Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Resul ve Nebi arasındaki fark?

babacan01

New member
Katılım
7 Eki 2008
Mesajlar
66
Tepkime puanı
16
Puanları
0
Kulu amenna billahi ve ma ünzile ileyna ve ma ünzile ila ibrahıme ve ismaıyle ve ishaka ve ya'kube vel esbatı ve ma utiye musa ve ıysa ve ma utiyen [size=14pt]nebiyyune[/size] mir rabbihim la nüferriku beyne ehadim minhüm ve nahnü lehu müslimun (bakara 136)
manası
Deyin ki: "Biz Allah'a, bize indirilene (Kur'an'a), İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve Yakuboğullarına indirilene, Mûsâ ve İsa'ya verilen ile bütün diğer [size=14pt]nebilere indirilene [/size] iman ettik. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz ve biz ona teslim olmuş kimseleriz." (bakara 136)





Kanen nasü ümmetev vahıdeten fe beasellahün [size=14pt]nebiyyıne [/size] mübessirıne ve münzirıne ve enzele mealhümül kitabe bil hakkı li yahküme beynen nasi fımahtelefu fıh ve mahtelefe fıhi illellezıne utuhü mim ba'di ma caethümül beyyinatü bagyem beynehüm fe hedellahüllezıne amenu limahtelefu fıhi minel hakkı bi iznih* vallahü yehdı mey yesaü ila sıratım müstekıym (bakara 213)
İnsanlar tek bir ümmetti. Allah, müjdeciler ve uyarıcılar olarak [size=14pt]nebiler gönderdi ve beraberlerinde, insanların anlaşmazlığa düştükleri şeyler konusunda, aralarında hüküm vermek üzere kitapları hak olarak indirdi. [/size] Kendilerine apaçık âyetler geldikten sonra o konuda ancak; kitap verilenler, aralarındaki kıskançlık yüzünden anlaşmazlığa düştüler. Bunun üzerine Allah iman edenleri, kendi izniyle, onların hakkında ayrılığa düştükleri gerçeğe iletti. Allah dilediğini doğru yola iletir. (bakara 213)



Ve iz ehazellahü mısakan [size=14pt]nebiyyıne [/size] lema ateytüküm min kitabiv ve hıkmetin sümme caeküm [size=12pt]rasulüm [/size] müsaddikul lima meaküm le tü'minünne bihı ve le tensurunneh kale e akrartüm ve ehaztüm ala zaliküm ısrı kalu akrarna kale feshedu ve ene meaküm mines sahidın (ali imran 81)

Hani, Allah [size=14pt]nebilerden[/size], "Andolsun, size vereceğim her kitap ve hikmetten sonra, elinizdekini doğrulayan[size=12pt] resuller [/size] geldiğinde, ona mutlaka iman edeceksiniz ve ona mutlaka yardım edeceksiniz" diye söz almış ve, "Bunu kabul ettiniz mi; verdiğim bu ağır görevi üstlendiniz mi?" demişti. Onlar, "Kabul ettik" demişlerdi. Allah da, "Öyleyse şahid olun, ben de sizinle beraber şahit olanlardanım" demişti. (ali imran 81)


Kul amenna bilbillahi ve ma ünzile aleyna ve ma ünzile ala ibrahıme ve ismaıyle ve ishaka ve ya'kube vel esbatı ve ma utiy musa ve ıysa ven [size=14pt]nebiyyune [/size] mir rabbihim la nüferriku beyne ehadim minhüm ve nahnü lehu müslimun (ali imran 84)
De ki: "Allah'a, bize indirilene (Kur'an'a) İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a ve Yakuboğullarına indirilene, Mûsâ'ya, İsa'ya ve [size=14pt]nebilerinden gelenin[/size] Rablerinden verildiğine inandık. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz. Biz ona teslim olanlarız." (ali imran 84)


Ve ma erselna mir [size=12pt]rasulin[/size] illa li yütaa bi iznillah ve lev ennehüm iz zalemu enfüsehüm cauke festagferullahe vestagfera lehümür [size=12pt]rasulü [/size] le vecedüllahe tevvaber rahıyma (nisa 64)
Biz her resulleri sırf, Allah'ın izni ile itaat edilmek üzere gönderdik. Eğer onlar kendilerine zulmettikleri zaman sana gelseler de Allah'tan günahlarının bağışlamasını dileseler ve [size=12pt]resullerde [/size] onlara bağışlama dileseydi, elbette Allah'ı tövbeleri çok kabul edici ve çok merhametli bulacaklardı. (nisa 64)


Vellezıne amenu billahi ve [size=12pt]rusülihı[/size] ve lem yüferriku beyne ehadim minhüm ülaike sevfe yü'tıhim ücurahüm ve kanellahü gafurar rahıyam (nisa 152)
Allah'a ve [size=12pt]resullerine[/size] iman edenler ve onlardan hiçbirini diğerlerinden ayırmayanlara gelince, işte onlara Allah mükafatlarını verecektir. Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. (nisa 152)


Ve kavlihim inna katelnel mesıha ıysebne meryeme [size=12pt]rasulellah [/size] ve ma kateluhü ve ma salebuhü ve lakin sübbihe lehüm ve innellezınahtelefu fıhi le fı sekkim minh ma lehüm bihı min ılmin illettibaaz zann ve ma kateluhü yekıyna (nisa 157)

Bir de inkarlarından ve Meryem'e büyük bir iftira atmalarından ve "Biz Allah'ın resulü Meryemoğlu İsa Mesih'i öldürdük" demelerinden dolayı kalplerini mühürledik. Oysa onu öldürmediler ve asmadılar. Fakat onlara öyle gibi gösterildi. Onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, bu konuda kesin bir şüphe içindedirler. O hususta hiçbir bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Onu kesin olarak öldürmediler. (nisa 157)



inna evhayna ileyke kema evhayna ila nuhıv ven [size=16pt]nebiyyıne[/size] mim ba'dih ve evhayna ila ibrahıme ve ismaıyle ve ishaka ve ya'kube vel esbatı ve ıysa ve eyyube ve yunüse ve harune ve süleyman ve ateyna davude zebura (nisa 163)

Biz Nûh'a ve ondan sonra gelen [size=16pt]nebilerine vahyettiğimiz gibi[/size], sana da vahyettik. İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a, torunlarına, İsa'ya, Eyyüb'e, Yûnus'a, Hârûn'a ve Süleyman'a da vahyetmiştik. Davûd'a da Zebûr vermiştik. (nisa 163)


Ve lev kanu yü'minune billahi vne [size=16pt]nebiyyi[/size] ve ma ünzile ileyhi mettehazuhüm evliyae ve lakinne kesıram minhüm fasikun (maide 81)

Eğer Allah'a, [size=16pt]nebilerine [/size] ve ona indirilenlere inanıyor olsalardı onları (müşrikleri) dost edinmezlerdi. Fakat onlardan birçoğu fasık kimselerdir. (maide 81)


Ma aler [size=12pt]rasuli [/size] illel belag vallahü ya7lemü ma tübdune ve ma tektümun (maide 99)

[size=14pt]Resullerin üzerine düşen ancak tebliğdir[/size]. Allah sizin açıkladığınızı da, gizlediğinizi de bilir. (maide 99)



Kale ya kavmi leyse bı sefahetüv ve lakinnı [size=12pt]rasulüm [/size] mir rabbil alemın (araf 67)

Hûd şöyle dedi: "Ey kavmim! Bende akıl kıtlığı yok. Aksine ben âlemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir [size=12pt]resulüm[/size]." (araf 67)




Menihteda fe innema yehtedı li nefsih ve men dalle fe innema yedıllü aleyha ve la teziru vaziratüv vizra uhra ve ma künna müazzibıne hatt neb'ase[size=12pt] rasula[/size] (isra 15)

Kim doğru yolu bulmuşsa, ancak kendisi için bulmuştur; kim de sapıtmışsa kendi aleyhine sapıtmıştır. Hiçbir günahkâr, başka bir günahkârın günah yükünü yüklenmez. Biz, bir [size=12pt]resul göndermedikçe [/size] azap edici değiliz(isra 15)


Vezkür fil kitabi ibrahım innehu kane sıddıkan[size=14pt] nebiyya[/size] (meryem 41)
Kitapta İbrahim'i de an. Gerçekten o, son derece sadık bir [size=14pt]nebi idi.[/size] (meryem 41)




Ve iza düu ilellahi ve [size=12pt]rasulihı [/size] li yahküme beynehüm iza ferıküm minhüm mu'ridun (nur 48)
Aralarında hüküm vermesi için Allah'a (Kur'an'a) ve [size=12pt]resuluna[/size] çağırıldıkları zaman, bir de bakarsın ki içlerinden bir grup yüz çevirmektedir. (nur 48)



Ve kaler [size=12pt]rasulü[/size] ya rabbi inne kavmit tehazu hazel kur'ane mehcura (furkan 30)

[size=12pt]Resul[/size], "Ey Rabbim! Kavmim şu Kur'an'ı terkedilmiş bir şey haline getirdi" dedi. (furkan 30)



Ve ma kane rabbüke mühlikel kura hatta yeb'ase fı ümmiha [size=12pt]rasuley [/size] yetlu aleyhim ayatina ve ma künna mühlikil kura illa ve ehlüha zalimun (kasas 59)

Rabbin, ülkelerin merkezî yerlerine, kendilerine âyetlerimizi okuyan bir [size=12pt]resul [/size] göndermedikçe memleketleri helak edici değildir. Zaten biz, halkları zalim olmadıkça memleketleri helak etmeyiz. (kasas 59)




ayetlerdende anlaşılacağı üzere indirilmiş bir kitap bulunan her resul bir nebidir. nebiler uyarıcı, müjdeleyici ve kitap sahibi. resuller ise kitap gönderilmemiş fakat nebileri(kitap gönderilenleri) doğrulayan özellikler verilmiştir. bütün peygamberler Allah(c.c.) ın resulüdür. bu resullerin içinde kitap gönderilmiş olan(nebiler) resullerde vardır. selam ile..
 

chamdali

New member
Katılım
28 Nis 2006
Mesajlar
647
Tepkime puanı
123
Puanları
0
... resuller ise kitap gönderilmemiş fakat nebileri(kitap gönderilenleri) doğrulayan özellikler verilmiştir. bütün peygamberler Allah(c.c.) ın resulüdür. bu resullerin içinde kitap gönderilmiş olan(nebiler) resullerde vardır. selam ile..

Selam,

Hadid 25: Andolsun, Biz rasullerimizi apaçık belgelerle gönderdik ve insanlar adaleti ayakta tutsunlar diye, onlarla birlikte kitabı ve mizanı indirdik...

Üstteki ifadeniz Hadid 25 ile çelişiyor mu?
 

ARZ_7

New member
Katılım
7 Şub 2009
Mesajlar
685
Tepkime puanı
395
Puanları
0
'' resuller ise kitap gönderilmemiş fakat nebileri(kitap gönderilenleri) doğrulayan özellikler verilmiştir ''
'' Muhammedün Rasülüllah... fetih 29 Muhammed Allahın resülüdür ve kendisine Kuran-ı kerim verilmiştir. Resullere nasıl kitap gönderilmez?

yine bu ayette:
94.Bir memlekete bir peygamber göndermedik ki, illâ onun ahalisini fakr ile ve hastalık ile yakaladık. Tâ ki yalvarıp yakarsınlar. nebinin gönderildiği ifade edilmiştir. Nebiler gönderilmiştir rableri tarafınDAN.. resuller haber vermiştir.. ayeti kerimede geçen min harfi ceri RabbinDEN GÖNDERİLDİĞİNİ işaret eder. Resul kendisine kitap gönderilen değil, kendisi GÖNDERİLENDİR. Nebiler Resul değilse onları göndren kim ? Resuller de haber verenlerdir - nebilerdir -

Hûd şöyle dedi: "Ey kavmim! Bende akıl kıtlığı yok. Aksine ben âlemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir [size=12pt]resulüm[/size]." (araf 67)

ayet meali almışsınız. ayeti kerime de tek bir resul kelimesi geçiyor. gönderilmiş bir resulüm de ne demek? Ben Alemlerin Rabbi tarafınfan Gönderildim. ve kendisine kitap verildiğini bilmiyoruz.. şimdi soruyorum: Hud as Nebi midir Resul müdür ?
 

ARZ_7

New member
Katılım
7 Şub 2009
Mesajlar
685
Tepkime puanı
395
Puanları
0
ayetlerdende anlaşılacağı üzere indirilmiş bir kitap bulunan her resul bir nebidir. nebiler uyarıcı, müjdeleyici ve kitap sahibi. resuller ise kitap gönderilmemiş fakat nebileri(kitap gönderilenleri) doğrulayan özellikler verilmiştir. bütün peygamberler Allah(c.c.) ın resulüdür. bu resullerin içinde kitap gönderilmiş olan(nebiler) resullerde vardır. selam ile..

muhammedur rasulullah.. muahmmed Allahın resülüdür ve kendisine kuran verilmiştir. şu ayeti kerime dikkatimizi çekiyor:
Bir memlekete bir peygamber göndermedik ki, illâ onun ahalisini fakr ile ve hastalık ile yakaladık
peygamber farsça bi kelime malum.. peygam = haber ber = veren nebi kelimesinin tam karşılığıdır. ayeti kerime de nebinin gönderildiğini ifade etmiştir. nebilerde gönderilmiştir ( resuldür ) resullerde Allahın kendilerine indirdiğini - verdiğini habervermişlerdir.
son cümlenizde - gerçi başka cümleniz yok ama - ' indirilmiş bir kitap bulunan her resul bir nebidir' demişsiniz ve ardından resuller ise kitap ginderilmemiş' ifadesini kullanmışsınız. bu iki ( farkını bulamadığım) kavram sizin de aklınızı karıştırmış olmalı. son cümlenizde iyice karmaşık. ' bu resullerin içinde kitap gönderilmiş olan (nebiler) resullerde vardır. yani parantez içine aldığınız nebi ile resulü bir tutmuşsunuz. nebi ile resul arasında bir fark var ama sizin parantez içine aldığınız nebi heralde farklı bir nebi olsa gerek..

sonuç : Biz nebi ile resul arasındaki farkı yazınızdan göremedik..
 
Son düzenleme:

babacan01

New member
Katılım
7 Eki 2008
Mesajlar
66
Tepkime puanı
16
Puanları
0
nebiler(kitap verilenlerde)de resuldür. hepsi Allah(c.c.) ın resulüdür. azhap 40 tada göreceksinizki muhammed(s.a.v.) Allah(c.c.) ın resulü ve nebilerin(kuran-ı kerim indirildiği için) sonuncusudur.

hud resuldür nebi değildir.


hadid 25. ayette kitap verilen resullerden bahseder. yani nebilerden. nebilerde resuldür. resuller nebi değildir. yani nebiler, resullerden ayrı olarak kitap indirilenlerdir.
selam ile..
 

ARZ_7

New member
Katılım
7 Şub 2009
Mesajlar
685
Tepkime puanı
395
Puanları
0
hadid 25. ayette kitap verilen resullerden bahseder. yani nebilerden. nebilerde resuldür. resuller nebi değildir. yani nebiler, resullerden ayrı olarak kitap indirilenlerdir.

Bir ayeti alıpta ona göre hüküm vermek bizi doğruya götürmeyecektir. Biz şunu söylüyoruz; Resul ve nebi arasında bir fark vardır. Fakat bu fark birine kitap verilmiş birine verilmemiş gibi basit bir ayrım değildir. Bu ayrımın ne olduğunu görmüş değiliz..
''yani nebiler, resullerden ayrı olarak kitap indirilenlerdir. '' demişsiniz. Resullere kitap gönderilmemiş midir? Resullere de kitap verilmiştir nebilerede.. tekrar söylüyoruz aradaki fark kitapla değildir. Kelime anlamlarına baktığımız zaman R S L gönderdi demek. N B E haber verdi demektir. Rasüller Allahın indirdiklerini haber dermişlerdir. Nebiler Allah tarafından gönderilmiştir. Kitaba bağlı kalırsanız aradaki ayrımı görmemiz imkansızlaşır.. ayetler üzerinde daha derin düşünmek zorundayız farkı bulmak için..
La nüferrigu beyne ehadim min rusulih/ Biz resuller arasında ayrım yapmayız.. Bu ayet müminlerin diliyle söylenmiştir. Ayrım yapmayan müminlerdir. Hepsine iman ederiz birine inanıp birini inkar etmeyiz.. şimdi rasüller arasında ayrım yapmayız da nebiler arasında ayrım mı yaparız. Yahut nebilere inanma konusunda bir ayrım mı söz konusu.. Allah nebilerden söz aldığını belirtirken onlara kitap verdiğini bildirir.. Allah seçtiği kullara peygamberlik görevini vahiy ile vermiştir. Verdiği kitaplar yine vahiy yoluyladır. Yoksa bir peygambere toptan Al Sana kitap indirdik diye bir şey mümkün değildir. Şu söylemek istiyorum. Her peygamberlik görevinde olanları o makama Allah getirmiştir vahiy ile.. Dolayısıyla Allah kuluna zaman zmaan vahiy indirmiştir. Bunları o peygamberin sahabeleri yazsalar Allahın ayeti diye ''kitap (yazılı)'' oalcaktır.. Rasüller nebi değildir demişsiniz.. Allahu teala hz muhammede hitap ederken Ya eyyühennebiyyü (ey nebi) diye bir çok ayette seslenmiştir. Ve hz muhammedin rasül olduğunu da belirtmiştir. Muhammed Allahın rasülüdür. artık nasıl resüller nebi değildir denebilir ?

Ayrımı kitap ile aramak zorunda değiliz. Ayrımın başka şeylerde olduğu muhakkaktır. Kimse resule kitap verilmiştir yahut nebiye kitap verilmiştir diyemez.. Çünkü ikisinde kitap verilmiştir.
 

tahsin33

New member
Katılım
31 Ara 2008
Mesajlar
1,374
Tepkime puanı
681
Puanları
0
RISALET: R- S - L kökünden türetilmiş 'fiâle' kalıbında bir mastardır. Kur'an-ı Kerim'de "ersele" kalıbıyla fiil'i mazî olarak kullanımı oldukça fazladır.
"gönderildi, elçi olarak görevlendirildi" anlamına gelir. Bu elçilik veya gönderiliş, daha çok peygamberlerin gönderilmesi anlamına gelse de, rüzgarın gönderilmesi, azap gönderilmesi gibi anlamlara da gelmektedir. ...
"Ersele" kalıbından ism-i meful olarak; "gönderilmiş" "elçi kılınmış" anlamında "mürsel" ve bu kelimenin çoğulu olan "mürselin" ifadesi de "peygamber" ve "peygamberler" anlamında Kuran'da zikredilir.
Ayrıca peygamberi mesajı toplumlara ileten davetçi Müslümanların da "mürselin" olarak anıldığını biliyoruz. ...
Kelimenin "risalet" ve çoğulu "risâlât" şeklinde kullanıldığı ayetlerde ise "elçilik" "gönderilenler" anlamına gelmektedir. Risalet Kelimesi Allah'a izafe edilerek kullanılmıştır. Buraya kadar verdiğimiz anlamları toparlayacak olursak, temel anlamı "göndermek ve görevlendirmek" olan risaletin bazı istisnalar dışında "Allah'ın elçisi" anlamında Kur'anî bir tabir olduğunu söyleyebiliriz.


NÜBUVVET: N - B -E "haber verdi" anlamındaki kelimenin fâili: "nebî", mastarı ise: "nübüvvet" gelir. Buna göre nebî:
Haber getiren, nübüvvet ise "Haber getirme görevi" anlamındadır. Kur'an'da risalete göre daha az geçen bu kelime ve türevlerinin hemen hepsinin sadece "insan elçileri", yani peygamberleri ifade için kullanıldığını görüyoruz. Kur'an'da Hz. Muhammed'e iki yerde "Ey Resûl!" şeklinde hitabın yanında "Ey Nebi!" şeklinde daha çok ve sık tekrarlandığını, yani Allah'ın Hz. Muhammed'e görevi ile ilgili hitabında "Ey Nebî!" ifadesini tercih ettiğini görüyoruz.


RASUL: Gönderilmiş kimse, elçi, Peygamber; bir iş veya vazife için bir kimseyi göndermek veya elçilik anlamına gelen, risalet kelimesinden türemiş bir isim; risaleti veya ilâhi sözü taşıyan zat.

NEBI: Nebî kelimesi, haber anlamına gelen "nebe'e" den türemiş olup ism-i fail manasına "haber veren", veya ism-i mefûl manasında "kendisine haber verilen" demektir. Veyahut bünyesinde her iki manayı da bulundurarak elçilik ve tebliği de ifade eder.
 

ARZ_7

New member
Katılım
7 Şub 2009
Mesajlar
685
Tepkime puanı
395
Puanları
0
mürsel" ve bu kelimenin çoğulu olan "mürselin" ifadesi de "peygamber" ve "peygamberler" anlamında Kuran'da zikredilir.

Kelimeleri kökleriyle incelemeniz güzel olmuş.. Fakat peygamber kelimesini de inceleyecek olursak;
Peygamber farsça bir kelimedir. Peygam = haber, Ber = veren anlamına gelen birleşik kelimedir ki bu Nebi kelimesinin tam karşılığıdır. Heralde Resulün karşılığı olarak kullanılamaz diye düşünüyoruz..
 

ARZ_7

New member
Katılım
7 Şub 2009
Mesajlar
685
Tepkime puanı
395
Puanları
0
Resul mana olarak Risale yani kitab sahibi demektir...
Kitapla bir alakası olmamak kaydıyla açıklaman çok güzel..


Kimse resule kitap verilmiştir yahut nebiye kitap verilmiştir diyemez..
Bu cümlem üzerine, 'Resul mana olarak Risale yani kitab sahibi demektir. Hal böyle olunca denilebilir: Resul kendisine kitab indirilmiş Peygamberdir. ' böyle bir cümle kullanmışsınız. Biz ikisinede kitap indirildiğini söylüyoruz..
Sizinde belirttiğiniz gibi Resule yeni bri şeriat verilmiş, nebi ye de kitap verilerek o şeriatı insanlara haber vermesi, ' rasüle yardımcı olması' (ali imran 81) istenmiştir.. Allah resülünün getirdiği şeriatı ise 'onun varisleri olan' alimler insanlara haber verecektir. Bu yüzden Allah resülü ' ümmetimin alimleri, beni israilin ke enbiyai/ nebileri gibidir' buyurmuştur. O nebiler nasıl ki resüle indirilen şeriatı anlatmakda yardımcı oldular ise benim ümmetimin alimleri de onların yaptığı görevi yaparlar..

Haftalarca süren açıklamalardan artık şunu anlayabiliriz anlayabiliriz diye düşünüyorum;
Resul = kendisine indirilen kitapla yeni bir şeriat, yeni hükümler getiren seçilmiş bir kuldur.
nebi ( paygamber) = Kendisine verilen kitapla, Resule indirilen yeni hükümleri insanlara anlatmak, haber vermek, resülü tasdikleyici ve onun yardımcısı olan seçilmiş kuldur..
 

babacan01

New member
Katılım
7 Eki 2008
Mesajlar
66
Tepkime puanı
16
Puanları
0
bazı peygamberler vardır. hem resuldür(vahiy almıştır) hemde nebidir(kitap verilmiştir).
bazı peygamberlerde vardır. sadece resuldür(vahiy almıştır). ellerinde hazır bir kitap vardır. neden çünkü ondan önce nebi(kitap gönderilenin) kitabı vardır. onu doğrulamak için gelmiştir. kimse ben resulüm diyemez. vahiy almayan peygamberlik yani resullük görevine geçemez. selam ile..

ahzap 40 a iyi bakın neden orda Allah(c.c.) ın resulü fakat nebilerin sonuncusu ifadesi var.

çünkü kuran korunmuştur. artık bundan sonra nebi gelmiyecek demek oluyor. ama Allah(c.c.) ın resullerin sonuncusu ifadesi yok. ayete arapçasıyla bakarsanız ne demek istediğimi anlıyacaksınız.. selam ile..
 

tahsin33

New member
Katılım
31 Ara 2008
Mesajlar
1,374
Tepkime puanı
681
Puanları
0
Duha kardeşimin dediği gibi
iddia edilen hususa çok dikkat etmek lazım bana göre en can alıcı nokta burası
 

ARZ_7

New member
Katılım
7 Şub 2009
Mesajlar
685
Tepkime puanı
395
Puanları
0
kimse ben resulüm diyemez. vahiy almayan peygamberlik yani resullük görevine geçemez. selam ile..
hud as gibi nice peygamber, ben emin bir resülüm demiştir.. Vahiy almayan kişi değil resüllük nebilik görevine bile geçemez.. nebi oalbilmesi için vahiy alması lazımdır.


ellerinde hazır bir kitap vardır. neden çünkü ondan önce nebi(kitap gönderilenin) kitabı vardır
demişsiniz. Allah resülüne kitap verildi. cibril ona kitabı nasıl indirdi vahiyle değil mi ? Bir kitap halinde toptan olarak mı getirdi ?
 

ARZ_7

New member
Katılım
7 Şub 2009
Mesajlar
685
Tepkime puanı
395
Puanları
0
Resul kelime olarak Risale sahibi demek değil midir? İzah eder misin?

Ayrıca, Nebi'ye kitab gelmişse ve madem Nebi yeni bir şeriatla gelmez, O nebiye gelen kitabın mahiyeti nasıldır? Resule gelen kitabın izah ve şerhleri midir? O kitab emir ve yasak içermez mi?

Resül gönderilen demektir. Zeten risale nin karşılığı mektuptur. Arapça da mektup yazılmış demek. bizim mektup dediğimiz kelimenin tam karşılığı risaledir. Resül ün risale sahibi gibi bir manası yoktur. sahibi kelimesini nerden çıkarıyorsunuz bilmiyorum.

81 - Allah NEBİLERDEN şöyle söz almıştı: "Andolsun ki size kitab ve hikmet verdim, sonra yanınızda bulunan (kitaplar)ı doğrulayıcı bir RASÜL geldiğinde ona muhakkak inanacak ve ona yardım edeceksiniz! Bunu kabul ettiniz mi? Ve bu hususta ağır ahdimi üzerinize aldınız mı?" demişti. Onlar: "Kabul ettik" dediler. (Allah da) dedi ki: "Öyleyse şahit olun, ben de sizinle beraber şahit olanlardanım".

Ayette belirtilen ona yardım edeceksiniz ifadesinden çıkarılabilir. Nebi rasüle yardım eder onu doğrular. Elbette emir ve yasaklar vardır. Ama rasülün getirdiğinin zıddında bir hüküm içermez diye düşünüyoruz..

Aslında ben sizin yazınıza eklenti yapmıştım heralde anlaşılmadım.. neyse.

Birde Peygamber dediğimiz gibi hem rasül ne nebinin karşılığı olarak kullanılmasın!!!
 
Son düzenleme:

babacan01

New member
Katılım
7 Eki 2008
Mesajlar
66
Tepkime puanı
16
Puanları
0
duha kardeş ilk önce araştırmacı olup şu resul nebi kavramlarını araştırın ondan sonra konuşun. resul yeni şeriat getirmez ancak önce gelen nebinin kitabını doğrulamak için gelir. yani nebiyi doğrulayan ve vahiy alan kişi resuldür. kimse ben resulüm diyemez. çünkü vahiy alması şarttır. nebide vahiy alır resulde. ama tek fark nebiye gelen kitaptır. resule kitap gelmez sadece vahiy alır. kuranda resullerin sonuncusu ifadesi yoktur. nebilerin sonuncusudur muhammed(s.a.v.). yani bundan sonra kitap gelmiyecek beklemeyin. ama onu doğrulayacak resul gelecek. o resul geldiğinde ona inanın ve onun sakındırdığından kaçının. (ali imran 81)

her gelen resul ve nebi yeni şeriatla gelmez. bizzat eski zamanlardakini tekrarlarlar. hz.ademden hz.muhammede kadar olan tüm gelen kitaplar ve peygamberler aynı şeyi söylediler. yani islamı söylediler. Allah(c.c.) ın dinini söylediler. hepsi hak peygamberlerdir. kimse yeni bir şeriat getirmez. selam ile..
 

tahsin33

New member
Katılım
31 Ara 2008
Mesajlar
1,374
Tepkime puanı
681
Puanları
0
Konunun anlaşılması açısından

Rasul kriterleri

1.Kriter:

Her Rasul Allah'dan baskasına kulluk etmemekle vahy olunmuş/emrolunmuş ve getirdiği ilk temel Mesaj'da budur!

21(Enbiya) - 25. Ayet:
Meal:
Senden önce hiçbir Rasul göndermedik ki ona: «Benden başka ilâh yoktur; şu halde bana kulluk edin» diye vahyetmiş olmayalım.

16(Nahl) - 36. Ayet:
Meal:
Andolsun, biz her ümmete şöyle tebliğ yapan bir Rasul görevlendirdik: "Allah'a kulluk/ibadet edin, tağuttan kaçının." Sonra bunlardan kimine Allah kılavuzluk etti, kimine de sapıklık hak oldu. şimdi yeryüzünde gezip dolaşın da yalanlayanların sonu nasıl olmuş görün.

Ister Nebi diyelim, ister Nebi olmayan Rasul desinler, her Rasul'ün getirdigi ilk ve temel mesaj budur: Allah'dan baskasina kulluk etmemek.

Simdi birde Nebi olarak anılan bir Peygamber'den ve sonrada sadece Rasul olarak anılan bir Peygamber'den aynı kriteri ortaya koyalım:

11(Hud) - 25, 26. Ayet:

Meal:
25 Yemin olsun biz, Nûh'u da toplumuna görevlendirmiştik. "Ben sizin için açık bir uyarıcıyım."
26 "Allah'tan başkasına kulluk etmeyin. Korkunç bir gününün azabına uğramanızdan korkuyorum."

Not: Bir Ayette Erselna kavrami tek başına ifade edildiğinde bunun türkce karşılığı olarak "elçilendirmek" uygunsuz olacaği için, aslına uygun manasi "görevlendirmek" daha esaslıdır. Ayrıca bu kavramı sadece gönderildi olarak tercüme ettiğimizde, daha önce mantıken görevlendirilmiş olmayı bir ön şart/kabul olarak gözetir, içerir.

Nebi olarak anılan Hz. Nûh'dan sonra birde Kur'an da Nebi olarak anılmayan Hz. Hûd'dan örnek verelim:

11(Hûd) - 50. Ayet:
Meal:
Âd'a da kardeşleri Hûd, dedi ki: "Ey toplumum! Allah'a kulluk edin. Sizin O'ndan başka ilahınız yok. Siz sadece uydurmalara bel bağlamışsınız."

Daha ayri bir örnek Semud kavmine gönderilen (Kur'an da Nebi olarak anilmayan!) Hz. Sâlih'dir[11:61].
Son olarak ayrı bir örnek
son Peygamberimiz'le olmakla beraber çok çarpıcı açıklamalarda var!:

7(Araf) - 158. Ayet:
Meal:
De ki: "Ey insanlar, ben, hepiniz için, göklerin ve yerin egemenliğine sahip olan Allah'ın Rasul'üyüm. O'ndan başka ilah yok. Diriltir, öldürür." Allah'a ve ümmi-Nebi olan Rasul'üne inanın, nitekim o da ALLAH'a ve sözlerine inanmaktadır. Ona uyun ki doğruyu bulasınız

Ümmi ile ilgili diger Ayetler:

3(Ali Imran) - 20. Ayet:
Meal:
Seninle tartışırlarsa, "Ben ve beni izleyenler kendimizi ALLAH'a teslim ettik," de. Kitap verilenlere ve kitapsız olanlara, "Teslim oldunuz mu" de. Teslim olurlarsa, doğruyu bulurlar. Yüz çevirirlerse, görevin sadece duyurmaktır. ALLAH kulları görür.


2(Bakara) - 78. Ayet:
Meal:
Aralarında ümmiler var ki kuruntu ve söylentilerin dışında kitabı bilmezler; bildiklerini zannederler.

Ümmi demek gercekten okuma yazma bilmemekmidir yoksa ümmi demek kendisine kitap gelmemiş, ulaşmamış, kitapları hiç okumamış, haberi yoktu manalarina mi gelmektedir? Peygamber efendimiz okuma yazma bilmiyormuydu?

3:20'de sözkonusu kendilerine Kitap verilenler ve kendilerine Kitap verilmeyenlerdir. Kitap'la yüzleşmemiş demek, illaki okuma yazma bilmemek anlamına mı gelmelidir? Sözkonusu Kitap herhangi bir Kitap değilki, ilahi Kutsal Kitaplar. Siz toplum içinde doğup büyüseniz, istediğiniz kadar okuma yazma bilin, o topluma Allah henüz Kitap göndermemişse siz nereden bileceksiniz? Ehli Kitap desek, gerçekleri zaten gizlemiş çarpıtmışlar. Saptırılmış kitaplari okusanız, ancak 2:78'de de vurgu yapildigi gibi, sözde gerçekleri bildiğinizi zannedersiniz.

Özellikle Araf Suresi 158. Ayet'in
Peygamber efendimiz bilmiyordu! Hz. İsa'nın olayını , başına ne geldi, bilmiyordu. Hz. Musa'nın hadiselerini, bilmiyordu. Ehli Kitabın neler yaptığını, bilmiyordu. Allah, Peygamberimize Vahyederek gerçekleri anlattı. Bunun gerçekten okuma yazma bilip bilmemekle bir alakası varmıdır?

Ümmi mevzusu incelmemiz dahilinde olmadigi icin burada noktaliyor ve tekrar konumuza dönerek:

Hz. Muhammed'den önceki Peygamber'lerden hangisi Elçilik sıfatı ile bütün insanlığa gelmişti? Hangi Ayet'e göre? Ve Rasulan Nebiyye ifadesine dayanarak Haber getiren Eçlilerden söz ediliyorda diğer Elçiler Allah'dan haber getirmemişlermiydi???....
deyip soru işaretleri bırakarak buraya bir nokta koyalım.

devam edecek
 

ARZ_7

New member
Katılım
7 Şub 2009
Mesajlar
685
Tepkime puanı
395
Puanları
0
Başkasına araştırın diyeceğinize siz biraz düşünün.. Tek bir ayete bakıp konuşulmaz.. şu
ifadenizi hiç mi düşünmeden söylediniz.

resule kitap gelmez sadece vahiy alır.

Hz muhammed Rasüldür.. Ve ma muhammedün illa rasül/ Muhammed ancak rasüldür/ kırık mana verecek olursak. Vema muhammedün/ muhammed değildir. İlla rasül/sadece rasüldür.. Muhammedün rasülüllah/ muhammed Allahın rasülüdür.. Artık bundan sanka hangi düşüncesiz insan Resule kitap gelmez diyebilir ?

Vahiy almakla kitap almak arasında ki fark nedir ? kitap vahiyle inmemiş, toptan kitap halinde mi gelmiştir ?


resul yeni şeriat getirmez ancak önce gelen nebinin kitabını doğrulamak için gelir. yani nebiyi doğrulayan ve vahiy alan kişi resuldür.

nebiyi doğrulayıcı olarak değilde, Sizin yanınızda ki kitabı doğrulayan bir Rasül gelirse ona inanın ve ona yardım edin denmektedir ayette..
 
Son düzenleme:

ARZ_7

New member
Katılım
7 Şub 2009
Mesajlar
685
Tepkime puanı
395
Puanları
0
Tahsin33 abi bize hakaret mi ediyorsun ? :) Biz de konunun anlaşılması için yazmıyor muyuz ?

Hz. Muhammed'den önceki Peygamber'lerden hangisi Elçilik sıfatı ile bütün insanlığa gelmişti? Hangi Ayet'e göre?

Ayete göre değilde hz ademin bütün insanlığa geldiği aklen söylenebilir diye düşnüyorum.. İnsanlık yeryüzüne yayılmadan önce gelen Allahın Görevlendirdikleri de Bütün insanlığa gelmiş olabilir.. Ama bu tamamen farklı bi konu gibi geliyor. Ümmi nin de Mekkeli demek olduğunu biliyorum..
 
Son düzenleme:

tahsin33

New member
Katılım
31 Ara 2008
Mesajlar
1,374
Tepkime puanı
681
Puanları
0
ARZ_7,
Kesinlikle hakaret niyetim yok, ancak bu güne kadar yazılanları takip ettim.
Konu bitiyor yeniden başlıyor ben de istedimli Resul olmanın kriterlerini birkaç başlık altında yazalım bunlara ilave yada itirazımız varsa görelim ve konuyu anlayalım.
Aslında ben fikrimi Duha Kardeşimin iddia edilen hususa çok dikkat etmek lazım
cümlesi ile bağlamıştım.
Bütün katılımcılara sevgi ve muhabetleriml sunarım.
 

tahsin33

New member
Katılım
31 Ara 2008
Mesajlar
1,374
Tepkime puanı
681
Puanları
0
Duha Kardeşimin
iddia edilen hususa çok dikkat etmek lazım
cümlesi ile başlayayım.

İddia edilen konu Resul ve nebi arasındaki fark ? Neden bunu merak ediyoruz ? bu merakın sebebi nedir?
klâsik anlayışa göre, ikisi arasında şöyle bir fark olduğu belirtilir: Rasul,
kendisine kitap ve şeriat gönderilen peygambere denir.
Nebi ise, kendisine kitap ve şeriat gönderilmeyip, kendisinden önceki rasulün kitap ve şeriatını insanlara tebliğ eden peygambere denir.

O halde her rasûl aynı zamanda nebîdir, ama her nebî rasûl değildir.
Çağımızda bazı yalancı peygamberler ve onları savunanlar da bu farkları tersine çevirirler.

Modern mütenebbiler, sahte peygamberliklerinin dine ters düşmediğini güya kanıtlamak için, nebî ile rasül kavramı arasında olduğunu kabul ettikleri farktan yola çıkarlar.

Nebî, kitap verilenlere;
rasül ise, bu mesajı taşıyanlara verilen ad olduğunu ileri sürerler.

Hindistan'da Sör Seyyit Ahmet'in başını çektiği modernist akım, bunu iddia eder.
Bunlara göre, her nebî aynı zamanda rasüldür; fakat her rasül nebî değildir.
Nebî, hem kendinden önceki kitapları doğrulayıcı, hem de aldığı yeni kitabı insanlara ulaştırıcıdır.

Her kitap verilen nebî bir elçidir/rasüldür;
fakat her elçiye/rasüle kitap verilmemiştir.
Kur'an'dan uydurma deliller bulmaya çalışan bu sahtekârlar, Peygamberimiz (s.a.s.)'in "hâtemu'l enbiyâ/nebîlerin sonuncusu" (33/Ahzâb, 40) olduğunu kesin biçimde ifade edildiğini görüp bir teville bunu çürütemedikleri için, sahte peygamberlerini, nebî değil de rasül olarak isimlendirirler.

Nebî ve rasülle ilgili geleneksel yanlışı tersinden başka bir yanlışla sürdüren bu kimseler, yalancı peygamberlik kurumunu yeniden işletmeye çalışırlar.

Halbuki Kur'an, nebî ile rasül arasında bir fark gözetmiyor.

Kur'an'a Göre Nebî ile Rasül Arasında Fark Yoktur.
Nebî, peygamberlerin haber alma, vahiy alma vasıflarına,
rasül ise, alınan mesajın elçiliğini yapma, aktarma vasıflarına işaret etmektedir.
Tıpkı adâletli davranmayı ve takvâlı olmayı şahsında birleştiren mü'min gibi. Yani nasıl bir mü'minin aynı anda âdil ve muttakî olması, çelişki arzetmiyorsa, bir peygamberin de aynı anda nebî ve rasül olması da tenâkuz teşkil etmez.
Nebî ile rasül arasındaki fark, sadece kelime anlamları itibariyledir. Yoksa, şeriat alıp almaması, kitap alıp almaması açısından aralarında anlam farkı yoktur.
Geleneksel bazı iddialara göre, Hz. İsmail gibi peygamberler sadece nebîdir; kendilerinden önceki rasülü tekrar ederler. Oysa Kur'an, Hz. İsmail için, hem rasül, hem de nebî sıfatlarını kullanmaktadır:
19 / MERYEM - 54 : Vezkur fîl kitâbi ismâîle innehu kâne sâdıkal va’di ve kâne resûlen nebiyyâ(nebiyyen).
Ve Kitap'ta İsmail (A.S)'ı (da) zikret. Çünkü O, vaadine sadıktı ve O, Nebî Resûl'dü.
Hz. Hârun için de Kur'an, Hz. Mûsâ ile beraber her ikisine rasül demektedir:
26 / ŞUARA - 16 : Fe’tiyâ fir’avne fe kûlâ innâ resûlu rabbil âlemîn(âlemîne).
Haydi, firavuna (ikiniz) gidin ve böylece ona: “Muhakkak ki biz, âlemlerin Rabbinin resûlleriyiz.” deyin.

(26/Şuarâ, 16)
Geleneksel görüşün nebî'yi önceki kitabın ve rasülün mukallidi durumuna indirgemesi çok yanlıştır.
Çünkü birçok âyette nebî kavramına kitap nispet edilmiştir.
"Allah, nebîlerden şöyle söz almıştı: 'Bakın, size kitap ve hikmet verdim, şimdi yanınızda bulunanı doğrulayıcı bir rasûl geldiğinde, ona mutlaka yardım edeceksiniz; bunu kabul ettiniz mi? Ve bu hususta ağır ahdimi üzerinize aldınız mı?' demişti. Kabul ettik dediler. O halde şâhit olun, Ben de sizinle beraber şâhit olanlardanım dedi."
(3/Âl-i İmrân, 81)
Bu âyetten kesin olarak anlaşılmaktadır ki,
nebî, kitap ve şeriat olmayan biri değildir.
Yine Kur'an'da kendilerine kitap verildiği muhkem olarak Kur'an'da anlatılan peygamberleri nebî olarak vasfetmektedir. "Nebîlerden söz almıştık. Senden, Nuh'tan, İbrâhim'den, Mûsâ'dan, Meryem oğlu İsâ'dan sağlam bir söz (misak) almışızdır."
(33/Ahzâb, 7).
Dolayısıyla Kur'an, nebî ile rasül arasında kitap alıp almamak açısından bir ayrım yapmamaktadır.
Kur'an, bazı nebîlere kitap verildiğini belirttiği gibi, rasüllere de kitap verildiğini açıklar: "Andolsun Biz rasüllerimizi açık delillerle gönderdik. Ve onlarla beraber Kitab'ı, mizan'ı/nizâmı indirdik ki, insanlar adâleti yerine getirsinler."
(57/Hadîd, 25)
Görüldüğü gibi âyet-i kerimede rasül kavramına kitap nispet edilmiştir.
Bu da gösteriyor ki, Kur'an, nebî ile rasül arasında kavramsal fark gözetmemektedir.
Fakat peygamberlerin genel Kur'anî tanımı nebîdir; rasül, gönderilmekle (irsâl) ve tebliğle, görevin icrâsıyla ilgili bir kavramdır.
Kur'an, Hz. İsmail, Hz. Mûsâ ve Hz. Muhammed (s.a.s.)'e aynı âyetlerde hem nebî, hem rasül demektedir
(19/Meryem, 54, 51; 7/A'râf, 157; 33/Ahzâb, 40).
Hâtemiyetin (son nebî olmanın) sadece nebîlik için söz konusu olduğunu, rasüllük için söz konusu olmadığını iddia etmek, hastalıklı kalplere sahip olanların bir tahrif çabasından ibarettir. Kur'an nebî ile rasül arasında bir ayrım gözetmediği gibi, şu peygamberler nebî; şunlar da rasüldür diye Kur’an’ın bir beyanı da yoktur.
Nebî, genellikle peygamberlerin haber alma, vahiy alma yönünü, rasül ise genellikle, alınan vahyin elçiliğini yapma yönünü ifade eden kavramlardır.
Her peygamber vahiy almıştır (nebî); ve aldığı vahyi tebliğ etmiştir (rasül). Bu iki vasfı bünyesinde bulundurmayan birine de peygamber denemez.
Yani kalbine indirilen vahyin elçiliğini (rasüllüğünü), insanlara iletimini üstlenmeyen birine nebî denemeyeceği gibi, vahiy almayan (nebî olmayan) birine de rasül denemez.
Hz. Muhammed (s.a.s.)'den sonra bir insan, kavramsal anlamda ister rasül olduğunu, isterse nebî olduğunu iddia etsin, yalancı peygamberdir, müseylimetü'l kezzâbtır.
Çünkü nebî de rasül de ıstılâhî açıdan peygamberliğe delâlet etmektedir. Her nebî rasüldür; her rasül de nebîdir.
 

fani olaný istemem

New member
Katılım
12 Nis 2008
Mesajlar
251
Tepkime puanı
46
Puanları
0
Yaş
52
Her devirde Resuller çoğunluk tarafından yalanlanmış

İBRÂHÎM-4: Ve mâ erselnâ min resûlin illâ bi lisâni kavmihî li yubeyyine lehum, fe yudillullâhu men yeşâu ve yehdî men yeşâ’(yeşâu), ve huvel azîzul hakîm(hakîmu).
Hiçbir resûlümüz yoktur ki; Biz, onu kendi kavminin lisanıyla göndermiş olmayalım. Onlara (kendi lisanlarıyla) beyan etsin (açıklasın) diye. Öyleyse Allah, dilediğini (Allah’a ulaşmayı dilemeyenleri) dalâlette bırakır. Dilediğini (Allah’a ulaşmayı dileyenleri) hidayete erdirir. Ve O, Azîz’dir, hikmet sahibi’dir.

MU'MİNUN-44: Summe erselnâ rusulenâ tetrâ, kullemâ câe ummeten resûluhâ kezzebûhu fe etbâ’nâ ba’dahum ba’dan ve cealnâhum ehâdîs(ehâdîse), fe bu’den li kavmin lâ yu’minûn(yu’minûne).
Sonra Biz, resûllerimizi ardarda (arası kesilmeksizin) gönderdik. Her ümmete resûlü geldiği zaman, her defasında onu yalanladılar. Biz de onları birbiri arkasından (helâk ettik). Ve onları efsane kıldık. Artık mü’min olmayan kavim (Allah’ın rahmetinden) uzak olsun.

İSRA-15: Menihtedâ fe innemâ yehtedî li nefsih(nefsihî), ve men dalle fe innemâ yadıllu aleyhâ, ve lâ teziru vâziretun vizre uhrâ, ve mâ kunnâ muazzibîne hattâ neb’ase resûlâ(resûlen).
Kim hidayete erdiyse sadece kendi nefsi için (nefsini tezkiye ettiği için) hidayete erer. Öyleyse kim dalâlette ise sorumluluğu sadece kendi üzerinde olarak dalâlette kalır. Yük taşıyan (günahı yüklenen) bir kimse, bir başkasının yükünü (günahını) yüklenmez.Ve Biz,bir resûl göndermedikçe “azap edici” olmadık.

sevgili kardeşlerim gidin meallere bakın nerede resul geçiyorsa adamlar peygamber diye yazmışlar
kurana göre nebi peygamber
resul elçi demektir
neden mi
böyle yapmışlar
yaşayan ve kıyamete kadar da var olacak olan resulleri örtmek için

ahzab 40 a dikkatle bakın kardeşlerim
peygamberimiz S.A.V son nebi son resul değil

AHZAB-40: Mâ kâne muhammedun ebâ ehadin min ricâlikum, ve lâkin resûlallâhi ve hâtemen nebiyyin(nebiyyine), ve kânallâhu bi kulli şey’in alîmâ(alîmen).
Muhammed (A.S), sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası olmamıştır (değildir). Fakat Allah'ın Resûl'ü ve Nebîlerin (Peygamberlerin) Hatemi'dir (Sonuncusu). Allah, herşeyi en iyi bilendir.

Bu kitab Allah ın kitabıdır ve en üst seviyede sadece Allah ın öğretmenleri tarafından öğretilir

SECDE-24: Onlardan (insanlardan) imamlar (mürşidler) kıldık, emrimizle insanları hidayete erdirsinler (Allah’a insanların ruhlarını ulaştırsınlar) diye, sabırlarından dolayı ve âyetlerimize (Allah’ın âyetlerine) yakîn hasıl ettikleri için.
O zavallılar bu ayete meal verirken parantez içinde yahudiler yazarak Kuranın tüm zamanlara hitab eden bir kitap olduğunu ve bu imamları örtüyorlar.

MULK-8: Tekâdu temeyyezu minel gayz(gayzi), kullemâ ulkıye fîhâ fevcun seelehum hazenetuhâ e lem ye’tikum nezîr(nezîrun).
(Cehennem) nerede ise öfkesinden çatlayacak gibi olur. Herbir grup oraya (cehenneme) atıldığında, cehennem bekçileri (vazifelileri) onlara: “Size nezir (ikaz edici, uyarıcı) gelmedi mi?” diye sorarlar.

sevgili kardeşlerim dikkatli bakarsanın ayette uyarıcı diyor çünkü her kavme peygamber gelmemiştir ve bu zamandada gelemez.Ama bir nezir mutlaka gelmiştir ve kıyamete kadarda gelecektir.

MULK-9: Kâlû belâ kad câenâ nezîrun fe kezzebnâ ve kulnâ mâ nezzelallâhu min şey'in entum illâ fî dalâlin kebîr(kebîrin).
(Cehenneme atılanlar) derler ki: "Evet, andolsun ki bize nezir geldi. Ama biz, onu yalanladık ve Allah, hiçbir şey indirmemiştir, dedik ve siz, büyük bir sapıklık içindesiniz, dedik.”
ve yine dikkat edersek göreceğizki

Allah a inanan bu kişilerin Allah ın imamlarını delalette gördüğü açıkça belirtilmiş
bu zamandada Allah ın bu imamları unutulan hidayeti anlatıp hurafeleri yıktığı için Allah a ulaşmayı dilemeyen bu insanlar bu nezirleri delalette görüyorlar

MULK-10: Ve derler ki: "Eğer biz işitmiş ve akletmiş (idrak etmiş) olsaydık burada, ateş ehlinin içinde mi olurduk?"
ve diyorlarki eğer biz kibirlenmeyip neziri dinleyip tabi olsaydık buradamı olurduk

Bu gün Diplomalı din adamlarına inanıp Allah ın tahin ettiği imamları inkar eden ler bilsinlerki Allah a ölmeden evvel ulaşmayı dilemedikleri için gidecekleri yer cehennemdir
ve bunun vebali Ateşe çağıran bu diplomalı imamlarındır

33/AHZAB-67: Ve kâlû rabbenâ innâ ata’nâ sâdetenâ ve kuberâenâ fe edallûnes sebîl(sebîlâ).
Cehennemde olanlar derler ki: “Yarabbi, muhakkak ki; biz, sâdatlarımıza (dînde ileri gidenlerimize) ve küberamıza (büyüklerimize) itaat ettik. Ve böylece Senin yolundan (Sıratı Mustakîm’inden) saptık.


33 / AHZAB - 68 Rabbenâ âtihim dı’feyni minel azâbi vel anhum la’nen kebîrâ(kebîren).
Rabbimiz, onlara iki kat azap ver ve onları büyük bir lânetle lânetle.

kurantefsiri.org

 
Son düzenleme:
Üst Alt