Dinlerarası diyalog ve misyonerlik araştırmalarıyla bilinen Ondokuz Mayıs Üniversitesi Dinler Tarihi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mahmut Aydın, dinlerarası diyalog oyununa karşı Müslümanlar'ın uyanık olmasını isteyerek, "Dinlerarası diyaloğu ortaya çıkaran 2. Vatikan Konsili belgesinde İslâmiyet'e yer verilmiyor. Dinlerarası diyaloğun bizimle bir ilgisi yok" dedi.
Doç. Dr. Mahmut Aydın, Hıristiyanlar'ın, özellikle Katolik ve Protestanların 19. yüzyılda bütün dünyanın Hıristiyanlaşacağına inandığını, 19. yüzyıl bittiğinde hiç de öyle bir hedefe ulaşamadıklarını söyledi. Aydın, bunu gören Katolik Kilisesi'nin kendisine "Biz nerede yanlış yaptık? Ekonomik güce rağmen neden Hıristiyanlığı yaygınlaştıramadık?" sorularını sorduğunu ve bu soruların ardından dinlerarası diyaloğun doğduğunu kaydetti.
1962-1965 yılları arasında 2. Vatikan Konsili'nin düzenlendiğini, bu konsilden Müslümanlar ile ilgili olumlu bir karar çıkarma düşüncesi bulunmadığını ifade eden Aydın, "Bu konsili toplayan Kardinal Bea, Yahudiler ile ilgili olumlu bir rapor hazırlanmasını istedi. Hazreti İsa'yı öldürmekten sorumlu tuttukları ve Nazi soykırımı da dahil eziyet yaptıkları Yahudiler ile aralarında iyi ilişkiler kurma düşüncesi doğdu" diye konuştu.
Hazırlanan rapor alt komisyona gönderildiğinde, İslâm ülkelerinden katılan kardinallerin buna itiraz ettiğini ve bu belgenin kabulünün İsrail'in tanınması anlamında olduğunu belirterek, bu rapor yüzünden İslâm ülkelerinde faaliyetlerini sürdüremeyeceklerini söylediğini açıklayan Aydın, şu bilgileri verdi: "Bunun üzerine rapora Müslümanlar ile ilgili bir paragraf ekleniyor. Yalnız bu paragraf İslâmiyet ile değil Müslümanlar ile ilgili”. Raporda İslâm kelimesine hiç yer verilmiyor. Ama maalesef Türkiye'de diyalogla ilgili yazanlar, “İslâm ile ilgili şöyle şöyle denildi” diyor. Hayır, böyle bir şey yok.! Raporda; “Müslümanlar iyi insanlar olabilir. Müslümanlar içerisinde ahlaklı, namuslu, dürüst insanlar olabilir. O insanlar kurtuluşa erecekler. Ama onların kurtuluşa ulaşması da sahip oldukları dinden olmayacak. Onların içindeki İsa Mesih aşkından dolayı olacak” deniyor. Yani beni Müslüman birey olarak ele alıyor. İyi eylemlerimin İsa'dan dolayı olduğunu kaydediyor. Bunların İslâm ahlakından kaynaklandığını söylemiyor. Yani son ve hak din olan İslâm'ı reddediyor!. Dinler arası diyalog, Dünya Kiliseler Birliği ve Katolik Kilisesi'nin yürüttüğü faaliyetler zinciridir ve kiliselerin diyaloğudur. Bu faaliyetlerin amacı misyonerlik. Hıristiyanlığın daha iyi tanınıp bilinmesini sağlamaktır. Hıristiyanlık tanınıp bilinemiyorsa, en azından Hıristiyanlığa sempatiyle bakılması amaçlanmaktadır. Amaç budur. Bunun da bizimle ilgisi yoktur!.
Eğerki; Resulullah (s.a.v.) efendimizin diğer din müsebbiplerine yaptığı tebliğ metodunu “Dinler arası dialog” gibi algılar isek, o takdirde çok ciddi yanılgılara düşebiliriz.
Neden ? Çünkü Peygamber efendimiz (aleyhissalatüvesselam), onların din olgusunu asla ! kabul etmemiştir, onları sadece İslam olmaya, müslümanca yaşamaya davet etmiştir.! Lütfen aradaki farkı görelim. Bakın; aşağıya sizin için Resulullah (s.a.v.) efendimizin ülkelerin meliklerine ve krallarına hitaben yazdığı mektubları alıntılıyorum. En sonuna da Fethullah Gülen Hocaefendinin samimi olduğuna kendimin de inandığı, ama muhatabının kafasında asla ve asla ciddi anlamda bir değişiklik yapmayacağına inandığım mektubu da alıntılıyorum. Aradaki farkı görmek için önyargısız okumanında gerekli ve faydalı olacağını hatırlatmayı görev bilerek, siz sevgili ve kadri büyük Müslüman kardeşlerimin bilgilerine sunuyorum.
RUM KRALINA YAZILAN MEKTUP
Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla
Allah'ın kulu ve Peygamberi Muhammed (as)'dan Rumların büyüğü Herakl'e:
"Hidayete uyup doğru yola gidene selam olsun. Sizi islam'a davet ediyorum. Müslüman olunuz, selamet bulursunuz. Allah ecrinizi iki kat verir. Bundan yüz çevirirseniz dalalette kalan bütün halkın vebali size yüklenir. Ey Ehl-i Kitap! Geliniz, sizinle aramızda ölçü olan kelime üzerinde birleşelim ki, Allah'tan gayrisine kulluk etmeyelim, O'na hiçbir şeyi ortak koşmayalım, birbirimizi Allah'tan gayri Rab edinmeyelim. Şayet bundan yüz çevirecek olurlarsa de ki, hepiniz şahit olun, biz işte Müslümanız." (Al-i İmran, 3/64).
***
FARS KRALI KİSRAYA YAZILAN MEKTUPDUR
Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla
Allah'ın kulu ve Resulü Muhammed (as)'dan Fars'ın ulusu Kisra'ya:
"Doğru yola gidenlere Allah ve Resulüne iman edenlere bir Allah'tan başka hiçbir mabut olmayıp O'nun şeriki bulunmadığına Muhammed'in O'nun kulu ve peygamberi olduğuna şahadet edenlere selam olsun.
Ey Kisra! Allah dini Müslümanlığa davet ediyorum. Çünkü Ben bütün insanlara peygamber gönderildim. Hayatta olanları inzar etmek/korkutmak ve kafirler üzerinde ihkak-ı hak etmek için.
Ey Kisra! Müslüman ol ki, selamete eresin. Olmazsan Mecusi kavminin günahı boynuna olsun".
***
HABEŞ KRALI NECAŞİYE YAZILAN MEKTUPTUR
Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla
Allah'ın Peygamberi Muhammed (as)'dan Habeş Meliki Necaşi'ye:
"Ey Melik! Müslüman olmanı dilerim. Ben senin namına Allah'a hamd-ü sena ederim. Ve şahadet ederim ki, Meryem oğlu İsa Allah'ın kulu ve kelimesidir. Allah o kelimeyi ve ruhu Meryem'e nefhetti. Ve bu surette Meryem İsa'ya hamile kaldı. Ve böylece Allah ruhuyla ve nefhasıyla İsa'yı yarattı. Nasıl ki, Adem'i de Allah kudret eliyle yaratmıştı.
Ey Melik! Seni eşi ve ortağı olmayan bir Allah'a imana ve O'na ibadete ve Bana uymaya ve Allah'tan gelen şeylere imana davet ediyorum. Çünkü Ben, Allah'ın bunları tebliğe memur resulüyüm; seni ve askerini Aziz ve Celil olan Allah'a davet ediyorum. Şimdi Ben size (İslami esasları) tebliğ ettim ve nasihat eyledim. Siz de nasihatimi kabul ediniz. Doğru yola gidenlere selam olsun".
***
KIPTİ KRALI MUKAVKISA YAZILAN MEKTUPTUR
Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla
Allah'ın kulu ve Resulü Muhammed (as)'dan Kıbt milletinin ulusu Mukavkıs'a:
"Selam hidayet yoluna giden kimselere olsun. Bu dua ve temenniden sonra derim ki; seni İslam camiasına ve dinine davet ediyorum. Müslüman ol ki, selamete eresin ve Müslüman ol ki, Allah ecir ve mükafatını iki kat versin eğer bu davetimden yüz çevirirsen Kıbt kavminin günahı boynuna olsun.
Ey Ehl-i Kitap! Bizimle sizin aranızda müşterek olan bir söze (Tevhid kelimesine) geliniz. Birleşip Allah'tan başkasına ibadet etmeyelim. Ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayalım. Allah'ı bırakıp da birbirimizi Rab edinmeyelim. Eğer Kıbt kavmi bu tevhide yüz çevirirse, ey Müslümanlar! Siz de onlara: "Şahit olunuz ki, biz Müslümanlanız" deyiniz".
Mukayese edesiniz diye, Hz. Muhammed (sav) efendimizin çoğu Hıristiyan devlet başkanlarına gönderdiği mektupları size sundum.
Nüfuz ve saltanat açısından Papa cenaplarından çok daha güçlü kimselere gönderilen bu mektupların muhtevasını, sayın Gülen Hocaefendi tarafından Papa'ya sunulan mektubun muhtevasıyla bir kıyaslayın lütfen.
Bazı "kardeşlerimizin" iddia ettiği gibi, Papa cenapları bu mektupla Müslümanlığı kabul eder mi? Onu da düşünün. Veya çokça sözü edilen “Dinler arası Dialoğu” bizim açımızdan nasıl görür, bir de siz düşünün.
SYN FETHULLAH GÜLENİN YAZDIĞI MEKTUPTUR:
"Pek muhterem Papa cenapları,
Üç büyük dinin doğum yeri olarak bilinen toprakların, dünyayı daha iyi yaşanabilir bir mekan kılma yolundaki kutsal misyonumuzu tam manasıyla bilen halkından size en içten selamları getirdik. Yoğun gündeminizde bize zaman ayırarak sizinle müşerref olmayı bahşettiğiniz için zat-ı alilerinize en derin kalbi teşekkürlerimizi sunarız. (!!!!!!!!!) (?)
Papa 6. Paul Cenapları tarafından başlatılan ve devam etmekte olan Dinlerarası Diyalog İçin Papalık Konseyi (PCID) misyonunun bir parçası olmak üzere burada bulunuyoruz. Bu misyonun tahakkuk edişini görmeyi arzu ediyoruz. En aciz Ur şekilde hatta biraz cüretle, bu pek kıymetli hizmetinizi icra etme yolunda en mütevazı yardımlarımızı sunmak için size geldik.
İslam yanlış anlaşılan bir din olmuştur ve bunda en çok suçlanacak olan Müslümanlardır. (!? Suç ? nasıl yani ? ) Uygun bir yerdeki vakitli bir gayret, bu yanlış anlamanın büyük oranda azalmasına katkı sağlayabilir. Müslüman dünyası, İslam'ın asırlarla ölçülen yanlış algılanmasını silip atacak Ur diyalog imkanını bağrına basacaktır. Beşeriyet, çelişen görüşler ortaya koydukları gerekçesiyle, zaman zaman bilim adına dini, din adına da bilimi inkar etmiştir. Bilginin tamamı Allah'a aittir ve din Allah'tandır, O halde bu ikisi nasıl çelişebilir? İnsanlar arasında anlayışı ve hoşgörüyü artırmaya yönelik dinlerarası diyaloga yönelik ortak gayretlerimiz çok iş görebilir.
Kendi memleketimizde şimdiye kadar çeşitli Hıristiyan mezheplerinin liderleriyle diyalog içinde olduk. Bu naçiz gayretlerin boşa çıkmadığını acizane ifade etmek isteriz. Amacımız; bu üç büyük dinin inananları arasında hoşgörü ve anlayış yoluyla bir kardeşlik tesis etmektir. Bizler bir araya gelmek suretiyle sözde medeniyetler çatışmasının gerçekleşmesini görmek isteyen yolunu şaşırmış ve şüpheci kimselere karşı dalgakıranlar gibi, isterseniz bariyerler gibi deyin, karşı durabiliriz.
Geçen yıl bazı ünlü uluslararası bilim adamlarının katıldığı medeniyetler arası barış ve diyalog konulu bir sempozyum düzenledik. Bu gayretin başarısından aldığımız teşvikle bu tür etkinlikleri tekrarlamak istiyoruz. Halihazırda üç büyük dinin bağlıları arasındaki bağları güçlendirmeye yönelik olarak dinlerarası diyalog konusunda Vatikan'ın da temsil edileceğini ümit ettiğimiz bir konferans düzenleme sürecinde bulunuyoruz.
'Yeni fikirlerimiz varmış iddiasında bulunmuyoruz.' Yine müsamahanıza sığınarak, bu misyonun hedeflerine yakından hizmet etmek için üstlenmek istediğimiz birkaç teklifte bulunmayı arzu ediyoruz. Hıristiyanlığın üçüncü bin yılına girişi münasebetiyle yapılacak kutlamalar vesilesiyle Ortadoğu'daki Antakya, Tarsus, Efes ve Kudüs gibi bazı kutsal yerlere müşterek ziyaretleri içeren birçok etkinlik önermek istiyoruz. Bunu Sayın Cumhurbaşkanımız Demirel'in, cenaplarınızın ülkemizi ziyaretine ve mezkur kutsal mekanları göstermeye davetini tekrarlamak için bir fırsat addediyoruz. Anadolu halkı size misafirperverliğini göstermeyi ve şevkle selamlamayı hararetle beklemektedir. Filistinli liderlerle diyalog kurmak suretiyle Kudüs'ü birlikte ziyaret etmemize davetiye çıkarabiliriz. Bu ziyaret bu mübarek şehri Hıristiyanlar, Yahudiler ve Müslümanların, hiçbir kısıtlama, hatta vize dahi olmaksınız serbestçe ziyaret edebileceği uluslararası bir bölge olarak ilan etme gayretlerine yönelik dev bir adım teşkil edebilir.
Üç büyük dinden liderlerin işbirliği ile ilki Washington DC de olmak üzere muhtelif dünya başkentlerinde bir konferanslar serisinin gerçekleştirilmesini teklif ediyoruz. İkinci serinin zamanı için Hz. İsa'nın doğumunun 2000. yıldönümü ideal olabilir.
Bir öğrenci değişim programı da çok faydalı olacaktır. İnançlı genç insanların birlikte eğitim görmesi birbirlerine yakınlıklarını artıracaktır. Öğrenci değişim programı çerçevesinde üç büyük dinin babası olduğu ikrar edilen Hazreti İbrahim'in doğum yeri olarak bilinen Urfa şehrindeki Harran'da bir ilahiyat okulu kurulabilir. Bu, ya Harran Üniversitesindeki programların genişletilmesi suretiyle ya da üç dinin ihtiyaçlarını da temin edecek şümullü bir müfredata sahip bağımsız bir üniversite şeklinde gerçekleştirilebilir.
Önerilen programlar, aşırı büyük isler gibi algılanabilir; ama bunlar erişilmez değildir. Dünyada iki tip insan vardır. Bazıları kendilerini topluma adapte etmeye çalışır. Diğer bazıları ise topluma uymaktansa toplumu kendi değerlerine adapte etmek ister. Toplum, bütün ilerlemeleri bu ikinci tip insanlara borçludur. Onları yarattığı için Rabb'e şükürler olsun."
(M. Fethullah Gülen/Rabb'in aciz kulu/9 Şubat 1998).
Şimdi; kırmızı olarak özellikle işaretlediğim yerlerin Fethullah Gülen Hocaefendi açısından kaleme alınırken birer mütevazilik yansımaları olduğu konusunda samimi düşünmeye çalışıyorum. Ama ya papa cenapları.? O mütevaziliğin neresinde ? Hiçbir yerinde. Onlar hala haçlı zihniyeti ile misyonunu devam ettirme çalışmaları ve azmi içerisinde. (Müslümanlar köpektir!) haşa ! (Müslümanlar zalimdir!) haşa! (Müslümanlar barbar zihniyetin vahşet uygulayan müsebbipleridir) haşa!!! İşte onlar hala bu zihniyette. Dialaog mu ? Kimin umurundaki ? Arz-ı mevuda hizmet eden her olgu ve düşünce mübahtır! Onların gözündeki dialog işte budur!
Hiçbir sempozyuma katılmadım, düşünmedim. Domuz ahırına girmektense, koyun ağılında yıllarca yaşamayı düşünebilirim. Hiç olmazsa koyunlar; eğer çalabilirsem, kavalımı dinler, oysa bunlar; hiç bir zaman, hiçbir müslümanı, hiçbir şekilde dinlemeye niyeti olmayan (en azından şimdilik) topluluklardır.
“İnnet dini indallahil İslam!”