Mesela; ben radikalislam abiden borç para aldım. Eğer;
Radikalislam abi bana deseki: 100 YTL verdim ama sen bunu öderken 105 YTL vereceksin. Bu faizdir. Eğer;
Ben borcu aldığım miktar kadar ödeyeceksem ve öderkende "Yahu bu adam 100 YTL verdi bana. Kullandım işimi gördüm. Ben biraz daha fazla ödeyim." der ve 105 YTL verirsem bu faiz olmaz. Yani borç veren fazla isterse faiz oluyor, borç alan gölünden gelerek fazla öderse faiz olmuyor.
Bu mantıkta bi örnek vermişti.
Sevgili mhmt kardeşim;
Akşit hoca'mın verdiği örnek doğru olmasına doğru ama bir başka konu için kabul edilir. Borçlunun
herhangi bir akite bağlı kalmaksızın borcunu öderken, beklentisi olmayan kişiye o anda çıkarıp hediye olarak verdiğidir. Bu yönü ile bir mahsur da yoktur. Fakat, bu fazladan verilen miktar, karşıdaki kişiye ciddi anlamda bir menfaat oluşturmayacak kadar olmalıdır. Hani bazı yerlerde bahşiş verirsin ya, verirken de"benden bir çay için" dersin, onun gibi... Daha önce yazdığımı hatırlıyorum bir örnek vermiştim ama sanırım silinmiş, bulamadım. Tekrar yazmakta fayda var. Ashab-ı Güzin (r.anh ecmain) kışın aldığı bir çuval buğdayı yazın ödemezdi, versen de zaten alacaklı olan kişi almazdı. Nedeni de; kışın verilen bir çuval buğday, havanın nemli olması ile dolgundur, şişkindir çuvalı çabuk doldurur. Yazın bu borç ödenme zamanında, havanın sıcak olması nedeni ile nemi gitmiştir ve kurumuştur. Dolayısı ile çuvalı doldurmak için fazladan koymak gerekirki, bir çuval buğday edebilsin. İşte ashab-ı güzin, bu fazladan konulan buğdayın faiz hükmüne girmesi nedeni ile kabul etmemişlerdir. Oysa veren, haddi zatında kendi gönül rızası ile veriyor. Fakat, hüküm yerinde kaldığı müddetçe, yani;
"emek sarfedilmeden edinilmiş kazanç" hükmü değişmediği sürece, isterse bir şinik fazla olsun, ki; bir şinik buğdayın getirisi maddi anlamda çok bir şey değildir, asla kabul edilmemiştir.
KEY paralarına gelince;
Milletten bunu zorla kesti devlet zamanında. Şimdi ise (ki bu siyaset tabiki. Yani başkası vermedi biz veriyoruz demek ayağına gidiyorlar ayrı konu) "ödüyoruz size ama bu kadar zaman içinde o miktarın belli oranda fazlasını veriyoruz" diyor. Burada millet faizle isteriz demiyor. Devlet kendi fazla veriyor. Şimdi bu durumda, Cevat hocanın verdiği örnek ile kıyaslayarak bu faiz değildir denebilir mi? Devlet zaten adına faizli veriyoruz diyor gerçi ayrı konu. Sadece soruyorum.
Bu örneği Cevat Hoca'mın örnek ile kıyaslayamayyız. Çünkü, ortada herhangi bir akit yok, sadece konut edindireceğiz diyerek vatandaştan yapılan kesinti var. Bu KEY kesintilerinin 5/3 işverenden 5/2 ise işçiden, maaşı eline geçmeden "tevkif usulu yapılan kesinti" hükmünde bir kesinti olduğu için, sözünü de yerine getiremediğinden dolayı geri ödemek zorunda kalıyor. işçi yada memur da tamamının işverenden kesinti yapıldığını sanıyor. Oysa, işçi yada memur ücreti daha eline geçmeden hakettiği kazançtan yapılan kesintidir. Başka bir ülkede yaşıyor olsak, kesinti yapılan vatandaşların tümü devletin aleyhine tazminat davası açsa % 100 kazanır. Hem aldatılma var, hem umut ettirme yolu ile dolandırma var ki, bütün yönü ile tazminatı gerektirir. Çünkü, daha alt yapısı hazırlanmadan, bir sabah verilen karar ile yapılan bir kesintidir ve asla hukuki dayanağı da oluşturulmadı. Ben yaptım oldu mantığı ile yürütülen bir uygulamaydı. Zaten, hükümet şuan sadece işçiden yapılan kesintiyi geri ödüyor. İşverenden yapılan kesinti hazineye aktarılıyor. Bunu yaparken de, hem hukuki anlamda yakayı kurtarıyor, hemde senin dediğin gibi, siyasi anlamda şirinlik muskası takıyor. Vatandaş da yer mi ? bilemem...
Şimdi bir konu daha var aslında. Devlet alınan miktarın faizli karşılığını veriyoruz diyor. Ama o zamanki para ile şimdiki para değeri bir değil. Yani o zaman ödenen/zorla kesilen miktar belki günümüzde 8-10 milyara denk. Özellikle memurlar için. Çünkü her ay zorunlu kesiliyor. Bu gün ise ödenen en fazla 1.5 milyar felan ya da 2 olsun. Fazlasını duymadım hiç. Şimdi devlet zaten tam karşılığını vermiş olmuyor yinede. Yani eksik bile vermiş oluyor. Peki burada "faizli veriyoruz" demesi mi haram olmasına yetiyor? Bu da 2. sorum olsun.
Zaten en başında, devletin; biz yapılan kesintiyi faizi ile beraber ödüyoruz, demesi net faiz hükmüne giriyor. Kaldı ki, yapılan kesintinin o zamanki beherini alabilmesi için çok ciddi muhasebeleştirmesi gerekir ki, bu da zaten neresinden baksan çok ama çok zor bir konu. Hem yıllara yayılmış bir kesinti, hem kesinti bittikten sonra üzerinden çok uzun zaman geçmiş bir dönem. pall denklemini çözmeye kafa yorsalar inan daha kısa sürede bitirirler.
Banka mevzusuna gelince, ister islami bir isim adı altında, isterse şuan günümüzde piyasada var olan amerikan bankaları olsun, her ne şekilde olursa olsun, buralardan edinilen kazançlar faizdir! Bakma sen, yok Albaraka, Kuveyt, faisal gibi isimler ile islami karakter taşımalarına. Yok aslında birbirimizden farkımız diyor ya yahudinin bankası, işte aynen o hesap kardeşim. Kar payı muhabbeti ile iyi sövüşlediler milleti. kar payı diye bir şey yok. Var ama, bu anlamda değil. Adam kombassan'a para veriyor, karşılığında kar payı verileceğini söylüyorlar. Ne kadar ? "efendim; yimpaş bu paraya %23 verebildi geçen sene, biz bu yıl % 35 oranından az verirsek hiç durma git gönlünün istediği yere yatır paranı." Bu tür bir taahatün verilmesi bütünü ile alınanın "faiz" olduğunu bas bas bağırıyor. Ama , bizim saf görünüp, şark kurnazı olacak vatandaşımız da kazanacağı gelire bir kılıf buldu ya, değme gitsin keyfine. "Bak gördün mü fazi değilmiş oolum bu, ne güzel hem yatırım yapcekle hemde bize kürekle kazanç verecekle, hadi la olum ne duruyon herifler sırf bizim için gelmişle elin alamanyasına" deyip koşa koşa kendi ayakları ile geldiler, paralarını yatırdılar. Birde müslümanız diye içtiler bu hapları günde 3 vakit aç karnına. Hiç araştırıp da, dur bakalım n'oluyor neyin nesi bu kar payı muhabbeti demediler. İşlerine gelmedi bir noktada. Verilen vaatler nasıl olsa ruh tatmini sağladı. E yıl sonunda gelecek % 35 gibi bir
karpayı! da var işin ucunda. Adam sen de ! işin mi yok araştıracaksın, deyip kulağının ve beyninin üstüne yatınca da elbette bu son da kaçınılmaz oldu. İslami anlamda kar payının nasıl ve ne şekilde yürüdüğünü, kar payı için para yatırılan işin hangi sektörde, üretim ve/veya hizmet yapacağını dahi sorgulama ihtiyacı hissetmediler. Oysa; İslami anlamda kar payı ortaklığının en başında bütün bunların hepsinin adı konur, sınırlar çizilir ve o şekilde akitleşilir.
Sonra da 32. gün programında, ağlayanları, intihar etmiş olanların fotoğraflarını, mağdur olmuş fakir düşmüş ailelerin dramlarını, haşim amcamızın vaatleri eşliğinde böyle seyreder dururuz, Rasulu Ekrem'in (s.a.v.) sesinin frekansları eşliğinde namaz kılma hayallerinin bir gün ütopya olmaktan çıkıp, imam olacağı günleri bekleriz.
Son cümlene Bekir kardeşim gibi ben de katılıyorum. İslami düzen olmadığı sürece, biz düzelemeyyiz. Rabbim; düzelen kullarından ve bunu yaşayan müslümanlardan olmayı nasip eder inşaallah.