Bilmediğinize düşmanlık ediyorsunuz, yel değermenlerine savaş ilan etmiş bir görüntü çiziyorsunuz. Sorsam hangi tefsirden faydalanırsınız diye, bana ya Hakkı beyin tefisirini veyahut da yaşar nuri beyin tefisirini söylersiniz. Soruma devamla, bu insanlar bu tefsiri nasıl yazmış desem, ilim ile dersiniz. İlim nedir desem; büyük bir ihtimal ki, susarsınız ! Çünkü ilimi bilmiyorsunuz, ilimin çeşitlerini, muhteviyatını, kemmiyet ve keyfiyetinden de habersizsiniz. Haberiniz olsa zaten bunları yazmazsınz. Rabbimiz ilmin çeşitlerini yaratmıştır ve her kişinin kabiliyet derecesine göre de fıtratına yerleşmiştir. Terzi sökük dikerken, fırıncı mahareti nispetinde ekmek yapar. Hiç bir terzinin fırının başına geçtiği de görülmüş değildir. Ama size göre, geçsin istiyorsunuz. Marangoz da pekala elbise diker diye bekliyorsunuz. Bu söyledikleriniz olmaz, boşa bekliyorsunuz.
"Ya bir vahy ile, ya bir perde arkasından, yahud bir elçi gönderip de kendi izni ile dileyeceğini vahyetmesi olmadıkça, Allah'ın hiç bir beşere kelam söylemesi (vaaki) olmamıştır." ( Şura : 51 ) Bu ayette de görüldüğü gibi, hiç kimse kendi kafasından ben vahy alıyorum diyemez. Derse, zaten helaktadır. Hele hele bunu Alim bir kişinin demesi, kendi ilmini yok etmesi anlamına gelir ki, Alimin ilmi yok olursa, herhangi bir mesleği de olmadığından merkebe dönmesi işten bile değildir. O nedenle ayette buyrulur ki;"Allah'tan; kulları içinde gereği gibi korkan ve saygı duyan ancak alimlerdir" ( Fatır : 28 ) buyurmaktadır. Böylesi korku ve saygı sahibi bir alimin, kendi kafasından tefsir gibi bir büyük mücadeleye sırf nefsani nedenler ile cüğrret etmesi, almlik makamının muhteviyatına aykırıdır.
Bunun gibi kalbe gönderdiği ilmin rahmetlerine de müvekkel melekler vardır. Bunlar kötü sıfatlardan uzak, temiz ve mukaddes kimselerdir. Bunlar ancak temiz yerlere inerler. İndikleri yerde gönül alemidir. Gönül alemini bilrmisiniz ? Öyle bir alemdir ki orası, ne benim anlatmam ile tarifi yapılır nede sizin anlamak için göstereceğiniz gayret ile yeri bilinir. O sadece, Rabbimizin dilemesi ile açılacak olan bir kapıdır ki; o kapının adı hikmet olsa gerek. Hikmet; işte onu Rabbim kendi dilediği kimselere lutf eder. Etmedklerine de sabrı tavsiye eder. Diğerlerine de hased etmek düşer.
Sabır edenlerden mi, hased edenlerden mi olmak istersiniz, orasına siz kara verin.