Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Saidi Nursi'nin Atatürk'e Mektubu

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Basında yayımlandığı şekli ile:



İNNESS'ELATE KÂNET ALE'L-MÜ'MİNİNE KİTABEN MEVKUTA

"Şüphesiz namaz belli vakitlerde müminlere farz kılınmıştır." (Nisa Suresi, 103)
İslâm âleminin kahramanı Paşa Hazretleri'ne
Ey şanlı Gazi, yüce şahsiyetiniz hem başanlı ordunun hem de yüce Meclis'in manevi kişiliğini temsil ediyor. Bu vesileyle kişilerin kusuru, onların manevi kişiliğine ve temsilcisinin hesabına geçer. Dolayısıyla kişileri ve temsilcileri doğru yola teşvik etmek, yönlendirmek en önemli görevinizdir. İki cihanda mutluluk ve başarılarınızı can-ı gönülden dileyen bu fakirin, bir meselede 10 sözünü, tavsiyesini, birkaç nasihatini dinlemenizi rica ediyorum.

1) Allah'ın verdiği olağanüstü bu başarılar, bir teşekkür ister ki sürekli olsun, artmaya devam etsin. Eğer nimet, şükür görmezse gider. Madem Allah'ın yardımıyla Kuran'ı düşmanın saldırılarından kurtardınız, Kuran'ın en açık ve kesin emri olan "namaz" gibi farzları yerine getirmeniz gerekir. Böylece namazın feyzi (ilmi, bolluğu, hazzı) şahane işleriniz için sürekli bir şekilde üstünüzde olsun ve devam etsin.

2) İslam dünyasını mutlu ettiniz, sevgilerini ve yakın ilgilerini kazandınız. Ancak o yakın ilgi, alaka ve sevginin devamlılığı, İslami yaşamın gereklerini yerine getirmekle olur. Çünkü Müslümanlar, İslamiyet adına sizi severler. Siz de İslami yaşantınızla ahretinizi güçlendirin ve İslamiyet'e bağlılığınızı ortaya koyunuz.

3) Başta yüce şahsiyetiniz olmak üzere siz ve silah arkadaşlarınız olan kahramanlar, bu dünyada
Allah dostları (evliyaullah) hükmünde olan gazi ve şehitlere komutanlık ettiniz.
Kuran'ın kesin emirlerini uygulamak ve uygulatmakla öteki âlemde de nurlu gruba önder olmaya çalışmak, sizin gibi büyük yardıma mazhar olanlara layıktır. Aksi takdirde burada kumandanken orada bir neferden yardım dilenme zorunda kalabilirsiniz. Bu basit, boş dünya şan ve şerefiyle, öyle madde değil ki, sizin gibi yüce ruhlu, karakterli insanları doyursun, tatmin etsin ve onların gerçek amacı bunlar olsun.

4) Bu milletin Müslüman toplulukları, o kadar ki bir cemaat namazsız kalsa, sapkın günahkâr olsa bile yine de başlarındakini dini bütün görmek ister. Hatta bütün Kürdistan'da, görev verilen tüm memurlara yönelik ilk önce sorulan soru şudur: "Acaba namaz kılıyor mu?" Namaz kılan memura kesinlikle güvenirler, kılmayan memur da ne kadar başarılı ve etkili olsa bile onlara göre suçludur.
Bir zamanlar "Beytüşşebap" aşiretlerinde isyan vardı. Ben gittim, sordum: "Sebep nedir?" Dediler ki: "Kaymakamımız namaz kılmıyordu, rakı içiyordu. Öyle dinsizlere nasıl itaat edeceğiz?"
Bu sözü söyleyenler de namazsız, hem de eşkıya (hırsız, haydut) idiler.

5) Peygamberlerin çoğunluğunun Doğu'dan, âlim ve bilginlerin önemli bir kısmının ise Batı'dan çıkması, ezeli bir kaderin işaretidir. Bu nedenle Doğu'yu ayağa kaldıracak din ve kalptir, akıl ve felsefe değildir. Doğu'yu uyandırdınız, hak ettiği yere getirdiniz, o halde tabiatına uygun davranınız. Aksi halde bütün emeğiniz ya boşa gider veya başarılarınız çok yüzeysel kalır.

6) Düşmanınız ve İslamiyet düşmanı olan melun İngiliz, İslam dinine karşı olan duyarsızlığımızdan pek fazla istifade etti ve ediyor. Hatta diyebilirim ki, Yunan kadar İslam'a zarar veren, dinde ihmalimizi bahane edip bundan faydalanan iç düşmanlarımızdır. İslamiyet'in faydası ve milletin güvenliği için bu ihmali ortadan kaldırmamız gerekir. İttihatçılar o kadar harika, gayretli, istikrarlı olmalarına ve fedakârlık göstermelerine rağmen, hatta İslam'ın uyanışına sebep oldukları halde, dinde kısmen laubalilik tavrı gösterdikleri için içerideki millet onlardan nefret etti ve değersiz görüldüler. Dışarıdaki Müslümanlar ise İttihatçıların dindeki ihmallerini görmedikleri için hürmet gösterdiler, gösteriyorlar.

7) Küfür âlemi bütün vasıtalarıyla, medeniyetiyle, felsefesiyle, ilim ve sanatlarıyla, misyonerleriyle İslam âlemine saldırdı ve maddi olarak uzun zamandan beri galip olduğu halde İslam âlemine dinen galip gelemedi. İçeride sapkınlığa düşmüş bütün grupların, İslam'a az miktarda zarar verecek ölçüde kaldığı, İslamiyet direncini ve sağlamlığını sünnete bağlılık ve birliktelikle koruduğu, şimdi ise üstün bir konuma geçmeye hazırlandığı bir zamanda, ayrıca sizin gibi yüce bir kahramanı İslam'ın koruyucusu ve savunucusu bulduğu bir anda, laubali bir şekilde pis Avrupa medeniyetinden süzülen uydurma bir akım gönlünde yer tutamaz. İslâm âlemi içinde önemli ve devrim niteliğinde bir iş yapmak, ancak İslamiyet'in kurallarına teslimiyetle mümkün olabilir. Aksi olamaz ve olmamıştır. Olsa dahi kısa sürede sönüp gitmiştir.

8) Dinin zayıflayıp etkisini kaybetmesine sebep olan alçak Avrupa medeniyeti yırtılmaya yüz tuttuğu bir zamanda ve Kuran medeniyetinin ortaya çıkmasının vakti geldiği bir anda lakayt ve ihmalkâr bir şekilde "olumlu bir iş yapılamaz"; olumsuz ve yıkıcı işe ise bu kadar yıkıma maruz kalan İslam zaten muhtaç değildir. Napolyon'a değil belki Selahaddin-i Eyyubi gibi İslâm kahramanlarına tabi olmanız gerekir.

9) Sizin bu başarınızı, yüce hizmetinizi takdir eden ve sizi canı gönülden sevenlerin çoğunluğu inananlardır ve özellikle halk tabakasıdır ki, bunlar da sağlam Müslüman'dırlar. Sizi ciddi anlamda sever, tutar ve size minnet duyarlar. Fedakârlığın takdir eder, uyanışa geçmiş en büyük ve en müthiş bir kuvveti size sunarlar. Siz dahi Kuran'ın emirlerini uygulayıp, onlara bağlanıp dayanmanı; İslam'ın yararı adına gereklidir. Yoksa İslamiyet'ti soyutlanmış olan bedbaht, milliyetsiz Avrupa dükünü, Batı taklitçilerini Müslüman halka tercih etmek İslam'ın yararına aykırı olduğundan İslam âlemi bakışını başka tarafa çevirmeye ve başkasından yardım istemeye mecbur kalacaktır.

10) Bir yolda dokuz yok olma ve bir kurtuluş ihtimali varsa, hayatından vazgeçmiş cesur bir k gerekir ki, o kurtuluş yoluna yönelsin. Şimdi 24 saatten bir saati işgal eden namaz gibi bir dini zorunluluğun uygulamasında yüzde 99 kurtuluş iht mali vardır. Yalnız gaflet ve tembellik gibi bir risk belki dünyevi bir zarar olabilir. Hâlbuki farzların terk edilmesinde doksan dokuz zarar ihtimali bulunuyor. Yalnız gaflete, sapkınlığa dayanan tek b kurtuluş ihtimali olabilir. Acaba dine ve dünyaya zarar olan ihmal ve farzların terkine ne bahane olabilir? Onur ve haysiyet buna nâsil izin verir? Mücahit grubun ve yüce Meclis'in hal ve hareketleri halk tarafından taklit edilir. Kusurlarını millet ya taklit edecektir ya
da eleştirecektir ki her ikisi de zarardır. Demek ki onlardaki Allah'ın hukuku, kulların haklarını da kapsıyor. Sırr-ı tevatür (sağlam bilgilerin, güvenilir isimler tarafından nesilden nesile nakledilmesi) ve fikir birlikteliğini kapsayan hadsiz, haberleri ve delilleri dinlemeyen ve nefsin safsatalarını ve şeytanın vesveselerinden gelen vehimleri kabul eden adamlarla hakiki ve ciddi bir iş görülmez. Bu büyük inkılabın temel taşlarının sağlam olması gerekir. Bilirsiniz ki ebedi düşmanlarınız, sapkınlıklarınız ve hasımlarınız, İslâm'ın gerekliliklerini tahrip ediyorlar. Öyle ise mecburi göreviniz İslam'ın gerekliliklerini yaşatmak ve korumaktır. İslam'ın değerlerini hafife alma, milletin zayıflığını gösterir, zayıflık ise düşmanı durdurmaz, bilakis cesaretlendirir.
-Hasbunallahu ve ni'me'l-vekîl, ni'me'l-mevlâ ve ni'me'n-nasîr- "Allah bize yeter. O ne güzel vekildir (Al-i İmran Suresi, 173). O ne güzel dost ve O ne güzel yardımcıdır (Enfal Suresi, 40)."
23 Kasım 1922
Duacınız
Said-i Kürdi
Meclis Riyaseti 5/3218
Evraka 2/12/338 Hıfzı
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Saidi Nursi Hazretlerinin, Mustafa Kemal Atatürk'e bunca övgü ve duasına rağmen, Nurcular neden Atatürk'e buğz eder?
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
Aslında bu mektubun geneline baktığımız zaman görülecektir ki; geçmiş ve günümüzün olaylarına ve sıkıntılarına reçete olacak ve hatta ilaç olacak mahiyette bir müteşahhısın kesin ve derin tesbitleridir.
Ki; zaten Allah dostlarının tesbitleri her zaman toplum açısından nokta atışı olmuştur, tavsiyeleri ise, keskin şurup halini almıştır. Çünkü, Zat-ı mübarek (k.s.) manevi ecza sahibidir, her derde deva ilaçları eczasında mevcuttur. Hatta bu gün için bile geçerlidir.

Günümüz Nur cemaati içerisinde gerek yazıcılar grubunda ve gerekse de okuyucular cenahında halen takdir edilen yönler vardır ve inşaallah her zaman olacaktır. Daha çok eleştiri yapan grup ise; narcılar grubudur ki, zaten onlarında bir balon olduğu son zamanlarda ortaya konulan gerçekler ile gün ışığına çıkmaktadır. Aksi ispatlanmadığı sürece de şuurlu mütedeyyin insanlar tarafından da böyle görünmeye devam edilecektir. Rabbim, içlerindeki gayretkeş ve samimi müslümanlar yüzü suyu hürmetine hidayeti ile şereflendirip, izan ile taçlandırsın. Hatta bizleri dahi...
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
Yeni duydum...

Yok sevgili Bekir kardeşim muhakkak duymuşsundur. Bu nar; bir telefon operatörünün kampanyası olan "nar" değil. Bu ateş anlamında. Malum bay fetullah'ı sevenler de biz Nurcu'yuz diyerek gruba dahil olmaya çalışıyorlar ya. İşte takiyyenin ağababasını yapanlar bunlar. Elbette içlerinde bilmeden yapanlar da var. Oysa bunlar şu vereceğim örneğe bakıldığı zaman o kadar net görecekler ki kendilerini:

1 - İsa (a.s.) benden sonraki gelecek olana (s.a.v.) uyun dediği halde; İsa'yı (a.s.) sevdiklerini iddia edip bu bölümü atlayan mantık ile,

2 - Resulullah'ı (s.a.v.) sevdiğini iddia edip, ashabına küfür eden mantığın hali gibi,

3 - Ebu Bekr'i (r.anh) sevdiğini iddia edip, (haşa ve kella) Hz.Ali'ye (k.v) söven mantığın hali gibi,

4 - Hz. Ali'yi (k.v.) sevdiğini iddia edip, Hz. Ömer veya Hz.Osman'a (r.anhum ecmain) sövenler gibi,

5 - Üstad Said'i Nursi'yi (k.s.) sevdiğini iddia edip, sırf dialog uğruna kafire merhamet gösterip müslüman kardeşini ezmeye çalışan mantık gibi...

Benim nazarımda hepsi yanlış. Yeri gelince siyah hepimiz için aynı rengi ifade edecek, yeri gelince bazı ortamlarda aynı siyah başkaları için grimsi bir renk de olabilir (!) gibi bir algıya dönüşecek ! Takiyye değil de nedir ? Kardeşim; hakk olandan uzaklaşma siyah yine siyah kalsın, niye illa grileştireceksin.

Bugün bir yazı okudum, sözüm ona kendisini eleştirenlere dahi hakkı helalmiş. İyi de biz kimseye henüz helal etmedik ki. Elbette eleştiriyoruz, elbette beğenmediğimiz yerleri eleştiriyoruz, elbette sonuna kadar da eleştireceğiz. Çünkü, zamanında hakk olan şeyleri söylerken biz o cephede mesai harcadık. Şimdi gelinen noktayı görünce elbette eleştireceğiz. Ve zatı muhteremler bundan dolayı aleyhde yazanlara dahi hakkını helal etmiş de, yalnız Rabbi Zülcelal'i kızdırmış olmak ile Rabbimiz hakkından vazgeçermi onu bilemezmiş. Olur, ben de bir takım icraatler yapayım, gıyabımda lehte veya aleyhte yazılar yazana daha sonra "hakkım helal ama, Rabbim kendi hakkından vazgeçermi bilmem" diyeyim. Ya ben adamı fıtık edeyim, sonra da karşısına geçip küfür eder gibi, tövbe tövbe...

Demem odur ki; bugün rüzgarı yandan alırız bizim için lodos olur, yarın tam cepheden karşılarız aynı rüzgarı keşişleme diye tanıtırız. Aynı rüzgar abim, sadece senin rotan şaştı, dün de aynı keşişlemedeydin esasında. Yani, buğz eden yine etmeye devam ediyor, İslam'a samimiyeti boyutunda, kolkola ahbap çavuş ilişkisi yapanlar değişti esasında. En sıkı kemalist oldular. Bakma sen ulusalcılar ile kılıç kalkan muhabbetine, ali cenapları bu gün lodos tarafındalar.
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
İlahi radikal, iyi ad bulmuşsun, "narcılar" :)

Her ne kadar öyle böyle de desek, malum hareket misyonunu neredeyse tamamladı. Bu vaziyette helallik vakti gelmiş olabilir.
Ama benim bir kanaatim var ki, odur işte vah ettiğim... Bu tesbit belki bana münhasır da olabilir. Bu misyonun temel hareketi olan şeri emirleri yumuşatma hareketi, yapılanlara inanılarak yapılmış değil, idealler için bir harekettir.
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
Sen hüsnüniyet göstermeye çalışıyorsun, edeptir; niçinleri tartışılmaz. Ama senin zaman zaman göstermeye çalıştığın bu edep dahi, bazı çevreler tarafından alaykonusu yapıldığını gördüğün zaman, işte o zaman sessiz bir öfkeyle kalakalırsın. Bir çok şey söylemek istersin, değmez ! dersin, sığamazsın hiç bir yere, yutmaya çalışırsın, en samimi dostların bile gelir sana enayilik ile iyilik arasındaki ince çizgiyi tarif etmeye kalkarlar, daha da sinirden kudurursun. O güne kadar senin onlara anlattıklarını bu sefer onlar sana anlatmaya kalkarlar. İşte bu hazmedilmez...

Gelelim esas konuya; zaman; gerçekten Üstad'ın (k.s.) izinden gidenlerin zamanı. Fırsat bu fırsat!
Bugüne kadar mübarek hakkında olur olmaz her kafalarına gelen fahiş fikirleri bu mübareğe yapıştırmaya çalıştılar. Yok cumhuriyet düşmanı, yok efendim ırkçı ayrılıkçı fikirler aşıladığını, yok efendim kadınları "şeytan" göstermeye çalıştığını, vs... Oysa onların kafasında insanlara göstermeye çalıştıkları Said'i Nursi (k.s.) ile gerçek Said'i Nursi (k.s.) arasında dağlar kadar uçurum vardı. Ama, teknoloji olmadığı için bunları anlatma ve gösterme imkanı yoktu. Dedelerimiz ninelerimiz ve hatta babalarımız dahi bu yanlış ve pis fikirler ile ikna edilmeye çalışıldı. Çünkü güç onların elindeydi. Ama ya şimdi; günümüz teknolojisi artık önümüzde. Bu anlatılanların böyle olmadığını, Said'i Nursi'nin gerçek bir vatan evladı ve gerçek bir alim olduğunu, Din eksenli bir yaşam için insanların desiselere kapılmaması adına hayatını ortaya koyduğunu ve yaşadığı asrın en güzel insanlarından biri olduğunu anlatma ve bunu belgeler ile ispatlama zamanıdır.

Çakma solcuların morarmasını gösterme zamanıdır.

Samimi Nur kardeşlerimin Allah (Celle celaluhu) yardımcısı olsun inşaallah.
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
İlahi radikal, iyi ad bulmuşsun, "narcılar" :)

Bu ismi ilk bulan Ömer Öngüt isimli şahısdır. Mevla dileriz onu ve tüm onun gibileri Nardan korur ne diyelim...
Biz genelde ölülere rağbet ederiz dirileri taşlamayı severiz.
Onun için o dönemde üstadın yüzüne bakmayanlar, yaklaşırsak bizde yanarız diyenler, sürgün edenler, değeri zamanında vermeyip vefatından seneler sonra iadeti iribat ile kitaplarına okuma izni veren zihniyet günümüzdede alimlere laf söylicektir kim bilir üsad hazretleri gibi fethullah gülen hocaefendi ve diğer alimlerde bundan 50 yıl sonra anılır ne değerli imiş, anlayamadım, mevla bizi affetsin hadi hayatını film yapalım derler...

vel hasılı kelam bu mektubun Atatürke yazılması onu bu müslüman miletin başında olması sebebi ile tavsiye mahiyetinde olmuş olabilir. İkincisi bu bir basından haberdir aslı detaylı bir şekilde araştırılmalı bu denle bir giriş varmı varsa hikmeti sorgulanmalı. Nitekim biz üstadın mahremi derecesinde yakın olanlarını tanır bilir dinlemişliğimiz vardır. Dileriz sizde haberleri fasıklardan değil, mahremlerinden alırsınız. Dileyen küllliyattan risaleyi bitirsin orda sonradan mahremlerden risalelere eklenen kısımlarda yöneltilen sorularınıza cevap bulucaktır.

İthamlar bayatladı. tekfir cahilliğin getirisidir. Onun için ehli sünnet alimlerin ağzından çıkmış sözler olmadıkca bu sözler ne itibar görür nede bir destekçi bulur. Bu ahval içerisinde şahsi söylemler kişinin kendi itikadını bağlar ki bu o ender şahsiyetlere birşey kaybettirmez. Tartışmayı sever şahsımızı terbiye edip tartışmalardan uzaklaştıran mevlada bu tür yanlış fikre sahip olmuş kıble ehlini yanlış zanlaradan uzak eylesin. Siz siz olun bir mürşidi kendinize rehbet edinin ve o ehli sünnet aliminin iki dudağı arasından çıkmayan hiçbir kelime ve söyleşiyi zikretmeyin. Zira hesab günü vardır çetindir...

Edep kişinin libasıdır edepsiz kişi uryana benzer...

Ne demişler

alim ile yar olan kazanır mertebe,
cahil ile yar olan döner merkebe....

Boşa ehli tarik yolunda ilk ders 5000 değil oda merkebin zikir sayısıdır....
Herkes zikrine ve işine baksın. Ne kadar az konuşursan o kadar az hesap görürsün...
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
Mektubun yorumlanmasına gelince;

Peygamber Efendimiz taradından , Bizans İmparatoru Heraklius’a Gönderilen Mektup…

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla,

Allah’ın kulu ve elçisi Muhammed’den, Bizanslıların büyük reisi Herakliyus’a:

“Selam hakikat yolunu izleyene (olsun)! İlave edeyim ki, seni bütün olarak İslam’a davet ediyorum. İslam’ı kabul et ki felah bulasın. İslam’ı kabul et ki Allah değerini iki kat artırsın. Ama eğer kaçınırsan, tebeanın günahı da senin üzerine yüklenecektir. Ve siz, ey Kitab-ı Mukaddes’in insanları (Ey Ehl-i Kitab!) sizinle bizim aramızda aynı olan bir söze doğru geliniz; ki biz ancak Allah’a taparız, O’na hiçbir şeyi ortak koşmayız ve aramızda kimse kimseyi, Allah’ın dışında sahib (Rab) edinmez. İmdi, eğer kaçınırlarsa, şöyle deyiniz: Şahit olun biz Müslümanlardanız (Allah’a teslim olanlarız).


Efendimizin mektubu içinde bulunduğunuz karmaşanın düğümünü çözer niteliktedir...
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan

Bu mektubu yayımlayanların fıskını bilmem. Tekfir, edenlerin gafletidir amma Yeni Asya gurubu teyid eder mahiyette yayımlar yaptı ve ayrıca kimse de yalanlamadı.
Ve bu mektubun namahremlik bir yanı da yok. Daha doğrusu Saidi Nursi Hazretlerinin iltifatları nedeni ile namahrem oldu ise ayrı. Ama Saidi Nursi Hazretlerinin Mustafa Kemal Atatürk'e tavsiyeleri niteliğinde ki bu mektubun iltifatlar kısmı haricinde ki kısımları dilden dile destanlaşırken ne hikmetse hiç mahremiyet taşımıyor da, iltifatlar gündeme gelince namahrem mesaj oluyorsa o zaman kişilerin kendine aynada bir bakması lüzum eder de hayali fenere döner. Unutmamak lazım, deve boynuz araken kulaktan olmuş...
 
Son düzenleme:

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
Her zaman söyledik, yine söyleyeceğiz, inşaallah son nefese kadar da söylemekden bıkmayacağız: sap ile samanı karıştırmayalım.

Birinci sayfada bulunan mektub; zamanın büyüğü, kutbu Said'i Nursi (k.s.) tarafından kaleme alınmış ve Türkiye'nin ulusal kurtuluş savaşında gerçekten emeği geçmiş bir komutana yazılmış (ki mübalağa derecesinde övgü içermeyen) bir mektubtur. Hoş gerçi daha büyük övgüler de yazılsaydı bile hiç bir kimsenin garipseyeceğini de sanmayacağım nitelikte gayet düzgün bir mektub. Muhatabı; padişahlığını dahi ilan etse, o dönemde hiç bir müslümanın da itiraz etmeyeceği bir kişi: Gazi Mustafa Kemal. Ve mektubundaki girizgahtan sonra, alemin bekası için İslami emr'lere hassasiyet göstermesi isteniyor ve muhatabın da "müslüman" kimliği (zahiren) olmasına rağmen bana kalırsa gayet sert bir ultimatom ayarında bir mektub. Yani, Peygamberimizin (s.a.v.) Hıraklıus'a yazdığı mektub ile kıyaslanamaz. Çünkü; Peygamberimiz (s.a.v.) o mektubu ne kadar ehli kitap da olsa bir kafire yazıyor. Sertliği de o oranda. Oysa, Said'i Nursi (k.s.) bir müslümana yazmasına rağmen, bana kalırsa ölçülü ve yerinde bir sertlikle yazıyor. Eğer kafir birine yazsaydı, inanıyorum ki daha sert olanını yazmaktan bir an geri durmazdı.

Bu ne mahremi kanaldan, ne de başka bir kanaldan, ne şekilde okunursa okusun üzerinde polemik yapılacak bir mektub değildir. Hiç kimse kendini üst perdeden solo tavsiyeler poz,syonuna sokmasın. Eşşeğin zikiri de beş bindir ama eşşek eşektir. Nakşi cemaatinde beşbinden başlayan zikr ile eşeğin zikrini bir tutan zihniyet de bizce itibarı nazara alınmayacak kalitedir.

Gelelim zamanımızın hoca efendisine. Bakın, o'nunda hiç alakası yokken 28 şubat döneminde, üstelik başkomutan da olmayan, ülke yönetiminde sayılı günlerinden sonra emekliye ayrılacak, ve görev yaptığı sürece müslüman değerlere oldukça zarar vermiş, bunu da her fırsatta yapmaktan geri kalmamış çevik bir denilen şahısa yazdığı mektuba göz gezdirelim. Sonra aradaki farkı yeniden yorumlarız. Buyrunnnnnnnnnnnnnnnnnnn:

Genel Kurmayımız’ın çok değerli İkinci Başkanı
Sayın Komutanım ,
Son günlerde medyamızda yeniden gündeme gelen ve yanlışlıkla ismimle birlikte anılan okullarla ilgili olarak, şu birkaç satırla huzurlarınızı işgal edeceğim için yüksek af ve hoşgörünüze sığınıyorum.
“Yanlışlıkla ismimle birlikte anılan okullar” ifadesini kullandım. Bir defa, bizzat Atatürk gibi, bir enkazın üzerinde büyük bir devlet kurmuş askerî, siyasî ve idarî bir dâhî bile, “Benim nâçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhûriyeti, ilelebed pâyidâr kalacaktır” derken, vatan, millet ve ülkeye hizmet aşkı tıpkı İstiklâl Harbimiz yıllarında olduğu gibi şahlanan insanımızın ortaya koyduğu bir hizmetin, benim gibi, ne askerî, ne idarî, ne siyasî hiçbir dehası bulunmayan ve “nâçiz vücudu toprak olup gidecek” aciz bir insana mal edilmesi, o insanların hizmet, aşk ve şevklerinin ve gayretlerinin mahsûlünü gasp etmek manâsına geleceği için, “yanlışlıkla ismimle birlikte anılan okullar” dedim. Mutlaka mâlum-u âlîleriniz olduğu, âcizâne her zeminde fedalarca tekrarladığım ve bizzat okulları yapan ve işletenlerin de itiraf edecekleri üzere, bu okullarla alâkam, sadece bir teşvik, bir çağrı ve bazılarının yanlışlıkla hakkımda taşıdıkları hüsn-ü zannı ülkeme ve devletime hizmet adına bir kredi kartı gibi kullanmaktan ibarettir.
Değerli Komutanım. Kahraman ordumuzun şerefli bir mensubu ve en yüksek rütbede bir komutanı olarak takdir buyuracağınız üzere, bilhassa Kars, Erzurum, Ardahan gibi serhat şehirleri sık sık düşman işgaline uğradığı için, bu şehirler halkında milliyetçilik duyguları çok ileridir. Birinci Dünya Harbi’nden çıkmış, Kurtuluş Savaşı’nı vermiş bir ülkede, İkinci Dünya Harbi’nin hemen arkasında Sovyetler Birliği tarafından tehdit altında tutulan bir doğu vilâyetimizde çocukluğu geçmiş ve büyük acılar içinde büyümüş bir insan olarak, çocukluğumdan beri içimde uyanan milliyetçilik ve ülkeme hizmet duygularımı, resmî bir Diyanet görevlisi olarak görev yaptığım hemen her yerde ve cami kürsülerinde dile getirmeğe çalıştım. Fırsat bulduğum her defasında, insanımızın ruhunda taşıdığı kabiliyetleri, vatan ve millet sevgisini ateşlemeğe ve onları, dünyada, hattâ Ahiret’te bile hiçbir karşılık beklemeden devletimize ve milletimize hizmete davet ettim. Batı, Rönesansını ilme ve sanata açılarak yaptığı ve dünya devletleri arasında geri planda kalışımızın en büyük üç sebebi cehalet, fakirlik ve tefrika olduğu için, cemaati her defasında çocuklarını okutmaya, bilhassa müsbet ilimlerle zihinlerini aydınlatıp, bağnazlıktan ve hurafelerden kurtulmaya, çalışıp kazanmaya ve devletimize ve kanunlara bağlılık içinde iç bütünlüğümüzü korumaya çağırdım.
Bu şekilde teşvik ettiğim insanlardan bazıları, devletimiz özel okullar açılmasına izin verince, değişik yerlerde bir araya gelip, birbirleriyle yarış içinde malûm-u âlîleriniz olan okulları kurdular. Verdikleri eğitim ve gerçekleştirdikleri başarılarla kendilerini Türkiye’mizde ispat eden bu okulların benzerlerini, Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra Türkî Cumhuriyetlerde ve ardından, küçülen bir dünyada, ülkemizin önünü açmak ve dünyanın her tarafında ülkemiz adına lobiler oluşturmak, her yerde Türkiye dostluğunu mayalamak için gidebildikleri her yerde açmaya çalıştılar.
Tamamen Türk eğitim sistemine bağlı olarak faaliyet gösteren bu okullarda eğer, Türkiye Cumhuriyeti’nin lâik, bağımsız ve sosyal bir hukuk devleti özelliğinin aksine bir faaliyet varsa, devletimizden önce ben, bu okulların açılmasını teşvik etmiş biri olarak kapatılmalarını teşvik ederim. Eğer, bazılarının iddia ettiği gibi, bu okullarda herhangi bir dış ülkeden veya ülkemize düşman kuruluşlardan alınmış tek kuruşluk destek varsa, zaten hastalıklarla sonuna gelmiş hayatımı bizzat kendi ellerimle noktalarım. Bununla birlikte, devletimiz, zaten kendisinin olan bu okulları dilediği zaman devralabilir. Kaldı ki, bu okullar zaten devletimizin olduğu için, böyle bir devirden söz etmek bile abestir. Türkiye Cumhuriyeti’ni koruma ve kollama vazifesini deruhte etmiş şanlı ve kahraman ordumuzun seçkin ve şerefli bir mensubu ve Genel Kurmayımız’ın İkinci Başkanı olarak, ne zaman, nerede ve ne şekilde arzu buyurursanız bu okulları şereflendirebilir ve her türlü teftişi yapabilirsiniz.
Böyle bir mektupla kıymetli vakitlerinizi işgal etme sû-i edebinde bulunduğum için tekrar özür diler, yeni yılda sıhhat ve afiyet dileklerimle birlikte, en derin saygılarımın kabûlünü arz ederim efendim.

Fethullah GÜLEN



 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Genel Kurmayımız’ın çok değerli İkinci Başkanı
Sayın Komutanım ,
Son günlerde medyamızda yeniden gündeme gelen ve yanlışlıkla ismimle birlikte anılan okullarla ilgili olarak, şu birkaç satırla huzurlarınızı işgal edeceğim için yüksek af ve hoşgörünüze sığınıyorum.
“Yanlışlıkla ismimle birlikte anılan okullar” ifadesini kullandım. Bir defa, bizzat Atatürk gibi, bir enkazın üzerinde büyük bir devlet kurmuş askerî, siyasî ve idarî bir dâhî bile, “Benim nâçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhûriyeti, ilelebed pâyidâr kalacaktır” derken, vatan, millet ve ülkeye hizmet aşkı tıpkı İstiklâl Harbimiz yıllarında olduğu gibi şahlanan insanımızın ortaya koyduğu bir hizmetin, benim gibi, ne askerî, ne idarî, ne siyasî hiçbir dehası bulunmayan ve “nâçiz vücudu toprak olup gidecek” aciz bir insana mal edilmesi, o insanların hizmet, aşk ve şevklerinin ve gayretlerinin mahsûlünü gasp etmek manâsına geleceği için, “yanlışlıkla ismimle birlikte anılan okullar” dedim. Mutlaka mâlum-u âlîleriniz olduğu, âcizâne her zeminde fedalarca tekrarladığım ve bizzat okulları yapan ve işletenlerin de itiraf edecekleri üzere, bu okullarla alâkam, sadece bir teşvik, bir çağrı ve bazılarının yanlışlıkla hakkımda taşıdıkları hüsn-ü zannı ülkeme ve devletime hizmet adına bir kredi kartı gibi kullanmaktan ibarettir.
Değerli Komutanım. Kahraman ordumuzun şerefli bir mensubu ve en yüksek rütbede bir komutanı olarak takdir buyuracağınız üzere, bilhassa Kars, Erzurum, Ardahan gibi serhat şehirleri sık sık düşman işgaline uğradığı için, bu şehirler halkında milliyetçilik duyguları çok ileridir. Birinci Dünya Harbi’nden çıkmış, Kurtuluş Savaşı’nı vermiş bir ülkede, İkinci Dünya Harbi’nin hemen arkasında Sovyetler Birliği tarafından tehdit altında tutulan bir doğu vilâyetimizde çocukluğu geçmiş ve büyük acılar içinde büyümüş bir insan olarak, çocukluğumdan beri içimde uyanan milliyetçilik ve ülkeme hizmet duygularımı, resmî bir Diyanet görevlisi olarak görev yaptığım hemen her yerde ve cami kürsülerinde dile getirmeğe çalıştım. Fırsat bulduğum her defasında, insanımızın ruhunda taşıdığı kabiliyetleri, vatan ve millet sevgisini ateşlemeğe ve onları, dünyada, hattâ Ahiret’te bile hiçbir karşılık beklemeden devletimize ve milletimize hizmete davet ettim. Batı, Rönesansını ilme ve sanata açılarak yaptığı ve dünya devletleri arasında geri planda kalışımızın en büyük üç sebebi cehalet, fakirlik ve tefrika olduğu için, cemaati her defasında çocuklarını okutmaya, bilhassa müsbet ilimlerle zihinlerini aydınlatıp, bağnazlıktan ve hurafelerden kurtulmaya, çalışıp kazanmaya ve devletimize ve kanunlara bağlılık içinde iç bütünlüğümüzü korumaya çağırdım.
Bu şekilde teşvik ettiğim insanlardan bazıları, devletimiz özel okullar açılmasına izin verince, değişik yerlerde bir araya gelip, birbirleriyle yarış içinde malûm-u âlîleriniz olan okulları kurdular. Verdikleri eğitim ve gerçekleştirdikleri başarılarla kendilerini Türkiye’mizde ispat eden bu okulların benzerlerini, Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra Türkî Cumhuriyetlerde ve ardından, küçülen bir dünyada, ülkemizin önünü açmak ve dünyanın her tarafında ülkemiz adına lobiler oluşturmak, her yerde Türkiye dostluğunu mayalamak için gidebildikleri her yerde açmaya çalıştılar.
Tamamen Türk eğitim sistemine bağlı olarak faaliyet gösteren bu okullarda eğer, Türkiye Cumhuriyeti’nin lâik, bağımsız ve sosyal bir hukuk devleti özelliğinin aksine bir faaliyet varsa, devletimizden önce ben, bu okulların açılmasını teşvik etmiş biri olarak kapatılmalarını teşvik ederim. Eğer, bazılarının iddia ettiği gibi, bu okullarda herhangi bir dış ülkeden veya ülkemize düşman kuruluşlardan alınmış tek kuruşluk destek varsa, zaten hastalıklarla sonuna gelmiş hayatımı bizzat kendi ellerimle noktalarım. Bununla birlikte, devletimiz, zaten kendisinin olan bu okulları dilediği zaman devralabilir. Kaldı ki, bu okullar zaten devletimizin olduğu için, böyle bir devirden söz etmek bile abestir. Türkiye Cumhuriyeti’ni koruma ve kollama vazifesini deruhte etmiş şanlı ve kahraman ordumuzun seçkin ve şerefli bir mensubu ve Genel Kurmayımız’ın İkinci Başkanı olarak, ne zaman, nerede ve ne şekilde arzu buyurursanız bu okulları şereflendirebilir ve her türlü teftişi yapabilirsiniz.
Böyle bir mektupla kıymetli vakitlerinizi işgal etme sû-i edebinde bulunduğum için tekrar özür diler, yeni yılda sıhhat ve afiyet dileklerimle birlikte, en derin saygılarımın kabûlünü arz ederim efendim.

Fethullah GÜLEN





Maşallah, maşaallah, ne duruş ama... Tıpkı Saidi Nursi Hazretleri'nin mektubu, bi çala sanki Peygamberimiz (sav) in mektubunu da andırıyor.
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
Görebilenlere selam olsun.

Ömer Öngüt gibi güzellikteki insanlara da selam olsun. Rabbim mekanını cennet eylesin. Bu gruba "narcılar" derken neden dediğini de uzun uzun anlatmış, hatta özellikle irşad etmişti. Demek ki, nasipten öteye yol yok bunu anlıyoruz. Artık, ateştemi yanarız, mangalda pişeriz orasını Rabbimiz bilir, ama asılolan bir şey varsa, bildiğini anlatmaktan geri durmayan insanlara, hiç bir güç karşısında eğilmeyen bükülmeyen bidiği ve inandığı hakk gerçeği haykıran insanlara yiğit deniliyor. Ve İslam yiğidi olmak da her kula nasip olmuyor.
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
Ömer Öngüt bizim nazarımızda gerçekten bir İslam Yiğidi'dir. Mübareğin kendisine bağlı bir ferdi değilim, ama bu şerefli insanı gıyabında savunacak kadar da İslam'ın bir ferdiyim. Bu görevi daha önce bay fetullah içinde yapmıştık. Bizim emeğimiz heba olmadı şüphesiz, ameller niyetlere göredir hadisi şerifince takdir bile göreceğiz inşaallah. Ama ya bizleri kandıranlar ? İşte bunu kin ve garezden sıyrılıp öyle düşünmek lazım.
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
Eğer haksızsak ve karşı taraf haklı ise, bir Allah (Celle celaluhu) dostunu incittiğimiz için hakk olan bela gelip bizi bu dünyada bulacak ve helak olacağız. Eğer iddiamızda haklıysak, kimseye beddua etmediğimiz gibi bize yapılan ve okunan lanet içeren bedduların şerrinden Allah'a (celle celaluhu) sığınıyoruz her halükarda.
 

sýyah_

New member
Katılım
13 Ağu 2010
Mesajlar
454
Tepkime puanı
222
Puanları
0
Yaş
51
Bekir bey yazınızı okudum ancak; sizinle bu önemli konu hakkında Yeniasya gazetesinden konu hakkında çıkan haberler hakkında size bu haberleri göndermek isterim. Benim bugüne kadar edindiğim bilgiler yeniasır gazetesinde yazanlar ile ilgili olmakla beraber; Bediüzzaman Hazretlerinin Mustafa Kemal Atatürk ile tartıştığı, bu konularda ağızdan çıktığı gibi sözlerin karşılıklı atışmaların gazetede yer aldığını okudum, bu konuda size geriye dönük 2 günlük bir araştırmadan sonra size tekrar dönüp gazetelerin tarihini veya isterseniz birer örneklerini tarayıcıdan taratıp mail adresinize göndereyim.
 

sýyah_

New member
Katılım
13 Ağu 2010
Mesajlar
454
Tepkime puanı
222
Puanları
0
Yaş
51
sizin bu yukarıda gönderdiğiniz paylaşıma ek olarak bende size bilgi aktarmak isterim, siz uygun görürseniz o zaman paylaşıma sunarsınız. Ben bu konuyu Bediüzzaman Hazretleri ile Musatafa Kemal Atatürk'ün birbirlerine olan tutumları hakkında baya bir araştırma yaptım.
 

sýyah_

New member
Katılım
13 Ağu 2010
Mesajlar
454
Tepkime puanı
222
Puanları
0
Yaş
51
nurcular diye adlandırılan kesim, dünya üzerinde birçok değişik yerde açılan okullar ile benim sempatimide kazanmıştır. Çünkü misyonerler dünyanın değişik yerlerinde okul vb. açıp hırıstiyanlığı yaymaya çalışırken biz niye yapmıyoruz derken bunu bediüzzaman hazretlerini takip eden insanların zaten yaptığını bir çok okul açtığını, eğitim yönünde ve islam yönünde insanlarla gerekli iletişimi kurduklarını öğrendim gördüm,fakat bunun yanında çhini bir tehlike olarak gören Amerikanın yeşil bir hat olarak desteklediği konusunda söylentiler bir çok insanın ağzında, Fethullah GÜLEN'in amerikada olması, dünya üzerinde bu kadar serbestliğe sahip olması gibi şüpheli durumları hakkında ben şöyle kendimi aydınlattım. Bir ilçede Peygamberin torunlarından bir şeyh var, onun gerçekten peygamber Efendimizin soyundan geldiği, ehli sünnet yolunda olduğu hakkında ben adım kadar eminim, eğer bu konuda harhangi bir yanlışlık varsa ben bu güne kadar boşuna yaşamışım denebilir. Yani o kadar eminim. Bu şahsi muhteremin oğluda Nur cemaatinden babası bir tarikat şeyhi oğluda nurcu. Eğer bu keramet sahibi babanın oğlunun da doğru bir yolda (ehli sünnet yolu) olmamasını mümkün görmüyorum. Ben kendimi bu şekilde aydınlattım. yani; Bediüzzaman Hazretlerininde yolu ehli sünnet yoludur, o da doğru yoldur.
 

sýyah_

New member
Katılım
13 Ağu 2010
Mesajlar
454
Tepkime puanı
222
Puanları
0
Yaş
51
Size daha önemli bir bilgiyi de ben paylaşayım eminim bunu bileniniz yoktur. 1919 yılında Hz. Şeyh Seyyid Abdullah el-Haşimi Sivas kongresine katılmıştır. Mustafa Kemal Paşa'ya destek vermiştir. Mustafa Kemal Paşa'ya ve delegelere Sivas'ta bulunduğu süre içerisinde yemek ihtiyaçlarıda dergah tarafından karşılanmıştır. Hz. Şeyh Seyyid Abdullah el-Haşimi Kadiri Rıfai Tarikatının lideridir. Bu konuyla ilgili anlattıklarımın gerçekliği hakkında belgelere de sahibim. Yani; şunu belirtmek istiyorum ki bu konu Bediüzzaman'ı da ilgilendiriyor. Mustafa Kemal Atatürk'ün islama bakış açısını bir çok kaynaktan araştırdım. şu sonuca vardım: Dinde samimi olanları aramış, dinde (islamda) samimiyeti yoksa o kişi hakkında tedbir almış, Beriüzzamanı da sorgulamış, onun samimi olduğunu görmüş ve fazla üstüne gitmemiş.
 
Üst Alt