Lâ İlâhe İllâllah’a Kilitlenmek
İktibas Dergisi, Ramazan Yazçiçek, Sayı 309, Eylül 2004.
İki Cehennemi Yaşamak
Günümüz insanı, modernizm ile gelenekçilik arasında iki cehennemi yaşamaktadır. Modern olana teslimiyet ile geleneksel olanı sürdürmenin kuşatmasındadır insan. İnsanın, Allah tanımaz ütopyaya teslimiyeti, tükenmesidir. Çünkü pozitivist talep, manevî olan her bir değere düşmandır. İnsanın, olduğu hal üzere kalması, geçmişin ayıklanmamış geleneğine mahkumiyettir ki, modern olanın kuşatmasından daha az riskli değildir. Modern olanda tükenmek veya geleneğe tabiiyette devamlılık, doğru ile yanlışın harmanlandığı bataklığa rıza göstermektir.
Gelenek ve modern eğilimli değişik siyasal öneriler, ideal yönetim tanımlarında; eşitlik, adalet, özgürlük gibi kavramları ön plana çıkarmışlardır. Bir de bunların yanında ütopik tasarımlar vardır ve bunlar, ya özendirici ya da korkutucudurlar. Diğer öneri ve uygulamalarla birlikte bunların genel karakteri, vahyi ve insanî gerçekliği bir bütün olarak dikkate almamış olmalarıdır.
Bu bağlamda farklı izm ve yönelişleri, modernizm ve gelenekçilik iki üst kimliği altında toplayabiliriz diye düşünüyoruz. Üst ayrımını yaptığımız bu yönelimlerin ortak paydası, İslâm vahyinin dışında mutlak değer kriteri/leri üzerine oturmuş olmalarıdır.
Geçmişten günümüze vahyi devre dışı bırakan eğilimler geçici oldukları gibi tarih sahnesinden çekilmeleri de kaçınılmaz olmuştur. Çözümsüz oluşları da burada yatmaktadır kanaâtindeyiz. Başarıları mevziîdir, keza ortaya koydukları, kalıcı ve faydalı olmanın çok uzağındadır. Zira bu iki unsur, bir olgunun doğruyu işaret/temsil etmesi noktasında önemli hatta belirleyicidir.
Bugün tehdidi altında olunan globalleşme de unutulmamalıdır ki ne mutlak ne de tartışmasızdır. Zira tarih bir çok üretmelere şahit olduğu gibi bir o kadar da bunların tarih sahnesinden çekildiğine şahitlik etmiştir. Yine tarih güneş batmaz imparatorluklara tanıklık ettiği gibi kudretinden hiç bir şey eksilmeyecek sanılan nice firavunlara da tanıklık etmiştir. Zamanında nice yenilmez sanılanlar bugün papirüsleri süslemenin ötesinde bir işe yaramamakta çoğu kez isimleri bile hatırlanamamaktadır. Dolayısıyla ne dünün gelenekleri ne de günümüzün modern izmleri ebedidir.
İnsanın, modernitenin kuşatmasından ve geleneğin gizeminden kurtulma zorunluluğu vardır. Bunun, sosyaliteye direnme ile olmayacağı kanaâtindeyiz. Çözüm, tarihin çöplüğüne razı olmanın dışında bir yerde aranmalıdır. Bu zorunluluğu aşma, bir bilinç ve buna dayalı olarak da pratik geliştirmeden olası gözükmüyor. Dolayısıyla bireysel değişim ve toplumsal dönüşümü mümkün hatta zorunlu kılacak inşâî bir potansiyel keşfine yeniden ihtiyaç vardır.
Lâ İlâhe İllâllah’a Kilitlenmek
İnsanlık tarihiyle birlikte sürekliliği kesintiye uğramayan tek değer, vahyin işaret ettiği tevhidtir. Karşısındaki şirke de tanımını veren aslında yine tevhidin tanımıdır. Değişen sorunlara değişmeyen değerlerle çözüm bulma dinamizmi, çağı şekillendirme ve dizayn etmede başat rol oynama kabiliyeti, "lâ İlâhe illâllah" eksenli ebedî İslâm inancındadır. Gelip geçmiş izm ve paradigmalar, çağı şekillendirebilecek bir yaklaşım olmadıkları gibi bu potansiyele de sahip değillerdir. Aksine bunlar, tarihin/çağın şekillendirdiği zihin ürünü birer felsefî yaklaşımdan öteye gidememişlerdir. Ancak maddi ve manevi bütün unsurlarıyla medeniyet inşâ etmiş "lâ İlâhe illâllah" inancı, çağı şekillendirmeye ma’tûf epistemik ve tecrübî imkanlarıyla medeniyetini yeniden inşâ yetkinliğine sahiptir. Bu potansiyel onun İlâhi bir sistem oluşundan kaynaklanmaktadır.
Binaenaleyh çözüm vardır ve adeta göremeyeceğimiz kadar yakınımızdadır. Bu, "Lâ İlâhe İllâllah" hakikatıdır. Farklı bir ifadeyle değişim bilinci de, alternatif pratik de özün özetinde saklıdır.