Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Allah`tan cc. baska sefaat edecekler kimlerdir ..!

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

tevhid.

New member
Katılım
6 Kas 2008
Mesajlar
62
Tepkime puanı
10
Puanları
0
Web sitesi
www.tevhid.eu
39/43- Yoksa Allah'tan başka şefaatçiler mi edindiler? De ki: "Hiçbir şeye güçleri yetmese ve düşünemiyor olsalar da mi?"
39/44- De ki: "Şefaat tümüyle Allah'a aittir. Göklerin ve yerin hükümranlığı O'nundur. Sonra yalnız O'na döndürüleceksiniz."
 

tevhid.

New member
Katılım
6 Kas 2008
Mesajlar
62
Tepkime puanı
10
Puanları
0
Web sitesi
www.tevhid.eu
6/51- Kendileri için Allah'tan başka ne bir dost, ne de bir şefaatçi bulunmaksizin, Rab'lerinin huzurunda toplanmaktan korkanları, Allah'a karşi gelmekten sakinsinlar diye, onunla (Kur'an ile) uyar.
6/70- Dinlerini oyun ve eğlence edinenleri ve dünya hayatı kendilerini aldatmış olanları bırak. Hiç kimsenin kazandığı yüzünden mahrumiyete sürüklenmemesi için Kur'an ile öğüt ver. Yoksa ona Allah'tan başka ne bir dost vardir, ne de bir şefaatçi. (Kurtuluşu için) her türlü fidyeyi verse de bu ondan kabul edilmez. Işte onlar kazandiklari yüzünden helake sürüklenmiş kimselerdir. Küfre saplanip kalmalarindan dolayi onlara çilginca kaynamiş bir içecek ve elem dolu bir azap vardir.
7/53- Onlar ise ancak, ("Görelim bakalım!" diyerek) Kur'an'ın bildirdiği sonucu (te'vilini) bekliyorlar. Onun bildirdiği sonuç gelip çattığı gün, önceden onu unutmuş olanlar derler ki: "Gerçekten Rabbimizin peygamberleri hakkı getirmişler. Şimdi bizim için şefaatçılar var mı ki bize şefaat etseler veya (dünyaya) döndürülsek de yaptıklarımızdan başkasını yapsak?" Gerçekten onlar kendilerine yazık etmişlerdir. (İlah diye) uydurdukları (putlar) da onları yüzüstü bırakarak uzaklaşıp kaybolmuşlardır.
 

tevhid.

New member
Katılım
6 Kas 2008
Mesajlar
62
Tepkime puanı
10
Puanları
0
Web sitesi
www.tevhid.eu
53/28- Halbuki onların bu hususta hiçbir bilgileri yoktur. Onlar sadece zanna uyuyorlar. Şüphesiz zan, hakikat namına hiçbir şey ifade etmez.
 

tevhid.

New member
Katılım
6 Kas 2008
Mesajlar
62
Tepkime puanı
10
Puanları
0
Web sitesi
www.tevhid.eu
“Allah’ı bırakıp çağırdıklarınız (yalvardıklarınız) da sizin gibi kullardır.Eğer doğru sözlü kimselerseniz, onları çağırın da size cevap versinler bakalım… Allah’tan başka çağırdıklarınız ne size ve ne de kendilerine herhangi bir yardımda bulunmaya güç yetirebilirler.” (A’raf, 194-197)
 

tevhid.

New member
Katılım
6 Kas 2008
Mesajlar
62
Tepkime puanı
10
Puanları
0
Web sitesi
www.tevhid.eu
“Allah’ı bırakıp ta kendisine kıyamet gününe kadar cevap vermeyecek olan şeyleri çağıranlardan, yalvarandan daha sapık kimdir? Oysa onlar, bunların çağrılarından, yalvarmalarından habersizdirler.İnsanlar haşrolunduğu zaman Allah’tan başka yalvardıkları onlara düşman kesilirler ve onların (kendilerine) ibadet etmelerini de inkar ederler.” (Ahkaf, 5-6)

Onlar Allah'ı bırakıp kendilerine ne zarar ne de fayda verebilecek şeylere tapıyorlar ve: Bunlar, Allah katında bizim şefaatçılarımızdır, diyorlar. De ki: "Siz Allah'a göklerde ve yerde bilemeyeceği bir şeyi mi haber veriyorsunuz?
 

tevhid.

New member
Katılım
6 Kas 2008
Mesajlar
62
Tepkime puanı
10
Puanları
0
Web sitesi
www.tevhid.eu
“(Rabb’in) onları ve Allah’tan başka taptıklarını topladığı gün, (tapılanlara) de ki: Bu kullarımı siz mi azdırdınız, yoksa kendileri mi yolu sapıttılar? Derler ki; Seni tenzih ederiz senden başka dostlar (veliler) edinmek bize yaraşmaz…” (Furkan, 17-18)

Bu ayetin üslubundan açıkça anlaşılmaktadır ki; mabudlar ibaresiyle veliler ve Salihler kastedilmektedir.

“Onlara ibadet etmek” teriminden maksat ise, onları kulluk sıfatından yüce,ilahlık sıfatlarıyla muttasıf görüp, gaybi yardım,hacetleri görme,yardıma koşmaya kadir zannetme ve tapınma derecesine ulaşacak derecede onlar için saygı ve tazim ifade eden amellerde bulunmaktır.

“O gün hepsini bir araya toplar; sonra meleklere; Bunlar size mi tapıyorlardı (ibadet ediyorlardı) diye sorar.Onlar da; Seni tenzih ederiz.Bizim velimiz sensin.Onlarla bir bağımız, bağlantımız yok bizim.Hayır, onlar cinlere tapıyorlardı.Çokları onlara inanıyorlardı.” (Sebe, 40-41)

Bu ayette “meleklere ibadet” etmekten gaye, melekler için türbe,ziyaretgah ve hayali heykeller yaparak onlara tapmaktır.Bu tapınma yoluyla, onları razı ederek, onların inayet ve himmetlerini elde etmek,böylece dünyaya yönelik işlerinde onların yardımını kazanmak amaçlanmaktadır.

“Allah’ı bırakıp da kendilerine ne zarar ne de fayda verebilenlere ibadet ederler ve bunlar Allah katında bizim şefaatçilerimizdir derler.” (Yunus, 18)

“…Allah’ı bırakıp da başkalarını veli (dost) edinenler; ‘biz bunlara ancak bizi Allah’a yaklaştırmaları için ibadet ediyoruz’ derler.” (Zümer, 3)
 

tevhid.

New member
Katılım
6 Kas 2008
Mesajlar
62
Tepkime puanı
10
Puanları
0
Web sitesi
www.tevhid.eu
De ki: "Allah dilemedikçe ben kendime bir zarar verme ve bir fayda sağlama gücüne sahip değilim. Eğer ben gaybı biliyor olsaydım daha çok hayır elde etmek isterdim ve bana kötülük dokunmazdı. Ben inanan bir kavim için sadece bir uyarıcı ve bir müjdeciyim." (Araf-188)

De ki: "Allah dilemedikçe, ben kendime bile ne bir zarar, ne de fayda verme gücüne sahibim. Her milletin bir eceli vardır. Onların eceli geldi mi, ne bir an geri kalabilirler ne de öne geçebilirler." (Yunus-49)


Allah'ı bırakıp, kendilerine ne zarar, ne de fayda verebilecek şeylere tapıyorlar ve "İşte bunlar Allah katında bizim şefaatçılarımızdır" diyorlar. De ki: "Siz, Allah'a göklerde ve yerde onun bilmediği bir şeyi mi haber veriyorsunuz!? O, onların ortak koştukları şeylerden uzaktır, yücedir." (Yunus-18)


De ki: "Göklerin ve yerin Rabbi kimdir?" "Allah'tır" de. De ki, "O'nu bırakıp da kendilerine (bile) bir faydası ve zararı olmayan dostlar (mabutlar) mı edindiniz?" De ki, "Kör ile gören bir olur mu? Ya da karanlıklarla aydınlık bir olur mu? Yoksa Allah'a, O'nun yarattığı gibi yaratan ortaklar buldular da bu yaratma ile Allah'ın yaratması onlara göre birbirine mi benzedi?" De ki: "Her şeyin yaratıcısı Allah'tır. O, birdir, mutlak hakimiyet sahibidir." (Rad-16)

"Onlar Allah'ı bırakıp, kendilerine ne bir zarar, ne bir fayda veremeyecek olan şeylere taparlar. Bir de, bu putlar, Allah yanında bizim şefaatçilerimizdir" derler. De ki: Ey Kavmim! Siz Allah'a gökte ve yerde bilmeyeceği bir şey mi haber veriyorsunuz?^) Haşa, O, eş tutmakta oldukları her şeyden çok uzaktır, çok yücedir" (Yûnus, 18)

(Yani, Ey kavmim! Siz, ilâhlarınızın benim nezdimde tesir ve nüfuzu olduğunu, onların her şefaatinin benim nezdimde kabul edildiğini vehmediyor, bunun için onlara tapıyor, adaklar adıyorsunuz. Lâkin göklerde ve yerde benim huzurumda güç ve çareye sahip olan veya şefaatini kabul etmeye beni zorlaya-bilen bir kimse tanımıyorum.Siz benim tanımadığım şefaatçilerden beni ayıramıyor musunuz?En açık bir gerçektir ki, bir şeyin Allah'ın ilminde olmaması demek, onun varlık aleminde hiç bulunmamış olması demektir.)

"Eğer onlara dua ederseniz duanızı işitmezler; (şayet) işitseler bile size cevap veremezler. Kıyamet gününde de onlar sizin müşrikliğinizi tanımayacaklardır..." (Fâtır, 14).

"De ki: Allah'ı bırakıp da size ne bir zarar, ne de bir yarar vermeye gücü yetmeyen şeylere mi tapıyorsunuz? Halbuki her şeyi işiten, her şeyi bilen Allah'ın kendisidir" (Mâide, 76).

"Halbuki Allah'ı bırakıp da çağırdıkları, hiç bir şey yaratamazlar. Onların kendileri yaratılıp duruyorlar. Onlar diriler değil ölülerdir. Ne zaman dirileceklerine şuurları da yoktur. Sizin ilâhınız bir tek Hâk'tır." (Nahl, 20-22)
 

exelans

New member
Katılım
7 Kas 2008
Mesajlar
24
Tepkime puanı
18
Puanları
0
kuranda şefaatin hak olduğuna dair ayetlerde var ancak şefaatin büyük günahların affı için talepte bulunmak istemek ALLAH (cc) a el açmak için bir başkasını aracı kılmak anlamına geldiğide bilinen bişey...yani şefaat e nail olabilmek için günahkar olmak lazım..müslümanın hedefi şefaat mi olmalı acaba..dualarımız bize şefaat edemezmi peki..ALLAH(cc) ın rızası mı şefaat mi..bazı arkadaşların şefaati bu şekilde değerlendiren diğer bazı arkadaşların peygamber efendimiz (sav)e bakışlarını yargılamalarını anlayamıyorum çok alakasız bence..
 

casus021

New member
Katılım
30 Ocak 2007
Mesajlar
1,475
Tepkime puanı
380
Puanları
0
Yaş
40
Konum
istanbul
Web sitesi
www.islamportali.net
hem dünyada hem ahirette sefaat yetkisi verilecek kullar vardır cin suresi söyle der

27.Ancak elçileri (peygamberleri) içinde razı olduğu (seçtikleri kimseler) başka. Çünkü O, bunun önüne ve arkasına izleyici (gözetleyici)ler dizer.

.
 

tevhid.

New member
Katılım
6 Kas 2008
Mesajlar
62
Tepkime puanı
10
Puanları
0
Web sitesi
www.tevhid.eu
hem dünyada hem ahirette sefaat yetkisi verilecek kullar vardır cin suresi söyle der

27.Ancak elçileri (peygamberleri) içinde razı olduğu (seçtikleri kimseler) başka. Çünkü O, bunun önüne ve arkasına izleyici (gözetleyici)ler dizer.

.


sevgili kardesim cok hatali bu ayeti cok hatali yorumlamissiniz...

ayetin tamami asagidadir, birde tamamini okumayi deneyin, bu ayetin sefaat ile ilgisi olmadigini goreceksiniz. diger yandan neden birilerine illaki bir guc bir yetki verilmeye calisiliyor uzerinde dusunmek gerekir...?


24- Sonunda onlar, kendilerine vadedileni gördükleri zaman, yardımcı olmak bakımından kim daha zayıfmış ve sayı bakımından kim daha azmış artık öğrenmiş olacaklardır."(24)
25- De ki: "Bilmiyorum, size vadedilen (kıyamet ve azab) yakın mı, yoksa Rabbim onun için uzun bir süre mi koymuştur?"(25)

26- -O, gaybi bilendir. Kendi gaybını (görülmez bilgi hazinesini) kimseye açık tutmaz (ona muttali kılmaz) .(26)
27- Ancak elçileri (peygamberleri) içinde razı olduğu (seçtikleri kimseler) başka.(27) Çünkü O, bunun önüne ve arkasına izleyici (gözetleyici) ler dizer.(28)
28- Öyle ki onların, Rablerinden gelen risaleti (insanlara gönderilenleri) tebliğ ettiklerini bilsin.(29) (Allah,) Onların nezdinde olanları sarıp-kuşatmış ve her şeyi sayı olarak da sayıp-tesbit etmiştir.(30)

AÇIKLAMA

24. Bu ayetin arka planı şudur. O dönemde Allah Rasulü'nün Allah'a davetini duyduklarında Kureyşliler onun üzerine hücum ederlerdi. Kendi gruplarının kalabalık ve güçlü olduğunu ve Rasul'ün yanında birkaç kişinin bulunduğunu düşünürler ve dolayısıyla onu kolayca alt edebileceklerini zannederlerdi. Bunun üzerine şöyle buyuruluyor: "Bugün Rasul'ü çaresiz ve kendilerini de sayıca kalabalık görerek Hakkın sesini bastırmak için çok cesaretlenmekteler. Ama onlara, üzerine o ikaz edildikleri kötü vakit gelince gerçek çaresiz kimmiş anlayacaklar."
25. Bundan anlaşılıyor ki, bu bir sorunun cevabıdır; ancak soru nakledilmeden sadece cevabı verilmektedir. Belki yukarıda sözü geçen o kötü vakit hakkında bir şeyler duymuşlar ve alay ederek Rasul'e, hani, senin korkuttuğun vakit niye hâlâ gelmiyor? diye soruyorlardı. Bunun üzerine Rasul'e "Onlara haber ver. O vakit muhakkak gelecektir. Ancak yakın mıdır, uzak mıdır? Onu yalnızca Allah bilir" denilmektedir.
26. Yani, gaybın ilmi bütünüyle ancak Allah'a mahsustur. Tam olarak bunu kimseye bildirmez.
27. Yani, Rasul'ün kendisi bizzat gaybı bilici olamaz. Fakat Allah onları risalet göreviyle seçtiği için gayb ilminin bazı hakikatlerini istediği zaman onlara verebilir.
28. Burada muhafızlardan kasıt meleklerdir. Yani, Allah (c.c) vahiy vasıtasıyla gayb ilmini Rasulullah'a gönderdiği zaman tam olarak Rasul'e ulaşması ve kimsenin ona bir dokunması olmasın diye her taraftan melekler onu muhafaza altına alırlar. Aynı şey yukarıda 8. ve 9. ayetlerde de açıklanmıştı. Şöyle ki, Allah Rasulü'nün bi'setinden sonra cinler için semaya yaklaşacak bütün kapılar kapandığında cinler, melekler tarafından çok sıkı bir kontrol olduğunu ve bir şeyler duyabilmelerinin mümkün olmadığını görmüşlerdir.
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Biz de şöyle anlıyoruz bu ayetleri...

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]O Rabbim bütün gaybı bilir. Gaybın bağıntılı olanını da bilir, mutlak olanını da bilir. [/FONT] [FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]GAYB, duygu ve ilimde veya varlık âleminde hazır olmayan demektir. Birçok şey hadd-i zatında, varlık âleminde, görünen âlemde hazır olduğu halde birbirlerine göre gaip olur. Mesela bir kimsenin kalbindeki kendisine göre hazır olduğu halde başkasına göre gayp olur ve o kalp onun, başkasına göre gaybıdır. Nitekim "Gayba inanırlar"(Bakara, 2/3) bir mânâca "kalbe inanırlar" diye tefsir edilmiştir. Fakat onun ğaybı, mutlak bir gayb değil, bağıntılı gaybtır. Yani mutlak mânâda gayb değil, başkasına göre gaybtır. Aslında mevcut ve hazır olduğu için doğrudan doğruya veya işaret ve izlerinden bilinmek şanıdır. Allah, henüz varlık âlemine gelmeyen, işaret ve izleri de bulunmayan ve bazılarına göre gayp olan şeyleri bildiği gibi, henüz vücuda gelmemiş olanları da bilir. Ona göre gayp yoktur. Fakat o kendi gaybını, -yani bütün varlıklara göre mutlak gayp olan ve Bâtın (yani gizlilikleri bilen) isminin ortaya çıktığı yer olan kendi ilmini- kimseye açmaz. Açık ve kesin şekilde gösterecek kesin bir keşf ile gaybını kimseye açmaz. Onun için ne insan, ne cin, ne melek ne de bir başka varlık mutlak gaybı yakînen bilmez. Böyle olması izafi gayb (göreli gayb)a dair bazı bilgiler edinilebilmesine aykırı olamayacağı gibi, rüya, ilham, keramet veya gizli bazı sebeplerle mutlak gayba dair bazı şeyler sezilebilmesine de aykırı değildir. Bununla beraber bunların hiçbiri zan ve kuruntudan arınmış tam bir keşf ve ortaya çıkarma mânâsına kesin bir ilim olamaz. Bundan dolayıdır ki olaylar üzerinde cereyan eden bilimsel araştırma ve buluşların, delile dayanarak mantıkî neticeler çıkarmanın bile yarın için hükmü bir kıyastan öte geçemez. Matematiksel bir kesinlik ifade etmez. Dış görünüşe göre düşünüp fikir yürütmek başka; meydanda, açık olmak yine başkadır. Yüce Allah henüz vücuda çıkarmamış olduğu gaybını kimseye açmaz, açığa çıkarmaz. [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
[/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
[/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Ancak elçileri içinde seçip dilediği bir elçi hariç. Dilerse ona gaybından bazı şeyleri açar. Henüz varlık âlemine gelmeyen şeyleri açıkça bildirir. Bunlar onun ya elçiliğinin ilkeleri ve delilleri olan mucizeleri veya yükümlülükleri, hükümleri ve yaptırımları gibi elçiliğin temelleri ve gayeleriyle ilgili bilgiler olur. Bu durumda da yine o elçi gaybı bilmiş olmaz. Kendisine haber verilmiş, bildirilmiş olanı bilir. Onun için o kıyametin kesinlikle olacağı bildirilmemiş, "De ki, onun ilmi ancak Allah katındadır."(Ahkaf, 46/23) buyurulmuştur. Fakat o elçi kendisine gayptan gösterilen şeylerin, cin ve şeytan işi kuruntu ve hayaller olmayıp da Allah tarafından bir gerçek olduğunu nasıl bilir? Bunu açıklamak için buyruluyor ki, Çünkü Allah o gaybı gösterirken O elçinin önünden ve arkasından, her tarafından gözetecek bir takım gözetleyici melekler dizer. Onlar, o ilâhî sözler indirilip açıklanırken ona gizli bir şey karıştırılmaması; cin ve şeytan gibi sokulup aldatabilecek diğer yaratıklar tarafından bir müdahale ve karışma olmaması için gözetir, sokulmak isteyenleri yukarda açıklandığı üzere ateşi andırır kıvılcımlarla yakarlar. Onun için Allah kelâmı, gizli bir noktası kalmaksızın elçiye açık bir biçimde, korunmuş olarak gelir. Bu nedenle o sırada cinler, şeytanlar ona bir şey karıştıramaz. Ancak o gözetleyicilerin dizilişinden uzaktan uzağa sezer, kulak hırsızlığı türünden bir şey çalmak ve bununla kahinlik yapmak için sokulmaya çalışırlar. Lakin yanaşıverenler, onları yakacak bir alev, apaçık bir kıvılcım ve delip geçen parlak ışık ile taşlanıp uzaklaştırılırlar ki, bu özellik, Hz. Muhammed (s.a.v)'in peygamberliğine mahsus olan şihâb (parlak alev) mucizesidir. [/FONT]
 

casus021

New member
Katılım
30 Ocak 2007
Mesajlar
1,475
Tepkime puanı
380
Puanları
0
Yaş
40
Konum
istanbul
Web sitesi
www.islamportali.net
tevhid kardeşim devam edelim


Kimler şefaate kavuşur?

Kâfirlere şefaatçi olmadığını ve putların şefaat edemiyeceğini gösteren âyetleri vehhabiler müslümanlara yüklemeye çalışıyorlar, Peygamberler de şefaat edemez diyorlar. Şefaate sadece iman ehli kavuşacak, kâfirler şefaatten mahrum kalacaklardır.


Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:


(Artık şefaat edicilerin şefaati, onlara fayda vermez.) [Müddesir 48]

(O gün zalimler için, müşfik bir dost, sözü dinlenecek şefaatçi de yoktur.) [Mümin 18]


(Kâfir için dost ve şefaatçi yok) demek, (Müminler için dost ve şefaatçi var) demektir. Mesela Mümin suresinin 7, 8 ve 9.âyet-i kerimelerinde, meleklerin müminler için dua ettiği bildirilmektedir. Meleklerin duası elbette kabul olur.

(Kitabın haber verdiği sonuçtan başka bir şey mi bekliyorlar? Haber verilenler ortaya çıktığı gün, önce onu unutmuş olanlar, “Rabbimizin Peygamberleri elbette bize gerçeği getirmişti, şimdi bize şefaat etsin, yahut geriye çevrilsek [dünyaya tekrar gitsek] de işlediklerimizin başka türlüsünü işlesek” derler. Doğrusu kendilerini mahvetmişlerdir, uydurdukları şeyler [putlar] onları koyup kaçmışlardır.) [Araf 53]


(Orada putlarıyla çekişerek derler ki: “Vallahi biz apaçık bir sapıklıkta idik; çünkü biz sizi âlemlerin Rabbine eşit tutmuştuk; bizi saptıranlar ancak suçlulardır; şimdi şefaatçimiz, yakın bir dostumuz yoktur; keşke geriye bir dönüşümüz olsa da, inananlardan olsak.) [Şuara 96-102]

(Allah'a koştukları) ortaklarından kendilerine hiçbir şefaatçi çıkmayacaktır. Zaten onlar, ortaklarını da inkâr edeceklerdir.) [Rum 13]

(Ondan başka ilahlar mı edineyim? O Rahman olan Allah, eğer bana bir zarar dilerse putların şefaati bana hiçbir fayda vermez, beni kurtaramaz.) [Yasin 23]

Yukarıdaki âyetler, kâfirlere putların şefaat edemiyeceğini göstermektedir. Bu âyetleri ileri sürerek, (Müslümanlara Peygamberler, melekler, âlimler, evliya, şehidler, Kur’an-ı kerim şefaat edemez) diyerek cahilce iftira ediyorlar.



Resulullah efendimiz açıklıyor
Allahü teâlâ, (Ey Resulüm, Kur’anı insanlara açıkla) buyuruyor. Resulü de açıklıyor:


(İsra suresinin (yakında Rabbin sana makamı mahmudu verecektir) [mealindeki] âyet-i kerimedeki "Makamı mahmud" bana verilecek şefaat hakkıdır.) (2)

(Ahirette ilk şefaat eden ve şefaati kabul olan ben olacağım.) (3)

(Kıyamet günü en önce ben şefaat edeceğim.) (4)


(İmanla ölen herkese şefaat edeceğim.) (1), (4)

(Her Peygamberin, müstecab [kabul olan] bir duası vardır. Ben duamı, ümmetime şefaat etmek için ahirete sakladım.) (1)


(Ümmetimin yarısının Cennete girmesi ile şefaat etmem arasında serbest bırakıldım. Şefaat etmeyi seçtim. Çünkü şefaatimle daha çok kimse Cennete girer.) (3)

(Benden önce hiçbir Peygambere verilmeyen beş şeyden biri şefaattir. Şirk üzere ölmeyen [imanla ölen] herkese şefaat edeceğim.) (5)


(Ümmetimden büyük günah işleyenlere şefaat edeceğim.) (6)


Peygamber efendimiz, günahkârlara şefaat edeceğini bildirince, Hz. Ebüdderda, (İmanı olan hırsız ve zâniler de şefaate kavuşacak mı?) diye sual etti, (Evet, onlara da şefaat edeceğim) buyurdu. (7)

(Nefslerine aldananlara şefaat edeceğim.) (8)


(Kıyamette, kum sayısından daha çok kimseye şefaat ederim.) (9)

(Ehl-i beytimi sevenlere şefaat edeceğim.) (7)

(Eshabımı kötüleyenden başka, herkese şefaat edeceğim.) (1)

(Kabrimi ziyaret edene şefaatim vacip oldu.) (1), (4)

(Kabrimi ziyaret edenin şefaatçisiyim.) (9)

(Sırf beni ziyaret için gelen, Allah’ın izniyle şefaatime kavuşur.) (4)

(Medine’de ölenlere şefaat ederim.) (2)

(Medine’nin sıkıntılarına katlanana, şefaat ederim.) (4)

(Sünnetimi [imanını] elinden kaçıran kimseye [kâfire] şefaatim haram oldu.) (10)

(Şefaatime inanmayan kimse, ona kavuşamaz.) (10)

(Şefaatime kavuşmak isteyen kızını fasıka vermesin!) (10)

(Şefaatime en layık olan, bana en çok salevat okuyandır.) (2)

(Cuma günü ve gecesi çok salevat getirene şefaat ederim.) (11)

(Ümmetimden geri kalan olur korkusu ile Cennete girdiğim halde tahtıma oturmam. Allahü teâlâya, "Ya Rabbi ümmetim ümmetim" derim. Rabbim "Ümmetine ne yapmamı istiyorsun?" buyurur. Ben de "Ya Rabbi onların hesaplarını çabuk gör, sıkıntıdan kurtulsunlar" derim. Cehennemliklerin listesi bana verilir. Onlara şefaat ederim. Hatta Cehennem hazini Malik "Ümmetinden cezalanacak kimse bırakmadın" der.) (11), (9)

(Rabbin sana [ahirette çeşitli nimetler, şefaat izni] verecek, sen de hoşnut, razı olacaksın) mealindeki Duha suresi beşinci âyet-i kerimesi inince, Resulullah efendimizin, (Ümmetimden bir kişi Cehennemde kalsa razı oldum demem) diye söylediği tefsirlerde bildirilmiştir. (Tibyan)

Lütfu ile daha fazla verir

Şuarâ suresinin 100. âyetinde, Cehennemdekilerin, (Bizim için şefaat edici [şefaat etmesine izin verilen] kimse yoktur) dedikleri bildirilmektedir. Şurâ suresinin 26. âyetinde ise, (İman edip salih amel işleyenlerin dualarına icabet eder. Lütfundan, fazlasını da verir) buyuruluyor. Fazlasını verir ifadesi, “Onlara şefaat edici arkadaşlar verir ve beraber Cennete girerler” diye tefsir edilmiştir. (İhya)

Hadis-i şerifte de buyuruldu ki:

(Kıyamette Peygamberler, âlimler ve şehidler şefaat eder.) (3)

Bütün müfessirler, muhaddisler ve fakihler gibi, dört mezhep imamı da şefaatin hak olduğunu bildirmişlerdir. Bütün âlimlerin en büyüğü olan imam-ı a’zam hazretleri, (Peygamberler, âlimler ve salihler, günahkârlara şefaat edecektir) buyurdu. (Fıkh-ı ekber)

Buraya kadar, şefaatin hak olduğunu bildiren âyet-i kerime ve hadis-i şerifler ile Ehl-i sünnet âlimlerinin yazılarından bazısını bildirdik. Kur’an-ı kerimi açıklayan Peygamber efendimiz ve Eshabı ve Ehl-i sünnet âlimlerinin tamamı şefaatin hak olduğunu bildirmiştir. Bir hadis-i şerifin Kur’an-ı kerime aykırı olup olmadığını en iyi bilen muhaddisler ve diğer Ehl-i sünnet âlimleridir. Bütün muhaddisler, şefaatle ilgili hadis-i şerifleri bildirmişlerdir. Onlar, bir hadisin Kur’an-ı kerime aykırı olup olmadıklarını bilemiyor da, Mısırlı, Suriyeli ve yerli türedi mezhepsizler mi biliyor?

Sen razı olana kadar


Putlarla ilgili âyet-i kerimeleri gösterip, (Resulullah müminlere şefaat edemez) demek, mezhepsizliğe has bir taktiktir.

Duha suresinin, (Sen razı olana [yeter diyene] kadar, her dilediğini vereceğim) mealindeki 5. âyeti, Allahü teâlânın, Peygamberine bütün ilimleri, bütün üstünlükleri, ahkam-ı İslamiyeyi, düşmanlarına karşı yardım ve ümmetine kıyamette her türlü şefaat ve tecelliler ihsan edeceğini vaad etmektedir.


Bu âyet-i kerime gelince, Cebrail aleyhisselama bakıp, (Cehennemde bir müminin kalmasına razı olmam) buyurdu.

Yine buyurdu ki:


(O kadar çok kimseye şefaat ederim ki, Rabbim Allahü teâlâ, bana, “Razı oldun mu?” diye sorunca, “Evet razı oldum” derim.) (11), (5), (9)

(Kıyamette Sırat köprüsünün başında durur, ümmetimin geçmesini beklerim. Allahü teâlâ, "Dilediğini iste, istediklerine şefaat et, şefaatin kabul olunacaktır" buyurur. Ümmetime şefaatten sonra, yalvarmaya devam ederim. Rabbim bana "Ümmetinden ihlasla bir defa "La ilahe illallah" diyen ve imanla ölen herkesi Cennete koy" buyuruncaya kadar yerimden kalkmam.) [İ. Ahmed]

(Allahü teâlâ bana, "Ümmetinin üçte ikisini sorgusuz sualsiz Cennete koymamı mı istersin, yoksa şefaat izni mi istersin?" buyurdu. Ben de şefaat hakkı vermesini istedim. Şefaatim elbette bütün müslümanlaradır.) (9)

(Şirk üzere ölmeyen [imanla ölen] herkese şefaat edeceğim.) [İbni Hibban]

Resulullahı vesile edenlerin, onun şefaati ile tevbelerinin kabul olunacağını şu âyet-i kerime de göstermektedir:
(Nefslerine zulmedenler, sana gelip, Allah’tan af diler ve Resulüm olarak sen de, onlar için af dilersen, Allahü teâlâyı, tevbeleri kabul edici ve merhamet edici bulurlar.) [Nisa 64]

Resulullah gibi şefaatçi olmasaydı

Kabirden, önce Resulullah efendimiz, üzerinde Cennet elbisesi ile kalkacak. Burak üzerinde, elinde liva-ül-hamd isimli bayrakla mahşer yerine gidecek, Peygamberler ve bütün insanlar bu bayrağın altında duracak, hepsi, beklemekten çok sıkılacak, önce Peygamberlerden Hz. Âdem, sonra Hz. Nuh, sonra Hz. İbrahim, Hz. Musa ve Hz. İsa’ya gidip, hesaba başlanması için şefaat etmelerini dileyeceklerdir. Her biri, birer özür bildirerek, Allahü teâlâdan utandıklarını söyleyecekler, şefaat edemiyecekler, sonra Resulullaha gelip yalvaracaklardır.

Önce, Onun ümmeti, Sırattan geçip Cennete girecektir. Sonra bütün Peygamberler şefaat edecektir. (1)

Peygamber efendimizin şefaati şöyle olacak:


1- Makam-ı Mahmud şefaati ile, mahşerde beklemek azabından kurtaracaktır.

2- Çok kimseyi, sorgusuz, sualsiz Cennete sokacaktır.

3- Azap çekmesi gereken müminleri azaptan kurtaracaktır.

4- Günahı çok olan müminleri Cehennemden çıkaracaktır.

5- Sevapla günahı eşit olup, Araf’ta bekleyen kimselerin Cennete gitmelerine şefaat edecektir.

6- Cennete girmiş olanların derecelerinin yükselmesine şefaat edecektir.

Şefaat ile hesaptan kurtardığı yetmiş bin kimsenin her birinin şefaatleri ile de, yetmişer bin kişi sorgusuz, sualsiz Cennete girecektir.

İmam-ı Rabbani hazretleri buyurdu ki:


(Peygamberlerin sonuncusu gibi bir şefaatçi olmasaydı, bu ümmetin günahları kendilerini helak ederdi. Bu ümmetin günahları çok ise de, Allahü teâlânın af ve mağfireti de sonsuzdur. Allahü teâlâ, bu ümmete af ve mağfiretini o kadar saçacak ki, geçmiş ümmetlere böyle merhamet ettiği bilinmiyor. Doksandokuz rahmetini, sanki bu günahkâr ümmet için ayırmıştır.

Allahü teâlâ, af ve mağfiret etmeyi sever. Günahı çok olan bu ümmet kadar af ve mağfirete uğrayacak hiçbir şey yoktur. Bunun için, bu ümmet, ümmetlerin en hayırlısı oldu. Bunların şefaatçileri olan Peygamberleri, Peygamberlerin en üstünü oldu.

Furkan suresi, 70. âyet-i kerimesinde mealen, (Allahü teâlânın, günahlarını iyiliklerle değiştireceği kimseler, onlardır. Onun mağfireti, merhameti sonsuzdur) buyuruldu.) [C.2, m.3]

İmanlı ölen herkese şefaat

İmanını muhafaza ederek ölen herkes şefaate kavuşacaktır. Şefaate kavuşabilmek için imanlı ölmek şarttır. İmanlı ölenler de ebedi kurtuluşa kavuşmuş demektir.

Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:

(O gün Allah, Peygamberlerini ve iman edip onunla beraber olanları rüsvay etmez.) [Tahrim 8]

Peygamber efendimiz, (Ya Rabbi, ümmetimin kusurlarını başkalarının duymaması için onların hesaplarını bana ver!) deyince, Allahü teâlâ, (Onlar senin ümmetin ise, benim de kullarımdır. Ben onlara senden daha merhametliyim. Ne sen, ne başkaları onların kusurlarını bilemez, hesaplarını gizli görürüm) buyurdu. (İ. Gazali)

(Kıyamette “Ya Rabbi, zerre kadar imanı olanı Cennete koy!” diyeceğim. Hepsi şefaatimle Cennete girecek.) (1)

Hz. Ebu Hüreyre anlatır:


Resulullah efendimizden, kıyamette şefaatine kavuşacak en mutlu kişinin kim olduğunu sordum. (Senin hadislerime olan sevginin çokluğunu bildiğim için, böyle bir soruyu senden önce hiç kimsenin sormayacağını tahmin etmiştim. O mesud kişi, La ilahe illallah Muhammedün Resulullah diyerek imanla ölen kişidir) buyurdu. (1)



Kaynaklar:
1) Buhari
2) Tirmizi
3) İbni Mace
4) Müslim
5) Bezzar
6) İmam-ı Ahmed, Nesai, Tirmizi, Ebu Davud
7) Hatib
8) Deylemi
9) Taberani
10) Şir’a
11) Beyheki
 

tevhid.

New member
Katılım
6 Kas 2008
Mesajlar
62
Tepkime puanı
10
Puanları
0
Web sitesi
www.tevhid.eu
(Artık şefaat edicilerin şefaati, onlara fayda vermez.) [Müddesir 48]

(O gün zalimler için, müşfik bir dost, sözü dinlenecek şefaatçi de yoktur.) [Mümin 18]

evet O gun sefaatci edinenlerin sefaatcilerinden hicbir yardim goremeyecegi gundur. O gun hukum ancak Allah`indir cc. O`nun huzurunda kim konusmaya cesaret edebilir. Allah cc. affetmeyecegi birisini kim afetmeye kalkisabilir. Allah cc. tan daha merhametli olan kimdir..? yoksa o sefaatciler hasa Allah cc. bilmedigi birseyler mi biliyorlar da sefaat bekleyenlerin affedilmelerini saglayacaklar.

"De ki: "Ben, sadece sizin gibi bir insanım, ancak bana tanrınızın bir tek tanrı olduğu vahyolunuyor. Onun için hep O'na yönelin ve O'nun bağışlamasını isteyin; vay haline o ortak koşanların." (41/6)
"De ki: Ben size, Allah'ın hazineleri benim yanımdadır, demiyorum. Ben gaybı da bilmem. Size, ben bir meleğim de demiyorum. Ben, sadece bana vahyolunana uyarım. De ki: Kör ile gören hiç bir olur mu? Hiç düşünmez misiniz?" (6/50)


"De ki: 'Ben peygamberlerin ilki değilim, bana ve size ne yapılacağını da bilmiyorum. Yalnız bana vahyedilene uyuyorum. Ben, sadece açık bir uyarıcıyım.' " (46/9)




"Kur'an'ı düşünmüyorlar mı? Eğer o Allah'tan başkası tarafından gelmiş olsaydı, onda birçok çelişkiler bulurlardı." (4/82)


yukaridaki ayetleri bir daha dusununuz, ancak etki altinda kalmadan akliniz ile dusununuz, delil diye Kur`an disi kaynaklari one surmeyiniz, bakin ayetler haricinde hicbir delile basvurmuyorum ve basvurmam da. cunku muslumanin temel dayanak noktasi Kur`an `dir. sizleri Kur`an`i anlamaya davet ediyorum.

 

tevhid.

New member
Katılım
6 Kas 2008
Mesajlar
62
Tepkime puanı
10
Puanları
0
Web sitesi
www.tevhid.eu
"Kur'an'ı düşünmüyorlar mı? Eğer o Allah'tan başkası tarafından gelmiş olsaydı, onda birçok çelişkiler bulurlardı." (4/82)

yukaridaki ayet`e dair bir itirazi olan soylesin, eger bu ayete iman ediyorsaniz sefaatin Allah `in cc. elinde olduguna dair 23 tane ayet var iken nasil oluyorda Kur`an disi kaynaklara dayanarak birilerine sefaat yetkisi veriyorsunuz... Bunu ancak Allah cc bilir. Tum sefaat Allah`indir.c.c. Sefaat edecekler var ise ancak Allah cc. izni ile sefaat edebilirler. Ancak henuz Allah cc. bu izni ve yetkiyi kimseye vermemistir. su anda birilerine sefaat yetkisi verenler Allah`in cc. bu yetksini gasp etmis olmuyorlar mi ?


Kur`an`daki Islam gercek islamdir.
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
Allah cc katinda birilerinin sefaat ,(yardim,affedilmek icin aracilik) edecegine inanan kardeslerim....
kimdir O sefaat edecekler soyleyin hadi... delilleriniz ile birlikte lutfen...

Delil 1 - Kur'an'ı Kerim.

kendisini okuyana şefaat eder. Nasıl eder. Kur'an'ı okuyan kişi, buradaki hükümler ile amel eder. Allah'ın (cc) istediği normlara girer. yaşantısı Kur'an'i bir yaşantı olur. Helal haram ölçülerine riayet eder. Kur'an merkezli bir yaşantıda olduğu içinde, kebairlerden de azami gayret ile kaçınması ile Kur'an; o gün hiç kimseden fayda gelmeyecek o büyük günde, sırf kendisini okuman hasebi ile sana şefaatçi olmuş olur.

Delil 2 - Hazreti Muhammed (s.a.v.)

Kendisine tabii olan insanlar, O'nun (s.a.v.) dünya hayatındaki yaşantısını örnek alır. Yaptıklarını yapar, sakındıklarından da kaçınır. Her hareketini O'nun (s.a.v.) izinde olup olmadığını kontrol ederek yaşar. Ahlakı Kur'an olan bir insanı takip ettiğiniz zaman sizin de ahlakınız Kur'an olmuş olur. sadece adınız değişik olur. Yani size Muhammed (s.a.v) denmez belki, Hüseyin, Rıfkı yada Cemil denir. İsimler değişik olsa da itikad aynı kök olduğu içinde elbette bu Peygamberi yaşantı sizi cehennemden kurtarmış olur.

“Arkadaşınız (Muhammed) sapmadı, azmadı.” (Necm : 2)

“O(nun konuşması kendisine ) vahyedilenden başkası değildir” (Necm : 4)

Delil 3 - Alimler ve Arifler

Bu alim denilen insanlar, İnen Kur'an'ı, bunu uygulayan ve uygulanması için hayatından örnekler ile insanların istifadesine sunan Peygamber'in (s.a.v.) izinde olan, okuduklarını yaşayıp tecrübe eden, nefs gibi bir düşmanın pençesinden kendini sıyırmaya çalışırken yaşadıklarını kendi etrafındaki insanlar ile paylaşan, zararın nereden nasıl geleceği konusunda bilgisi olan ve bunları kendinden sonrakilere aktarmaya çalışan kişilerdir. Bu gibi insanlarla beraber olmak, o gibi insanlar gibi olmak demektir. Mesleği ve ustalığı marangozluk olan bir insandan ancak marangozluk öğrenirsiniz. Aşçılık öğrenmek için başka bir aşçı bulmanız gerekir. Alim'in yanında olan da ilim öğrenir, ilim ile zulüm arasındaki farkı görür. Çünkü bir çok insan bırakın başkalarına yaptığı zulmü; kendi nefsine yaptığı zulümü dahi görememektedir. Oysa, alimler Kur'an ışığı ve Peygamber (s.a.v.) gerçeği ile bunları birbirinden çok güzel ayırt eder. Bunu da herkes anlayamaz. Zaten bu konuda herkesin anlayamayacağı ayet ile sabittir.

“Elbette o göklerin ve yerin yaratılışında ve gece ile gündüzün ardarda gelişinde, şüphesiz ayetler var (vicdanları temiz) ulu’l elbab için!” (Alu İmran : 190)

“Onlar ki gerek kıyam u kuudda (ayakta ve otururken) ve gerek yanları üzerinde hep Allah’ı zikrederler ve göklerin, yerin yaratılışında fikrederler (tefekkür ederler) “Ya Rabbena!” derler; “bunu sen boşuna yaratmadın, sübhansın! O halde bizleri o ateş azabından koru!” (Alu İmran : 191)

Sanırım bu kadar delil yeter, eğer görmek istersen. Daha fazlasını istersen elbette Kur’an’ı hatim edeceksin, tabi bir şartla: anlayarak.



“Hayır! Onlar ilimini ihata etmedikleri ve te’vili kendilerine hiç gelmemiş olan bir şeyi tekzib ettiler; bunlardan evvel geçenler de böyle tekzib etmişlerdi amma bak zalimlerin akıbeti nasıl oldu ?” (Yunus : 39)


Kaynak: http://www.islamforum.net/genel-islam-konular/18529-emr.html#post117442
 
Son düzenleme:

casus021

New member
Katılım
30 Ocak 2007
Mesajlar
1,475
Tepkime puanı
380
Puanları
0
Yaş
40
Konum
istanbul
Web sitesi
www.islamportali.net
"Kur'an'ı düşünmüyorlar mı? Eğer o Allah'tan başkası tarafından gelmiş olsaydı, onda birçok çelişkiler bulurlardı." (4/82)

yukaridaki ayet`e dair bir itirazi olan soylesin, eger bu ayete iman ediyorsaniz sefaatin Allah `in cc. elinde olduguna dair 23 tane ayet var iken nasil oluyorda Kur`an disi kaynaklara dayanarak birilerine sefaat yetkisi veriyorsunuz... Bunu ancak Allah cc bilir. Tum sefaat Allah`indir.c.c. Sefaat edecekler var ise ancak Allah cc. izni ile sefaat edebilirler. Ancak henuz Allah cc. bu izni ve yetkiyi kimseye vermemistir. su anda birilerine sefaat yetkisi verenler Allah`in cc. bu yetksini gasp etmis olmuyorlar mi ?


Kur`an`daki Islam gercek islamdir.

ey kardeşim ayetleri yine yazalım ve dikkatlice oku ve inkar etme


Şefaat ile ilgili âyetlerSual: Bazı kimseler, (Peygamberler, şehidler, melekler ve başkaları asla şefaat edemez) diyorlar. Şefaat hakkında âyet yok mu?


Çok âyet-i kerime vardır. Kâfirlere şefaat olmadığını ve putların şefaat edemeyeceğini bildiren âyetleri ele alıp, (Hiç kimse şefaat edemez) diyorlar. Kâfirlere şefaat yok demek, müminlere şefaat yok demek değildir. Putlar şefaat edemez demek de, Peygamberler ve salihler şefaat edemez demek değildir. Şefaat haktır. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(O gün, kimse şefaat edemez. Ancak Rahman olan Allah’ın izin verdiği ve sözünden hoşlandığı kimse şefaat eder.) [Taha 109]
(Rahman olan Allah’ın nezdinde söz ve izin alanlardan başkası şefaat edemez.) [Meryem 87] (Bu iki âyette Allahü teâlânın izin verdikleri şefaat edecek, başkaları edemez diye açıkça yazıyor.)
(Allah’ı bırakıp da, taptığı putlar şefaat edemez. Ancak hak dine inanıp, ona şahitlik edenler şefaat eder.) [Zuhruf 86] (Putlar elbette şefaat edemez. Ama hak yoldakiler şefaat edecektir.)
(Allah, şefaat edene ve şefaat edilene izin vermedikçe, hiç kimse şefaat edemez, şefaati fayda vermez. Kalblerindeki müthiş korku giderilince, [şefaat bekleyenler, şefaat edenlere] “Rabbiniz şefaat hakkında ne buyurdu?” diye soracaklar. Onlar [şefaat edenler] ise, “Hak olanı buyurdu [şefaate izin verdi]” diyecekler.) [Sebe 23] (Allah’ın izin verdiklerine şefaat eder deniyor.)
(Onlar, Onun [Allah’ın] rızasına kavuşmuş olandan başkasına şefaat etmezler.) [Enbiya 28] (Şefaat yetkisine sahip olanlar bile, ancak Allah’ın razı olduğu kimselere şefaat edebilirler.)
(Sadece Allah’ın dilediği ve razı olduğu kimselere şefaat etmesi için izin verilen, göklerde nice melekler vardır.) [Necm 26] (Demek ki melekler de ancak, Allah’ın razı olduklarına şefaat edebiliyor, Allahü teâlâ kâfirlerden razı olmadığı için onlara şefaat yoktur, kimse şefaat edemez.)
(Allah’ın izni olmadan kim şefaat edebilir?) [Bekara 255] (Bu, Allah’ın izni ile şefaat eder demektir.)
(Allah’ın izni olmadan hiç kimse şefaatçi olamaz.) [Yunus 3] (Şefaat Allah’ın iznine bağlıdır.)
(Bütün şefaatler Allah’ın iznine bağlıdır.) [Zümer 44] (Demek ki çok şefaat edecekler vardır ki, hepsi de Allahü teâlânın iznine bağlıdır.)
Kâfirlere şefaatçi olmadığını ve putların şefaat edemeyeceğini gösteren âyetleri, ehl-i bid’at Müslümanlara yüklemeye çalışıyorlar, Peygamberler de şefaat edemez diyorlar. Şefaate sadece iman ehli kavuşacak, kâfirler şefaatten mahrum kalacaklardır. Birkaç âyet-i kerime meali:
(Artık şefaat edicilerin [Peygamber, melek, şehid vs.’nin] şefaati, onlara [kâfirlere] fayda vermez.) [Müddesir 48]
(O gün zalimler [kâfirler] için, müşfik bir dost, sözü dinlenecek şefaatçi de yoktur.) [Mümin 18] (Âyette, zalimlere şefaat yok deniliyor, müminlere denmiyor. Zalim kelimesinin tefsir ilmindeki anlamı, kâfirler demektir.)
(Kâfir için dost ve şefaatçi yok) demek, (Müminler için dost ve şefaatçi var) demektir. Mesela Mümin suresinin 7, 8 ve 9. âyetlerinde, meleklerin müminler için dua ettiği bildirilmektedir.
Bütün müfessirler, muhaddisler ve fakihler gibi, dört mezhep imamı da şefaatin hak olduğunu bildirmişlerdir. Mesela, Ehl-i sünnet alimlerinin reisi olan İmam-ı a’zam hazretleri, (Peygamberler, âlimler ve salihler, günahkârlara şefaat edecektir) buyurdu. (Fıkh-ı ekber)
 

casus021

New member
Katılım
30 Ocak 2007
Mesajlar
1,475
Tepkime puanı
380
Puanları
0
Yaş
40
Konum
istanbul
Web sitesi
www.islamportali.net
mümin suresi

7- Arş'ı yüklenmekte olanlar ve çevresinde bulunanlar, Rablerini hamd ile tesbih etmekte, O'na iman etmekte ve iman edenlere mağfiret dilemektedirler: "Rabbimiz, rahmet ve ilim bakımından herşeyi kuşatıp-sardın, tevbe edenler ve Senin yoluna tabi olanlara mağfiret et ve onları cehennem azabından koru."

8- "Rabbimiz, onları Adn cennetlerine sok ki onlara (bunu) va'dettin; babalarından, eşlerinden ve soylarından salih olanları da. Gerçekten Sen, üstün ve güçlü olansın, hüküm ve hikmet sahibisin."

9- "Ve onları kötülüklerden koru. O gün Sen, kimi kötülüklerden korumuşsan, gerçekten ona rahmet etmişsin. İşte büyük 'kurtuluş ve mutluluk' budur
 

tevhid.

New member
Katılım
6 Kas 2008
Mesajlar
62
Tepkime puanı
10
Puanları
0
Web sitesi
www.tevhid.eu
sevgili kardesim...

HANGI AYETTE....? KIME SEFAAT YETKISI ... ? VERILDIGINE DAIR DELILINI SOYLERMISIN...?
 

tevhid.

New member
Katılım
6 Kas 2008
Mesajlar
62
Tepkime puanı
10
Puanları
0
Web sitesi
www.tevhid.eu
xxxxxxxislam.com sitesinden alintilari kopyalayip, yapistirip duruyorsunuz ...

Kur`an`i okuyup, anlamadan...

dusunmeden...

birilerinin fikirlerini....

ya kolayiniza geldigi icin...

veya koru korune inandiginiz icin...

veya sirf cevap olsun diye...

veya samimi duygularinizla bu tarzda inanarak...

cevap yaziyorsunuz...

sizleri Kur`an`a davet ediyorum. Kur`an`daki islam gercek islamdir. lutfen ATALARINIZIN DININI DEGIL ISLAM`I OGRENMEYE CALISIN. SUPHESIZ KI KAYNAGINDAN. KUR`AN`DAN
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst Alt