi sen ne zannediyor (ve haklarında neler düşünüyor)sun, Ebû Bekr? Buhârî, Tefsîru sûre (9), 9; Fezâilül-ashâb 2; Müslim, Fezâilüs-sahâbe 1
Ebû Bekir es-Sıddîk
Adı ve nesebi hadisin baş kısmında zikredilmiş olan Hz. Ebû Bekir, Peygamber Efendimizden iki sene sonra Mekkede doğmuştur. Nesebi Mürre İbni Kâbda Resûl-i Ekrem Efendimizin nesebiyle birleşir.
İslâmdan önceki 38 yıllık hayatında içki kullanmamış, putlara tapmamış, nezih yaşayışıyla tanınmıştır. Efendimiz, peygamber olduğunu söylediği zaman, ona hemen iman etmiştir. Erkeklerden ilk müslüman odur. Annesi, babası, evlâdı ve torunları sahâbîdir. Babası Ebû Kuhâfe Osman İbni Âmir, Ebû Bekir hazretlerinden fazla yaşamıştır. Ne var ki, Ebû Kuhâfe, ancak Mekkenin fethinden sonra İslâmiyeti kabul etmiştir.
Hz. Ebû Bekir, Peygamber Efendimizin en samimi dostu, mağara arkadaşı, kayınpederi, veziri, danışmanı ve ilk halifesi olmuştur. Hz. Peygambere tam güveni ve bağlılığı sebebiyle Sıddîk unvanını almıştır.
Mâlî imkânları ve sosyal itibarı oldukça yüksek olan Hz. Ebû Bekir, müslümanların dar zamanlarında özellikle Mekke döneminin ilk yıllarında müslüman olan köleleri sahiplerinden büyük paralarla satın alıp âzâd etmiştir. İslâm harblerinde de en büyük mâlî yardım daima Hz. Ebû Bekir tarafından yapılmıştır.
Hz. Peygamber son hastalığında, imamlığa, Hz. Ebû Bekiri geçirmiş ve kendisi de arkasında namaz kılmıştır. Resûl-i Ekremin vefatında soğukkanlılığıyla ashâbı yatıştıran odur.
İslâmın ilk halifesi olan ve iki yılı biraz aşkın bir süre bu görevi sürdüren Hz. Ebû Bekir, ridde olayları denilen dinden dönme teşebbüslerini fevkalâde dirâyetle engellemiş, İslâm devletinin dağılmasını önlediği gibi fetihlerin devamını da sağlamıştır. Kurân-ı Kerîm onun hilafeti döneminde toplanıp bir araya getirilmiştir.
Hz. Peygambere uymakta ve onu izlemekteki hassasiyeti ile ashâb arasında temâyüz etmiş olan Hz. Ebû Bekir hicri 13 yılında Medinede vefat etmiş ve pek sevdiği Resûl-i Ekremin yanına defnedilmiştir.
Allah ondan razı olsun.
Açıklamalar
Hz. Peygamber, hicret esnasında yol arkadaşı Ebû Bekir ile birlikte Mekkeden çıkıp bir kaç günlüğüne Sevr mağarasına sığınmıştı. Müşrikler ise her tarafta onları arıyordu. İşte onlardan bir grup mağaranın üzerinde gezinip dururken, içeriden Hz. Ebû Bekir onların ayaklarını görmüş ve endişesini Şöyle eğilip ayaklarının dibine bakacak olsalar, bizi görecekler sözüyle dile getirmişti. Allaha karşı her an tam bir güven ve tevekkül içinde bulunan Hz. Peygamber, Üçüncüsü Allah olan iki kişiyi sen ne sanıyorsun? Onlar hiç ele geçer mi? diye onu teselli etmiş, Allahın kendilerini koruyacağına olan güvenini açıklamıştır. Kurân-ı Kerîm olayı anlatırken bu birliktelik mazhariyetini Üzülme, endişelenme, Allah bizimledir [Tevbe sûresi (9), 40] tesbitiyle vermektedir.
Tevekkül ve yakîn duygusu, kemâl noktasını bulduğu zaman kul, Allah Teâlânın yardım ve korumasını sanki gözleriyle görüyormuş gibi bir huzur ve tatmine ulaşır. Bu noktadan sonra da hiçbir şeyin kaygısı söz konusu olamaz. Kendisi bu noktada bulunan Efendimiz, Hz. Ebû Bekiri de aynı noktaya çağırmaktadır. Nitekim Allah Teâlâ Şüphesiz biz Peygamberimize ve müminlere bu dünya hayatında da, şahitlerin şahitlik edecekleri günde de yardım ederiz [Mümin sûresi (40), 51] buyurmuş, Peygamber ve inananları yalnız bırakmayacağını duyurmuştur.
Hadisten Öğrendiklerimiz
1. Allaha güvenmek gerekir.
2. Tedbir almak, güvensizlik anlamına gelmez.
3. Hz. Ebû Bekir, Hz. Peygambere küçük bir zararın gelmesini bile istemiyordu.
4. Hz. Peygamber, çevresindekiler için güven kaynağıydı.