Abdülkadir Geylâni Hazretleri’nin sohbetler kitabı 578. sayfa:
Allah’ın verdiği şeylerden kopup O’na yönelen ve meleklerle ünsiyeti neticesi onların sözlerini işitmeye ve muhtelif suretlerde kendilerini görmeye başlayan kişi meleklerin sözlerine iyice alıştığı ve yüzlerini görmeye iştiyak duyduğu anda kendisi ile onlar arasında perde kaldırılır. Kalp bu safhaya geldikten sonra tekrar Allahû Tealâ onu perdeler. Kendi yakınlarının durumuna getirir. Burada ise sukuttan sonra olanlar olur. Allah onun kalbine vahyedeceğini vahyeder. Tıpkı Musa (A.S)’ın annesine vahyettiği gibi.
Demek ki Abdülkadir Geylani Hazretleri’ne göre de Allah’ın sözlerini işitmek, emir almak sadece peygamberlere has bir olgu değildir.
· Eşref Rumi Hazretleri:
Ol dost sultandır, ben ona kul/ Her dem yeni yeni nüzul
(Her an Allahû Tealâ’dan inen, nüzul eden yeni şeyler)
Andandır bu cümle usul / Ondandır her bahsimiz
Görülüyor ki, Allahû Tealâ her an söylediklerini bu büyük veliye işittiriyor ve ondan inen, Allah’tan inen, nüzul eden bu sözler bir esas, usul oluşturuyor. Ve bu usul ile Eşref Rumi Hazretleri, Divanını vücuda getiriyor. Yani Divan’ın esası, hep Allah’tan nüzul eden, indirilen sözler.
· Yunus Emre:
Çalaptır (yani Allah’tır) söylettirir /Yunus bilmez kendi hal
Düşmüş idik Hak kaldırdı, birliğini bize bildirdi.
Allah bize söylettiriyor, Allah bize birliğini bildirdi. Diyor.
· Ahmet Yesevi Hazretleri:
Garip, fakir, yetimleri kıl sen şamdan / Parçalayıp aziz canın eyle kurban
Yiyecek bulsan cemil ile kıl sen ihsan / Hak’tan işitip bu sözleri dedim işte.
Bunların hepsini Allah’tan işittiğini söylüyor Ahmet Yesevi Hazretleri.
Bir hadisi seriftede Hz. Muhammed s.a.s efendimiz, Hz. Isa a.s.in ahir zamanda tekrar dünyaya dönüsünde, Allahu Tealanin kendisine vahyedecegini buyuruyor.
Riyadussalihin En- Neveviden 370. bölüm s.1377 nr.1813
Iz EVHALLAHU ile Iyse sallallahu aleyhi vesellem, inni kad ahractu ibaden liy le leyedeni li ehadin bi kitelihim, feharriz ibadiy ilet turi ve yebasellahu Yecuce ve Mecuce ve hum min kullin hadebin yensilun.....
Bu sirada Allah; Ben kimsenin öldürmeye gücünün yetmeyecegi bazi kullarimi dünyadan cikardim. Sende cevrende ki kullarimi Tur daginda sakla, diye Isa s.a.s efendimize VAHYEDER.
Bu kadarlik yeter diye düsünüyoruz insaallah.
RISALE-I GAVSYYE
Belirsiz ve mutlak seyleri kesfeden Allah’a hamdolsun. Yaratilmislarin hayirlisi Hazreti Muhammed’e (A.S.) salât ü selâm olsun!
Allah’dan baskasyna gönül baglamayip ürken, Allah ile gönül aliskanligi içinde ünsiyet kuran GAVS-I Â’ZAM diyor ki:
“Cenâb-y Hak (c.c) Bana söyle buyurdu:
— Ey Gavs-i Â’zam!
— Buyur Allahim buyur, emrine âmâdeyim!
— Insanlik âlemiyle melekût âlemi arasindaki her hal ve sInIr, SERiAT’in kendisidir. Melekût âlemiyle, Allah’a varmanin üçüncü basamagi olan CEBERÛT âlemi arasindaki her hal ve sInIr, TARYKAT’in kendisidir. CEBERÛT âlemiyle LÂHUT (ilâhi âlem) arasyndaki her hal ve sInIr ise, HAKIKAT’in kendisidir.”
Ve sonra Allah (c.c.) söyle buyurdu:
— “Ey Gavs-y Â’zam! Ben, insanda zâhir (belirgin) oldugum kadar hiç bir seyde zâhir olmadim.”
Bu beyandan sonra bu kez Ben, Rabbime sordum:
— Sizin için, size mahsus bir yer var midir?
— Ey Gavs-y Â’zam! Yerleri (mekânlari) yaratip olusturan Benim. Bu bakimdan Benim için hiç bir mekân olamaz, buyurdu.
— Ya Rab! Sizin yemeniz ve içmeniz olur mu?
— Ey Gavs-y Â’zam! Fakirin yemesi ve içmesi Benim yemem ve içmemdir.
Ve sonra söyle sordum:
— Ya Rab! Melekleri neden ve hangi seyden yarattin?
— Ey Gavs-y Â’zam! Melekleri insanin nûrundan yarattim; insanlari da kendi nûrumdan vücuda getirdim.
Buyurdu ve söyle devam etti:
— Ey Gavs-y Â’zam! Ben ne güzel istekliyim, insan da ne güzel istenilendir! Binici olarak ne güzeldir INSAN ve ne güzeldir O’na binit olan varliklar!
Rabbim sonra devamla buyurdu ki:
— Ey Gavs-y Â’zam! INSAN Benim sirrimdir; Ben de O’nun sirriyim. Eger insan Benim katimdaki mevkiini bilmis olsaydi, her nefes alip verisinde “BUGÜN MÜLK KIME AITTIR?” Âyetini okurdu.
Ve sonra Rabbim buyurdu ki:
— Ey Gavs-y Â’zam! Insan ne yerse, ne içerse, ne kadar ayaga kalkarsa ve ne kadar oturursa; ne kadar konusur ve ne kadar susarsa; ne kadar bir is isler, ne kadar bir seye yönelir ve ne kadar bir seyden uzaklasip ayrilirsa, mutlaka Ben O’nda bulunuyor ve O’nu harekete geçiriyorum. Çünkü Kudretim her varligi kapsayip içine almistir!
Rabbim sonra buyurdu:
— Ey Gavs-y Â’zam! Insanin cismi, nefsi, kalbi, ruhu, kulagi, gözü, ayagi, dili var ya; iste onlarin hepsinde Ben varim. Hepsi de Benim tecellimle zâhir olur; Ben onlarin baskasi degilim.
Ey Gavs-y Â’zam! Fakirlik atesiyle yanani, yoksulluk kirginligiyla kirgin bulunani gördügün zaman ona derhal yaklas; çünkü Benimle onlar arasinda hiç bir perde yoktur.
Rabbim yine buyurdu:
— Ey Gavs-y Â’zam! Bir sey yedigin, bir sey içitigin, bir uykuya yattigin ve her halin uyanik bir kalb ve gören bir göz ile olsun!
Ey Gavs-y Â’zam! Bâtinda (gizlide) Bana olan yolculuktan mahrum bulunan kimse, zâhiri (açik ve seçik) yolculukla imtihan edilir de, bu yolculugunda Ben’den ancak uzaklasmayi artirir.
Ve sonra devamla Rabbim buyurdu ki:
— Ey Gavs-y Â’zam! Ittihad (birlesme) öyle bir haldir ki, kelime ile anlatilamaz ve ona bir tabir de verilemez. Bu hal gönülde yer bulup mevcut olmadikça ittihada inanan kimse küfre düser. Kim de Hakk’a vuslat peyda ettikten yani Bana gönül yoluyla kavustuktan sonra gaflet içinde ibadet ederse, o, Allah’a es-ortak kosmus olur.
Rabbim yine buyurdu:
— Ey Gavs-y Â’zam! Kim ezelî (öncesi olmayan) saâdetle mutlu olursa, ona müjde!… Çünkü o, ebediyen rezîl ve rüsvây olmayacaktir. Kim de ezelî sekâvetle (mutsuzluk ve bedbahtlikla) mutsuz olursa, ona da yaziklar olsun! O artik, bir daha makbul bir insan olmayacaktir!
Ve yine Rabbim buyurdu ki:
— Ey Gavs-y Â’zam! Fakirlik ve yoksullugu insana binek yaptim; bu binege kim binecek olursa, çölleri ve vadileri asmadan önce yüce makama ulasir.
Sonra yine buyurdu:
— Ey Gavs-y Â’zam! Eger insan ölümden sonra meydana gelen ?eyleri bilmi? olsaydy, dünyada ya?amayy hiç de temenni ve arzu etmez ve Benim huzurumda her ân ve dakika “YA RAB! CANIMI AL.” diye yalvaryrdy.
Ey Gavs-y Â’zam! Halkyn kyyamet günü Benim katymdaki hüccetleri, sadece “ONLAR SA?IRDIRLAR, DYLSYZDYRLER, KÖRDÜRLER.” Âyetinin hükmü olacak ve sonra da hasret ve a?lamak…
Kabirdeki durumlary da böyledir.
Rabbim devamla buyurdu ki:
— Ey Gavs-y Â’zam! Muhabbet (gönülden gelen sevgi) daima iki taraflydyr; sevgi, sevenle sevilen arasyndadyr. Seven, sevgiyi a?yp fenâ bulunca sevgilisine kavu?ur.
Rabbim yine buyurdu:
— Ey Gavs-y Â’zam! Ruhlary, kendilerine “BEN SYZYN RABBYNYZ DE?YL MYYYM?” âyeti hitabymdan sonra verdim. Ruhlaryn kendi kalyplarynda kyyamete kadar beklemekte olduklaryny görüyorum.
GAVS-I Â’ZAM DYYOR KY:
— (Mâna âleminde) Rabbimi gördüm; Bana buyurdu ki: “Ey Gavs-y Â’zam! Kim ilimden sonra Ben’den rü’yeti (Beni görmekli?i) isterse, hakikat o, rü’yet ilmiyle mahcûbdur, yani rü’yet ilmi ara yerde perdedir. Kim de rü’yetin ilimden ba?kasy oldu?unu zannederse, hakikat o, RÜ’YETULLAH ile aldanmy?tyr.”
Sonra Rabbim buyurdu ki:
— Ey Gavs-y Â’zam! Beni gören kimsenin, artyk her hâl ve kârda sormaya ihtiyacy kalmaz. Beni görmeyen kimseye ise, sormak fayda vermez. Böylesi söz yönünden perde arkasynda kalmy?tyr. Yani söz, onunla rü’yetullah arasynda perde olmu?tur.
Ey Gavs-y Â’zam! Benim katymda fakir, hiç bir ?eyi olmayan kimse demek de?ildir. Bilakis her hususta emir verme yetene?i olan kimsedir. O, bir ?eye “Ol” deyince, o da oluverir.
Sonra yine Rabbim buyurdu ki:
— Cennetlerde Benim zuhurumdan sonra artyk ne ülfet, ne de nimetin de?eri kalyr. Cehennemde de Benim onlara hitabymdan sonra ne yabancylyk kalyr; ne de ate?te yanmak!
— Ey Gavs-y Â’zam! Ben her cömert ve âlicenâb ki?iden daha cömert ve ihsan sahibiyim ve Ben her merhamet edenden daha merhamet ediciyim.
Rabbim devamla buyurdu:
— Ey Gavs-y Â’zam! Benim katymda uyu, ama halkyn uyudu?u gibi de?il; ancak o takdirde Beni görebilirsin.
Bunun üzerine Rabbime dedim ki:
— “Ya Rabbi! Senin katynda nasyl uyuyayym?”
Rabbim buyurdu ki:
— Bedeni lezzetlerden kesip dondurmakla; nefsi ?ehvetlerden uzakla?tyrmakla; kalbi hatyralardan paklamakla; ruhun zaman mefhumundan ilgisini kesmekle ve zâtyny, Zât-y Ylâhiyemde fenâ (yok) etmekle uyuyabilirsin.
Rabbim yine buyurdu:
— Ey Gavs-y Â’zam! Kendi arkada? ve yâranlaryna de ki: Sizden kim Beni arzuluyorsa fakirli?i seçip be?ensin; sonra da fakirli?in fakirli?ini… Y?te bu fakirlik tamamlanynca artyk onun ötesinde ancak Ben varym.
— Ey Gavs-y Â’zam! Yarattyklaryma kar?y merhametli ve ?efkatli olusan, o zaman müjde sana!… Yine müjde sana, e?er yarattyklaryma kar?y ba?y?layycy olursan!
Sonra Rabbim buyurdu:
— Ey Gavs-y Â’zam! Arkada? ve dostlaryna de ki: Fakirlerin davetini ganimet bilsinler. Çünkü fakirler Benim yanymda, Ben de onlaryn yanyndayym.
— Ey Gavs-y Â’zam! Ben her ?eyin varylacak tek sy?yna?yyym ve Ben her?eyin nazargâhyyym; dönü? Bana olacaktyr.
Ey Gavs-y Â’zam! Sen cennete de, ondaki mevcut nimetlere de bakma! O zaman Benim tecellimi vasytasyz olarak görebilirsin. Bunun gibi cehenneme ve ondaki ?eylere de bakma; o zaman Benim tecellimi vasytasyz olarak yine görebilirsin.
Sonra Rabbim devamla buyurdu ki:
— Ey Gavs-y Â’zam! Cennet ehli, cennet ile; cehennem ehli de cehennem ile me?guldür. Ey Gavs-y Â’zam! Cennet ehlinden bir kysmy oradaki mevcut nimetlerden Bana sy?ynyrlar. Nitekim cehennem ehli de cehennemin ?iddetinden Bana sy?ynyrlar.
Ve Rabbim buyurdu:
— Ey Gavs-y Â’zam! Benim, Nebî ve Resullerden ba?ka öyle kullarym var ki, onlaryn ahvaline dünya ve ahiret ehlinden hiç bir kimse muttali olamaz; hatta ne cennet, ne de cehennem ehlinden bir kimse, ne cennet bekçisi Rydvan, ne de cehennem bekçisi Mâlik onlaryn ahvalini bilebilirler. Ben onlary ne cennet, ne de cehennem ehli kyldym. Ne sevap ehli, ne de azab ehli eyledim; ne hûri için, ne de gylman için onlara bu imkany verdim. Tanymasalar bile onlara gönülden inanan kimselere müjdeler olsun!
Rabbim devamla buyurdu ki:
— Ey Gavs-y Â’zam! Y?te sen onlardan birisin. Onlaryn ?u dünyada alametleri ?udur: Bedenleri az yemek ve az içmekten eriyip gitmi?tir. Nefisleri ?ehvetlerden geri kalmy?, yanmy?tyr. Gönülleri hatyralardan paklanyp ütülenmi?tir. Ruhlary zaman mefhumundan arynyp manevi düzeye kavu?mu?tur. Onlar, evet Onlar Bekâ Yârâny’dyr, ebedile?en Allah dostlarydyr.
Likâ nuru (Allah’a kavu?ma nuru) ile kavrulmu?lardyr
Ey Gavs-y Â’zam! Çok sycak bir günde susamy? bir kimse sana gelir ve sen de so?uk suya sahib olur, ayny zamanda suya ihtiyacyn da olmazsa, e?er o susamy?y sudan men’edecek olursan, ?üphesiz ki o zaman sen cimrilerin en cimrisisin. Ve artyk Ben, kendimi merhamet edenlerin en çok merhamet edeni olarak tescil etmemle beraber, öylesine susamy?lary kendi merhametimden nasyl men’ederim?…
Rabbim yine buyurdu ki:
— Ey Gavs-y Â’zam! Günah i?leyenlerden hiç biri Ben’den uzakla?mady ve ibadet ehlinden de hiç bir kimse Bana yakla?mady. (Çünkü yakynlyk ve uzaklyk nisbîdir. Allah’yn ilmi, kudreti ve rahmeti her ?eyi içine alyp ku?atmy?tyr.)
Ey Gavs-y Â’zam! E?er bir kimse Bana yakla?acak olsaydy, herhalde o, günahkarlardan biri olurdu. Çünkü onlar âciz, yeteneksiz ve pi?manlyk duyan kimselerdir.
Ey Gavs-y Â’zam! Aczini, yeteneksizli?ini bilmek, nurlaryn ve feyizlerin kayna?ydyr. Kendini be?enmi?lik ise, karanlyklaryn menbaydyr.
Ve Rabbim buyurdu:
— Ey Gavs-y Â’zam! Günahkarlar, günahlary sebebiyle mahcûbdurlar. (Günah, onlarla ilâhi tecelli arasynda bir perde olur.)
Ybadet ehli ise, ibadetleriyle mahcûbdurlar. Bunlaryn ötesinde Benim bir milletim daha var ki, onlaryn ne günah üzüntüleri, ne de taat ü ibadet kederleri olur.
Sonra Rabbim buyurdu:
— Ey Gavs-y Â’zam! Günahkarlary fazilet ve iyili?imle; kendini be?enenleri de adalet ve azabymla müjdele!
— Ey Gavs-y Â’zam! Ybadet ve taat ehli, Benim Naim syfatymy zikretmekte; günah ehli de Benim Rahîm syfatymy anmaktadyr.
Ey Gavs-y Â’zam! Ben, günahtan geçti?i zaman günahkar kimseye yakynym; taat ve ibadetini byrakty?y zaman itaatkar kimseye ise uza?ym.
Ve Rabbim buyurdu:
— Ey Gavs-y Â’zam! Halk tabakasyny yarattym, Benim güzelli?imin nuruna güç getiremediler. Bu nedenle kendimle onlar arasyna zulmet perdesi gerdim.
Havâssy (seçkin ki?ileri) yarattym, onlar da Bana kom?u olmaya güç yetiremediler. Bu nedenle ilahi nurlarymy kendimle onlar arasyna perde yaptym.
— Ey Gavs-y Â’zam! Arkada? ve yâranyna de ki: Onlardan kim Bana kavu?mak istiyorsa, Benden ba?ka her?eyden syyrylyp çyksyn!
— Ey Gavs-y Â’zam! Dünyanyn ini? ve yoku?laryndan, geçi? ve derbentlerinden çyk ki, âhirete ula?asyn! Âhiretin de geçit ve derbentlerinden çyk ki Bana kavu?asyn!
Sonra yine Rabbim buyurdu:
— Ey Gavs-y Â’zam! Cisimlerden ve nefslerden çykyp uzakla?, sonra da kalblerden ve ruhlardan syyrylyp çyk ve sonra hüküm ve kaydyndan da çyk ki, Bana kavu?asyn!
Ve Ben, Rabbime sordum:
— Ey Rabbim! Hangi namaz sana daha çok yakyndyr?
Rabbim buyurdu:
— ?u namaz ki, içinde Benden ba?kasy bulunmaz ve namaz kylan da, kyldy?y o namazdan gâib bulunur.
Yine sordum:
— Hangi oruç Senin yanynda daha üstündür?
— ?u oruç ki, onda Benden ba?kasy yoktur ve o oruçlu da ondan gâib bulunur…
— Hangi a?layy? Senin katynda daha makbuldür?
— Gülenlerin a?lamasy.
— Hangi gülmek Senin katynda daha üstündür?
— A?layanlaryn gülmesi.
— Hangi tövbe Senin yanynda daha faziletlidir?
— Günahdan korunmu?laryn tövbesi.
— Hangi korunma Senin katynda daha iyidir?
— Tövbe edenlerin korunmasy.
Ve sonra Rabbim buyurdu:
— Ey Gavs-y Â’zam! Ylim sahibine Benim yanymda hiçbir yol yoktur; ancak imandan uzak bir ilmin yalnyz ba?yna sahibini Allah’a kavu?turamayaca?yny kabul ettikten sonra yol bulabilir. Çünkü imandan uzak bir ?ekilde o ilmi alyp o vaziyette kalyrsa ?eytanla?yr.
Yüce Rabbimi mâna âleminde gördüm ve kendisine sordum:
— Ey Rabbim! dedim, a?kyn mânasy nedir?
— A?k, a?ykla ma?uk arasynda bir hicaptyr.
Rabbim devamla buyurdu:
— Ey Gavs-y Â’zam! Tövbe etmek istedi?in zaman, günah üzüntüsünü iç âleminden; korku ve tehlikeleri gönülden çykarman gerekir. Bu takdirde Bana ula?yrsyn! Aksi halde alay edenlerden, i?i alaya alanlardan olursun.
Ey Gavs-y Â’zam! Benim harîm-i ismetime girmek istedi?in zaman, artyk ne mülk ve melekûte ve ne de ceberûta iltifat etme. Çünkü mülk âlimin ?eytanydyr; melekût ârifin ?eytanydyr; ceberût vâkyfyn ?eytanydyr. Bunlardan birine razy olan kimse, Benim katymda ko?ulmu?lardan sayylyr.
Ey Gavs-y Â’zam! Mücâhede, mü?âhededen bir denizdir. Bu denizin balyklary orada bekleyenlerdir. O halde mü?âhede denizine girmek isteyen kimsenin, mücâhedeyi seçip be?enmesi gerekir. Çünkü mücâhede, mü?âhedenin ayydyr.
Sonra Rabbim bana buyurdu ki:
— Ey Gavs-y Â’zam! Ystekliler için mücâhede lazymdyr; Bana olan lüzumlary gibi.
— Ey Gavs-y Â’zam! Kullarymdan Bana en sevgili olan, anasy - babasy ve evlâdy bulundu?u halde kalbi Benimle me?gul bulunan kimsedir. O kadar ki, babasy ölecek olursa onun için hiç bir üzüntü ta?ymaz. Evlady ölecek olursa, evlad üzüntüsü diye bir hali görülmez. Y?te kulum bu mertebeye yükselince, artyk o Benim yanymda babasyz ve evladsyzdyr.
Ve Rabbim buyurdu:
— Ey Gavs-y Â’zam! Benim sevgim sebebiyle baba yoklu?unun tadyny hissetmeyen kimse, Vahdâniyet ve Ferdâniyet lezzetini bulamaz.
— Ey Gavs-y Â’zam! Bir yerde Bana bakmak istedi?in zaman, içinde Benden ba?kasy bulunmayan bir gönül seç!
Dedim ki:
— Ya Rab! Ylmin ilmi nedir?
— Ylmin ilmi, ilimden yana bilgisizliktir, diye buyurdu ve sonra devam etti:
— Ey Gavs-y Â’zam! Gönlü mücâhedeye meyleden kula müjde olsun!… Gönlü ?ehvetlere meyleden kula da yazyklar olsun!
Gavs-y Â’zam diyor ki:
— Rabbimden Mi’rac hakkynda sordum. Rabbim buyurdu ki:
— Mi’rac, Benden ba?ka her ?eyden syyrylyp yükselmektir. Böyle bir mi’racyn kemâli yükselme ve huzurda sa?a - sola iltifat etmemektedir.
Ve sonra Rabbim ?öyle devam etti:
— Ey Gavs-y Â’zam! Benim katymda MY’RAC’y olmayan kimsenin namazy namaz sayylmaz. Namazdan mahrum olan kimse, Benim yanymda mi’racdan da mahrumdur.
Ve burada Azîz ve Celîl olan Allah’yn sebepleri kolayla?tyrmasyyla GAVSYYYE, ki buna MY’RACYYYE de denir, tamamlandy.