Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kafirlere merhamet edilir mi?

ARZ_7

New member
Katılım
7 Şub 2009
Mesajlar
685
Tepkime puanı
395
Puanları
0
Ya hiçliğe atılmak. Yok olmak
Ya ebedi cehennemin ona mesken edilmesi.

Kafir taş ve toprak olmayı hiç olmaya tercih etmesi gösterir ki ona en büyük ceza yok edilmektir.

İşte kafir dünyada hiç olacağını tahayyül ederken gaflet ve hissi iptal ile o büyük acı iptal edilir. Taki "dayanamayacağı yük verilmez" ayeti tamam olsun. İşte bu kafire Rahmen'dan gelen merhamet-i İlahiyenin bir tezahhürüdür.

İşte bir çeşit merhamet diye ısrar edişimin sırrı da budur.

Kafir için iki hal olabilir ama öyle bir şey olmayacağı için geriye tek hal kalıyor. Edebi cehennem.

Üstadın cehennemde olsa beka isterim sözü için açıklama yapılmıştı. Kafir yok olmayı isteyecek. Üstad beka istese de azabı gören kafirler yok olmayı istemekten başka çare bulamayacaklar. Dayanamayacağı yük verilmez ayeti böylece tamam oldu yani öyle mi? Dünyada kaldırmayacağı, dayanamayacağı yük verilmez. Oraya yorarsanız, onların dayanamayacağı azab verilecek. Peki nasıl dayanacaklar sorusuna; onlara dayanma gücü verilecektir diye cevap verilmişti.
 

ARZ_7

New member
Katılım
7 Şub 2009
Mesajlar
685
Tepkime puanı
395
Puanları
0
İşte bu kafire Rahmen'dan gelen merhamet-i İlahiyenin bir tezahhürüdür.

İşte bir çeşit merhamet diye ısrar edişimin sırrı da budur.


Ülfetin başına gelenlerin merhametin başınada geleceğini söylemiştik. Nihayet onunda başına gelenler geldi.

Kafire nasıl merhamet edileceğini anlatmışsınız. Fakat üstad anlatklarınız gibi demiyor. Onun merhmat demesi, azabın evvelki şiddetlerinden azade olmasıyladır. Ama sizin anlattığınızın bununla hiç mi hiç alakası yok.

İşte bir çeşit merhamet diye ısrar edişimin sırrı da budur.

Siz bir çeşit merhamet diye ısrar etsenizde, Üstad öyle demiyor.

Çok sırlı cümleler kullanıyorsunuz. Hemde öyle sırlı ki; Bu sırları ancak keşf yoluyla anlayabilirsiniz. Öyle zannediyorum ki merhametin başındaki bu "bir çeşit" ifadeside bu sır dan kaynaklanıyor.
 

ARZ_7

New member
Katılım
7 Şub 2009
Mesajlar
685
Tepkime puanı
395
Puanları
0
Zira, orda geçen azab kelmesi lisanda ödül anlamında kullanılıyor.

Evet "tatlı ödül" manasında dır.

Kullandığınız kelimelerinizle çok oynuyorsunuz. Bu yüzden dedikleriniz başka yerlere gidiyor.

Azab kelimesi ilk önceleri lisanda "ödül" anlamında kullanılıyordu. Fakat sonraları "tatlı ödül" anlamında kullanılmaya başlandı. Tek başına ödül değil tatlı bir ödül. Hangi lisanda kullanılıyormuş acaba? Velehüm azabun azim/ Onlar için büyük (azim) tatlı ödül (azab) vardır. (?)
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
Allah (celle celaluhu) Rahman ve Rahim'dir. Rahmetinin gazabını geçtiği yönündeki Kudsi Hadis'e iman ediyoruz. Bu neden ile bu dünyada ve ahirette rahmetini talep ediyoruz.

Arz_7 kardeşim yazmış gerçi ama, bizde yeniden hatırlatalım: Rahman (celle celaluhu) ism-i şerifi ile bu dünyada mügmin veya kafir bütün kullarına merhamet ediyor. Rızk göndermesi dahi bu merhametine binaendir. Rahim (celle celaluhu) ismi şerifi ile ahirette sadece mügminlere merhamet edecektir. Aksini düşündüğümüz zaman, eğer zerre miskal kafirlere de merhamet etme ihtimali düşünüldüğü zaman, Allah'ın bu sefer müğminlere haksızlık etmiş gibi bir anlam doğar. Allah (celle celaluhu) elbette haksızlık etmekten, haksızlığa uğratmaktan ve uğramaktan münezzehdir.

Bu kadar dünya sıkıntısına sırf Allah (celle celaluhu) rızası için katlanan kişi nasıl ki rahmetin tamamını ahirette verileceğine iman ediyor ve sabr gösteriyorsa, bu dünyada kendisine küfr halinde olan kişi dünya nimetleri ile rahmeti fazlası ile yaşıyor. O neden ile kafirin her istediği bu dünyada veriliyor ki, ahirette herhangi bir zulüm ve haksızlığa uğradığını iddia ettiğinde, taki bu dünya hayatında verilenler kendisine hatırlatılsın. Rahmet bu dünyada düşünülürse elbette Rabbül Alemin bu dünya hayatında kafire de müğmine de rahmet ediyor. Ahiret hayatında kafire zerre miskal merhamet yok, bunu gösteren başka bir ayet de yok!

Kafirin alacağı lezzet var, şöyle ki; içinde bulunduğu azaba katlanmasına sebeb olan bir lezzet bu. O da şudur ki, gadaplı dahi olsa kendilerine hitap eden Rabbül Alemin'in (celle celaluhu) yine kendilerine gadaplı dahi olsa hitap etmesini beklemeleri, O muhteşem! lezzet veren Rabbi Zülcelal'in, kendilerini muhatap alma halinden aldıkları lezzeti yine yaşamak istemeleri, ve bunun için o rikkat ile beklemek öyle bir azap halini alacak ki, içinde bulundukları azap hali bu elemli azabın yanında çok hafif kalacak.

İyi okuyun derim. Başka da bir merhameti çağrıştıran bir şey görmedim ben, varsa işaret edin bizde nasiplenelim.
 

ARZ_7

New member
Katılım
7 Şub 2009
Mesajlar
685
Tepkime puanı
395
Puanları
0
Menfaat ve faydayı ifade eden 'deki lisan-ı hal ile, "Amelinizin faydalı olan ücretini alınız!" diye yüzlerine gülüyor. "Tatlı" manasını tazammun eden(içeren) (azabün) lafzı, onların küfür ve musibetleriyle istilzaz ettiklerini(lezzet aldıklarını) tezkir ile(zikretmekle), sanki lisan-ı hal ile, "Tatlı amelinizin acısını çekin!" diye tevbih ediyor. (azarlıyor) .

Dediğim gibi bu bir belağat ilmidir. Azab lisanda tatlı manasında kullanılır dersek yanılırız. Tatlı manasını tazammun eder dediğimiz de içinde bu manayı da içerir. Manalarından bir cüzdür sadece. Zira tazammun kelimesinin türediği zımnen fiili; Açıktan olmayarak, dolayısıyla, ima yolu ile. İçinden olarak gibi manalara geliyor. İçeren değil, içinden olarak.. İçinden bir parça. Bu da belağat ilminin genişliğidir. Ve kafirlerin küfür ve musibetleriyle (dünyada iken*) lezzet aldıklarını hatırlatarak, Size dünyada iken tatlı gelen o amelinizin cezasını çekin diyor. Çünkü kafirler küfürlerinden sadece dünyada lezzet alırlar, ahirette lezzet almazlar. Çünkü üstad tezkir ile diyor, hatırlatmak ile.. Onlara dünyadaki küfürleri hatırlatılır ve "lisanı hal" ile onları azarlar diyor.

Siz bu açıklamadan mı kafire bir nevi merhamet edileceğini savunuyorsunuz? Üstad kafirlere azarlama olacağını, küfürlerinden lezzet aldıklarını hatırlatarak ve , Allah gazabını göstererek azarlar dediği halde, siz hala neyi savunuyorsunuz? Siz Kafirin lezzet aldığını ve bunun merhamet olduğunu söylüyorsunuz. Üstadın izahıyla alakası yok.

Bir misal vermiş benim için olmadığını söylemiştiniz. Zeki bir kardeş içindi.. Daha ötesini anlayabilen.. Abi kardeş misali. Abinin ona hakaret etmesi ve abinin öldükten sonra, kardeşin onu araması misali.. Son cümleniz;

Bu da o azabtan bir nevi lezzet aldığını gösterir.


(*) Kafirlerin ahirette küfürleri olmayacağı için ahirette küfürlerinden lezzet almaları düşünülemez. Zira Ahirette hak ortaya çıkınca onu inkar eden, kafir olan kalmaz. Bu açıklamayı beğenmeyenler için; hadi kafir inad edip hala küfründe devam etse de ahirette küfürlerinde lezzet alamaz. O halde üstadın lezzet aldıkları hatırlatılarak demesi dünyada ki küfürden alınan lezzettir. Bütün bu açıklamalar "tezkir/hatırlatma" kelimesinde çıkar. Yine istilzaz ettiklerini/lezzet aldıklarını ifadesi geçmiş zamandadır.
 
Son düzenleme:

ARZ_7

New member
Katılım
7 Şub 2009
Mesajlar
685
Tepkime puanı
395
Puanları
0
Neyse Arz kardeşim meseleyi mağlubiyet ve galibiyet ekseninde değerlendiriyor.

Son söz olarak: Adil denilen bir Hakim merhametsiz olsa nasıl adil denilir? Merhametsiz hakim ancak zulm ile muamele ediyordur. Madem kafirlere adalet ile muamele ediliyor. Madem onlara zulm edilmiyor. Madem ancak merhametli bir hakim adil olabilir. Demek kafire merhamet ile muamele ediliyor.

Allah'ı kafir için dahi olsa merhametten uzak görmek en büyük dalalettir.

Herkezin Allah'ı tanıması duası ile.


Arz kardeşim meseleyi mağlubiyet ve galibiyet ekseninde değerlendiriyor.

Böyle olmadığını bilmenizi isterdim. Biz size iftira atmadık. Ama hakkında bilginiz olmayan şeye hükmetmeniz nedir? Benim meseleye ne yönden itiraz ettiğimi bilemezsiniz. Fakat bileceğiniz bir şey varsa sizden helallik istememdir. Hatta özelinize mesaj atmıştım bunun böyle olmadığını dile getirerek.. Bu yazıyı okumadan önce de sizi kırdıysam özür dileyecektim.. Ziyanı yok burdan dilerim..

Son söz olarak: Adil denilen bir Hakim merhametsiz olsa nasıl adil denilir?

Neden denilmesin? Basbaya Adil bir hakimdir. Şimdi T.C memuru olup Adaletli bir hakim hüküm verdiği zaman, merhametli davranmış mı olur? Sadece adaletle hükmetmiştir.

Merhametsiz hakim ancak zulm ile muamele ediyordur.

Bu hüküm size mi ait? Allah müminlere de merhamet etmeseydi, herkese adaletli davransaydı Zalim mi olurdu? Yada bütün müfessirlerin görüşü olan Allah kafirlere merhamet etmez görüşü doğru ise Allah zalim midir?
Madem kafirlere adalet ile muamele ediliyor. Madem onlara zulm edilmiyor. Madem ancak merhametli bir hakim adil olabilir. Demek kafire merhamet ile muamele ediliyor.

Sadece kendiniz hüküm verip bıraksaydınız iyi olurdu. Ama aslı belli olmayan bir hüküm verip, o hükümden Allahın kafirlere merhamet ettiğine dair başka bir hüküm çıkarırsanız sizin haliniz ne olur acaba? Ancak merhametli bir hakim adil olabilirmiş.. Bu da nerden çıktı şimdi? Buda mı üstadın sözü? Pek farketmez kimin sözü olduğu. İster sizin ister Üstadın.. Asıl mesele aşağıdaki cümle!


Allah'ı kafir için dahi olsa merhametten uzak görmek en büyük dalalettir.

Bir tek Üstad hidayette, geriye kalan bütün müfessirler dalalette.. Aman Allahım ne büyük bir dalalet! Konunun başında görüşlerini aktardığım müfessirlerin bütünü dalalette. Bunlara dalalette demek ne demek? Allah'ın unutması na yorum yapan te'vil getiren müfessirler bu tevilde zorunludurlar. Bu zorunlu kaldıkları meselede tevile mecbur kalmışlardır ve Allahın onları merhamet yönünden unutması teviline gitmişlerdir. İşte bu tevile gidenler hep dalalete düşmüşler. Bütün müfessirleri karşısına alarak bu sözü söylemek ahmaklıktan başka nedir? Ahmaklık demeyelim, başka bir kelime bulalım. Zira ağır olur, onun sarfettiği cümle kadar ağır olmasada... Allahı kafir için dahi olsa merhametten uzak görmeleri en büyük dalalettir! Eyvaah! Ne büyük cümle.. Yada "en büyük" cümle..

Ayetlerimizi inkar ettikleri gibi bizde onları unuturuz. Onlar neyi inkar ettiyse o yönden unutulur da denebilir. Gibi lafzı buna dalalet edebilir. O halde kafirler Allahın rahmetini de inkar etmektedirler. "Madem" kafirler Allahın rahmetini inkar ediyorlar. "Madem" Allah onları, inkar ettikleri gibi unutacak. "Madem kafirler Allahın rahmetinden ümit kesmişler. Demek kafire merhamet edilmez.
 
Son düzenleme:

ARZ_7

New member
Katılım
7 Şub 2009
Mesajlar
685
Tepkime puanı
395
Puanları
0
Rahman ve Rahim'i anlamamışsınız. Sadece yüzeysel, avam lisanında dolaşan kısmı ile düşünüyorsunuz. Rahman dünyada herkeze Rahmet eden Zat. Rahim ahirette sadece Mü'minlere Rahmet eden Zat manasının dışına çıkamıyorsunuz. Size kalıp verilmiş, üstünde düşünmeyi dalalet gibi görüyorsunuz. Rahman ve Rahim isimlerinin manasını bu kadarcık görüyorsunuz.

Evet, Allah küfür, şirk, isyan ve inkarı asla affetmez. Bu hallerle vefat etmişleri affetmez, bağışlamaz, rahmet etmez. Ama bu Allah'ın onlara merhametsiz davrandığı manasına da gelmez.

Şunu sormak istiyorum. Rahman ismi fanı midir ki sadece dünyada kafire mühlet manasında kullanılıyor. Ahirete bakan yönü yok mu? Allah'ın Rahman ismi hesap günü nasıl tecelli edecek.


Rahim ahirette sadece Mü'minlere Rahmet eden Zat manasının dışına çıkamıyorsunuz. Size kalıp verilmiş, üstünde düşünmeyi dalalet gibi görüyorsunuz.

Dikkat edin de üstünde düşüneyim derken dalalete sapanlardan olmayın! Peki siz düşüncelerinizi dalalet olarak görmüyorsanız, paylaşabilir misiniz?

Bu hallerle vefat etmişleri affetmez, bağışlamaz, rahmet etmez. Ama bu Allah'ın onlara merhametsiz davrandığı manasına da gelmez.

Rahmet merhamet kelimesinden türemiştir malum. Hem rahmet etmez diyorsunuz, hemde onlara merhametsiz davrandığı manasına gelmez diyorsunuz. Rahmet etmemesi, merhamet etmemesi anlamına neden gelmiyor? açıklar mısnız?

Rahman ismi fanı midir ki sadece dünyada kafire mühlet manasında kullanılıyor. Ahirete bakan yönü yok mu?

Ahirete bakan yönü rahim ismidir. Zira Allahu Teala Rahim ismini zikretmeden önce kesinlikle (% 95) Tevvab veya Ğafur ismini zikretmiştir. İstisnalar çok nadir. Buda gösteriyor ki; Allahu teala affettiği veya tevbelerini kabul ettiği kişilere rahim ismiyle muamele eder. Zira tevbesi kabul edilmeyenlere, affedilmeyenlere merhamet yoktur. (Rahim ismiyle muamele yoktur. Merhamet dememin sebebini açıklayacağım)

Allah'ın Rahman ismi hesap günü nasıl tecelli edecek.

Kafirler üzerinde nasıl tecelli edecek?
 

ARZ_7

New member
Katılım
7 Şub 2009
Mesajlar
685
Tepkime puanı
395
Puanları
0
Eğer üzerinizde Allah'ın lütfu ve rahmeti olmasa idi herhalde zarara uğrayanlardan olurdunuz. (bakara 64)

Eyeti kerime de geçen kelime "hasirin/zarara uğrayanlar/hüsrana uğrayanlar dır. Eğer Allahın Rahmeti olmasaydı hüsrana uğrardık. Hüsran ahirette olur. İtiraz kabul edilmez.

37 - Allah, murdarı temizden ayırdetmek için ve bir de murdar kısmını birbiri üzerine bindirip hepsini bir araya getirmek ve topunu birden cehenneme koymak için böyle yapar. İşte bunlar o hüsran içinde kalanların ta kendileridir.

Demek ki Cehenneme girenler hüsran içinde olurlar. Birde orada ebedi kalanlar için... Eğer yukarıda ki ayet ile bağlantı kurulursa, kafire merhamet edilmediği anlaşılmaz mı?

İşin zor olan kısmı, Kuranı kerim de merhamet kelimesinin tek bir yerde geçmesi..

17 - Sonra da iman edip de sabrı tavsiye eden ve merhamet tavsiye edenlerden olmaktır.

O halde Merhmat edilir mi edilmez mi değil, Rahmet edilir mi edilmez mi sorusu daha mantıklı olur.

. . .

30 - İşte seni böyle, kendilerinden önce nice ümmetler gelip geçmiş olan bir ümmet içinde gönderdik ki, onlar Rahmân'a küfredip dururlarken, sen onlara sana vahyettiğimiz kitabı okuyasın. De ki: "O Rahmân benim Rabbimdir, O'ndan başka tanrı yoktur. Ben O'na dayandım, tevbem de O'nadır.

Hem küfretsinler, Hemde merhamet olunsunlar.. Ne akıl! Ne merhamet! Merhamet etme tasarrufu kimin elinde acaba? Herkese merhamet dağıtmak... Vay be!

26 - İşte o gün gerçek hükümranlık, çok merhametli olan Allah'ındır. Kâfirler için ise o, pek çetin bir gündür.

25/26. O gün gerçek hükümdarlık Rahman'ındır. İnkarcılar için yaman bir gündür.

1 - Rahmân (çok merhametli olan Allah)

. . .

28 - De ki: "Baksanıza, eğer Allah beni ve benimle beraber olanları öldürse, yahut bize merhamet etse, kâfirleri acı bir azabdan kim kurtarabilir?

29 - De ki: "O çok merhametlidir. O'na inanmış, O'na dayanmışızdır. Yakında kimin apaçık bir dalalet içinde olduğunu bileceksiniz."

. . .

Rahman dünyada herkeze Rahmet eden Zat. Rahim ahirette sadece Mü'minlere Rahmet eden Zat manasının dışına çıkamıyorsunuz. Size kalıp verilmiş, üstünde düşünmeyi dalalet gibi görüyorsunuz..

Ayeti kerimeler de geçen Rahman ismine baktığımız zaman, Allahu tealanın bu ismini dünya da yapılan ameller için kullandığını görürüz. (%70) Büyükler bu ayetlere dayanarak böyle bir kalıba varmışlar ve çokta güzel ifade etmişler; Aynı kökten türediği halde farklı mana içiren bu isimleri.. Bin yıllık islam kültürünün oluşturduğu kalıpları basit görmek dalalet olsa gerek.
"
Ayeti kerime de "Son olanın" (ahiretin) "ilk olandan (ula)" (dünyadan) daha hayırlı olduğu ifade edilmiş. Besmele de Raman ve Rahim isimlerinin sırası da dikkatimizi çekiyor. İlk olan Rahman, dünyada; Son olan Rahim ise Ahirette tecelli edecek diyebiliriz. (Bu görüş saçma gelebilir ama said nursi nin bir çok bu tip örnekleri vardır. Bil hassa ebced hesabı ile.. Mantık bakımından ebced ile kıyas bile edilemez.)

Allahu Tealanın Rahman ismini dünya amlleri için kullandığı ayeti kerimeler..

110 - (Sen onlara) de ki: İster "Allah" deyin, ister "Rahmân" deyin, nasıl çağırırsanız çağırın. En güzel isimler O'nundur. Namazında sesini pek yükseltme, çok da gizli okuma, orta yolu seç.

İster Allah, ister Rahim deyin değil, Rahman. Bu dünyada olan bir ameldir. Allaha dua etmek. Kuranın emridir/tavsiyedir. Emirler bu dünya için geçerlidir.

26 - "Ye, iç, gözün aydın olsun. Eğer insanlardan birini görürsen, ben Rahmân (olan Allah)a bir oruç (susmak) adadım. Onun için bugün hiçbir kimseyle konuşmayacağım" de.

Yine Rahman ismi. Dünyada yapılan bir amel. Ve Allahın Rahman olması.. Rahman olan Allaha bir gün oruç adamak..

61 - O cennet, Rahmân (olan Allah)ın kullarına görmedikleri halde vadettiği "Adn" cennetleridir. Şüphesiz O'nun vaadi mutlaka yerini bulacaktır.

Allahın vaadi bu dünyadadır. Burada görülmeyen Rahman değil, cennettir.

Allah dünya da bize karşı kendi rahmetini belirtirken Hep Rahman ismini kullanmıştır. Bu dünyada Rahim ismi ile pek karşılaşmıyoruz. Hatta Rahim ismi hiç bir zaman ayet ortasında zikredilmemiş, Her zaman ayet sonunda gelmiştir. Besmele de olduğu gibi..

Peki Rahman ismi Ahiret için kullanılmamış mı? Az da olsa kullanılıyor.

87 - (O gün) Rahmân (olan Allah)'ın katında bir ahd almış olan kimseden başkaları şefaat etme hakkına sahip olamayacaklardır.

Şefaat etme hakkı ahiret içindir. Ama düşünülürse; Şefaat edilenlerden olmak için yine bu dünyada gayret gerekiyor. Yine Rahman bu dünya için kullanılmış denilebilir pekala.

Demek ki; Büyükler Bu isimler üzerinde düşünmüşler ve o müthiş ayrımı yapmışlar. Fakat biz yine de; Bu isimler üzerine düşünmeyi dalalet gibi görmesekte, bu isimler üzerine düşünüpte Allahın kafirlere de merhamet edeceğini iddia edenleri dalalette görüyoruz.
 
Son düzenleme:

ARZ_7

New member
Katılım
7 Şub 2009
Mesajlar
685
Tepkime puanı
395
Puanları
0
Bakınız kardeşim, biz kafirin lehine bir şey yazıyor değiliz. Üstad kafirin ve zalimin lehine bakılmayacağını söylüyor.

Biz merhamet-i ilahiyeyi öğreniyoruz. Ne kadar nihayetsiz olduğunu bize Kur'an ders vermiyor mu? Nihayetsiz bir merhamet elbette kafire de dokunur, mü'mine de. Elbette derece ve nevi farklıdır.

Peygamberimize Allah'ın merhameti ile bana sana merhameti aynı derece ve nevi mi? Elbette kafire merhamet-i ilahiye farklıdır. Merhametin bir nevi olan affetmek elbette kafirlere değil mü'minleredir.

Yani, Ehl-i Sünnet itikadına muhallif hiç bir söz serd etmiyoruz. Sadece evham yapıyorsunuz. "Yok burada mutlaka bir hata var, ama ne?" tarzı şu tavrınız gerçekten bizi üzüyor.

Bir yanlış var idiasındasınız. Günlerdir ilmen, ayeten, hadisen, içtihaden hiç bir sözümüze karşı bir delil getirememiş, hatta akli delil dahi serd etmemişsiniz.


Kafire merhamet edilmez ki nevisi felan olsun. Elbette yanlış var ortada.

Günlerdir ilmen, ayeten, hadisen, içtihaden hiç bir sözümüze karşı bir delil getirememiş

Biz sizin sözünüze neden delil getirelim kardeşim? Biz kendi delillerimizi ortaya koyuyoruz, fakat siz keşiften başka bir şey demiyorsunuz?

hatta akli delil dahi serd etmemişsiniz.

Sizin, bir takım şeyleri aklınızdan ve misallerinizden çıkardığınız belli. Merhamet adaletin içindeymiş felan.. Kendi aklınızın ürünleridir bunlar.
 

ARZ_7

New member
Katılım
7 Şub 2009
Mesajlar
685
Tepkime puanı
395
Puanları
0
Bakınız bu her şeyi tersten okuduğunuza net bir delil oldu.

Biz küfürden lezzet alıyor demedik. Azabtan lezzet alıyor dedik. Bilakis Allah kafirin küfürden gelen acısını, gaflet ve iptal-i his ile dünyada hafiflettiğini beyan ettik. Bu da bir nevi merhamettir dedik.

Bakınız Bakara Suresi 7 ayetinde azab kelimesinin tatlı manası içerdiği aşikardır. Siz de red etmiyor hatta anladığım kadarı ile kabul ediyorsunuz. Tevilen; kafire o azab tatlı geliyor, demekte ne gibi bir sakınca var?


Bakınız bu her şeyi tersten okuduğunuza net bir delil oldu.

Benim yazımdan alıntıladığını bölüme lütfen bir daha bakar mısnız? Ve her şeyi tersten okuduğumuza bir delil olmuş. Hemde net bir şekilde. Siz okumayın isterseniz ben aşağıya alayım, yazımdan aktardığınız bölümü.

ARZ_7 Nickli Üyeden Alıntı

Bu da o azabtan bir nevi lezzet aldığını gösterir.


(*) Kafirlerin ahirette küfürleri olmayacağı için ahirette küfürlerinden lezzet almaları düşünülemez.


Bu alıntı sizden. Bu yazıyı aktarmış ve her şeyi tersten okuduğumuza net bir delildir demişsiniz. Bir alıntı da ben yapayım...

Bir misal vermiş benim için olmadığını söylemiştiniz. Zeki bir kardeş içindi.. Daha ötesini anlayabilen.. Abi kardeş misali. Abinin ona hakaret etmesi ve abinin öldükten sonra, kardeşin onu araması misali.. Son cümleniz; (cümlenin bitmemiş olmasına dikkat!)

Bu da o azabtan bir nevi lezzet aldığını gösterir.


(*) Kafirlerin ahirette küfürleri olmayacağı için ahirette küfürlerinden lezzet almaları düşünülemez.


Sizin yukarıya aldığınız yazıyla arada ne kadar fark var değil mi? Verdiğiniz örneği hatırlatmış ve son cümleniz; diyerek buda azaptan bir nevi lezzet aldığını gösterir yazınızı aktarmışım. Fakat siz ne yapmışsınız? Yazımın sonundaki cümle ile, yazıya, (*) işaretiyle aktardığım dipnotu birlikte göndermiş. Tersten okuduğuma dair delil demişsiniz. Cümleyi bitirmeden, Son cümleniz diyerek sizin yazınızı aktardığım halde, sizin dipnot ile tamamlanmamış bir cümlenin son ifadelerini alarak göndermeniz yazıyı tersten okuduğunuzu göstermez mi? Çünkü dipnot en altta cümle yukarda. Hemde bitmemiş bir cümle..

Zaten dipnotun; azabtan lezzet almaya yapılan açıklama ile alakası yok. Üstadın küfürden lezzet aldığını söylemesine yapılan bir açıklamadır. Hatta üstadın, azabtan lezzet alırlar demiyor. Dünyada küfürlerinden lezzet almışlardı diyor. Azabtan lezzet almayı yine siz aklınızdan çıkarmış olmalısınız. Çünkü üstad azabtan lezzet almaktan bahsetmiyor. Bu aklınızı, bu şekilde kullanmayı kimden öğrendiniz? Üstadınız dan mı?
 

ARZ_7

New member
Katılım
7 Şub 2009
Mesajlar
685
Tepkime puanı
395
Puanları
0
Biz küfürden lezzet alıyor demedik. Azabtan lezzet alıyor dedik. Bilakis Allah kafirin küfürden gelen acısını, gaflet ve iptal-i his ile dünyada hafiflettiğini beyan ettik. Bu da bir nevi merhamettir dedik.

Bakınız Bakara Suresi 7 ayetinde azab kelimesinin tatlı manası içerdiği aşikardır. Siz de red etmiyor hatta anladığım kadarı ile kabul ediyorsunuz. Tevilen; kafire o azab tatlı geliyor, demekte ne gibi bir sakınca var?


Kusura bakmayın çok açıklama yapıyorum. Zira cümleleriniz çok karışık. Konu bütünlüğü içinde bakıldığı zaman, birbirleriyle tutarsız bir çok cümleniz bulunmaktadır. Bir kaç tanesini aktarmıştım.

Yine böyle bir tutarsızlık.

Biz küfürden lezzet alıyor demedik. Azabtan lezzet alıyor dedik

Üstad küfürden lezzet aldıklarını söylüyor. Eğer bu "biz"in içinde Üstad da varsa, üstadı reddetmiş olursunuz.

onların küfür ve musibetleriyle istilzaz ettiklerini(lezzet aldıklarını)

Bu üstadın yazısı. Onların küfür ve musibetlerden lezzet aldıklarını diye açık açık söylerken, siz kalkıp; Biz küfürden lezzet alıyor demedik diyorsunuz. Hadi üstadın küfürden lezzet aldıklarını demediniz kabul edelim. Sonra da AZabtan lezzet alıyor dedik diyorsunuz. Üstad azabtan lezzet alındığını da söylemiyor. Haliyle üstadı da çelişki içinde bırakıyorsunuz sözlerinizle.

Kafirlerin küfürlerinden lezzet aldıklarına katılıyorum ki üstadın sözüdür. Doğrudur. Kafirler bu dünyada küfürlerinden lezzet alıyorlar. Ama ahirette azabtan lezzet almaları yanlıştır. Çünkü sizin sözünüzdür. Üstad böyle bir şey demiyor. Lütfen kullandığınız aklınıza, üstadı da alet etmeyin!

Bilakis Allah kafirin küfürden gelen acısını, gaflet ve iptal-i his ile dünyada hafiflettiğini beyan ettik. Bu da bir nevi merhamettir dedik.

Dediniz evet. Ama ne dediniz? Dünyada hafifletilmek diyorsunuz ve bunun rahmet olduğunu söylüyorsunuz. Dünyada kafire zaten merhamet edilir. Ama küfürden gelen acıyı hafifletmek rahmet midir? Malesef sizin dediğiniz gibi merhamet değildir. Neden değildir? Eğer onların küfürden gelen acısı hafifletilmeseydi, o acı onları hidayete sevkeder müslüman olurlardı. Ama küfrün acısı hafifletildiği için bu onlar için rahmet olmaz. Onları iyice dalalette bırakmak olur. Bunun merhamet olmadığını ve dalalette bırakma olduğunu siz devam eden cümlenizde açıklamışsınız;

Eğer o vicdan azabı iptal-i his ile gafletten gelen bir ülfet ile hafiletilmese çatlar giderdi. Daha imtihan da olmazdı.

Evet haklısınız. Ama kafir çatlayıp gitmezdi, hidayete gelirdi. Dolayısıyla imtihan olmazdı. Demek ki küfrün hafifletilmesi merhamet değilmiş.

Bu çelişkiye de yeni rastladım. Daha bilmediğimiz ne çelişki vardır kim bilir. Küfrün acısının hafifletildiğini beyan etmiş, bu da bir nevi merhamettir demiş. Biraz aklınızı kullanın bakalım, küfrün acısını hafifletmek merhamet midir değil midir?

Merhamet değilde hadi merhamet olsun. Yine dünyada yapılan bir merhamettir ki Allahın dünyada kafirlere merhamet etmediğini kimse söylemiyor. Hatta bizim büyüklerin bulduğu o "kalıp" ifadede açık ve net görebilrsiniz. Hani şu, Rahman ve Rahim isimleri için kullanılan kalıp..



 

ARZ_7

New member
Katılım
7 Şub 2009
Mesajlar
685
Tepkime puanı
395
Puanları
0
Bakınız Bakara Suresi 7 ayetinde azab kelimesinin tatlı manası içerdiği aşikardır. Siz de red etmiyor hatta anladığım kadarı ile kabul ediyorsunuz. Tevilen; kafire o azab tatlı geliyor, demekte ne gibi bir sakınca var?

Evet sadece üstadın açıklamalarında karşılaştığım azabın tatlı manasını içerdiğini kabul ediyorum. Kabul etmediğimi yönü şu;

kafire o azab tatlı geliyor

Kafire azabın tatlı geldiğini siz söylüyorsunuz. Üstadın böyle bir açıklaması yok.

sanki lisan-ı hal ile, "Tatlı amelinizin acısını çekin!" diye tevbih ediyor.

Üstad; (Dünyada lezzetlendiğiniz) Tatlı amelinizin acısını çekin diye azarlıyor Allah, diyor. Üstadın Tevili budur. Sizin tevilinizin üstadın tevili ile alakası yok. Zira üstad;
"Yaptığınız amellerin azabını çekerken tat alın" veya
"Onlara, yaptıkları amellere karşılık verilen azab tatlı geliyor" demiyor ki. Sizin teviliniz bu yöndedir, Üstadın değil. Ben Üstadın bu yorumlarına katılıyorum. Bize gönderdiğiniz yazıda 4 soru vardı. 3'ünü taaccubla kabul ettik, 4. soruya itiraz ettik. Bu 1. soru ve cevabıdır. Azabın tatlı gelmesiyle de alakası yoktur.
 

ARZ_7

New member
Katılım
7 Şub 2009
Mesajlar
685
Tepkime puanı
395
Puanları
0
Sadece şunu da cevaplandırmak istedim. Zira, sair yazılarınız hep aynı...

Yine tersten okumaya bir delil.
Ben diyorum Allah madem adil davranıyor, merhametlidir. Sen diyorsun "ne yani herkeze adil davransaydı zalim mi olurdu? Şok edici bir cevap.

Ayrıca, bir kere "Allah herkeze adil davransaydı" gibi bir cümle olamaz. Zaten herkeze adil davranıyor.

o adalet ise merhametten geliyor.

Mahkemede ki hakimlerin durumu biraz farklıdır. O hakim kendinden kudretli bir güç olduğu için yasalara uymak zorundadır. Ama eğer merhametsiz biri ise yasal boşlukları değerlendirdiği vakidir.

Elbette adaletin tek cüzzü merhamet değil.

Ama adını daima zikrettiğin o diğer müfessirlere bir danış bakalım. Merhametsiz adalet adalet midir?


Sadece şunu da cevaplandırmak istedim. Zira, sair yazılarınız hep aynı...

Ben sizin her yazınıza hatta her cümlenize cevap veriyorum. Fazla olsa da kabul edin artık. Fakat siz sorduğum bir çok soruya cevap vermediniz, karşılık olarak bir yazı yazmadınız. Sadece bunların delil olmadığını, meseleye mağlubiyet yönünden bakdığımı, yazıları tersten okuduğumu, delil getirdiğimi zannediğimi söylediniz. Benim ise karşılık vermediğim tek yazılarınız, bu tip yazılarınızdır.

İşte tersten okuduğumu söylediğiniz başka bir yazı.

Ben diyorum Allah madem adil davranıyor, merhametlidir. Sen diyorsun "ne yani herkeze adil davransaydı zalim mi olurdu? Şok edici bir cevap.

Allah herkese zalim davransaydı Zalim mi olurdu sorusu çok mantıklı bi soru. Sizin şu yazınıza yönelttiğim sorudur.

Merhametsiz hakim ancak zulm ile muamele ediyordur.

Şimdi Allahın müminlere merhamet ile muamele edeceği malum. Eğer müminlere merhametle değilde adaletle muamele etseydi müminler cenneti kazanamazlardı. O halde, Allah müminlere bu merhameti göstermeseydi, ve soru olarak yönelttiğim "herkese adil davransaydı" Mümin ve kafir ayrımı yapmadan herkese adaletle hükmetseydi, Zalim mi olurdu? Siz bunun zulm ile muamele olacağını söylüyorsunuz. Benim sorum gayet mantıklı ve sizden başka kimseyide şok etmiyor. Ayrıca sorumun başında "ne yani" ifadesi yoktur. Dikkat ediniz!

Ayrıca, bir kere "Allah herkeze adil davransaydı" gibi bir cümle olamaz. Zaten herkeze adil davranıyor.

Allah herkese adil davransaydı gibi bir cümle olamazmış. Zaten Allah herkese adil davranıyormuş. Hikaye anlatılır ibadet eden biri için adaletle muamele edilirse cehenneme gidiyor. Allah müminlere adil mi davranıyor yoksa rahmetiyle mi muamele ediyor? Hiç kimse Allahın Rahmeti olmadan cennete gidemez. O halde Allah müminlere rahmetiyle muamele ediyor. Demek ki Allah herkese adil davranmıyormuş.

Elbette adaletin tek cüzzü merhamet değil.

Cümleye bak! Adalet merhametin cüzüymüşte, tek cüzü değilmiş. Adalet merhametin cüzü değildir. Çünkü merhamet adaletten daha geniş bir mana içerir. Olsa olsa adalet merhametin bir cüzü olabilir. Bu tip cümlelerle, Allahın kafirlere adil davrandığı için merhametli de davranmıştır, gibi düşüncelere meyletmeyiniz. Zira bu dediklerinizin aslı esası yoktur. Kendi aklınızdan uydurduğunuz şeylerdir.
 

ARZ_7

New member
Katılım
7 Şub 2009
Mesajlar
685
Tepkime puanı
395
Puanları
0
Zira, sair yazılarınız hep aynı...

Evet bizim yazılarımız hep aynı, hep aynı manayı dile getiriyoruz. Fakat sizin yazılarınız hep değişiklik içinde.. Ülfet ve merhamet kavramlarını binbir hale soktunuz. Hem merhamet edilmez dediniz, hem bi nevi merhamettir dediniz. Üstadın merhametten kastı açıkça belliyken sizin anlatıklarınızın Üstadın kastıyla alakası yoktu. Üstad azaba ülfet edilir, şiddetlerinden azade olunur, İşte bu merhmeti ilahiyedir dediği halde, sizin kafirlere merhamet edileceğini anlatmanız bunlardan çok farklıydı. Üstadın dediklerini demedik deyip, söylemediği şeyleri dedik dediniz.

Son olarak bir sorunuza cevap vermeden geçemeyeceğim.

Ama adını daima zikrettiğin o diğer müfessirlere bir danış bakalım. Merhametsiz adalet adalet midir?

Ne müthiş bir soru! Ne mantıksız bir soru! Neden mantıksız?

Müfessirler zaten Allahın kafirlere merhamet etmeyeceğeni beyan etmişler. Bu müfessirlerin Allahın zalim olmadığını biliyor olmaları; Müfessirlerin, Allah kafirlere adaletli davrandığı halde onlara zulmetmediği görüşü açık ve net değl midir? Onlara danışmamı söylediğiniz şeyi zaten açıklamamışlar mıdır? Merhamet etmediği halde adaletli davrandığını söylemiyorlar mı? Merhametsiz adaletin, adalet oldunu belirmiyorlar mı? Hatta merhametsiz adalet gerçek adalettir. Eğer bir hüküm verilirken merhametli davranıldığı zaman, onun için adaletle hükmetti denmez. merhametle hükmetti denir. Fakat Allah kafirlere merhametle hükmetmez, adaletle hükmeder. Onlara zulmedilmez demesi bunu ifade eder.


Neyse kardeşim. Kafi söz söylenmiştir. Başka konulara bakalım inşaallah.

Evet söylenecek söz kalmamıştır. Fakat bu konunun burada kapanmasını istemem. Risale sohbetlerine devam eden bi arakdaşımla paylaşmıştım bunları. Geçen hafta risalenin tahrifi üzerinde bir ders yaptıklarını söylemişti. Fakat detaylı olarak anlatmadı.

Bekir abinin dediği gibi;

Bu bilgiler ışığında denebilir ki: Saidi Nursi gibi bir zatın bu çok açık ayetler karşısında, bu denli muhalif açıklaması olmaması gerektiğine göre, O'nun eserlerinin de tahrife uğrama ihtimali çok yüksektir.


Bence de konular araştırılmalı, tahrif edilip edilmediği üzerinde durulmalı ve hakikat aydınlatılmalıdır. Yoksa körü körüne keşflere bağlanmak/inanmak hatta iman etmek doğru bir itikad değildir, olamaz.

Allahtan ilmimizi artırması için dua ettiğimiz gibi fehmimizi/anlayışımızı artırmasını da istemek duasıyla.. Hakkınızı helal ediniz.
 
Son düzenleme:

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan

Risale sohbetlerine devam eden bi arakdaşımla paylaşmıştım bunları. Geçen hafta risalenin tahrifi üzerinde bir ders yaptıklarını söylemişti. Fakat detaylı olarak anlatmadı.



Çok ciddi bir meseledir. Sevgili ARZ_7, bizleri bu konuda aydınlatmanızı bekleyeceğiz.
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
Mübarek Bediüzzaman Said'i Nursi (k.s.)'yi hiç kimse red edemez. Eden olursa kendi nefsine ziyandadır. Günümüzdeki risalelerin orjınali ile birebir olduğuna kendi açımdan kaniyim. Çünkü ne zaman risaleden bir şey okusam, muhatabım acaba doğru mu yazmış, anlattığı konu acaba gerçekten orada yazılı hali gibi mi diye dönüp açar bakarım. Yanlışlıkda müdahele etmeyi kendime görev bilirim.

Elbette piyasaya tahrif amaçlı risale sürmeye çalışanlar var. Fakat çok şükr bugüne kadar muvaffak olamadılar. Varsa da bu güne kadar ben şahit olmadım.
 

ARZ_7

New member
Katılım
7 Şub 2009
Mesajlar
685
Tepkime puanı
395
Puanları
0
Arz kardeş bu kadar dokunacağını bilse idim seninle hakikatın saykalı adına yaptığım şu münazaraya girmezdim. Baksana yan yollara saptın. Kedi uzanamayacağı ciğere mundar dermiş.
Kendine yazık ediyorsun. Hakikati iste hakikat bende diyerek onu satma derdinde olma. O zaman yazılanları bu kadar yanlış anlamazsın. Senin için çok daha kolay olur.

Zannetme ki sana vereceke cevabım olmadığı için çekildim. Yazılanları bu kadar ters anladığın ve klavyenin çatırtısının sesini yazılarında duyduğum için ven daha senin adına endişemden çekildim.

Nasihat etmeye mi başladınız?

Baksana yan yollara saptın.

Hangi cümlemiden çıkardınız bunu? Yoksa hala bilmediğiniz şeyler hakkında hüküm vermeye devam mı ediyorsunuz? Değişik yollara sapan sizsiniz. Bir dediğini, diğer bir cümleniz tutmuyor. Onlarca örneğini gösterebilirim. Bir kaç tanesini zat-ı alinize sundum.

Kendine yazık ediyorsun. Hakikati iste hakikat bende diyerek onu satma derdinde olma.

Malesef öyle değil. Ben kendi görüşlerimi değil, müfessirlerin görüşlerini ortaya koydum. Fakat siz keşifleri hakikat gibi öne sürüyorsunuz.

klavyenin çatırtısının sesini yazılarında duyduğum için

Öfkeli olarak yazdığımı düşünüyorsunuz, fakat sadece düşünüyorsunuz. Özelinize attığım mesajı görmezden geliyorsunuz. Ben sizinle özel olarak bu konuyu konuşmak, doğru neyse orada buluşmak istemiştim. Fakat gördüğüm o ki; sizin hitab tarzınız bile değişti. Ve hükümleriniz çok netleşti. Yan yollara saptın.. Kendine yazık ediyorsun gibi laflar ediyorsunuz. Vallahü ye'lemu bis serair/kalplerde/gönüllerde olanı sırları yanlız Allah bilir. Fakat siz bunu klavyede duymuşsunuz. Ne büyük keramet!

Benim adıma endişe etmeyin, dua edin olur mu? Ve kendiniz içinde dua etmeyi unutmayın!

 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
Bismillah. Kafirlere Merhamet Allah cc. ediyor,mesela onların azaplarını belirli bir güne kadar geciktiriyor,nimetlerinden burada onlara bahş etmiyor mu.Müslüman merhamet etmelimi dersek bunu iki yönüyle ele alsak iyi olur.imani vecheden içten acımaktır,islami vecheden aman dileyene bu durumda zımmi olur aman vermek,düşmanlıkta devam ediyor ise mücadele etmektir.İslami tarih böyle.
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Şahsi düşüncelerimdir, kimseyi bağlamaz.

Saidi Nursi Hazretlerinin şahsına da, ilmine de saygı duyarım.

Kur'an'ın bir kısmı ile alakalı tefsirleri ve iman, ibadet ile alakalı derin teşhis, tedbir ve tedavi yöntemleri ile oluşturduğu külliyesi takdire şayandır.

Ben, Kendilerinin müntesibi olmadığım için bir tarafgirlik içinde olmadan değerlendirmek zorundayım -ki bu takdir edilmelidir- aynı kategoride bir çok alim vardır, tefsirleri ve teşhisleri vardır. Tüm bu alimler arasında, bu mesleklerini icrası sonuçları manasında yer yer ihtilaflarda vardır. Ancak bu ihtilaflar bu güne değin, mutlak müçtehid imamların ve eğer müçtehid imamlarca izah edilmemiş ise cumhurun reyine göre izah ve kabul bulmuştur.

Biz, müçtehid imamlar veya cumhur ulemaya ihtilaf eden beyanlara itibar etmeyiz, teati ederiz ancak edebe muğayir de olmayız.

Hem ekser Said Nursi'nin saygıyı hak ettiğini ve hak ve hakikat perest bir alim olduğunu kabul ediyor.


Müntesiblerinin de, mürşitlerine olan saygı ve sevgisini, müçtehid imamlar ve cumhuru ulema ile ihtilaf olan noktalarda seviyeli bir sessizlik ile göstermelerini bekleriz.

Mürşide gösterilen saygıyı kendine kalkan yapıp, atıp tutan, aşırı ve kör bir tarafgirlikle edilleyi şeriye metodunu hiçe sayan, kendinden başkasını tanımayanlar bilmelidir ki;

müçtehidlerin müçtedi
mürşidlerin mürşidi
alimlerin alimi
hocaların hocası vardır.

Sesi en çok çıkan, en haklıdır denemez.
Şeytandan daha alimi yoktur.
Kimin yarın ne kazanacağı, kimin nasıl öleceğini sadece Allah biliyor.


Risale-i nurlara itiraz edilemiyor. İtiraz edilse muterizin Risalelerin ve Üstad'ın ilmi üstünde bir lafa kabiliyeti ve ilimi olmadığından itirazı akim kalıyor.

Duran bir saatin bile günde iki kez doğru zamanı gösterdiği vechile, risalelere mutlak itiraz edilecek diye bir iddia içinde olan zaten delidir. Risalelerin tahlil ve teşhisini yapıp şu doğru şu yanlış diyebilecek bir alim bile zan ediyorum ki, aklediyorum ki, en az yüzde doksanında ittifak eder. Ben, forumda risalelerden asılan ve okuyabildiğim yazılardan sadece iki tanesinde mütmain olmadım, münazara ettim ve münazara ettiğim arkadaşlarımız beni ikna edemedi, geldikleri son nokta, işte yukarıda ki bu hissi ve tarafgir nokta idi. Yani sorulara cevap, itirazlara cevap, delillerie, ilme, akla ve mantığa cevap verilemeyince Saidi Nursi Hazretlerinin ilmi, irfanı ve şahsiyeti ortaya konuluyor. Sonra da konu kaynayıp gidiyor.

İşte buna örnek bir cevap aşağıda.


Ya Risaleleri ve Üstad'ı red edip tefsirinin batıl olduğunu söyleyin.


Neden "ya hep ya hiç" Yani Üstad yanlıştan münezzehmidir?..

Ya tahrif edilidiğini söylemeyin.

Neden? Risaleler İlahi Kitapmıdır?..

Zira, tahrif edildiğini söylemek demek "Risalelerin başlangıçta hak olduğunu kabul etmek" demektir. Madem Risaleler başlangıçta hak ve hakikat kabul ediyorsunuz. Madem Risaleler Kur'anın tefsiridir. Demiş oluyorsunuz ki "Kur'an kendi tefsirini koruyamadı. münafıklara yem etti"
Kendinize yazık edersiniz, derim.

Şu yukarıda ki mantığa bir bakarmısınız? Var mı böyle bir şey?..
Ne demek Kur'an kendi tefsirini koruyamadı? Eğer bu sözde bir mantıksızlık yok ise, iftira vardır. Bu tefsiri Saidi Nursi mi yapmış, yoksa?...

Bu denli katı bir tarafgirlik ve merkezden sapmanın tek izahı vardır, lafzı veya anlami olarak tahrif, tahrif, tahrif...Başka bir şey yok...


 
Üst Alt