old_preacher
New member
- Katılım
- 6 Eyl 2011
- Mesajlar
- 271
- Tepkime puanı
- 40
- Puanları
- 0
Sayın kompleks,
Olaya şu boyuttan bakmak istiyorum. Tanrı'nın, insanlara doğru yolda rehberlik etmesi yalnızca bizim peygamberimizle olmamıştır. Bizim kutsal kitabımızda tüm insanlığa peygamberler aracılığıyla Tanrı, öğütlerini ulaştırmıştır. Dolayısı ile gerçek anlamda bakıldığında Tevrat, İncil, Kuran aynı Tanrı'nın farklı zamanlarda farklı topluluklara gönderdiği ve özünde aynı öğütlerin bulunduğu kitaplardır. Lakin Kuran haricindeki diğer kitapların insanlar tarafından, kendi çıkarları düşünülerek değişime uğradığı ifade edilir. Eğer tüm dinlerin kutsal kitaplarını başından sonuna dek okursanız, Kuran haricindeki kitapların, emir ve öğüt kapsamında değil de daha çok roman tarzında hikaye kitaplarına benzediğini kolaylıkla farkedeceksiniz.
Demek istediğim şey şu, Tanrı insanlara asla farklı öğütler vermedi. Kuran ile söylediği ne ise, İncil'de de o vardı, Tevrat'ta da... Ve bunlar, yapılan her şeyin özünde iyilik olarak yapılması gerektiği, kötülükten, haksızlık ve zorbalıktan her zaman kaçınılması gerektiği, diğer canlılara sebepsiz olarak asla zarar verilmemesi gerektiği idi. Ve insanlıkta ''vicdan'' ya da ''iyilikle kötülüğü ayırabilme vasfı'' nın temeli de buradan gelir. Siz, çocuğunuza hırsızlık yapmasının kötü bir şey olduğunu öğreteceksiniz elbet. Peki dürüstçe, siz bunun kötü bir şey olduğunu, hiçbir şeyin etkisinde olmadan, yaşadığınız toplumun geçmişten gelen geleneklerini hiç görmeden kendi kendinize mi algıladınız? Hiç zannetmem. Bugünkü ateistlerin hepsi bunu söyler, ama sahip oldukları iyi-kötü kavramını kendi kendilerine hiçbir etki olmaksızın değil, etraflarındaki insanlardan, yaşadıkları kültürden öğrendiklerini kabul etmek istemezler. Halbuki bu kültür, bize çok çok eskilerden miras kalmıştır.
Çocuklara doğruları öğretmek için hiçbir çaba sarfetmemize gerek yor diyorsunuz. Bu konuda size katılmıyorum, eğer bir çocuğa hiçbir doğru öğretilmezse, hiçbir ahlaki eğitim verilmezse ne olur biliyor musunuz? Bu çocuk manevi değerlerinden, yani iyilikten, güzellikten, merhametten, yardım sevgisinden vsvsvs mahrum kalır, bu da onun sadece temel fiziksel ihtiyaçlarını karşılamaya programlanması anlamına gelir. Ve sadece temel ihtiyaçların karşılandığı bir hayatta iyi-kötü ayrımı olmayacağı için hırsızlık, yalan, öldürmek gibi kavramlar kötü değil, ihtiyaç durumunda yapılması gereken şeyler olur ki bu tarz suçları işleyenlerin büyük bir çoğunluğunun geçmişi bildiğimiz gibi sorunludur. Ya iğrenç durumdaki yetiştirme yurtlarında sizin dediğiniz gibi hiçbir doğru öğretilmeden büyümüştür, ya annesi babası ölmüş ve kendisini sevmeyen bir akrabası tarafından, yine gerekli şeylere önem verilmeden büyütülmüştür gibi gibi.
Olaya şu boyuttan bakmak istiyorum. Tanrı'nın, insanlara doğru yolda rehberlik etmesi yalnızca bizim peygamberimizle olmamıştır. Bizim kutsal kitabımızda tüm insanlığa peygamberler aracılığıyla Tanrı, öğütlerini ulaştırmıştır. Dolayısı ile gerçek anlamda bakıldığında Tevrat, İncil, Kuran aynı Tanrı'nın farklı zamanlarda farklı topluluklara gönderdiği ve özünde aynı öğütlerin bulunduğu kitaplardır. Lakin Kuran haricindeki diğer kitapların insanlar tarafından, kendi çıkarları düşünülerek değişime uğradığı ifade edilir. Eğer tüm dinlerin kutsal kitaplarını başından sonuna dek okursanız, Kuran haricindeki kitapların, emir ve öğüt kapsamında değil de daha çok roman tarzında hikaye kitaplarına benzediğini kolaylıkla farkedeceksiniz.
Demek istediğim şey şu, Tanrı insanlara asla farklı öğütler vermedi. Kuran ile söylediği ne ise, İncil'de de o vardı, Tevrat'ta da... Ve bunlar, yapılan her şeyin özünde iyilik olarak yapılması gerektiği, kötülükten, haksızlık ve zorbalıktan her zaman kaçınılması gerektiği, diğer canlılara sebepsiz olarak asla zarar verilmemesi gerektiği idi. Ve insanlıkta ''vicdan'' ya da ''iyilikle kötülüğü ayırabilme vasfı'' nın temeli de buradan gelir. Siz, çocuğunuza hırsızlık yapmasının kötü bir şey olduğunu öğreteceksiniz elbet. Peki dürüstçe, siz bunun kötü bir şey olduğunu, hiçbir şeyin etkisinde olmadan, yaşadığınız toplumun geçmişten gelen geleneklerini hiç görmeden kendi kendinize mi algıladınız? Hiç zannetmem. Bugünkü ateistlerin hepsi bunu söyler, ama sahip oldukları iyi-kötü kavramını kendi kendilerine hiçbir etki olmaksızın değil, etraflarındaki insanlardan, yaşadıkları kültürden öğrendiklerini kabul etmek istemezler. Halbuki bu kültür, bize çok çok eskilerden miras kalmıştır.
Çocuklara doğruları öğretmek için hiçbir çaba sarfetmemize gerek yor diyorsunuz. Bu konuda size katılmıyorum, eğer bir çocuğa hiçbir doğru öğretilmezse, hiçbir ahlaki eğitim verilmezse ne olur biliyor musunuz? Bu çocuk manevi değerlerinden, yani iyilikten, güzellikten, merhametten, yardım sevgisinden vsvsvs mahrum kalır, bu da onun sadece temel fiziksel ihtiyaçlarını karşılamaya programlanması anlamına gelir. Ve sadece temel ihtiyaçların karşılandığı bir hayatta iyi-kötü ayrımı olmayacağı için hırsızlık, yalan, öldürmek gibi kavramlar kötü değil, ihtiyaç durumunda yapılması gereken şeyler olur ki bu tarz suçları işleyenlerin büyük bir çoğunluğunun geçmişi bildiğimiz gibi sorunludur. Ya iğrenç durumdaki yetiştirme yurtlarında sizin dediğiniz gibi hiçbir doğru öğretilmeden büyümüştür, ya annesi babası ölmüş ve kendisini sevmeyen bir akrabası tarafından, yine gerekli şeylere önem verilmeden büyütülmüştür gibi gibi.