O kafirlerin dünyada yaptıkları a'mal-i hayriyelerine(hayırlı amellere) mükafaten, şu merhamet-i İlahiyeye mazhar olduklarına dair işarat-ı hadisiye vardır.
...bugüne kavuşacaklarını nasıl unuttular ve âyetlerimizi nasıl inkâr ettilerse, biz de bugün onları öyle unuturuz. (araf 51 den)
[ Allah'ı unuttular da, Allah da onları unuttu.
Allah: "Böyledir, sana âyetlerimiz gelmişti de onları sen unutmuştun, bugün de öylece unutulursun" der. ]
50-51. Cehennem ehli, belki bir ümitsizlik içinde, belki de A'râf ehlinin cennete girdiğini görünce ümide kapılarak, yaşadıkları açlık ve susuzluğu yatıştırmak için cennet ehlinden su ve nzık (yiyecek) isterler; fakat Allah'ın, kâfirleri bu isteklerden mahrum kıldığı cevabını alırlar. Fahreddin er-Râzî'nin ifade ettiği gibi (XIV, 93), bu cevap, inkarcılar için tam bir yıkım olacaktır. Çünkü onlar dinlerini oyun ve alay konusu yapmışlar; dünyanın geçici zevklerine aldanarak âhirette bütün bunların başlarına geleceğini unutmuşlar; kendilerini uyaran âyetleri de inkâr etmişlerdir. Fakat Allah da onları unutmuş, yani cehenneme terkedip bütün isteklerini, feryatlarını cevapsız bırakmıştır.
51- Onlar, dinlerini eğlence ve oyun edinenler ve dünya hayatına al-dananlardir. Bugüne kavuşacaklarını unuttukları ve âyetlerimizi inkâr ettikleri gibi biz de bugün onları unutacağız.
Allah'ın kendilerine cehennemde su ve yemeği haram kıldığı bu kâfirler, dünyada iken dinleriyle eğlenen, onunla oynayan, kendilerini dine davet edenlerle alay eden ve onları eğelenceye alan kimselerdir. Onlar nasıl bu kıyamet günüyle karşılaşacaklarını unuttular, bunun için amel etmediler ve dünyadayken âyetlerimizi inkâr ettilerse biz de onları bugün, merhametli davranma yönünden unutur ve onlan aç, susuz, azabın içinde bırakırız.
(Zira Allahın unutması diye bir şey olamaz.)
Daha sonra Cenâb-ı Hak, o kâfirleri bu niteliklerle tavsif edince, "İşte onlar nasıl şu günlerine kavuşmayı unuttular... ise, biz de bu gün onlan öyle unutacağız..." buyurmuştur. Burada geçen "unutma"nın ne demek olduğu hususunda şu iki görüş ileri sürülmüştür:... Bu ifadenin manası şudur: "Biz onlara, unutan bir kimsenin muamelesi gibi muamelede bulunuruz. Onlar nasıl ayetlerimizden yüz çeviriyor idiyseler, biz de onları bu gün, cehennem içinde terkederiz..." Netice olarak diyebiliriz ki, Allah Teâlâ, tıpkı, "Kötülüğün karşılığı, ona denk bir kötülüktür" (Şura, 40) ayetinde olduğu gibi, onların unutmalarının cezasını da, "unutmak" diye isimlendirmiştir. O halde burada bahsedilen "unutmaktan murad, Allah Teâlâ'nın, onların dualarına icabet etmemesi ve onlara merhamet etmemesidir. (kıymetli müfessir: Fahreddin Razi.)
Allah'ın onların unutmalarının cezasını "unutma" diye adlandırması, mü-şâkele (yapılan davranışa karşılık olarak, o davranışın benzer ismiyle anılması) kabilindendir. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Bir kötülüğün cezası onun misli olan kötülüktür." (Şûra 42/40). Bu unutmadan maksat ise, yüce Allah'ın onların dualarını kabul etmeyeceği ve onlara merhamette bulunmayacağıdır.
onlar bu günle karşılaşacaklarını unuttukları ve âyetlerimizi inatla inkâr ettikleri gibi, bugün de biz onları unuturuz (rahmetimize lâyık görmeyiz),
Onların o temennilerine iltifat etmeyeceğiz, onları sonsuza kadar ateşte terkedeceğiz, onların çağrılarına, dualarına icabette bulunmayacağız.
§ Cenab'ı Hak, unutmaktan uzaktır. Buna inanıyoruz. Ona nisbet edilen unutmaktan maksat, bir mecazi mânadır. O dinsizlerin unutmalarına ceza olarak temennileri unutulmuş gibi bir şekilde haklarında devamlı muamele yapılacağını, onların yalvarışlarına asla iltifat edilmeyeceğini beyandan ibarettir.
Fakat insanların çoğu Allah'ın âyetlerine iman etmemişlerdir, iman etmeyenler hidayete erişemeyecekleri gibi, Allah'ın rahmetinden de istifade edemeyeceklerdir. Allah'ın rahmetinden "ancak iman sahipleri" istifade ederler.
Daha onlarca ayet, yüzlerce tefsir hep bu manayı dile getirmiştir. Allah kafirlere bu dünyada "rahman" ismiyle merhamet etsede, ahirette "rahim" ismiyle sadece müminlere rahmet edecektir. Zira kafirler Allahın Rahmetinden uzaktır. Onlara hiç bir şekilde merhamet edilmeyecektir!
Merhamet olunmayacağına dair ayetler varken, işarat-ı hadisiye kimi ilgilendirir?