Hadisler
413.[FONT="] Ubâde İbnis-Sâmit radıyallahu anhden rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
Kim, Allahdan başka ilâh yoktur, yalnız Allah vardır, şeriki yoktur; Muhammed, Allahın kulu ve resûlüdür. İsâ da Allahın kulu ve elçisi, Meryeme bıraktığı kelimesi ve Allah tarafından (hayat verilen) bir ruhtur. Cennet, haktır ve gerçektir, cehennem de haktır ve gerçektir diye şehâdet ederse, Allah o kimseyi, ameli ne olursa olsun, cennete koyar.
[FONT="]Buhârî, Enbiyâ 47; Müslim, Îmân 46[/FONT]
[FONT="]Müslimin bir başka rivâyetinde (Îmân 47);[/FONT]
Allahtan başka ilâh yoktur ve Muhammed Allahın resûlüdür diye şehâdet eden kimseye Allah cehennemi haram kılar[FONT="] buyurulmaktadır.[/FONT]
Açıklamalar
[FONT="]Allahın rahmetini ümit etme konusunda en büyük güvencelerden birini kendisinde bulduğumuz bu hadîsi şerîf, imanı esas alan en kapsamlı hadislerdendir. Peygamber Efendimiz, bu hadislerinde, Ehl-i kitaptan farklı olarak İslâmın inanç çerçevesini belirlemiştir. Zira hadiste Allahdan başka, kendisine kulluk yapılmaya lâyık herhangi bir ilâh olmadığı, yalnızca Allahın var olduğu, eşi-ortağı bulunmadığı; Muhammedin Allahın kulu ve resûlü olduğu ısrarla ifade edilmektedir.[/FONT]
[FONT="]Ayrıca Hz. Îsâyı (teslis akidesi gereği) Allah veya Allahın oğlu tanıyan hıristiyanlar ile, Hz. Îsânın peygamberliğini inkar ederek annesi Meryeme zinâ suçlamasında bulunan yahudilerden farklı olarak Îsânın da Allahın kulu ve resûlü olduğu belirtilmiştir. Nitekim, Nisâ sûresinin 171 ve 172. âyetlerinde, Allahın (tekvini bir emirle) Meryem(in rahmin)e bıraktığı bir kelimesi ve Allahdan (sadır olan ol emriyle vücud bulmuş) bir ruh olduğu ifade edilmektedir.[/FONT]
[FONT="]Hadiste yer alan Hz. Îsâ hakkındaki bu kayıt, cennete girebilmek için, İslâmın belirlediği çerçevede sağlam bir tevhid inancına sahip olmak gerektiğini ortaya koymaktadır. Dolayısıyla, hıristiyanların ve yahudilerin artık özellikle Hz. Îsâ hakkındaki inançlarını düzeltmeleri gerektiği, kendi inançları üzere kaldıkları sürece, tevhide inanmış olamayacakları ve tabiî sonuç olarak da cennete giremiyecekleri anlatılmaktadır. Nitekim peygamberler içinden sadece Hz. Îsânın burada zikredilmesi de, Ehl-i kitabın onun hakkında yanlış inanışlara sahip olmaları sebebiyledir.[/FONT]
[FONT="]Müslimdeki rivayette Sekiz cennet kapısından hangisini isterse ondan cennete koyarifadesi bulunmaktadır. Buhârîdeki ameli ne olursa olsun.. beyanı, ümit vermek bakımından daha güçlü gözüküyorsa da iyice düşünüldüğü zaman, her iki ifadenin hemen hemen aynı seviyede ümit verici olduğu anlaşılacaktır. Zira sekiz cennet kapısından herhangi birini tercih hakkı, amelinin ne olduğuna bakılmadığını gösterir. Âlimlerimiz, mümin olanın cennete girme bahtiyarlığını mutlaka tadacağını, bunun ise ya doğrudan veya işlediği günahların cezâsını cehennemde çektikten sonra gerçekleşeceğini bildirmektedirler. Ancak Sahîh-i Müslimdeki Allahtan başka ilah yoktur ve Muhammed Allahın resûlüdür, diye şehâdet eden kimseye Allah cehennemi haram kılar hadisi, -her ne kadar Cehennemde temelli kalmayı haram kılar şeklinde yorumlanmışsa da- Allahın ve Resûlünün bildirdiği şekil ve muhtevada inanç sahibi olanların cehennem azâbından emin olacaklarını tesbit etmekte, başkaca bir şart koşmadığı için de önceki rivayetten daha büyük bir ümit telkin etmektedir. Ümit konusuna, böylesine mutlu bir sonucu belirleyen hadis ile giriş yapmak ümit kapılarını sonuna kadar açmış olmak bakımından pek münâsip düşmüştür. [/FONT]
[FONT="]İmâm Müslimin rivâyet ettiği bu hadisin, bir de güzel mâcerâsı vardır. Hadisin râvilerinden Sunâbihî diyor ki: Kendisi ölüm döşeğinde iken Ubâde İbnis-Sâmiti ziyârete gittim. Durumunu görünce üzüntümden ağlamaya başladım. Bunun üzerine bana:[/FONT]
[FONT="]- Ağır ol, neden ağlıyorsun bakayım? Allaha yemin ederim ki, benden şâhitlik yapmam istenirse senin lehinde şehâdet ederim. Bana şefaat yetkisi verilirse, sana şefaat ederim. Gücüm yeterse mutlaka sana yardımcı olmaya çalışırım, dedi sonra şunları ilâve etti: Allaha yemin ederim ki, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemden işittiğim, içinde sizin için müjde ( hayr ) bulunan her hadisi -biri hâriç- mutlaka size rivayet ettim. O bir tek hadisi de, son demlerimi yaşadığım bu gün (şu anda) söyleyeceğim. Ben Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemi:[/FONT]
Allahtan başka ilâh yoktur ve Muhammed Allahın resûlüdür diye şehâdet eden kimseye Allah cehennemi haram kılar[FONT="] buyururken işittim.[/FONT]
[FONT="]Bu olay açıkça gösteriyor ki, Ubâde İbnis-Sâmit hazretleri son demlerini yaşarken, gerçekten büyük bir ümit içinde bulunuyor ve büyük bir ihtimalle Allahın huzuruna çıkacağını düşünerek ağlamaya başlayan Sunâbihîyi de Resûlullahdan öğrendiği ilâhî bir müjde ile teselli ediyordu.[/FONT]
[FONT="]Müjde dozu yüksek olan ve helâl-haram gibi fıkhî bir hükümle ilgili bulunmayan hadisleri, tenbellik etmesinler diye son ana kadar rivayet etmemek ashâb-ı kirâmın yapageldiği bir uygulamadır. Onlar bir gerçeği, bir emâneti gizlemiş olmanın vebâlinden çekinerek son anda böylesi hadisleri rivayet etmişlerdir.[/FONT]
Hadisten Öğrendiklerimiz
[FONT="]1. İman, ümitli olmak için yeterlidir.[/FONT]
[FONT="]2. Tevhide sahip çıkmak, Allahın rahmetine kavuşmak için yegâne şarttır.[/FONT]
[FONT="]3. Ehl-i kitabın özellikle Hz. İsâ hakkındaki inançları hatalıdır. Bu konuda İslâmın belirlediği esaslar geçerlidir.[/FONT]
[FONT="]4. Cennet müminler içindir.[/FONT]
[FONT="]5. Yaşarken korkunun, ölüm öncesinde ümidin fazla olması uygundur. Diğer bir söyleyişle ölürken ümitli olabilmek için korku yoğun bir yaşayışa sahip olmaya bakmak gerekir.[/FONT]
[/FONT]
__________________