O şöyle der: "Aşkımı bildiler lâkin, aşkımın kime ait olduğunu bilemediler."
Hâl, makam ve ilim bakımından yüksek mertebelere eren Muhyiddin-i Arabi Hazretleri, 12-13 yy’da yaşamış büyük velîlerden biridir. İsmi, Ebû Bekir Muhammed bin Ali olup, künyesi Ebû Abdullah'tır. İbn-i Arabî ve Şeyh-i Ekber diye meşhûr olmuştur. Âilesi meşhûr Tayy kabîlesine mensuptur. Cömertliğiyle meşhûr Adiy bin Hâtem'in kardeşi Abdullah bin Hâtem'in neslindendir. 7 Ağustos 1165 senesinde Endülüs'teki Mürsiyye kasabasında doğdu. 1240 senesinde Şam'da vefât etti. Kabri Şam'da olup sevenleri tarafından ziyâret edilmektedir.
Muhyiddin-i Arabi hazretleri gerek Endülüs’te ve gerekse şarkta elliden fazla sayılır alim ve üstatlarla, büyük velilerle mülakatta bulunmuş ve bu arada tarikat silsilesi, Seyyid Abdulkadir Geylani’ye varan meşhur Cemalüddin Yunus b. Yahya el-Kassar ile Tilmisanlı Ebu Medyen Salih’e intisap ederek ondan büyük feyiz almıştır. Hatta Yunus b.Yahya kendisine Sultanü’l-Arifin unvanını vermişti. Seyyid Abdulkadir Geylani hazretlerinin; “Benden sonra mağrib diyarından aziz bir zat zuhur edecektir. Bu hırkayı ona teslim ediniz” diye vasiyet ettiği hırkanın Yunus b. Yahya tarafından kendisine verildiğini, sonra onu manevi oğlu Sadreddin Konevî’ye teslim ettiğini Faslu’l-Hitap adlı eserinde yazmaktadır.
Böyle büyük bir zata taş atıp onlarla alay geçenler acaba öteye gittiklerinde kendilerini ondan üstün görenler onların kazandıklarını kazandıklarınımı zannederler.
Hâl, makam ve ilim bakımından yüksek mertebelere eren Muhyiddin-i Arabi Hazretleri, 12-13 yy’da yaşamış büyük velîlerden biridir. İsmi, Ebû Bekir Muhammed bin Ali olup, künyesi Ebû Abdullah'tır. İbn-i Arabî ve Şeyh-i Ekber diye meşhûr olmuştur. Âilesi meşhûr Tayy kabîlesine mensuptur. Cömertliğiyle meşhûr Adiy bin Hâtem'in kardeşi Abdullah bin Hâtem'in neslindendir. 7 Ağustos 1165 senesinde Endülüs'teki Mürsiyye kasabasında doğdu. 1240 senesinde Şam'da vefât etti. Kabri Şam'da olup sevenleri tarafından ziyâret edilmektedir.
Muhyiddin-i Arabi hazretleri gerek Endülüs’te ve gerekse şarkta elliden fazla sayılır alim ve üstatlarla, büyük velilerle mülakatta bulunmuş ve bu arada tarikat silsilesi, Seyyid Abdulkadir Geylani’ye varan meşhur Cemalüddin Yunus b. Yahya el-Kassar ile Tilmisanlı Ebu Medyen Salih’e intisap ederek ondan büyük feyiz almıştır. Hatta Yunus b.Yahya kendisine Sultanü’l-Arifin unvanını vermişti. Seyyid Abdulkadir Geylani hazretlerinin; “Benden sonra mağrib diyarından aziz bir zat zuhur edecektir. Bu hırkayı ona teslim ediniz” diye vasiyet ettiği hırkanın Yunus b. Yahya tarafından kendisine verildiğini, sonra onu manevi oğlu Sadreddin Konevî’ye teslim ettiğini Faslu’l-Hitap adlı eserinde yazmaktadır.
Böyle büyük bir zata taş atıp onlarla alay geçenler acaba öteye gittiklerinde kendilerini ondan üstün görenler onların kazandıklarını kazandıklarınımı zannederler.