Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Takvim de Bugün

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
8 Mayıs 2006

8 Mayıs 2006

Bugün 8 Mayıs 2006 R.Ahir:10 Nisan:25 Hızır:3 II.Dünya Savaşı’nın Sona Ermesi (1945)

41384542_3e84423d57_b.jpg


KUR'AN KIYAMETE KADAR BAKİDİR
Kur'an-ı Kerim insanlığın gerçek mutluluk ve huzurunu sağlayacak her türlü itikat, ibadet, ahlâk, yaşama ve yürütme esaslarını içine alır Kur'an'da itikat, ibadet, hukuk, ceza, islam edep ve ahlâkı, nasihat, korkma, müjde, ibretli kıssalar ve kainatın oluşuna ait bilgiler veren ayetler vardır. On beş asır önce açıklanmış bu gerçekler bugün müsbet ilim ile de teyid edilmektedir. Kur'an-ı Kerim sonradan olacak olan birçok hadiseleri önceden haber vermiştir.
Kur'an-ı Kerim kıyamete kadar bakidir. Bu güne kadar Kur'an'a yapılan hücumlar hep hüsran ile sonuçlanmıştır. Zira bu mukaddes kitabın muhafazasını bizzat Allah üzerine almıştır. Cenab-ı Hak (c.c.) "Kur'an-ı biz indirdik ve Onun koruyucusu da şüphesiz biziz" (Hicr, 9)
Kur'an'ın dört özelliği vardır.
1. Lafız olması (dil ile okunabilen olması)
2. Arapça olması,
3. Hz. Muhammed (s.a.v.)'e inzal edilmiş olması,
4. Bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olması.
Bu dört özellikten biri eksik olursa Kur'an olmaz,
Kur'an-ı Kerim insanlara en doğru yolu gösterir İsra suresi 9. ayette Rabbimiz şöyle buyurmaktadır. "Şüphesiz ki bu Kur'an en doğru yola iletir; iyi davranışlarda bulunan mü'minlere, kendileri için büyük bir mükafat olduğunu müjdeler." Kur'an insanı karanlıktan aydınlığa çıkarır. Rabbimiz Hadid suresi 9. ayette şöyle buyurmaktadır. "Sizi karanlıktan aydınlığa çıkarmak için kuluna apaçık ayetler indiren O'dur. Şüphesiz Allah, size karşı çok şefkatli çok merhametlidir."
Kur'an dünya ve ahiret saadetimizin tek çaresidir. Kur'an-ı en güzel şekilde yaşayan Peygamberimiz ve ashabıdır. Müslüman hayatını Kur'an ve Sünnet'e uygun olarak yaşamaya çalışan kimsedir.

41384541_5477936daa_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
9 Mayıs 2006

9 Mayıs 2006

Bugün 9 Mayıs 2006 R.Ahir:11 Nisan:26 Hızır:4 Osman Gazi2nin Doğumu (1252)

41384540_34e5dbdc5d_b.jpg


TAHARET
Taharet sözlükte, kir, idrar, ğayta gibi maddi; günah ve ayıp gibi manevi pisliklerden temizlenmek anlamına gelir.
Taharet şer'i istılahta, hakikaten ve hükmen olan pislikten temizlenmektir.
Hakiki pislik: Sidik, dışkı ve kan gibi ağır pisliktir.
Hükmi pislik: Abdestlik olmak, cünüp olmak, aybaşı veya lohusalık gibi manevi kirliliktir.
İslam temizlik ve medeniyet dinidir. İslam temizlik üzerine kurulmuştur. Temiz olmayan bir insanın imanı da tam değildir. Müslümanının oturup yattığı, namaz kıldığı yer, bedeni ve elbisesi temiz olmalıdır.
Rasûlullah (s.a.v.) "Namazın anahtarı temizlik, başlagıcı tekbir, tamamlayıcısı da selamdır" buyuruyor.
Diğer bir hadis-i şerifte: Temizlik imanın yarısıdır" buyurulmuştur.
İslam hem maddi temizliğe hem de manevi temizliğe önem verir. Kur'an'ın pekçok ayetinde temizlik konusu çeşitli yönlerden de alınmakta, müslümanlara temizlik emredilmektedir. Kur'an'da Medine'nin Kubâ mahallesinde o dönemde yaşayan sahabiler "Orada temizlenmeyi seven kimseler vardır. Allah temizlenenleri sever" (Tevbe, 108) ayetiyle övülmektedir.
Kur'an insanların temizlenebilmeleri için gökten suyun indirildiğini, İbrahim ve İsmail peygambere Kabe'nin temiz tutulması emrinin verildiği, "Elbiseni temiz tut" emrinin verildiğini. Namaz için gerekli temizliğin yapılarak abdest veya gusül abdestinin emredildiğini bildirmektedir. Kur'an okumak için temizlik şart koşulmuştur.
İslam maddi temizliğin yanında manevi temizliğe de önem vermiştir, İslam insanları nifak, küfür ve şirk gibi kirlerden ayırmaya çağırmaktadır, insanın bütün bu kirlerden temizlenmesi iman ile mümkündür. Allah temizliğe önem veren ve temizlenen insanları sever.

41384539_10ff99eb80_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
10 Mayıs 2006

10 Mayıs 2006

Bugün 10 Mayıs 2006 R.Ahir:12 Nisan:27 Hızır:5 Sakatları Koruma Haftası

41384538_81ea91d314_b.jpg


İYİLİK VE İBADETLERİYLE BÜYÜKLENMENİN VAHİM SONU
Bir müslümanın bu imtihan dünyasında İslam dini yaşarken dikkat etmesi gereken iki husus vardır. Birincisi müslümanın yaptığı ameli ve iyilikleriyle övünmesidir. Onunla büyüklenmesi ve kendi beğenmesidir.
Bu da o müslümanı yaptığı iyilikten dolayı Allah'ı kendine bir nevi borçlu görmesini sağlar. Böylece Cenab-ı Hak nazarında nimetini inkar suçlamasına maruz kalır. Evet böyle bir zatın yaptığı her iyiliğin maddi ve manevi faydası yine kendine olacağından başını şükür secdesine koyacak yerde kimseye muhtaç olmayan rabbine karşı "Ben sana şöyle ibadet böyle taatta bulundum" gibi lüzumsuz kuruntular ile nimetlere nankörlük etmiş olur.
Abdullah bin Abbas dedi ki: "Cenab-ı Hak peygamberlerinden birine:
- Ey Nebi, iyilik ve ibadetle kötülüklerden kaçınmanın sağlayacağı bütün faydaları kendinedir. Düşünülürse kuru bir ot, bir kabuk veya saman parçasına benzeyen dünyalığın elde edilmesi için aşağılıklar güruhuna boyun eğmek ve dalkavukluk sefaletinden kurtulmuş oluyorsun, izzeti nefis sahibi kimseler için bu meziyet dünyanın hiçbir geçici nimeti ile karşılaştırılamaz. Bir taraftan da dünyaya bağlanmış kimselerden ayrılık yine senin izzet ve şerefini temin edeceğinden faydası yine sana dönecektir. Benim bunlara ihtiyacım yok diye vahy eyledi, "ikinci ise müslümanın yaptığı iyilikleri dünyası için vesile kılarak itibar elde etme yoluna gitmesidir. Kendisini şu kadar yıl çalıştım diyerek naza çekmesidir.
Rabbimizin şu ayetini hiçbir zaman unutmayalım "Böyle durumda olanların amellerinin boşa gideceğini Kur'an açık bir dille beyan etmektedir." (Hucurat, 17)

41383759_91658ccbfe_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
12 Mayıs 2006

12 Mayıs 2006

Bugün 12 Mayıs 2006 R.Ahir:14 Nisan:29 Hızır:7 Fransa’nın Tunus’u İşgali (1881)

41381618_341e158765_b.jpg


İNSANIN YAŞAMA HAKKI
İslam Dini, Allah'ın yeryüzündeki temsilcisi saygın varlık olan insan hayatına son derece titizlenmiştir: "Ey akıl sahipleri! Kısasta sizin için hayat vardır. Umulur ki suç işlemekten sakınırsınız." (Bakara-179)
"Onlara orada cana can diye yazdık." (Maide-45)
Sünnete gelince Rasulullah (s.a.v.) bir müslümanı, ülkesinde yaşayan bir kafir ile denk tutuyor ve: "Ben, İslam yurdunda yaşayan yabancılara sıcak davrananların en hakikatlisiyim" diyordu.
Hasılı İslam, din olarak ancak bu kadar güvenceli ve bu kadar candan olabilir. İslam, yaşayan insanın yaşama hakkını göklere çıkarmış, katili ise toplum hayatının anlamlı bir parçasını teşkil eden insanı korumak için ölümle tehdit etmiştir.
Katilin cezası yalnız dünyada öldürülmesiyle bitmiyor. Kur'an'ın birçok ayetinde katillerin ahirette göreceği cezanın dünyadakinden daha şiddetli ve ağır olacağını ifade ediyor: "Bilerek bir müslümanı öldürenin cezası ebedi kalacağı cehennemdir. Allah ona hem öfkelenmiş, hem lanet etmiş hem de müthiş azap hazırlamıştır."
İslam'ın hata ya da bilmeden ölüme sebebiyet verenler hakkındaki hükümleri ise çok çeşitli olup, bunların çoğu herhangi bir fiili tecavüz olmadan araya girmek gibi aslında insan hayatına olan saygıyı dile getiren hükümlerdir. İslam bir insanın haksız yere öldürülmesini bütün insanlığın öldürülmesi gibi görür.

41381617_c51adf028f_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
15 Mayıs 2006

15 Mayıs 2006

Bugün 15 Mayıs 2006 R.Ahir:17 Mayıs:2 Hızır:10 İzmir’in İşgali (1919) Hava Şehitleri Anma Günü

41381121_a534752982_b.jpg


İNSAN, HAKLARINA İSLAMLA KAVUŞMUŞTUR
İslâm, insan hakkımı tesbit açısından hiç şüphesiz ve tartışma götürmez bir şekilde insana doğuştan Allah'ın kendisine verdiği bütün haklarını kullanma imkanı sağlamıştır. Başta Rasulullah (s.a.v.) olmak üzere Dört Hatife ve ilk mûslümanlar. İslâm'ın bu yüksek hukuk düzenine hayat verdiler. Onu müslümanlara ve gayri müslümlere son derece titizlikle tatbik ederek bizlere en güzel ve en kalıcı üç örnek bıraktılar: A-Mûslümanlar arası hukuk. B- Müslümanlarla ehli kitap arası hukuk. C- Müslümanlarla diğer insanlar arası hukuk.
İslâm hukuku, insan hakları alanında kimsenin -en azılı düşmanlarının bile- inkar edemeyeceği kadar büyük değişiklikler yapmıştır. Hatta inanmayanlar, sözleri batıl da olsa. bu hukukun tatbiki lehinde son derece hevesli olduklarını gösteren olumlu yorumlar yapmışlardır.
Şüphesiz İslâm'ın getirdiği ve Haçlı Seferleri ile Avrupa'ya geçen hukuk düzeni, batılı insan hakları savunucularının en büyük kaynağı olmuş, bir çok düşünür ve filozofu hatta bazı kilise adamlarını, insan haklarının üçlü (soylular, derebeyler ve kilise) ittifak boyunduruğu altında ezilen toplumlarda kabulünü sağlamak için propagandaya sevk etmiştir.
Avrupa topluluklarında, haksızlıkların artması ve insan haklarına ve bu haklarını kabul edilmesine yönelik feryatlar çoğalınca -bilhassa İngiltere. Amerika ve Fransa 'da- İslam hukukunu destekleyen kanun ve belgeler yayınlanmıştır.
Bugün dünya insanlığı müslümanlardan, yeni bir dünyayı kurmalarını ve ellerinden alınan hakkını kendilerine geri verilmesini bekliyorlar.

41381120_2c5374ff72_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
16 Mayıs 2006

16 Mayıs 2006

Bugün 16 Mayıs 2006 R.Ahir:18 Mayıs:3 Hızır:11 Vahdettin’in Vefatı (1926)

41381119_42cbc886ae_b.jpg


İSLÂMIN ÖZELLİKLERİ
İslâmî düşüncenin, bütün beşeri düşüncelerden farklı özellikleri vardır. Bunları şöyle özetleyebiliriz:
Dindarlık
Dindar olma özelliği insana Yaratıcı'sından geçen bir his olup, temelinde inanç vardır. İnancı hayata doğrudan bağlı olan akıl destekler, aklın kaynağı ise vicdanıdır. Bu duygu, insan, kainat ve Yaratıcı Güç arasında bir köprüdür.
Sadakat ve Sebat
İnsan Allah (c.c.) yeryüzündeki halifesidir.
Dünya imtihan yeri, ahiret dünya hayatının hesabının görüleceği İslama bağlılık ve sebat ile gerçekleşir.
İslam bütündür: İslam dini Allah (c.c.)'m insanlara gönderdiği bir hayat nizamıdır, insan onun tamamından sorumludur, İslamın yarısı kendisi değildir.
İslam her şeyi kapsar: Allah (c.c.)'in ve Rasulünün emirleri bizim bütün davranışlarımızı düzenler, hiçbir hareketimiz İslamın kapsamı dışında değildir.
İslam bütün zamanların dinidir. Hükmü kıyamete kadar bakidir.
İslam iyilikleri geliştirir, kötülükleri engeller. İslam iyilik dinidir. İnsan İslam ile yücelir, onunla kendisini bütün kötülüklerden ve zulümlerden kurtarabilir.

41381117_dddb0ed829_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
17 Mayıs 2006

17 Mayıs 2006

Bugün 17 Mayıs 2006 R.Ahir:19 Mayıs:3 Hızır:12 İmam-ı Muhammed’in Vefatı (808)

41381116_9a5183cc97_b.jpg


KUR'AN TOPLUMLARI UYARIYORKur'ân-ı Kerim, toplum hayatının tarihi seyrini gözler önüne sererek, insanların daha baştan sapıtmamaları, gerek kişisel gerek toplum yaşantılarında iyi bir başlangıç yapmaları için, birçok ayeti kerimede toplum hayatının İslam ile geliştirilmesine yer vermiştir.
Kur'ân-ı Kerim insanları daima olaylardan ibret almaya ve bunların özünde yatan manayı irdelemeye çağırır. Bu ise sadece akıl ve düşünce nimetinin isabetli kullanılmasıyla elde edilebilir.
Allah-ü Teala Medine yahudilerinden Nadir Oğulları'nın başına gelenleri arz ederken: "Kitap sahibi oldukları halde inkar edenleri ilk defa olarak yurtlarından sürüp çıkaran O'dur. Çıkarılmaz sanmıştınız. Onlar da Allah a karşı kalelerinin kendilerini koruyacağını sanmışlardı, Allah ise hiç beklemedikleri yerden gelip kalplerine korku salmış, inananların da yardımıyla evlerini kendi elleriyle
yıkmışlardır. "Ey aklı başında olanlar, artık yarın ibret alın" (Haşr 2) sözüyle son buluyor.
Kur'ân-ı Kerim insanlığa, Allah'ı inkar etmenin körlemenin toplumlar aleyhine kötü sonuçlar doğuracağını daima hatırlatıyor, çünkü insan doğal olarak inanma kabiliyetinde yaratılmıştır. Bu kabiliyeti bozmak insan doğasını yozlaştırmak, toplum ve fert olarak hastalıklara gark etmek, soysuzlaştırmak demektir. Bunun misali Kur'ân'da şöyle gelmiştir: "Allah'ın nimetine nankörlükle karşılık verenlere ve kendi milletine verimsiz toprakları reva görenlere bakın!" (İbrahim 28) Kur'ân insanlığı haksızlığa karşı da uyarıyor, haksızlığın yaygınlaşması sonucu geride kalan taş yığınlarını gözler önüne seriyor: Adaletin tatbik edilmediği, hakkın gözetilmediği toplumlarda, çalkantılar, temelden sapmalar derken, sonu başıbozukluk ve hüsranla biten kurumsal çöküşler görülür.

41381115_ca6456bdc0_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
18 Mayıs 2006

18 Mayıs 2006

Bugün 18 Mayıs 2006 R.Ahir:20 Mayıs:5 Hızır:13 Ziya Paşa’nın Vefatı (1880) Belgrad Seferi (1521)

41380972_414d25a89b_b.jpg


PEYGAMBERLERE İMAN
Yüce Allah tarafından Hz. Adem'den başlayarak Hz. Muhammed'e kadar pek çok peygamber gönderilmiştir. Bu peygamberler Allah (c.c.)'ın insanlara indirdiği İslam dinini tebliğ etmişlerdir, ilk peygamber Hz. Adem, son peygamber ise Hz. Muhammed'dir. Hz. Muhammed'le peygamberlik müessesesi sona ermiş ve mühürlenmiştir. Hz. İsa (a.s.) ahır zamanda yeryüzüne Peygamberimiz (s.a.v.)'in ümmeti olarak inecek ve İslam dinini tebliğ edecek ve İslam birliğini tesis edecektir. '
Peygamberlerin sayısını ancak Allah (c.c.) bilir.
Peygamberler, peygamber olduklarını mucize ile ispatlarlar.
Mucize: Peygamberlerin herkesi aciz bırakacak derecede olağanüstü bir hal göstermesidir. Peygamberlerde mutlaka şu beş sıfatın bulunması lazımdır.
Emanet: Peygamberler emin olup asla hıyanetlik yapmazlar.
Fetanet: Peygamberler insanların en akıllı olanlarından olur. Yani ahmak ve zayıf zekâlı kimselerden peygamber olmaz.
İsmet: Peygamberler büyük ve küçük günahlardan masumdurlar. Allah (c.c.) onları günahlardan korur.
Tebliğ: Peygamberler Allah'tan (c.c.) aldıkları ve tebliğ etmekle memur oldukları şeyleri mutlaka tebliğ ederler.
Sıdk: Peygamberler sadık (dosdoğru) olup yalan söylemezler.
Kur'an-ı Kerim'de adı geçen yirmiş beş peygamber vardır. Ayrıca üç kimsenin peygamber mi yoksa veli mi oldukları hususunda ihtilaf olmuştur. Onlar da Üzeyir, Lokman ve Zül'karneyn'dir. (radi-yAllahü anhüm.)

41380971_c040be15ec_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
22 Mayıs 2006

22 Mayıs 2006

Bugün 22 Mayıs 2006 R.Ahir:24 Mayıs:9 Hızır:17 Nene Hatun’un Vefatı (1955)

41419361_f1bade1352_b.jpg


HUD (AS.) ve ÂD KAVMİ
Ad kavminin yurtları; Hadramevt'e ve Yemen'e kadar uzanan yerler olup Allah'ın yerlerinden en genişi, en otlu, sulu, bol nimetli olanı idi.
Yerin üzerinde akan ırmakları, bağları, bahçeleri, sürü sürü davarları, yeraltında da, su depoları vardı. Başkalarına verilmeyen boy pos, güç kuvvet de, onlara verilmişti.
Onlar inatçı bir zorbanın emrini tutup ardından gittiler de "Kuvvetçe bizden daha güçlü kim varmış?" diye yeryüzünde büyüklük taslamağa, memleketlerinde azgınlık ve fesatlarını artırmağa, halka zulmetmeye başladılar.
Ahiret hayatını, öldükten sonra dirilmeyi inkar ettiler.
Şadda, Samud ve Henna adındaki üç puta tapmaktan da geri durmadılar.
Allah (c.c.) azgınlaşan, şımaran ad kavmine kardeşleri Hud (a.s.)'ı Peygamber olarak gönderdi. O da onları Bir olan Allah'a iman ve ibadete, insanlara zulmetmekten vazgeçmeye davet etti ise de red ve yalanlama ile karşılandı.
Bunun üzerine Allah (c.c.) üç yıl onlardan yağmuru kesti.
Onları, yağmur duası için, Mekke'ye bir heyet göndermek zorunda bıraktı.
Yağmur yağdıracağını sandıklan bir kasırga ile de, yok olup gittiler. İşte inkarcıların ve zalimlerin sonu.
Ad kavmi helak olunca Hud (a.s.) da kendisine iman etmiş olan kimselerle Mekke'ye gitti ve oradan ayrılmadı.
Ona ve gönderilen bütün peygamberlere selam olsun.

35345059_140da26c7a_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
23 Mayıs 2006

23 Mayıs 2006

Bugün 23 Mayıs 2006 R.Ahir:25 Mayıs:10 Hızır:18 Victor Hugo’nun Ölümü (1885)

41419360_7c2b625b26_b.jpg


ŞİRK VE ÇEŞİTLERİ
Şirk: Lügatte alışveriş ve benzeri şeylerde ortaklık manasınadır. Dinî bir tabir olarak kullanıldığı zaman, herhangi bir şekilde Yüce Allah'a ortak koşmaktır. Şirkin pek çok çeşitleri vardır:
1) Müstakil (yalnız) şirk: Bu ateşperestlerin şirki gibidir ki o da iki ayrı ilah kabul etmektir.
2) Şirk-i teb'izî: Hıristiyanların şirki gibidir ki, o da Allah 'ın (c.c.) bir takım ilahlardan meydana geldiğini kabul etmektir,
3) Takribi şirk: Bu önceki cahiliye döneminde olduğu gibi, Allah'a yaklaştırmak için, Allah'tan (c.c.) başkasına ibadet etmektir.
4) Taklid-i şirk: Sonraki cahiliye döneminde olduğu gibi, başkalarına uyarak onları taklit ederek Allah'tan (c.c.) başkasına ibadet etmektir.
5) Sebepler vasıtası ile meydana gelen şirktir ki, o da birtakım felsefe ve tabiatçıların kâinattaki tesirleri sebeplere isnat etmeleridir.
6) Garaz ve maksada dayalı olan şirk: O da Allah'dan (c.c.) başkası için amel etmektir. Buna riya denir. Bu da gizli şirktir.
Büyük günahlardan birisidir, masiyettir. Beşinci şirk için şu açıklamaya ihtiyaç vardır.
Her kim eşyanın tesiri kendindendir, şeklinde itikat ederse, onun küfründe ittifak olduğu bildirilmiştir. Her kim Yüce Allah'ın eşyaya koyduğu kuvvetle eşya tesir eder, şeklinde inanırsa, o kimse kâfir değil, fasık ve günahkârdır.
Ehl-i Sünnet alimlerine göre; Yüce Allah'ın dilemesi ve yaratması olmadan eşyada hiçbir tesir olmaz. Sebeplerin kullanılması neticesinde tesirlerin meydana gelmesi ilahi kanunların bir gereğidir.

35345060_33b5c21005_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
24 Mayıs 2006

24 Mayıs 2006

Bugün 24 Mayıs 2006 R.Ahir:26 Mayıs:11 Hızır:19 Dünya Şampiyonu Kara Ahmet’in Vefatı (1902)

41419359_397b351d4e_b.jpg


İKİNCİ AKABE BİATİ
Peygamberliğin 13. yılı Hac mevsiminde. Yesrib halkı müslümanlarından 70 küsur şahıs, hac ibadetini eda etmek için Mekke'ye geldiler.
Mekke'ye geldikleri zaman onlarla Peygamber Efendimiz arasında gizli bir sözleşme meydana gelmiş, Mina'da Cemre-i Ula'nın (Birinci Cemrenin) bulunduğu Akabe yakınındaki dağ yolunda Teşrik günlerinin ortasında, gece karanlığında tam bir gizlilik içerisinde görüşmek üzere anlaşmışlardı.
İslam ve Batıl arasındaki amansız mücadelenin akışını değiştiren bu tarihi görüşmeyi Ensar'ın reisinden Ka'b b. Malik el-Ensari'den dinleyelim. "Hac için yola çıktık. Teşrik günlerinin ortasında Akabe'de görüşmek üzere Rasulullah (s.a.v.) ile sözleştik. Nihayet Rasulullah (s.a.v.) ile sözleştiğimiz gece oldu.
"O gece kafilemizle beraber yattık. Gecenin üçte biri geçince Rasulullah (s.a.v.) ile görüşmek üzere kafilemizden ayrıldık. Kedilerin yürümesi gibi sessizce yürüyorduk. Nihayet Akabe'deki dağ yolunda toplandık. Biz 73 erkek ve 2 kadın idik.
Dağ yolunda Rasulullah (s.a.v.) beklemeye başladık. Nihayet geldi. Yanında amcası Abbas b. Abdil-Muttalib de vardı. Burada Hz. Abbas bir konuşma yaptı. Bu konuşmanın ardından Rasulullah (s.a.v.) konuşmuş ve sonrada Biat yapılmıştır.
Biatin Maddeleri:
Hz. Cabir diyor ki:
- "Ya Rasulallah!.. Ne üzerine sana biat edeceğiz?" dedik. Efendimiz:
1- Her durumda bana itaat etmeye,
2- Genişlikte ve darlıkta Allah yolunda harcamaya,
3- iyiliği emretmeye ve kötülüğe mani olmaya,
4- Allah için gayret etmeye, Allah yolun da hiçbir kınayan kişinin kınamasına aldırış etmemeye,
5- Size geldiğim zaman bana yardım etmeniz ve kendinizi, hanımlarınızı ve çocuklarınızı şerrinden koruduğunuz şeylerden beni de korumanız üzerine (biat edeceksiniz.)
Böylece Cennete gireceksiniz" buyurdu.

35345061_21b117a1a7_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
29 Mayıs 2006

29 Mayıs 2006

Bugün 29 Mayıs 2006 C.Evvel:2 Mayıs:16 Hızır:24 İstanbul’un Fethi (1453)

41416989_b5bffe0649_b.jpg


AHLÂK VE HUY GÜZELLİĞİ
Peygamber Efendimiz (s.a.v,) şöyle buyurdular:
"Cenâb-ı Hak sizin için İslâm dinini seçti. Siz de o dine güzel ahlâk ve cömertlik ile ikram ediniz."
Ahnef, bir cemaata "Hastalığın en şiddetlisini haber vereyim mi?" dedi. Onlar:
"Evet." deyince;
"Kötü huy, bozuk dil." cevabını verdi.
"Ahlâkı güzel olmayan topluma geniş sahralar dar gelir. Kişi yaratılıştan akıllı olmadıkça çok yaşamakla zekası artmaz. "
Bir kimsenin ahlâkı güzel olursa hâlis dostları çoğalır, düşmanı azalır. Zor işleri kolaylaşır. Kendine kızgın olanlar yumuşar. Onun için Fahr-i Âlem Efendimiz:
"Güzel huy ve komşuya iyi muamele; haneleri ma'mur, ömürleri bereketli kılar" buyurmuşlardır.

Hükemâdan biri "Güzel huy erzak hazinesidir. " demiş. Evet doğrudur, sebebi ise ahlâkı güzel olanın düşmanı az, dostu çok olmasıdır.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
"Benim yanımda en güzel olanınız; ahlâkı güzel, huyu yumuşak ve herkesle geçimi iyi olandır." Güzel huy; güleç yüz, güzel söz ve dargınlığı az olmaktan ibarettir." Yine bu konuda Peygamberimiz: "Cennet ehli; kendini hakîr gösteren yumuşak huylu, güleç yüzlü olandır." buyurdular.
Peygamber Efendimiz: "İnsanların şerlileri; bunlara gelip bir türlü, onlara gidip başka türlü söyleyen ikiyüzlülerdir." buyurarak iki yüzlülüğün bir ahlak bozukluğu olduğunu bildirmiştir.
Saîd bin Herve: "Benim yarım yüzüm, yarım lisânım olup da çirkin görünüşlü olmam; iki yüzlü; iki dilli münafık olmamdan daha iyidir." demiştir.

35347454_ace515c115_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
30 Mayıs 2006

30 Mayıs 2006

Bugün 30 Mayıs 2006 C.Evvel:3 Mayıs:17 Hızır:25 Alaaddin Keykubat’ın Vefatı (1236)

41416988_5277b47c1b_b.jpg


FİTNE ZAMANINDA SÜNNETE SIĞINMAK
Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır. "Benden sonra yaşayacak olanlarınız çok ihtilaflara şahit olacak. Böyle bir zamanda size düşen, benim ve hidayet üzere olan raşid halifelerimin sünnetine (uygulamalarına) sımsıkı sarılmanızdır. Sünnete uymada ısrar ederek dişlerinizi sıkınız. Sizleri dinde olmayan asılsız şeylerden sakındırırım. Şüphesiz ki her dinde olmayan şey bid'attir. Her bid'at sapıklıktır. Her sapıklık ise cehenneme götürür." (Ebu Davud - Tirmizi)
Peygamberimiz (s.a.v.) Hz. Bilal'e şöyle demiştir. "Şunu bil ki benden sonra sünnetlerimden; (uygulaması terkedilmiş) birini kim tekrar yaşatırsa, ona, o sünneti yaşayanlar kadar hiçbirinin sevabından bir şey eksik olmaksızın sevap vardır." (ibn-i Mace)
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor. "Ümmetimin (İslamdan uzaklaşması) fesadı sırasında sünnetime yapışan kimseye bir şehit sevabı vardır." (Taberani)
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor. "Bir bid'at ortaya koyan bir topluluk yoktur ki onun karşılığında bir sünneti kaldırmış olmasın. O halde sünnete sarılmak bir bid'ati kaldırmaktan daha hayırlıdır." (Müsned Ahmed b. Hambel)
İmam Zühri şöyle demiştir. "İslam uleması daima şunu söyler: Sünnete sarılmak kurtuluştur." (Sunenü'd-Darimi)
İmtihan dünyasında insanı huzura kavuşturacak bundan daha büyük nimet olur mu. Sünneti yaşamak ve yaşatmak.


35347455_2f82df7e43_b.jpg



BİR AYET
"İslah edilmesinden sonra bozgunculuk yapmayın. Allah'a korkarak ve (rahmetini) umarak dua edin..." (A'raf, 56)


41416987_8ca2236c9f_b.jpg



BİR HADİS
"Mü'minlerin iman bakımından en üstünü, ahlakı en güzel olanı ve ailesine en lutufkar olup, en iyi davranandır." (Tirmizi)
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
31 Mayıs 2006

31 Mayıs 2006

Bugün 31 Mayıs 2006 C.Evvel:4 Mayıs:18 Hızır:26 İmam-ı Nesai’nin Vefatı – Muş Depremi (1946)

35347456_2923b90fcd_b.jpg


ŞEYTANIN ÖZELLİKLERİ
Şeytan her insanın hayat boyunca binlerce defa karşılaşacağı en büyük düşmandır. Düşmandır çünkü insan yüzünden Allah katında ki makamını kaybetmiştir.
Çoğu insan, şeytanın ne kadar büyük bir tehlike olduğunun farkında bile değildir.
Rabbimiz şöyle buyuruyor. "Gerçek şu ki şeytan sizin düşmanınızdır, öyleyse sizde onu düşman edinin." (Fatır-6)
Şeytanın farkına varmak, onu bir düşman olarak kavramak insanı kurtuluşa götüren adımlardan biridir. Bunun için öncelikle şeytanın özelliklerini, daha sonrada kullandığı taktikleri bilmek gerekir.
Şeytanın Özellikleri
- Sinsi ve yalancıdır: Şeytan insanları doğru yoldan alıkoyabilmek için öncelikle gerçekleri örter, insanları yalan konuşarak kandırır.
- İtaatten çıkmış, saygısız ve nankördür.
- Düzeni inananlar için çok zayıftır.
- Gücü yalnızca vesvese verip çağırmaktır.
- İnsanların düşmanıdır.
- İyilikten ve hayırdan yana hiçbir yönü yoktur.
- İnsanlar üzerinde bir pisliktir.
- Allah katından kovulmuştur.
İnsan şeytandan Kur'an ve Sünnet'e sarılarak kurtulur.

35347457_1688c5e35c_b.jpg


BİR AYET
"Ey imande edenler! Allah'a ve Peygamber'e hainlik etmeyin; (sana) bile bile kendi emanetlerinize hainlik etmiş olursunuz." (Enfal, 127)

41416986_860e96a29f_b.jpg



BİR HADİS
"Nikahı ilan edin ve açıkça yapın. Onu mescitlerde kıyın. Nikahta alet de çalın."
(Tirmizi)

41416984_2ccf208c98_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
1 Haziran 2006

1 Haziran 2006

Bugün 1 Haziran 2006 C.Evvel:5 Mayıs:19 Hızır:27 Ayasofya’ da ilk Cuma (1453)

41416950_c3ecb7230b_b.jpg


ALLAH'IN VAADİ
Allah Teala Ümmeti Muhammedi'den iman edip ameli salih işleyenlere kendilerini yeryüzünün halifesi kılacağını ve kendileri için seçtiği İslam dinini yeryüzüne hakim kılacağını beyan buyuruyor. Korkularını emniyete çevireceğini vaadediyor. işte Allah'ın vaadi... Ve Allah'ın vaadi hakikatin ta kendisidir. Muhakkak yerini bulur. Ve Allah asla vaadinden dönmez. Evet vaad eden: Allah (c.c.) vaad edilenler, inananlar ve inandıklarını bilfiil tatbikat sahasına koyarlar, kamil mü'minler, biz müslümanlar. Vaad edilen şey: Şu üç husustur:
1- Müslümanlar bulundukları yerde hakim olacaklar, mahkum olmayacaklardır.
2- Dini inançlarını, hayatlarına kolayca uygulayabilme imkanına sahip olacaklardır.
3- Her türlü korku gidecek, yerine tam bir emniyet, sükunet ve güven gelecek.
Bugün üç şeye biz sahip miyiz?
Bakınız. Vaad edilen bu üç şeyin üçü de bizde yok. Yoksa, Allah (c.c.) bu vaadini yerine getirmedi mi? Haşa sümme haşa... Va'dini yerine getirmede Allah'tan daha sadık kim olabilir.
O halde eğer vadedilen bu üç şeyin üçü de bizde yoksa bu demektir ki, Allah (c.c.) bizim imanımızdan ve amellerimizden razı değil! Çünkü bu vaad, iman ve salih amellerle şartlıdır.
İşlerini, hareketlerini bozan müslümanlar, bu va'din dışında kalırlar. Bu sebeple dikkat edelim! Kendi kendimizi kandırmayalım. Tarih bunun en güzel şahididir.
"Mü'minim, Müslümanım" diyen insanlar, İslam alemi; kamil bir imana ve imanın gereği olan salih amellere ciddi bir şekilde bağlı kaldıkları dönemlerde güçlü devletler kurmuşlar, üç kıtanın hakimi olmuşlar, faziletli hizmetlerde bulunmuşlardır. Fakat, şart koşulan bu (iman-amel) husustan ayrıldıkları, taviz verdikleri dönemlerde ise başka milletlere mahkum ve yem olmaktan, en azından uydu durumuna düşmekten kendilerini kurtaramamışlardır. Şimdi uyanma zamandır. Kur'an'a ve Sünnete sarılma zamanıdır.

41407003_65436b731e_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
2 Haziran 2006

2 Haziran 2006

Bugün 2 Haziran 2006 C.Evvel:6 Mayıs:20 Hızır:28 Şair Nabi’nin Vefatı (1712)

41407004_aacf3b914a_b.jpg


KADERE İMAN CİHAD ŞUURUNU ARTIRIR
İman edenlerin zorluklar ve sıkıntılar karşısında gösterdikleri şevkli, neşeli ve güçlü karakter Allah'a kadere ve ahirete imanın, tevekkülün ve teslimiyetin bir sonucudur. Peygamberlerin ve salih müminlerin hayatlarında bu gücün ve tevekkülün çok güzel örnekleri bulunmaktadır. Kuran'da zorluk zamanlarında gösterilen güçlü karaktere önemli bir örnek. Firavun'un kavminde büyücü iken Hz. Musa'nın dinine iman eden ve bundan sonra Firavun'un öldürme tehdidi karşısında üstün ahlak gösteren müminlerdir.
(Firavun) Dedi ki: "ben size izin vermeden önce O'na inandınız öyle mi? Şüphesiz o, size büyüyü öğreten büyüğünüzdür. O halde ben de sizin ellerinizi ve ayaklarınızı çapraz olarak keseceğim ve sizi hurma dallarında sallandıracağım. Siz elbette, hangimizin azabı daha şiddetliymiş ve daha sürekliymiş öğrenmiş olacaksınız.
Dediler ki: "Bize gelen apaçık delillere ve bizi yaratana seni asla 'tercih edip-seçmeyiz." Neyde hükmünü yürütebileceksen, durmaksızın hükmünü yürüt; sen yalnızca bu dünya hayatında hükmünü yürütebilirsin."
"Gerçekten biz Rabbimiz'e iman ettik; günahlarımızı ve sihir dolayısıyla bizi kendisi'ne karşı zorlayarak-sürüklediğin (suçumuzu) bağışlasın. Allah, daha hayırlıdır ve daha süreklidir." (Taha Suresi, 71-73)

41407005_296f1ab5b0_b.jpg


GÜLZAR OLUR SERÂPÂ
Yansın çerâğ-ı hasret, divâneler dönerken.
Sönmez çerağ-ı âlem, pervaneler yanarken.
Güller açar dil ara İbrahim'in elinden
Gülzar olup serâpâ, kızgın ateş sönerken
Y. HATİBOĞLU '

41416949_b61765252b_b.jpg



BİR AYET
"Allah katında yürüyen canlıların en kötüsü kafir olanlardır. Çünkü onlar iman etmezler." (Enfal, 55)

41407006_a4c7de7e4b_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
5 Haziran 2006

5 Haziran 2006

Bugün 5 Haziran 2006 C.Evvel:9 Mayıs:23 Hızır:31 Dünya Çevre Günü

41407717_531b5f8e18_b.jpg


NAMAZ KİMLERİ FARZDIR
İslam'ın bütün emirlerinde olduğu gibi namazın farz olması için de bazı şartlar vardır. Bunlar:
1. Müslüman olmak
2. Akıllı olmak,
3. Ergenlik çağına gelmek.
Erginlik çağına gelmek, namazın farz olmasının bir şartı ise de, çocuklar yedi yaşına geldiklerinde namaza alışmalarını Peygamber Efendimiz emretmiştir. Bunun için büyüklerin çocuklara namazı öğretmeleri gerekir.
Namazın farzları:
Namazın farzları on ikidir. Bunlardan altısı namazdan önce yerine getirilmesi gerekir. Bunlara 'Namazın şartlar1 denir. Altısı da namazın içinde bulunur. Bunlara da, 'Namazının rükünleri' denir.
Namazın şartları
Altı tanedir.
1. Hadesten taharet: Abdest, Gusül abdesti almak.
2. Necasetten taharet: Bedende, giyilen elbise ve çamaşırlarda, namaz kılınacak yerde namaza engel olacak bütün pislikleri temizlemek.
3. Setru'l avret: Kadın ve erkeğin göstermesi haram olan yerleri örtmesidir.
4. İstikbal kıble: Ka'be ye yönelmekti.
5. Vakit: Her namazı kendi vaktinde kılmaktır.
6. Niyet: Hangi namazı kılıyorsak o namaza niyet etmektir.
Namazın şartları ne demektir? Burada sıraladığımız altı şart, namaza henüz başlamadan önce yerine getirilmesi farz olan hususlardır. Özür olmaksızın bu şartlardan biri yerine gelmezse namaz olmaz. Mesala, abdestsiz kimsenin abdest almadan namaz kılması caiz değildir.

41416945_5b030bb75c_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
6 Haziran 2006

6 Haziran 2006

Bugün 6 Haziran 2006 C.Evvel:10 Mayıs:24 Hızır:32 Kırım’ın Fethi (1475)

41407718_850b509e7e_b.jpg


SAĞLIK AÇISINDAN GUSLÜN HİKMETLERİ
Bugün tüm dünyada yıkanma sağlık ve dinçliğin vazgeçilmez ilkesi olmuştur. Ne var ki, 70 yıl önce yüzünü dahi yıkamasını bilmeyen Avrupa halkına karşı, biz 1400 yıldır bu nimetlerin farkında bile olmadan hayat kazanıyoruz. Bütün dünya yıkanmayı İslam'dan henüz öğrenmeye başladı. Bugün kendilerini medeni sayan milletler ancak 70 seneden bu yana yüz yıkamaya, banyo yapmaya başladılar. Hatta İspanya'daki engizisyon mahkemeleri gusül yapan, su ile temizlenen veya abdest alan kimseleri araştırarak eline geçirince ölüm de içinde bulunmak üzere en ağır cezalara çaptırırdı.
Gusül sayesinde beyin ve sinir sistemi bütün uyuşukluklarından kurtulur. Bugün sinir yorgunluklarının tek doğal ilacı gusüldür
Hatta tıpta su ile tedavi diye bir usul kullanılmaktadır. Sinir krizi geçiren hastalara doktorlar ılık veya soğuk su banyosu tavsiye etmektedirler. Hele cinsi yorgunluktan sonra guslün tavsiyesi başlı başına bir hikmettir.
Gusülde bütün bedeni yıkamanın hikmetleri:
Abdestte bazı organlar yıkanırken, gusülde bütün bedeni yıkamak farzdır. Çünkü guslü meydana getiren sebep ve maddeler (meni ve kadından gelen kan) bedenin her tarafından geldiği için boy abdestinde bütün beden yıkanır.
Gusülde vücudun tamamının yıkanması, bütün bedenin işlediği günahlardan tevbe ve istiğfarın önemine bir işarettir. Maddeten su ile temizlendiğimiz gibi, manen de tevbe ile temizlenmemiz lazımdır.

41416273_cce1de3224_b.jpg


BİR AYET
"Allah'ın nurunu ağızlarıyla (üfleyip) söndürmek istiyorlar. Halbuki kafirler hoşlanmasalar da Allah nurunu tamamlamaktan asla vaz geçmez" (Tevbe-32)

41407719_5e393c2cd2_b.jpg


BİR HADİS
"Mü'min bir koca mü'min hanımına buğz etmesin, ondan nefret etmesin. Onun bir huyunu beğenmezse de, başka bir huyundan hoşlanabilir." (Müslim)

41416272_9430059182_b.jpg
 

seniseven

New member
Katılım
9 Kas 2005
Mesajlar
425
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
53
7 Haziran 2006

7 Haziran 2006

Bugün 7 Haziran 2006 C.Evvel:11 Mayıs:25 Hızır:33 Süleymaniye’nin İbadete Açılışı (1557)

41416271_1426e32d85_b.jpg


PEYGAMBERİMİZİN YÜKSEK AHLAKI
Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) Yüce Allah'ın terbiye ve himayesinde yetişmiş örnek bir şahsiyettir. O, ahlâkını Kur'an'dan almış, bütün iyilikleri kendisinde toplamış, güzel ahlâkı ve iyi davranışları ile insanlara örnek olmuştur. Onun yaşayış ve davranışları Kur'an-ı Kerim'in bir uygulaması idi.
Yüce Allah: "Şüphesiz sen büyük bir ahlâka sahipsin." (Kalem , 4) buyurmuştur. Peygamberimiz, insanlara dünyada ve ahirette mutlu olmanın yollarını göstermiş, öğrettiği ahlâk ilkelerini önce kendisi yaşayarak en güzel örnek olmuştur. Allah u Tealâ, Peygamberimizin yaşayışını örnek almamızı isteyerek şöyle buyurmuştur:
"And olsun ki Resulüllah, sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve çok zikredenler için güzel bir örnektir." (Ahzap, 21)
Peygamberimizin ahlâk ve fazilet dolu hayatını öğrenmek ve onun ahlâki davranışların örnek alarak yaşamak hem görevimiz hem de onu sevdiğimizin ve ona bağlılığımızın bir göstergesidir.
Peygamberimiz (s.a.v.) yaratılış bakımından bütün insanların en güzeli ve ahlâkça en mükemmeli idi. Kalbi şefkat, merhamet ve insan sevgisi ile dolu idi. O'nun nasıl engin bir sevgi ve merhamet sahibi olduğunu yüce Allah Kur'an-ı Kerim'de şöyle bildiriyor:
"Andolsun, size kendi içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir. Çünkü o, size çok düşkün, mü'minlere karşı çok şefkatli ve merhametlidir." (Tevbe, 139)
İnsanlığın özlemini duyduğu huzur ve mutluluk, ancak onun yüksek ahlakını örnek alıp hayata geçirmekle mümkündür.

41407720_73bffdb596_b.jpg
 

imran268

New member
Katılım
11 Mar 2006
Mesajlar
135
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
allah senden razı olsun..........

sağ ol...

kalın sağlıcakal 268
 
Üst Alt