Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Allah`tan cc. baska sefaat edecekler kimlerdir ..!

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

fetih

New member
Katılım
16 Şub 2007
Mesajlar
1,994
Tepkime puanı
355
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Uzay Ýstasyonundan Alooooo Kimse Yokmuuuuu :)
"Kur'an'ı düşünmüyorlar mı? Eğer o Allah'tan başkası tarafından gelmiş olsaydı, onda birçok çelişkiler bulurlardı." (4/82)

yukaridaki ayet`e dair bir itirazi olan soylesin, eger bu ayete iman ediyorsaniz sefaatin Allah `in cc. elinde olduguna dair 23 tane ayet var iken nasil oluyorda Kur`an disi kaynaklara dayanarak birilerine sefaat yetkisi veriyorsunuz... Bunu ancak Allah cc bilir. Tum sefaat Allah`indir.c.c. Sefaat edecekler var ise ancak Allah cc. izni ile sefaat edebilirler. Ancak henuz Allah cc. bu izni ve yetkiyi kimseye vermemistir. su anda birilerine sefaat yetkisi verenler Allah`in cc. bu yetksini gasp etmis olmuyorlar mi ?


Kur`an`daki Islam gercek islamdir.


Vehhabiler, (Münafıkları Allahü teâlâya ve Resulüne çağırırsanız, yüz çevirirler, gelmezler) âyet-i kerimesini yazarak, Ehl-i sünneti bu münafıklara benzetiyorlar. (Ehl-i sünnete âyet, hadis gösterilince, bunlardan yüz çevirip mezhep imamlarına uymakta ısrar ediyor, müşrik oluyorlar) diyorlar. (Feth-ül mecid, s.393)
CEVAP
Burada da, Ehl-i sünnet olan müslümanlara iftira etmektedirler. Münafıklar için, kâfirler için, puta tapanlar yani müşrikler için gelmiş âyet-i kerimeleri güya delil göstererek kendileri gibi inanmayan müslümanlara müşrik, kâfir demektedirler. Kendileri gibi yani vehhabi gibi inanmadığımız için, atalarımız da biz de güya şirk üzere yani kâfirlik üzere imişiz. Asırlardır milyarlarca müslüman hep müşrik olarak yani kâfir olarak ölmüşler.

Birinci maddede yani Vehhabilik Nedir maddesinde de yazdığımız gibi şöyle diyorlardı:
(Vehhabilik gelmesi ile, dininiz şimdi tamam oldu. Allah sizden razı oldu. Babalarınız kâfir idi, müşrik idi. Onların dinlerine uymayınız! Onların kâfir olduklarını herkese anlatınız!)

(Ey cemaat! Bugün dininiz tamam oldu. Müslüman oldunuz. Allah’ı sevindirdiniz. Artık babalarınızın, dedelerinizin bozuk olan dinlerine özenmeyiniz! Allah’ın onlara rahmet etmesi için dua etmeyiniz! Onların hepsi şirk üzere öldüler. Müşrik idiler.)

(Allah’a nasıl ibadet edeceğinizi, nasıl dua edeceğinizi, din adamlarımıza verdiğim kitaplarda bildirdim. Din adamlarımın bildirdiklerine uymayanlarınız olur ise, mallarınızın ve eşyanızın, çocuklarınızın ve kadınlarınızın, kanınızın, askerim için mubah olduğunu biliniz! Hepinizi zincire bağlayıp, işkence yapacaklar ve öldüreceklerdir.)

Şimdi vehhabilere soruyoruz:
İslamiyet hak din değil mi, ki vehhabilikten önce ölenler müşrik olarak ölmüşler?
Vehhabilik Allah’ın gönderdiği son din mi ki, şimdi inanmayanlar kâfir olsun?

Bir müslümanın âyet ve hadislerden yüz çevirmesi düşünülemez. Bu bir müslümanın yapabileceği iş de değildir. Ancak, Allah’a ve Resulüne iman etmeyen kâfirler, puta tapanlar yani müşrikler için gelen âyetlerin müslümanlarla ne alakası var? Biz bu âyet-i kerimelerden yüz çevirmiyoruz. Vehhabilerin İngiliz casuslarının tuzaklarına düştüklerini söylüyoruz. Münafıklar, kâfirler, puta tapan müşrikler için gelmiş âyetleri, yine bunlar için söylenmiş hadisleri müslümanlara yükleyerek fitne çıkarıp bölücülük yaptıklarını, ehl-i sünnet yolundan ayrıldıklarını söylüyoruz.

Bir mezhep imamına uymanın müşriklik olduğunu demeleri çok yanlıştır. Kendileri, imamları ibni Teymiye’nin, ibni Kayyım’ın, Abdülvehhab oğlunun yolundan gidince müşrik olmuyor da, biz imam-ı a’zamın, imam-ı Malik’in, imam-ı Şafii’nin, imam-ı Ahmed’in yolundan gidince mi müşrik oluyoruz?

Bunlar, İngiliz casuslarının tuzaklarına düştüklerini ne zaman anlayacaklar? Rafiziler de ibni Sebe’nin tuzağına düşmüşlerdir.
 

fetih

New member
Katılım
16 Şub 2007
Mesajlar
1,994
Tepkime puanı
355
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Uzay Ýstasyonundan Alooooo Kimse Yokmuuuuu :)
xxxxxxxislam.com sitesinden alintilari kopyalayip, yapistirip duruyorsunuz ...

Kur`an`i okuyup, anlamadan...

dusunmeden...

birilerinin fikirlerini....

ya kolayiniza geldigi icin...

veya koru korune inandiginiz icin...

veya sirf cevap olsun diye...

veya samimi duygularinizla bu tarzda inanarak...

cevap yaziyorsunuz...

sizleri Kur`an`a davet ediyorum. Kur`an`daki islam gercek islamdir. lutfen ATALARINIZIN DININI DEGIL ISLAM`I OGRENMEYE CALISIN. SUPHESIZ KI KAYNAGINDAN. KUR`AN`DAN

Sual: Bir kimsenin mezhepsiz olduğu nasıl tanınır?
CEVAP
Mezhepsizler değişiktir, kimi Mutezilenin, kimi Cebriyyenin, kimi Şianın, kimi Vehhabinin bazı fikirlerini, kimisi her gruptan bazı fikirleri benimsiyorlar. Fikirlerini benimsedikleri ve kaynak olarak gösterdikleri şahıslardan bazıları şunlardır:

Ahmet Kadiyani; Behaullah, Beykiyef, C. Efgani, Ebul ala Mevdudi, Hasan el Benna, Hasan Sabbah, İbni Hazm, İbni Kayyimi Cezviyye, İbni Rüşd, İbni Sebe, İbni Teymiye, İzmirli İsmail Hakkı, M. Şevkani, M. Abduh, M. bin Abdülvehhab Necdi, Makdisi, M. Hamidullah, M. Ebu Zehra, M. İkbal, M. Sıddık Hasan Han, N. Elbani, Reşat Halife, Reşit Rıza, S. Kutup, Seyyid Sabık, Şeyh Bedrettin, Yusuf Kandehlevi, Yusuf Kardavi, Zuhayli vs.

Mezhepsizleri tanımak için fikirlerini, inançlarını bilmek gerekir. Fikirlerinden bazıları şöyledir:

Mezhep taassubu tabirini çok kullanırlar. İctihad kapısı açık derler, sapık görüşlerini ictihad gibi gösterirler.

Telfîkı savunurlar. Mezhepleri birleştirmeye kalkarlar. Hangi mezhepteki hüküm akıllarına yatarsa onunla amel etmeye çalışırlar. Abduh gibi masonları mezhepler üstü müctehid kabul ederler.

Mezhepler bid’attir, Sahabenin mezhebi mi vardı derler.

İmam-ı a’zama, imam-ı a’zam demezler, Ebu Hanife derler.

Eshab-ı kiramdan çoğunu kötülerler. [Halbuki hepsi Cennetliktir. (Hadid 10)]

Bir kısmı, cin ve miracı inkâr eder. Bir kısmı mucizeleri, bir kısmı da kerameti inkâr eder.

Cennette de Allahü teâlâ görülmez derler. Halbuki Kıyamet suresinin (Kıyamet günü ışıl ışıl parlayan yüzler, Rablerine bakacaklardır) mealindeki 22 ve 23. âyetlerini açıklayan Peygamber efendimiz, dolunaya bakıp buyurdu ki:
(Rabbinizi de, [ahirette] böyle göreceksiniz.) [Buhari]

Günah işleyen namaz kılmayan kâfirdir, amel imandan parçadır derler.

Peygamberden, evliyadan yardım istemek şirktir, çünkü ölü işitmez derler. Halbuki Kur’anda (Onlar ölü değildir) buyuruluyor. Hadis-i şerifte de, (Kâfir ölüsü de işitir) buyuruluyor. (Buhari)

Kabir sualini, kabir azabını inkâr ederler.

Ölüye, dua fayda etmez derler. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Dirilerin duaları sebebi ile, ölülere dağlar gibi çok rahmet iner.) [Deylemi]

Sıratı, mizanı, şefaati inkâr ederler. Halbuki bunların hak olduğu âyet ve hadisle sabittir.

İskata, telkine ve kabir azabına inanmazlar. Halbuki bu konularda da sahih hadis-i şerifler vardır.

Yalnız Kur’an derler, bazıları da Kitap, Sünnet derler, dindeki dört delili inkâr ederler.
Bir çok hadis-i şerife uydurma damgasını basarlar, İsrailiyat derler. Halbuki hiçbir İslam âliminin kitabında uydurma hadis olmaz.

İyi iş yapan Hıristiyan ve Yahudiler de Cennete girecek derler. Halbuki Peygamber efendimiz buyuruyor ki:
(Bana iman etmeyen Yahudi ve Hıristiyan Cehenneme girecektir.) [Hakim]

Kur’an değişmiştir derler. Halbuki (Onu biz indirdik, biz koruruz) buyuruluyor. (Hicr 9)

Namaz üç vakittir derler. Hadis-i şerifte, (Namaz beş vakittir) buyuruluyor. (Buhari)

Yanlış olarak, dinimize aykırı olarak İslami görüş, İslam düşüncesi, İslam felsefesi, İslamcı, Allah’ın mucizesi gibi tabirler kullanırlar.
 

fetih

New member
Katılım
16 Şub 2007
Mesajlar
1,994
Tepkime puanı
355
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Uzay Ýstasyonundan Alooooo Kimse Yokmuuuuu :)
xxxxxxxislam.com sitesinden alintilari kopyalayip, yapistirip duruyorsunuz ...

Kur`an`i okuyup, anlamadan...

dusunmeden...

birilerinin fikirlerini....

ya kolayiniza geldigi icin...

veya koru korune inandiginiz icin...

veya sirf cevap olsun diye...

veya samimi duygularinizla bu tarzda inanarak...

cevap yaziyorsunuz...

sizleri Kur`an`a davet ediyorum. Kur`an`daki islam gercek islamdir. lutfen ATALARINIZIN DININI DEGIL ISLAM`I OGRENMEYE CALISIN. SUPHESIZ KI KAYNAGINDAN. KUR`AN`DAN


Sual: Bazıları kesinlikle hiçbir hadisi kabul etmiyor, (yalnız Kur’an) diyor. Binlerce âlimin tasdik ederek bugüne kadar gelen hadisleri kabul etmeyen kâfir olmaz mı?
CEVAP
Onların Kur’ana inanıyorum demeleri yalandır. Çünkü Kur’an-ı kerimi de toplayan eshab-ı kiramdır, hadis-i şerifleri de bildirenler eshab-ı kiramdır. Birine inanıp öteki inkâr edilmez. Resulullah efendimiz, böyle kimselerin çıkacağını mucize olarak 14 asır önce bildirmiştir. Bunlardan bazıları şöyledir:

(Bazı kibirli kişiler çıkacak, “Allah Kur’anda bildirilenden başka bir şeyi haram kılmadı” diyecek. Yemin ederim ki, benim de emrettiğim, yasakladığım, koyduğum hükümler vardır. Bunların sayısı Kur’andaki hükümlerden daha çoktur.)
[Ebu Davud]

(Kur’andan başka delil kabul etmem diyenler çıkacak.)
[Ebu Davud]

(Hadisi bırak, Kur’ana bak diyerek bana inanmayanlar çıkacak.)
[Ebu Ya’la]

(Yalnız Kur’andaki helal ve haramı kabul ederim diyenler çıkar. İyi bilin, Peygamberin haram kılması, Allah’ın haram kılması gibidir.)
[Tirmizi, Darimi]

(Cebrail aleyhisselam, Kur'an gibi, açıklaması olan sünneti de getirdi.)
[Darimi]

(Bana Kur’anın misli kadar daha hüküm verildi.)
[İ. Ahmed]

(Sünnetimden yüz çeviren benden değildir.)
[Müslim]

(Bana uyan Cennete girer, isyan eden Cennete giremez.)
[Buhari]
(Bize yalnız Kur’andan söyle) diyen birine, İmran bin Husayn hazretleri, (Ey ahmak! Mesela Kur’anda, namazların kaç rekat olduğunu bulabilir misin?) dedi. Hazret-i Ömer, farzların seferde kaç rekat kılınacağını Kur’anda bulamadık diyenlere, (Allahü teâlâ, bize, Resulullah efendimizi gönderdi. Kur’anda bulamadığımızı, Ondan gördüğümüz gibi yaparız. O, seferde, 4 rekatlı farzları iki kılardı) buyurdu. (Mizan-ül-kübra)
 

casus021

New member
Katılım
30 Ocak 2007
Mesajlar
1,475
Tepkime puanı
380
Puanları
0
Yaş
40
Konum
istanbul
Web sitesi
www.islamportali.net
sevgili kardesim...

HANGI AYETTE....? KIME SEFAAT YETKISI ... ? VERILDIGINE DAIR DELILINI SOYLERMISIN...?

bir peygamberler alimler sadıklar veli kullar melekler vs. gibiler şefaat yetkisine sahiptirler

Sadece Allah’ın dilediği ve razı olduğu kimselere şefaat etmesi için izin verilen, göklerde nice melekler vardır.) [Necm 26]

ayetleri tekrar okumadı isterim orada razı oldugum kullardan başkası şefaat edemez diyor işte razı oldugu kullar da bunlardır
bir peygamberler alimler sadıklar veli kullar melekler vs. gibiler şefaat yetkisi verilecek kullardır
 

tevhid.

New member
Katılım
6 Kas 2008
Mesajlar
62
Tepkime puanı
10
Puanları
0
Web sitesi
www.tevhid.eu
sevgili fetih kardersim....

ne oldu, delil ile tartismayi biraktinizda hakaret etmeye mi basladiniz...

Ben Kur`an kaynakli meseleyi izah etmeye calisirken siz beni, vehhabilerden olmakla sucluyorsun....

ben sadece `MUSLUMANLARDANIM` beni baska sekilde tarif etmeyiniz lutfen..

ayrica ben bir soru sordum, ancak cevap yerine ilgisiz suclayici ifadeler aliyorum...

KUR`AN`A AYKIRI OLAN HICBIR BILGI VE BELGE KABUL EDILEMEZ...

Kur`an`i anlamak bu kadar mi zor geliyor. Neden bolunmus parcalanmis gruplara ayrilmis halde birbirinizle tartisiyorsunuz. Neden Islam`in merkezinde Kur`an`in etrafinda birlesemiyoruz. Kur`an`a iman ettigini soyleyip de Kur`an, ayetleri ile celisen baska bir kaynaga dayanan kisi cahil olmaz mi ?

Kur`an`da ki islam gercek islamdir.
 

tevhid.

New member
Katılım
6 Kas 2008
Mesajlar
62
Tepkime puanı
10
Puanları
0
Web sitesi
www.tevhid.eu
bir peygamberler alimler sadıklar veli kullar melekler vs. gibiler şefaat yetkisine sahiptirler

Sadece Allah’ın dilediği ve razı olduğu kimselere şefaat etmesi için izin verilen, göklerde nice melekler vardır.) [Necm 26]

ayetleri tekrar okumadı isterim orada razı oldugum kullardan başkası şefaat edemez diyor işte razı oldugu kullar da bunlardır
bir peygamberler alimler sadıklar veli kullar melekler vs. gibiler şefaat yetkisi verilecek kullardır


simdi sizler `Allah`tan cc. baska sefaat edecek yoktur` seklinde 23 tane ayet varken Necm-26 ayetine dayanarak mi Allah`in cc disinda sefaatciler olduguna inaniyorsunuz... ?

ayrica sorumun cevabi bu degil `KIM ` KIMLER ` SEFAAT EDECEKLER DELILLERINIZ NELERDIR.

HANGI AYETTE `PEYGAMBERLER, ALIMLER,SADIKLAR,VELI KULLAR,MELEKLER` SEFAAT EDECEKTIR DIYOR.... HANGI AYETTE...!
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
“…ve herhalde sonu, senin için önünden daha hayrlı ve ileride Rabbin sana ata edecek (verecek), öyle ata edecek (verecek) ki rızaya ereceksin!” (Duha : 4 – 5)

Burada verilen nedir ? istenilen ve kabul edilen bir şey’dir. Ata etmek demek arapçada istemediğin kadar cümlesi ile aynı mana ve anlamı taşır. Peki neymiş bu? Onu da Rasulullah’ın (s.a.v.) hani; o hiç yalan ve dolan çıkmayan mübarek “El Emin” sıfatlı ağzından duyalım:


"Her peygamberin müstecab (Allah'ın kabul edeceği) bir duası vardır. Her peygamber o duayı yapmada acele etti. Ben ise bu duamı Kıyamet gününde, ümmetime şefaat olarak kullanmak üzere sakladım (kullanmayı âhirete bıraktım). Ona inşaallah, ümmetimden şirk koşmadan ölenler nâil olacaktır."

Buhari, Da'avat 1, Tevhid 31; Müslim, İman 334, (198); Muvatta, Kur'an 26, (1, 212); Tirmizi, Da'avat 141

Ve isteyecek elbette; ümmedim için af diyecek! Hatta öyle bir isteyecek ki; Rabbi de cevap verecek isteğine, Kur’an’da bu mizanseni yaşatıyor görmek isteyene : “…öyle ata edecek ki; rızaya ereceksin” Yani; Ey Muhammed, razı olacağın kadar iste! razı olana kadar da al! anlamında. Ne isteyecek Allah Resulu (s.a.v.) ? şefaat hakkı ! kendi ağzı ile beyan ediyor bunu mübarek efendimiz. Peki; Verecek olan kim ? Rabbi Zülcelal (cc)!
Peki; şimdi Size ne oluyor ?


Allah'ın (cc) ayetlerini sadece bu dünyaya mı hitap sanıyorsunuz ? Ahiret alemine ilişkin olarak görmüyormusunuz ? Yani söylemleriniz o kadar değişik anlamalara yol açıyorki, işte bu noktada bazı arkadaşlarıma kızıyorum. Madem ki ilmin yok ne demeye kalkarsın da bir söz yumurtlarsın, hadi söyledin o halde devamını getir de insanların kafalarında soru işaretleri bırakma!

Hani geçenlerde bir söz yazmıştık, lafın tamamı ya çocuğa ya meczuba söylenir. Her ikiside Din’i hükümler karşısında müsavidir (yani sorumlu değildir) Sizin de çocuk olmadığınızı görüyoruz arkadaşlar, o halde azıcık izan lütfedin! Hani yeri geldiği zaman bir konuda burada mecaz var, burada zahiri hüküm var diye okuyorsunuz ve öyle değerlendiriyorsunuz ya, neden bazı yerlerde bunu yapmıyorsunuz ? “Talebena; vecedena! (İsteyin; vereyim) diyen bir Allah (cc), isteyen bir Rasul (s.a.v.) bunu görmeyen bir ümmed! Yapmayın, bu kadarı olmaz! Hani ? nerede kaldı hanif şuuru ?

İslam’ı bir gönülden kabul vardır, bir de kılıç zoru ile kabul vardır. Bazı kavimler gönülden kabullenmiştir, bazıları da kılıç zoru ile. Siz hangi kavmin insanlarına özeniyorsunuz ?


(Metin mete kardeşim, sende lütfetmişsin Bekir kardeşimiz için; meczup hükmüne sokmuşsun. Aşkolsun, bizi meczup görmüyormusunuz ? darılırım gerçekten, banada bir gün öyle güzel bir paye ile hitap etmezseniz, hatırım kalır valla :p.)
 

tevhid.

New member
Katılım
6 Kas 2008
Mesajlar
62
Tepkime puanı
10
Puanları
0
Web sitesi
www.tevhid.eu
Duha suresı

Duha suresı

SEFAAT ICIN DELIL SAYDIGNIZ AYET ASAGIDADIR, LUTFEN BIR DAHA OKUYUN BU AYETTE SEFAAT, ARACILIK MANASINDA OLAN HICBIRSEY BULUNMAMAKTADIR. BU AYETIN NE MEAL`DE NE TEFSIR`DE AHIRETTE PEYGAMBER (SAV) EFENDIMIZIN SEFAAT EDECEGINE DAIR HICBIR HUKUM MEVCUT DEGILDIR.




Rahman Rahim olan Allah’ın adıyla


1- Kuşluk vaktine andolsun.(1)
2- 'Karanlığı iyice çöktüğü' zaman geceye,(2)
3- Rabbin seni terketmedi ve darılmadı da.(3)
4- Şüphesiz senin için son olan, ilk olandan (ahiret dünyadan) daha hayırlıdır.
5- Elbette Rabbin sana verecek, böylece sen hoşnut kalacaksın.(5)

AÇIKLAMA

1. Burada "Duha" kelimesi gecenin mukabili olarak kullanılmıştır. Bu nedenle, "duha"dan kasıt apaçık gündüzdür. Bunun benzeri, A'raf Suresi 97-98. ayetlerde de geçmiştir: "O memleketin halkı, geceleyin uyurlarken ansızın azabımızın gelmeyeceğinden emin miydiler? Yoksa o memleketlerin halkı güpegündüz eğlenirlerken azabımızın birden bire gelmeyeceğinden emin miydiler?" (A'raf 97-98) .
Bu ayetlerde "duha" kelimesi, gecenin mukabili olarak kullanılmıştır. Bunun için "duha"dan maksat, kuşluk vakti değil, mutlak gündüzdür.
2. Burada "secea" kelimesi gece için kullanılmışsa da yalnız karanlığın yayılışı değil, aynı zamanda sükun ve sessizliğin yayılması manasını da şamildir. Gecenin bu özelliği ilerideki konu ile de yakından ilgilidir.
3. Rivayetlerden anlaşılıyor ki, Rasulullah'a gelen vahiy bir süre kesilmiştir. Çeşitli rivayetlerde bu süre, birbirinden farklı beyan edilmiştir. İbni Cüreyec 12 gün, Kelbi 15 gün, İbni Abbas 25 gün, Süddi ve Mükatil de bu sürenin 40 gün olduğunu söylemişlerdir. Her halükarda, bu süre o kadar uzundur ki, Rasulullah bu yüzden çok üzülmüştü ve muhalifleri de bu nedenle alay ediyorlardı. Çünkü Rasulullah her yeni sure nazil olduğunda halka duyururdu. Epeyce bir müddet vahiy gelmeyince, muhalifleri vahiy kaynağının kesildiğini zannetmişlerdir. Cündüp b. Abdullah El-Becli şöyle rivayet eder: "Cebrail gelmeyince müşrikler Rasulullah'a şöyle demeye başladılar. Rabbi Muhammed'i terk etmiştir" (İbn Cerir, Taberani, Abd b. Numeyd, Said b. Mansur, İbn Merduye) .
İkinci bir rivayet de şöyledir: "Rasulullah'ın amcası Ebu Leheb'in karısı olan Ümmü Cemil'in evi Rasulullah'ın evinin yanındaydı. Rasulullah'a şöyle derdi: Anlaşılıyor ki şeytanın seni terketmiştir." Avfi ve İbn Cerir, İbn Abbas'tan rivayet ediyor ki, uzun müddet Cebrail gelmeyince Rasulullah çok perişan oldu. Müşrikler de, "Rabbi ona darılmış ve onu terketmiştir" dediler. Katade ve Dahhak da mürsel bir rivayette hemen hemen aynı şeyleri söylemişlerdir.
Rasulullah'ın bu konudaki üzülme hali pek çok rivayette beyan edilmiştir. Küfür ile imanın mücadele ettiği bir dönemde gücünü Allah'tan alan Hz. Muhammed (s.a) için vahyin kesilmesi onun yapayalnız kalması demekti. Üstelik düşmanlarının şamataları onun üzüntüsünü bir kat daha artırıyordu. Rasulullah, kendisinin bir kusuru nedeniyle Allah'ın darıldığını, bunun için hak ile batıl mücadelesinde kendisini yalnız bıraktığını tahmin ediyor, şüpheleniyordu.
Bu durumda, Rasulullah'a teselli vermek için bu sure nazil olmuştur. Gündüzün aydınlığı ve gecenin sükunetine yemin edilerek, "Rabbin seni terketmedi ve sana darılmadı da" buyurulmuştur. Bu iki şeye yemin edilmesinin sebebi, gündüzün aydınlığının ve gecenin sükunetinin, Allah'ın kullarına dargınlığı ya da memnuniyeti anlamında olmamasıdır. Gecenin daralmakla, gündüzün de memnuniyetle bir ilgisi yoktur. Böylece, gece ve gündüz nasıl bir hikmete mebni ise, vahyin kesilmesi de öylece bir hikmete mebnidir. Vahyin kesilmesi, Allah'ın Rasulullah'a darılmış olması anlamında değildir.
Bu iki şeye yemin edilmesinin diğer bir özelliği de şudur: Gündüz aydınlığı, insanı yaptığı meşguliyetten dolayı yorar. Gece karanlığı, yorgun olan insanın sükunet bulması ve dinlenmesi için gereklidir.
Aynı şekilde vahiy senin için gerginlik kaynağı olmuştu. Vahyin kesilmesi, gerginlikten sükunet bulman içindir. Vahiy güneş aydınlığı gibidir, onun kesilişi ise gecenin sükunetine benzer.
4. Allah (c.c.) bu müjdeyi Rasulullah'a öyle bir zamanda vermiştir ki, o dönemde Rasulullah'ın bir avuç Müslümanla görünüşte muzaffer olmasına küçük bir ihtimal bile yoktu. Mekke'deki İslam'ın mumu her an sönecek gibiydi ve her taraftan İslam'ı yok etmek için fitne rüzgarları esiyordu. Tam o sırada Allah (c.c) Nebi-yi Ekrem'e (s.a) şöyle diyordu: Perişan olmayın, üzülmeyin. Başlangıçtaki zorluktan sonra her gelen merhale daha iyi olacaktır. Senin gücün, izzet, şeref ve kadrü kıymetin artacaktır. Tesir ve nüfuzun yayılacaktır. Bu vaad sadece bu dünya ile sınırlı değildir. Ahirette de senin mertebe ve derecen yükselecektir. Taberani Evsat'ta ve Beyhaki Delail'inde İbn Abbas'tan nakletmiştir ki, Rasulullah şöyle buyurdu: "Bütün fetihler, benden sonra ümmetimin muzaffer olacağını göstermiştir. Bunun için de ben memnun oldum." Bunun üzerine Allah (c.c) "Ahiret senin için bu dünyadan daha iyidir" buyurmuştur.
5. Yani, Rabbinin vermesi gecikmiştir. Amma çok yakında Rabbin sana o kadar çok verecek ki sen memnun olacaksın. Bu vaad Rasulullah'ın hayatında bile gerçekleşmiştir. Arabistan'ın Güney sahilinden Kuzey'den Roma İmparatorluğunun Şam vilayetine ve Fars İmparatorluğunun Irak sınırına kadar; Doğu'da Fars körfezinden Batı'da Kızıldeniz'e kadar olan bütün bölgeler İslam'ın sultası altına girmiştir. Arab tarihinde bu topraklar ilk defa bir kanun ve zabıtaya tabi olmuştur. Hangi güç İslam'a karşı çıkmışsa parçalanmıştır. "La ilahe illallah Muhammedun Rasulullah" sesi her yerde yankılanmıştır. Bu ülkede müşrikler ve Ehl-i Kitap kendi yalan davalarında sonuna kadar direnmişlerdi. O bölgedeki insanlar İslam'a boyun eğmekle kalmamışlar, aynı zamanda O'na gönülden de bağlanmışlardı. İtikad, ahlak ve amelde büyük bir inkılâb meydana gelmişti. Bütün insanlık tarihinde cehalete batmış bir kavmi 23 senede bu kadar değiştiren, Asya, Afrika ve Avrupa'nın büyük bir kısmında yayılan, hâkim olan, dünyanın her köşesinde varlığını hissettiren Rasulullah'ın bu hareketine benzer bir hareket görülmez. Bütün bunlar, Allah'ın Rasulü'ne bu dünyada verdiği nimetlerdir. Ahirette verilecek nimetleri tasavvur etmek bile mümkün değildir. (Bkz. Taha an: 112)
 

tevhid.

New member
Katılım
6 Kas 2008
Mesajlar
62
Tepkime puanı
10
Puanları
0
Web sitesi
www.tevhid.eu
DUHA SURESI / Meal ve Tefsiri

Rahman ve Rahim Olan Allah`in cc. adiyla



1- Kuşluk vaktine andolusun.
2- Durgunlaşan geceye andolsun ki,
3- Rabbin seni bırakmadı ve sana darılmadı,
4- Andolsun senin için ahiret dünyadan daha hayırlıdır,
5- Rabbin sana verecek ve sen razı olacaksın.
Yüce Allah, parlak ve ilham dolu bu iki "an"ın üstüne yemin etmektedir. Kainat olayları ile ruhun duyguları arasında bir köprü kurmaktadır. insan kalbine şu güzel ve canlı varlık alemi ile duygu alış-verişi yapan ve her canlıya şefkatli olan bir hayatı ilham etmektedir. Ve bu ilhamı alan kalb, şu varlık aleminde dostluk içinde, kimsesizlik çekmeden, bir başına garip kalmadan yaşar... Bizzat bu surede bu dostluğun etkisi görülüyor. Burada arzulanan dostluk gölgesinin uzanmasıdır, yayılmasıdır. Sanki yüce Allah surenin başından itibaren, peygamberine şu varlık aleminde çevresine dostluk doldurduğunu, dolayısı ile kendisinin orada bir başına ve herkesten uzak olmadığını, vahiy ediyor.
Bu kainat ilhamının ardından Rasulullah'a destek ifadesi açıktan açığa geliyor: "Rabbin seni bırakmadı ve sana darılmadı." Senin ruhunu incitmek, kalbini sızlatmak ve zihnine endişe vermek isteyenlerin sandığı gibi Rabbin seni bırakmadı ve senden ayrılmadı. Çünkü O senin Rabbindir, ve sen O'nun kulusun. O'nun Rabbliğine aitsin. Seni koruyan, bakımını üstlenen O'dur.
O'nun ihsan kaynağı, bağış pınarı kurumadı. Ve senin için ahirette bu dünyada sana verdiklerinden çok daha üstün güzellikler vardır onun katında... "Andolsun senin için ahiret dünyadan daha hayırlıdır." Başta da sonda da ahirettir hayırlı olan.
Rabbin seni hoşnut edecek herşeyi hazırlamıştır. Davanı yaymada seni başarıya ulaştıracak, yolundaki engelleri kaldıracak, savunduğun sistemi üstün getirecek, açıkladığın Hakk'ı galip getirecektir... Rasulullah inatla, yalanlama ile incinme ve hile ile müşriklerin yaygaraları ile karşılaştığı günlerde kafasını meşgul eden problemler bunlardı. "Rabbin sana verecek ve sen razı olacaksın."
Sure akışına devam ederek, Rasulullah'a daha yolun başından beri Rabbinin kendisine karşı tutumunu hatırlatıyor ki Rabbinin kendisine ne güzel şeyler yaptığını, kendisine olan sevgisini, ona olan feyzini zihninde canlandırsın ve rahmetin, sevginin, ilahi dostluğun gerçekleştiği yerleri yeniden hatırlayarak doyuma ulaşsın, tatmin olsun. Bu öylesine üstün bir nimet ki böylesine son derece mükemmel olarak onu anmak ve hatırlatmak o nimeti canlandırıyor.
- O seni yetim bulup barındırmadı mı?
7- Şaşırmış bulup da yol göstermedi mi?
8- Fakir iken seni zengin etmedi mi?
Kendi durumuna, geçmiş hayatına bak. Rabbin bu görevi sana yüklemeden önce bile hiç seni bırakmadı mı, sana hiç küstü mü? Yetimliğini O'nun koruması kuşatmadı mı? Şaşkınlığına O'nun doğru yolu göstermesi yetişmedi mi? Senin fakirliğini O'nun ihsanı bürümedi mi?
Sen yetim olarak doğmuştun seni kendi bağrına bastı. Senin dininden olmadığı halde amcan Ebu Talib'e varıncaya kadar birçoklarının şefkatini sağladı.
Doğrusu sen fakirdin, yüce Allah seni kanaatkârlık vererek zenginleştirdi. Nitekim seni kendi kazancın ve hanımın Hz. Hatice'nin malı ile de zengin yaptı, fakirliği hissetmedin, ya da çevrendeki zenginliklere göz dikmedin.
Sonra sen çelişik düşünceleri saçma inançları bulunan, durumları bozuk ve davranışları sapık bir cahiliyet ortamında yetiştin ve senin ruhun o ortamda huzur bulmadı, o hayata meyletmedi. Ama kendin için açık ve emin bir yol da bulamadın. Ne cahiliyette, ne de Hz. Musa'nın ve Hz. isa'nın dinlerinden dönen dinlerini değiştiren, sapıtan ve yolunu kaybeden taraftarlarının yanında... Sonra yüce Allah, sana vahiy ettiği din ile, sana ulaştırdığı sistem ile seni doğru yola iletti.
Bir kimseyi inanç sistemlerinin karmaşasından, ve sapık yollardan kurtararak ona doğru yolu göstermek en büyük ihsandır. Hiçbir ihsan ona denk olamaz. Yine bir insana doğru yolu göstermek rahatlıktır, hiçbir endişenin benzemediği endişeden huzura kavuşmaktır, hiçbir yorgunluğun denk olmadığı yorgunluktan kurtulmaktır. Belki de bu yorgunluklar ve endişeler vahyin kesilmesi, müşriklerin buna sevinmeleri ve sevgilinin sevgilisinden ayrı kalması gibi Resulallah 'ın çekmiş olduğu çilelerden ileri gelmekteydi. Sonra bu ayet gelerek, ona Rabbinin kendisini sapıklığı içinde vahiysiz bırakmayacağını önceden de şaşkınlık içinde ve sapık bırakmadığını hatırlatıyor ve ruhunu tatmin ediyor.
Rabbinin onu yetim iken bağrına bastığını, şaşkın iken doğru yolu gösterdiğini fakirlikten kurtarıp zengin ettiğini hatırlatması dolayısı ile kendisine ve kendisinin gerisinden Müslümanlara her yetimi barındırmayı, her isteyenin ihtiyacını gidermeyi ve yüce Allah'ın üzerindeki nimetlerini belirtmeyi emrediyor. Bu nimetlerin başında ise bu dinin kendisine gösterilmesi gelmektedir.
9- Yetime gelince sakın onu üzme,
10--Yoksula gelince sakın onu azarlama,
11- Yalnızca Rabbinin nimetini anlat.
Bu emirler, yani yetime ikram edilmesinin emredilmesi, hatırının kırılmasının, horlanmasının ve aşağılanmasının yasak edilmesi, dilenen yoksula yumuşak davranılmasının ve haysiyetinin incitilmeden ihtiyacının giderilmesinin istenmesi İşte bütün bu istekler emirler -daha önce de defalarca değindiğimiz gibi kılıcı ile hakkını koruyamayan güçsüz kimselerin hakkını gözetmeyen azgın ve inkarcı toplumun kendisini sürekli gündemde tutan en önemli problemlerindendi. islam dini bu toplumu yüce Allah'ın şeriatı ile Hakka ve adalete yüceltmiştir,ve onları Allah korkusuna, O'ndan çekinmeye yüce Allah'ın koyduğu sınırları aşmama seviyesine yükseltmiştir. Çünkü yüce Allah koyduğu sınırı gözetir, onu kıskanır ve haklarını korumak için ne kılıcı ne de gücü olmayan zayıf kullarının haklarının çiğnenmesine kızar ve gazap eder.
Yüce Allah'ın nimetini özellikle de iman nasib etme ve doğru yola kavuşturma nimetini anlatmak, nimeti veren yaratıcıya karşı şükür biçimlerinden birisidir. Allah'ın kullarına iyilik etmek ve ihsanda bulunmak bu şükrü tamamlar. Bu davranış pratik bir şükür tablosudur. Yararlı, şerefli ve sessiz olarak hareketlerin dili ile nimeti dile getirmektir.
 

tevhid.

New member
Katılım
6 Kas 2008
Mesajlar
62
Tepkime puanı
10
Puanları
0
Web sitesi
www.tevhid.eu
93/DUHA
Rivayet edildiğine göre, 89. surenin (Fecr) nüzulünden sonra, bir süre Hz. Peygamber hiçbir vahiy almadı ve Mekke'deki düşmanları hemen bu olayı kullanarak “Rabbin seni unutmuş ve sana darılmış” dediler, bunun üzerine bu sure nazil oldu. Bir ölçüde şüpheli gördüğümüz bu rivayeti ister kabul edelim ister etmeyelim, ilk bakışta Hz. Peygamber'e sesleniyor görünen bu surenin aslında daha geniş bir muhtevaya sahip olduğunu söyleyebiliriz: bu sure, iyi ve suçsuz insanları müthiş şekilde etkileyen ve hatta zaman zaman Allah'ın aşkın (müte‘âl) adaletini bile sorgulamalarına yol açan üzüntülere ve sıkıntılara maruz kalmış olan bütün mümin erkek ve kadınları ilgilendirmekte ve onları tesellî etmeyi amaçlamaktadır.
1 AYDINLIK sabahı düşün, 2 ve durgun, karanlık geceyi.1
3 Rabbin seni ne unuttu ne de darıldı:2 4 öteki dünya senin için [hayatının] bu ilk bölümünden mutlaka daha iyi olacak!
5 Ve zamanı geldiğinde Rabbin sana [kalbinden geçeni] bağışlayacak ve seni hoşnut kılacak.
6 O seni yetim olarak bulup bir sığınak vermedi mi?3
7 Ve yolunu kaybetmiş görüp seni doğru yola ulaştırmadı mı?
8 İhtiyaç içinde bulup seni tatmin etmedi mi?
9 Öyleyse yetime haksızlık yapma,
10 yardım isteyeni asla geri çevirme,4
11 ve [her zaman] Rabbini(n) nimetlerini an.5
DİPNOTLAR
1 “Aydınlık sabah” ifadesi, bariz bir şekilde, insan hayatında az sayıdaki ve geniş aralıklı mutluluk dönemlerini sembolize etmektedir. Buna karşılık, “durgun ve karanlık gece”, yani kural olarak insanın bu dünyadaki varoluşunu kuşatan üzüntü ve sıkıntı dönemleri, daha uzun bir zaman kesitini kapsamaktadır (karş. 90:4). Başka bir anlamı ise şudur: nasıl ki sabah geceyi izliyorsa, aynı kesinlikte Allah'ın rahmeti ve şefkati de, hem bu dünyadaki hem de öteki dünyadaki her türlü sıkıntıyı giderecektir -çünkü Allah “rahmeti ve şefkati Kendine ilke edinmiştir” (6:12 ve 54).
2 Zımnen, “oysa, düşüncesizler, azabın Allah tarafından sana verildiği sonucuna varmışlar”.
3 Muhtemelen Muhammed (s)'in, babasının ölümünden birkaç ay sonra doğduğu ve daha altı yaşındayken de annesinin öldüğü gerçeğine işaret. Ancak, bunun dışında, her insan şu veya bu anlamda bir “yetim”dir, çünkü herkes “yalnız yaratılmış”tır (karş. 6:94) ve “Kıyamet Günü Allah'ın huzuruna yalnız/tek başına çıkacaktır” (19:95).
4 Sâil terimi, kelime anlamıyla “isteyen kimse”yi gösterir ki bu da yalnız “dilenci”yi değil, hem maddî hem de manevî açıdan zor durumda iken yardım ve hatta bir konuda aydınlanma (tavsiye) isteyen herkesi kapsar.
5 Zımnen, “kendi sıkıntından daha çok”.
 

casus021

New member
Katılım
30 Ocak 2007
Mesajlar
1,475
Tepkime puanı
380
Puanları
0
Yaş
40
Konum
istanbul
Web sitesi
www.islamportali.net
simdi sizler `Allah`tan cc. baska sefaat edecek yoktur` seklinde 23 tane ayet varken Necm-26 ayetine dayanarak mi Allah`in cc disinda sefaatciler olduguna inaniyorsunuz... ?

ayrica sorumun cevabi bu degil `KIM ` KIMLER ` SEFAAT EDECEKLER DELILLERINIZ NELERDIR.

HANGI AYETTE `PEYGAMBERLER, ALIMLER,SADIKLAR,VELI KULLAR,MELEKLER` SEFAAT EDECEKTIR DIYOR.... HANGI AYETTE...!

79 - Gecenin bir kısmında da sadece sana mahsus bir nafile olmak üzere uykudan kalk, Kur'ân ile teheccüd namazı kıl, Rabbinin seni bir makam-ı mahmuda (şefaat makamına) göndermesi kesindir.
isra suresi
ey kardeşim ALLAH orada diledigi kuluna verecektir diyor fakat yine siz anlamamakta ısrar ediyorsunuz tabiki rabbimizin izni olmadan şefaat edecek kimse yoktur o izin verdigi zaman olacak ve bunuda hoşnut oldugu kullarına verecektir


(O gün, kimse şefaat edemez. Ancak Rahman olan Allah’ın izin verdiği ve sözünden hoşlandığı kimse şefaat eder.) [Taha 109]
(Rahman olan Allah’ın nezdinde söz ve izin alanlardan başkası şefaat edemez.) [Meryem 87] (Bu iki âyette Allahü teâlânın izin verdikleri şefaat edecek, başkaları edemez diye açıkça yazıyor.)
(Allah’ı bırakıp da, taptığı putlar şefaat edemez. Ancak hak dine inanıp, ona şahitlik edenler şefaat eder.) [Zuhruf 86] (Putlar elbette şefaat edemez. Ama hak yoldakiler şefaat edecektir.)
(Allah, şefaat edene ve şefaat edilene izin vermedikçe, hiç kimse şefaat edemez, şefaati fayda vermez. Kalblerindeki müthiş korku giderilince, [şefaat bekleyenler, şefaat edenlere] “Rabbiniz şefaat hakkında ne buyurdu?” diye soracaklar. Onlar [şefaat edenler] ise, “Hak olanı buyurdu [şefaate izin verdi]” diyecekler.) [Sebe 23] (Allah’ın izin verdiklerine şefaat eder deniyor.)
(Onlar, Onun [Allah’ın] rızasına kavuşmuş olandan başkasına şefaat etmezler.) [Enbiya 28] (Şefaat yetkisine sahip olanlar bile, ancak Allah’ın razı olduğu kimselere şefaat edebilirler.)
(Sadece Allah’ın dilediği ve razı olduğu kimselere şefaat etmesi için izin verilen, göklerde nice melekler vardır.) [Necm 26] (Demek ki melekler de ancak, Allah’ın razı olduklarına şefaat edebiliyor, Allahü teâlâ kâfirlerden razı olmadığı için onlara şefaat yoktur, kimse şefaat edemez.)
(Allah’ın izni olmadan kim şefaat edebilir?) [Bekara 255] (Bu, Allah’ın izni ile şefaat eder demektir.)
(Allah’ın izni olmadan hiç kimse şefaatçi olamaz.) [Yunus 3] (Şefaat Allah’ın iznine bağlıdır.)
(Bütün şefaatler Allah’ın iznine bağlıdır.) [Zümer 44] (Demek ki çok şefaat edecekler vardır ki, hepsi de Allahü teâlânın iznine bağlıdır.)
Kâfirlere şefaatçi olmadığını ve putların şefaat edemeyeceğini gösteren âyetleri, ehl-i bid’at Müslümanlara yüklemeye çalışıyorlar, Peygamberler de şefaat edemez diyorlar. Şefaate sadece iman ehli kavuşacak, kâfirler şefaatten mahrum kalacaklardır. Birkaç âyet-i kerime meali:
(Artık şefaat edicilerin [Peygamber, melek, şehid vs.’nin] şefaati, onlara [kâfirlere] fayda vermez.) [Müddesir 48]
(O gün zalimler [kâfirler] için, müşfik bir dost, sözü dinlenecek şefaatçi de yoktur.) [Mümin 18] (Âyette, zalimlere şefaat yok deniliyor, müminlere denmiyor. Zalim kelimesinin tefsir ilmindeki anlamı, kâfirler demektir.)
(Kâfir için dost ve şefaatçi yok) demek, (Müminler için dost ve şefaatçi var) demektir. Mesela Mümin suresinin 7, 8 ve 9. âyetlerinde, meleklerin müminler için dua ettiği bildirilmektedir.
Bütün müfessirler, muhaddisler ve fakihler gibi, dört mezhep imamı da şefaatin hak olduğunu bildirmişlerdir. Mesela, Ehl-i sünnet alimlerinin reisi olan İmam-ı a’zam hazretleri, (Peygamberler, âlimler ve salihler, günahkârlara şefaat edecektir) buyurdu. (Fıkh-ı ekber)

şunuda ifade edeyim bir tek ayete dayandıgımızı lim söyledi bakın ayetleride yazdım illaki inanmakta istemiyorsanız bizde sizi inandıracak degiliz sizin inandıgınız ve anlama sekliniz sizedir rabbimizin razı oldugu kullarda bellidir bunu kuranda yazıyor peygamberler sadık olanlar müminler şehitler alimler velilrdir aç kuranı bak rabbimizin izni olmadan tabi kimse şefaat edemez bunu kuranda söylüyor fakat ayet de sadece izin verdigimiz kullarımızın dısındakiler edemez diyor siz yanlıs anlıyorsanız biz ne yapalım
 
Son düzenleme:

hilal

New member
Katılım
3 Haz 2008
Mesajlar
562
Tepkime puanı
1,033
Puanları
0
Yaş
46
Allah'a ve O'nun Resûlü'ne iman edenler; işte onlar Rableri katında sıddîklar ve şehidler (veya şahid)lerdir. Onların ecirleri ve nurları vardır. İnkâr edip ayetlerimizi yalanlayanlar ise; işte onlar da cehennem halkıdır. (HADİD SURESİ / 19)
 

casus021

New member
Katılım
30 Ocak 2007
Mesajlar
1,475
Tepkime puanı
380
Puanları
0
Yaş
40
Konum
istanbul
Web sitesi
www.islamportali.net
simdi sizler `Allah`tan cc. baska sefaat edecek yoktur` seklinde 23 tane ayet varken Necm-26 ayetine dayanarak mi Allah`in cc disinda sefaatciler olduguna inaniyorsunuz... ?

ayrica sorumun cevabi bu degil `KIM ` KIMLER ` SEFAAT EDECEKLER DELILLERINIZ NELERDIR.

HANGI AYETTE `PEYGAMBERLER, ALIMLER,SADIKLAR,VELI KULLAR,MELEKLER` SEFAAT EDECEKTIR DIYOR.... HANGI AYETTE...!

bu hususta yine ayet var kardeşim okumadıgın yine belli kafirlere şefaat edilmeyecek fakat diger kullara şefaat edilecek ve bunuda yine rabbimiz biliditrecek bu hususta hadis var kimlere şefaat edilecek diye açıkca belirtilmiştir gunahkar olan muslumanların bagışlanması için şefaat edileceklerdir
 

chamdali

New member
Katılım
28 Nis 2006
Mesajlar
647
Tepkime puanı
123
Puanları
0
bu hususta yine ayet var kardeşim okumadıgın yine belli kafirlere şefaat edilmeyecek fakat diger kullara şefaat edilecek ve bunuda yine rabbimiz biliditrecek bu hususta hadis var kimlere şefaat edilecek diye açıkca belirtilmiştir gunahkar olan muslumanların bagışlanması için şefaat edileceklerdir


Selam,

Bakara 254: Ey iman edenler, hiç bir alış-verişin, hiç bir dostluğun ve hiç bir şefaatin olmadığı gün gelmezden evvel, size rızık olarak verdiklerimizden infak edin. Kâfirler... Onlar zulmedenlerdir.
 

tevhid.

New member
Katılım
6 Kas 2008
Mesajlar
62
Tepkime puanı
10
Puanları
0
Web sitesi
www.tevhid.eu
Kur`an`da bildirilen sefaat...

Kur`an`da bildirilen sefaat...

Kur’an’da Şefaat
Kur'an'da şefaat kelimesi 30 yerde geçer. Bu âyetlerin bir kısmı, genel olarak şefaatin geçersizliği, kabul edilmeyeceği ile ilgilidir. Bu âyetleri, Kur'an bütünlüğünde değerlendirdiği-mizde, bu kabul edilmeyen şefaat, âhirette kâfirler için fayda vermeyen şefaattir. Yine bu şefaatin, Allah'ın izin vermediği durumlarla ilgili olduğu görülür. Çünkü Kur'an'ın şefaatle ilgili olarak vurgu yaptığı önemli bir konu, şefaatin Allah'a ait olduğu, O izin vermedikçe kimsenin şefaat edemeyeceğidir. Yine herkese şefaat edilemeyecek, Allah'ın dilediği ve râzı olduğu kişilere şefaat edilebilecektir. Kur'an'ın şefaat kavramının da tevhid akidesiyle ilgisini kurarak şefaati Allah'ın iznine bağlaması gösteriyor ki, hakikatte şefaat eden de, şefaati kabul eden de Yüce Allah'tır. Şefaat dilekleri de, mü'minlerin şefaatten yararlanmaları da Allah'ın iznine bağlanmıştır. Bu yüzden şefaat isteği ve duası sadece Allah'a yapılmalıdır.

Şefaat İzni: Kur’an, şefaat olayının daha çok Âhiretteki durumunu anlatmaktadır. “...O’nun izni olmadan, O’nun katında şefaat edecek kimdir?...” (2/Bakara, 255) âyeti, eğer Allah izin verirse başkalarının da şefaat isteğinde bulunabileceği anlamına geldiği gibi; müşriklerin şefaat umdukları bütün putlar ve benzerleri asla şefaatçi olamazlar, çünkü Allah (c.c.) onlara böyle bir yetki vermemiştir manasına da gelir. Yûnus Sûresi 3. âyette de benzer ifadeleri görüyoruz. Allah (c.c.), kendi katından ahid (söz) almışlara (19/Meryem, 87), Hakka şâhidlik edenlere (43/ Zuhruf 86), dilediği ve râzı olduğu kimselere (53/Necm 26) şefaat etmeleri için izin vermektedir.
Âhirette Kimsenin Şefaati Fayda Vermez: Bir âyette, mü’minlere mallarından ‘infak’ etmeleri emrediliyor. Bu infakın, hiç bir dostluğun veya şefaatin olmadığı Âhiret günü gelmeden önce gerçekleşmesi gerekir (2/ Bakara, 254). Bu ifade şefaat izniyle çelişmiyor. Esasen kullara şefaat edecek olan, onları kurtaracak olan Allah’tır. O’nun şefaatinin dışında hiç bir şey fayda vermez. Kişi başkalarının yapacağı şefaate güvenmemelidir. Fakat Rabbimiz dünyada veya Âhirette şefaat için bazı kullarına izin verebilir. İnkâr edenlere ve Hakk’tan yüz çevirenlere hiç bir şefaatçinin şefaati fayda vermez (2/Bakara, 48, 123).
Tapınılan Sahte Tanrıların Asla Şefaati Olmaz: Allah (c.c.) inkârcılara, puta tapanlara şöyle soruyor: “Yoksa onlar Allah’tan başka şefaatçiler mi edindiler?” (39/Zümer, 43). Bazıları kendilerine şefaatçi olsunlar diye putları, Allah’ın dışındakileri ilâh edinirler (10/Yûnus, 18). Ancak bu putlar onlara asla şefaat edemeyecektir (30 Rum/13; 6/En’am/94). O inkârcıların ve dünyada iken İslâm’dan yüz çevirenlerin ne yardımcıları ne de bir şefaatçileri vardır (6/En’am, 51, 70; 32/Secde, 4). Kendilerine şefaat edecek kimsenin olmadığını kendi ağızlarıyla itiraf ederler (26/Şuarâ, 100). Allah’ın dâvetine uymayıp Kitap’tan yüz çevirenler o gün "bize şefaat edecek bir şefaatçi yok mudur?" diye yalvaracaklar, veya dünyaya geri dönmeyi arzu edecekler (7/A’râf, 53).
Kur’ân-ı Kerim, Allah’a şirk koşulan şeylerin/putların şefaat yetkisine sahip olmadıklarını vurgular (5/Mâide, 72, 94; 7/A’râf, 53; 10/Yûnus, 18). Müşrikler, bir yandan Allah’a şirk koşuyorlar, bir yandan da koştukları ortakların Allah katında mutlaka şefaat edeceklerini iddia ediyorlardı. Kur’an’ın reddettiği şefaat, Allah’ın iznine bağlamadan birtakım varlıklardan beklenilen ve istenilen şefaattir. Yoksa Yüce Allah’ın, bizzat kendi yetkisinde olan şefaat nimetini, sevdiği bazı kullarına ihsan edeceğini Kur’an açıklamaktadır. Yine Kur’an’dan anlaşılmaktadır ki, kâfirler için şefaat söz konusu değildir. Yine kendisine şefaat izni verilen şefaatçi, öyle herkese şefaat talebinde bulunamaz; Ancak Allah katında iyi kimseler için şefaat konusunda aracılık yapabilir (20/Tâhâ, 109; 53/Necm, 26).
Kur’an’daki birçok âyet, Haşir gününde şefaatte bulunma fiilini reddeder (2/Bakara, 48, 123, 254). Başka âyetlere göre ise, bu dünyada işledikleri kötü ameller nedeniyle âhirette cezalandırılmaktan şefaatçileri sayesinde kurtulacaklarını düşünenler, Haşir günü telâkkilerinin yanlış olduğunu anlayacaklardır (6/En’am, 94; 7/A’râf, 53; 26/Şuarâ, 100; 30/Rûm, 13; 74/Müddessir, 48). Bu tür âyetler, mahşerde adâlet ilkesinin sıkı sıkıya uygulanacağını ve herkesin kendi fiillerinin sorumluluğunu yükleneceğini ifade etmektedir. Kur’an, şefaatin Allah’ın izin ve müsaadesine bağlı olduğunu belirtir (2/Bakara, 254, 255; 10/Yûnus, 3; 20/Tâhâ, 109; 34/Sebe’, 23).
Allah’ın en seçkin kulları melekler ve peygamberlerin bile Allah izin vermeden şefaatleri sözkonusu değildir (53/Necm, 26). Ancak mü’minler için bir hak olan şefaat (44/Duhân, 41; 74/Müddessir, 48), sadece Allah’a ait olup (6/En’am, 51; 32/Secde, 4), O’ndan başkası şefaat edemez, ama başkasına, şefaatte bulunmak müsaadesini vermek suretiyle Allah şefaat eder. 20/Tâhâ, 109; 21/Enbiyâ, 28, 53/Necm, 26 âyetlerinde şefaat iki şarta bağlanarak, Allah’ın, kendisi için şefaat dilenilen kimsenin kavlinden hoşnut olması ve şefaat ediciye de şefaat için izin vermesi halinde bu yoldan istifade edilebileceği anlatılır.
Şefaat yetkisi ancak Allah’a aittir. Şefaat, sadece Allah’tan istenmelidir. Ölmüş kimseler isterse peygamber olsun, direkt olarak onlardan asla şefaat istenemez. “De ki: ‘Şefaatin tamamı Allah’a aittir.” (39/Zümer, 44). Zaten duâ Allah’tan başkasına yapılamaz (1/Fâtiha, 5). Ancak, “Ey Allah’ım, Rasulullah’ı bana şefaatçi eyle” diyerek Allah’a dua edilir. Tirmizî’nin rivayet ettiği bir hadiste peygamberimiz bir sahabeye şefaatini istemesini şöyle öğretmiştir: “Allah’ım O’nu (Rasulullah’ı) hakkımda şefaatçi kıl.” Bu yüzden, “şefaat ya Rasulallah” demek yanlıştır. Dirilerden âhiret için şefaat istemek de yanlıştır; sadece dünya işleri konusunda şefaat (aracılık) istenebilir.
Büyük müfessir Elmalılı, âyet el-kürsî’nin (Bakara, 255) tefsirinde şunları söyler: Tüm sebep O, tüm gaye O, her şeyin mâliki olan O; Allah’ın mülkü olan yaratıklardan kimin haddi ki Allah’ın izni olmaksızın yüce huzurunda şefaat edebilsin? Bu halde hangi budaladır ki Allah’ın emri olmadan bunların birinden şefaat dilenebilsin. Bizzat O’nun izni ve emri olmadıkça herkes başından korkmadan nasıl şefaate kalkabilir? Herhangi bir şeyde ister bir parça olsun tasarrufa kimin yetkisi olabilir? Bilindiği üzere şefaat, hürmete lâyık birinin kendinden düşük bir diğeri hesabına rica ve yakarma ile yardım ederek O’na katılması demektir ki, bu bir bilinmezi bildirmek veya bir isteği ortaya çıkarma ile bir beraberlik anlamını kapsar. Bunu da kendini ve kıymetini bilen ve şefaat olunan kimseye şefaat istenenden daha çok bir ilişkisi bulunan ve zarar getirmeyeceğinden emin olan kimse yapabilir.
Oysa Allah’ın mülkü olan şu yaratıklardan herhangi biri ile Allah’tan daha çok birlikte bulunmaya ve O’na bilgiçlik satmaya ve ilerisini gerisini tamamen idrâk etmeden ve önünü ardını hesap etmeden ilâhî huzurda kendine bir mertebe verip de şefaate kalkışmak, gerek şefaat eden ve gerek şefaat olunan için ne kadar tehlikelidir? Eğer Allah bildirmemiş ise şefaat edecek olanın hali, şefaat edilecek olandan daha çok endişeye değer olmadığı nereden bilinir? Bu hal içinde, isterse melekler ve peygamberler olsun, kimdir o ki Allah’ın izni ve güç vermesi olmadan önünü ardını hesaplamayıp Allah’ın kullarına Allah’tan daha çok sahip çıkmak, koruma yetkisini kendinde görsün de şefaate cesaret edebilsin. Ancak Cenâb-ı Hak dilerse, özel veya genel şefaate ilâhî irâde çıkar da kendilerine bildirilmiş bulunursa o başka...
 

fetih

New member
Katılım
16 Şub 2007
Mesajlar
1,994
Tepkime puanı
355
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Uzay Ýstasyonundan Alooooo Kimse Yokmuuuuu :)
sevgili fetih kardersim....

ne oldu, delil ile tartismayi biraktinizda hakaret etmeye mi basladiniz...

Ben Kur`an kaynakli meseleyi izah etmeye calisirken siz beni, vehhabilerden olmakla sucluyorsun....

ben sadece `MUSLUMANLARDANIM` beni baska sekilde tarif etmeyiniz lutfen..

ayrica ben bir soru sordum, ancak cevap yerine ilgisiz suclayici ifadeler aliyorum...

KUR`AN`A AYKIRI OLAN HICBIR BILGI VE BELGE KABUL EDILEMEZ...

Kur`an`i anlamak bu kadar mi zor geliyor. Neden bolunmus parcalanmis gruplara ayrilmis halde birbirinizle tartisiyorsunuz. Neden Islam`in merkezinde Kur`an`in etrafinda birlesemiyoruz. Kur`an`a iman ettigini soyleyip de Kur`an, ayetleri ile celisen baska bir kaynaga dayanan kisi cahil olmaz mi ?

Kur`an`da ki islam gercek islamdir.


Bazı kibirli kişiler çıkacak, “Allah Kur’anda bildirilenden başka bir şeyi haram kılmadı” diyecek. Yemin ederim ki, benim de emrettiğim, yasakladığım, koyduğum hükümler vardır. Bunların sayısı Kur’andaki hükümlerden daha çoktur.) [Ebu Davud]

(Kur’andan başka delil kabul etmem diyenler çıkacak.)
[Ebu Davud]

(Hadisi bırak, Kur’ana bak diyerek bana inanmayanlar çıkacak.)
[Ebu Ya’la]

(Yalnız Kur’andaki helal ve haramı kabul ederim diyenler çıkar. İyi bilin, Peygamberin haram kılması, Allah’ın haram kılması gibidir.)
[Tirmizi, Darimi]

(Cebrail aleyhisselam, Kur'an gibi, açıklaması olan sünneti de getirdi.)
[Darimi]

(Bana Kur’anın misli kadar daha hüküm verildi.)
[İ. Ahmed]

(Sünnetimden yüz çeviren benden değildir.)
[Müslim]

(Bana uyan Cennete girer, isyan eden Cennete giremez.)
[Buhari]
(Bize yalnız Kur’andan söyle) diyen birine, İmran bin Husayn hazretleri, (Ey ahmak! Mesela Kur’anda, namazların kaç rekat olduğunu bulabilir misin?) dedi. Hazret-i Ömer, farzların seferde kaç rekat kılınacağını Kur’anda bulamadık diyenlere, (Allahü teâlâ, bize, Resulullah efendimizi gönderdi. Kur’anda bulamadığımızı, Ondan gördüğümüz gibi yaparız. O, seferde, 4 rekatlı farzları iki kılardı) buyurdu. (Mizan-ül-kübra)
 

tevhid.

New member
Katılım
6 Kas 2008
Mesajlar
62
Tepkime puanı
10
Puanları
0
Web sitesi
www.tevhid.eu
sn fetih kardesim....

bilincli olarak mi saptiriyorsun,,, yoksa anlama problemin mi var ???

bir musluman sunneti inkar edemez. Peygamber (sav) efendimizin sunneti Kur`an`di
Sahih Hadis ise Kur`an`a aykirilik teskil etmeyen hadislerdir ki. Musluman bu hadislerede iman eder. Cunku Peygamber (sav) Kur`an`a aykiri soz ve davranislari olmasi da soz konusu degildir.

bak buyuk yazilarla yaziyorum tekrar


KUR`AN`A AYKIRI OLAN HICBIR BILGI VE BELGE KABUL EDILEMEZ...

lutfen carpitmayalim....
 

casus021

New member
Katılım
30 Ocak 2007
Mesajlar
1,475
Tepkime puanı
380
Puanları
0
Yaş
40
Konum
istanbul
Web sitesi
www.islamportali.net
Selam,

Bakara 254: Ey iman edenler, hiç bir alış-verişin, hiç bir dostluğun ve hiç bir şefaatin olmadığı gün gelmezden evvel, size rızık olarak verdiklerimizden infak edin. Kâfirler... Onlar zulmedenlerdir.

kardeşim ayet dogru söylüyor fakat kimlere şefaat gelmeyecegi hususunda ayet açık ve bu konuda kimlere edilecegini de söylüyor ayet
 

casus021

New member
Katılım
30 Ocak 2007
Mesajlar
1,475
Tepkime puanı
380
Puanları
0
Yaş
40
Konum
istanbul
Web sitesi
www.islamportali.net
sn fetih kardesim....

bilincli olarak mi saptiriyorsun,,, yoksa anlama problemin mi var ???

bir musluman sunneti inkar edemez. Peygamber (sav) efendimizin sunneti Kur`an`di
Sahih Hadis ise Kur`an`a aykirilik teskil etmeyen hadislerdir ki. Musluman bu hadislerede iman eder. Cunku Peygamber (sav) Kur`an`a aykiri soz ve davranislari olmasi da soz konusu degildir.

bak buyuk yazilarla yaziyorum tekrar


KUR`AN`A AYKIRI OLAN HICBIR BILGI VE BELGE KABUL EDILEMEZ...

lutfen carpitmayalim....
sen ayetleri kabul etmiyorsun ki kardeşim bizde sana defalarca yazıyoruz fakat bir türlü işine gelmiyor işinize gelen ayetleri alın işinizede gelmeyenide kabul etmeyin ne perhiz ne tursu
 

casus021

New member
Katılım
30 Ocak 2007
Mesajlar
1,475
Tepkime puanı
380
Puanları
0
Yaş
40
Konum
istanbul
Web sitesi
www.islamportali.net
sn fetih kardesim....

Bilincli olarak mi saptiriyorsun,,, yoksa anlama problemin mi var ???

Bir musluman sunneti inkar edemez. Peygamber (sav) efendimizin sunneti kur`an`di
sahih hadis ise kur`an`a aykirilik teskil etmeyen hadislerdir ki. Musluman bu hadislerede iman eder. Cunku peygamber (sav) kur`an`a aykiri soz ve davranislari olmasi da soz konusu degildir.

Bak buyuk yazilarla yaziyorum tekrar


kur`an`a aykırı olan hıcbır bılgı ve belge kabul edılemez...

Lutfen carpitmayalim....

bizde büyük yazalım kuran peygambere itaatı emrediyor ona isyanı yasaklıyor ona isyan eden kafir olur diyor ve ömür boyu cehennemde kalır diyor onun sözünün dinlemesni söylüyor dinlenmedigi zaman ziyanda ve husranda olunur diyor bunun örnegi uhud savası ki ogün müminler peygamberin sözünü dinlemediler başlarına ne gelindi biliniyor şimdide aynısı oluyor kardeşim peygamberin sözü zaten kuranın dogrultusu içinde ve onuda terbiye eden yüce allahtır bazı insanlar gibi kuranı biz iyi anlıyoruz diyorlar fakat hiç bir şey anladıklarıda yok bir ayeti kabul edip ötekinide inkar ederler
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst Alt