Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Müslüman İnsan Laik Devlet Yönetimini Desteklermi

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan

AHZAD SURESİ(4.şık için)

50- Ey Peygamber, gerçekten Biz sana ücretlerini (mehirlerini) verdiğin eşlerini ve Allah'ın sana ganimet olarak verdikleri (savaş esirleri)nden sağ elinin malik olduğu (cariyeler) ile seninle birlikte hicret eden amcanın kızlarını, halanın kızlarını, dayının kızlarını ve teyzenin kızlarını helal kıldık; bir de, kendisini peygambere hibe eden ve peygamberin kendisini almak istediği mü'min bir kadını da, -mü'minler için olmaksızın yalnızca sana has olmak üzere- (senin için helal kıldık). Biz, kendi eşleri ve sağ ellerinin malik olduğu (cariyeleri) konusunda onlar (mü'minler) üzerine neyi farz kıldığımızı bildik (size bildirdik). Böylelikle senin için hiçbir güçlük olmasın. Allah çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.
51- Onlardan dilediğini geri bırakır, dilediğini de yanına alıp-barındırabilirsin; ayrıldıklarından, istek duyduklarına (dönmende) senin için bir sakınca yoktur. Onların gözlerinin aydınlanıp hüzne kapılmamalarına ve kendilerine verdiğinle hepsinin hoşnut olmalarına en yakın (en uygun) olan budur. Allah, kalplerinizde olanı bilir. Allah bilendir, halimdir.
52- Bundan sonra (başka) kadınlar ve bunları başka eşlerle değiştirmek -güzellikleri senin hoşuna gitse bile- sana helal olmaz; ancak sağ elinin malik olduğu (cariyeler) başka. Allah herşeyi gözetleyip denetleyendir.

Bunun gibi birçok şey var.Biraz olsun merak edersen araştırırsın.Sizin dediğiniz gibi Kuran kusursuz değil.Belliki insan yapımı


Ey peygamber! Biz bilhassa sana şunları helâl kıldık: Mehirlerini vermiş olduğun eşlerini, Allah'ın sana ganimet olarak ihsan buyurduklarından sahip olduğun cariyeleri, amcalarının kızlarından, halalarının kızlarından, dayılarının kızlarından, teyzelerinin kızlarından seninle beraber hicret etmiş olanları, bir de mümin bir kadın kendini peygambere hibe ederse, peygamber nikâh etmek istediği takdirde, onu başka müminlere değil de sadece sana mahsus olmak üzere helâl kıldık. Onlara eşleri ve cariyeleri hakkında neyi farz kıldığımızı biliyoruz. Bunlar sana hiçbir darlık olmaması içindir. Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.
Yani; [FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Ey Peygamber! Biz sana özellikle şunları helal kıldık. Bu âyette, peygambere, layık ve faziletli olan hanımlar zikredilmiş ve beyan buyurulmuştur. Çünkü; [/FONT] [FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]1- "Ecir"lerini yani, mehirlerini verdiğin hanımların. Şüphesiz mehıri verilmiş olan hanımın gönlü verilmeyenden daha hoştur.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif] 2- Bir kimsenin bizzat kendisinin katıldığı savaşta ganimet olarak sahip olduğu cariye, elbette satın aldığı cariyeden daha temiz ve daha şüphesizdir. [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]3- Kendisi ile birlikte hicret eden akrabaları da hicret etmeyenlerinden daha şereflidir. Bununla birlikte bazılarının dediği gibi, mehrin önce verilmesi peygamberin özelliklerinden olması da ihtimal dahilindedir. Nitekim amca ve hala, dayı ve teyze kızlarının helal olmasında seninle birlikte hicret edenler, diye kayıtlanmasında Peygamberin özelliğinin olması ağır basmaktadır. [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Bunu şu rivayet de destekler: Ebu Talib'in kızı Ümmühanî şöyle demiştir: "Resulullah (s.a.v.) önceleri, benimle evlenmek istemişti, ben özür diledim; o da özürümü kabul etti. Sonra da Allah Teâlâ bu âyeti indirdi; ben ona helal olmadım. Çünkü ben onunla hicret etmemiştim. Ben Tuleka'dan, yani serbest bırakılanlardandım." Bunun gibi Ve kendisini Peygambere hibe eden mümin bir kadın, yani kendisinin mehirsiz olarak Peygambere nikahlanmasına razı olan kadın, fakat bu mutlak değil, Peygamber O'nu nikah etmek istediği takdirde, böyle mehirsiz olarak nikah da Peygamberin özelliklerindendir. Bazıları Meymune binti Haris, Zeyneb binti Huzeymetel-Ensariye, Ümmü Şerike binti Câbir ve Havle binti Hakîm, bu şekilde kendilerini bağışlamışlardı demiş ise de, İbnü Abbas bunun gerçekten meydana gelmediğini, yani Peygamberin bu şekilde hiçbir kadın ile evlenmediğini söylemiştir. Bütün bunlar sırf sana mahsus olmak üzere helal kılındı müminlere değil, çünkü zikrolunan kayıtlarla hepsinin helal olması diğer müminler hakkında gerçekleşmiş değildir. Sayıca da, şekilce de fark vardır. Onlara hanımları ve "mülk-i yeminleri" olan cariyeleri hakkında farz kıldığımız, takdir buyurup karara bağladığımız hükümleri gerçekten bilmişizdir. Yani onlara layık olanı menfaat ve yararlarını bilerek takdir etmişiz ve bildirmişizdir ki, Nisa Sûresi'nde geçtiği üzere dörde kadardır, onun için bu beyan olunanları diğer müminlere değil, sadece sana helal kıldık. Şunun için ki sana hiçbir zorluk, bir darlık olmasın. Olmasın da kalbin huzur içinde ilahî vahyin ortaya çıktığı yer olsun.



[/FONT]Onlardan dilediğini geri bırakır, dilediğini yanına alırsın. Sırasını geri bıraktığın kadınlardan dilediğini yanına almanda da sana bir günah yoktur. Onların gözleri aydın olup üzülmemelerine ve kendilerine verdiğin ile hepsinin hoşnut olmalarına en elverişli olan budur. Allah kalblerinizdekini bilir. Allah her şeyi bilir ve yumuşak davranır.
Yani; [FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Onlardan dilediğini geriye bırakırsın. Dilediğini de yanına alırsın. Birden çok hanımı olanlara sıra ile bir nöbet izlemek vaciptir. Buna "Kasm" denilir. Fakat Peygamberin özelliklerinden olmak üzere ona "Kasm" vacip kılınmayıp kendi dilemesine bırakılıyor. Azlettiğin, yani bıraktığın yahut boşadığından arzu ettiğine dönmen durumunda da üstüne bir günah yoktur. Bu hüküm, yani tertib üzere nöbetle "Kasm" sana vacip kılınmayıp böyle senin arzu ve dilemene bırakılması onların gözlerinin aydın olmasına ve gözleri aydın olup da üzülmemelerine ve senin kendilerine verdiğin ile yaptığın davranış ve ihsan ile hepsinin hoşnud olmalarına daha elverişlidir. Çünkü o, bir kere hepsinin eşit oldukları bir hükümdür, sonra sen aralarını eşit tutar "Kasm" yaparsan, onu senin bir ihsanın bilerek sevineceklerdir. Ve eğer bazısını tercih edecek olursan, onu da Allah'ın bir hükmüyle yaptığını bilecekler, yine gönülleri hoş olacaktır. bundan anlaşılır ki hanımları sevindirmek, gönüllerini hoş etmek de şeriatın gözettiği maksatlardandır. Kalblerinizdekini Allah bilir. Hatırınızdan neler geçiyor, gönüller neler istiyor, ne duyguda, ne niyette bulunuyor hepsini bilir. Onun için kalplerinizi de güzel tutmaya çalışın. "Allah her şeyi bilir ve yumuşak davranır."[/FONT][FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]ALÎM, mübalağa ile alîm, çok, pek çok bilir; onun için gizli açık neyiniz varsa bilir. Fakat halimdir, ceza vermekte acele edivermez, mühlet verir, ihmal etmez; o halde cezanın geri bırakılmasından dolayı aldanmamalı ve çok titizlik etmemelidir.


[/FONT]Bundan başka kadınlar sana helâl olmaz. Bunları başka eşlerle değiştirmek de olmaz. İsterse güzellikleri hoşuna gitsin. Ancak sahip olduğun cariyen başka. Allah her şeye gözcü bulunuyor.
Yani; [FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif] Sana bundan öte kadınlar helal olmaz. Muhayyer kılınıp da seni tercih eden dokuz hanımından başka kadınla evlenmek caiz olmaz. Bu hanımlar, Aişe binti Ebi Bekr, Hafsa binti Ömer, Ümmü Habibe binti Ebî Süfyan, Sevde binti Zem'a, Ümmü Seleme binti Ebi Ümeyye, Safiyye binti Huyeyyi'l-Hayberiye, Meymune binti'l-Harisi'l-Lilâliye, Zeyneb binti Cahşi'l-Esediye, Cüveyriye binti'l-Hârisi'l-Mustalikıyyedir. Allah hepsinden razı olsun. Onları başka hanımlara değiştirmen de olmaz. Yani bunları boşayıp yerlerine başka kadınlarla evlenmen de caiz olmaz. Onlar Allah ve Resulü'nü seçtikleri için Allah Teâlâ da onlara böyle ikram ve lutufda bulunmuş, Resulullah (s.a.v.)de vefatına kadar sadece bu hanımlarla evli kalmış vefatında da onlar müminlerin anaları olarak kalmışlardı. Güzellikleri hoşuna gitse bile. Alacağın kadınların güzellikleri, senin takdirine layık olmaları varsayılsa bile helal olmaz. İbni Atiyye tefsirinde der ki: Bu ifade, bir adamın evlenmek istediği kadına bakmasının caiz olduğuna delildir. Nitekim Mugire b. Şu'be ve Muhammed b. Mesleme hadisleriyle Sünen'de de varid olmuştur. Ancak elinin altında bulunan cariyeler hariç. Çünkü onlar helal bununla birlikte Allah her şeyi gözetliyor. Onun için O'ndan korkmalı, koyduğu sınırları aşmamalı, helalden harama geçmemeli. [/FONT]


Anlayamıyorsanız, kendinizi geliştirmenizi tavsiye ederim...

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]





[/FONT]
 
A

adam

Guest
sayın adam;

verdiğiniz örnek gerçekten mükemmelmiş. incil'in değiştirilmesi ile kur'anın değiştirilmesini bir tutmuyorsun, zeytinyağlı salatayla kur'anı denk tutuyorsun. zeytinyağlı salatanın tadının değiştiğini ispatlamakla, kur'anın değiştiğini ispatlamak aynı şeydir diyorsun. tebrik ediyorum ve gülüyorum. bu örneği çok aradın mı? allahın indirdiği kitapların değiştirilmesini örnek göstereceğine, salatayı örnek gösterdin güldürdün beni. soruyorum şimdi ne alakası var zeytinyağlı salata ile kur'anın değiştirilmesinin. ben şimdi zeytinyağlı salatanın tadının değiştiğini ispatlarsam, kur'anın da değiştiğini ispatlamış mı oluyorum? mantıklı mı sizce? tevratın değiştirildiğini söylerken hiç bir dayanağın yok. hahamlar değiştirdi diyorsun sadece. sen nasıl tevratın değiştirildiğine inanıyorsan ben de kur'anın değiştirildiğine inanıyorum. kur'anın değiştirilemeyeceğine ilişkin ayetin de insanlar tarafından eklendiğine inanıyorum.

Sayın kompleks arkadaşım;
Tane tane mi yazayım, yoksa gerçekten anlıyorsun da, anlamamazlıktan mı geliyorsun ?
Ben aslında anladığını ama biraz dolaylı anlatımımdan dolayı anlayamamış ifadesine büründüğüne inanarak bu sefer tane tane yazayım.
Evet, Kur'an ile İncil'i bir tutmam. Tevrat ile Kur'an'ı da bir tutmam. Çünkü İncil, İznik konsilinde ilk olarak havarilerden matta'nın yazdığı matta incili, petrus'un yakın arkadaşı olup havarilerden olmayan markos tarafından yazılan markos incili, pavlos'un doktoru olarak kabul edilen luka tarafından kaleme alındığı bilinen luka incili ve yuhanna tarafından yazılan yuhanna incili 12 kitap arasından seçilmiştir ve hepsi de gördüğünüz gibi insan eli değimiş kitaplardır. İçeriğindeki manalar zaman zaman gerçek indirilen İncil'e benzese de, insan eli değdiği için ve tamamı aynı manayı taşıyamadığı için, müslümanlar tarafından, sadece içerisinde yer yer Allah (cc) kelamı var diye saygı gösterilen ama itibar edilmeyen kitaplardır. Bu neden ile Kur'an'ın bir işaretini dahi kıyaslamayı düşünmem bile.

Tevrat ise, bizzat yahudi hahamlarının, günün koşullarına göre halkın istek ve beklentilerini karşılamak, hahamların gelir seviyelerini arttırmak (çünkü o zamanlar hahamlar maaşlarını halkdan gelen vergiler ile alırlar, vergi ne kadar çoksa gelir de o kadar çoktur mantığı...) için bizzat elleri ile değiştirdikleri kitaptır. Kur'an bize bunların böyle olduğunu bildirdiği için, elbette Kur'an'ı Tevrat ile de kıyaslamayı düşünmem. Onun da içinde yer yer Allah (cc) kelamı olması nedeni ile saygısızlık da yapamam. Ama, kıyaslamam.

Bu kadar hassas bir müslüman mantığı, diğer kitapların insan eli değmesinden dolayı kıyaslama yoluna dahi gitmiyorsa, bilin ki bu Kur'an'a insan eli değmediği için her bir harfine bile saygı gösterir ve O'nunla amel eder. Eğer insan eli değmiş olsaydı inanın bu insanlık ondan da yüz çevirirdi. Oysa, Yüce kitabımızda Kur'an için "bizim tarafımızdan indirilen bu Kur'an kıyamete kadar da korunacaktır" garantisini ve taklid edilemeyeceğinin işareti olan meydan okumasını sizlerde görüyorsunuzdur. Bizzat şahsınızın gücü yetiyorsa, buyrun bir benzerini bırakın, bir ayetine yakın anlamını çıkarın ortaya. Kur'an'ın korunması ile ilgili ayetin sonradan insanlar tarafından eklendiği yönündeki iddianız komik bile değil, anlamsız bir ifadeden öteye gitmez. Anlamsızdır, çünkü müslümanım diyen hiç bir kişi buna cürret dahi edemez. Ve Kur'an bu kitabın Allah (cc) tarafından indirildiğini, bu kitaba uyulması halinde insanlığın kurtuluşa ereceğini bir çok ayetlerinde işaret eder. Biz böyle inandığımız için, indiği günden beri aynı formatta kalan ve kalacak olan Kitabımızı hiç bir şey ile kıyaslamayyız.

Salata örneğine gelince, bu Kur'an ile kıyaslama değil, anlatım ve mana yönüne işaret ederek, var olan bir şeyin, yine var olmayan bir şey olarak kabul edilmesine yönelik yapılan bir anlatımdı. Zeka seviyeniz bunu çok rahat anlayacak kapasitede (bu bir iltifat değil) oysa. Daha açık ifade ile, salata; domates, biber, maydonoz, tuz, nar ekşisi veya limon gibi sebzeler ile hazırlanır ve üzerine ham sızma zeytinyağı dökülerek servis yapılır. Ve bu karışım, bir çok insan tarafından lezzetli bulunduğu için sevilerek yenir. Çünkü lezzet vardır içinde. İyi ama salatayı oluşturan bütün sebzeleri saydık bir tek lezzet diye bir şey koymadık derken, şimdi salatanın içinde yer alan bu lezzet de nereden çıktı ? Ne menem bir şeydir bu lezzet ? Gösterme şansınız var mı ? bu ifade Mecazi mi ? Peki o zaman, lezzetin ispat edilme şansı var mı ? mümkün değil mi ? peki o zaman, ifade etme şansınız var mı ? yani farzedelimki hiç salata yememiş ve bunun lezzetini bilmeyen bir insanım ve bana salatadaki lezzeti tarif etmenizi istiyorum. Saçma mı bulursunuz beni. İşte ben de sizi bu konuda saçma bulurum. Siz bana bir lezzeti dahi tarif edemezken, gücümün yetmeyeceği bir şeyin tarifini istiyorsunuz benden. Kur'an okurken alınan mecazi (fikri ve ruhi) lezzetin tarifi ise, işte bu anlatılmaz, yaşanır.

Bunu ifade etmek istemiştim, hoş gerçi anlamıştınız daha o an dahi ama anlamamazlığa vurdunuz.

Benim tevratın değiştirildiğine inanmam mümkündür, ama senin Kur'an'ın değiştirildiğine olan inancın mümkün olmamakla beraber imkansız bir şeydir. Çünkü, Kur'an ile hiç amel etmemişsiniz. Diyeceksiniz ki, yaşamım boyunca yanımdamıydın ki nereden iddia edebiliyorsun hiç amel etmediğimi ? Evet belki bunu içinizden geçireceksiniz. Ve ben de iddamı daha da ileri götürerek sizin hiç bir zaman Kur'an'a saygı gösterip de elinize dahi almadığınızı söyleyeceğim. Çünkü, eğer zerre kadar saygı göstermiş olarak elinize alsanız, eğer zerre kadar elinize aldığınız Kur'an ile amel etmiş olsanız, biz sizinle şuan müslüman (ben) - agnostik (sen) muhabbetinden ziyade, müslüman (ben) - müğmin (sen) muhabbeti içinde yer almış olurduk.

Umarım şimdi anlamışsınızdır.
 

mhmt

New member
Katılım
7 Kas 2006
Mesajlar
2,965
Tepkime puanı
715
Puanları
0
Şerait Vahşettir, Ayetler saçmadır gibi yazılar yazmayın. Belliki Bekir abi size müsade ediyor düşüncenizi yazın diye, haddinizi bilin. İstemiyorsan isteme, ben istiyorum. Beğenmiyorsan da beğenme, banane. Ancak sanki hayatında bişey görmüş, şeriat nedir, onu çok iyi bilirmiş gibi bilgiç bilgiç yazma. Bi cacık bildiğiniz yok.

Şeriat kelimesini duyunca aklına el-kol kesmek geliyorsa, sen daha bişey bilmiyorsun belli ki. :)

Birde bu ülkede gayri müslimler olarak yaşıyorsunuz rahatça.. Bunun sebebi Laiklik felan değil. Laiklik olaydı, sizde dininizi yaşamak istemeniz yüzünden işinizden olurdunuz, aşınızdan olurdunuz. Okullara alınmazdınız, memur olamazdınız felan felan.. Size dokunan mu var..? Bizden rahat yaşıyorsunuz bizim ülkemizde. Laiklik diyerek dokundukları hep biziz. Bizdik daha doğrusu. Artık kalmadı gibi bişey de.. Bu ülkede felan laiklikten medet umuyorsan, bilki birgün senide çiziverirler, kalırsın dımdızlak. O yahudilerin zamanında sığındığı liman Osmanlı gibi sizde Müslümanlardan başka sığınacak liman bulamazsınız. Artık Yahudimisin Ateistmisin neysen..

Herşeyin hayırlısı.. Neyse diyeceğim o ki, hakaret vari kelimeler kullanmayın, klavyenize hakim olun... Bizi de germeyin.

selametle..
 
K

kompLeks

Guest
sayın mehmet_87;

kompleks önce diyorsun ki kuranda var ama üstü kapalı..sonra da kuranda hiç bir şey yazmıyor diyorsun..önce bi karar ver..tabiiki üstü kapalı olacak..açık açık niye yazsın herşey..

fala bakan insanlar da açık açık hiçbir şey söylemiyor. üstü kapalı anlatıyor herşeyi. ama olaylar da onların söylediğinin paralelin de gerçekleşiyor. yani olaylar onların söylediğinin paralelinde gerçekleştiği için fala inanalım mı?

kafirler bi peygambere demiş ki bize bi melek indir sana iman edelim..o zaman iman etmenin ne anlamı kalıyor..oldu olacak allah teala nında görünmesini mi istiyorsun...peki o zaman kuranda direk insan yaratılışı evrenin yaratılışı insan fizyolojisi sosyoloji alanlarında direk bilimsel veriler versin..tabiikide üstü kapalı olacak ipuçları olacak...

melekler allahı gördüğü halde şeytan iman etmedi. insanlar cebraili görseydi ve görmedikleri allaha iman etseydi ozaman iman etmek anlamsız mı olacaktı. meleklerin allaha olan imanı anlamsız mı yani? yani kesin bilmediğimiz birşeye mi iman edeceğiz. varlığından kesin emin olursak iman etmek anlamsızlaşıyor mu? mutlaka şüphede kalması ve bizim de var olmama ihtimalini düşünerek iman etmemiz mi gerekiyor?

sen bulsaydın o zaman güneş sisteminin nasıl oluştuğunu diyorsun..ben bilimadamı mıyım..burda bilimadamlarının söyledikleriyle kurandaki ayetlerin paralelliğini söylemeye çalışıyorum..allah kafirde olsa mazlumun duasını kabul eder diye bir hadis var..allah teala kuluna kafirde olsa hakkını verir...yani çalışan biri kafirde olsa yaradan ona karşılığını verir..gavur yaptı gavur icat etti diye onların mallarını kullanmayalım mı..onların verdiği bilgilerini kullanmayalım mı
 
K

kompLeks

Guest
sayın adam;

öncelikle şunu ifade edeyim. ben agnostik değilim, ben deistim. bir zamanlar dindar olduğumu söylemiştim. kur'an okudum, namaz kıldım, oruç tuttum. hem de çevremdekilerden çok daha imanlı bir şekilde. o günler geçti artık. islam da dahil olmak üzere dinlerin varlığı ve uygulamaları, insanları kötü amaçlar için kullanmaları ve bu amaçlar için kullanmalarına izin verilmesi ve desteklenmesi ve beynimdeki binlerce çelişki hiç bir dine mensup olmamam için bir sebep. çelişkilere hergün bir yenisi daha ekleniyor. çelişkiler çürümüyor yani. şuan deistim ve böyle kalacağa benziyorum.

yazdıklarınızı özetlersek. siz kur'anın değiştirilmediğine ve değiştirilemeyeceğine ispatsız bir şekilde inanıyorsunuz. ben de değiştirildiğine inanıyorum ve bunu ispatlayamıyorum. ispatlayamamam, değiştirildiğine inanmamı engellemez. varsayalım ki kur'an değiştirilmemiş olsun. benim için yine bir şey değişmiyor. çünkü değiştirilmemiş olsa bile ben kur'anın insan eliyle ve aklıyla yazıldığına da inanıyorum. bunu da ispatlayamam ama böyle olduğuna inanırım. benim çelişkilerim size bir anlam ifade etmeyebilir. çünkü benim gibi düşünmüyorsunuz. ama benim için her biri bir ispat niteliğindedir.
 
K

kompLeks

Guest
Şerait Vahşettir, Ayetler saçmadır gibi yazılar yazmayın. Belliki Bekir abi size müsade ediyor düşüncenizi yazın diye, haddinizi bilin. İstemiyorsan isteme, ben istiyorum. Beğenmiyorsan da beğenme, banane. Ancak sanki hayatında bişey görmüş, şeriat nedir, onu çok iyi bilirmiş gibi bilgiç bilgiç yazma. Bi cacık bildiğiniz yok.

Şeriat kelimesini duyunca aklına el-kol kesmek geliyorsa, sen daha bişey bilmiyorsun belli ki. :)

Birde bu ülkede gayri müslimler olarak yaşıyorsunuz rahatça.. Bunun sebebi Laiklik felan değil. Laiklik olaydı, sizde dininizi yaşamak istemeniz yüzünden işinizden olurdunuz, aşınızdan olurdunuz. Okullara alınmazdınız, memur olamazdınız felan felan.. Size dokunan mu var..? Bizden rahat yaşıyorsunuz bizim ülkemizde. Laiklik diyerek dokundukları hep biziz. Bizdik daha doğrusu. Artık kalmadı gibi bişey de.. Bu ülkede felan laiklikten medet umuyorsan, bilki birgün senide çiziverirler, kalırsın dımdızlak. O yahudilerin zamanında sığındığı liman Osmanlı gibi sizde Müslümanlardan başka sığınacak liman bulamazsınız. Artık Yahudimisin Ateistmisin neysen..

Herşeyin hayırlısı.. Neyse diyeceğim o ki, hakaret vari kelimeler kullanmayın, klavyenize hakim olun... Bizi de germeyin.

selametle..

sayın mhmt;

dikkat ettiyseniz bir benzetmeye karşı benzetme yaparak karşılık verdim. buna aynı ile mukabele de diyebilirsiniz. hatta bu benzetmenin hoşunuza gitmeyeceğini de en başta söylemiştim. sayın bekir de yazılanları okuyordur.

laikliğe gelince. dediğiniz gibi laiklik bu değil. laiklik herkesin inancını özgürce yaşamasını garanti altına alır. insanın inancı yüzünden işinden olması, okullara alınmaması ve sair gibi şeyler laikliğe aykırı zaten. ''
Bizden rahat yaşıyorsunuz bizim ülkemizde '' burası benim de ülkem. ben dışarıdan gelmişim gibi konuşuyorsunuz. bu ülkede laiklikten medet umuyorum ama gerçek laiklikten. laik olduğum için de dımdızlak ortada kalacağımı düşünmüyorum. devlet laik olmasaydı da yahudi devleti olsaydı ne yapacaktınız? ozaman da laik olması için savaşacaktınız. gerçek laiklik sizin inancınızı yaşamanızı engellemez. aksine inancınızı yaşamanızı garanti altına alır. ancak herkes aynı şeye inanıyorsa laiklik kaldırılabilir. ama bu da şuanın türkiyesinde mümkün değildir. herkesi de aynı şeye inanması için zorlayamazsınız. devlet herkese eşit yaklaşmalıdır. herkesin inancını yaşamasını garanti altına almalıdır.
 
M

mehmet_87

Guest
Onlar ki gaybe iman edip namazı dürüst kılarlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan (Allah yolunda) harcarlar (Bakara 3)
kompleks önce bu ayete bak..benim yazdıklarımla şüphe ederek iman etmenin ne alakası var...ben sana gayba iman dedim..sen şüphe ederek iman etmekten bahsediyorsun..kafirler bi peygambere demişki bize bi melek indir sana iman edelim..etrafta meleklerin olmasını allah tealanın görünmesini mi istiyorsun..melekler ve allah görünseydi dünyada herkes evliya olurdu peygamberlerin gelmesinede gerek kalmazdı...o zaman bu dünyanın imtihan dünyası olmasının ne anlamı kalıyor..allah delilleriyle peygamberleriyle kitaplar gönderdi..ona iman edip etmemek insanlara kalmış..
falla kuranı nasıl karşılaştırıyorsun..bu saygısızlığı neden yaptın..falcı belki bi kadına iki sene sonra çocuğun olacak der kadının ömrü boyunca çocuğu olmaz..onu dedikten sonra kadını sevindirir parasını tırtıklar gider..falcılarla kuranı nasıl karşılaştırıyorsun...kuranda toplam 365 tane gün 12 tane ay 52 hafta kelimesi var..falcının sallamasıyla bu kuranı nasıl bir tutuyon anlamadım...
 
K

kompLeks

Guest
sayın mehmet_87;

kendimi ifade edemiyorum veya yanlış anlaşılıyorum sanırım.
kur'andaki ayetlerle bilim adamlarının söylediklerinin paralel olduğunu söyledin. bunu söyleme amacın neydi? kur'ana inanmak için bir sebep mi bu? kur'an birşey söylüyorsa ve bu gelecekte bilim adamlarının söyledikleriyle paralel çıktığı için kur'ana inanıyorsanız; ''fal da bize gelecekle ilgili birşey söylüyor ve gelecek falda söylenilenle paralel çıkarsa fala inanacak mıyız yani'' dedim? sizin mantığınızı mukabele ettim yani. tam tersi de olabilirdi. bir gün bilim insanlarının söyledikleriyle kur'anın söyledikleri paralel gitmezse siz kur'ana inanmaktan vazgeçecek misiniz? tabi ki vazgeçmiyeceksiniz. aksine o bilmi dışlayacaksınız. astroloji bir bilimdir ama kur'ana terstir. size göre astroloji diye bir bilim yoktur olamaz da. ama siz kabul etmeseniz de bu bilim var. yani bilim insanlarının söyledikleri işinize geliyorsa kabul ediyorsunuz, işinize gelmiyorsa kabul etmiyorsunuz. siz bilime değil kur'ana inanıyorsunuz. yeri geldiğinde kur'anı doğrulamak için bilimi alet ediyorsunuz, yeri geldiğinde bilimi yerin dibine sokuyorsunuz.

ben yaratıcıya inanıyorum ama yaratıcı tarafından kur'anın indirildiğine inanmıyorum. dolayısıyla kur'an ve içindeki ayetler benim için bir kanıt niteliği taşımıyor. kur'anın dışından bakabildiğim için bunu çok rahatlıkla görebiliyorum. fanatik bir taraftarsanız holigan olmak size çok mantıklı gelebilir. ancak tarafsız bir gözledışarıdan baktığınız zaman gerçekleri net olarak görebilirsiniz. dışarıdan bakabildiğim için kur'anın insan eliyle ve insan aklıyla yazıldığına inanıyorum. bana '' insan aklı böyle birşey yapabilir mi? '' demeyin. insanoğlu çiğ süt emmiş, her şeyi yapabilir.


Onlar ki gaybe iman edip namazı dürüst kılarlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan (Allah yolunda) harcarlar (Bakara 3)
kompleks önce bu ayete bak..benim yazdıklarımla şüphe ederek iman etmenin ne alakası var...ben sana gayba iman dedim..sen şüphe ederek iman etmekten bahsediyorsun..kafirler bi peygambere demişki bize bi melek indir sana iman edelim..etrafta meleklerin olmasını allah tealanın görünmesini mi istiyorsun..melekler ve allah görünseydi dünyada herkes evliya olurdu peygamberlerin gelmesinede gerek kalmazdı...o zaman bu dünyanın imtihan dünyası olmasının ne anlamı kalıyor..allah delilleriyle peygamberleriyle kitaplar gönderdi..ona iman edip etmemek insanlara kalmış..

melekler ve allah görünseydi herkes evliya olmazdı? herkesin kendi iradesi yok mu? kendi nefsi yok mu? ibadet edip etmemek kendi elinde değil mi? şeytanı örnek verdim. şeytan sizin inandığınız allahın varlığından şüphe mi ediyor. şüphesi olmadığı halde niye secdeye durmadı? sizin inandığınız allahın emrine karşı geldi? demek ki melekler ve allah görünse bile insanlar şeytan olabilir. bunu engelleyen bir durum yok. melekler ve allah görünseydi dünyada herkes evliya olurdu peygamberlerin gelmesinede gerek kalmazdı...o zaman bu dünyanın imtihan dünyası olmasının ne anlamı kalıyor

Niye anlamı kalmasın ki? size göre iman etmek sadece yaratıcının varlığına inanıp inanmamakla mı sınırlı? yaratıcının varlığını bilirsek iman etmek anlamsız mı? yaratıcının varlığını biliyorsun diyelim ve sana 5 vakit namaz kılacaksın, oruç tutacaksın, kurban keseceksin, hacca gideceksin, zekat vereceksin ve kul hakkı yemeyeceksin diyor. sana da nefis ve irade vermiş. iman edip etmemek yine senin elinde. şeytan nasıl allahın varlığını bildiği halde allahın emrini yerine getirmediyse, iman edip etmemek de yine senin elinde olacak. melekler ve allah görünseydi dünyada herkes evliya olurdu Niye böyle bir cümle kurdun? yani insanların şüpheleri ortadan kalkarsa herkes evliya olurdu mu demek istiyorsun. şuan dünyada milyarlarca müslüman var diyorsunuz. bu milyarlarca müslüman niye evliya olmuyor? allahın varlığından şüphe mi ediyorlar? allahın varlığından şüphe etmiyorlarsa ve kesin eminlerse neden başlarını secdeden kaldırıyorlar, neden günahkar oluyorlar? demek ki allahın varlığından kesin emin olmakla bile evliya olunmuyor.allah delilleriyle peygamberleriyle kitaplar gönderdi diyorsun. allah niye delil gönderiyor? kendi varlığını mı kanıtlamaya çalışıyor? sizin dediğinize göre allahın varlığı kesin bilinirse, allah kendini gösterirse imtihan dünyasının bir anlamı kalmıyor. ozaman allah delil göndermesin, mucize göndermesin, kendini kanıtlamaya çalışmasın. size göre allah delil gönderirse, mucize gönderirse allahın varlığı kanıtlanmış oluyor ve allahın varlığından kesin emin olunca imtihan dünyasının bir anlamı kalmıyor. size göre imtihan dünyasının anlamlı olması için allahın ve meleklerin görünmemesi ve şüphede kalması gerekiyor.

sayın mehmet_87 ve cevap yazacak diğer arkadaşlar; beni mazur görün. eğer bu yazıma cevap yazacaksanız lütfen alıntı yaparak yazınız. neye cevap yazıldığını ve neye cevap yazılmadığını net olarak görmek istiyorum. sayfalar arasında mekik dokumak istemiyorum. saygılar...
 
M

mehmet_87

Guest
kompleks arkadaşım sana artık cevap yazmıyorum..çünkü ya söylediklerimi anlamıyorsun..yada lafı evirip çevirip başka bi yerinden anlıyorsun..onun için artık sana cevap yazmıyorum
 
K

kompLeks

Guest
kompleks arkadaşım sana artık cevap yazmıyorum..çünkü ya söylediklerimi anlamıyorsun..yada lafı evirip çevirip başka bi yerinden anlıyorsun..onun için artık sana cevap yazmıyorum

haklısın sayın mehmet_87; sen anlatabildiğin halde ben anlamıyorum. çok haklısın...
 
A

adam

Guest
sayın adam;

öncelikle şunu ifade edeyim. ben agnostik değilim, ben deistim. bir zamanlar dindar olduğumu söylemiştim. kur'an okudum, namaz kıldım, oruç tuttum. hem de çevremdekilerden çok daha imanlı bir şekilde. o günler geçti artık. islam da dahil olmak üzere dinlerin varlığı ve uygulamaları, insanları kötü amaçlar için kullanmaları ve bu amaçlar için kullanmalarına izin verilmesi ve desteklenmesi ve beynimdeki binlerce çelişki hiç bir dine mensup olmamam için bir sebep. çelişkilere hergün bir yenisi daha ekleniyor. çelişkiler çürümüyor yani. şuan deistim ve böyle kalacağa benziyorum.

Sayın kompleks, dindar olunmaz, yaşanır. Demekki yaşamadığınız için Dini bütün olamamışsınız. Rabbine daha önce gönülden ibadet eden bir insan, O'nun (cc) emir ve yasaklarından ayrılmaz. O'na (cc) ibadet eden insan, O'ndan başka sığınacak bir liman aramaz. Çünkü O'na (cc) ibadet, ibadet değil, aşktır, kavuşmadır, hayranlıktır. Siz bunları yaşamadığınız için dindar sayılmazsınız o günleriniz için. Siz, O'nun sizi sevip sevmemesine de bakmadan O'nu sevmeye çalışmadıysanız, O'na sevgi duymuştum türünden sözleri de kullanamazsınız. Bütün bunları yapmadığınız için de siz dindar sayılmazsınız. Siz ancak mukallit olarak kabul edilirsiniz. Halen içinizde taşıdığınız vijdan ise, sizi rahat bırakmıyor. Lütfen hoşgörün, karakter tahlili yapmak değil amacım, sadece tecrübelerimden kaynaklanan duygularım. Aslında sizi çok iyi anlıyorum ve ne kadar doğru bir telafuz bilemem ama yardımcı olmayı inanın çok istiyorum. Bu konuyu sizin hakkınızda hocam ile konuştuğumda, sizin aslında imanlı olma ihtimalinizin çok yüksek olduğunu, hayatınızda yaşadığınız haksızca ve vijdansızca bazı olaylara şahit olmanız nedeni ile böyle bir yola girme ihtimalinizin çok yüksek olduğunu, nefs ve şeytanın da zaten böyle açıklar arayıp bulması ve o yönden kişiye verdiği vesveseler ile insanın bir an böyle bir boşlukta kaldığını anlatmaya çalıştı. Umarım ben de anlamışımdır hocamın bu söylediklerini. En azından kabul etmek gerekir ki, siz benden daha çok dini eğitim almışsınız. Yani çocuk yaşlarda başlayıp amel noktalarında bulunmuşsunuz. Oysa ben, sizin kadar şanslı olamadım. 23 yaşlarında Din ile tanıştım. Ondan sonraki süreci hızlı yaşadım. Bu siz de tam tersi bir açıda yaşanmış. Kur'an'ın bir insan tarafından yazıldığını zaten ben de iddia ederdim. Çöl seraplarında görülen hülyalar derdim. Ama değilmiş arkadaşım, değilmiş. Anlamak için, gerçekten beyin sancılarına son vermek için sadece içten ve samimi olarak "bir adım" atmak kafiymiş. Muhatabınızın (Allah'ın); yavrusunu pazar yerinde kaybedip, araya araya bitkin düşen annenin, birden karşısında yavrusunu görmesi ve bulmuş olması ile yaşadığı o tarifi imkansız hali yaşadığına emin olmadığınız sürece, bu hali anlayamazsınız. İçten ve samimi bir adım atın, şüphelerinizi ceblerinize koyun, acabalarınız kenarda beklesin, soru işaretleriniz ile çıkın karşısına "ben geldim" deyin. Cevap vermezse, bir anlık hal ile size bütün soru işarertlerini de, şüpheleri de, acabaları da bir çırpıda beyin ve gönlünüzden silmezse, "evet, sana inanıyorum Ey İkram sahibi Yaradanım" hissini vermezse ben hiç bir şey bilmiyorum. Yaşadım, sadece yaşadım ve gördüm.
Bana bunu anlatan hocama bende anlamsız gözler ile çok baktım. Yahu ben istemiyorum senin bu dediklerini, inanmadığım şeyi neden ve kim için yapacağım diye belki yüzlerce defa sordum. İstedim ki bir defa dahi olsun "Allah" için desin, bende ağzıma yakışan yakışmayan ne kadar küfür varsa hepsini söyleyeyim, inanmadığım bir şey için neden böyle bir harekete gireyim diyerek suratına yaptığı yanlışlığı çarpayım diye çok bekledim. Ama, o bana her seferinde "kendin için" dedi. Kendim için. ?!??! Öyle bir talebim yoktu ki ! Varmış, perdeler görmeme engelmiş. Perdem de o çok sevdiğim ve her seferinde onun için bir çok şeyler yaptığım varlıkmış: nefsim!
İğneden korkmaya benziyor. Sırf o iğne acısından dolayı, çürüyen ve beynine her adımda zonklayan bir ağrı ile vuran kökü kurumuş azı diş gibi.
Siz de sanırım hep çürümüş dişleri görmüşsünüz. Her gün fırçalanan, inci gibi ışıltılar saçan dişlere akıl sır erdiremeyişiniz de bundan.
Size üzerinde düşünmeniz için bir sır vereyim, cevabını kendi içinizde siz bulun. "Bu dünyaya insan olarak geldiniz. Sonsuz bir yolculuğun geri dönüş bileti yok" Bu işin şakası da yok. Sadece, sonsuzluk var.
Bu yazıyı okuduktan sonra lütfen cevap yazma telaşına girmeyin, sizden özellikle bir şey rica ediyorum. Burada başlayan samimiyetin hatırına bu söylediğimi tek başınıza düşünün. Size daha önce verdiğim/verdiğimiz cevapları da bir kenara koyun. Sadece düşünün. Rica ediyorum.

yazdıklarınızı özetlersek. siz kur'anın değiştirilmediğine ve değiştirilemeyeceğine ispatsız bir şekilde inanıyorsunuz. ben de değiştirildiğine inanıyorum ve bunu ispatlayamıyorum. ispatlayamamam, değiştirildiğine inanmamı engellemez. varsayalım ki kur'an değiştirilmemiş olsun. benim için yine bir şey değişmiyor. çünkü değiştirilmemiş olsa bile ben kur'anın insan eliyle ve aklıyla yazıldığına da inanıyorum. bunu da ispatlayamam ama böyle olduğuna inanırım. benim çelişkilerim size bir anlam ifade etmeyebilir. çünkü benim gibi düşünmüyorsunuz. ama benim için her biri bir ispat niteliğindedir.

İspatlayamadığınız şeyin aslında var olduğuna inanıyorsunuz. Size bütün kalbimle inanıyorum. Çünkü, ben de Allah'ı ve O'nun indirdiği Dini, ne kadar uğraşsamda, siz istemediğiniz sürece ispatlayamam. Bütün ispat, bu son cümlede.
Hani güzel bir tiyatro oyunu vardı seyrettiniz mi bilmiyorum, ben hocam söyledikten sonra seyretmiştim ve ne demek istediğini oyunun sonunda anlamıştım size onu tavsiye edeyim: "Asiye nasıl kurtulur ?" Bu tiyatro oyununda bir kadının başından geçen bir kesit sunuluyor. Çok kötü olaylar yaşıyor ve bir türlü girdiği girdaptan kurtulamıyor. Oyunun sonunda, Asiye'nin nasıl kurtulacağını oyundakiler söylemiyor cevabı seyirciye bırakıyor: "Asiye nasıl kurtulur ?" Seyirci salondan çıkarken mırıldanıyor kendi kendine; Asiye isterse kurtulur !
 
K

kompLeks

Guest
sayın adam;

sonuna kadar okuyun lütfen.

Sayın kompleks, dindar olunmaz, yaşanır. Demekki yaşamadığınız için Dini bütün olamamışsınız. Rabbine daha önce gönülden ibadet eden bir insan, O'nun (cc) emir ve yasaklarından ayrılmaz. O'na (cc) ibadet eden insan, O'ndan başka sığınacak bir liman aramaz. Çünkü O'na (cc) ibadet, ibadet değil, aşktır, kavuşmadır, hayranlıktır. Siz bunları yaşamadığınız için dindar sayılmazsınız o günleriniz için. Siz, O'nun sizi sevip sevmemesine de bakmadan O'nu sevmeye çalışmadıysanız, O'na sevgi duymuştum türünden sözleri de kullanamazsınız. Bütün bunları yapmadığınız için de siz dindar sayılmazsınız. Siz ancak mukallit olarak kabul edilirsiniz.

dindar olunmaz yaşanır diyorsunuz. haklısınız. cümlemi düzelteyim ozaman. ben bir dönem dindar yaşadım. ama siz bunu mukallit olarak kabul ediyorsunuz. çünkü size göre gerçekten inanan insan sığınacak başka bir liman aramaz ve gittiği yoldan ayrılmaz. varsayalım ki gerçekten inanmadım. bunun bi önemi yok. gerçek olan şu: bi dönem inandığım şey için savaştım, ama savaştığım şeye daha da bağlanmadım. savaşmam inancımı daha da kuvvetlendirmedi. şimdi de şuanki inandığım şey için savaşıyorum ve hergün şuanki inancıma dahada bağlanıyorum. insan birşeye gönülden bağlanıyorsa, onun doğru olduğuna inandığı içindir. birgün doğru olmadığını anlarsa gönül bağı da biter.

adam' Alıntı:
Halen içinizde taşıdığınız vijdan ise, sizi rahat bırakmıyor.

aksine vicdanımla aramda hiçbir sorun yok. hiç olmadığım kadar huzurluyum. üstümde hiçbir ağırlık yok. bu konuda bir sorunum olsa zaten bunu imzama eklemezdim. beni rahatsız eden şey vicdanım değil. insanlara kendimi ifade edememem ve saçma sapan uygulamaların önüne geçememem. bir türlü bunu insanlara anlatamıyorum. o yüzden bu siteye yazma gereği duyuyorum. eminim bir çok insan benim düşündüğüm şeyi düşünmemiştir ve kendi kendine benim sorduğum soruları sormamıştır. sessizce takip edip beni anlayan bir kaç kişi çıksa bana yeter. benim için onlar sessiz kahramanlardır.

adam' Alıntı:
Lütfen hoşgörün, karakter tahlili yapmak değil amacım, sadece tecrübelerimden kaynaklanan duygularım. Aslında sizi çok iyi anlıyorum ve ne kadar doğru bir telafuz bilemem ama yardımcı olmayı inanın çok istiyorum. Bu konuyu sizin hakkınızda hocam ile konuştuğumda, sizin aslında imanlı olma ihtimalinizin çok yüksek olduğunu, hayatınızda yaşadığınız haksızca ve vijdansızca bazı olaylara şahit olmanız nedeni ile böyle bir yola girme ihtimalinizin çok yüksek olduğunu, nefs ve şeytanın da zaten böyle açıklar arayıp bulması ve o yönden kişiye verdiği vesveseler ile insanın bir an böyle bir boşlukta kaldığını anlatmaya çalıştı. Umarım ben de anlamışımdır hocamın bu söylediklerini. En azından kabul etmek gerekir ki, siz benden daha çok dini eğitim almışsınız. Yani çocuk yaşlarda başlayıp amel noktalarında bulunmuşsunuz. Oysa ben, sizin kadar şanslı olamadım. 23 yaşlarında Din ile tanıştım. Ondan sonraki süreci hızlı yaşadım. Bu siz de tam tersi bir açıda yaşanmış.

anladığım kadarıyla siz bana yardımcı olmak istiyorsunuz. ben de size. sizden daha çok dini eğitim alıp almadığım tartışılır. ama söylediklerinize göre sizden daha önce aldığım kesin. böyle olması ikimizin durumunu farklı kılar. ben ilk başta çocuktum, hiç birşeyden haberim yoktu, sonra ortaokul yıllarında dinle tanıştım. üniversite yıllarıma kadar devam etti. tanıştıktan sonra dünyevi zevklerin benim için hiçbir değeri kalmadı. tabiri yerinde ise başım secdeden ayrılmasın istiyordum. ama bendeki imanı ve aşkı insanlarda göremiyordum ve bu bana çok garip geliyordu. çocuk halimle insanlara anlatmaya çalışıyordum, onlarla savaşıyordum, ama nafile. bendeki iman bendeki azim kimsede yoktu. herkes herşeyi biliyordu ama çok tembellerdi. ataletlerini yenememeleri bana çok garip geliyordu. çok mantıksız geliyordu. sonradan insanların bu durumuna alışmaya başladım. taki diğer dinleri öğrenene kadar. daha doğrusu diğer dinlere mensup insanların varlığını öğrenene kadar. bir insan islamı duyduğu ve bildiği halde nasıl hristiyan kalabilir? tarih kitapları yazdığı halde hz. muhammede nasıl inanmaz. nasıl inkar eder. hiç aklım mantığım almıyordu. empati yapmaya çalışıyordum ama bir türlü onlara mantıklı gelen şey bana mantıklı gelmiyordu. artık istemesem de bunları düşünmeye başlıyordum. bu düşünceler aklıma geldikçe kovmaya çalışıyordum. üniversite yıllarımda bu düşünceler doruk noktasına ulaştı. düşünmekten korkuyordum yolumdan saparım diye ama düşünmemi de engelleyemiyordum. doğru varsa tekti. ama o insanlar bu doğruya ulaşamıyorlardı ya da ben yanlış yoldaydım. ağır bir depresyona girdim. intihar etmeyi düşünüyordum. düşündüm düşündüm düşündüm. düşünmekten korktum vazgeçtim. sonra tekrar düşündüm düşündüm düşündüm ve şuanki düşüncelerime sahip oldum. şuanki düşüncelerime kendi kendime sahip oldum. birileri sürekli telkinler de bulunup aklıma girmedi yani. sayın old_preacher dediği gibi düşünce tembelliği yapmadım yani. yaptığım tek şey düşünmekti. başka birşey yapmadım. size gelelim. siz benim geçtiğim yoldan geçmemişsiniz. dediğiniz gibi 23 yaşında tanışmışsınız. benim şuan bulunduğum aşama, sizin şuan bulunduğunuz yerden bir sonraki aşama. belki de benim bulunduğum aşamaya hiçbir zaman geçmeyeceksiniz. belki de hiç düşünmeyeceksiniz. belki de korkacaksınız yolunuzdan sapmaktan. zaman gösterecek bunları. belki de ben değişirim belli olmaz. belki de kimse değişmez.

adam' Alıntı:
Kur'an'ın bir insan tarafından yazıldığını zaten ben de iddia ederdim. Çöl seraplarında görülen hülyalar derdim. Ama değilmiş arkadaşım, değilmiş. Anlamak için, gerçekten beyin sancılarına son vermek için sadece içten ve samimi olarak "bir adım" atmak kafiymiş. Muhatabınızın (Allah'ın); yavrusunu pazar yerinde kaybedip, araya araya bitkin düşen annenin, birden karşısında yavrusunu görmesi ve bulmuş olması ile yaşadığı o tarifi imkansız hali yaşadığına emin olmadığınız sürece, bu hali anlayamazsınız. İçten ve samimi bir adım atın, şüphelerinizi ceblerinize koyun, acabalarınız kenarda beklesin, soru işaretleriniz ile çıkın karşısına "ben geldim" deyin. Cevap vermezse, bir anlık hal ile size bütün soru işarertlerini de, şüpheleri de, acabaları da bir çırpıda beyin ve gönlünüzden silmezse, "evet, sana inanıyorum Ey İkram sahibi Yaradanım" hissini vermezse ben hiç bir şey bilmiyorum. Yaşadım, sadece yaşadım ve gördüm.
Bana bunu anlatan hocama bende anlamsız gözler ile çok baktım. Yahu ben istemiyorum senin bu dediklerini, inanmadığım şeyi neden ve kim için yapacağım diye belki yüzlerce defa sordum. İstedim ki bir defa dahi olsun "Allah" için desin, bende ağzıma yakışan yakışmayan ne kadar küfür varsa hepsini söyleyeyim, inanmadığım bir şey için neden böyle bir harekete gireyim diyerek suratına yaptığı yanlışlığı çarpayım diye çok bekledim. Ama, o bana her seferinde "kendin için" dedi. Kendim için. ?!??! Öyle bir talebim yoktu ki ! Varmış, perdeler görmeme engelmiş. Perdem de o çok sevdiğim ve her seferinde onun için bir çok şeyler yaptığım varlıkmış: nefsim!

daha önce de dediğim gibi ben o adımı çoktan attım zaten. şuan bir sonraki aşamadayım. şimdi benden geri adım atmamı istiyorsun. geri adım atmak da denemediğim bir şey değil. onu da yaptım, geri adım attım. senin için de bir geri adım atarım. aynı şeyleri deneyerek farklı sonuçlar elde edemeyiz. herşeyi düşünüyorum ben her ihtimali. tembellik yapmıyorum ya da düşünmekten korkmuyorum. ama şunu anladım ki düşüncelerin önüne perdeyi siz koymazsınız. o perdeyi başka biri gelip çıkartana kadar sizin çıkartmanız ancak tesadüflere bağlıdır ve çok zordur.

adam' Alıntı:
İğneden korkmaya benziyor. Sırf o iğne acısından dolayı, çürüyen ve beynine her adımda zonklayan bir ağrı ile vuran kökü kurumuş azı diş gibi.
Siz de sanırım hep çürümüş dişleri görmüşsünüz. Her gün fırçalanan, inci gibi ışıltılar saçan dişlere akıl sır erdiremeyişiniz de bundan.

peki dürüst olalım. sizce ben korkuyor muyum? korkuyormuş gibi bir halim mi var? her seferinde yeni bir örnek vermenize gerek yok. yeni örnekler türetmeniz sadece zaman kaybettiriyor bana. onları çürütmem için fazla düşünmeme gerek kalmasa da zaman kaybettiriyor ve konu dağılıyor. söylediklerinizi anlamam için ayrıca örnek vermenize gerek yok konuyu dağıtmaktan başka bir işe yaramıyorlar.

adam' Alıntı:
Size üzerinde düşünmeniz için bir sır vereyim, cevabını kendi içinizde siz bulun. "Bu dünyaya insan olarak geldiniz. Sonsuz bir yolculuğun geri dönüş bileti yok" Bu işin şakası da yok. Sadece, sonsuzluk var.
Bu yazıyı okuduktan sonra lütfen cevap yazma telaşına girmeyin, sizden özellikle bir şey rica ediyorum. Burada başlayan samimiyetin hatırına bu söylediğimi tek başınıza düşünün. Size daha önce verdiğim/verdiğimiz cevapları da bir kenara koyun. Sadece düşünün. Rica ediyorum.

verdiğiniz sırrın ne demek olduğunu anlayabiliyorum. merak etmeyin ama ben deistim. sonsuzluk benim inancımda var. benim inancımda geri dönüş biletine ihtiyaç yok. ricanızın ve buradaki samimiyetin hatrına öncelikle cevap yazmamayı düşündüm bu yazınıza. ama düşeneceğim şeyler zaten daha önce düşündüğüm şeyler? zaten her yazdığımda tekrar tekrar düşünmüş oluyorum düşünmemi istediğiniz şeyleri. bu sitedeki yazıma uzun süre devam edemeyeceğimi de söylüyorum zaten. bu site de yazmamın sebebi tekrar tekrar aynı şeyleri düşünmek değil. varsa tek başıma düşünemediğim şeyleri görmeye çalışmak ve benim gördüklerimi de sizlerle paylaşmak.


adam' Alıntı:
İspatlayamadığınız şeyin aslında var olduğuna inanıyorsunuz. Size bütün kalbimle inanıyorum. Çünkü, ben de Allah'ı ve O'nun indirdiği Dini, ne kadar uğraşsamda, siz istemediğiniz sürece ispatlayamam. Bütün ispat, bu son cümlede.
Hani güzel bir tiyatro oyunu vardı seyrettiniz mi bilmiyorum, ben hocam söyledikten sonra seyretmiştim ve ne demek istediğini oyunun sonunda anlamıştım size onu tavsiye edeyim: "Asiye nasıl kurtulur ?" Bu tiyatro oyununda bir kadının başından geçen bir kesit sunuluyor. Çok kötü olaylar yaşıyor ve bir türlü girdiği girdaptan kurtulamıyor. Oyunun sonunda, Asiye'nin nasıl kurtulacağını oyundakiler söylemiyor cevabı seyirciye bırakıyor: "Asiye nasıl kurtulur ?" Seyirci salondan çıkarken mırıldanıyor kendi kendine; Asiye isterse kurtulur !

tam olarak nasıl inandığımı açıklayayım. bir şey varsa onun mutlaka bir yaratıcısı vardır. kendi kendine olmamıştır. herşeyi yaratan bir yaratıcı olduğuna inanıyorum. dua ediyorum insanlık için, kendim için. herkes doğuştan yaratıcının varlığını algılayabilecek yeteneğe sahip. o yüzden insanlar geçmişten bu güne kutsal bir güce inanma ihtiyacı duyar. inanma ihtiyacı hiçbir zaman yok olmaz. sığınma ihtiyacı hisseder sürekli insan. inandığı şey öküz de olabilir put da. hristiyan da olabilir yahudi de müslüman da. inanma ihtiyacını karşıladığı için hangisinin doğru olduğunun bir önemi yoktur. insan yeterki inansın kendini huzurlu hissetmek için bu yeterlidir. yaratıcı bize vicdan vermiş doğruyla yanlışı sizin deyiminizle sevapla günahı ayırt edebilelim diye. vicdanınız rahat değilse zaten rahatlatana kadar sonsuz acıyı azabı hissedersiniz. vicdanınız rahatsa sonsuz huzuru yaşarsınız. işte insanların inanma ihtiyacından dolayı, insanları yönetme fikri doğdu. ve insanlar inançlarıyla da yönetildi. isterse öküze tapsın. insanlar bu yolla korkutuldu ve düzen sağlanmaya çalışıldı. küçük çocukların öcüden korkmasını sağlayarak bazı şeyleri yapmasını sağladığımız gibi. ama bu her zaman böyle masum kalmadı. din kullanılarak insanlar savaşa sürüklendi. liderlik savaşları başladı. din herşeye alet edildi. insanların inançları sömürüldü. davranışları yönlendirildi. şuan her dinde iki tip inanan var. biri saf ve koşulsuz inanan diğeri ise inananları yönetmek için lider olmak için rant sağlamak için inanan. minareyi çalan kılıfını hazırlar misali. diyeceksiniz ki hepsi yalan mı söyledi. cevap evet. hepsi birbirinin yalanını devam ettirdi ve efsaneler yaratıldı. belki toplumu sapkınlıklardan kurtarmak için iyi niyetli yalanlar söylendi. topluma düzen getirmek için bu yapıldı. ama böyle olmadı. daha çok kötüye kullanıldı din. daha çok savaşmak için kullanıldı. tarih kitaplarında bunları görmek anlamak o kadar da zor değil.

velhasıl benim düşüncelerim ne kadar yazarsam yazayım buraya sığmaz. kimine göre uçuktur. kimine göre kaçıktır. ama eminim sessiz kahramanlar da vardır içiniz de benim gibi düşünen ya da düşünmeye başlayan.

benim düşüncelerimin anafikri bu şekilde. karşı çıkanlar çok olacaktır. bir süre daha cevap yazmaya çalışacağım.

sayın adam, sayın bekir, sayın radikal, sayın mehmet_87, sayın selim, sayın mhmt, sayın old_preacher ve konuyu takip eden diğer sessiz kahramanlar. yazdıklarım hakkında lütfen yorum yapın. beraber düşünmek istiyorum. bilmediğim bazı şeyleri size sorarak öğreniyorum tabi cevap verdiğiniz kadarıyla. mantık hatalarım varsa görmeye çalışıyorum. düşüncelerimizi paylaşırsak tartışırsak ancak ozaman iyiye güzele yaklaşabiliriz. tartışmak insanları kötüye götürmez.

bundan önce namaz saatlerini nasıl hesaplıyorsunuz diye sormuştum ama cevapsız kaldı. kutuplarla ilgili bir düşüncem vardı o da cevapsız kaldı şalvar, sarık, cübbe ve sakalda yazdığım düşünceler yorumsuz kaldı. düşüncelerinizi yazarsanız sevinirim.....selametle
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Sayın kompLeks

mesajlaşmalarda karmaşa olmaması için adıma yazdıklarınızı sadece cevaplıyorum.



tam olarak nasıl inandığımı açıklayayım. bir şey varsa onun mutlaka bir yaratıcısı vardır, kendi kendine olmamıştır. herşeyi yaratan bir yaratıcı olduğuna inanıyorum.

Çok güzel inanıyorsunuz. Bir şey varsa mutlak bir Yaratıcısı vardır. Bu Yaratıcı da yaratabilme kabiliyetinde olmak zorunda tabii ki.

dua ediyorum insanlık için, kendim için. herkes doğuştan yaratıcının varlığını algılayabilecek yeteneğe sahip. o yüzden insanlar geçmişten bu güne kutsal bir güce inanma ihtiyacı duyar. inanma ihtiyacı hiçbir zaman yok olmaz. sığınma ihtiyacı hisseder sürekli insan. inandığı şey öküz de olabilir put da. hristiyan da olabilir yahudi de müslüman da. inanma ihtiyacını karşıladığı için hangisinin doğru olduğunun bir önemi yoktur. insan yeterki inansın kendini huzurlu hissetmek için bu yeterlidir.

Eğer meselemiz doğru olanı bulmak ise, bu minval üzere yukarda ki fikriyatınızda çelişki ve yanlış var zannediyorum.

Bir yaratıcı var ve yaratıcı hususiyetleri taşımak zorunda. Yani yoktan var edecek.

O zaman bu bir öküz, bir put, Hiristiyanın ve Musevinin bildiği ilah değil. Eğer kendimizi kandırmak istemiyorsak bunlar değil.




yaratıcı bize vicdan vermiş doğruyla yanlışı sizin deyiminizle sevapla günahı ayırt edebilelim diye. vicdanınız rahat değilse zaten rahatlatana kadar sonsuz acıyı azabı hissedersiniz. vicdanınız rahatsa sonsuz huzuru yaşarsınız. işte insanların inanma ihtiyacından dolayı, insanları yönetme fikri doğdu. ve insanlar inançlarıyla da yönetildi. isterse öküze tapsın. insanlar bu yolla korkutuldu ve düzen sağlanmaya çalışıldı. küçük çocukların öcüden korkmasını sağlayarak bazı şeyleri yapmasını sağladığımız gibi. ama bu her zaman böyle masum kalmadı. din kullanılarak insanlar savaşa sürüklendi. liderlik savaşları başladı. din herşeye alet edildi. insanların inançları sömürüldü. davranışları yönlendirildi. şuan her dinde iki tip inanan var. biri saf ve koşulsuz inanan diğeri ise inananları yönetmek için lider olmak için rant sağlamak için inanan. minareyi çalan kılıfını hazırlar misali. diyeceksiniz ki hepsi yalan mı söyledi. cevap evet. hepsi birbirinin yalanını devam ettirdi ve efsaneler yaratıldı. belki toplumu sapkınlıklardan kurtarmak için iyi niyetli yalanlar söylendi. topluma düzen getirmek için bu yapıldı. ama böyle olmadı. daha çok kötüye kullanıldı din. daha çok savaşmak için kullanıldı. tarih kitaplarında bunları görmek anlamak o kadar da zor değil.

Yukarıda ki manzara vardır, gerçektir. İşte bu nedenle bazı insanlar doğru yolu anlatmak zorundadır. Dinleyen de sorgulamak zorunda. Eğer size cevabını veremediğimiz bir sorunuz varsa ve bunu bir başkası da izah edemiyorsa yine de doğru olanı aramaya devam edin, mutlak bulacaksınız.



sayın adam, sayın bekir, sayın radikal, sayın mehmet_87, sayın selim, sayın mhmt, sayın old_preacher ve konuyu takip eden diğer sessiz kahramanlar. yazdıklarım hakkında lütfen yorum yapın. beraber düşünmek istiyorum. bilmediğim bazı şeyleri size sorarak öğreniyorum tabi cevap verdiğiniz kadarıyla. mantık hatalarım varsa görmeye çalışıyorum. düşüncelerimizi paylaşırsak tartışırsak ancak ozaman iyiye güzele yaklaşabiliriz. tartışmak insanları kötüye götürmez.

bundan önce namaz saatlerini nasıl hesaplıyorsunuz diye sormuştum ama cevapsız kaldı. kutuplarla ilgili bir düşüncem vardı o da cevapsız kaldı şalvar, sarık, cübbe ve sakalda yazdığım düşünceler yorumsuz kaldı. düşüncelerinizi yazarsanız sevinirim.....selametle

Sayın kompLeks
arkadaşlarımızla mesajlaşmalarınızda münazara arasında sorduğunuz farklı sorulara özellikle cevap vermiyorum, konu bütünlüğünü bozmamak adına.

Bu her sorunuz için bir ayrı konu açın ve teati edelim, cevaplamaya çalışalım, hepsinin makul cevapları vardır emin olun. :)
 
K

kompLeks

Guest
sayın bekir;

öncelikle şunu söyleyeyim. ben herkese yazıyorum. düşüncelerime herkes cevap yazabilir. herkes herkesin düşüncelerine cevap yazabilir. en başta size hitap etmem, sorularıma sadece sizin cevap vermenizi istediğimden değil, en son siz bana cevap yazdığınız içindir.

gelelim öküz ve put meselesine. ben bunlara inanmanın doğru olduğunu düşünmüyorum ya da bunlara yönlendirmiyorum. sadece insanın inanma ihtiyacından dolayı bunların doğduğunu söylüyorum. yani insanların inanma ihtiyacı dinleri oluşturuyor. dinler var olduğu için insanlar inanmıyor. insanlar inanmak istediği için dinler var.

konumuz laiklikti konumuz dağıldı haklısınız. ama konumuzu nerden açarsak açalım hep aynı noktada birleşecekler. ben yine de farklı konu başlıkları açmaya çalışacağım. düşüncelerimizi orada teati etmeye çalışırız.
 

abrec

New member
Katılım
21 Ağu 2006
Mesajlar
321
Tepkime puanı
2
Puanları
0
hiçbir semavi din laikliği kabul etmez hepsinin kendi kuralları vardır buda laiklikle çelişir.
miras evlilik ceza hukuku islamda başka laiklikde başkadır...
 

old_preacher

New member
Katılım
6 Eyl 2011
Mesajlar
271
Tepkime puanı
40
Puanları
0
merhabalar,

sanırım sessiz kahraman demişsiniz bana ama bu siteye üye olduğumdan beri şu ana dek sadece tek bir başlıkta yazdım, o da sayın kompleks ile olan sohbetimizdi, sonra yaklaşık 10-15 gün ara vermek durumunda kaldım,bugün bir başlığa daha yazdım ve burayı ilk kez görüyorum.

şimdi sevgili arkadaşlar, İslam dinini neden antipatik ve itici göstermek gibi bir çaba içindesiniz anlamıyorum. bu ülke laik olamaz, laik ülkede din olmaz falan, Allahaşkına bu nedir ya böyle? ne demek diğerleri vergi verip de yaşamak zorundadır falan? İslam'da zorlama yoktur'a ne oldu, insanların inançlarına müdahele etmemeye, zulüm ve baskı altında kalmadıkça kimseye aynı şekilde karşılık vermemeye ne oldu peki?

rica ediyorum bu tür İslam'ı yanlış tanıtan ve antipatik bir şey gibi, öcü gibi gösteren asılsız söylemleri terkedin artık. Irak'ta Afganistan'da böyle yaptıkları için zaten görüyoruz onların durumunu. çok rica ediyorum...
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
şimdi sevgili arkadaşlar, İslam dinini neden antipatik ve itici göstermek gibi bir çaba içindesiniz anlamıyorum. bu ülke laik olamaz, laik ülkede din olmaz falan, Allahaşkına bu nedir ya böyle? ne demek diğerleri vergi verip de yaşamak zorundadır falan? İslam'da zorlama yoktur'a ne oldu, insanların inançlarına müdahele etmemeye, zulüm ve baskı altında kalmadıkça kimseye aynı şekilde karşılık vermemeye ne oldu peki?

rica ediyorum bu tür İslam'ı yanlış tanıtan ve antipatik bir şey gibi, öcü gibi gösteren asılsız söylemleri terkedin artık. Irak'ta Afganistan'da böyle yaptıkları için zaten görüyoruz onların durumunu. çok rica ediyorum...

İslam dinini yanlış tanıtan, antipatikleştirenler olduğu gibi sizin ifadeleriniz gibi kendine göre ahkam kesip, dini din olmaktan çıkaranlar da var.

Müteala edilen konu İslam Devleti hükümleridir ve ne ise odur, sizin beğenmemeniz ayrı mesele, hükmün hak olması başka. İslamda zorlama yoktur nerede yazar? Her kanunun zorlayıcı, sakındırıcı, cezai hükmü vardır, İslamın da vardır. Sizin o dediğiniz, kimsenin isteği dışında Müslümanlığa zorlanmamasıdır.

Irak ve Afganistan da olanların bu mesele ile ne alakası var? Sağır sultan bile biliyor kurulan tuzakları, siz haberdar değilsiniz sadece...
 

old_preacher

New member
Katılım
6 Eyl 2011
Mesajlar
271
Tepkime puanı
40
Puanları
0
sayın bekir,

ben dinine son derece bağlı olan, namazını kılıp orucunu tutan, fitresini ve zekatını veren, Kuran'da iman edilmesi bildirilenlere iman eden, ve tüm bunları yapmakta herhangi bir sorun yaşamayan bir insanım. bana söyler misiniz lütfen laikliğin İslam'ı yok etmesi, soyutlaştırması nasıl oluyor? laik devlette insanların namaz kılması mı yasak, oruç tutması mı, zekat vermesi mi ya da Kuran'ı okuyup, anlayıp inanması mı? ben izmirde yaşıyorum, halkın tabiriyle ''gavur izmir''de...ve şu saydıklarımdan hiçbirinin yapılmasının engellendiğine şahit olmadım. ne zaman camiye gitsem cuma günleri yer bulmakta zorlandım. her camide her vakitte ezan okundu, hep okundu. e hani laik devletin İslam'ı yok etmesi, nerede, ben gavur şehirde yaşıyorum ve böyle bir şeye henüz rastlamadım.

şimdi bana tutup da eskileri, kenan evrenleri,ismet inönüleri,tsk darbelerini ve fişlemelerini falan örnek verecekseniz hiç boşuna zahmet etmeyin. ''kişilerin yaptığını sisteme mi mal ediyorsunuz'' diye sorarlar adama... hani biz her fırsatta ''insanlar İslam'ı yanlış tanıtıyor, kendine müslüman diyen birinin yaptığı dine mal ediliyor'' diyoruz ya, işte şu an sizin yaptığınız da o... geçmişte kendine laik diyen insanların dine karşı yaptığı kötülükleri laikliğe mal ediyorsunuz. bunu yapınca da o dinin adını kötüye çıkaranlarla eşit pozisyona düşüyorsunuz. kendini boşlukta hisseden, belki de ışığı İslamiyette bulacak olan kişilerin İslamdan soğumasını sağlıyorsunuz. iyi bir dindar ve mantıklı düşünen bir insan iseniz, bunun vebalinin ne olduğunu biliyorsunuz...

afganistan ve ırak konusunda ise ''kurulan tuzaklar'' deyip de işin içinden çıkamazsınız. o halde ateistlerin de ''yaratıcı, insanı yönetmek ve yönlendirmek adına icad edilmiş bir kavramdır'' söylemini kabul etmiş olursunuz, bunlar her ne kadar tartışılarak sonuç alınması mümkün olmayan kavramlar dahi olsa... tarih boyunca zaten her türlü din ve düşünceyi yok etmeye yönelik faaliyetler olmuştur, şu an da olmaktadır ve gelecekte de olacaktır. herşeyi tuzak klasmanına sokup genelleme yapmak asla mantıklı değildir. insanların cahilliği, düşüncesizliği ne olacak peki? arabistan da Allah yoktur dedi diye kafası kesilenler ne olacak? bu mudur müslümanlık? bize mi düşüyor bunu yapmak, kişilerin inancını yargılamak? Peygamberler bile zorlamakla değil de sadece tebliğ etmekle, davet etmekle görevlendirilirken bize ne oluyor ki kişilerin inancına karışmayı kendimize hak görüyoruz?

bunu başka birine daha söylediğimde bana Nisa Suresi 89. ayeti göstermişti.

''Arzu ettiler ki kendilerinin küfre saptıkları gibi siz de sapasınız da beraber olasınız. Bu sebeple, onlar Allah yolunda hicret edinceye kadar içlerinden dost edinmeyin. Eğer bundan yüz çevirirlerse onları yakalayın ve bulduğunuz yerde öldürün. Onlardan ne bir dost edinin, ne de bir yardımcı.''

fakat bu arkadaş nedense bir sonraki ayeti hiç okumamış.

''Ancak sizinle aralarında anlaşma olan bir topluma sığınmış bulunanlar, yahut ne sizinle ne de kendi kavimleriyle savaşmayı içlerine sığdıramayıp (tarafsız olarak) size gelenler başka. Eğer Allah dileseydi, onları size musallat kılardı da sizinle savaşırlardı. Eğer onlar sizden uzak durur, sizinle savaşmayıp size barış teklif ederlerse; Allah, onlara saldırmak için size bir yol (yetki) vermemiştir.''

bakın ne diyor? sizinle savaşmıyorlarsa, uzak duruyorlarsa, barış teklif ediyorlarsa hiçbirşey yapmaya yetkiniz yoktur. son cümleyi özellikle okuyun. yani bunlar sadece sizi öldürmeye çalışanlardan bahsediyor. sizse çıkmış bunu tüm insanlığa uygulamaya kalkıyorsunuz. bu dini, Kuran'ı saptırmak değil de nedir?
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Sayın old_preacher

Laiklik ve İslam Devleti kendilerine has hususiyetler taşıyan birer kavramdır.

İnsanı ne zorla laik ne de zorla mümin yapabilirsiniz, ameli olmasa da kalben dilediğini yaşar.

Ancak İslam, sırf insana değil, insanın yaşayacağı toplumsal düzene de karışır.

Basit örnek vereceğim, uzatmayacağım. İnsanları kötülükten men, iyiliği zorlamak Kur'ani bir emirdir ve Kur'an emri müslümanı bağlar. Laik ülkede siz bu emri yerine getiremezsiniz. Müslümanlığı sadece namaz, oruç, hac, zekat olarak görürseniz eksik olur. Ve yüzlerce örnek yazabilirim, bunları siz de bilirsiniz.
 
Üst Alt