Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Sünnet munkirliği anlamadan insanı küfre götürü buyrun kanıtı

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Muhabbetinizi bölmek istemezdim.

Gülen'in o sözünü söylediği kaynak nedir?

Zira, ben öyle söylemiş olmasına ihtimal vermiyorum.

Hem öyle bir şey söylemişse dahi onun dalaletidir. Dialogu hükümsüz kılmaz. Kur'an'ın hiç bir yerinde hakikati arayanlara yol gösterilmesi yasak değildir. Elbette Avrupada hürriyet ile insanlar batıl dinini sorgular hale geldi. Elbette adı dilaog olan ve tek niyeti o gibileri intibaha getirmek ve kafirlere ve zalimlere karşı onlaral ittihada girmek arzusu taşıyan o girişimler haktır ve caizdir.

Elbette biz Nur cemaati dialogu hristiyan bir erkek ile Müslüman bir kadının evlenmesi olarak görmüyoruz. Bu sığ bir davadır. Dava ise çok daha büyüktür.

Bu dava vesilesi ile Hristiyanlık ya İslam'a istifa ile inkılap edecek veya hakiki mahiyetine kavuşacak.

Elbette herkez bir Hristiyanı Mü'min yapmak ister. Dialogun tek anlamı budur ve bunu dışında yapılan şeyler Nur Cemaatini bağlamaz.

Selametle


Bir alinti Duha;


isa.jpg
Teslimiyetçilik Yetmedi, Şimdi de Misyonerliğe mi Soyundular: Aksiyon Dergisi Neyin Keşif Kolu? (I)
Aksiyon Dergisi’nin kapağına yerleştirdiği Hz. İsa’ya “izafe edilen” kilise ikonunun üzerine çektiği “İsa: İnsanlık Onu Bekliyor” manşetini gördüğümde ilk aklıma gelen şey, on gün arayla yayınlanan “The Economist”in kapağı oldu. İkonaları “aynı” kiliseden mi aldılar bilmiyorum,

Economist’in kapağında da Hz. Meryem’e “izafe edilen” bir tasvir yer alıyordu. Manşet ise şöyleydi: “Mary, star of both Bible and Kuran/ Meryem, hem İncil’in hem de Kuran’ın yıldızı”. Ve dergiden bir başka makale başlığı, “Christianity’s Jewish Roots/ Hristiyanlığın Yahudi Kökenleri”. Müslümanlığı Hristiyanlığa, nihayetinde onu da Yahudiliğe indirgeyen diyalog cambazlığı, günümüzde yeni sömürgeciliği besleyen güçlerden ABD’deki ezoterik tarikatların anlayışlarıyla ne güzel örtüşüyor!

Olur mu demeyin, hedeflerine ulaşabilmek için hem 19. yüzyıldaki klasik şekliyle hem de günümüzdeki “rafine” versiyonuyla emperyalizm, misyonerlik faaliyetlerini ve dinler üzerinde oynamayı asla ihmal etmemiştir. Günümüzde artık Kadıyanilik gibi bazı mezheplerin teşekkülünde İngilizler’in “katkılarını” biliyoruz. Her zamana ve zemine uymaktaki ustalıklarıyla misyonerler, bugün de en az dünkü kadar yaratıcılar. TIME Dergisi’nin 22 Haziran 2003 tarihli sayısında yayınlanan dosyada, Afganistan’daki misyonerlerin camiler açarak ezan okudukları, kendilerini Müslüman sufiler olarak tanıtmak suretiyle Hristiyanlık propagandasını yavaş yavaş yaptıkları anlatılıyor.(1) Arkasında bulunan cemaati, Atlantik ötesindeki “derin” bağlantılarıyla birlikte dikkate aldığımızda, Türkiye’de bu iş için Zaman, Sızıntı ya da Aksiyon’dan daha uygun bir zemin düşünebiliyor musunuz?
Kapağı çevirip yazılanları okumaya başlıyoruz. Gözümüze çarpan ilk ara başlık, “niyeti” hemen açığa çıkarıyor. “Fetihler ve Haçlı seferleri önyargıyı artırdı” diyor Aksiyon dergisi. Tahmin edebileceğiniz gibi fatura yine Türk’e kesiliyor: “...Endülüs ve Osmanlı hakimiyeti Hıristiyan dünyasının İslama sert bakışını perçinleyici unsurlar oldu. ‘Politik’ ve ‘hegemonik’ anlayışın arkasından gelen menfi propaganda iki dinin birbirlerini anlama noktasında zafiyetini artırdı.”
İslâm ve Osmanlı fetihleriyle, katliam, talan ve yağmadan başka hiçbir şey yapmayan, hatta fırsatını bulduklarında İstanbul’u işgal edip kendi dindaşlarını doğrayan Haçlı sürülerinin istilaları arasında fark görmeyecek kadar “mezheplerinin genişlediğini” öğreniyoruz böylece. Bu hesaba göre, Kudüs’ü fetheden Hz. Ömer’e ve hatta Bizanslılar’la yapılan Yermük Savaşı dolayısıyla Hz. Peygamber’e de “politik” ve “hegemonik” anlayışla diyalog ortamını zedeledikleri için dil uzatma cüretini gösterecekler mi, merak ediyoruz doğrusu!
Aslında Aksiyon’un bu yaklaşımı, sütunumuzda daha önce yer verdiğimiz Avrupa İslâmı teorisyenlerinin argümanlarına dayanıyor. Örneğin Göttingen Üniversitesi Profesörlerinden Bassam Tibi’ye göre de Batı’daki İslâm imajının köklerinde yatan Osmanlı tarihi, “Osman ve çetesi”nin Bizans’a saldırılarıyla başlayıp devletin yıkılışına kadar devam eden bir “savaş tarihi”dir.
Arap yazarların eserlerinin Yunanlılarınkilerin yanında klâsiklere dönüştüğü bir dönemde iki uygarlığın potansiyel uzlaşması, Osmanlılar’ın Avrupa’yı istilâ etmeleriyle ortadan kalkmış ve böylece barış içinde birlikte varoluş yerine eski Haçlı seferi düşüncesi yeniden canlanmıştır.(2)
Artık cehaletten mi yoksa ard niyetten mi, iş âyet uydurmaya kadar varıyor. “Kur’an’da Hz. İsa’nın doğumundan, göğe çekilişinden ve ‘tekrar hayata döneceğinden’ söz edilir.” diyor Aksiyon dergisi. Hz. İsa’nın tekrar hayata döneceğine dair âyetler, 21. yüzyılda New York’ta nâzil olan surelerde mi yer alıyor diye sormadan edemiyoruz!
Aksiyon’un ihtar ettiği şeyler arasında Teslise fazla “takılmamamız” gerektiği de var: “...Bugün Hıristiyan âleminin ekseri O’nu Allah’ın oğlu olarak biliyor ve en büyük ihtilaf da bu noktada ortaya çıkıyor. Fakat bu konunun üzerinde durmak iki din arasındaki ortak noktaları ortaya çıkarma sürecini yaralayacağından, kabul edilebilir hususların önceden ele alınmasının zaruretine işaret ediliyor.”
İslâm’ın temelinde tevhid, Allah’ın birliği inancı yatar. Bütün inanç sistemi bu ilkenin etrafında şekillenir. Dinin diğer unsurlarını bu anlayıştan sıyırarak tek tek ele alırsanız başka bir şeyle karşılaşırsınız. Bu yüzden tevhidde uzlaşmadan bulunacak “sözde” ortaklıkların hiçbir anlamı olmayacaktır. Tabi başka bir şeye hizmet etmiyorsanız!
Önemine binaen bu bahse, haftaya da devam edeceğiz.
(1) http://hisargazetesi.com/dunyadan_dosyalar/dunyadan2.htm http://hisargazetesi.com/dunyadan_dosyalar/dunyadan3.htm
(2) Bassam Tibi; Boğaz’ın İki Yakası: Avrupa ve İslâmcılık Arasında Türkiye, Çev. Servinç Kabakçıoğlu, İstanbul, 2000, s.197.

 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
aksiyon_84.jpg
Aksiyon dergisinin bu yayınından bir önceki sayısının kapağında bomba atan bir el ve “Terör İslam’ı vurdu”İki sayının ard arda gelmesi anlamlı değil mi? Yeni sömürgecilerin ve misyonerlerin tezgâhıyla ne kadar da güzel uyuyor. Terörist İslâm ve Şefkat Peygamberi Hz. İsa, insanlık onu bekliyor! Ve ardından yapılan çağrı, “Müslüman ve Hıristiyan ümmetlerinin, Hz. İsa’nın şahsiyeti etrafında bütünleşerek, hem kendilerini, hem de bütün insanlığı kurtarmaya yönelmeleri, hepimizin ideali olmalıdır.”

Aksiyon dergisi, teslisin faklı izahlarına da yer veriyor. Swinburne’in teslisin ardındaki tanrısal sebebi “sevginin paylaşılma zorunluluğu”yla açıklaması, mantığı açısından “dikkat çekici” bulunuyor. Teslis sevgi jelatiniyle sarıldığında hazmının daha kolay olacağını mı söylemek istiyor Aksiyon yazarı bilmiyoruz, ama Hz. İsa’nın “çağdaşlığını” ve modern dünyayla ilgisini kuran, adeta artık “zuhur zamanının” geldiğini ima eden izahlarla devam ediyor makale:
manşetiyle karşılaşıyoruz.

“Hz. Mesih, gözü maddeden başka birşey görmeyen, beklentilerini dünya nimetleri üzerine bina etmiş, katı, bu anlamda pozitivist maddeciliğin hakim olduğu bir dönemde gönderildi. Her peygamberin geldiği toplumun sosyal ve psikolojik yapısını dikkate alarak tebliğ yapması prensibinden hareketle Hz. İsa böylesine maddeci bir topluluğun ıslahı için onların karşısına ruhçu bir düşünceyle çıkarak maddenin arkasındaki gerçeklere uyanmalarını sağladı. ...
Maddeci bir topluma diriltici mesajları O iletmişti. Ve ‘Sana bir tokat vurana öteki yanağını dön’ diyerek bütün nefret dalgalarına karşı şefkat setini O çekmişti.. ..Hz. İsa’nın bu misyonuna, başta Hıristiyanlar olmak üzere bütün insanlık çok muhtaç görünüyor.”
Roma’nın çok tanrılı putperestliğini “pozitivizm” le ilişkilendirerek entelektüel seviyelerine bizleri bir kez daha hayran (!) bırakan Aksiyon Dergisi, muhtemelen “acemilikleri” münasebetiyle misyonerleri de kızdıracak bir şekilde Hz. İsa’yı adeta bir “filozof” gibi gösteriyor. Tebliğ “metodu”nun ilahi mesajın indiği toplumu dikkate alarak şekillenmesinden değil, muhataba göre ilkeleri tespit edilen bir “felsefe”den bahsediliyor. Hesapta bugüne gönderme yapmak için kullanılan terminoloji, İslâm inancına göre Tevhid akidesinin tebliğcisi, büyük peygamber Hz. İsa’yı, “spritüalist/ruhçu” bir filozof mevkiine indiriyor.
Acaba Aksiyon’un İsa’sı (zira kapaktaki ikonadan da anlaşılacağı üzere o bizim peygamberimiz olan Hz. İsa değildir.) fazlaca ruhçu bir toplumla karşılaşsaydı, daha maddeci bir “düşünce” mi ortaya koyacaktı?
Bu noktada bir başka hakikat daha ortaya çıkıyor. Aksiyon Dergisi’nin “nüzul-ü İsa” ya dayanarak olarak gösterdiği, Hz. Muhammed’e (s.a.v.) izafe edilen, ancak sahihlik dereceleri ilahiyatçılar tarafından tartışılan hadisleri de işlerine geldiği kadar okudukları görülüyor. Söz konusu külliyata dayanarak Hz. İsa’nın Hz. Muhammed’in (s.a.v.) getirdiği ahkâmın dışında bir şey ortaya koyacağını söyleyen kimse bulunmuyor. Aksiyon Dergisi müstesna! Aksiyon’un “ruhçu” İsa’sı, “pozitivizm” karşısında yeni “paradigmatik” açılımlar getirecek!
Aksiyon dergisinin bu yayınından bir önceki sayısının kapağında bomba atan bir el ve “Terör İslam’ı vurdu” manşetiyle karşılaşıyoruz. İki sayının ard arda gelmesi anlamlı değil mi? Yeni sömürgecilerin ve misyonerlerin tezgâhıyla ne kadar da güzel uyuyor. Terörist İslâm ve Şefkat Peygamberi Hz. İsa, insanlık onu bekliyor! Ve ardından yapılan çağrı, “Müslüman ve Hıristiyan ümmetlerinin, Hz. İsa’nın şahsiyeti etrafında bütünleşerek, hem kendilerini, hem de bütün insanlığı kurtarmaya yönelmeleri, hepimizin ideali olmalıdır.”
Peki, alemlerin yüzü suyu hürmetine yaratıldığı, “son peygamber” Hz. Muhammed’e (s.a.v.) ne oldu? Bedir’de, Uhut’ta zırh giyip savaşması, “yeni sömürgeciliğin” insanlığı kolayca güdülecek büyük bir koyun sürüsü olarak görme arzusuna ters mi düşüyor?
Türkiye’nin dört koldan misyonerlik taarruzu altında olduğu bir dönemde yapılan bu yayınların anlamı nedir? İnsanlığın kurtarıcısı vasfıyla Hz. Peygamber’in makamına “ruhçu İsa’yı” oturtarak “projeleri”ne zemin hazırlayabileceklerini zannediyorlarsa, bu toprakları hiç tanımadıkları anlaşılıyor. Anlamak istiyorlarsa, kendilerini “mevlid” dinlemeye davet ediyoruz!
Evet, Süleyman Çelebi mevlidini, milletçe yaşadığımız başka bir buhran döneminde yazmıştı. Fetret Devri’nde Bursa Ulu Cami’de kürsüye çıkan Acem vâiz, Hz. Muhammed’in Hz. İsa’dan üstün olmadığını söylemişti. Müslümanlık, Hristiyanlık ve Musevilik arasında bir fark bulunmadığını iddia ederek şehirlerde çoğunluk teşkil eden gayrimüslimleri yanlarına çekmeyi hedefleyen Batınî fitnesinin bir uzantısı olarak tezahür eden bu hadise, “Vesilet’ün Necât/Kurtuluş Vesilesi”nin kaleme alınmasına sebep olmuştu.
600 yıldır devam eden mevlid geleneği, Türk-İslâm medeniyetinin “insanlığın beklediği ve kavuştuğu kurtarıcısı”na olan imanını Türkçe haykırışıdır.
Yaptıkları işe bir de “Türk İslâmı” etiketi takmaya çalışan teslimiyetçilikten, zangoçluğa atlamaya hevesli zevâtın kulağına küpe olsun!
Yazıda, Gazeteciler ve Yazarlar Vakfının, “Urfa’da gerçekleştirdiği dinler arası diyalog toplantısını 2004 yılında yine bir mozaikler şehrimiz olan Mardin’e taşıyacağı”nın müjdelenmesi, bir yandan “niyetleri” iyice açığa çıkarırken, diğer yandan da bize şimdiye kadar şaşmayan bir ölçüyü hatırlatıyor.
Milliyetimize düşman olanların dinimize, dinimize düşman olanların da milliyetimize dost olması mümkün değildir!
 

elkaria

Member
Katılım
25 Kas 2007
Mesajlar
271
Tepkime puanı
3
Puanları
18
Yaş
43
Muhabbetinizi bölmek istemezdim.

Gülen'in o sözünü söylediği kaynak nedir?

Zira, ben öyle söylemiş olmasına ihtimal vermiyorum.

Hem öyle bir şey söylemişse dahi onun dalaletidir. Dialogu hükümsüz kılmaz. Kur'an'ın hiç bir yerinde hakikati arayanlara yol gösterilmesi yasak değildir. Elbette Avrupada hürriyet ile insanlar batıl dinini sorgular hale geldi. Elbette adı dilaog olan ve tek niyeti o gibileri intibaha getirmek ve kafirlere ve zalimlere karşı onlaral ittihada girmek arzusu taşıyan o girişimler haktır ve caizdir.

Elbette biz Nur cemaati dialogu hristiyan bir erkek ile Müslüman bir kadının evlenmesi olarak görmüyoruz. Bu sığ bir davadır. Dava ise çok daha büyüktür.

Bu dava vesilesi ile Hristiyanlık ya İslam'a istifa ile inkılap edecek veya hakiki mahiyetine kavuşacak.

Elbette herkez bir Hristiyanı Mü'min yapmak ister. Dialogun tek anlamı budur ve bunu dışında yapılan şeyler Nur Cemaatini bağlamaz.

Selametle

kaynak kendi kitabı

"Kuranı Kerimde hristiyan ve yahudiler hakkında kullanılan ifadelerin çok sert olduğu söylenir.Geçmiş dönemlerde bazı hristiyan ve yahudilerin apaçık gerçek karşısında gösterdikleri inat ayak diretme ve düşmanlığı ifade için kuranın kullandığı üslup her zamanki hristiyan ve yahudiler için de kullanılacak diye bir şart ve mecburiyet olamaz.Bu tür ayetlerde sübutu katiyye arandığı gibi delaleti katiyye de aranmalıdır.Yani bu ayetlerin kuran ayetleri olduğu kesindir.Fakat o ayetlerin ilk günden bu yana bütün hristiyan ve yahudileri içine aldığı kesin değildir.Kanatime göre hadiseleri kendi tarihsellikleri içinde ele almalı, yani her hadiseyi kendi şartları ve konumu içinde değerlendirmeli ve bu günkü davranışlarımızda da bu günkü tavırları esas almalıyız." (M.Fethullah Gülen - Fasıldan Fasıla-4 )



 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Metin Mete Abi, yapılan hataları nazara vermek yerinde doğruları göstermek Kur'ani olan metodtur. Yani, yanlış olan budur, dediğimizde tarafgirlik damarı debreşir. Ama doğru olan budur dediğmizde tarafgirlik oluşmaz. Zihin hür kılınmış olur. Kendi doğrusu ile senin doğrunu kıyaslar. Merak etme. Hidayet hem nasip meselesidir, hem hürriyet hidayetin Adetullah bakan temel taşıdır.

Zaten doğrusunu söylemeden yanlışı göstermek köleleştirmek gayretidir. O zaman eleştirilenden bir farklı bir durum ortaya çıkmaz. Muhattab der, ona köle olacağıma, buna tabi olurum.

Müslümanlar ne zaman fikirlerini hürleştirecek zafer o zaman gelecek.

Muhabbetle


Bence tek yanlis var oda Ayetin gösterdigini görmemekle yanlisi bulamamaktir.Ayet gösteremiyorsaki cok acik kim gösterebilirki?Allah Alemlere Rahmet Resulüne dahi senmi hidayet edeceksin diyor.Yani Basbakanin söyledigi Araf suresi ayetinde söylenen gibi;Gözleri var görmez,Kulaklari var duymaz.......Tabiki bizim istedigimizde Allahin sözleri ile mutmain olmak ve gerkiyorsaki bana göre gerekli kul olmanin faziletidir Allaha köle olmaktirki ben bundan seref duymaktayim...
 
Üst Alt