Muhamed Dolaku
New member
- Katılım
- 2 Tem 2011
- Mesajlar
- 5,395
- Tepkime puanı
- 158
- Puanları
- 0
- Yaş
- 78
99. Âişe radıyallahu anhâdan rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem, gece ayakları şişinceye kadar namazı kılardı. Âişe diyor ki, kendisine:
- Niçin böyle yapıyorsun (neden bu kadar meşakkate katlanıyorsun) ey Allahın Resûlü? Oysa Allah senin geçmiş ve gelecek hatalarını bağışlamıştır, dedim.
- Şükreden bir kul olmayı istemeyeyim mi? buyurdu.
Buhârî, Tefsîru sûre (48), 2; Müslim, Münâfikîn 81. Ayrıca bk. Buhârî, Teheccüd 6, Rikak 20; Müslim, Münâfikîn 79-80; Tirmizî, Salât 187; Nesâî, Kıyâmül-leyl 17; İbni Mâce, İkâme 200
Açıklamalar
Resûl-i Ekrem Efendimiz, geçmiş ve gelecek hataları kendisine bağışlanmış bir peygamberdir. Zaten peygamberler kasdî olarak günah işlemezler. Onların hataları ya evlâ olanı terketmekten ya da zelle denilen yanılgıdan ibarettir. Buna rağmen geceleri teheccüd namazı kılmak için gösterdiği iştiyak ve arzu mübârek ayaklarının şişmesine sebep olacak dereceye varırdı. Âişe vâlidemiz onun bu durumunu biraz garipsemiş ve bu tavrının sebebini sormuştur. Efendimiz, sadece bağışlanmak maksadıyla ibadet edilmeyeceğini, şükür için de kulluk gerektiğini açıklamış ve Allahın bana lutfettiği bunca nimete, bağış ve mağfirete şükretmeyeyim mi? buyurmuştur. Bu açıklamasıyla Sevgili Peygamberimiz:
Geçmiş ve geleceğin bağışlanmış olması, kulluğu azaltmaya değil, aksine teşekkürü arttırmaya vesile kılınmalıdır demek istemiştir.
Hz. Aliye nisbet edilen bir söz vardır. Demiştir ki:
Bir grup insan bir şeyler umarak kulluk yapar; bu tüccar kulluğudur. Bir grup insan da korkudan dolayı kulluk yapar; bu da köle kulluğudur. Bir grup insan da vardır ki, şükür olsun diye kulluk yapar; işte bu, tüm duygulardan yakasını kurtarmış seçkin kimselerin kulluğudur.
Kulun Allaha şükretmesi, Allahın nimet ve ihsanlarını itiraf ederek Ona övgüde bulunmak ve kulluğa devam etmekle olur. Her nimete şükür gerekir. O halde insan, kulluğa devam ile şükrünü ve Allaha yakınlığını artırır.
Sevgili Peygamberimizin bu tutumu ve beyanı, mücâhedenin bir teşekkür bilinci ve uygulaması olduğunu göstermektedir.
Burada şuna da işaret edelim ki, Kurân-ı Kerîmde Peygamberimize ve öteki peygamberlere nisbet edilen günah (zenb), kasıtsız işlenen hata anlamındadır. Bazı âlimlere göre bu günah, terk-i evlâ yani öncelikle yapılması gerekeni yapmamak anlamındadır.
Hadis 1162 numarada tekrar ele alınacaktır.
Hadisten Öğrendiklerimiz
1. Başarılı bir mücâhede için gece ibadetinden yararlanmak lâzımdır.
2. Nimet, şükrün arttırılmasını gerektirir, azaltılmasını değil.
3. Peygamber Efendimiz, kendisine verilen nimet ve ikrâmlara ibadet yaparak şükreder ve şükreden bir kul olmayı isterdi.
4. Peygamber Efendimizin ayakları şişinceye kadar ibadet etmesi, bir zorlama değil, konunun önemine uygun bir tavırdır.
5. Yalnız başına yapılan ibadetler istenildiği kadar uzun tutulabilir. Toplu ibadetlerde cemaatın durumu gözetilmelidir.
- Niçin böyle yapıyorsun (neden bu kadar meşakkate katlanıyorsun) ey Allahın Resûlü? Oysa Allah senin geçmiş ve gelecek hatalarını bağışlamıştır, dedim.
- Şükreden bir kul olmayı istemeyeyim mi? buyurdu.
Buhârî, Tefsîru sûre (48), 2; Müslim, Münâfikîn 81. Ayrıca bk. Buhârî, Teheccüd 6, Rikak 20; Müslim, Münâfikîn 79-80; Tirmizî, Salât 187; Nesâî, Kıyâmül-leyl 17; İbni Mâce, İkâme 200
Açıklamalar
Resûl-i Ekrem Efendimiz, geçmiş ve gelecek hataları kendisine bağışlanmış bir peygamberdir. Zaten peygamberler kasdî olarak günah işlemezler. Onların hataları ya evlâ olanı terketmekten ya da zelle denilen yanılgıdan ibarettir. Buna rağmen geceleri teheccüd namazı kılmak için gösterdiği iştiyak ve arzu mübârek ayaklarının şişmesine sebep olacak dereceye varırdı. Âişe vâlidemiz onun bu durumunu biraz garipsemiş ve bu tavrının sebebini sormuştur. Efendimiz, sadece bağışlanmak maksadıyla ibadet edilmeyeceğini, şükür için de kulluk gerektiğini açıklamış ve Allahın bana lutfettiği bunca nimete, bağış ve mağfirete şükretmeyeyim mi? buyurmuştur. Bu açıklamasıyla Sevgili Peygamberimiz:
Geçmiş ve geleceğin bağışlanmış olması, kulluğu azaltmaya değil, aksine teşekkürü arttırmaya vesile kılınmalıdır demek istemiştir.
Hz. Aliye nisbet edilen bir söz vardır. Demiştir ki:
Bir grup insan bir şeyler umarak kulluk yapar; bu tüccar kulluğudur. Bir grup insan da korkudan dolayı kulluk yapar; bu da köle kulluğudur. Bir grup insan da vardır ki, şükür olsun diye kulluk yapar; işte bu, tüm duygulardan yakasını kurtarmış seçkin kimselerin kulluğudur.
Kulun Allaha şükretmesi, Allahın nimet ve ihsanlarını itiraf ederek Ona övgüde bulunmak ve kulluğa devam etmekle olur. Her nimete şükür gerekir. O halde insan, kulluğa devam ile şükrünü ve Allaha yakınlığını artırır.
Sevgili Peygamberimizin bu tutumu ve beyanı, mücâhedenin bir teşekkür bilinci ve uygulaması olduğunu göstermektedir.
Burada şuna da işaret edelim ki, Kurân-ı Kerîmde Peygamberimize ve öteki peygamberlere nisbet edilen günah (zenb), kasıtsız işlenen hata anlamındadır. Bazı âlimlere göre bu günah, terk-i evlâ yani öncelikle yapılması gerekeni yapmamak anlamındadır.
Hadis 1162 numarada tekrar ele alınacaktır.
Hadisten Öğrendiklerimiz
1. Başarılı bir mücâhede için gece ibadetinden yararlanmak lâzımdır.
2. Nimet, şükrün arttırılmasını gerektirir, azaltılmasını değil.
3. Peygamber Efendimiz, kendisine verilen nimet ve ikrâmlara ibadet yaparak şükreder ve şükreden bir kul olmayı isterdi.
4. Peygamber Efendimizin ayakları şişinceye kadar ibadet etmesi, bir zorlama değil, konunun önemine uygun bir tavırdır.
5. Yalnız başına yapılan ibadetler istenildiği kadar uzun tutulabilir. Toplu ibadetlerde cemaatın durumu gözetilmelidir.