Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Peygamberimize Salat Ve Selam Getirmenin önemi...

fetih

New member
Katılım
16 Şub 2007
Mesajlar
1,994
Tepkime puanı
355
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Uzay Ýstasyonundan Alooooo Kimse Yokmuuuuu :)
selam şimdide sana bir cevap verelim


sen önce git çok sevdiğini idda ettiğin resule atılan çamuru temizle halen resulun kurana göre abdest almadığını idda eden bir topluluğun üyesi olduğunu unutma resulu hem seveceksin hem o kurana uymaz diyeceksin .


her şeyin açıklayıcısı

Hangi yazımızda Resul (s.a.s) Kur'ana uymaz demişiz delil getir Rabbimiz iftiracılardan sana sığınırız
 

fetih

New member
Katılım
16 Şub 2007
Mesajlar
1,994
Tepkime puanı
355
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Uzay Ýstasyonundan Alooooo Kimse Yokmuuuuu :)
Ravi
:
İbnu AbbasHadis
:
Ali (ra) yanıma girdi. Su dökmüş (küçük abdest bozmuş) idi. Abdest suyu istedi, içinde su olan bir kap getirdik. Bana: "Ey İbnu Abbas! Resulullah (sav)`ın nasıl abdest aldığını sana göstereyim mi?"dedi. Ben de: "Evet göster!" dedim. Bunun üzerine su kabını elleri üzerine eğdi ve ellerini yıkadı. Sonra sağ elini kaba soktu, onunla diğeri üzerine su döktü, sonra iki avucunu yıkadı. Sonra mazmaza ve istinşakta bulundu. Sonra iki elini birden kaba soktu. İkisiyle birlikte su avuçlayıp yüzüne çarptı. Sonra başparmaklarını kulaklarının ön kısmına soktu. Sonra ikinci, üçüncü sefer aynı şeyleri tekrar etti. Sonra sağ eliyle bir avuç su aldı ve bunu alnına döktü ve yüzü üzerinde akmaya bıraktı. Sonra dirseklerine kadar kollarını üçer kere yıkadı. Başını ve kulaklarının arkasını meshetti. Sonra tekrar her iki elini beraberce kaba soktu. Bir avuç su alıp onu pabuç içinde olan (sağ) ayağına vurdu ve o su ile ayağını yıkadı. Sonra aynı muameleyi diğer ayağına, (sola) yaptı." (Abdullah el-Havlani) der ki: "(İbnu Abbas`a) sordum: "Ayaklar ayakkabı içinde olduğu halde mi?" "Evet" dedi, "ayakkabı içinde olduğu halde." Ben tekrar sordum: "Ayakkabı içinde mi?" "Evet!" dedi, "ayakkabı içinde!" Ben tekrar sordum: "Ayakkabı içinde mi?" "Evet!" dedi, "ayakkabı içinde." (Nesai`nin bir diğer rivayetinde şöyle denmiştir. "...Sonra bir avuç su ile üçer defa mazmaza ve istinşakta bulundu.")
 
K

kuranyeter

Guest
Ravi
:
İbnu AbbasHadis
:
Ali (ra) yanıma girdi. Su dökmüş (küçük abdest bozmuş) idi. Abdest suyu istedi, içinde su olan bir kap getirdik. Bana: "Ey İbnu Abbas! Resulullah (sav)`ın nasıl abdest aldığını sana göstereyim mi?"dedi. Ben de: "Evet göster!" dedim. Bunun üzerine su kabını elleri üzerine eğdi ve ellerini yıkadı. Sonra sağ elini kaba soktu, onunla diğeri üzerine su döktü, sonra iki avucunu yıkadı. Sonra mazmaza ve istinşakta bulundu. Sonra iki elini birden kaba soktu. İkisiyle birlikte su avuçlayıp yüzüne çarptı. Sonra başparmaklarını kulaklarının ön kısmına soktu. Sonra ikinci, üçüncü sefer aynı şeyleri tekrar etti. Sonra sağ eliyle bir avuç su aldı ve bunu alnına döktü ve yüzü üzerinde akmaya bıraktı. Sonra dirseklerine kadar kollarını üçer kere yıkadı. Başını ve kulaklarının arkasını meshetti. Sonra tekrar her iki elini beraberce kaba soktu. Bir avuç su alıp onu pabuç içinde olan (sağ) ayağına vurdu ve o su ile ayağını yıkadı. Sonra aynı muameleyi diğer ayağına, (sola) yaptı." (Abdullah el-Havlani) der ki: "(İbnu Abbas`a) sordum: "Ayaklar ayakkabı içinde olduğu halde mi?" "Evet" dedi, "ayakkabı içinde olduğu halde." Ben tekrar sordum: "Ayakkabı içinde mi?" "Evet!" dedi, "ayakkabı içinde!" Ben tekrar sordum: "Ayakkabı içinde mi?" "Evet!" dedi, "ayakkabı içinde." (Nesai`nin bir diğer rivayetinde şöyle denmiştir. "...Sonra bir avuç su ile üçer defa mazmaza ve istinşakta bulundu.")


Ey iman edenler! Namaz kılmaya kalktığınız zaman yüzlerinizi, dirseklerinize kadar ellerinizi, başlarınızı meshedip, topuklara kadar ayaklarınızı yıkayın.

abdest bu şekilde alınır başka bir şekil iftiradır yukardaki yazdığın yazı ayet değilki inanayım boş bir iftira sende şimdi bu iftirayı kendinde kabul ettin ve kurana göre abdest almadı diyorsun allahın resulune iftira değilde nedir
 

fetih

New member
Katılım
16 Şub 2007
Mesajlar
1,994
Tepkime puanı
355
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Uzay Ýstasyonundan Alooooo Kimse Yokmuuuuu :)
Ey iman edenler! Namaz kılmaya kalktığınız zaman yüzlerinizi, dirseklerinize kadar ellerinizi, başlarınızı meshedip, topuklara kadar ayaklarınızı yıkayın.

abdest bu şekilde alınır başka bir şekil iftiradır yukardaki yazdığın yazı ayet değilki inanayım boş bir iftira sende şimdi bu iftirayı kendinde kabul ettin ve kurana göre abdest almadı diyorsun allahın resulune iftira değilde nedir

Sen Teslim olmamışsın ki ne diyim Sen Resule inanmamışsınki birdahaki cevabını hakgelenek nicki ile verirsin hazırlıklı olalım değilmi :)
 

berguzar

New member
Katılım
31 Ara 2007
Mesajlar
112
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Yaş
59
Sen Teslim olmamışsın ki ne diyim Sen Resule inanmamışsınki birdahaki cevabını hakgelenek nicki ile verirsin hazırlıklı olalım değilmi :)

Sevgili fetih:

Hakgelenek ne demektir, açıklarsanız sevinirim...

Hepiniz Allaha emanet olasınız...
 

berguzar

New member
Katılım
31 Ara 2007
Mesajlar
112
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Yaş
59
Bu arkadaşımız bi kuranyeter olarak geliyor birde hakgelenek olarak buda ciddiyetinin ne olduğunu ortaya koyuyor


Sevgili fetih:

Umarım ben yanlış anlamışımdır. kuranyeter ve ben farklı kişileriz. Ve hakgelenek tabirini sen kullandın, ben de bu ne diye sordum, bundan ciddiyetsiz olan taraf nedir?

Hepiniz Allaha emanet olasınız....
 
K

kuranyeter

Guest
Sen Teslim olmamışsın ki ne diyim Sen Resule inanmamışsınki birdahaki cevabını hakgelenek nicki ile verirsin hazırlıklı olalım değilmi :)

selam

eğerki ahlaklı biri olsaydın her yazına selam ile başlardın
2 kurana teslim ALLAHA teslimiyettir. bizde kurana göre abdest alarak tıpkı ALLAHIN RESULU gibi abdest almış oluyoruz ama sen ALLAHIN yazdığı detaylı kitaba kendini tam teslim etmediğin için dahası ALLAHA güvenmediğin için abdesti fazlalaştırıp ne olur ne olmaz diye korkarak abdest alıyorsun eğer ALLAHA güvenseydin tıpkı resul gibi kurana göre abdest alırdın sen KURANA göre abdest almaya bilirsin ama resulde kurana göre abdest almadı deme hakkına sahip değilsin kendinizi kandırmayın birazcık düşünün neden resul abdesti değiştirsin [bize göre oda kurana göre abdest aldı hende tas tamam ne eksik nede fazla eğer bunu eksik yada fazla yapsa bu ALLAHA kafa tutma yada ALLAHA güvensizlik olur buda tam teslimiyet anlamına gelmez tam teslim olmayan müslüman olamaz.


RABBİ İBRAHİME TESLİM OL DEDİĞİNDE İBRAHİM ALEMLERİN RABBİNE TESLİM OLDUM DEDİ İŞTE BU ŞEKİLDE MÜSLÜMAN OLDU.
BİZDE ALEMLERİN RABBİNE TESLİM OLDUĞUMUZU ALLAHIN KİTABINA UYARAK ABDESTİ ALLAHIN İSTEDİĞİ ŞEKİLDE ALIYORUZ. SİZ İSE ALLAHIN YANINDA BAŞKA KİŞİLERE TESLİM OLARAK MÜSLÜMAN OLDUĞUNUZU SANIYORSUNUZ.
 

fetih

New member
Katılım
16 Şub 2007
Mesajlar
1,994
Tepkime puanı
355
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Uzay Ýstasyonundan Alooooo Kimse Yokmuuuuu :)
Sevgili fetih:

Umarım ben yanlış anlamışımdır. kuranyeter ve ben farklı kişileriz. Ve hakgelenek tabirini sen kullandın, ben de bu ne diye sordum, bundan ciddiyetsiz olan taraf nedir?

Hepiniz Allaha emanet olasınız....

Sayın bergüzar hanım konuya siz sonradan müdavim oldunuz sizinle ilgili birşey söz konusu değil
 

fetih

New member
Katılım
16 Şub 2007
Mesajlar
1,994
Tepkime puanı
355
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Uzay Ýstasyonundan Alooooo Kimse Yokmuuuuu :)
selam

eğerki ahlaklı biri olsaydın her yazına selam ile başlardın
2 kurana teslim ALLAHA teslimiyettir. bizde kurana göre abdest alarak tıpkı ALLAHIN RESULU gibi abdest almış oluyoruz ama sen ALLAHIN yazdığı detaylı kitaba kendini tam teslim etmediğin için dahası ALLAHA güvenmediğin için abdesti fazlalaştırıp ne olur ne olmaz diye korkarak abdest alıyorsun eğer ALLAHA güvenseydin tıpkı resul gibi kurana göre abdest alırdın sen KURANA göre abdest almaya bilirsin ama resulde kurana göre abdest almadı deme hakkına sahip değilsin kendinizi kandırmayın birazcık düşünün neden resul abdesti değiştirsin [bize göre oda kurana göre abdest aldı hende tas tamam ne eksik nede fazla eğer bunu eksik yada fazla yapsa bu ALLAHA kafa tutma yada ALLAHA güvensizlik olur buda tam teslimiyet anlamına gelmez tam teslim olmayan müslüman olamaz.


RABBİ İBRAHİME TESLİM OL DEDİĞİNDE İBRAHİM ALEMLERİN RABBİNE TESLİM OLDUM DEDİ İŞTE BU ŞEKİLDE MÜSLÜMAN OLDU.
BİZDE ALEMLERİN RABBİNE TESLİM OLDUĞUMUZU ALLAHIN KİTABINA UYARAK ABDESTİ ALLAHIN İSTEDİĞİ ŞEKİLDE ALIYORUZ. SİZ İSE ALLAHIN YANINDA BAŞKA KİŞİLERE TESLİM OLARAK MÜSLÜMAN OLDUĞUNUZU SANIYORSUNUZ.

Ahlak hocam senmisin bana ahlağı öğreteceksin önce ahlağı sen öğren ''Seni alemlere rahmet olarak gönderdik'' diye cenabu Allahın buyurduğu o yüce peygambere mahalle arkadaşın mış gibi muhammed diye hitab etmen ne denli ahlaklı olduğunu gösteriyor
 
K

kuranyeter

Guest
Ahlak hocam senmisin bana ahlağı öğreteceksin önce ahlağı sen öğren ''Seni alemlere rahmet olarak gönderdik'' diye cenabu Allahın buyurduğu o yüce peygambere mahalle arkadaşın mış gibi muhammed diye hitab etmen ne denli ahlaklı olduğunu gösteriyor

SELAM

SEN ÖNCE RESULE ATTIĞIN abdest iftirasını temizle ben neden muhammed diye yazı yazdığımın nedenini kuran a göre yazdım önce abdesti halledelim sonra diğer konuya geçelim karışıklık olmasın olayları çöze çöze gidelim şimdi sen abdesti anlat bu nasıl bir iftiradır
 

berguzar

New member
Katılım
31 Ara 2007
Mesajlar
112
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Yaş
59
Sevgili fetih:
Selam
Bir tek soru soracağım, sen abdestini maide 6 ya göremi alıyorsun, yoksa rivayetlere dayanan resul şöyle alırdı diye tariflenen şekle göre mi?

Hepiniz Allaha emanet olasınız...
 

fetih

New member
Katılım
16 Şub 2007
Mesajlar
1,994
Tepkime puanı
355
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Uzay Ýstasyonundan Alooooo Kimse Yokmuuuuu :)
Pekala size göre namaz kaç vakit Kur'ana göre 2 vakit siz nasıl kılarsınız namazın tarifini Kur'ana göre AYETLER ışığında hadislerden ve başka bir kaynaktan faydalanmamak kaydı ile açıklarmısınız
 
K

kuranyeter

Guest
Sevgili fetih:
Selam
Bir tek soru soracağım, sen abdestini maide 6 ya göremi alıyorsun, yoksa rivayetlere dayanan resul şöyle alırdı diye tariflenen şekle göre mi?

Hepiniz Allaha emanet olasınız...

selam burdaki insanların neye göre abdest aldığı aslında bizi ilgilendirmez,sorun ALLAHIN RESULUNUN kurana göre abdest alıp almamasıdır ben idda ediyorumki allahınresulu kurana göre abdest almış ama arkadaşlar ve tabi oldukları batıl kıtaplar resulun kurana uymadığını abdesti fazlalaştırmasıdır. şimdi kurana göre abdesti biz alarak resule iftira atan bizmiyiz yoksa resul kurana göre abdest almamış diyen bu insanlarmı resule iftira atıyorlar sorun bu kim haklı kim haksız kararı bizler değil ALEMLERİN RABBİ VERECEKTİR.
İYİKİ BİR DİN GÜNÜ İYİKİ BİR AYRIM GÜNÜ VAR.

HER ŞEYİN AÇIKLAYICI
 
K

kuranyeter

Guest
Pekala size göre namaz kaç vakit Kur'ana göre 2 vakit siz nasıl kılarsınız namazın tarifini Kur'ana göre AYETLER ışığında hadislerden ve başka bir kaynaktan faydalanmamak kaydı ile açıklarmısınız


SELAM
abdest ayeti senin kalbine oturmadiki namaz kalbine otursun,birazcık düşün en açık ayet olan abdest konusunda bile anlaşamadık namaz konusunda nasıl anlaşacağız .
 

berguzar

New member
Katılım
31 Ara 2007
Mesajlar
112
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Yaş
59
Pekala size göre namaz kaç vakit Kur'ana göre 2 vakit siz nasıl kılarsınız namazın tarifini Kur'ana göre AYETLER ışığında hadislerden ve başka bir kaynaktan faydalanmamak kaydı ile açıklarmısınız

Sevgili fetih:
Ben soruma cevap alayım, inan her zamanki dürüstlüğüm ve içtenliğimle nasıl namaz kılıyorum en ince ayrıntısına kadar anlatacağım sana söz veriyorum...

Hepiniz Allaha emanet olasınız...
 

fetih

New member
Katılım
16 Şub 2007
Mesajlar
1,994
Tepkime puanı
355
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Uzay Ýstasyonundan Alooooo Kimse Yokmuuuuu :)
243] Peygamberimize Salat Ve Selam Getirmek

Bu bölümdeki bir ayet ve onbir hadis-i şeriften Allah‘ın ve meleklerin bile peygamberlerin şerefini yücelttiklerini, bizim de salevat getirmemiz gerektiğini, Peygambere kim bir salevât getirirse Allah‘tan on misli merhamet elde edeceğini, kıyamette peygambere en yakın olanların ona fazla salevât getirenlerin olduğunu, en faziletli gün olan Cuma günü salevât getirmenin faziletli olduğunu ve tüm getirilen salevâtların peygamberimiz (s.a.v.) kendisine ulaştırıldığını, yanında ismi anıldığı halde peygamberimize salevât getirmeyen kimsenin yüzünün yere sürtüleceğini, peygamberimizin kabrini bayram yerine çevirmememiz gerektiğini, nerede olursak olalım getireceğimiz salevâtın ona hemen ulaştırılacağını ve ulaştırılan bu salevâtın ruhu iade edilerek bizzat peygamberimiz tarafından alınacağını, gerçek cimri kimsenin salevât getirilmesi gereken anlarda salevât getirmeyen kimse olduğunu, dua edileceği zaman önce Allah‘a hamdedip sonra salevât getirip sonra dua edilmesi gerektiğini, salât ve selâmın ne olduğunu öğreneceğiz. [1]


"Allah ve melekleri peygambere salat etmekte, yani Allah onun şeref ve şanını yüceltip makamını yükseltmektedir. Melekler de dua edip bağışlanmasını dilemekteler ve yüksek derecelere yükseltilmesini isterler. Ey inananlar! Siz de O‘na dua ederek derecesinin yükseltilmesini isteyin. Onu hayırla yad edin, kendinizi O‘nun rehberliğine tam bir teslimiyetle terkedin." (Ahzab: 33/56)


1400. Abdullah İbni Amr İbni Âs radıyallahu anhümâ Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken dinlediğini söylemiştir:

“Kim bana bir defa salâtü selâm getirirse, bu sebeple Allah Teâlâ da ona on misli merhamet eder.”[2]


1401. İbni Mes’ûd radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Kıyâmet gününde insanların bana en yakın olanları, bana en çok salât ü selâm getirenleridir.”[3]



1402. Evs İbni Evs radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

"Günlerinizin en faziletlisi cuma günüdür. Bu sebeple o gün bana çokça salâtü selâm getiriniz; zira sizin salâtü selâmlarınız bana sunulur” buyurunca, ashâb–ı kirâm:

Yâ Resûlallah! Vefat ettiğin ve senden hiçbir eser kalmadığı zaman salâtü selâmlarımız sana nasıl sunulur? diye sordular.

Bunun üzerine Peygamber aleyhisselâm:

"Allah Teâlâ peygamberlerin bedenlerini çürütmeyi toprağa haram kıldı" buyurdu.[4]


1403. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Yanında adım anıldığı halde bana salâtü selâm getirmeyen kimse perişan olsun.”[5]



1404. Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Kabrimi bayram yeri haline çevirmeyiniz. Bana salâtü selâm getiriniz. Zira nerede olursanız olun sizin salâtü selâmınız bana ulaşır.”[6]



1405. Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Bir kimse bana salâtü selâm getirdiği zaman, onun selâmını almam için Allah Teâlâ ruhumu iade eder.”[7]


1406. Ali radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Cimri, yanında adım anıldığı halde bana salâtü selâm getirmeyen kimsedir.”[8]


1407. Fedâle İbni Ubeyd radıyallahu anh şöyle dedi:

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem namazdan sonra Allah’a hamd etmeden, Peygamber aleyhisselâm’a salâtü selâm getirmeden dua eden bir adamı işitti. Bunun üzerine:

“Bu adam acele etti” buyurdu. Sonra o adamı yanına çağırdı. Ona veya bir başkasına şöyle buyurdu: “Biriniz dua edeceği zaman önce Allah Teâlâ’ya hamdü senâ etsin, sonra Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e salâtü selâm getirsin. Daha sonra da dilediği şekilde dua etsin”[9]



1408. Ebû Muhammed Kâ‘b İbni Ucre radıyallahu anh şöyle dedi:

Bir gün Resûl–i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem yanımıza gelmişti. Kendisine:

Yâ Resûlallah! Sana nasıl selâm vereceğimizi öğrendik, sana nasıl salavât getireceğiz? diye sorduk. O da şöyle buyurdu:

“Allâhümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed, kemâ salleyte alâ âli İbrâhîm, inneke hamîdün mecîd. Allâhümme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed, kemâ bârekte alâ âli İbrâhîm, inneke hamîdün mecîd: Allahım! İbrâhim’in âline rahmet ettiğin gibi Muhammed’e ve âline de rahmet et. Şüphesiz sen övülmeye lâyık ve yücesin. Allahım! İbrâhim’in âline hayır ve bereket lutfettiğin gibi Muhammed’e ve âline de hayır ve bereket ihsan et. Şüphesiz sen övülmeye lâyık ve yücesin, deyiniz.”[10]


1409. Ebû Mes‘ûd el–Bedrî radıyallahu anh şöyle dedi:

Biz Sa‘d İbni Ubâde radıyallahu anh ile birlikte otururken Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem yanımıza geldi. Beşîr İbni Sa‘d ona:

Yâ Resûlallah! Allah Teâlâ sana salavât getirmemizi emretti. Sana nasıl salâtü selâm getireceğiz? diye sordu.

Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem sükût buyurdu. Sükûtun uzaması sebebiyle biz içimizden, keşke sormasaydı, diye geçirdik. Sonra Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Allâhümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed, kemâ salleyte alâ âli İbrâhîm, ve bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed, kemâ bârekte alâ âli İbrâhîm, inneke hamîdün mecîd: Allahım! İbrâhim’in âline rahmet ettiğin gibi Muhammed’e ve âline de rahmet et. Allahım! İbrâhim’in âline hayır ve bereket lutfettiğin gibi Muhammed’e ve âline de hayır ve bereket ihsan et. Şüphesiz sen övülmeye lâyık ve yücesin, deyiniz. Selâm ise bildiğiniz gibidir.”[11]


1410. Ebû Humeyd es–Sâ‘idî radıyallahu anh şöyle dedi:

Ashâb–ı kirâm:

Yâ Resûlallah! Sana nasıl salavât getireceğiz? diye sordular. Şöyle buyurdu:

“Allâhümme salli alâ Muhammedin ve alâ ezvâcihî ve zürriyyetihî kemâ salleyte alâ İbrâhîm, ve bârik alâ Muhammedin ve alâ ezvâcihî ve zürriyyetihî kemâ bârekte alâ İbrâhîm, inneke hamîdün mecîd: Allahım! İbrâhim’in âline rahmet ettiğin gibi Muhammed’e, hanımlarına ve zürriyetine de rahmet et. İbrâhim’e hayır ve bereket lutfettiğin gibi Muhammed’e, hanımlarına ve zürriyetine de hayır ve bereket ihsan et. Şüphesiz sen övülmeye lâyık ve yücesin, deyiniz.”[12]


Riyazü-s Salihin


--------------------------------------------------------------------------------

[1] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 401.

[2] Müslim, Salât 70. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Vitir 26; Tirmizî, Vitir 21; Nesâî, Ezân 37, Sehv, 55.

[3] Tirmizî, Vitir 21.

[4] Ebû Dâvûd, Salât 201, Vitir 26. Ayrıca bk. Nesâî, Cum`a 5; İbni Mâce, İkamet 79, Cenâiz 65.

[5] Tirmizî, Daavât 101.

[6] Ebû Dâvûd, Menâsik 97.

[7] Ebû Dâvûd, Menâsik 96. Ayrıca bk. Ahmed İbni Hanbel, Müsned, II, 527.

[8] Tirmizî, Daavât, 101. Ayrıca bk. Ahmed İbni Hanbel, Müsned, I, 201.

[9] Ebû Dâvûd, Vitir 23. Ayrıca bk. Tirmizî, Daavât 65; Nesâî, Sehv 48.

[10] Buhârî, Daavât 32, Tefsîru sûre (33), 10; Müslim, Salât 66. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Salât 179; Tirmizî, Vitir 20; Nesâî, Sehv 51; İbni Mâce, İkâme 25.

[11] Müslim, Salât 65. Ayrıca bk. Tirmizî, Tefsîru sûre (33), 23.

[12] Buhârî, Enbiyâ 10, Daavât 33; Müslim, Salât 69. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Salât 179; Nesâî, Sehv 54; İbni Mâce, İkâme 25.
 
K

kuranyeter

Guest
243] Peygamberimize Salat Ve Selam Getirmek

Bu bölümdeki bir ayet ve onbir hadis-i şeriften Allah‘ın ve meleklerin bile peygamberlerin şerefini yücelttiklerini, bizim de salevat getirmemiz gerektiğini, Peygambere kim bir salevât getirirse Allah‘tan on misli merhamet elde edeceğini, kıyamette peygambere en yakın olanların ona fazla salevât getirenlerin olduğunu, en faziletli gün olan Cuma günü salevât getirmenin faziletli olduğunu ve tüm getirilen salevâtların peygamberimiz (s.a.v.) kendisine ulaştırıldığını, yanında ismi anıldığı halde peygamberimize salevât getirmeyen kimsenin yüzünün yere sürtüleceğini, peygamberimizin kabrini bayram yerine çevirmememiz gerektiğini, nerede olursak olalım getireceğimiz salevâtın ona hemen ulaştırılacağını ve ulaştırılan bu salevâtın ruhu iade edilerek bizzat peygamberimiz tarafından alınacağını, gerçek cimri kimsenin salevât getirilmesi gereken anlarda salevât getirmeyen kimse olduğunu, dua edileceği zaman önce Allah‘a hamdedip sonra salevât getirip sonra dua edilmesi gerektiğini, salât ve selâmın ne olduğunu öğreneceğiz. [1]


"Allah ve melekleri peygambere salat etmekte, yani Allah onun şeref ve şanını yüceltip makamını yükseltmektedir. Melekler de dua edip bağışlanmasını dilemekteler ve yüksek derecelere yükseltilmesini isterler. Ey inananlar! Siz de O‘na dua ederek derecesinin yükseltilmesini isteyin. Onu hayırla yad edin, kendinizi O‘nun rehberliğine tam bir teslimiyetle terkedin." (Ahzab: 33/56)


1400. Abdullah İbni Amr İbni Âs radıyallahu anhümâ Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken dinlediğini söylemiştir:

“Kim bana bir defa salâtü selâm getirirse, bu sebeple Allah Teâlâ da ona on misli merhamet eder.”[2]


1401. İbni Mes’ûd radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Kıyâmet gününde insanların bana en yakın olanları, bana en çok salât ü selâm getirenleridir.”[3]



1402. Evs İbni Evs radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

"Günlerinizin en faziletlisi cuma günüdür. Bu sebeple o gün bana çokça salâtü selâm getiriniz; zira sizin salâtü selâmlarınız bana sunulur” buyurunca, ashâb–ı kirâm:

Yâ Resûlallah! Vefat ettiğin ve senden hiçbir eser kalmadığı zaman salâtü selâmlarımız sana nasıl sunulur? diye sordular.

Bunun üzerine Peygamber aleyhisselâm:

"Allah Teâlâ peygamberlerin bedenlerini çürütmeyi toprağa haram kıldı" buyurdu.[4]


1403. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Yanında adım anıldığı halde bana salâtü selâm getirmeyen kimse perişan olsun.”[5]



1404. Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Kabrimi bayram yeri haline çevirmeyiniz. Bana salâtü selâm getiriniz. Zira nerede olursanız olun sizin salâtü selâmınız bana ulaşır.”[6]



1405. Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Bir kimse bana salâtü selâm getirdiği zaman, onun selâmını almam için Allah Teâlâ ruhumu iade eder.”[7]


1406. Ali radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Cimri, yanında adım anıldığı halde bana salâtü selâm getirmeyen kimsedir.”[8]


1407. Fedâle İbni Ubeyd radıyallahu anh şöyle dedi:

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem namazdan sonra Allah’a hamd etmeden, Peygamber aleyhisselâm’a salâtü selâm getirmeden dua eden bir adamı işitti. Bunun üzerine:

“Bu adam acele etti” buyurdu. Sonra o adamı yanına çağırdı. Ona veya bir başkasına şöyle buyurdu: “Biriniz dua edeceği zaman önce Allah Teâlâ’ya hamdü senâ etsin, sonra Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e salâtü selâm getirsin. Daha sonra da dilediği şekilde dua etsin”[9]



1408. Ebû Muhammed Kâ‘b İbni Ucre radıyallahu anh şöyle dedi:

Bir gün Resûl–i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem yanımıza gelmişti. Kendisine:

Yâ Resûlallah! Sana nasıl selâm vereceğimizi öğrendik, sana nasıl salavât getireceğiz? diye sorduk. O da şöyle buyurdu:

“Allâhümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed, kemâ salleyte alâ âli İbrâhîm, inneke hamîdün mecîd. Allâhümme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed, kemâ bârekte alâ âli İbrâhîm, inneke hamîdün mecîd: Allahım! İbrâhim’in âline rahmet ettiğin gibi Muhammed’e ve âline de rahmet et. Şüphesiz sen övülmeye lâyık ve yücesin. Allahım! İbrâhim’in âline hayır ve bereket lutfettiğin gibi Muhammed’e ve âline de hayır ve bereket ihsan et. Şüphesiz sen övülmeye lâyık ve yücesin, deyiniz.”[10]


1409. Ebû Mes‘ûd el–Bedrî radıyallahu anh şöyle dedi:

Biz Sa‘d İbni Ubâde radıyallahu anh ile birlikte otururken Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem yanımıza geldi. Beşîr İbni Sa‘d ona:

Yâ Resûlallah! Allah Teâlâ sana salavât getirmemizi emretti. Sana nasıl salâtü selâm getireceğiz? diye sordu.

Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem sükût buyurdu. Sükûtun uzaması sebebiyle biz içimizden, keşke sormasaydı, diye geçirdik. Sonra Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Allâhümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed, kemâ salleyte alâ âli İbrâhîm, ve bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed, kemâ bârekte alâ âli İbrâhîm, inneke hamîdün mecîd: Allahım! İbrâhim’in âline rahmet ettiğin gibi Muhammed’e ve âline de rahmet et. Allahım! İbrâhim’in âline hayır ve bereket lutfettiğin gibi Muhammed’e ve âline de hayır ve bereket ihsan et. Şüphesiz sen övülmeye lâyık ve yücesin, deyiniz. Selâm ise bildiğiniz gibidir.”[11]


1410. Ebû Humeyd es–Sâ‘idî radıyallahu anh şöyle dedi:

Ashâb–ı kirâm:

Yâ Resûlallah! Sana nasıl salavât getireceğiz? diye sordular. Şöyle buyurdu:

“Allâhümme salli alâ Muhammedin ve alâ ezvâcihî ve zürriyyetihî kemâ salleyte alâ İbrâhîm, ve bârik alâ Muhammedin ve alâ ezvâcihî ve zürriyyetihî kemâ bârekte alâ İbrâhîm, inneke hamîdün mecîd: Allahım! İbrâhim’in âline rahmet ettiğin gibi Muhammed’e, hanımlarına ve zürriyetine de rahmet et. İbrâhim’e hayır ve bereket lutfettiğin gibi Muhammed’e, hanımlarına ve zürriyetine de hayır ve bereket ihsan et. Şüphesiz sen övülmeye lâyık ve yücesin, deyiniz.”[12]


Riyazü-s Salihin


--------------------------------------------------------------------------------

[1] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 401.

[2] Müslim, Salât 70. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Vitir 26; Tirmizî, Vitir 21; Nesâî, Ezân 37, Sehv, 55.

[3] Tirmizî, Vitir 21.

[4] Ebû Dâvûd, Salât 201, Vitir 26. Ayrıca bk. Nesâî, Cum`a 5; İbni Mâce, İkamet 79, Cenâiz 65.

[5] Tirmizî, Daavât 101.

[6] Ebû Dâvûd, Menâsik 97.

[7] Ebû Dâvûd, Menâsik 96. Ayrıca bk. Ahmed İbni Hanbel, Müsned, II, 527.

[8] Tirmizî, Daavât, 101. Ayrıca bk. Ahmed İbni Hanbel, Müsned, I, 201.

[9] Ebû Dâvûd, Vitir 23. Ayrıca bk. Tirmizî, Daavât 65; Nesâî, Sehv 48.

[10] Buhârî, Daavât 32, Tefsîru sûre (33), 10; Müslim, Salât 66. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Salât 179; Tirmizî, Vitir 20; Nesâî, Sehv 51; İbni Mâce, İkâme 25.

[11] Müslim, Salât 65. Ayrıca bk. Tirmizî, Tefsîru sûre (33), 23.

[12] Buhârî, Enbiyâ 10, Daavât 33; Müslim, Salât 69. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Salât 179; Nesâî, Sehv 54; İbni Mâce, İkâme 25.

selam

yukardaki ayetin dışında yazdıkların senin için bir değer olabilir ama bu herkes için geçerli bir kaynak değildir

verdiğin ayetin çevriside o şekilde değildir salat ın gerçek anlamı yönelmektir destek olmaktır,sen destek olduğunu dille beyan ediyorsun biz ise işi eyleme döküp resule tam salat ediyoruz yani ona inen kurana tam uymaya çalışıyoruz abdesti onun yaptığı gibi alarak ona kuran dışında herhngi bir şeyi yaptığını isnat ederek onu kurana uymayan biri olarak göstermiyoruz,çünkü o da tam tamamıyla abdesti ve diğer emirleri kurana göre yaptı bizde onun arkasından kuranı uygulayıp ona salat edeceğiz.

herkes konuşuyor ama uygulamaya gelince kimse uygulamıyor oda ayrı bir konu.

selam resule inen hudaya tabii olanlara
 

fetih

New member
Katılım
16 Şub 2007
Mesajlar
1,994
Tepkime puanı
355
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Uzay Ýstasyonundan Alooooo Kimse Yokmuuuuu :)
BILINCLI VEYA BILINCSIZ KUR`AN-I MUBINE DÜSMANIDIRLAR !

Biz Iddia ediyor ve diyoruz ki;

Her kim ki,KUR`AN yeter diyor, Hadisleri red edib kücük görüyorsa,
Her kim ki;Ayet ve hadislerin hükümlerinden kili kirk yararak faydalanip fetva veren 4 mezhebin alimlerine saldiriyorsa...Tabiri caizse Dört büyük Islam fakültesi mesabesinde olan Ehli sünnet mezhepleri mensuplarina salya akitiyorsa;bilincli veya bilincsiz KURAN`a Düsmanlik etmektedir.

Vahyi, ilmi, ve mantiki deliller bu gerceklere tipa tip denktir.

söyleki:
-Hic bir peygamber kendiliginden hic bir hüküm vermemistir..Kuran`a bir nebze vakif olanlar bu gercegi pekala anlayabilirler.

-Peygamberler Rab`bimiz tarafindan özel yetistirilmis insanlardir. en temiz en üstün vasiflarla donatilmis mümtaz insanlardir..Onlara vahiy yoluyla ilahi emirler geldigi gibil, ilham yoluylada ilahi buyruklar gelmistir.
vahyin ilk muhatabi onlar oldugundan , onlarin uygulamalari yorum , söz ve fiileri DININ en ideal aciklamasidir.

-Yine KURAN`i Mubinden bir nebze ilham alanlar görür ve kavrararlar ki,;
Rabbimiz gecmis ümmetlerden bahs ederken gecmis Peygamberlerin, Söz fiil ve hareketlerini, Ümmetlerine yaptiklari vaazi nasihatlarini, hatta dualarini bile Dinin geregi olarak aktarir.Buda peygamberlerin sözlerinin dinin hükümleri oldugunun en büyük kanitlarindandir. Ve elcilerin sözlerinin, kendi kanunlarini destekledigini aciklar...

$imdi bu gerceklerden sonra,; Gecmis Peygamberlerin söz fiil ve hareketlerini bizlere överek vahy eden CENABI HAK,son peygamberinin söz fiil ve yasam tarzini Dinin disindami birakti!?: hasa; böyle bir isnat Allah cc iftiradir zulümdür Dini mubine hiyanettir...
Hem de bir cok ilahi buyrukler ortadayken..
*PEYGAMBERE UYUN*,O KENDINDEN BIRSEY SÖYLEMEZ *ONA ITAATI, KENDINE ITAAT SAYAR. BIZDEN OlAN ALIMLERE EMIR SAHIPLERINE ITATI EMIR FERMAN BUYURAN..Rabbimizin bunca buyruklarini nasil es gecebilirsiniz!
 

fetih

New member
Katılım
16 Şub 2007
Mesajlar
1,994
Tepkime puanı
355
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Uzay Ýstasyonundan Alooooo Kimse Yokmuuuuu :)
selam

yukardaki ayetin dışında yazdıkların senin için bir değer olabilir ama bu herkes için geçerli bir kaynak değildir

verdiğin ayetin çevriside o şekilde değildir salat ın gerçek anlamı yönelmektir destek olmaktır,sen destek olduğunu dille beyan ediyorsun biz ise işi eyleme döküp resule tam salat ediyoruz yani ona inen kurana tam uymaya çalışıyoruz abdesti onun yaptığı gibi alarak ona kuran dışında herhngi bir şeyi yaptığını isnat ederek onu kurana uymayan biri olarak göstermiyoruz,çünkü o da tam tamamıyla abdesti ve diğer emirleri kurana göre yaptı bizde onun arkasından kuranı uygulayıp ona salat edeceğiz.

herkes konuşuyor ama uygulamaya gelince kimse uygulamıyor oda ayrı bir konu.

selam resule inen hudaya tabii olanlara


Peygamber düşmanı din düşmanıdırSual: Bir dergi, kabir azabını, miracı, Cennette Allahü teâlânın görüleceği gibi hususları inkâr ediyor. Ehl-i sünnetin inanışının yanlış, mutezilenin görüşünün doğru olduğunu savunuyor. Eshab-ı kirama dil uzatıyor. Peygamber efendimizin gelecekten bahseden hadislerini, mesela Deccal’ı, Mehdi’yi, kıyamet alametlerini inkâr ediyor. "Çünkü peygamber gaybı bilmez. Sözleri bir tahminden ibarettir. Tahmini doğru da, yanlış da çıkabilir" diyor. "Kitab ve Sünnet" tabirine de çok saldırıyor. "Kur'andan başka bir sünnet adı altında din çıkarmak İslam’ı yıkmaktır" diyor.
Bu hususta bilgi verir misiniz?
CEVAP
Mısırlı, Suriyeli mezhepsizler, dinimizdeki dört delilden ikisini inkâr eder, sadece "Kitab ve Sünnet" diyorlardı. Bunlar daha ileri giderek, sünneti de inkâr ediyorlar. Sünneti Kur'an-ı kerimden farklı bir şey zannediyorlar. Bunların asıl maksadı Kur'an-ı kerimi inkârdır. Edille-i şeriyyeden, dindeki dört delilden üçü inkâr edilince, herkes kendi anladığını doğru kabul edecek, herkesin anladığı din olacak. Böylece insan sayısı kadar din meydana gelecek. Bir kaos yaşanacak. Maksatları İslamiyet’i yıkmaktır. Fakat buna muvaffak olamayacakları Kur'an-ı kerimde bildirilmektedir. Mealen (Onlar, ağızları ile [sihir, kehanet diyerek] Allah’ın nurunu [Allah’ın dinini, kitabını, delillerini] söndürmeye yelteniyorlar. Halbuki kâfirler istemeseler de, Allah nurunu tamamlayacaktır) buyuruluyor. (Saf 8)

Hemen sonra, (Allah peygamberini hidayet ile [Kur'an ile, mucize ile] ve hak din ile gönderendir) buyuruluyor. (Saf 9)

Kur'an-ı kerimde gaybı ancak Allahü teâlânın bildiği yazılıdır. Allahü teâlânın gaybı bildirdiği kimseler de vardır. Mealen buyuruluyor ki:
(Allahü teâlâ, gaybdan bazılarını yalnız peygamberlerden dilediğine bildirir.) [Cin 27]

Gaybdan bilmek Peygamberlerin mucizesidir. Evliyanın gaybdan bildiği kerametleri de yine Peygamber efendimizin mucizesinin devamıdır. (Redd-ül-muhtar)

Bu âyet-i kerimede bazı gaybları Allahü teâlânın peygamberlere bildirdiği açıkça yazılıdır. Peygamber efendimiz de, Allahü teâlânın kendisine bildirdiği gaybları, gelecekte olacak hadiseleri bildirmiştir. Mesela Deccal’ın ve Hazret-i Mehdi’nin geleceğini bildirmiştir. Hâşâ Peygamber efendimiz yalan mı söylemiştir? Kur'an-ı kerimde mealen (O, [Resulullah] vahyedilenden başkasını söylemez) buyuruluyor. (Necm 3)

Sünnet, Kur'andan ayrı değil
Necm suresindeki âyet-i kerime Peygamber efendimizin din hakkında bildirdikleri Allahü teâlânın vahyettiğinden başka olmadığını bildirmektedir. Kur'an-ı kerimde yine mealen buyuruluyor ki:
(Peygamber size neyi verdiyse onu alın, neyi yasakladıysa ondan da sakının!) [Haşr 7]

Kur'an-ı kerimde, Resulullaha itaatin Allah’a itaat olduğu, Ona isyan edenin Allah’a isyan etmiş olduğu çok yerde bildirilmektedir. [Nisa 80]

Yine Kur'an-ı kerimin çok yerinde (Allah’a ve Resulüne itaat), (Allah ve Resulüne isyan) ifadeleri çok yerde geçer. (Nisa 13-14)

Sünneti, Kur'an-ı kerimden ayrı göstermek büyük sapıklıktır. Çünkü Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Kâfirler, Allahü teâlânın emirleri ile, peygamberlerinin emirlerini birbirinden ayırmak istiyorlar.) [Nisa 150]

Nasıl kanunlar, Anayasadan ayrı kabul edilmezse, sünnet de, yani hadis-i şerifler de Kur'an-ı kerimden ayrı değildir. Onun açıklamalarıdır. Nasıl, tüzükler, yönetmelikler, kanunlara aykırı kabul edilmiyorsa, icma ve kıyas-ı fukaha da sünnete aykırı değildir. Kıyas, Kur'an-ı kerimin ve hadis-i şeriflerin açıklamasıdır. Sünneti Kur'an-ı kerimden ayrı, kıyası [âlimlerin ictihadlarını] hadis-i şeriflerden başka göstermeye çalışanlar, dalalet ehlidir. (Mektubat-ı Rabbani)

Peygamberimizin düşmanları
Bir yazar diyor ki: "Peygamberin bir mucizesi vardır. O da Kur'andır. Kur'an mucize olarak yetmiyor mu da başka mucizelere ihtiyaç hasıl olsun? Bir şeyin farz veya haram olması, ancak Kur'anın söylemesi ile mümkündür. Kur'anda olmayan farz ve harama itibar edilmez. Peygamberin ve âlimlerin sözleri, Kur'ana uymuyorsa alınmaz. Mukallidlik çok kötüdür. Peygambere uyan onun mukallidi olur. Mukallid, aklını kullanmamış olur. Kur'an sık sık Aklını kullan derken, bir mezhebe, bir âlime, bir peygambere uyan aklını kullanmış olamaz. Mukallid olur. Kur'anı herkes anlar. Bunda sahabenin veya âlimlerin bizden bu hususta bir üstünlüğü yoktur. Benim yazdıklarımdan doğru olanları alın! Bunda da ölçü sadece Kur'andır."
Buna cevap verir misiniz?
CEVAP
İslam âlimleri, asırlardır bu tip insanlara cevap vermişlerdir. Kitapları böyle iddialara cevaplarla doludur. Her şey yazılmıştır, eksik bir şey bırakılmamıştır. Zaman zaman bu kitaplardan nakiller yapıyoruz. Tek tük de olsa böyle insanların ağlarına takılan kimseler oluyor. İyi niyetli kimselerin bunların tuzağına yakalanmamaları için İslam âlimlerinin eserlerinden nakiller yapıyoruz.

Peygamber efendimizin binden fazla mucizesinin görüldüğü tevatürle sabittir. Eshab-ı kiram tevatürle bildirmiştir. Bunları inkâr eden, Eshab-ı kiramın sözüne inanmayan, Kur'an-ı kerime nasıl inanır? Çünkü Kur'an-ı kerimi toplayan da Eshab-ı kiramdır. Eshab-ı kiramda - hâşâ - yalancılık olursa, onların topladığı Kur'an-ı kerime nasıl itimat edilir? Bazı dinsizlerin dediği gibi, "Kur'anı indiren biziz, koruyan da biz olacağız" diye bir âyet niye uydurmasınlar? Zaten yabancı din düşmanlarının asıl gayesi de budur. Kur'an-ı kerime olan itimadı sarsmaktır. Önce hadis-i şeriflere olan itimadı sarsıyorlar, sonra da Kur'an-ı kerime olan itimada gölge düşürmeye çalışıyorlar.

Yazar, (Kur'anda olmayan şeylere, [hadis-i şeriflere, Eshab-ı kiramın ve âlimlerin hükümlerine] itibar edilmez) diyor. Kur'an-ı kerimde bizim anlamamız mümkün olmayan çok şey vardır. Mesela namazların nasıl kılınacağını Kur'an-ı kerimden öğrenmemiz mümkün değildir. Hadis-i şeriflere veya İcmaya bakmadan bilmemiz mümkün olmaz. Bunlar, (Kur'an Kur'an...) diyerek Peygamber efendimizi devreden çıkarmak istiyorlar.

Resulullaha tâbi olmak
Yazar, "Kur'an varken başka şeye ihtiyaç yok" diyerek hadis-i şerifleri inkâra kalkışıyor. Halbuki Kur'an-ı kerimin bir çok yerinde (Allah’a ve Resulüne tâbi olun!) buyuruluyor. Peki Allah’a tâbi olmak yetmiyor mu da "Peygambere de tâbi olun!" buyuruluyor? Peygamber efendimiz, Allahü teâlânın bildirdiklerini bize anlatıyor, açıklıyor. (Onun söylediği vahiyden başka bir şey değildir) buyuruluyor. (Peygamber size neyi emrettiyse onu alın, neyi yasaklamışsa ondan vazgeçin!) buyuruluyor. Peygamber efendimize uymak Allah’tan gayriye uymak değildir. Kur'an-ı kerimde (Bilmiyorsanız âlimlere sorun!) buyuruluyor. Âlimlere sorup onlara tâbi olmak da Allah’tan gayriye tâbi olmak değildir. Allahü teâlânın emrine uymak olur. Mukallid, aklını kullanarak Peygamberimize ve âlimlere tâbi olmuştur.

Eshab-ı kiramın ilminin, faziletinin üstünlüğü Kur'an-ı kerimle, hadis-i şeriflerle sabittir. Hepsinin istisnasız Cennetlik olduğu yine Kur'an-ı kerimde açıkça bildiriliyor. Hadis-i şerifte de (Eshabımdan birine uyan, hidayete kavuşur) buyuruluyor. Tâbiin, Eshab-ı kirama uyduğu için kıymetli oldular. Yani onları taklit ettikleri, onların mukallidi oldukları için kıymetli oldular.

Yazar, "Benim yazdıklarımdan doğru olanları alın” diyor.
Ben doğruyu yanlışı biliyorsam senin yazılarını niçin okuyayım?

Allahü teâlâ, böyle yazarlara değil, Allah’a, Resulüne ve âlimlere tâbi olmamızı emrediyor. İşte bunun için biz kendi anladıklarımızı değil, Peygamber efendimizin ve âlimlerimizin bildirdiklerini ölçü kabul ediyoruz. Herkes aklına uyarsa, insan sayısı kadar din meydana çıkar. Buna din değil dinsizlik denir.

Peygamberimizi inkâr edenler
Bazı insanlar, yabancıların etkisi altında kalarak, "Yalnız Kur'ana uyalım. Kur'andaki dine uyalım!" diyerek Resulullah efendimize tâbi olmayı ve onun sünnetlerini inkâr ediyorlar. Kur'an, Peygamberimize tâbi olmayı emretmiyor mu?

Dinimizi yıkmak isteyen yabancıların bir kısmı, "Yalnız Kur'an", "Kur'andaki din" gibi ifadelerle Peygamber efendimize tâbi olmayı reddederek dinimizi bozmaya çalışıyorlar. Bir kısmı da sadece "Kur'an ve Sünnet" diyerek dinimizin dört kaynağından ikisi olan İcma ve Kıyas-ı fukahayı kaldırmaya çalışıyorlar. Halbuki Kur'an-ı kerimde çok yerde Allahü teâlâ, hem kendine, hem de Peygamberine uymayı emrediyor.

Din düşmanlarının iddia ettikleri gibi Allahü teâlâ "Yalnız bana uyun, bana itaat edin" demiyor, çok yerde "Allah’a ve Resulüne itaat edin!" buyuruyor. [A.İmran 32, 132, Nisa 13, 59, 69, Enfal 1, 20, 24, 46, Tevbe 71, Nur 52, 54, Ahzab 31, 33, 71, Muhammed 33, Feth 17, Hucurat 14, Mücadele 13, Tegabün 12]

Allahü teâlâ, (Allah’a ve Resulüne itaat edin!) buyurduğu gibi, (Allah’a ve Resulüne isyan etmeyin!) de buyuruyor. [Nisa 14, Enfal 13, Tevbe 26, 63, Ahzab 36, Mücadele 5, Haşr 4, Talak 8, Cin 23]

Cenab-ı Hakkın tekrar tekrar (Bana ve Resulüme uyun, Bana ve Resulüme karşı gelmeyin!) buyurması, işin öneminden dolayıdır. Resule uyan, Allah’a uymuş olur. Nitekim Kur'an-ı kerimde (Resule itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur) buyuruluyor. (Nisa 80)

Resulünün emri, kendi emrinden ayrı değildir. Onun için Kur'an-ı kerimde (Peygamber size neyi verdiyse onu alın, neyi yasak ettiyse ondan sakının!) buyuruluyor. (Haşr 7)

Allahü teâlâ, sadece bizim peygamberimizi değil, diğer kavimlerin peygamberlerini de kendilerine itaat edilsin diye göndermiştir. Nitekim Kur'an-ı kerimde mealen buyuruldu ki:
(Biz her peygamberi ancak Allah’ın izniyle itaat edilsin diye gönderdik.) [Nisa 64]

Diğer peygamberlerin de (Allah’tan korkun, bana uyun!) buyurduğu çeşitli âyet-i kerimelerde bildirilmiştir. (Mesela Şuara 126, 144, 163, 179)
Bu kadar vesika karşısında, gerçekten Allah’a inanan, Onu seven kimsenin Resulünün bildirdiklerine de uyması şarttır. Nitekim Kur'an-ı kerimde (Ey peygamberim, de ki, "Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun!") buyuruluyor. (A. İmran 31)

Cenab-ı Hak, Kur'an-ı kerimde peygamberine itaat etmenin kendisine itaat etmek olduğunu bildiriyor. O halde, peygamberine itaat edilmedikçe, Ona itaat edilmiş olmaz. Bunun pek kesin ve çok kuvvetli olduğunu bildirmek için de (Muhakkak böyledir) buyurdu. Bazı doğru düşünmeyenlerin bu iki itaati birbirinden ayrı göstermelerine meydan vermedi. Yine Allahü teâlâ, (Kâfirler, Allah’ın emirleri ile peygamberlerinin emirlerini birbirinden ayırmak istiyorlar) buyurdu. [c.1, m.152]

Allahü teâlâ, emre uymakta kendi ismi ile Resulünün ismini birlikte bildirdiği gibi, iman hususunda da beraber bildirmiştir. (Yalnız bana iman edin) demiyor. (Allah’a ve Resulüne iman edin!) buyuruyor. (Mesela Araf 158, Nur 62, Nisa 136, Feth 9, 13, Hadid 7, Saf 11, Tegabün 8)

Yabancı İslam düşmanları (Kur'ana, Kur'andaki İslama uyun! Yalnız Kur'an) diyerek Peygamber efendimizin, âlimlerin bildirdiklerini Kur'an-ı kerimden farklı göstermeye çalışıyorlar. Bu İslam düşmanlarına, (Biz her zaman Kur'an-ı kerime uyuyoruz. Kur'an-ı kerim bize, Resulullaha ve âlimlere uymamızı emrediyor) demeliyiz.

Kur’anı insanlara açıkla
Eshab-ı kiram, Peygamber efendimize, Kur’an-ı kerimin açıklamasını sorarlardı. Allahü teâlâ, (Size kitabı, hikmeti getiren ve bilmediklerinizi öğreten bir peygamber gönderdik) buyuruyor. (Bekara 151)

Demek ki, Peygamber efendimiz, Kitabın [Kur’an-ı kerimin] dışında, bir de hikmet getirmiştir. Allahü teâlâ hikmet ehlini de övmüştür:
(Allah; hikmeti kime dilerse, ona verir. Kime de hikmet verilmişse, muhakkak ona çok hayır verilmiştir.) [Bekara 269]

Hikmet, fen manasına geldiği gibi, fıkıh ilmi anlamına da gelir. İmam-ı Şafii hazretleri, (Bu âyetteki hikmetten maksat, Resulullahın sünnetidir. Önce Kur’an zikredilmiş, peşinden hikmet bildirilmiştir) buyuruyor. Kur’an-ı kerim açıklamasız öğrenilseydi, Peygamber efendimize, (tebliğ et yeter) denilirdi, ayrıca (açıkla) denmezdi. Halbuki, açıklanması da emredilmiştir:
(Kur’anı insanlara açıklayasın diye sana indirdik.) [Nahl 44]

(Biz bu Kitabı, hakkında ihtilafa düştükleri şeyi insanlara açıklayasın ve iman eden bir kavme de hidayet ve rahmet olsun diye sana indirdik.)
[Nahl 64]

Bu âyet-i kerimeler, açıklamayı gerektiren âyetlerin bulunduğunu gösterdiği gibi, bunu açıklamaya Resulullah efendimizin yetkisi olduğunu da göstermektedir. Kur’an-ı kerimde her bilgi vardır. Ancak açık değildir. Peygamber efendimiz bunları vahiy ile öğrendi ve ümmetine bildirdi.

Hazret-i Cebrail, Peygamber efendimize gelip, beş vakit namazın her şeyini bizzat tatbiki olarak öğretti. Peygamber efendimiz de, (Namazı benim kıldığım gibi kılın) buyurdu. (Buhari)

Kur’an-ı kerimden namazın kılınış şeklini öğrenmemiz mümkün değildir. Peygamber efendimizin bildirdiği namaz şekline, Emevi namazı, Osmanlı namazı veya işkence namazı demek, Allah’ın Resulüne yapılan çirkin bir iftiradır. Müslümanlar, böyle sapıkların oyununa gelmemelidir.

Din düşmanlarını iyi tanımalı
Din düşmanları asırlardır, dinimizi içten ve dıştan yıkmaya uğraşmışlar ve hâlâ da uğraşıyorlar. Bütün çalışmalarına rağmen yıkamadıklarını görünce, dini bozmaya, yanlış yorumlar yapmaya çalıştılar. Din böylece kendiliğinden yıkılmış olur. Bunun için de, dinimizdeki dört delilin (Kur’an, sünnet, icma ve kıyas’ın), üçünü inkâr edip sadece (Kur’an) diye ortaya çıkıyorlar. Onu da kendi anladıkları gibi yorumluyorlar. Böylece müslümanlık adında başka bir din meydana çıkıyor.

Geçen gün (Son peygamber) diye bir yazı yazmıştım. Artık başka bir peygamber gelmeyecek demiştim. Peygamber olduğunu söyleyen Mısırlı Reşat Khalife, Hintli Ahmet Kadıyani ve yine (Ben resulüm, ben mehdiyim) diyen yerli bir sapığın müritleri, (Kur’an nebi gelmez diyor, resul gelmez demiyor) dediler, sanki (Resul gelir) diye bir hüküm varmış gibi, tenkit yazıları gönderdiler, Kütüb-i sitte olarak bilinen en kıymetli altı hadis kitabından naklettiğim hadis-i şerifleri yalanladılar.
Hadis-i şerifler yalanlanınca ne olur? Allahü teâlâ, Kur'an-ı kerimde, Resulüne (Kur'an-ı kerimi insanlara açıklayasın diye sana indirdik) buyuruyor. Peygamber efendimiz de bunu açıklamıştır. Açıklamalara inanılmazsa, ortada din diye bir şey kalmaz. Namazın nasıl kılınacağı, zekatın nasıl verileceği asla bilinemez. Herkes kendine göre bir namaz şekli meydana çıkarır. 25 yıl önce bir dergi çıkarıyordum. Anayasaya baktım. (Dergi çıkarmak için önceden izin almak gerekir) diye bir madde göremedim. Ben de dergiyi bastırmak üzere matbaaya verdim. İyi ki bir tanıdık, (Habersiz dergi çıkarmak suç, derhal, valiliğe dilekçe verin) dedi. Kanuna bakmadan sadece Anayasa ile hareket edilemeyeceğini bir kere daha anlamıştım. Sünnete itibar etmeden, Kur’an-ı kerimle amel etmeye çalışmak da böyledir.

Din düşmanlarının bir kısmı da, (Biz Buhari, Müslim gibi hadis kitaplarının tamamını değil, bir kısmına inanmıyoruz) diyor. Peki bir kısmı yalan ise, ötekilerin doğru olduğuna nasıl inanılır? Bir tane yalan bile olsa, ötekilere nasıl itimat edilir? Zaten onların maksadı da bu. İşine gelmeyen hadis-i şeriflere uydurma diyerek dini yıkmaya çalışıyorlar.

Eğer herkes sadece Kur’an-ı kerim ile amel edebilseydi, Peygamber gönderilmezdi. Herkes bu Kur’an ile amel etsin denirdi. Kur’an-ı kerimde Allah ile birlikte Resulüne de uyulması emrediliyor:
(Allah’a ve Resulüne itaat edin, onların emirlerine uyun!) [Enfal 20]

(Resule itaat eden
[onun emrine uyan], Allah’a itaat etmiş [onun emrine uymuş] olur.) [Nisa 80]

(Bir işte anlaşamazsanız, bu işin hükmünü Allah’tan
[Kur'an-ı kerimden] ve Resulünden [Sünnet-i seniyyeden] anlayın!) [Nisa 59]

[Elbette bu "anlayın” emri de âlimler içindir. Başkaları, âlimlerin anladıkları hükme uyar. Çünkü Kur'an-ı kerimde (Âlimlere sorun!) buyuruluyor. (Nahl 43)

Sünnete inanmayan
Bu konudaki hadis-i şeriflerden birkaçı da şöyledir:
(Sünnetimi kabul etmeyen benden değildir.) [Müslim]

(Peygamberin haram kılması, Allah’ın haram kılması gibidir.) [Tirmizi]

(Bir zaman gelir "Kur'andan başka şey tanımam" diyenler çıkar) [Ebu Davud]

(Bir zaman gelir, beni yalanlayanlar olur. Şöyle ki, kendisine benden bir hadis söylenince
"Resulullah böyle şey söylemez. Bunu bırak, Kur'andan söyle" derler.") [Ebu Ya’la]

(Kur'ana ve sünnete uyan hiç sapıtmaz.)
[Hakim]

(Kur'anda bildirilen hükümler kadar bana daha başka hükümler de bildirildi.)
[İ.Ahmed]

Hazret-i Cebrail Kur'an-ı kerimi getirdiği gibi, açıklaması olan sünneti de getirdi. (Darimi)

Allahü teâlâ, Maide suresinin 3. âyetinde (Bugün, dininizi [İslam’ı] tamamladım) buyuruyor. Tamamlanan din için yeni bir Resule, yeni bir kitaba ihtiyaç olur mu?

Allahü teâlâ, bütün kitaplarda Peygamber efendimizin geleceğini bildirmiştir. O geldikten sonra da, (Peygamberim) diyen yalancıların çıkacağını bildiği için (Ondan sonra nebi [Peygamber] gelmeyecek) buyurmuştur. Hadis-i şeriflerle de bu husus iyice açıklanmıştır.

Kur’an-ı kerimi kendi görüşüne göre yorumlayana, Sünneti kabul etmeyene, hadis âlimlerine inanmayana sözümüz yoktur.
 
Üst Alt