Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

üstad Bediüzzaman

Aysegul

New member
Katılım
15 May 2006
Mesajlar
891
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
38
dogduguev1.jpg


Bediüzzaman Said Nursi,1873 te Bitlis in Hizan ilçesine bağlı İsparit nahiyesinin Nurs köyünde doğdu. Babasının adı Mirza,annesinin Nuriyedir.Ağabeyi Molla Abdullah'ın ilim tahsil etmesinin kendisine kazandırdığı itibara imrenerek 9 yaşında Tağ köyünde Muhammet Emin Efendi'nin medresesinde(alttaki resim) öğrenime başladıysa da çok geçmeden Nurs'a döndü ve haftada bir gün gelen ağabeyinden temel bilgileri öğrenmekle tahsilini devam ettirdi. Öğreniminin en verimli safhası, 15 yaşındayken 1888'de Muhammet celalî'den ders aldığı üç aylık devredir. O zattan Molla Cami'den nihayete kadar, ortalama on yılda okutulan bütün metinleri üç ayda okuyup diploma aldı. Kitaplardan sadece anahtar bilgileri öğreniyordu.alet ilimlerini kapsayan bu Öğrenimin ardından,sıcaktan kavrulmuş toprağın suyu yutması gibi temel ilimlere yöneldi. Usûl'den Cem'ül-cevâmi, Kelâm'dan Şerhül-Mevâkıf gibi ağır metinlerden günde ortalama iki yüz sayfalık bir kısmı anlayarak okuyordu.Bu sıralarda Şirvandaki ağabeyinin yanına gittiğinde icâzet aldığını söyleyince o inanmamış, sıkı bir sınamadan sonra küçük kardeşinin kendisini geçtiğini görerek talebelerinden gizlice ondan ders almaya başlamıştı.
 

Aysegul

New member
Katılım
15 May 2006
Mesajlar
891
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
38
Elbetteki Kimdir Sorusunun cevabını Vermek isteyenler vermeye çalışmış yetmemiş ağızlarından bal damlamış,yetmemiş böyle alim görülmemiştir denmiş,yetmemiş Hızır a.s ile yüz defa görüşsem gezsem onun mertebesine yetişemem denillmiş.Peki biz böyle bir zat böyle yakın tarihte kaybettiğimiz zatı ne kadar önemsiyor.Çağın mücedditinin kitaplarına ne kadar önemsiyoruz.Eğer Meal okuncaksa Risale okunmalı çünkü ondan sonra Müceddid gelmedi.Sadece üstadı en iyi anlayanlar gelecektir Şahsi görüşümdür yanlış olabilir arkadaşlar.Kusurlarımı örtün.

Bu çok şahsi olmuş gerçekten:) ...Mücdedit kavramı çok derin.Bediüzzaman Said Nursinin islamiyete hizmeti çok büyük ve bende kalp gözü açık bir islam alimi olduğunu düşünüyorum...Ancak İmam-ı Rabbani de için çok büyük bir alimin rüyasında efendimiz s.a.v imam-ı rabbanin mücdedid olduğunu söylemiş...
İMÂM-I RABBÂNÎ AHMED FARUKÎ SERHENDÎ
İmam-ı Rabbani Türbesi

1563 (H.971) senesinde Hindistan'ın Serhend şehrinde doğdu. İmâm-ı

Rabbânî ismiyle tanınmış büyük velî , âlim , müceddid ve

müctehiddir. "Altın Silsile"nin yirmi üçüncü halkasıdır. İsmi, Ahmed

bin Abdülehad'dir. Lakabı Bedreddîn, künyesi Ebü'l-Berekât'dır.

Hicrî ikinci bin yılının müceddidi (yenileyicisi) olmasından

dolayı"Müceddîd-i elf-i sânî", İslam ahkâmı ile tasavvufu

birleştirmesi sebebiyle, "Sıla" ismi verilmiştir. Hazret-i Ömer'in

soyundan olduğu için ,"Fârûkî" nesebiyle anılmış, Serhend şehrinden

olduğu için de oraya nisbetle, "Serhendî" denilmiştir. Bütün bu

vasıflarıyla birlikte ismi, İmâm-ı Rabbânî Müceddîd-i elf-i sânî

Ahmed Fârûkî Serhendî'dir.
Ve ben çoğu yerde onun mücdedid olduğuna dair bilgiler duydum...Bimiyorum açıkçası...En iyisini şüphesiz Allah'u Teala bilir..
 

gulya

New member
Katılım
20 Ocak 2007
Mesajlar
743
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
38
ARZ aysegul kardes.sen sade dilde yazmisin.konuyu cok sukur kavradik ve duaciniz.selam ve dua ile
 

TAYFUR

Mesajlari Onaylanacak
Katılım
3 Ocak 2007
Mesajlar
50
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
64
Tabiki Anlayamazsin, Aslini Anlatirlarsa Foyalari Ortaya çikar.

Tabiki Anlayamazsin, Aslini Anlatirlarsa Foyalari Ortaya çikar.

s.a arkadaslar.yazilariniz bilgileriniz icin Allah razi olsun ama.ben yine rica ediyorum biraz sade dilde yazib anlatsaniz? cunki bu foruma bitek turkler degil benim gibi azerilerde katila biliyor.turkcem her ne kadar iyi olsada yazilarini tam anlamiyla derk edemiyorum.lutfen bu bi elestiri degil.sadece rica.yazilari sade dille yazin ki baska milletlerden olan insanlarda anlaya bilsin.selam ve dua ile

-------------------------------------------------------------------------------------------------------


Sevgili gulya kardeşim. Birşeyler anlamak, öğrenmek ve onu hayatına kılavuz etmek istiyorsan Kuran okumanı tavsiye ederim. Anlaşılmaz kitaplarla uğraşıp vaktini ve ömrünü heba etmeyesin.


Vatandaş bilmem kimlerin kitaplarını kutsallaştıra dursun. Biz Kendi hayatımızı inşa edecek olan vahye (KUR'ANA) bakalım yeter.

Şu kutsallığını tartışıp durdukları kitapların çoğu uyurken okunacak ve asla anlaşılamayacak ninni masallarıdır.
 

Aysegul

New member
Katılım
15 May 2006
Mesajlar
891
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
38
Sevgili gulya kardeşim. Birşeyler anlamak, öğrenmek ve onu hayatına kılavuz etmek istiyorsan Kuran okumanı tavsiye ederim. Anlaşılmaz kitaplarla uğraşıp vaktini ve ömrünü heba etmeyesin.


Vatandaş bilmem kimlerin kitaplarını kutsallaştıra dursun. Biz Kendi hayatımızı inşa edecek olan vahye (KUR'ANA) bakalım yeter.

Şu kutsallığını tartışıp durdukları kitapların çoğu uyurken okunacak ve asla anlaşılamayacak ninni masallarıdır.

Peki sen kur'an ayetlerini neye göre anlıyorsun...Olayların aslını bilmeden;) ...Mesela arkadaşımız bi yerde örnek vermiş forumda...Diyelim Fil suresi!

Fil suresini bana tefsir kitapları olmadan ne tür bir olay olduğunu ve bu olayın nerede ve nasıl yaşandığını anlatırmısın;)

Bir de kur'anda bir surenin başında besmele geçmez bunun manası nedir?...
Bana ayetler ışığında anlat...Çünkü siz kendinizi alim ilan ettiniz ya...Siz o islam alimlerinden daha güzel(?) açıklarsınız...
 

TAYFUR

Mesajlari Onaylanacak
Katılım
3 Ocak 2007
Mesajlar
50
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
64
BEN Kur’an ayetlerini yine kuran ayetleriyle anlarım. Nasıl mı, şöyleki:

BEN Kur’an ayetlerini yine kuran ayetleriyle anlarım. Nasıl mı, şöyleki:

Kuran herşeyi ama herşeyi açıklayan bir kitaptır. Bunun aksini iddia etmek;
Kuranı anlamamak ve kabullenmemek için yapılacak bir mazerettirki, bundan Allaha sığınırız. Akıbetini düşünmek bile istemiyorum.

En'am Suresi 38 Yeryüzünde debelenen hiçbir canlı, iki kanadıyla uçan hiçbir kuş istisna olmamak üzere hepsi sizin gibi ümmetlerdir. Biz bu Kitap'ta, herhangi birşeyi ne eksik bıraktık ne fazla yaptık. Onlar, sonunda Rableri önünde haşredilirler.


Bakara suresi ayet 187...........Allah, ayetlerini insanlara işte böyle açıklar ki korunabilsinler.


Bakara suresi 219......" İşte Allah, ayetleri size böyle açıklar ki, derin derin düşünebilesiniz.


Bakara suresi 221....Bu müşrikler sizleri ateşe çağırır. Allah ise sizi, izniyle cennete ve affa çağırır. Ve ayetlerini insanlara açık açık bildirir ki, düşünüp öğüt alabilsinler.


Bakara Suresi 242. Aklınızı işletmeniz ümidiyle Allah, ayetlerini size işte böyle açıklıyor.


Bakara suresi 266....Allah size ayetleri işte bu şekilde açıklıyor ki, inceden inceye ve derinden derine düşünebilesiniz.

Ali imran suresi 103....Ateşten bir çukurun kenarında idiniz; sizi oradan kurtardı.Allah size ayetlerini bu şekilde açıklıyor ki, doğruya ve güzele yol bulasınız .


Maide suresi 89....Yemin ettiğinizde yeminlerinizin keffâreti işte budur. Yeminlerinizi koruyun. Allah size ayetlerini böyle açıklar ki şükredebilesiniz.


Nisa Suresi 82 Kur'an'ı, iyice okuyup düşünmüyorlar mı? Eğer o, Allah'tan başka birinin katından gelseydi, elbetteki onun içinde birçok ihtilaf bulacaklardı.



En'am Suresi 114 Allah size Kitap'ı ayrıntılı kılınmış bir halde indirmişken, Allah'ın dışında bir hakem mi arayayım? Kendilerine Kitap verdiklerimiz, onun, Rabbinden hak olarak indirildiğini biliyorlar. Sakın kuşkuya düşenlerden olma.



Şimdi bu ayetler ışığında; Kuranda hiç bir şeyin unutulmadığını, kendisinde hiç bir ayetin çelişmediğini, herşeyin bütün tafsilatıyla anlatıldığını ve meselelerimizi halletme işimizde mutlak olarak onu hakem tayin etmemiz gerektiğini anladık mı.? Öyle ise onun halledemeyeceği birşey olamaz.



Kur’andan bir şey arayacaksanız; en önemli anahtarın, surelerin ve ayetlerin bu günkü elimizdeki sıralamaya göre deyil, Alak suresinden başlayıp Nasr suresinde biten doğru sıralamayı göz önünde bulundurursunuz.


Bunu yaparken faydalanacağınız eserler; Bu ölçülere uyan, lüzumsuz rivayetlerle meseleleri çıkmaza götürmeden vahyin esprisine hakim olan meal ve tebyinlerden faydalanabilirsiniz.


Dikkat ederseniz tefsir demedim. Neden derseniz, yukardaki ayetlerin alt kısmındaki Açık,apaçık,genişçe vs. Gibi kelimelerin anlamları Kuran terminolojisinde tefsir olarak ifade edilmektedir. Böylesine açık olan bir kitabı açmaya çalışmak ve tefsir etmete kalkışmak küstahlığın alasıdır. Kimse Kur’anı tefsir ettiğini zannetmesin.


Ben size meşhur müfessirlerden Fahrettin-i Razi’nin Tahrim suresini tefsir ederken 1. Ayet için şunları yazdığını bizzat kendi kitabı Mefatihul Gayb isimli eserinden (tefsir) okudum ,
İnan ayetin iniş sebebini şöyle açıklıyor.

Rasulullah bir gün ikindi vakitlerinde veya ikindiden sonra Eşi Meymune ile beraber Hafsa’nın evine izinsiz olarak girdiler onunla beraber iken hafsa evine gelip onları beraber olarak gördü ve:

- Ey Allahın rasulü. Benim evimde, benim yatağımda benden izinsiz olarak hemde Meymune ile beraber olmak... deyince Allahın rasulü:

- Allaha yemin ederimki bundan sonra hanımlarımla beraber olmayacağım. Dedi ve bunun üzerine Tahrim suresi nazil oldu.

Tahrim Suresi 1. Ey Peygamber! Allah'ın sana helal kıldığı şeyi, eşlerinin hoşnutluğunu isteyerek neden haramlaştırıyorsun? Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir.


Ayetiyle allah peygamberi uyardı ve onun her hangi bir haramı helal yada helali haram kılma yetkisinin olmadığını beyan etti . gibi açıklamalarda bulunuyor.


Bu açıklamaya ne dersin.? Bir peygamber bu kadar şehvet düşkünü ve gündüzün bir eşinin kıskanacağını bile hesaba katma ciddiyetinden uzak izinsiz evine dalacak kadar görgüsüs olabileceğini siz kabul edebilir misiniz.?

Fil suresini Mekke müşriklerinin tamamı bilmektedirler. Bunun için hiç bir hadise falan ihtiyaç yoktur , Çünkü haber veren Allahtır. Geniş tafsilata da asla ihtiyaç yoktur. Bize sadece ibret almak ve bu tarihi vakayı tasdik etmet düşer.


Besmeleye gelince onu bana sormak yerine alimlerin henüz ihtilaftan neden kurtulamadıklarına bir bakıver anlarsın. Kimisi bütün sürelerin başında var der kimisi hayır sadece Fatiha suresinde besmele ayettendir, diğer surelerde deyildir.
Bir başkaları Fatiha suresindeki de ayetten deyildir vs. der dururlar. Hani çözeceklerdi.


Besmele bence Alak suresi ile hemen devreye girer. Hatta ta Süleyman nebinin Sebe Melikesine gönderdiği mektubun başında yer alacak kadar önemli bir başlangıçtır. Bütün peygamberlerin parolası, imzası, ve hayat felsefesidir.

Besmele; Laklakçıların günde bilmem ne kadar papağan gibi tekrar ederek anlamının muktezasınca hareket etmedikleri oyuncak deyildir.

Besmele; Allahın adı olmasına rağmen yine allaha rüşvet için okunan karşılık beklenen hatta ben okudum sende sevabını ver dercesine sevap pazarlığının malzemesi yapılan çirkin emellerin kurbanı olacak bir terim deyildir.

Besmele; Ağız alışkanlığı olarak dükkanı açan esnafın ticaretinin bereketi için çekilen, ama müşteriye yemin ederek !! zarar ederim !! diyerek yalancılığa alet edilen, Kurban keserken Allahın rızası deyil, !! benim çocuklarım komşuların çocuklarının yanında mahcup olmasın niyyetine kurban edilen
sahtekarlığın malzemesi deyildir.

Besmele bence; yapılan her işin başlangıç ve netice arasındaki bütün münasebetin Allahtan koparılmadan rızasına muvafık yapılacağına verilen sözün ve sözüyün,ahitnameyin altına attığın imzanın ta kendisidir.

Yani ‘ben yapacağım işimin Allahın rızasından gayrı hiç bir gayeye hizmet etmeyeceğinin sözünü veriyor ve bunun şahidi olarakta rabbimi biliyorum.’ Diyerek onsuz olmadığını ve olamayacağını hatırlıyor, hatta başkalarına da hatırlatmış oluyorsun.

Allahın ayetlerini okurken çektiğin besmele ise; Henüz okumadığın ayetlerin Rabbine ait olduğunda hiç şüphe olmadığını bilerek ‘ bu ilahi hükümlerin muhteviyatının muhatabıyım, bunun bilincinde olduğumun tasdikini ve imzasını tereddüt etmeden baştan atıyorum ‘ diyorsun.

Eğer besmele hayatımızın parolası, rotası ve istikametiyse, çektiğimiz besmele anlam kazanır. Hatta dilimizden unutmuş olmamız bir eksiklik deyildir. Yok eğer bunun aksine hiç bir işimiz besmele ile deyil ama çekmediğimiz zaman olmasa bile bu dilimizdeki terennümün bize hiç bir faidesi olmayacaktır. Ben Besmeleden bunu anlıyorum.
 

Aysegul

New member
Katılım
15 May 2006
Mesajlar
891
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
38
Dikkat ederseniz tefsir demedim. Neden derseniz, yukardaki ayetlerin alt kısmındaki Açık,apaçık,genişçe vs. Gibi kelimelerin anlamları Kuran terminolojisinde tefsir olarak ifade edilmektedir. Böylesine açık olan bir kitabı açmaya çalışmak ve tefsir etmete kalkışmak küstahlığın alasıdır. Kimse Kur’anı tefsir ettiğini zannetmesin.


Ben size meşhur müfessirlerden Fahrettin-i Razi’nin Tahrim suresini tefsir ederken 1. Ayet için şunları yazdığını bizzat kendi kitabı Mefatihul Gayb isimli eserinden (tefsir) okudum ,
İnan ayetin iniş sebebini şöyle açıklıyor.

Rasulullah bir gün ikindi vakitlerinde veya ikindiden sonra Eşi Meymune ile beraber Hafsa’nın evine izinsiz olarak girdiler onunla beraber iken hafsa evine gelip onları beraber olarak gördü ve:

- Ey Allahın rasulü. Benim evimde, benim yatağımda benden izinsiz olarak hemde Meymune ile beraber olmak... deyince Allahın rasulü:

- Allaha yemin ederimki bundan sonra hanımlarımla beraber olmayacağım. Dedi ve bunun üzerine Tahrim suresi nazil oldu.

Tahrim Suresi 1. Ey Peygamber! Allah'ın sana helal kıldığı şeyi, eşlerinin hoşnutluğunu isteyerek neden haramlaştırıyorsun? Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir.


Ayetiyle allah peygamberi uyardı ve onun her hangi bir haramı helal yada helali haram kılma yetkisinin olmadığını beyan etti . gibi açıklamalarda bulunuyor.


Bu açıklamaya ne dersin.? Bir peygamber bu kadar şehvet düşkünü ve gündüzün bir eşinin kıskanacağını bile hesaba katma ciddiyetinden uzak izinsiz evine dalacak kadar görgüsüs olabileceğini siz kabul edebilir misiniz.?

Fil suresini Mekke müşriklerinin tamamı bilmektedirler. Bunun için hiç bir hadise falan ihtiyaç yoktur , Çünkü haber veren Allahtır. Geniş tafsilata da asla ihtiyaç yoktur. Bize sadece ibret almak ve bu tarihi vakayı tasdik etmet düşer.


Besmeleye gelince onu bana sormak yerine alimlerin henüz ihtilaftan neden kurtulamadıklarına bir bakıver anlarsın. Kimisi bütün sürelerin başında var der kimisi hayır sadece Fatiha suresinde besmele ayettendir, diğer surelerde deyildir.
Bir başkaları Fatiha suresindeki de ayetten deyildir vs. der dururlar. Hani çözeceklerdi.


Besmele bence Alak suresi ile hemen devreye girer. Hatta ta Süleyman nebinin Sebe Melikesine gönderdiği mektubun başında yer alacak kadar önemli bir başlangıçtır. Bütün peygamberlerin parolası, imzası, ve hayat felsefesidir.

Besmele; Laklakçıların günde bilmem ne kadar papağan gibi tekrar ederek anlamının muktezasınca hareket etmedikleri oyuncak deyildir.

Besmele; Allahın adı olmasına rağmen yine allaha rüşvet için okunan karşılık beklenen hatta ben okudum sende sevabını ver dercesine sevap pazarlığının malzemesi yapılan çirkin emellerin kurbanı olacak bir terim deyildir.

Besmele; Ağız alışkanlığı olarak dükkanı açan esnafın ticaretinin bereketi için çekilen, ama müşteriye yemin ederek !! zarar ederim !! diyerek yalancılığa alet edilen, Kurban keserken Allahın rızası deyil, !! benim çocuklarım komşuların çocuklarının yanında mahcup olmasın niyyetine kurban edilen
sahtekarlığın malzemesi deyildir.

Besmele bence; yapılan her işin başlangıç ve netice arasındaki bütün münasebetin Allahtan koparılmadan rızasına muvafık yapılacağına verilen sözün ve sözüyün,ahitnameyin altına attığın imzanın ta kendisidir.

Yani ‘ben yapacağım işimin Allahın rızasından gayrı hiç bir gayeye hizmet etmeyeceğinin sözünü veriyor ve bunun şahidi olarakta rabbimi biliyorum.’ Diyerek onsuz olmadığını ve olamayacağını hatırlıyor, hatta başkalarına da hatırlatmış oluyorsun.

Allahın ayetlerini okurken çektiğin besmele ise; Henüz okumadığın ayetlerin Rabbine ait olduğunda hiç şüphe olmadığını bilerek ‘ bu ilahi hükümlerin muhteviyatının muhatabıyım, bunun bilincinde olduğumun tasdikini ve imzasını tereddüt etmeden baştan atıyorum ‘ diyorsun.

Eğer besmele hayatımızın parolası, rotası ve istikametiyse, çektiğimiz besmele anlam kazanır. Hatta dilimizden unutmuş olmamız bir eksiklik deyildir. Yok eğer bunun aksine hiç bir işimiz besmele ile deyil ama çekmediğimiz zaman olmasa bile bu dilimizdeki terennümün bize hiç bir faidesi olmayacaktır. Ben Besmeleden bunu anlıyorum.

Pekala o zaman sorularıma cevap vereceksin demektir...Başlıyorum sorularıma ve madem bunu savunuyorsun bana hiç bir fıkıh kitabını kaynak göstermeden açıklama yapacaksın ok mi?

Kur'anı kerimde bir surenin başında besmele geçmez bunun sebebini ayetlerle bana açıklarmısın lütfen ?çünkü ben ne manaya geldiğini anlamadım
 

reyyan

New member
Katılım
29 Eyl 2006
Mesajlar
1,279
Tepkime puanı
18
Puanları
0
Yaş
45
Risale-i Nur Nedir?


İnsanlığın kültür tarihinde edebiliği, belağatı, fesahatı, zengin dili bakımından doruk noktalara ulaşmış binlerce eser arasında, en başta geleni ve en zengini; insanlığın ilim tarihinde kaleme alınmış olunan en çok okunan kitaplar arasında, en çok okunanı ve akılları ve gönülleri hızla etkileyen eseri; yüzyılımızda yazılan eserler içinde, sadece bu zamanı değil, 1500 yıllık zamanı içine alan ve gelecek asra da seslenen, hurafeleri ve dinde olmayan her şeyi izale eden, hiç bir meseleyi muallakta bırakmayıp izhar eden ve en derin kapalı konulara herkesin anlayacağı biçimde inen ve onları açan en tesirli kitap; İslâm tarihinde nakilcilikten ayrı olarak, ilk kez, direkt İlahi feyizle ve Kur’ân’dan alınan ilhamla ve manevi hallerin ufuğundan kainata bakılarak yazılan tek eser olan Risale-i Nur, asrımızın ve gelecek asırların en tesirli kurtuluş reçetesidir. Çünkü bütün programı ve amacı, bütün insanlığın imanını selamete kavuşturmak ve insanlığın dünyaya gönderiliş gayesi olan kulluğu yaşatmaktır.

"Hz. Mevlâna benim zamanımda gelseydi, Risâle-i Nur'u; ben onun zamanında gelseydim, Mesnevî'yi yazardım. Onun hizmeti Mesnevî tarzındaydı, şimdi ise Risâle-i Nur tarzındadır."

Bediüzzaman Said Nursî'ye ait olan bu söz, onun hayatının en büyük meyvesi olan Risâle-i Nur Külliyatı'nın niçin telif edildiğini ve hangi ihtiyaçlara cevap verdiğini özlü bir şekilde ifade etmektedir. Çağımızın özelliklerini tahlil ve mânevî hastalıklarını teşhis eden Bediüzzaman, "Zaman imânı kurtarmak zamanıdır" formülü çerçevesinde kaleme aldığı Risâle-i Nur'la, bu zamanın mânevî ihtiyaçlarına tatminkâr cevaplar veren bir imân hazinesini ortaya koymuştur.
Zaman neden imânı kurtarmak zamanıdır?
Çünkü çağımızda imân, eski devirlerde görülmemiş hücum ve taarruzlarla karşı karşıyadır. Eskiden toplumda büyük ölçüde teslimiyete dayalı bir görüş hâkimdi. O itibarla, büyük zâtların sözleri delilsiz olsa bile kabul ediliyordu. Bugün ise materyalist görüşlerin yaygın hale gelmesi sebebiyle, imânı tehdit eden şüpheler birçok zihni meşgul edecek seviyeye ulaşmıştır. Asırlardır Kur'ân aleyhine yığılagelen şüphe, itiraz ve evhamlar, bu asrın çalkantıları içinde yol bulup, çağın modern imkanları da kullanılarak birçok insana mal edilebilmiştir. İşte Bediüzzaman Said Nursî, bu gelişmelerin, Müslümanların imânını dahi tehlikeye sokacağını görerek, bir sel gibi gelen inançsızlık telkinleri karşısında, doğrudan doğruya Kur'ân'dan ilhâm alıp Risâle-i Nur’u telif ederek sağlam bir set inşa etmekte başarılı olmuştur.
Bu eserlerde, her insanın zihnini meşgul eden, "Ben kimim? Nereden geldim? Nereye gidiyorum? Bu dünyadaki vazifem nedir?" sorularına doyurucu açıklamalar getirilmekte; başta Allah'a imân olmak üzere bütün imân esasları izah ve ispat edilmekte; bu konularda fen ve felsefe kaynaklı şüphe ve sorular ikna edici bir üslûpla cevaplandırılmakta; ilimle dinin uzlaşmaz olduğu iddiası çürütülmekte, ilme din nâmına sahip çıkılmakta; İslam'ı dejenere maksadıyla girişilen tahrifatçı tahrip teşebbüsleri boşa çıkarılmakta; maddeci anlayışa bina edilen medeniyetin insanlığı sürüklediği manevi buhranlar, Kur'ân'ın tevhid ve haşir gibi geniş hakikatlerine dair aklı doyuran, ruhu okşayan ve kalbi tatmin eden tatlı izahlarla tedavi edilmekte; ruhun ve kalbin çalışmamasından doğan sıkıntıların sürüklediği zevk, eğlence ve yasak şeylere düşkünlük ve başıboşluk hâli, Kur'ân mesajıyla ortadan kaldırılmaktadır.
Günümüz insanına hitap eden Kur'ân yorumunu, en mükemmel şekliyle Risâle-i Nur'da bulmak mümkündür. Bu yorum, "ruh-u aslî"yi bozmaz ve asrın idrakine uygun izahları içerir. Risâle-i Nur, Kur'ân'ın bu asra bakan mesajını anlayıp yorumlama konusunda "tecdid" vazifesini yerine
getirmiştir.
 

reyyan

New member
Katılım
29 Eyl 2006
Mesajlar
1,279
Tepkime puanı
18
Puanları
0
Yaş
45
bedi.jpg

Bediüzzaman Said Nursî, Bitlis’in Hizan İlçesine bağlı İsparit Nahiyesi’nin Nurs Köyünde 1876’da dünyaya geldi. Yenilikçi, atak, cesur bir mizaca, son derece parlak bir zekâya ve güçlü bir hafızaya sahipti. Bunlar katıksız iman ve ilim aşkıyla birleşince, normalde on beş sene kadar süren klâsik medrese eğitimini üç ayda tamamladı. Bu olağanüstü gelişmeyi kavrayamayanlar tarafından düzenlenen münazaraları (ilmi tartışmalar) kazanarak kendini ispatladı. Bu yüzden "Molla Said"e, "zamanın emsalsizi, benzersizi" anlamında "Bediüzzaman" lâkabı verildi.

Onun yaşadığı dönem, tüm dünyada maddeciliğin öne çıktığı bir dönemdi. İnsanlık kendi geleceğini tahrip etmeye yönelmişti. Bu değişimden Müslüman milletler de etkilenmişti. Meselâ, tek bağımsız İslâm devleti olan Osmanlı Devleti çoktan eski haşmetini ve gücünü kaybetmişti ve çözülme noktasındaydı.

İnsanlığın ortak problemlerinin yanı sıra, yaşadığı toplumun problemlerine de eğilen Bediüzzaman, şunu gördü: Batı maddeciliğe saplanmış, Doğu ise eskiyen kurumlarını yenileyip iman eksenli bir yapılanmaya gidememişti. Osmanlı Devleti de aynı sorunu yaşıyordu. Devlet ve millet şeklen İslâma bağlı olmakla birlikte mânâ plânında İslâm’dan kopmuştu. Batı’daki değişim ve bu değişimin yapısı tam kavranamamıştı.

Bediüzzaman'a göre mutlakiyet (monarşi) İslâm dirilişin önünü kapatıyordu.Ancak meşrutiyete yumuşak geçiş yapılmalıydı. Bunun için de evvelâ "üç büyük düşman" saydığı cehalet, zaruret ve ihtilâfla mücadele edilip kazanılması gerekiyordu.

Bu maksatla bir eğitim projesi geliştirdi. Buna göre Doğu ve Güneydoğu öncelikli olarak tüm vatan sathı "Medresetüzzehra" adını verdiği eğitim kurumlarıyla donatılacak, bu kurumların ilk, orta, lise bölümleri olacak, ayrıca din ve fen dersleri birlikte okutulacaktı. "Vicdanın ziyası (ışığı), ulûm-u diniyedir; aklın nuru fünun-u (fenler) medeniyedir. İkisinin imtizacıyla (bütünleşmesi, iç içe girmesiyle) hakikat tecelli eder... İftirak ettikleri (ayrıştıkları) vakit, birincisinde taassup (tutuculuk); ikincisinde hile, şüphe tevellüd eder (doğar)" diyordu.

Görüşlerini Padişaha sunmak için 1907’de İstanbul'a geldi. Fakat imparatorlukla birlikte imparatorluğun başkenti İstanbul da çürümüştü. İstanbul’da dile getirdiği fikirler sarayı tedirgin edince, akıl hastahanesine sevk edildi. Fakat doktorlar, akıl sağlığının yerinde olduğuna dair bir rapor verdiler. Bu rapora rağmen, gözaltında tutulmaya devam edildi. Nezarette iken, saray, bu ateşîn zekâyı etkisizleştirmek için altınla ödüllendirmek istedi. Kendisiyle konuşmaya gelen Zaptiye Nâzırına, "Maarifi tehir, maaşı tacil nedendir?" diye sorup ihsan-ı şahâneyi reddetti.

Bediüzzaman, Şark ulemasından sonra İstanbul’daki meşhur alimlere de kendisini kabul ettirmekte zorlanmamıştı. Onunla görüşenler en girift sorularına cevap alıyor, "Sen gerçekten de Bediüzzaman’sın" demekten kendilerini alamıyorlardı. Meşrutiyeti İslâmî esaslar üzerine bina eden ve "meşrutiyet-i meşrua"yı öngören hürriyetçi fikirleri özellikle ilgi çekiyordu.

Birinci Dünya Savaşı sırasında gönüllü talebelerden bir milis alayı kurup doğduğu toprakları savundu. Bitlis savunması esnasında yaralanıp Ruslara esir düştü. Yaklaşık üç yıl süren esaret hayatından firar ederek kurtuldu. Esaretten dönüşünde, ordunun adayı olarak devrin tek İslâm Akademisi olan "Darü'l-Hikmeti'l-İslâmiye"ye üye oldu.

Anadolu’daki Millî Mücadeleyi "isyan" sayan fetvaya Anadolu ulemasıyla birlikte karşı fetva verdi. İstanbul işgali sırasında işgalci İngilizlere karşı yayınladığı bir eser yüzünden işgal kuvvetleri tarafından gıyabında ölüme mahkum edildi. Bu faaliyetlerinden dolayı, Ankara’ya Büyük Millet Meclisi’ne dâvet edildi (1922). Meclis'te resmi karşılama töreni yapıldı. Fakat yeni yönetici kadro ile millet arasında "kıble farkı" oluşmak üzere olduğunu görünce on maddelik bir beyannameyi Meclis’te dağıttı. Ardından, Van'a geri döndü.

Şeyh Sait hadisesiyle bir ilgisi bulunmadığı, esasen her fırsatta "Dahilde kılıç çekilmez" dediği halde bir çok mazlum gibi Bediüzzaman da nefy edildi. Önce Burdur'a, ardından Barla'ya sürüldü. Barla'da Risale-i Nur’u telif etmeye başladı ve tek başına bir mektep oldu. "Cevher insan" yetiştirmek için insanüstü bir gayret gösterdi.

1925'lerde Türkiye'de uygulanmaya başlanan dini dışlama politikalarına karşı Bediüzzaman Said Nursî, Risale-i Nur adını verdiği eserleriyle İslam’ın temel altyapısını oluşturan prensipleri açıklamaya yönelik bir tarz geliştirdi. Bediüzzaman Said Nursî geliştirdiği bu Kur'ânî tarz ile akıl, kalp ve duygu bütünlüğünü temin ederek iman hakikatlerini anlatmıştır. Böylece kelâm, tasavvuf ve pozitif bilimleri terkip ederek Müslümanlara yepyeni bir bakış açısı sunmuş, mektep, medrese, tekke ayrılığını ortadan kaldırmıştır.

Risale-i Nur’u telif eden Bediüzzaman, bu eseri telif etmeye başlayana kadar olan hayatını Eski Said dönemi diye adlandırmıştır. Eski Said, daha çok imanın dışavurumu olan kurumlar, davranışlar ve siyasetle ilgilendi. Yeni Said ise, imanın tahrip edilmek istendiği bir ortamda, imanı korumak ve güçlendirmek için gayretini bu temel meseleye tahşid etti.

Bediüzzaman’a göre temel mesele; insanın kendisine, diğer insanlara ve varlıklara mana-yı harfiyle bakması, yani onları iman ekseninde algılamasıdır. En önemli husus bunu sağlamaktır. Problemin çözümü Kur'ân'ın çağlar üstü mesajının günümüze bakan yönünü ortaya çıkarmaktı. Risale-i Nur Külliyatı ise, bu çağlar üstü mesajın günümüze bakan vechesidir.

Bediüzzaman’ın bu yöndeki gayretlerinden ürkenler onu defalarca tutukladılar. Eskişehir (1935), Denizli (1943) ve Afyon (1947) hapishanelerine attılar. Fakat onu inançlarını yaşamaktan ve risaleleri telif etmekten vazgeçiremediler.

Bediüzzaman, İslâm dünyasının karşılaştığı en köklü ve yıkıcı tehlikeyi (dinde laubalilik ve fen ilimlerinden kaynaklanan inkar fikri) oluşan şüphelere ilmî ve mantıki cevaplar vererek izale etmiş ve milyonların imanının kurtulmasına vesile olmuştur.

1960 senesinin 23 Mart'ında Urfa’da Hakkın rahmetine kavuştuğunda arkasında bıraktığı tüm maddî servet; bir demlik, birkaç bardak, eski bir gömlek, yamalı bir cübbe, sarık, misvak, on lira ve bir miktar çay ve şekerden ibaretti. Mânevi miras olarak; bu asrı aydınlatan ve gelecek asırları aydınlatacak Kur’ân tefsiri olan Risale-i Nur’u ve dünyanın her tarafında milyonlarca "Kur’an talebesi" bırakmıştır.

Allah ondan razı olsun.
 

TAYFUR

Mesajlari Onaylanacak
Katılım
3 Ocak 2007
Mesajlar
50
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
64
Pekala o zaman sorularıma cevap vereceksin demektir...Başlıyorum sorularıma ve madem bunu savunuyorsun bana hiç bir fıkıh kitabını kaynak göstermeden açıklama yapacaksın ok mi?

Kur'anı kerimde bir surenin başında besmele geçmez bunun sebebini ayetlerle bana açıklarmısın lütfen ?çünkü ben ne manaya geldiğini anlamadım

Besmele diğer surelerin başına vahiyle mi geldi ki tövbe suresini soruyorsun? Cevap almak istiyorsan İbni Abbas'ın ve Hz. Ali'nin Kur'an nüshalarında bu surenin başında besmele var. Bunu biliyor musunuz siz? Ve Kur'an-ı Kerim nüshalarının içinde vahyin iniş sırasına en uygun olanı da Hz. Ali'nin nüshasıdır.

Bugünkü Kur'an-ı Kerim'in anlaşılamamasının en önemli sebeplerinden birisi de surelerin nüzül sırasına göre yer almamasından kaynaklanmaktadır. En son anlatılacak olanlar Bakara suresiyle en öne alınmış olmasından Kur'an'ın anlaşılması oldukça zorlaştırılmıştır. Bu sebeple birçok ayeti kerimeye gerçek manası verilememiştir.

Kur'an'da çelişki olmamasına rağmen Kur'an'a hakim olamayanlar kendi çelişkilerini Kur'an ayetlerine yansıtmışlardır. Yoksa tefsir kitaplarında anlatılan surenin başına besmelenin başına besmelenin gelmemesinin sebebi ayetin başında "Kafirlerle karşılaştığınız zaman onları boyunlarından vurun" emrinin başına merhamet sıfatının gelmesi bu zavallıların yorumuna göre mutabık düşmemektedir. Bu mantığa göre hiçbir hayvanın da kesilmemesi ve onlardan faydalanılmaması gerekir. Zira onlara eziyet vermek merhametle çelişmektedir. Bu Kur'anî olmayan safsataları biz kabul etmiyoruz.
 

Yasemin03

New member
Katılım
23 Ara 2006
Mesajlar
254
Tepkime puanı
42
Puanları
0
Yaş
39
ama gerceten beziüzzaman hakkinda hersey yazilmis. detayli bilgi vs. resmi bile var.
Allah razi olsun herkeze :)
 

hannane

New member
Katılım
19 Ocak 2007
Mesajlar
1,172
Tepkime puanı
13
Puanları
0
Konum
kayýp þehirden
kısa bir toparlama yapıcak olursak



İslamiyet’e adanmış,her türlü eziyet ve zulüm altında imanın izzeti ile yaşanmış 83 yıllık bir ömrün sonu... Bir otel odasında... Evsiz barksız... Geriye dünya namına hiçbir varlık ve mal bırakmadan... Rahat yüzü görmeden... Ama her an Allah(CC) ile Resulullah (SAV) ile ve onların sevdikleri ile birlikte...
İman hizmeti yolunda her türlü hapis,sürgün ve işkencelere katlanarak karanlığı dağıtan Bediüzzaman Said Nursi bizlere yüreğimizi ısıtan bir müjde bırakıp gitti:

“ÜMİTVAR OLUNUZ.ŞU İSTİKBAL İNKİLABATI İÇİNDE EN YÜKSEK GÜR SADA,İSLAMIN SADASI OLACAKTIR...”
“İNNA LİLLAH VE İNNA İLEYHİ RACİUN”

Allah hepimizi O’nun has şakirdlerinden eylesin. Ve ahirette şefaatini nasip eylesin...

AMİN...
 

Aysegul

New member
Katılım
15 May 2006
Mesajlar
891
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
38
Besmele diğer surelerin başına vahiyle mi geldi ki tövbe suresini soruyorsun? Cevap almak istiyorsan İbni Abbas'ın ve Hz. Ali'nin Kur'an nüshalarında bu surenin başında besmele var. Bunu biliyor musunuz siz? Ve Kur'an-ı Kerim nüshalarının içinde vahyin iniş sırasına en uygun olanı da Hz. Ali'nin nüshasıdır.

Bugünkü Kur'an-ı Kerim'in anlaşılamamasının en önemli sebeplerinden birisi de surelerin nüzül sırasına göre yer almamasından kaynaklanmaktadır. En son anlatılacak olanlar Bakara suresiyle en öne alınmış olmasından Kur'an'ın anlaşılması oldukça zorlaştırılmıştır. Bu sebeple birçok ayeti kerimeye gerçek manası verilememiştir.

Kur'an'da çelişki olmamasına rağmen Kur'an'a hakim olamayanlar kendi çelişkilerini Kur'an ayetlerine yansıtmışlardır. Yoksa tefsir kitaplarında anlatılan surenin başına besmelenin başına besmelenin gelmemesinin sebebi ayetin başında "Kafirlerle karşılaştığınız zaman onları boyunlarından vurun" emrinin başına merhamet sıfatının gelmesi bu zavallıların yorumuna göre mutabık düşmemektedir. Bu mantığa göre hiçbir hayvanın da kesilmemesi ve onlardan faydalanılmaması gerekir. Zira onlara eziyet vermek merhametle çelişmektedir. Bu Kur'anî olmayan safsataları biz kabul etmiyoruz.

Ya şimdide kur'anın orjinal olmadığını değiştirildiğinimi ima ediyosunuz...pes yani artık pes
 

Aysegul

New member
Katılım
15 May 2006
Mesajlar
891
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
38
Besmele hakkında manasız itirazlarda bulunanlara derim; Kur'an akletmemizi emrediyor. Akletmez misiniz?
vesselam

Kendi açımdan konuşmak istiyorum bir insan hiç bir tefsir kaynağı olmadan kur'anı kerimin ayetlerini anlayabileceği kanısında olan arkadaşlar varya hadis-i şerifleri yok sayan!..İşte bende dedimki ortaya şöyle bir konu attım...Diyelim ki ben kur'an okuyorum...Bütün surelerin başında besmele var tevbe suresinde yok...ben tefsir ve hadisleri reddedersem tevbe suresinin başında neden besmele olmadığını nereden anlayacağım?...Olay bu yani..yoksa Allah'u Teala kur'anı bize bir mucize olarak indirmiştir...O kadar çok şey varki biz kendi aklımızla çözmemiz mümkün değil...Ben şahsım olarak arkadaşlarımızın peygamber efendimizin sözlerini yok saymalarından rahatsızlık duyuyorum.Hadis-i şerif ve islam alimlerine dil uzattıkları sürecede onlarla uğraşmaya devam edicem gibi gözüküyor:( ...Vesselam
 

ÇAPANOÐLU

New member
Katılım
8 Eki 2006
Mesajlar
803
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Kendi açımdan konuşmak istiyorum bir insan hiç bir tefsir kaynağı olmadan kur'anı kerimin ayetlerini anlayabileceği kanısında olan arkadaşlar varya hadis-i şerifleri yok sayan!..İşte bende dedimki ortaya şöyle bir konu attım...Diyelim ki ben kur'an okuyorum...Bütün surelerin başında besmele var tevbe suresinde yok...ben tefsir ve hadisleri reddedersem tevbe suresinin başında neden besmele olmadığını nereden anlayacağım?...Olay bu yani..yoksa Allah'u Teala kur'anı bize bir mucize olarak indirmiştir...O kadar çok şey varki biz kendi aklımızla çözmemiz mümkün değil...Ben şahsım olarak arkadaşlarımızın peygamber efendimizin sözlerini yok saymalarından rahatsızlık duyuyorum.Hadis-i şerif ve islam alimlerine dil uzattıkları sürecede onlarla uğraşmaya devam edicem gibi gözüküyor:( ...Vesselam

ayşegül
sen serbestsin
istediğin gibi oku
besmeleli, besmelesiz..
tefsirli, fil sureli, iki sahipli dinli, uydurduğun ayetli..
ama, ne olur ikidebir aynı şeyleri tekrarlayıp durma..
gına geldi inan.
artık, sayende ilmin bir hiç olduğu kanısına kapılmaya başladım ki..
buna hakkın yok..
susmakta erdemdir bilmediğin yerde..
 

ÇAPANOÐLU

New member
Katılım
8 Eki 2006
Mesajlar
803
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Bismillahirrahmanirrahim Neml Suresinin bir ayetidir kardeşim.

113 surenin başına gerçekte konmamış olsada ayet olduğu için konulmasında bir sakınca yoktur. Ki Besmele İmam-ı Şafinin kavli ile 114 kez nazil olmuş tek bir ayettir.

Tevbe Suresi ise Allah'ın dinine savaş açanlara savaş açılmasını ve onlarla mücadeleyi farz kıldığı için başında zihinlere dalalet vermemesi için konulmamıştır. Zira, Besmeledeki Rahman ve Rahim isimleri Allah'ın Cemali yani güzelliğini gösteren isimlerdir,esirgeme, koruma,şefkat ,merhamet, affetme ve bağışlama gibi anlamları olduğu için ve Tevbe Suresi ekser olarak Kafirleri tehdit ettiğinden onlarada merhamet, şefkat ve esirgeme mümkün olmadığından başında zikredilmez. Olsa olsa o surenin başında Allah'ın Kahhar ve Cebbar ,Müntakim gibi Celali isimler zikredilir.

Ayşegül Kardeşim , işte Allah'ı tanımayan Celali ve Cemali isimleri arasındaki farkları ve her bir Cemali ve Celali isimlerin fonksiyonunu bilmiyenler kalkmış Kur'ancılık taslıyorlar.

Takma kafana ;)
Muhabbetle

Demek Allahı tanımıyoruz.. delilin nedir.. Hangi kitapları koyduk Kur'anın önüne.. Hangi uydurmalarla doldurduk kafalarımızı.. Hangi cifid, ebced debdebeleriyle peygambercilik ve seçilmişçilik oynadık.. Duha, atıyorsun ama tutturamıyorsun..
Sana tavsiyem..
Tanımadığın meselelerde kelam etme..
San Risalelerin faziletinden, levhi mahfuz kaynağından vs. vs. bahset..
Nasılsa küfr etsenizde.. ve hatta Kur'anı gereksiz görsenizde.. hatta Kur'an yerine risaleleri oku desenizde.. nasılsa banlanma tehlikeniz yok..
Ne yapacaksın Kur'ani söylemleri, sen bildiğini söyle..
Allah'ı tanımamamız için hiç bir engelimiz, kutsalımız yok hamdolsun, olanlar düşünsün
 
Üst Alt