Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Takvim de Bugün

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
24 Haziran 2007

24 Haziran 2007

Bugün 24 Haziran 2007 Hicri: 9 Cemâziyelahir 1428 – Rûmî: 11 Haziran 1423 – Hızır 50 İkinci Balkan Savaşının başlaması (1913)
GÜNÜN HADİSİ
Cenaze namazı kıldığınızda, ölen için gönülden ve samimi dua ediniz.
Hadis-i Şerif (Ebu Davud).



381374093_c021d6b1b9_o.jpg
İLMİN EHEMMİYETİ
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki:
"Dört şeye bakmak ibâdettir. Ana babanın yüzüne, Ka'be-i Muazzama'ya, mushâfa ve âlimin yüzüne."
"Kim bir âlimi ziyaret ederse, beni ziyaret etmiş olur. Kim bir âlim ile musâfaha ederse sanki benimle musâfaha etmiş gibi olur. Kim de bir âlim ile oturursa, benimle oturmuş gibi olur. Dünyâda benimle oturan kimseyi Allâh-ü Teâlâ âhirette de benimle beraber kılar."
İmâm Şafiî'ye sordular: "Yâ İmâm! İlme karşı iştiyakın nasıldır?" Buyurdu ki: "Daha önce işitmediğim bir harfi (meseleyi) işitince, diğer bütün azalarım kulaklarımın işitip de aldığı o lezzeti tatmak için kendilerinin de kulakları olmasını isterler."
- "ilme karşı hırsın nasıldır?"
- "Çok mal biriktiren cimrinin bir malı elde ettiği zamanki sevinci kadar."
- "ilme karşı arzun nasıldır?"
- "Bir tek çocuğu olup da onu kaybeden bir kadının
çocuğunu bulmaya olan isteği kadar."

Ahmed bin Hanbel Hazretleri de buyurdular ki: "Sırf ilim almak ve sünneti öğrenmek için, tehlikeli beldeleri, Şam diyarını, sahilleri, mağribi, Cezayir'i, Mekke-i Mükerreme'yi, Medine-i Münevvere'yi, Hicaz'ı, Yemen'i, Irak'ın tamamını, İran'ı, Horosan'ı, dağları ve bucakları dolaştım. Sonra Bağdat'a döndüm." "Beş defa hacca gittim, üçünde yaya idim..."

FIKRA.............. İÇİNİ YAKACAK
Lokantada yediği yemekler soğuktu. Duruma sinirlenen adam garsonu çağırıp çıkıştı:
- Bu nasıl lokanta anlamadım. Bütün yemekler soğuk. İnsanın şöyle içini yakacak bir şey yok mu?
- Birazdan faturanızı getireceğim, efendim.


MANİ
Mısır ektim azmasın
Gelen geçen kazmasın
Yar üstüne yar seven
Gençliğine doymasın

531198439_db96fb1dcc_o.jpg
BİLMECE
Ali, Veli'nin tam karşısında duruyor. Ancak Veli, Ali'nin tam karşısında değil. Neden?
Cevabı yarın.
Dünkü cevap:
İlk parça: 0+11+12=23, ikinci:1+4+5+6+7=23, üçüncü:1+9+8+2+3=23

 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
25 Haziran 2007

25 Haziran 2007

Bugün 25 Haziran 2007 Hicri: 10 Cemâziyelahir 1428 – Rûmî: 12 Haziran 1423 – Hızır 51 Sultan Abdülmecid’in vefatı, Abdülaziz’in tahta çıkışı (1861) – Kore Savaşının başlaması (1950)
GÜNÜN HADİSİ
Kur’anı okuyan ve ezberleyenlere hürmet edin. Onlara hürmet eden, bana hürmet etmiş olur.
hadis (Deylemi).



195236785_233fd4e1bd_b.jpg


NİKÂHIN HİKMETİ
Dünyânın Allâh-ü Teâlâ'nın takdir ettiği vakte kadar devamı insan neslinin devamına bağlıdır. Neslin bir intizam dâiresinde devamı ise ancak nikâh ile temin edilebilir.
Gayr-i meşru' mukârenet(birleşme)ler, insanların birbirine zulmetmelerine, kanların dökülmesine, neseblerin kay­bolmasına, beşeriyetin manevî helâkına sebep olur, birçok şahsî, içtimâi fesatlıkları celbeder. Bunlar şu şekilde hülâ­sa edilebilir:
Neseblerin bozulmasına ve yozlaşmasına sebep olur.
Gayr-i meşru' bir çocuk, şefkatli bir ana babanın himaye­
sinden, terbiyesinden mahrum bulunur. Bunun netîcesin
de çocuklar zayi', nesiller munkati' (kesilmiş) olur.

Böyle kadınlar birer erkeğe ait olamaz. Bu durumda
anlaşmazlıklar çıkar, güçlü ve kuvvetli olanlar, istedikleri
kadınları elde ederler. Bunun neticesinde insanlık umumî
bir karışıklık içinde kalır.

Böyle kadınları her selim tabiatlı insan, çirkin görür,
böyle kadınlar ile aile teşkil etmek istemez ve kadının hayatı mahvolur.

Bir kadın bir erkeğe âit olmadığı zaman insanlar, hayvanların seviyesine düşmüş olurlar.
Gayr-i meşru münasebetler, kadınlar ve erkekler için
bir felâkettir. Kadınlar, erkeklerin yalnız nefislerini tatmin
için yaratılmış değildir. Bu latîf cinsin kendisine has birtakım vazîfeleri, hakları vardır. Bu vazîfeler ve haklar ise an­cak meşru' surette birer aile teşkil etmeleri ile vücûda gelir.

Kadınlar ile erkekler arasında nikâhtan başka bir yol
ile cinsî yakınlaşma, kadın ve erkeği aşağılar, birtakım
hastalıkların zuhuruna, yayılmasına meydan verir ve neticede içtimaî bozulmaya yol açar. Halbuki Allâh-ü Teâlâ'nın meşru kıldığı yollar, bu gibi içtimaî âfetlerin zuhu­runa mânı' olmak, insaniyetin değerini yükseltmek içindir.

Hâsılı nikâh; sünnet-i nebeviyedir. Bir kadınla nikâhlanıldığında yaratılış olarak zayıf olan kadınları koruma altına alınmış olur, Aileler arasında yakınlık meydana getirerek yardımlaşmayı artırır, neticede ahlâklı, terbiyeli neslin yetişmesine, güzel ülfet ve muaşerete, vatana daha ziyâde bağlılığa vesile olur.


MANİ
Karşıdan ünlüyorlar
Badılcan belliyorlar
Bu köy nasıl köyümüş
Varmadan övüyorlar

531198447_ef6ed140b2_o.jpg
BİLMECE
kadının biri çarşıya gitmiş gelirken evin yolunu bulamamış neden?
Cevabı yarın.
Dünkü cevap:
Ali başka bir yöne dönük.
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
26 Haziran 2007

26 Haziran 2007

Bugün 26 Haziran 2007 Hicri: 11 Cemâziyelahir 1428 – Rûmî: 13 Haziran 1423 – Hızır 52 Türkiye’nin Birleşmiş Milletler’e katılışı (1945) – Yaprak aşısı zamanı – Verem aşısının bulunması – Uyuşturucu ile mücadele günü
GÜNÜN HADİSİ
Dinde aşırı gitmekten sakının. Çünkü sizden öncekiler, ancak dinde aşırı gitmekle yok oldular.
Hadis -i Şerif (Nesei).



332529363_733bf21ac1_b.jpg

DÎNE DA'VETİN USÛLÜ
Resûlullâh'ın ashabından Hz. Muâz (r.a.) rivayet ediyor: "Resûlullâh (s.a.v.) beni Yemen'e gönderdi. Buyurdu ki: "Gerçekten sen ehl-i kitaptan bir kavme gidiyorsun. İmdi onları; Allah'tan başka ilâh olmadığına, benim de Allah'ın Resulü olduğuma şehâdet getirmeye davet eyle. Eğer buna itaat ederlerse kendilerine bildir ki, Allah on­lara her gün ve gecede beş vakit namaz farz kılmıştır. Buna da itaat ederlerse onlara bildir ki, Allah kendilerine, zenginlerinden alınıp fakirlerine verilecek bir zekât farz kılmıştır. Şayet buna da itaat ederlerse sakın mallarının en kıymetlilerini alma! Mazlumun bedduasından da ko­run! Çünkü bu duâ ile Allah'ın arasında perde yoktur."
Yemenliler ehl-i kitâb idiler. Resûlullâh (s.a.v.) ehl-i kitâb bir kavme gönderdiği Muâz (r.a.)'a kelime-i şehâdetten işe başlamasını emir buyurmuştur.
Çünkü ehl-i kitâb her ne kadar Allah'ın varlığını itiraf etseler de ona ortak koşmaktan geri kalmazlar. Meselâ Hıristiyanlar "Îsâ Allah'ın oğludur." derler. Yahudiler de "Üzeyr (a.s.) Allah'ın oğludur." iddiasında bulunurlar. Muhammed Mustafa (s.a.v.)'nın peygamberliğini ise ya hiç kabul etmezler yahud kendilerine gönderildiğine inanmaz­lar. Onun için ehl-i kitâb her şeyden evvel Allah'tan baş­ka ilâh olmadığına ve Muhammed (s.a.v.)'in onun Re­sulü olduğuna şehâdet getirmeye davet edilmişlerdir.
Kâdi lyâz diyordu ki: "Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in Hz. Muaz'a, Yemenlileri evvela Allah'ı tevhîd ve Muhammed (s.a.v.)'in peygamberliğini tasdike da'veti emir bu­yurması, onların Allâh-ü Teâlâ'yı bilmediklerine delildir. Allah'ı mahlûkâtına benzeten ve onu cisimleştiren Yahû-dîlerle ona çocuk veya zevce izafe eyleyen Hıristiyanlar; keza Allah'ı, lâyık olmadığı sıfatlarla vasıflandıran veya ortak koşan Mecûsîler ve Seneviyye fırkaları Allah'ı bilmemişlerdir. Onlar kendisine ibâdet ettikleri mabutları için "İlâh" da deseler Allah o değildir. Çünkü o vâcibü'l-vücûd olan Allah'ın sıfatlarıyla mevsuf değildir."


MANİ
Sergenlerde çekirdek
Bostanlarda bitecek
Ben isterim babamdan
Dört davul sekiz köçek

531198449_0f063f02da_o.jpg
BİLMECE
elma niçin diskoya gitmiş?
Cevabı yarın.
Dünkü cevap:
çünkü kadının gözü çarşıdaki elbisede kalmış
 

Admin

Active member
Yönetici
Forum Admin
Katılım
29 Haz 2004
Mesajlar
749
Tepkime puanı
207
Puanları
43
hepsi güzel yanliz, bu cekim dikkatimi cekti

bunu resimleri cekenlerin amaclari nedir acaba canlar ? 5 Temeli ön planda bizlere tanitmakmi, yoksa temeli unutturup dikkati resmi cekenemi toplamak .
Priene%20-%20Photographer%20at%20Work_png.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
27 Haziran 2007

27 Haziran 2007



Bugün 27 Haziran 2007 Hicri: 12 Cemâziyelahir 1428 – Rûmî: 14 Haziran 1423 – Hızır 53 İzmit’in kurtuluşu (1922) – En uzun günlerin sonu – Yağmurlar
GÜNÜN HADİSİ
Yetimlerin malını, onların namına çalıştırın. Ta ki, zekat, onu yeyip eritmesin.
Hadis (Taberani).



271164607_9b7927fda8_o.jpg

HÂTEM-İ ESAM (K.S.) HAZRETLERİNDEN:
Acele, şeytandan olduğu halde beş yerde acele etmek Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in sünnetindendir:
Müsafir geldiğinde yemek ikram etmek,
Bir kimse vefat ettiğinde, onu techfz etmek (yıkamak, kefenlemek, namazını kılıp defnetmek),
Evlenme çağına gelen kızı evlendirmek,
Vâdesi gelince borcu ödemek,
Günah işleyince tevbe etmek.
235999147_a1beeac49e_o.jpg
GIDALARIN SAKLANMASI
Yurdumuzda, meyve ve sebze çeşitleri ile hububatın her cinsi yetiştirilmektedir. Bunların bir kısmı tazeyken yenilir. Bir kısmı da diğer mevsimlerde yenilmek üzere saklanabilir. Saklamak için plastik, teneke ve cam kaplar kullanılır. Cam kaplar, yiyecekleri bozmadıkları, mikrop tutmadıkları, içinin görünmesi, defalarca kullanılabilmesi ve sıhhî oldu­ğundan tercîh edilirler.
Kurutarak saklama (Kak yapma): Su oranı düşürüldüğünden mikroplar faaliyet imkânı bulamaz; en yaygın sak­lama usûlüdür.
Soğukta saklama: Belli bir müddet muhafaza edilirse de zamanla sebze ve meyveler bozulmaya başlar.
Tuzlayarak saklama: Et, balık, peynir, zeytin ve turşu bu usûlle muhafaza edilebilirler. Tuz, nem çekici ve mikrop öldürücü olduğundan gıdaların uzun süre bozulmamasını sağlar.
Dondurarak saklama: Sebze ve meyveleri, dondurarak uzun süre saklamak mümkün olur. Zaman uzadıkça kalite düşer. Bu usûlle bâzı meyve ve sebzeler muhafaza edilemez.
Şekerlendirilerek saklama: Reçel, pekmez ve marmelat yaparak saklamak. Şeker nisbeti yükseldikçe mikropların faaliyeti azalır.
Konserve yaparak saklama: Gıdaların aslına yakın saklama şeklidir. Gıdaların uygun kaplarda, yüksek ısı ile mik­roplan tesirsiz hâle getirilmesidir.
Besin maddeleri, belli bir zaman sonra bozulur. Konserveler de; kavanoz kapakları şişmişse, kavanoz kapağı açıldı­ğında kötü bir koku varsa, konservenin rengi, tadı değişmiş­se, küflenmişse, kaynatıldığında köpürürse konserveler bo­zulmuş demektir, yenmemelidir. Zehirlenmelere sebep olur.


MANİ
Evleri var üst başta
Kundum dalda taşta
Sen orada ben burda
Akıl kalmadı başta

531198453_2a6770ed29_o.jpg
BİLMECE
Saatten Niçin Korkulur?
Cevabı yarın.
Dünkü cevap:
kurtlarını dökmek için

 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
28 Haziran 2007

28 Haziran 2007

Bugün 28 Haziran 2007 Hicri: 13 Cemâziyelahir 1428 – Rûmî: 15 Haziran 1423 – Hızır 54 Sokullu Mehmet Paşa sadrazam oldu (1565) – Kara Kuvvetleri’nin kuruluşu (1363) – Kara Kuvvetleri Günü
GÜNÜN HADİSİ
Sizden biriniz, (din) kardeşinin aynasıdır. Öyle ise onun üzerinde rahatsız edici bir şey gördüğünde gidersin.
Hadis-i Şerif (Ebu Davud).


71824435_be6e809ab7_o.jpg
UYUMANIN VE UYANMANIN ÂDABI
Evde yalnız yatmamalı, kapının eşiğinde uyumamalı, elinde et, balık vs. kokusu varken yatmamalı, bunları yapana bir belâ gelirse kendinden başka suçlu aramasın. Fecirden önce uyanmaya çalışmalıdır. Yer üç şeyden Allâh-ü Teâlâ'ya şikâyet eder:
1- Üzerinde bir zâninin (zina edenin) gusletmesinden,
2- Haksız yere akıtılan kandan,
3- Sabah olduktan sonra, bir âlimin hâlâ uyumasından,
Hadîs-i şerîfte; "Sabah vaktindeki uyku, rızka manî
olur." buyuruldu.
Abdullah bin Abbas (r.a.) sabah vaktinde uyuyan oğlunu görünce, onu iterek "Kalk, Allah gözlerine uyku vermesin. Rızıkların dağıtıldığı saatte hiç uyunur mu? Yoksa sabah vaktinde uyumanın çok çirkin olduğunu, tembelliğe, güçsüzlüğe ve unutkanlığa sevk edici olduğunu bilmiyor musun?" buyurdu.
Uyanınca hemen kalkıp abdest almalı ve namaz kılmalıdır. Böylece günün geri kalan kısmını, gönül temiz­liği ve rahatlığı içinde geçirir. Bütün azmi Allâh-ü Te­âlâ'nm yasak ettiği şeylerden sakınmak olmalıdır. Yeni güne hayırlı amellerle başlamalı ve güzel amellerle bi­tirmiş olmalıdır.
Yatarken, "Allahümme bismike emûtü ve ahyâ" (Allah'ım senin isminle ölür ve senin isminle dirilirim) dua­sını okuyarak yatmalıdır. Sabahleyin kalkarken, "Elham-dü lillâhillezî ahyânâ ba'demâ emâtenâ ve ileyhi'l-ba'sü ve'n-nüşûr" duasını okumak müstehaptır. Bunu okuyan, gecenin şükrünü edâ etmiş olur.
Yatağından kalkarken, kabrinden hesap ve ceza için kalkar gibi olmalıdır. Çünkü uyuyanın hâli, ölünün hâline benzer. Uyanmak ise öldükten sonra kalkmak gibidir. O hâlde ibretle bakıp, iyi düşünmeli; Allâh-ü Teâlâ'nın ya­saklarına dalmaktan çekinmelidir.


MANİ
Arabamın tekeri
Hem ileri hem geri
Benim de bir yârim var
Oruçlar’ın şoförü

531198455_e71ca562f9_o.jpg
BİLMECE
Zencilerin Yeni Doğan Bebeklerinin Dişleri Ne Renk tir?
Cevabı yarın.
Dünkü cevap:
İçinde Akrep Olduğu İçin



http://groups.msn.com/Designs-by-T-A
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
29 Haziran 2007

29 Haziran 2007

Bugün 29 Haziran 2007 Hicri: 14 Cemâziyelahir 1428 – Rûmî: 16 Haziran 1423 – Hızır 55 Silistre Zaferi (1773) – Zaro Ağa 157 yaşında İstanbul’da öldü (1934)
GÜNÜN HADİSİ
Cennette büyük bir köşk vardır. İsmi ferah evidir.Buraya ancak çocukları sevindirenler girer.
Hadis-i Şerif (ibn-i Addy).



384163508_2572c4811b_b.jpg


HAZRETİ HANZALA'NIN FERYADI
Ashâb-ı Kiramın meşhurlarından Hz. Hanzala (r.a.) anlatır:
"Bir defasında, Resûlullâh (s.a.v.)'ın huzurunda idik. Çok güzel bir sohbet oldu. Gönüllerimiz yumuşadı, gözlerimizden yaşlar boşandı. Sanki dünyâda değil âhîret âlemindeydik. Sohbetten sonra, eve varınca hanımla dünyâ işleri ile ilgili bazı hususları konuştum. Bu konuş­ma epey uzun sürdü. Bir müddet sonra, sohbetin tesiri üzerimden kalkınca kendi kendime şöyle düşündüm:
"Biraz Önce Resûlullâh'ın huzurunda idim. Ruhî yönden çok farklı bir vaziyette idim. Şimdi o hâl, lezzet kal­madı. Acaba îmânıma bir zarar mı geldi? diye düşün­meye başladım. Acaba ben münafık mıyım, endişesi hâkim oldu.
Kendimi birden dışarı attım. Şuursuz bir şekilde sokaklarda yürümeye başladım. Dolaşırken de:
- Hanzala münafık oldu, diye bağırıyordum.
Bir ara karşıma Hz. Ebû Bekir (r.a.) çıktı. Benim bu hâlimi görünce, hemen yanıma geldi. Ben:
- Hanzala münafık oldu, diye bağırdıkça o;
- Hayır, yâ Hanzala sen münafık olmadın, diye kar­
şılık veriyordu. Beni sakinleştirmek için çok uğraştıysa
da muvaffak olamadı. Ben doğruca Resûlullâh'ın hu­
zuruna gittim:

- Hanzala münafık oldu, diye feryat ettim. Resûlullâh;
- Hayır, yâ Hanzala, sen münafık olmadın! buyurdu.
Ben sohbetin tesirini ve sonrasındaki hâlimi arz ettim.
Resûlullâh Efendimiz buyurdu ki:

- YA Hanzala! Eğer tizin banim sohbetimde iken
yükselmiş olduğunuz ma'navi hâller devamlı kalsa,
yollarda giderken melekler sizinle müsafaha ederler, evlerinizde iken hattâ yataklarınızda iken bile si­zi ziyareti gelirlerdi. Fakat bu hâl, dâimî değildir, geçicidir.



MANİ
Harmanı yuvarladım
Samanı çuvalladım
Gara gözlü ey abim
Allaha ısmarladım

531201557_f644f7e888_o.jpg
BİLMECE
Karınca Bir Afrikalının Koluna Düştüğünde Ne Der?
Cevabı yarın.
Dünkü cevap:

Yeni Doğan Bebeklerin Dişleri Olmaz

 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
30 Haziran 2007

30 Haziran 2007


[FONT=Arial,Helvetica,Sans Serif][FONT=Arial,Helvetica,Sans Serif][FONT=Arial,Helvetica,Sans Serif]


Bugün 30 Haziran 2007 Hicri: 15 Cemâziyelahir 1428 – Rûmî: 17 Haziran 1423 – Hızır 56 Sultan İkinci Mahmut’un vefatı (1839) – Çocuk Esirgeme Kurumu’nun kuruluşu (1921) – Yaprak fırtınası
GÜNÜN HADİSİ
Allah bir topluluk hakkında hayır dilerse, alimlerini (aydınların) çoğaltır, cahillerini azaltır. Öyle ki, alim konuştuğunda kendisini destekleyen pek çok kimse bulur. Cahil konuştuğunda ise, sözü bastırılır. Allah bir topluluk hakkında şer (kötü son) dilerse, cahillerini çoğaltır, alimlerini azaltır. Öyle ki, cahil konuşsa kendisini destekleyen birçok kimse bulur, alim konuşursa sözü bastırılır.
Hadis-i Şerif (Deylemi).



63270930_d9306d4655_o.jpg

ALLAHÜ TEÂLÂ HARAMDAN KAÇANI KORUR
Emîr Timur'dan sonra yerine geçen oğlu Şahruh Mirza (1405-1447), ilme ve âlime kıymet veren, dindar, halîm-selîm biriydi. Âlimlerle oturup kalkmaktan zevk alırdı. Şahruh'un çevresindeki âlimlerinden biri de Nimetullah Kirmânî Efendi idi. Aynı zamanda evliyadan olan Nimetullah Efendi "Allah haramdan kaçanı korur." sözünü dilinden düşürmezdi. Bu sözü sık tekrar ile hükümdar ve adamlarını uyarmak isterdi. Şahruh da bunun her zaman mümkün olamayacağını, insanın bilmeden de harama düşebileceğini söylerdi. Şahruh bir gün sarayında Nimetullah Efendi için bir ziyafet tertip etti. Nimetullah Efendi'ye kehribar gibi kızarmış kuzu çevirmesinden verildi. Nimetullah Efendi de iştahla yiyor, yedikçe de "Allah haramdan kaçanı korur." di­yordu. Hükümdar ve adamları da bıyık altından gülü­yorlardı. Nihayet yemek bitti. Şahruh, Nimetullah Efen­di'ye sordu:
- Allah haramdan kaçanı her zaman ve her durumda
korur mu?
- Evet korur, haramdan kaçana Allah haram nasip
etmez.

- Ama hocam, seni korumadı, sen haram yedin.
- Hayır, ben haram yemedim.
- Boşuna iddia etme hocam, sofrada yediğimiz kuzu­
yu benim adamlarım çalmıştı.
- Olabilir, ama bana helâldi. Şahruh:
- Nasıl olur hocam, çalınmış bir kuzu nasıl helâl olur?
Nimetullah Efendi:
- Eğer inanmıyorsanız, kuzunun sahibini bulun, sorun.
Gerçekten hükümdarın adamları kuzunun sahibi yaşlı

kadını buldular. Kuzuyu çaldıklarını, pişirip yediklerini îtirâf ettiler ve parasını ödemek istediklerini söylediler. Kadın parasını almayı redetti ve;
- Ben o kuzuyu satmak için değil, Nimetullah Efendi
Hazretleri'ne ikram etmek için yetiştiriyordum, dedi.



MANİ
Ev ötene ev yaptım
Çıktım üstüne baktım
Yârim gelecek diye
Çivte lambalar yaktım

531201559_a769a3a876_o.jpg
BİLMECE
TOMININ annesinin adı nedir?
Cevabı yarın.
Dünkü cevap:Eyvah!Karakola Düştüm


[/FONT]
[/FONT]

[/FONT]
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
1 Temmuz 2007

1 Temmuz 2007

Bugün 1 Temmuz 2007 Hicri: 17 Cemâziyelahir 1428 – Rûmî: 18 Haziran 1423 – Hızır 57 Sultan İkinci Ahmed’in vefatı (1736) – Denizcilik günü ve Kabotaj Bayramı – Kandilli Rasathane’si kuruldu (1911)
GÜNÜN HADİSİ
Cennete çok ağaç dikin. Çünkü onun suyu tatlı, toprağı güzeldir.(Yani verimi çoktur.Çok sevap meyvesi alınır). Cennetin ağaçlarından biri olan La havle ve la kuvvete illa billah cümlesini çok söyleyin.
Hadis (Taberani).



165589016_af8bae9111_o.jpg


PEYGAMBERİMİZİN (S.A.V.) MEKTUBU TOPKAPI SARAYI'NDA
Peygamberimizin (s.a.v.) elçiler göndererek İslâm'a davet ettiği hükümdarlardan birisi de Mısır hâkimi Mukavkıs idi. Mukavkıs, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in mektubunu fildişinden ve ağzı mühürlü bir kutu içinde muhafaza etmişti. Hicretin 1267. senesinde Mısır'ın Ahmim beldesinde eski bir manastırdaki kıbt kitapları arasında bulunan bu mektubu, Osmanlı Sultanı Abdül-mecid Hân satın almış ve altın mahfaza içine yer­leştirerek İstanbul'daki Topkapı Sarayı Mukaddes Emâ­netler kısmında muhafaza altına almıştır.
Kahverengi bir deri üzerine siyah mürekkeple yazılmış olan mektup, on iki satırdır. Mektubun altında Pey­gamber Efendimiz (s.a.v.)'in mührü bulunmaktadır.
SİRKE
Sirke, hurma, incir, üzüm gibi meyvelerin şırasının; arpa, buğday ve pirinç gibi hububatın suyunun çıkarılarak ekşitilmesiyle elde edilen sıvıdır. Hem gıda mad­desi olarak, hem de hekimlikte kullanılır. -
Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuştur: "Sirke ne güzel katıktır. Allah'ım, sirkeyi bereketlendir. Muhakkak ki sirke benden önceki peygamberlerin ka­tığı idi. İçinde sirke bulunan bir ev fakirleşmez."
Sirke hazmı kolaylaştırır, iştahı açar, egzama ve yaralara sürülürse iyileşmesine yardımcı olur. İltihaplı mideye ve dalağa faydası vardır. Balgamı söktürür. Dişeti has­talıklarına, diş ağrısına, kaşıntıya ve haşarat sokmasına karşı tesirlidir. Sirkeye batırılmış bir parça şekeri yavaş yavaş emmek hıçkırığı keser. Kumaş üzerine dökülen mürekkep vb. lekeleri sudan daha iyi temizler. Midesinde gastrit veya ülser olanlar dikkatli kullanmalıdır.
BEYİT:
Âlemde gönül var mı ki onda elem olmaz, Âdem bulunur mu ki derûnunda gâm olmaz.
(Bedri Dede)



MANİ

Irmak gumsuz galır mı?
Dibi susuz galır mı?
Senin gibi güzelin
Goynu yarsız galır mı?

531201561_15e8271a4f_o.jpg
BİLMECE
Kadının Birinin Çarşıya Çıkmış:Eve Geliyormuş Ki Yolunu Kaybetmiş Neden?
Cevabı yarın.
Dünkü cevap:
ANATOMİ

 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
2 Temmuz 2007

2 Temmuz 2007

Bugün 2 Temmuz 2007 Hicri: 18 Cemâziyelahir 1428 – Rûmî: 19 Haziran 1423 – Hızır 58 Kuba Mescidi’nin yapılması (622) –Hacda Tünel faciası (1990 / 1426 ölü)
GÜNÜN HADİSİ
Kul tövbe ettiğinde, Allah onun günahlarını amelleri kaydeden hafaza meleklerine unutturur. Aynı şekilde onun günahı işleyen organlarına da unutturur.Günahı işlediği yerdeki suç, delil ve izlerini de yok eder. Ta ki, Allah’ın huzuruna vardığında günah işlediğine dair, aleyhinde şahitlik edecek hiçbir şey bulunmasın.
Hadis-i Şerif (İbn-i Asakir).




232772379_82a1184ab3_o.jpg
MESCİD-İ KUBÂ
Kubâ Mescidi ve orayı ziyaretin fazileti hakkında birçok hadîs-i şerîf ve haberler vardır. Kubâ Mescidi'nde namaz kılmanın umre yapmak gibi sevabı olduğu ve kılınacak namazın bir umre sevabı kazandıracağı, ha­dîs-i şerîfte haber verilmiştir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) her cumartesi günü yaya veya bineklii olarak gidip Kubâ Mesciçji'ni ziyaret ederdi. Pazartesi günü gittiği de olurdu. Hz. Ömer (r.a.), pazartesi ve perşembe günleri Kubâ Mescidi'ni ziyareti âdet edinmiş, "Eğer bu mescid etraf memleketlerden biri­sinde olsaydı, develere binip türlü zahmet ve meşak­katlere katlanarak onu ziyarete giderdik!" demiştir.
Emevî halifelerinden Ömer bin Abdülaziz, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in mescidi yenilenirken, Kubâ Mescidi'ni de genişletti; taş, kireç ve harçla yaptırdı. Mescidin içine taştan direkler diktirdi ve onları demirle sağlamlaştırdı, nakışlattı ve ona bir de minare yaptırdı. Mescidi sac ağacı ile tavanlattı ve ona kemerler yap­tırdı. Mescidin ortasındaki meydanın üzerini açık bırak­tırdı. Kubâ Mescidi daha sonra, hicretin 555, 671, 733, 840, 877 ve 881 yıllarında da vezirler, hükümdarlar ta­rafından tamir ettirildi.
Hicretin 950. yılında Kanunî Sultan Süleyman, Kubâ Mescidi'nin minaresini ve tavanını yıktırıp yeniden yaptırdı. Ona hatipler, imamlar ve müezzinler tâyin ettirdi. Mescidin içine ve dışına İstanbul'dan kandiller gönder­di. Hicretin 1111. yılında Sultan Mustafa tarafından Ku­bâ Mescidi'nin hem duvarları, hem de minaresi yık­tırılarak yeniden yaptırıldı. Kubâ Mescidi hicretin 1244. yılında Sultan ikinci Mahmud tarafından yeniden yap­tırıldı. Mihrap, kubbe, tak ve kuyu üzerindeki yazılar o zaman yazdırıldı.
ATALAR SÖZÜ:
Bin kargaya bir sapan taşı yeter.
Gafile kelâm, nafile kelâm.


MANİ
Yıldırım vurdu bizi,
Dal gibi kırdı bizi,
Araya girdi düşman,
Dağlar ayırdı bizi

531201563_1eb89fd2b7_o.jpg
BİLMECE
Her tarafı sayılarla dolu olan adama ne denir?
Cevabı yarın.
Dünkü cevap:
Gözleri Bir Elbisede Kalmış

 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
3 Temmuz 2007

3 Temmuz 2007

Bugün 3 Temmuz 2007 Hicri: 19 Cemâziyelahir 1428 – Rûmî: 20 Haziran 1423 – Hızır 59 FSM Köprüsü Açıldı (1988) – Sultan Reşad Han’ın vefatı (1918) – Sam rüzgarlarının başlangıcı
GÜNÜN HADİSİ
Cennette büyük bir köşk vardır. İsmi cömertler köşküdür
Hadis_i Şerif (Taberani).



73297869_7b778ab8f9_o.jpg

SILA-İ RAHİM
Sıla-i rahim, akrabayı ziyaret etmek, gözetmek ve onlara yardım etmektir. Akraba ile güzelce görüşmek, muhtaç olanlara yardım etmek, hasta olanlarını ziyaret edip hatırını sor­mak, kötülük edenleri affetmek, vefa ve mürüvvetten ileri ge­len, içtimaî vazifelerin en güzellerindendir. Sıla-i rahim hakkın­da ki bazı âyetlerin tefsirinde şöyle denilmektedir:
"... Akrabalara hakkını ver, baba ve ana tarafından akrabalığı olan kimseye muhtaç olduğu takdirde nafakası­nı temin et, 'Sıla-i rahm' gibi, güzelce geçinme gibi, dostluk ve ziyaret gibi haklarına riâyette bulun." (İsrâ Sûresi, âyet 26)"... Onlar, sıla-i rahme (ana, baba ve ya­kınları ziyaret etmeye) riâyet ederek akraba arasındaki ba­ğı muhafazaya çalışırlar.' (Ra'd Sûresi, âyet 21)"... Sıla-ı rahim, mekârim-i ahlâk, İnsanlara menfaat ve Allah'ın mahlûkâtına şefkat gibi gücünüzün yetebildiği hayrı yapınız.1 (Hac Sûresi, âyet 77)
Bazı hadîs-i şeriflerde Duyuruldu ki; "İyiliğe karşılık akrabalarına iyilikte bulunan (kâmil) bir sıla-ı rahimde bulun­muş değildir. Lâkin (hakîkî mânâda) sıla-l rahim, kendisiyle akrabalık münâsebetleri kesildiği zaman onu devam etti­rendir." buyurmuştur. Diğer bir hadîs-i şerifte; "Akrabalık ba-âı arşa asılmış, şöyle söyler: Kim beni koruyup gözetirse, Allah da onu koruyup gözetsin. Kim de benimle münâ­sebetini keserse, Allah da ondan rahmetini kessin.", 'Bir kimse kendisi için rızkının genişletilmesini ye kalan öm­rünün unutulmasını (yâni, refah ile geçip ölümünün gecikmiş gibi görünmesini arzu ederse) sıla-i rahmde bulunsun.'
Sıla-i rahmde bulunmak, akrabanın birbirini ziyaret etmesi, birbirine bağlı bulunması, aralarında mal ile veya hizmet ile yardım edilmesi mühim bir vazifedir. Bunlara riayet edenler, feyiz ve refaha mazhar olurlar, hayatları bir zevk ve neş'e ile uzamış gibi görülür, bu insanî hizmetlerinin mükâfatını dünyâda da âhirette de görürler.
Sıladır mûsile-i rahmet-i Rab.
Kat'-ı rahm etmek olur bu'da sebep
Akraba olsa da farza düşmen
Ecnebiden yine elbet ehven. (Vehbi) Müslle-i rahmet-l Rab: Cenâb-ı Hakk'ın rahmetine kavuşturu­cu Kat'-ı rahm: Sıla-i rahmi terk. Bu'd: Uzaklık


MANİ
Bizim köyün kızları
Sürmelidir gözleri
Gözlerine bakınca
Kaçırdım öküzleri
531201575_550b438ee7_o.jpg
BİLMECE
Hangi istasyonda tren durmaz?
Cevabı yarın.
Dünkü cevap:
Numaracı


 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
4 Temmuz 2007

4 Temmuz 2007




Bugün 4 Temmuz 2007 Hicri: 20 Cemâziyelahir 1428 – Rûmî: 21 Haziran 1423 – Hızır 60 Sultan Vahidüddin tahta çıktı (1918) – Barbaros Hayrettin Paşa’nın vefatı (1546) – ABD’nin kuruluşu (1776)
GÜNÜN HADİSİ
Dört özellik vardır ki, kimde bulunursa, Allah o kimseyi cehennemden uzak kılar ve onu şeytandan korur: Kötü bir şeyi yapmak isterken iradesine hakim olan; Nefsi istemediği halde, güzel bir şeyi yapan; Bir şeyi canı çekip, iştah duyduğunda nefsine engel olan; Öfkelendiğinde, öfkesini tutan... 4 özellik daha vardır ki, kimde bulunursa, Allah rahmetini o kimse üzerine yayar ve onu cennetine koyar: Bir yoksulu koruma altına alan; Zayıfa merhamet eden; Emri altındakilere (işçi ve hizmetçilerine) yumuşak davranan; Anne babasına bağış ve iyilikte bulunan...
Hadis (Hakim).



434073407_e915659e43_o.jpg
CEZAYİR'DE OSMANLI ADINA İLK HUTBE
Bir gün kendi kendime çok tefekkür ettim: "Allah'a şükür, Rabb'imin yardımı ile, bir alay mücâhit gaziyle gelip din-i mübin uğruna nice zahmetler çekip şu vilâyeti fethettik. Amma buranın halkı cihan padişa­hının bilmezler. Hutbeyi Fas padişahı üzerine okutup, sikkeyi dahi onun üzerine kazdırırlar. Ey koca bîçare Hızır, eğer sana Hakk yardım ederse hutbeyi ve sikkeyi şevketlü Selîm Hân üzerine edebilirsen, ol saadet iksirine kavuşursun." deyip, o gece istihareye yattım. Güzel ha­yırlı beşaretler belirdi. Sabah oldukta âlimleri, eşraf ve âyânı, şeyhleri ve murâbıtları hep huzura çağırttım.
Cümlesinin hâl ve hatırlarını sorup izzet ve hürmet eyledim. Taamlar yenip dualar edilip şerbet ve kahvelerden sonra keyifler tamam oldu. Bir müddet sohbetten sonra, asıl maksada girdim: "Cümlenize malum olsun ki bu vilâyet, Hâdim-i Haremeyn-i Şerîfeyn ve Halîfe-i Re-sûlullâh olan şevketli, mehâbetli padişah-ı rûy-ı zemin hazretlerinindir."
Hepsi birden: "Evet, ey mücâhitlerin reisi öyledir!"
- Ya böyle, vilâyetin padişah vilâyeti olduğunu bilirsiniz de, niçin
hutbeyi Fas padişahı üzerine okutup sikkeyi de onun adına kazdırır­
sınız? Bu insafa lâyık mıdır? Bir vilâyet üzerinde padişah nazarı olma­
dıktan sonra o vilâyetin hâli neye varır? dedikte hepsi başlarını eğip:

- Sen bilirsin, ey emir, biz böyle bulduk, dediler. Ben de:
- Benim bildiğim odur ki, bu cuma hutbeyi şevketlü Gazi Sultan Selîm Hân diye okuturuz. Sikkeyi de onun üzerine ederiz, dedim. Cümlesi:
- Baş üstüne. Hepimiz senin hizmetindeyiz, diye cevap verdiler.
Tekrar hatırlarını alıp "Allah sizden de razı olsun. Sizinle işte bu şekil
üzre gönül birliği edelim. Varınız birkaç akıllı faziletli adam bulup hazır
ediniz. Hâli, şevketli hünkârıma olduğu gibi arz ediniz. Hem hünkâra
ve devlet ricaline lâyık hediyeler hazır ediniz. Hünkârımıza gönderip
duasına mazhar olalım."

Hepsi fikrimi beğenip söyleştiler: "Gördünüz mü, padişahına ne kadar bağlı ve itaatlidir. Bir başka soysuz olaydı, bu yüz aklığına göre belki padişahlık dâvasına kalkardı. Ne demişler? Asil azmaz, merd-i kâmilden hatâ gelmez." (Barbaros Hayreddin Paşa'nın hâtıraları)
Hızır Reis, adamlarından Hacı Hüseyin'i, Cezayir halkının 1519 ta­rihli arîzasıyla Sultan Selîm'e göndermiştir. Buna mukabil Selim Han, "Hayreddin" lakabıyla andığı Hızır Reis'i çeşitli hediyelerle taltif ederek Cezayir hâkimi olarak tanımış ve bu tarihten sonra Cezayir'de hutbe Osmanlı sultanı adına okunmaya başlanmıştır.



MANİ
Çayda çanak kırılmış
Kız oğlana vurulmuş
Oğlan almam dedikçe
Kız boynuna sarılmış
531201583_0c3c5f8797_o.jpg
BİLMECE
Dokunmadan tutulan şey nedir?
Cevabı yarın.
Dünkü cevap:
Benzin istasyonunda


 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
5 Temmuz 2007

5 Temmuz 2007

Bugün 5 Temmuz 2007 Hicri: 20 Cemâziyelahir 1428 – Rûmî: 22 Haziran 1423 – Hızır 61 Fransa’nın Cezayir’i işgali (1830) – Cezayir’in istiklali (1962) – İskenderun’un kurtuluşu (1938) – Büyük İstanbul yangını (1756)
GÜNÜN HADİSİ
Allah Resülü: Cennet bahçesine uğradığınızda kendinizi besleyiniz, buyurdu. Sahabiler: Ya Resulallah, Cennet bahçeleri nerededir? diye sordular. Peygamberimiz: Allah’ın anıldığı, zikir mescidleridir, buyurdu.(Tirmizi). İbn-i Abbas’ın rivayetinde:İlim meclisleridir, buyurdu.(Taberani). Ebu Hureyre’nin rivayetinde: Mescidlerdir, buyurdu. Sahabiler: Beslenmek nedir? diye sordular. Resulüllah: Subhanallah, Elhamdülillah ve Allahu Ekber (demek)dir buyurdu.(Tirmizi).
Hadis-i Şerif (Taberani).



196653339_014f731fc6_o.jpg


HANGİMİZİN KOLU DAHA UZUN?
Hz. Âişe (r.anhâ) şöyle anlatıyor: Peygamber Efendimiz (sav.) "Bana ilk kavuşacak olanınız içinizde kolu en uzun olanınızdır." buyurmuştu. Resûlullâh (s.a.v.)'ın vefatından sonra hep bir araya gelip han­gimizin kolunun daha uzun olduğunu bulmaya çalışıyor­duk. Bu durum Hz. Zeyneb'in vefatına kadar böyle devam etti.
Onun vefatından sonra anladık ki Peygamber Efendimiz (s.a.v.) kol uzunluğuyla sadakayı kasdetmiştir. Çün­kü Hz. Zeynep bizzat elleriyle çalışır, derileri tabaklar, dikiş dikerdi. Sonra elinin kazancından sadaka verir, yün eğirir, Peygamber Efendimizin askerlerine verirdi. Onlar da bununla elbiselerini ve eşyalarını dikerlerdi.

312435398_231ccb6b65.jpg


GİYİNMEDE ÖLÇÜ
Her Müslüman için avret mahallini örtecek, kendisini sıcaktan, soğuktan koruyacak bir elbise giymek, farzdır.
Elbisenin orta hallisini tercih etmelidir. Çünkü her şeyin orta halde bulunması hayırlıdır. Bununla beraber, Allâh-ü Teâlâ'nm verdiği ni'meti göstermek niyetiyle bir ziynet olmak üzere kâfî miktardan ziyâde elbise edin­mek de müstehaptır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) "Şüphe yok ki Allâh-ü Teâlâ, nimetinin eserini ku­lunun üzerinde görmeyi sever." buyurmuştur.
Cuma günlerinde, bayramlarda, cemiyetlerde, güzel elbise giyinmek mubahtır. Diğer taraftan İslâm'da kibirlenmek maksadıyla yapılan hiçbir şey hoş görülmemiş­tir. Binâenaleyh başkalarına karşı böbürlenmek maksa­dıyla pek kıymetli elbiseler giyilmesi mekruhtur. Hele böyle bir hareket, israf derecesine varırsa harama dön­müş olur.
Akıllı kimse, gurur ve gösteriş için israfa düşmez, parasını lüzumsuz şeylere sarf etmez. Başkalarına kötü örnek olarak cemiyet hayatında gedikler açılmasına se­bebiyet vermez. Herkes hâline, servetine göre hareket etmeli, mukadderata razı olmalı, meşru' surette hayatını tanzime çalışmalıdır.



MANİ
Coştum coştum duruldum
Kız peşinden yoruldum
Gayri senden vazgeçtim
Ben ablana vuruldum
]BİLMECE
Kim evini kiraya vermez?
Cevabı yarın.
Dünkü cevap:
Oruç


 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
6 Temmuz 2007

6 Temmuz 2007

[FONT=Garamond, Times, Serif]
fetch.dll


Bugün 6 Temmuz 2007 Hicri: 21 Cemâziyelahir 1428 – Rûmî: 23 Haziran 1423 – Hızır 62 Hicaz’ın Osmanlı topraklarına katılması ve Mukaddes Emanetlerin Yavuz Sultan Selim Han’a teslim edilmesi (1517)
GÜNÜN HADİSİ
Misvak ağacının kabuğu ile de olsa, karnınızı doyurabileceksiniz, insanlardan bir şey istemeyin,müstağni (ihtiyacı yokmuş gibi) davranın.
Hadis-i Şerif (Taberani).


375599950_eebc5bb413_b.jpg


İSÂ (A.S.) DİRİ OLARAK SEMÂYA YÜKSELTİLDİ
Yahûdîlerin "Allah'ın Resulü olan Meryem oğlu Mesîh İsa'yı katlettik." demeleri, yâni peygamberlikle alay ederek bir peygamberi öldürdük diye iftihar etmeleri sebebiyle Allah onları gazap ve zillete duçar etmiş, belâlarını ver­miştir. Hâlbuki onlar Isâ (a.s.)'ı hakikatte ne katlettiler ne çarmıha gerdiler. Bu iddiaları tamamen hakîkatin hilâfına-dır. Fakat Hz. İsa'yı öldürmeye cür'et gösterenler için şöyle bir benzetilme oldu.
Hz. Îsâ aleyhinde bulunan bir şahıs, onu katillere teslim etmek için Hz. Îsâ'nın evine gitmiş, Isâ (a.s.) ise Allah'ın kudreti ile semâya kaldırılmış, Allah tarafından bu münafığın cehresi Hz. Îsâ'ya benzetilmiş, katiller de bunu yaka­layıp Hz. Îsâ zannederek asmışlar.
Diğer bir rivayete göre de, Yahudiler suikastta bulunmak isterken Hz. Îsâ'nın semâya kaldırıldığını görmüşler. Bu yüzden halk arasında bir fitne meydana geleceğinden korkmuşlar, bir şahsı yakalayıp asmışlar, insanlara da bu asılanın Hz. İsâ (as.) olduğunu söylemişler. Zîrâ halkın çoğu Îsâ a.s.)'ı şahsen değil, ancak ismen tanıyordu.
Bu hâdiseden sonra, öldürdükleri şahsın Hz. Îsâ olup
olmadığı hususunda ihtilaf eden Yahudiler, muhakkak bun­
dan dolayı şüphededirler. Buna dâir zanna tâbi olmak­
tan başka hiçbir ilimleri yoktur. Halbuki biz Mesih'i katlettik,
diyenler onu yakînen katletmediler Binâenaleyh katil cinayeti ileiftihar etmeleri de bir yalandır. Onların katle teşeb­büsten maksatları asla hâsıl olmadı. Gerçi ortada bir cese­din maktul okluğu vâki idi, fakat onların katletmek istedikleri Mesîh bu değildi Asıl Mesih'i öldüremediler. Allah onu ken­dine yükseltti. Cenâb-ı Hakk, o mübarek peygamberini İlâhî kudretiyle hayatta olduğu halde semâya kaldırdı. Allah ezelden bir azîz ve hakimdir. Mülkünde dilediği gibi tasarruf etmesine kimse mâni olamaz.

Ehl-i Sünnet ve'l-cemâtt akîdesine göre, Allah tarafın­dan hayat sahibi olduğu halde semâlara yükseltilen Hz. ısâ (a.r), kıyamete yakın semâdan arza inecek ve şeriatı nesh edilmiş (getirdiği dinin hükümleri kaldırılmış) olduğundan Mhammad Mustafa (s.a.v.)'ln dînine tâbi olacaktır. (Nisa 157-158. Ayetlerinin tefsirinden)



MANİ
Emek verip derdiğim
Askere gönderdiğim
Gayri dayanamıyom
Tez gel gönül verdiğim
531202229_c2bbb4a5b5_o.jpg
BİLMECE
Hangi macunla diş fırçalanmaz?
Cevabı yarın.
Dünkü cevap:
Kaplumbağa


[/FONT]</STRONG>​
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
7 Temmuz 2007

7 Temmuz 2007

Bugün 7 Temmuz 2007 Hicri: 22 Cemâziyelahir 1428 – Rûmî: 24 Haziran 1423 – Hızır 63 Yeşilköy’de ilk Havacılık Okulu açıldı (1912)
GÜNÜN HADİSİ
Hz. Peygamber, yeri geldikçe şu sözü hep tekrarlardı: İslam ve beyaz kıllar, kişiyi kötülükten alı koymak için yeterlidir.
Hadis (İbn-i Sa’d).



529286443_6c881027b5_o.jpg
KÜÇÜK HEDİYE
On dokuzuncu asrın zengin ve cömert devlet adamlarından Serasker ve Sadrâzam Hüsrev Mehmed Paşa doksan küsur yaşına kadar yaşamıştı.
Enderun tarihi müellifi Atâ Bey; sünnet olacağı zaman babası Tayyar Ağa, onu büyüklerin ellerini öptürmeğe götürmüş. Bu arada Hüsrev Mehmet Paşa'ya da giderler. Paşa:
- Ah yavrum, fakir zamanıma rastladın! demiş. Sonra bir çekmecenin önünde bir müddet bir şeyler karıştırmış ve çocuğa hediye olarak zarflı bir kahve fincanı hediye etmişti. Çocuk kahve fincanını ne yapsın. Bir sandığın köşesine atılmış. Aradan uzun yıllar geç­miş. Ata Bey evlenmiş Çoluk çocuk sahibi olmuş. Niha­yet gözden düşmüş. Yıllarca mâ'zul kalmış. Borçlan­mış. Ev eşyalarını ucuz ucuz saunaya başlamış. Evini rehin etmiş. Ekmek parası olmadığı bir günün akşamın­da hatırına Hüsrev Mehmed Paşa'nın fincanı gelmiş. "Götürüp şunu satayım da beş on kuruş alayım!" demiş. Fakat, hemen satamamış. Bedestende hararetli bir müzayededen sonra fincan iyi bir fiyatla satılmış. Ata Bey bütün borçlarını ödemiş, evini rehinden kurtarmış, geri kalan para ile de, bütün aile efradı ile hacca gitmiş.

223833803_71790a72d9_b.jpg


PATLICAN SALATASI (4 kişilik)
Malzemeler: 2 adet patlıcan, 3 adet kırmızı biber, 5 taze soğan, 1 adet kabak, 10 diş sarımsak, 4 yemek kaşığı zeytinyağı (tercihen sızma), 2 yemek kaşığı nar ekşisi veya limon suyu ve tuz.
Yapılışı: Bütün sebzeler ızgarada közlenir veya ısıtılmış sıcak fırında yumuşayıncaya kadar pişirilir. Patlı­can ve biberlerin kabukları soyulup temizlenir. Sebze­lerin hepsi küp şeklinde doğranıp, tabağa alınır. Bir kâ­sede yağ, nar ekşisi ve tuz karıştırılıp sebzelerin üze­rine gezdirilir.



MANİ
Yumurtanın sarısı
Yere düştü yarısı
Görümcem verem olmuş
Kaynanama darısı

BİLMECE
Hangi karnede sıfır olmaz?
Cevabı yarın.
Dünkü cevap:
Lahmacunla


6
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
8 Temmuz 2007

8 Temmuz 2007

[FONT=Geneva, Arial, Sans-serif][/FONT][FONT=Geneva, Arial, Sans-serif]
Bugün 8 Temmuz 2007 Hicri: 23 Cemâziyelahir 1428 – Rûmî: 25 Haziran 1423 – Hızır 64 Kırklareli’nin Bulgar işgalinden kurtuluşu (1913) – Bevarih rüzgarlarının sonu
GÜNÜN HADİSİ
Erkek hanımına, hanım da beyine sevgiyle baktıklarında, Cenab-ı Hak ta onlara rahmetle bakar. Şayet erkek, hanımının ellerini ellerine alırsa, her ikisinin de, günahları parmaklarının arasından dökülür gider.
Hadis-i Şerif (Camiüssağir)




GÜZEL AHLÂKIN ON ALÂMETİ
Yûsuf bin Esbat Hazretleri güzel ahlâkın alâmetlerini şöyle sıralamıştır:
• Arkadaşlara muhalefet etmemek,
İnsaflı davranmak,
• Kusur aramamak,
Görülen kusurları güzel bir şekilde te'vile çalışmak,
• Özür dilemek,
Eziyete tahammül etmek,
• Kendi kendini zemmetmek,
Kendi kusurlarını araştırmak,
• Başkasında kusur aramamak,
Küçük büyük herkese güler yüzlü ve tatlı sözlü olmak.

299264676_7f191e58d8_b.jpg


YANIKLARDA İLK YARDIM
Güneş yanığı tipindeki birinci derece yanıklarda hastaya ağrı kesiciler ile bazı haricî uygulamalar yapılır. Ya­nan bölge soğuk suyun altında tutulabilir ve buralara ya­nık ve deri merhemleri sürülür. Yanık bölgenin açık tutul­ması gerekir.
Üst derinin tamamen harap olduğu ikinci derece yanıklarda, hasta, doktora ya da hastahâneye götürülmeden önce, yanık bölgesindeki içi su dolu kabarcıklar temiz­lenir. Yanık bölge sabunlu su ya da antiseptik solüsyon­larla yıkanır ve vazelinli gazlı bezle sarılarak hastahâne­ye gönderilir.
Vücûdun % 10'undan fazlası yanmışsa vakit geçirilmeden hastahâneye gitmelidir. Hastaya yalnızca ağrı ke­sici ya da antibiyotik verilebilir, ama sargı sarılmaz. Yanık üstüne temiz bir havlu yahut gazlı bez örtülebilir.
Üçüncü derece yanıklarda üst ve alt deri tamamen yanmıştır ve hastanın bekletilmeden hastahâneye götürülme­si gereklidir. Hasta tamamen soyulur. Yanık bölgelere te­miz tülbent ya da gazlı bez konur ve bir battaniyeye sa­rılarak hastahâneye ulaştırılır. Alev alarak yanan kişinin derhal yere yatırılarak, üzerine bir battaniye veya benzeri bir örtü örterek alevin sönmesini temin etmelidir.


MANİ
Burası Üsküp dere
Su istersen İşte dere
Ekmek istersen Allah vere
Yatak istersen geldiğin yere
531202239_6af622468c_o.jpg
BİLMECE
Sağlık karnesinde
Cevabı yarın.
Dünkü cevap:
Hangi top zıplamaz?
[/FONT]
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
9 Temmuz 2007

9 Temmuz 2007

Bugün 9 Temmuz 2007 Hicri: 24 Cemâziyelahir 1428 – Rûmî: 26 Haziran 1423 – Hızır 65 Emir Timur Bağdat’a girdi (1401) – Rumeli Hisarı inşa edildi (1452)
GÜNÜN HADİSİ
Doğru bir sözü işitip sonra da onu din kardeşine ulaştırarak öğretmen, ne güzel bir hediyedir
Hadis-i Şerif (Taberani).




EBÛ TALHA RADIYALLÂH-Ü ANH
Enes bin Mâlik (r.a.)'dan rivayet edilmiştir: Ebû Talha (r.a.), Uhud günü, deriden kalkanıyla Resûlullâh (s.a.v.)'ı düşman oklarından korumaya çalışı­yordu. Ebû Talha (r.a.), maharetli bir okçu olup, yayı sert gerdiği için oku çok hızlı giderdi. Savaş esnasında Ebû Talha (r.a.), çok fazla ok attığından iki yahut üç yay kır­mıştı. O gün Ebû Talha'nın yanından terkisi okla dolu olarak geçenlere Resûlullâh (s.a.v.):
"Terkindeki okları Ebû Talha'nın önüne boşalt, o atsın." derdi.
Resûlullâh (s.a.v.), düşman okçularına bakmak için ayağa kalktığı zaman, Ebû Talha (r.a.) hemen: "Anam, babam size feda olsun yâ Resûlallâh, başınızı kaldırmayınız! Düşman oklarından birinin size isabet et­mesinden korkarım; işte göğsüm, sizin göğsünüzün önünde siperdir!" derdi.

BAKARA SÛRESİNİN SON İKİ ÂYETİ
Bakara Sûresi'nin son iki âyeti (Amenerrasûlü...), yedi cümle ile yapılmış yedi duâ ve temennîdir. Sahîh-i Müslim'de geçtiğine göre, Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz bu mübarek kelimelerle duâ ettiği .zaman duası kabul edilmiş, Allâh-ü Teâlâ tarafından: "Öyle yapdım." hitabıyla duasına icabet buyrulmuştur.
ResûluHâh Efendimiz (s.a.v.): Bakara Sûresi'nin son iki âyeti (Amenerrasûlü...) hakkında buyurdular ki: "Bu iki âyeti (Amenerrasûlü...) öğreniniz. Kadınlarınıza ve oğullarınıza da öğretiniz. Çünkü bu âyet-i kerîmeler hem salâttır, hem Kur'ân'dır, hem duadır.", "Her kim geceleri Bakara Sûresi'nin sonundan iki âyet okursa, artık o gece âfetlerden ve şeytânın şerlerinden emîn olur."
Hz. Ali (k.v): "Bakara Sûresi'nin son iki âyetini okumadan uyuyacak aklı başında bir Müslüman bulunacağını sanmıyorum!" buyurmuştur.
Muâz bin Cebel (r.a.) da, "Bakara Sûresi'nin sonundaki bu duaları müteâkib "Amîn!" derdi.


MANİ
Yengem çıkmış mahalleye
Topluyor kaşıkları
Nasıl ayırdın yenge
Biz gibi aşıkları
531202241_b80306fc3f_o.jpg
BİLMECE
Horoz nerede öter?
Cevabı yarın.
Dünkü cevap:
Kartopu


 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
10 Temmuz 2007

10 Temmuz 2007

Bugün 10 Temmuz 2007 Hicri: 25 Cemâziyelahir 1428 – Rûmî: 27 Haziran 1423 – Hızır 66 İstanbul zelzelesi (1894) – Anadolu Fuarı (Kayseri)
GÜNÜN HADİSİ
Allah eski dostluğu devam ettirmeyi, yani vefalı olunmasını sever. Öyle ise, onu devam ettirin.
Hadis (Deylemi).



469843468_1131c3b0a0_o.jpg

KİBRİN TEDAVİSİ
Kibrin tedâvîsi, her işte ve her harekette tevazu sâhiplerinin yaptıklarını yapmaktır. Kibir, kişinin görünü­şünde, dilinde, gözünde, bedeninde, elbisesinde, hare­ket ve duruşunda belli olur. Hepsini uğraşarak atmaya ve bunu âdet etmeye alışmalıdır. Kibrin alâmetleri:
a) Kendisi için ayağa kalkılmasını veya ayakta durulmasını istemek. Resûlullâh (s.a.v.) bir kimsenin kendisi için ayağa kalkmasını beğenmez, çirkin görürdü.
b) Kendi ziyaretine gelinmesini istemek, başkasını zi­yaret etmemek.
c) Yanında fakirlerin oturmasını istememek. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) fakirle musâfaha eder ve fakîr eli­ni çekmeden çekmezlerdi.
d) Evinde kendi işini yapmamak. Resûlullâh evlerinde
her işini kendileri yaparlardı.

e) Evinin ihtiyaçlarını bizzat evine götürmemek. Peygamber Efendimiz eşyasını evine kendisi götürür ve
elinden almak isteyenlere "Eşyayı sahibinin götürme­
si daha iyidir." buyururdu. Ebû Hureyre (r.a.) şehrin
emîri iken odunu sırtına yükleyip götürür ve yolda "Emîrînize yol verin." derdi.

f) Güzel elbise giymek kibir alâmeti değildir. Yalnız
iken de güzel elbise giyen, onu kibir için giymiyor, de
mektir. Bazı kimseler de eski elbiselerle kibirlenir, bu
şekilde kendilerini zâhîd gösterirler.

Kibre karşı kişinin kendini muhafaza edebilmesinin en emin yolu dünyâya niçin geldiğini düşünmek, dâima acizliğini idrâk etmek ve âhireti unutmamaktır. Bilmelidir ki, mal, mülk, beden güzelliği, evlâd ü iyâl ve bütün dünya fânîdir. O hâlde zâten esâsı mahviyyet olan bir şey için kibirlenmek akıl kârı değildir.
İlim ve ibâdetten gelen kibrin hem tedavisi daha zor, hem de âzâbı daha çoktur. İlmin kıymeti büyük olduğu kadar, mes'uliyet ve âzâbı da daha ağırdır. Bu sebeple hakikî âlim dâima alçak gönüllü olur.



MANİ
Koyun keçi otlatırım
Yükseklerden atlatırım
Verselerdi benim yarimi
Düşmanları çatlatırdım
BİLMECE
Çalındığı halde görülmeyen şey nedir?
Cevabı yarın.
Dünkü cevap:
Kendi çöplüğünde
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
11 Temmuz 2007

11 Temmuz 2007

Bugün 11 Temmuz 2007 Hicri: 26 Cemâziyelahir 1428 – Rûmî: 28 Haziran 1423 – Hızır 67 Çarkdönümü Fırtınası – Mısır’ın İngiltere tarafından işgali (1882)
GÜNÜN HADİSİ
Hiçbir müslüman yoktur ki, Allah’a dua atsin de, Allah duasına şu 3 halden biri ile cevap vermesin: Kişi dua ettiğinde, Allah, onun karşılığını dünyada acilen (peşin) verir. Duanın karşılığını ahirete erteler. Yaptığı dua kadar, o kuldan bir dert ve sıkıntıyı giderir. Bu sözü işitince sahabiler sevinç içinde: Öyleyse, bizler çok dua ederiz, dediler. Allah Resulü de şu açıklamayı yaptı: Allah’ın kabul etmesi, sizin duanızdan daha çoktur.
Hadis (Müsned).



533318086_5f676d82f0_b.jpg


BİD'ATLARDAN SAKINMAK
Resûlullâh Efendimizin (s.a.v.), sözü ve fiili ile sarahaten veya işâreten izin vermediği ve sahâbe-i kiram­dan sonra ortaya çıkan dindeki fazlalık ve noksanlıklar bid'attır. Yasaklanan bid'at budur.
Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) tarafından yapılıp yapılmaması hususunda bir yasak olmayan, sonradan or­taya çıkan âdetlere bid'at denilmez. "Müminlerin güzel gördükleri şey Allah katında da güzeldir, makbul­dür." hadîs-i şerîfi ile bunlara izin verilmiştir.
Bid'atın bazısı küfürdür, bazısı küfür değil, fakat dalâlettir, sapıklıktır ve ameldeki büyük günahların hepsinden, hatta adam öldürmekten ve zinadan bile daha büyük günahtır, Küfürden sonraki en büyük günah bidatları işlemektir. Öyle ki, kıyamette, i'tlkadî meselelerdeki bid'atlardan asla özür kabul olunmaz.
Bir şeyin sünnet mi, bidat mı olduğunda tereddüd edilirse o şeyin terk edilmesi lâzımdır. Zîrâ bidati işlemek sünneti terk etmekten çok daha zararlıdır.
Bir şeyin mubah mı, bid'at mi veya müstehap mı, bid'at mı olduğu hususunda tereddüt olunursa, onu da terk etmek evlâdır.
Bir şeyin farz mı, bid'at mı olduğunda tereddüt olunursa, o fiili yapmak lâzımdır. Çünkü farzı terk etmek bid'atı terk etmekten daha zararlıdır.
Bid'atlardan sakınmanın ehemmiyetine dâir bâzı hadîs-i şerifler:
"Allâh-ü Teâlâ bid'at sahibinin orucunu, haccını, umresini, cihâdını, farz ve nafilesini kabul etmez."
"Bizim bu dînimizde olmayan bir şeyi uydurup ortaya çıkarmak reddolunmuştur."
"Sözün en hayırlısı Allah'ın kitabıdır. Hidâyetin en hayırlısı da Muhammed'in hidâyetidir. İşlerin en kötüsü de dinde sonradan çıkarılanlarıdır. Her bid'at dalâlettir." buyurmuştur.


MANİ
Çeşme başı pıtırak
Gelin kızlar oturak
Ne oturak ne durak
Satılak da kurtulak

BİLMECE
Hiç kar yağmayan hava hangisidir?
Cevabı yarın.
Dünkü cevap:
Islık



 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
12 Temmuz 2007

12 Temmuz 2007

Bugün 12 Temmuz 2007 Hicri: 27 Cemâziyelahir 1428 – Rûmî: 29 Haziran 1423 – Hızır 68 Eğriboz Adası’nın fethi (1470) – Varto depremi (1966)

GÜNÜN HADİSİ
Cenneti özleyen hayırlara koşar. Cehennemden korkan, günahla gelen lezzetlerden kaçar. Ölümü bekleyen için, lezzetler önemsizdir. Dünyaya zühd ile soğuk bakana, dertler hafif gelir.
Hadis-i Şerif (Beyhaki).

625377322_5318063767_o.jpg

HERAKLİYUS'UN RUMLARI İSLÂMİYET'E DAVET EDİŞİ
Peygamber Efendimiz (s.a.v)'in İslâm'a davet mektubunu alan Kayser Herakliyus, sarayına Rum eşrafını çağırdı, kapıları kapattırdı, yüksek bir yere çıktı ve "Ey Rum ce­maati! Siz, kurtuluşa ermeyi, doğru yola kavuşmayı, hâkimiyetinizin devamlı olmasını ve Meryem oğlu İsâ'-nın söylediğine uymayı İstemez misiniz?" dedi. Rumlar:
"Ey hükümdar! Bunları elde etmek için ne yapalım?" diye sordular.
Herakliyus "Ey Rum cemâati! Ben sizi, hayırlı bir iş için topladım. Bana o zâtın mektubu geldi. Beni dînine davet ediyor! Vallahi o, gelmesini bekleyip durduğumuz, kitaplarımızda kendisini yazılı bulduğumuz, alâ­metlerini ve zamanını bildiğimiz peygamberdir! Geliniz, ona tâbi olalım da, dünyâmız ve âhiretimiz bize selâmet olsun!" der demez, Rumlar homurdanarak, dışarı çıkmak için kapılara doğru koşuştular. Fakat, kapıları kapalı idi.
Herakliyus, Rumların, imân etmelerinden ümidini kesti. Kendi hayatı hakkında da endişeye düşüp adamlarına "Onları geri çeviriniz!" diye emretti. Rumlar geri dönüp gelince, onlara "Ey Rum cemaati! Benim size söylemiş olduğum sözler, dîninize bağlılığınızı sınamak için idi. Dîninize bağlılığınızı gösteren ve beni sevindiren hâlinizi, gözlerimle görmüş bulunuyorum!" dedi. Bunun üzerine Rumlar, Herakliyus'a secde ettiler ve kendisinden hoşnut olarak köşkten çıkıp gittiler.
Kayser Herakliyus Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in mek­tubuna verdiği cevapta "İsa'nın müjdelemiş olduğu Allah'ın Resulü Muhammed'e Rum hükümdarı Kayser ta-rafındandır. Elçin, mektubunla birlikte bana geldi. Ben şehâdet ederim ki; sen Allah'ın Resulüsün! Biz zaten seni yanımızdaki İncil'de yazılı bulmuştuk. İsâ bin Mer­yem seni bize müjdelemişti.
Rumları sana İmân etmeye davet ettimse de, yanaşmadılar, kaçındılar. Onlar beni dinleselerdi, kendileri İçin muhakkak ki hayırlı olurdu. Ben senin yanında bulunup da sana hizmet etmeyi, senin ayaklarını yıkamayı ne ka­dar arzu ederdim!" diye yazdı, ama imân da edemedi.


MANİ
Sepet sepet üzüm var
Bende sende gözüm var
Senden başkası haramdır
Dünya ahret sözüm var
 
Üst Alt