Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kafirlere merhamet edilir mi?

ARZ_7

New member
Katılım
7 Şub 2009
Mesajlar
685
Tepkime puanı
395
Puanları
0
O kafirlerin dünyada yaptıkları a'mal-i hayriyelerine(hayırlı amellere) mükafaten, şu merhamet-i İlahiyeye mazhar olduklarına dair işarat-ı hadisiye vardır.


...bugüne kavuşacaklarını nasıl unuttular ve âyetlerimizi nasıl inkâr ettilerse, biz de bugün onları öyle unuturuz. (araf 51 den)

[ Allah'ı unuttular da, Allah da onları unuttu.

Allah: "Böyledir, sana âyetlerimiz gelmişti de onları sen unutmuştun, bugün de öylece unutulursun" der. ]

50-51. Cehennem ehli, belki bir ümitsizlik içinde, belki de A'râf ehlinin cen­nete girdiğini görünce ümide kapılarak, yaşadıkları açlık ve susuzluğu yatıştırmak için cennet ehlinden su ve nzık (yiyecek) isterler; fakat Allah'ın, kâfirleri bu istek­lerden mahrum kıldığı cevabını alırlar. Fahreddin er-Râzî'nin ifade ettiği gibi (XIV, 93), bu cevap, inkarcılar için tam bir yıkım olacaktır. Çünkü onlar dinlerini oyun ve alay konusu yapmışlar; dünyanın geçici zevklerine aldanarak âhirette bü­tün bunların başlarına geleceğini unutmuşlar; kendilerini uyaran âyetleri de inkâr etmişlerdir. Fakat Allah da onları unutmuş, yani cehenneme terkedip bütün istek­lerini, feryatlarını cevapsız bırakmıştır.

51- Onlar, dinlerini eğlence ve oyun edinenler ve dünya hayatına al-dananlardir. Bugüne kavuşacaklarını unuttukları ve âyetlerimizi inkâr et­tikleri gibi biz de bugün onları unutacağız.
Allah'ın kendilerine cehennemde su ve yemeği haram kıldığı bu kâfirler, dünyada iken dinleriyle eğlenen, onunla oynayan, kendilerini dine davet eden­lerle alay eden ve onları eğelenceye alan kimselerdir. Onlar nasıl bu kıyamet günüyle karşılaşacaklarını unuttular, bunun için amel etmediler ve dünyadayken âyetlerimizi inkâr ettilerse biz de onları bugün, merhametli davranma yönünden unutur ve onlan aç, susuz, azabın içinde bırakırız.

(Zira Allahın unutması diye bir şey olamaz.)

Daha sonra Cenâb-ı Hak, o kâfirleri bu niteliklerle tavsif edince, "İşte onlar nasıl şu günlerine kavuşmayı unuttular... ise, biz de bu gün onlan öyle unutacağız..." buyurmuştur. Burada geçen "unutma"nın ne demek olduğu hususunda şu iki görüş ileri sürülmüştür:... Bu ifadenin manası şudur: "Biz onlara, unutan bir kimsenin muamelesi gibi muamelede bulunuruz. Onlar nasıl ayetlerimizden yüz çeviriyor idiy­seler, biz de onları bu gün, cehennem içinde terkederiz..." Netice olarak diyebiliriz ki, Allah Teâlâ, tıpkı, "Kötülüğün karşılığı, ona denk bir kötülüktür" (Şura, 40) ayetinde olduğu gibi, onların unutmalarının cezasını da, "unutmak" diye isimlendirmiştir. O halde burada bahsedilen "unutmaktan murad, Allah Teâlâ'nın, onların dualarına icabet etmemesi ve onlara merhamet etmemesidir. (kıymetli müfessir: Fahreddin Razi.)

Allah'ın onların unutmalarının cezasını "unutma" diye adlandırması, mü-şâkele (yapılan davranışa karşılık olarak, o davranışın benzer ismiyle anılma­sı) kabilindendir. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Bir kötülüğün ce­zası onun misli olan kötülüktür." (Şûra 42/40). Bu unutmadan maksat ise, yüce Allah'ın onların dualarını kabul etmeyeceği ve onlara merhamette bulunmaya­cağıdır.

onlar bu günle karşılaşacaklarını unuttukları ve âyetlerimizi inatla inkâr ettikleri gibi, bugün de biz onları unuturuz (rah­metimize lâyık görmeyiz),

Onların o temennilerine iltifat etmeyeceğiz, onları sonsuza kadar ateşte terkedeceğiz, onların çağrılarına, dualarına icabette bulunmayacağız.
§ Cenab'ı Hak, unutmaktan uzaktır. Buna inanıyoruz. Ona nisbet edilen unutmaktan maksat, bir mecazi mânadır. O dinsizlerin unutmalarına ceza olarak temennileri unutulmuş gibi bir şekilde haklarında devamlı muamele yapılacağını, onların yalvarışlarına asla iltifat edilmeyeceğini beyandan ibarettir.

Fakat insanların çoğu Allah'ın âyetlerine iman etmemişlerdir, iman etmeyenler hidayete erişemeyecekleri gibi, Allah'ın rahmetinden de istifade edemeyeceklerdir. Allah'ın rahmetinden "ancak iman sahipleri" istifade ederler.


Daha onlarca ayet, yüzlerce tefsir hep bu manayı dile getirmiştir. Allah kafirlere bu dünyada "rahman" ismiyle merhamet etsede, ahirette "rahim" ismiyle sadece müminlere rahmet edecektir. Zira kafirler Allahın Rahmetinden uzaktır. Onlara hiç bir şekilde merhamet edilmeyecektir!

Merhamet olunmayacağına dair ayetler varken, işarat-ı hadisiye kimi ilgilendirir?
 

ARZ_7

New member
Katılım
7 Şub 2009
Mesajlar
685
Tepkime puanı
395
Puanları
0
Bak kardeşim, asıl sen bizi itham ettiğin hallere düşüyorsun. Aynen öyle keşif ve tevili Kur'an'da yok diye delil gösteriyorsun. (haşa Fahrettin Razi Hazretleri ile Üstad'ın söylediği şeyler farklıdır. Elbette dualarına icabet edilmeyecek ve merhamet edilmeyecektir. Mesela, af merhamettir. Af edilmeyecek ve ebedi mesken olarak cehennemde kalacaklardır. Tevbe merhamettir. elbette tevbeleri kabul edilmeyecek. ve hakeza)

İyi bak bakalım merhamet olunmayacağına dair ayet mi var, keşif , tevil mi var? Her iki müfessirin merhhametten kasıtını iyi düşün.


Kim zerre miskal iyilik ederse karşılığını görür, kim zerre miskal kötülük ederse karşılığını görür.
İyi tefekkür etmek duası ile

Aynen öyle keşif ve tevili Kur'an'da yok diye delil gösteriyorsun.


Keşif ve te'vil'i karıştırmıyorsunuz değil mi? Siz üstadın dediklerini hep farklı anlamak zorunda mısnız? Çok güzel bir şekilde ifade etmiş ki kafire merhamet edilecektir.

Merhamet olunmayacağına dair ayet var. Çünkü onları unutmaktan maksat; cehennemin bir kenarında terkedilip bırakılması, merhamet yönünden unutulmasıdır. Bunun ise keşf ile hiç bir alakası yoktur. Te'vildir, Tefsirdir. Sanırım te'vil ile tefsir arasındaki farkıda biliyorsunuz. Te'vil ile tefsir karıştırılacak derecede birbirine yakın anlamlar ihtiva etsede, te'vilin, keşf ile hiçbir alakası yoktur.

Ayrıca fahrettin razi ile üstadın dedikleri aynı demiyorum ki. elbette farklıdır. Birisi (yahut birileri yahut bütün müfessirler) Merhamet edilmez diyor birisi merhamet edilir diyor. Sanki merhamet etme tasarrufuna sahipmiş gibi, azaba ülfet ederler, şiddetlerinden azade olurlar, merhamet edilirler gibi kuranla alakası olmayan sözler sarfediyor.

Zerre miskal iyilik ederse karşılığını görür demişsiniz.

7 - Her kim zerre kadar hayır işlemişse onu görecektir.


"karşılığını" kelimesi nerden eklenmiş bilemiyorum. Keşften değildir inşallah. Karşılığını mı görür yoksa işlediklerini mi görür konumuzun dışında. Allahın, kafirlerin amellerinin boşa gideceğine dair ayeti kerimelerin "tekrar" yazılmalarına gerek yoktur diye düşünüyorum. Her ne kadar Allahu teala kuranı kerimde tekrar tekrar zikretsede..

Her iki müfessirin merhhametten kasıtını iyi düşün.

Şimdi yukarıya aldığımız onlarca müfessirin kasıtlarını almayıp, müfessirleri ikiye düşürürsek haksızlık etmiş olmaz mıyız?

Hadi biz yine de onların hakkına girip ikiye düşürelim. Razinin merhametten kastı çok açık ve net bir şekilde ortada duruyor. Peki Üstadın merhametten kastı nedir açıklar mısınız? Sizi yine üstadın belki hiç de öyle kastedmediği manalara götürmek zorunda kalıyoruz ama mazur görün! Farklı yorumlara gitseniz de lütfen "merhametin mahiyetini bilmiyoruz" demeyin.
 
Son düzenleme:

ARZ_7

New member
Katılım
7 Şub 2009
Mesajlar
685
Tepkime puanı
395
Puanları
0
Elbette dualarına icabet edilmeyecek ve merhamet edilmeyecektir. Mesela, af merhamettir. Af edilmeyecek ve ebedi mesken olarak cehennemde kalacaklardır.


O kafirlerin dünyada yaptıkları a'mal-i hayriyelerine(hayırlı amellere) mükafaten, şu merhamet-i İlahiyeye mazhar olduklarına dair işarat-ı hadisiye vardır.

Siz merhamet edilmeyecektir derken üstad. . .

Her ne kadar; farklı, üstadın merhametten kastının ne olduğu gibi yorumlara gitmemenizi arzu etsem de, durum onu gösteriyor ki; ya siz de üstada itiraz edeceksiniz, yahut üstadın merhametten kastını açıklayacaksınız. İtiraz kabul etmez bir zat olduğu için mecburan merhametten kastını yorumlayacaksınız. Hemde elinizde üstadın merhametten kastının ne olduğuna dair hiç bir işaret, hiç bir keşif olmadığı halde.

Aziz kardeşim! Siz istemesenizde üstadın merhametten kastı bellidir. İki müfessirin merhamet kelimesinde bir fark yoktur. Olsa olsa tek fark nedir biliyor musunuz? Birisi sadece merhamet kelimesini kullanmış, diğeri "merhamet-i ilahiye" kelimesini kullanmış.

Üstad sadece merhamet kelimesini kullanmış olsaydı keşke. Bakın o zamn şöyle bi yoruma gidebilirdik;

Kafirler dünyada hayırlı ameller yapmışlar ya, işte kendisine kafir tarafınfan hayırlı bir amel yapılan insan, ahirette kafiri cehennem azabında gördüğü vakit içinde bir merhamet duygusu geçer. işte kafir de bu merhametle "mazhar" olur. Böyle bir yorum olabilir mi? Maalesef bu da mümkün değil. Çünkü Hem merhameti ilahiye denmiş hem de Allahın merhamet etmediğine müminler merhamet etmezler!
 
Son düzenleme:

ARZ_7

New member
Katılım
7 Şub 2009
Mesajlar
685
Tepkime puanı
395
Puanları
0
Mesele çok ciddidir! Allahtan daha merhametli olmak gibi bir mana ifade eder. (itirazınız var biliyorum hiç kimse Allahtan daha merhametli olamaz.)

Neden böyle cümleler söylenir?

Bu soruya cevap bulmak istedim. Kafire merhamet edileceğini, ateşe ülfet peyda edeceğini söyleyen insandır. Zira insanın azab etmeye malik olmadığı gibi merhamet etmeyede malik değildir. (kafirlere) Dolayısıyla kafirin küfrü, günahkarın isyanı kendisine yapılan bir küfür veya isyan değildir. Küfredilen, şirk koşulan Allahtır.(cc. Allah onların şirklernden/şirk koştuğu şeylerden münezzehtir.)

Zannediyorum insanoğlu; kendisine yapılmadığı için kafire karşı merhamet duygusu kabarıyor ve sonsuz, hafifletilmeyen cehennem azabı onun katında biraz fazlaymış gibi geliyor. (Cümleler ağır çünkü konu ağır) İşte insanın zafiyeti burada başlıyor. Küfrün kendisine yapılmaması ona küfrün azabının ne olduğunu bildiremiyor. İnsan şöyle diyebilir; bana küfür/inkar edilse bile merhametimden bir şey eksilmez. Yada şöyle ifade edelim; İnsana küfür edilmesiyle Allaha küfr edilmesi kıyas edilemez. Kıyas eden var demiyorum. Bu farkın görülmesini istiyorum. Allaha küfr etmenin cezasını Allah olmadan kim bilebilir? Hangi insan bunun farkına varır da, onlar cezalarını çektikten sonra azabla ülfet ederler, şiddetlerinden azade olurlar diyebilir?

1- Küfrün şiddeti Allah olunmadan bilinmez.
2- Küfrün cezası da Allah olunmadan bilinmez.
O halde insan;

amelinin cezasını çektikten sonra

gibi bir ifade nasıl kullanabilir? Kafirin cezasının ne olduğunu sen nerden bileceksin? Hadi keşf ile bildin, kafir cezasını çektikten sonra neden hala ateşin içinde kalıyor? Bunun açıklaması nasıl yapılabilir. Allah haşa zalim mi ki, kafir amellerinin cezasını çektikten sonra ateş içinde kalmaya devam ediyor.

Mesele zannedildiğinden de derindir!

Kafirin küfrü Allah olunmadan bilinmez dedik. Küfrün şiddetinin farkına varılmaz dedik. Neden? Çünkü küfür/şirk bize yapılmamaktadır. İnsan bir kafirin küfründen ne kadar mütessir olur? Hiiiç aldırmayan müslümanlar bile var değil mi? Müşriklerin şirkinden hiç etkilenmeyen müminler yok mu? Müşrik olsun mümin olsun insan değil mi diyerek aynı hoşgörüyü gösteren müminler(!) yok mu? Allahu teala inneş şirke le zulmun azim/Muhakkak ki şirk en büyük zulumdür derken, acaba buradaki zulum kime yapılan zulumdur. Şirk Allaha ise zulumde onadır. Şirk edilmesinden (müşrikten değil şirkten) zulum gören kaç insan tanıyorsunuz?

 
Son düzenleme:

ARZ_7

New member
Katılım
7 Şub 2009
Mesajlar
685
Tepkime puanı
395
Puanları
0
Arz kardeşim, Allah için unutmak söz konusu olur mu? Demek "unutmak" sözü kinayedir. Yoksa haşa unutmak kusurdur.

Allah'ın kafire bir nevi merhamet etmeyeceğini söylediği ayet istiyorum. Tevil ve keşif değil.


Ahh kardeşim! Ben sizden Allahın kafirlere merhamet edeceğine dair bir ayet istedim mi? Hayır. Neden? Çünkü Merhamet olunacaklarına dair sadece keşif var. Fakat merhamet olunmayacağına dair te'vil vardır.

Siz benden te'vil ve keşif istemiyorsunuz. Öyle zannediyorum ki siz te'vil ile keşfi karıştırıyorsunuz.

Sonra, Allah için unutmak söz konusu olur mu? diye güzel bir soru sorup; Demek unutmak sözü kinayedir diye sorudan daha güzel bir cevap vermişsiniz. Unutmak mecazidir dedik. Ama siz benden te'vil istemiyorsunuz? Ayette geçen unutmak sözünü te'vil etmekten başka çaremiz var mı? Hem ayette geçen unutmanın mecazi -kinaye- olduğunu söyleyeceksiniz hem de benden te'vil istemeyeceksiniz. Ben te'vili bildiğinizi zannederek bir açıklama yapmak istememiştim. Hatta neden tevile gidildiği hakkında bir yazı yazmıştım da sonra silmiştim.

Mecazi bir ifade olan unutmaktan kastının ne olduğuna dair onlarca müfessirin görüşünü yukarıda aktardım.

İtirazınız, Allahın unutmaktan "murad'ı" diye başlayan cümleler olsa gerek. İşte te'vil dediğimiz şeyde budur. Allahın bir ayetten/kelimeden muradı nedir? sorusuna cevap aramaktır. Zira unutmak tevil edilmeden açıklanamaz. Ve yapılan her açıklamaya te'vil denir.
 
Son düzenleme:

ARZ_7

New member
Katılım
7 Şub 2009
Mesajlar
685
Tepkime puanı
395
Puanları
0
Eğer siz de müfessirlerimiz gibi te'vile gitmezseniz, yahut benden te'vil etmememi isterseniz, Allahu Tealaya unutmak sıfatını yakıştırmaktan başka çareniz olmaz. O halde müfessirlerin yaptığı te'villeri istememezlik yapamazsınız, kabul etmek zorundasınız.
 

ARZ_7

New member
Katılım
7 Şub 2009
Mesajlar
685
Tepkime puanı
395
Puanları
0
Elbette dualarına icabet edilmeyecek ve merhamet edilmeyecektir.


Allah'ın kafire bir nevi merhamet etmeyeceğini söylediği ayet istiyorum.


Ülfet kelimesinin hazin sonu!

Kafirlerin azaba ülfet edip etmeyeceği konusundaki tartışmada, ülfet kelimesinin başına gelenleri kimisi biliyor kimisi bilmiyor. Hatırlatmakta fayda vardır diye düşünüyorum.

Ülfet ilk önceleri "bir nevi" ülfet iken, daha sonraları, "mahiyetini bilmediğimiz" bir şey olarak karşımıza çıkmıştı. Zannediyorum aynı şey, "merhamet" kelimesinin de başına gelecek. Çünkü merhamet artık "bir nevi" merhamet olmuştur. Bu safhasan sonra merhametin, "mahiyetini bilmediğimiz" bir merhamet olarak karşımıza çıkması an meselesidir.

Bu ukalalıktan sonra; benden merhamet edilmeyeceğine dair, daha doğrusu "bir nevi merhamet edilmeyeceğine" dair ayet istiyorsunuz. Halbuki yukarıda ki cümlenizde merhamet edilmeyeceğini kendiniz ifade ediyorsunuz. Biz siz den ayet istiyor muyuz? Yahut itiraz edip; Efendim! sizde merhamet edilmeyecektir dediniz. Bize bir ayet gösterir misiniz? dedik mi? Hayır demedik. Neden? Çünkü bizde merhamet edilmeyeceğini söylüyoruz. (Buradaki bizden kastım yukarıya aldığımız müfessirlerle birlikteliktir. Sizler kimsiniz diye soranlar oluyor)

Tekrar tekrar ifade ettim ki;
- Üstadın merhametten kasdı bellidir.
- Başka bir anlama çekilebilecek hiçbir cümle veya kelime bulunmamaktadır.
- Merhamet kelimesinin başında "bir nevi" ifadesi yoktur.
- Bütün bunlar "üstadı savunma adına" sizin çıkardığınız şeylerdir.

Siz de merhamet olunmayacağını söylediğiniz halde neden hala tartışıyoruz anlamış değilim. Yoksa merhamet edilmeyeceğinde hemfikiriz de, "bir nevi merhamet olunmayacağı" hususunda mı anlaşamadık?
Lütfen! Keşifleri savunmayı bırakın, hakikatleri savunun!

 

ARZ_7

New member
Katılım
7 Şub 2009
Mesajlar
685
Tepkime puanı
395
Puanları
0
Evt, dediklerinize bir itirazım olmadığı gibi muhallif bir söz de yazmış değilim. Tefsir başka, tevil başka, keşif bambaşkadır. Ancak, sarih yani apaçık olmak başka, işaret başka ima bambaşkadır.

Aynen öyle Allah'ın kafire bir nevi merhamet etmeyeceğini söyleyen sarih, apaçık bir ayet başka, işari ve imai bir ayet veya yorum ile o sunucun çıktığı bir ayet bambaşkadır.

Evet benim Üstadım Bakara Suresi 7'ye hem tefsir, hem tevil hem keşif yapmış. Bunu kabul etmiyorsunuz. Keşifin deli olamayacağını söylüyorsunuz. Üstadın hatalı olduğunu sen de ayetlere teviller yapıyor veya tevilleri derc ediyor ıspat ettiğini zannediyorsun?
(Dekaik-i mesail-i imaniyeyi münakaşa suretinde konuşmak caiz olmadığı için yazışırken lütfen bu kaideye yaklaşacak uslubtan ve kelimeden imtina edelim)

Evet benim Üstadım Bakara Suresi 7'ye hem tefsir, hem tevil hem keşif yapmış. Bunu kabul etmiyorsunuz.

Lütfen üstadın yorumunu tekrar okuyun. Eğer anlamazsanız ben yazmıştım ne anlatmak istediğini. Ve Sonra anladığınızı bizimle oaylaşırsanız, yanlış anlamalara mahal vermemiş olursunuz.

Bakara süresi 7. ayet için yapılan açıklamanın ne olduğunu açıklamıştım. Zannediyorum siz üstadın ne kasdettiğini anlamamışsınız. Yapılan açıklama velehüm azabun azim/Onlar için azim bir azab vardır. Yapılan yorum ayetten alınan bir bölüm içindir. Ayetin tamamı değildir.

Yaptığı açıklama ise; Allah azim ifadesini cennet nimetleri için kullanırken neden azab içinde kullanmış. Üstadda diyor ki; Allah cennet nimetlerinin tadını onlara tezkir ettirmek hatırlatmak için bu ifadeyi kullanmış. Onlarla alay olsun ve cennet nimetlerini kaybettiklerini hatırlasınlar diye.

Yapılan açıklama budur. Şimdi siz bu yorumu alıp;
ülfet peyda edilecek, şiddetlerinden azade olacak, merhamet edilecek sözlerine delil mi zannediyorsunuz? Eğer öyle ise üstadın yaptığı yorumu anlamamışsınız demektir. Zira bu üstadın sözlerine delil değildir. Zaten üstadda delil getirmemiştir. Zaten bakara 7. ayet için yapılan tevil değildir. Kuranın mucizesini ortaya koymaktır. Allahın kafirlerle alay ettiğini göstermektir.


Aynen öyle Allah'ın kafire bir nevi merhamet etmeyeceğini söyleyen sarih, apaçık bir ayet başka, işari ve imai bir ayet veya yorum ile o sunucun çıktığı bir ayet bambaşkadır.

İstirham ediyorum şu bir nevi ifadesini kaldıralım olur mu?

Yukarıya aldığımız ayet işari ve imalı bir ayet değildir. Bu ayette te'vil zorunludur. Yapılan teviller bellidir. Açıkça Allahın onları unutmasıdır. Bu unutmaktan maksad terkedilmek, merhamet edilmemek, sorularına icabet edilmemektir.

Kabul etmiyorsanız bu te'villeri sizde mecburen bir te'vile ihtiyaç duyacaksınız. Sizin Te'viliniz nedir?

Ayeti kerimede geçen unutmak ifadesinden merhamet edilmeyeceği anlaşılmıştır. Siz hangi ayetten merhamet edileceğini anladınız? Bu ayette te'vil zorunludur.
 
Son düzenleme:

ARZ_7

New member
Katılım
7 Şub 2009
Mesajlar
685
Tepkime puanı
395
Puanları
0
En'am 160:Kim bir iyilik yaparsa ona on katı vardır. Kim de bir kötülük yaparsa o da sadece o kötülüğün misliyle cezalandırılır ve onlara zulmedilmez.


Kafirin cinayeti yeri göğü inletir. Zira, eşyayı ve mahlukatı sahipsiz ilan ederek, tesadüf oyuncağı yaparak, değerini sukut ettirir. Elbette bu azim ve şedid cinayetin cezası misli ile değil milyar misli ile verilse azdır. Oysa ayete isitnaden ya misli ile veyahut bazen iki misli ile cazalandırmak kafire bir nevi merhamet-i İlahiye değil midir?


Ancak merhamet-i ilahiye o azabın şiddetini hafileterek, dayanamayacağı yükü vermeyerek kafire cehennemi mesken edip, ebedi bir azab ile taltif eder.

Şu bir nevi kelimesinden nedir çektiğimiz?
Yukarıda kırmızı ile aldığım ilk yazınız. Kafire cezasının misli ile verilmesi, bir merhamet değil midir demişsiniz. Bu merhamet değil ADALETTİR. iyiliğe verilen mükafatla karıştırmayınız. Demek istediğiniz şu sanırım; İyilik yapana on misli ecir varken, kötülük yapana neden bir misliyle veriliyorda on misliyle verilmiyor. İşte kötülüğe on misli ceza verilmemesi rahmettir.

Kötülüğe on misli ceza verilmesi halinde Zulüm olurdu. Kötülüğe misliyle ceza vermek ise adalet olur. Fazla verilmesi gerektiği halde, bir misliyle cezalandırılsaydılar sizin dediğiniz gibi Rahmet olurdu.


Elbette bu azim ve şedid cinayetin cezası misli ile değil milyar misli ile verilse azdır.

Demişsiniz. Allah kafirlerin yaptıkları cinayetin karşılığını "az" olarak verdiğini nerden çıkardınız? Milyar misli ile verilse azmış ama mevla bir mislini veriyormuş. Milyar misli verilse azdır dedikten sonra, "kötülüğün karşılığı misliyledir" ayetini yazarsanız elbette merhamet gibi anlarsınız. Fakat "kafirlerin işledikleri cinayet çok büyüktür. Bir misli değil milyar misli verilse yinede azdır" demeye hakkınız yoktur. Eğer böyle derseniz, Allahın kafirlerin cezasının "tam karşılığını" vermiyor demiş olursunuz haşa. Milyar misli ile verilse azdır.. Böyle bir laf nasıl söylenebilir?

Şu ikinci olarak kırmızıya aldığım sözleriniz.

Ancak merhamet-i ilahiye o azabın şiddetini hafileterek,

Türkçemize geçmiş bir kelime olarak Tam bir kuran ifadesi olan, La yühaffefü/hafifletilmez derken nasıl hafifletilerek denebilir? Ve ondan sonra;

Bu hal Kur'ani vaadine muhallif olmaz.

diyebiliyor, dediklerinizin kurana muhalif olmadığını söylüyorsunuz.

Dayanamayacağı yükü vermeyerek... Kafirin vucudu cehennem ateşine dayanamaz. Bu sorun da, onlara dayanacakları hafif azab vermek suretiyle değil, onların vucutlarının büyütülerek, azaba dayanacak hale getirilmeleriyle çözülür. "Bir kafirin azı dişi uhud dağı büyüklüğünde olur" şeklindeki hadisler de onların vucutlarının ne kadar büyütüleceğini bize anlatmaktadır. Zira büyük vucut, küçük vucuttan daha fazla acı hisseder. Allah onlar acı hissetsin, elem verici azab olsun diye bunları yaparken, siz hala azabın şiddetinin hafifletileceğinden bahsediyorsunuz.
 
Son düzenleme:

ARZ_7

New member
Katılım
7 Şub 2009
Mesajlar
685
Tepkime puanı
395
Puanları
0
Bakara Suresi 7'ye de tevil zorunludur. Zira, orda geçen azab kelmesi lisanda ödül anlamında kullanılıyor. Tevil ve tefsir yapılmasa pek çok hak olmayan mana ortaya çıkacaktı...


Üstad kafirin ebediyen cehennemde azab çekmesinin hak olduğunu ispat ediyor.

Hem, Kafirin azıcık küfrü ile ebedi cehenneme atılmasının zulüm olduğunu iddia edilmesine cevap veriyor. O azabın adalet olduğunu saile kabul ettiriyor.

Daha sonra ebedi azabı merhamet-i İlahiyeye muhallif görenlere ülfet ile şiddetinden azade olunacağını söylüyor. Azabın evvelki şiddetinden ülfet ile azade olduğunu söylüyor. Mesela, azabın şiddeti on kilo iken 9 kiloya düşecek. Demiyor ki bütün bütün bitecek. Demiyor ki bir kısmı af edilecek, demiyor ki ceza ve acı azalacak. Sadece ve sadece evvelki şiddet diyor. Daha bu noktaya hiç bir delil getirememişsiniz. Konu ile alakası olmayan ayetleri koymak ile haklı olduğunuzu zannediyorsunuz.

Bakara Suresi 7'ye de tevil zorunludur.

Velehüm azabün azim/Onlar için büyük azab vardır. Bu ayete mi te'vil zorunludur? Unutmak kelimesine zorunludur dedim çünkü sizinde dediğiniz gibi unutmak noksan sıfattır. Bu yüzden te'vil zorunludur. Bakara 7 de böyle bir durum mu var? bakara 7 ye İzah yapılmış, gerçekten mükemmel olduğunu belirtmiş, şaşkınlığımı gizleyememiştim.

Zira, orda geçen azab kelmesi lisanda ödül anlamında kullanılıyor.

Azab kelimesi lisanda ödül anlamında mı kullanılıyor? Yoksa azim kelimesi mi ödüller için kullanılıyor?

Üstad kafirin ebediyen cehennemde azab çekmesinin hak olduğunu ispat ediyor.

Allah ebedi mükafatı onlar için uygun görmüşse artık ispata ne luzum var. Zaten ayetler apaçık ortada, neyin ıspatını yapıyor?

Hem, Kafirin azıcık küfrü ile ebedi cehenneme atılmasının zulüm olduğunu iddia edilmesine cevap veriyor.

Azıcık küfür de nereden çıktı? Büyükcecik küfür demi var yoksa? Küfür, küfürdür. Azı çoğu olmaz. Bunları siz çıkarıyorsunuz, üstad böyle bir şey demiyor. Orada sınırlı küfrün, ebedi azaba atılmasının zulüm olmadığını söylemiş. Açıklamış, güzel cevap vermiş. Sonsuz yaşasaydı, sonsuz kafir olurdu. Evet mükemmel cevap. Selef alimleri zaten bu soruya cevap vermişler.

O azabın adalet olduğunu saile kabul ettiriyor.

Elbette doğru olan, o azabın adalet olduğudur. Yoksa merhamet olduğu değildir. Kafire hiç bir şekilde merhamet edilmez. Onlar Allahın rahmetinden uzaktır. Bir nevisi felan yoktur.

O azabın adalet olduğunu saile kabul ettiriyor.

Daha sonra ebedi azabı merhamet-i İlahiyeye muhallif görenlere ülfet ile şiddetinden azade olunacağını söylüyor. Azabın evvelki şiddetinden ülfet ile azade olduğunu söylüyor.

Şu iki cümlenize dikkatle bakar mısınız? Hem adalet olduğunu kabul ettirdiğini söylüyorsunuz hemde o ebedi azabı merhameti ilahiyeye muhalif görenlere; ülfet ile şiddetinden azade olunacağını söylüyor. Hani adalet olduğunu ıspat ediyordu? Tam bir çelişki içinde değil mi? Madem adalet artık şiddetinden azad olmakta nedir?

Mesela, azabın şiddeti on kilo iken 9 kiloya düşecek.

Azabın şiddeti 10 kilo iken 9 kiloya düşecek. 10-1=9 Bu da matematiksel izahı değil mi? Bu ne demektir? Ne büyük bir gaflettir Allahım. Siz ne keşiflere muktedirsiniz böyle? Size kim haber verdi böyle bir azalmanın olacağından. On kiloymuşta dokuz kiloya düşecekmiş.

Varacakları yer cehennemdir; ateşi dindikçe onun ateşini artırırız.

Hadi dokuza düştü diyelim. Allah eğer dinerse artıracağını söylüyor. Siz ise; On iken Dokuza düşecek diyorsunuz.

Sizi, üstadınızın kurana muhalif yorumlarını, bil hassa keşiflerini savunmakla başbaşa bırakıyorum.



 

ARZ_7

New member
Katılım
7 Şub 2009
Mesajlar
685
Tepkime puanı
395
Puanları
0
Daha bu noktaya hiç bir delil getirememişsiniz. Konu ile alakası olmayan ayetleri koymak ile haklı olduğunuzu zannediyorsunuz.

Benim aktardığım ayetlerin konuyla alakası bulunmadığını söyleseniz de... Fakat siz Üstad'dan alın size ayetle izah diyerek gönderdiğiniz ayetin ülfetle hiç alakası olmadığını bir türlü anlamış değilsiniz.

Ayet şu Velehüm azebün azim/ onlar için büyük azab vardır. Kaldı ki bu ayeti tefsir/te'vil ederken ülfete, azabdan azad olmaya, merhamet olunmaya dair hiç bir ifade kullanmamıştır. O yazınızda bahsi geçen ülfet,şiddetten azade olma, merhamet.. bunlar yazının taa sonunda olmakla birlikte o ayeti kerimeye atıfta bulunmamıştır. İşaratı hadisiye vardır diyor.
 

ARZ_7

New member
Katılım
7 Şub 2009
Mesajlar
685
Tepkime puanı
395
Puanları
0
Evet benim Üstadım Bakara Suresi 7'ye hem tefsir, hem tevil hem keşif yapmış. Bunu kabul etmiyorsunuz. Keşifin deli olamayacağını söylüyorsunuz. Üstadın hatalı olduğunu sen de ayetlere teviller yapıyor veya tevilleri derc ediyor ıspat ettiğini zannediyorsun?


Şu cümlenize söylenecek çok söz var fakat sadeec şunu söylemek yeterli olur.

Bir ayet için hem tefsir hem te'vil yapılmaz/yapılamaz. Zira kavramların manalarına aykırıdır. Bir ayet için ya te'vil yapılır yada tefsir.

Ayrıca üstad bakara7 için tefsir veya te'vil yapmamıştır. Bir konuyu kendisi sormuş kendisi "izah" etmiştir. Kuranın harikalarından bir tanesini ortaya koymuştur. Bu izahata da keşf değil, belağat denir.
 

ARZ_7

New member
Katılım
7 Şub 2009
Mesajlar
685
Tepkime puanı
395
Puanları
0
merhamet adaletin içindedir. Adalet merhametin içinde değildir. Bir yerde adalet varsa muhakkak merhamet vardır.

Merhamet adaletin içinde midir? Zannetmiyorum. Çünkü Allah müminlere adelet ile muamele etmeyecek, rahmetiyle muamele edecektir. Eğer adalet ile muamele etseydi cenneti hak edemezdik. O halde merhamet adaletin içinde değildir.

Kavramları öğrenmemi söylemişsiniz, bir tavsiyede de biz bulunalım; Sizde kavramları birbirinin içine geçirmeyin!
 

ARZ_7

New member
Katılım
7 Şub 2009
Mesajlar
685
Tepkime puanı
395
Puanları
0
Peki Allah neyi hafiletmiyor? Ayetin başını derc eder misiniz? Azabı mı , azabın büyüklüğünü mü, şiddetini mi?


Allah neyi hafifletmiyor gibi bir soru sorduğunuz zaman, bazı şeyi hafifletecekmiş gibi bir mana çıkar. Eğer neyi hafifletmiyor sorusuna, "hiç bir şekilde hafifletilme yoktur" demedikçe, bazı şeylerin hafifletileceğini kabul etmiş olurum ki böyle bir şey kabul edilemez.

Sorularınıza geçelim..

Allah azabı mı hafifletmiyor? Evet azabı hafifletmiyor. La yühaffefül azab/ onlardan azab hafifletilmez.

Azabın büyüklüğü mü hafifletilmiyor? Ve lehüm azabun azim/Büyük azab onlar içindir buyruluyor ayette demek ki büyük bir azab vardır. Azabın büyüklüğü hafifletilir gibi bir şeyde düşünülemez. Zira Allah büyük azab var dediği halde, azabın büyüklüğünü hafifletirse vaadinden dönmüş olur haşa.

Allah azabın şiddetini mi hafifletmiyor? Velehüm azabün şedid/Onlar için şiddetli azab vardır buyruluyor. Hemde mübalağa sıgasındadır. Eğer şiddeti hafifletilirse yine Allahın vaadinden döndüğü düşünülür haşa. Ama şöyle itirazınız oluyor; Şiddeti hafifletilmiyor ama kafirler eskisi kadar hissetmiyorlar. Ve bilimle ıspatlanmış örnekler veriyorsunuz. Bunların tutarlılık yanı yoktur.

Hiçbir cevap kabul edilmezse eğer, Hafifletilen bir şeylerin, hafifletilen bir yönün bulunduğunu iddia olursunuz. Ya hiçbir şekilde hafifletilme yoktur diyeceğiz, yahut hafifletilen yönün olduğunu söyleyeceğiz.
Bende size sorarım;
Peki hafifletilen şey nedir? Azab mı? azabın büyüklüğü mü? Yoksa şiddeti mi?
Ve bu hafifletilmek nereden çıkmıştır?
 

ARZ_7

New member
Katılım
7 Şub 2009
Mesajlar
685
Tepkime puanı
395
Puanları
0
Azizim küfür eşyayı, mahlukatı hiçliğe mahkum etmek ve değerini sukut ettirmektir. Mesela, insan eşref-i mahlukattır. İnsanın bağını Halıkından koparmak onu esfele-i safiline atmaktır. Elbette her insan bu makam sukutuna itiraz eder ve o kafire davacı olur. Elbette her bir insan için misli ile karşılık verilse o bir dakikacık küfrüne milyarlaca misli bir ceza lazım olacaktır.

Bir de küfürün her zerreyi değersiz ve tesadüf oyuncağı yaptığını düşününün. Her bir zerre için kafirin ayrıca ceza alması adalet değil midir?


Diğer yazılarınızı silmek istedim fakat gözardı ettiğimi düşünmeyin diye vazgeçtim..

Kırmızı renkli yazınız. Bir dakikacık küfrüne milyarlarca misli bir ceza lazım olacaktır. Küfrün cezasını Allah biliyor ve karşılığını veriyor. Bizim diyebileceğimiz hiçbir şey yoktur. Milyar misli ceza verilse azdır gibi laflar edemeyiz.


Her bir zerre için kafirin ayrıca ceza alması adalet değil midir?

Yaptıkları herşeyin cezasını göreceklerdir. "Ayrıca ceza alması gerektiği halde almıyor." Bunu mu demek istemiyorsunuz? Ben öyle anladım. Son soruda anlatmak istediğiniz nedir? Sorunuzu tam anlamadım.
 

ARZ_7

New member
Katılım
7 Şub 2009
Mesajlar
685
Tepkime puanı
395
Puanları
0
Evet "tatlı ödül" manasında dır.


Alelekser büyük nimetlere sıfat olan kelimesi, Cennette nimet-i azim sahiplerinin hallerini o kafirlere tezkir ettirmekle,

Size üstadın bakara7 ye yaptığı açıklamaları anlamadığınız söylemekte haksız değilmişim.

Azab kelimesinin tatlı ödülle hiçbir alakası yok. Büyük nimetlere sıfat olan Azim kelimesidir. Tatlı ödüllere sıfat olan kelime azim dir. Azabın tatlı ödülle uzaktan yakından ilgisi de yok.. kimsenin sürçtüğüde..
 

ARZ_7

New member
Katılım
7 Şub 2009
Mesajlar
685
Tepkime puanı
395
Puanları
0
. Yoksa ebediyen cehennemde kalacağını ıspat etmiyor Ebedi cehennemin hak olduğunu ıspat ediyor.

Cümleleriniz çok karmaşık. Benim itirazım üstadın açıklamasına değildi. Hala bunu anlamadınız mı? Açıklamaları muhteşem. Karışık olan sizin onun izahlarını açıklarken kullandığını cümleler. Buda tam olarak anlamadığınızı gösteriyor.

Üstad kafirin ebediyen cehennemde azab çekmesinin hak olduğunu ispat ediyor

İlk önce ebediyyen cehennemde azab çekmesinin hak olduğunu ıspat ediyor diyorsunuz, sonra; Ebedi cehennemin hak olduğunu.. Bunlar için ıspata luzum yok. Zaten üstad bu dediklerinizi ıspat etmiyor. Üstad; tekrar söylüyorum, Sınırlı olan bir küfrün, yani Kafir bu dünyada sonsuz bi hayat sürmediği için sınırlı bir küfür içindedir. Bu sınırlı, sonlu bir küfür için neden sınırsız bi azabı hak ediyor? sorunun izahını yapmış, açıklamış bunun hak olduğunu söylemiştir, ıspat etmiştir. Dediklerinizin ıspatı değildir.
 

ARZ_7

New member
Katılım
7 Şub 2009
Mesajlar
685
Tepkime puanı
395
Puanları
0
Üstad ve ben acaba ateşin şiddetinin düşeceğine dair bir kelam mı etmişiz. Korkarım bu bir iftiradır. Helallik talep etmeniz lazım.

Ayrıca (sadece soruudur) ateşin artılırlması ebedi midir?)


Kendi gönderdikleriniz de çelişki olduğu halde, benim gönderdiklerimi de dikkatli okumamışsınız. Tekrar gönderelim zarar yok.

Ancak merhamet-i ilahiye o azabın şiddetini hafileterek, dayanamayacağı yükü vermeyerek kafire cehennemi mesken edip, ebedi bir azab ile taltif eder?

Korkmayın! Korkmayın! İftira değil sizin sözleriniz.

ülfet ile şiddetinden azade olunacağını söylüyor. Azabın evvelki şiddetinden ülfet ile azade olduğunu söylüyor. Mesela, azabın şiddeti on kilo iken 9 kiloya düşecek.

Bu alıntıyı neden yaptım biliyor musunuz? Azabın şiddeti hafifletilir demişim, şiddetin düşeceğini söylememişim, demeyin diye. Misal de vermemiş olsaydınız yanlış anlamış olabilirdim ama ne yazıkkı misalde vermişsiniz. Hemde matematiksel bir misal. Anlamayanlar anlasın diye.. Azabın şiddeti on kilo ise 9 kiloya düşer diye...


Demiyor ki bütün bütün bitecek. Demiyor ki bir kısmı af edilecek, demiyor ki ceza ve acı azalacak. Sadece ve sadece evvelki şiddet diyor

Bu cümleye de sizin matematiksel misalinizi araken rastladım.

Demiyor ki bütün bütün bitecek.
Demiyor ki bir kısmı af edilecek.
Demiyor ki ceza ve acı azalacak.
Sadece ve sadece evvelki şiddet diyormuş. Devamını neden dememiş? Sadece ve sadece evvelki şiddet demiyor, ekliyor; Evvelki şiddetlerinden azade olur diyor.. azade olur. Yani kurtulur. Evvelki şiddetten kurtulursa ne olur? Şiddet azalmış olur, şiddet hafiflemiş olur.
 

ARZ_7

New member
Katılım
7 Şub 2009
Mesajlar
685
Tepkime puanı
395
Puanları
0
İftira olmasa da helallik taleb ederim. Hakkınızı helal ediniz. Zira sözlerinizi ve görüşleriniz ukalalıkla değerlendirdim. Uslap tarzımı mazur görün, ukala bir yazarın üç kitabını ard arda okuyunca, o hal bize de sirayet ediyor.
 
Üst Alt