Evet İslamiyet de Recm Cezası Vardır ve Uygulanır
Evet İslamiyet de Recm Cezası Vardır ve Uygulanır
lahiyat profesörleri recm cezasının Kuran'da yer almadığını, fıkıhta (din adamlarının yorumları ve bunlara dayanan uygulamalar) bulunduğunu söylediler. Prof. Dr. Zekeriya Beyaz, Bizi yorumlar bağlamaz derken Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk, recmi Hz. Ömer'e bağlamak isteyenlere kesinlikle inanılmaması gerektiğini vurguladı. Prof.Dr. Zekeriya Beyaz: "Şeriatta, fıkıhta var"
Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Zekeriya Beyaz, Kuran'da recm konusuyla ilgili her hangi bir ayet olmadığını belirtti. Prof. Beyaz, şunları söyledi:
Recm, Arapların eski ádetlerinde vardır. Ama İslam bunu kabul etmemiştir. Kuran'da böyle bir konu yoktur. Ancak şeriatta vardır. Şeriat İslam değildir, Kuran değildir. Şeriat İslam adına, Kuran adına yapılan yorumlardır, fıkıhtır. Geçmişte din álimlerinin İslam adına yapmış olduğu yorumlar içinde, içtihatlar içinde recm konusu da mevcuttur. Şu var ki bizi bu yorumlar bağlamaz, asıl olan Kuran'dır ve Kuran'da böyle bir şey mevcut değildir. İslam tarihinde, özellikle Türk İslam tarihinde recm olayı hemen hemen yok gibidir. Bir tane İstanbul'da Sultanahmet'te At Meydanı'nda yapılmış. Padişah da bundan hoşlanmamış, eleştirmiştir. Bir daha da böyle bir uygulama olmamıştır. İslamiyet eski örf ve ádetleri meşru kıldığı için içtihat söz konusu olmuştur.
Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk
Tevratta olan ceza
Eski İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk, recmin Kuran'da yer almadığını, fıkıh terimi olarak zina suçu işlemiş evli kadın veya erkeğin halk önünde taşlanarak öldürülmesini anlattığını söyledi. Prof. Öztürk, şunları anlattı: Kuran'da tanıklarla belirlenip kesinlik kazanmış bir zina suçu için evli-bekar ayrımı yapmadan bir tek ceza getirilmektedir. Celde' yani kamu otoritesinin uygun bulacağı sopa,
çubuk türünden bir aletle bir grup insanın görebileceği bir yerde seksen kez vurmak. Bu vuruşun öldürme veya yaralama maksadıyla yapılmaması gerektiği ittifakla kabul edilmektedir. Maksat, utandırma, caydırmaktır. Recm, Tevrat'ta bulunan bir cezadır. Neresinden bakarsanız bakın recm diye bir cezanın İslamda varlığını kabul, bizi içinde çıkamayacağımız çelişmelere, tutarsızlıklara, kuşkulara iter.
(Ben şahsen Yaşar Nuri Öztürk'ün her söylediğine inanmıyorum. Çünkü, kendisi iki farklı tarihte yapmış olduğu Kuran çevirisinde Nisa 34. Suresi'ni iki farklı şekilde tercüme etmiştir.Üstelik, Nisa 34'ün bu ikinci tercümesi, dünyadaki Kuran tercümelerine aykırı olarak yanlıştır.)
**
Murat Bardakçı: Osmanlı'da bir kez uygulandı
Recm cezası, altı asır devam eden Osmanlı devletinde sadece bir defa, 1680'de, Dördüncü Mehmed'in saltanatı sırasında uygulandı ve Yahudi bir erkekle ilişkiye giren Müslüman bir kadın, Sultanahmet Meydanı'nda taşlanarak idam edildi.
Kadın, Aksaraylı Abdullah Çelebi adında bir adamla evliydi ve Yahudi bir erkekle basılmıştı. Rumeli Kazaskeri Beyazizade Ahmet Efendi, zina eden çifti yargıladı ve kadının taşlanarak öldürülmesine, erkeğin de kafasının kesilmesine hükmetti.
Türk hukuk sisteminde o zamana kadar görülmemiş olan bu karar, sarayda ve yönetim çevrelerinde tepkiyle karşılandı. Bazı yüksek bürokratlar kararı geri alması veya bir başka infaz biçimi uygulatması için Beyazizade'yi sıkıştırdılar, ancak baskılar ters sonuç verdi.
İnfaz günü, mahkumlar, Sultan Ahmed Camii'nin hemen karşısında bulunan burmalı taşın önüne getirildiler. Ortada iri taşlardan oluşan bir yığın vardı. Kadın, burada önceden kazılmış olan çukura beline kadar gömüldü ve infaz başladı. İlk taşı, recm hükmünü vermiş olan Rumeli Kazaskeri Beyazizade Ahmed Efendi attı ve bunu diğer taşlar takip etti. Kanlar içinde kalan kadının can vermesinden sonra Yahudi erkeğin de kılıçla boynu vuruldu.
Recm, eski Arap geleneklerinden
Peki Gerçek nedir?
Islamiyet dininde Recm vardır. Recm'in dayanağı da "Cennet anaların ayakları altındadır" hadisi ile güya kadınlara çok değer verdiği ifade edilen islam dininin diğer hadisleridir:
HADİSLERDE RECM
5341 Ömer radiyallahu ahndan, dedi ki: Peygamber sallahu aleyhi ve selem recmetti. Ebûbekir recmetti ve ben de recm ettim. Eğer Allahın Kitabına ilave etmeyi kerih görmeseydim, bunu ben mushafa yazardım. Çünkü benden sonra şundan korkuyorum: Öyle bir zaman gelecek ki bunu Allahın Kitabında bulamadıkları için, bazı insanlar inkar edeceklerdir. (Büyük Hadis Külliyatı, Cemul-Fevâid. İmam Muhammed Bin Muhammed bin Süleyman er-RÛDÂNÎ. 2 Kaynak Yayıncılık. C. 3. s. 63 Tirmizi)
Muhammed uygulamış, Ebubekir Uygulamış, Ömer Uygulamış... Ne var ki bütün bunlara karşın âllamelerimiz söyler: İslamda recm yokmuş....
5342 Mâlik: Erkeklerden ve kadınlardan evli olanlar zina yaptıkları zaman, (suçları) şahitlerle ya da gebelik veya itirafla sabit olduğu zaman, onlara recmi uygulamak Allah Kitabında haktır.
(Aynı eser, aynı sayfa - Buharî, Müslim, ve Ebû Dâvud da aynen rivayet etmişlerdir.)
Buradaki dikkatinizi çekerim. Malik Allah Kitabında haktır. diyor. Ömer ise: Eğer Allahın Kitabına ilave etmeyi kerih görmeseydim diyerek Kuranda olmadığını söylüyor; sonra da Allahın kitabında bulamayacaklarından korkuyor..Çık çıkabilirsen işin içinden... Ne var ki, aşağıda Ömerin Ona indirdiği ayetler arasında Recm âyeti de vardı. dediğini de göreceğiz...
5348 Müslim, Bureydeden: Ona bir çukur kazıldı; sonra emir buyuruldu recmedildi.
Daha sonra Gamid kabilsine mensup bir kadın gelip şöyle dedi: Ey Allahın Resulu! Ben zina yaptım. Beni temizle! Onu geri çevirdi, ertesi gün gelip şöyle dedi: Ey Allahın Resûlü! Beni neden geri çeviriyorsun? Kim bilir belki beni Mâizi reddettiğin gibi reddip geri çevireceksin. Ama ben gebeyim.
Öyleyse şimdi git de doğurduğun zaman gelirsin buyurdu.
Kadın geri gitti. Aradan epey zaman geçtikten sonra doğurdu, çocuğunu bir beze sarıp getirdi ve işte doğurdum dedi.
Haydi git, emzir, onu sütten kestiğin zaman gelirsin buyurdu.
Gitti,emzirdi, aradan hayli zaman geçti, onu sütten kesti, eline ekmek parçası verip getirdi ve: İşte ey Allahın Peygamberi! Onu sütten kestim, yemek yiyecek hale geldi dedi. Bunun üzerine çocuğunu alıp Müslümanlardan bir adama verdi. Sonra göğsüne kadar çukur kazılmasını ve recm edilmesini emretti. Halid b. el- Velid gelip bir taş attı, sıçrayan kan yüzüne gelince, kadına sövdü. Peygamber sallallahü aleyhi ve selem bunu duydu ve şöyle buyurdu: Yavaş ol Hâlid! Canım elinde olan Allaha yemin ederim ki, o öyle bir tevbe etti ki, hilekâr öşürcü bu tevbeyi yapsa Allah onu bile affeder. Sonra emretti, namazı kılınıp defnedildi.
Bu hadiste Peygamberin, kadının taşlanarak öldürülmesine gönüllü-gönülsüz razı olduğu anlatılmak isteniyorsa da biraz aşağıda Kurandan vereceğimiz örneklerle, recm cezası verilmesini Allahın emri olarak kabul ettiğini göreceğiz.
Kaldı ki Peygamberin, Halidin, yüzüne kan sıçraması üzerine sövdüğünü duyması da gösteriyor ki recm cezasının uygulamasını Peygamber de seyretmiş. Eğer kerhen bu cezayı vermiş olsaydı hiç olmazsa seyretmez, uzaklaşıp giderdi. (Adı geçen eser, s. 64).
Anlaşılan şu ki Nijeryalı Emine Lavala verilen recm cezasının yasal dayanağı yukarıdaki bu hadistir...
Bu konuda bu kitabın aynı sayfalarda recmle ilgili daha 63 Hadis vardır. İsteyenler adını verdiğim kitaba bakabilirler... Yazımızı daha fazla uzatmak istemediğimden bu kitaptan alıntıları kısa kesiyorum. Ancak Sahih-i Buharî Muhtasarı Tecrid-î Sarih Tercemesi ve Şerhinden de bir hadis aktarmayı konumuz gereği zorunlu görüyorum. Bu hadis de şudur:
2176 Ömer (İbnül Hatâb) radiyallahu anhden (bir hutbesinde) şöyle dediği rivayet olunmuştur: Bir hakîkattir ki, Allah, Muhammed Sallllâhu aleyhi ve sellei Hak Peygamber gönderdi ve ona kitap indirdi. Ona indirdiği ayetler arasında Recm âyeti de vardı. (Cilt. 12. s. 409)
Bu hadisin altına düşülen dipnottu da aktarıyorum. Dikkatinizi çekerek üzerinde durup düşünmesini öneriyorum:
1 Recm âyeti şudur: Evli bir erkek ve kadın zinâ ederlerse (zina da beyyine ile veyâ gebelik ile) sâbit olursa (âile nâmusunu kirleten) bunları taşlayın!. Bu âyetin okunması nesholunup hükmü ibkâ olunmuştur.
Bu dipnotun türkçesi şöyle olsa gerektir: Okunması kaldırılmış; ama, hükmü uygulanacaktır (ibkâ=baki).
Bu dipnotun hemen devamında Hadis ile ilgili şöyle bir açıklama yapılmaktadır: Bir hakikâttır ki, Allah, Muhammed Sallallâhu aleyhi ve sellemi Hak Peygamber gönderdi. Ve Ona Kitap indirdi. Ona indirdiği bu Kitâbın içinde Recm âyeti de vardır. Bu âyeti okuduğumuz ve hükmünü tatbîk ettiğimiz halde bir takım müfsîdler çıkıp: Bu âyet Kuranda yoktur, diye inkar edeceklerdi.1 Dipnot.
Şimdi bu dipnota bakalım: 1 Hazret-i Ömerin bu sözü ileride tahakkuk ederek, haricilerle bâzı mutezile inkâr etmişlerdir. Tıpkı günümüzde ki âllamelerin inkar ettiği gibi...
İnsanın aklını ister istemez şu soru geliyor. Bir harfi bile değişmediği iddia edilen -ama gerçekte değişmiş olan-Kuran üzerinde oynandığını hadis kitapları nasıl olur da yazar?
KURANDA RECM:
Bizim âllameler Kurandaki aşağıda göstereceğim 5/44,45 tümcelerini hiçbir zaman dile getirmezler... Onlar genellikle şu tümceler üzerinde dururlar. Kısaca bu tümcelere bakalım:
1.Kadınlarınızdan fuhuş işleyenlere (dört şahit) getirin; şayet şahitlik ederlerse onları ölüm gelinceye ya da Allah onlara bir yol açıncaya kadar evlerde tutun (K. 4/15)
2.İçinizden zina eden iki kişiye eziyet edin, tevbe edip düzelirlerse onları bırakın. (K. 4/16).
3. Zinâ eden kadın ve erkeğin her birine yüzer değnek vurun. (K. 24/2)
Birinci tümcede: Ölünceye ya da bir yol açılıncaya evlerde tutun;
İkinci tümcede: ikisine de eziyet edin;
Üçüncü tümcede: her birine yüzer değnek vurun... deniyor.
Görüldüğü gibi bu tümceler de çelişki vardır. Çelişkileri kısaca sıralarsak; evde tutun, eziyet edin, yüzer değnek vurun
Âllamelerimiz bu çelişkileri gidermek için ilk iki tümcedeki hükümlerin 3. tümcedeki hükümler kaldırıldığını (nesh olunduğunu) ileri sürerler.
Kuranı Tanrı sözü kabul edersek; geçmişi ve geleceği bilen bir Tanrı, sonradan kaldıracağı kuralları kor mu?
Kuranı Peygamber sözü (Hadis) kabul edersek, ki ancak böyle dersek işin inden çıkabiliriz, Peygamber de bir insandır. İnsan ise beşerdir, beşer de şaşardır...
Ne var ki bizimkilerin Tanrı ve Din bilgisinden haberleri olmadığı için; Din akıl işi değildir, din iman işidir. Akıl ile Din çatıştığı zaman inanmayı yeğleyeceksiniz diyerek insanlarımızı düşünemez durumu getirirler ki bunların en ileri gelenleri Mevlanadır....
Genellikle: Siz düşünmeyin, bizlerin söylediğine inanın yeter! demekle yetinirler. Bunları söylerken de yine Kurana dayanarak insanları susturmaya çalışırlar. Okuyalım: Ey inananlar! Zannın çoğundan sakının, zirâ zannın bir kısmı günahtır. (K. 49/12) Oysa bu tümce birbiriniz hakkında dedikodu yapmayın, birbirinizi çekiştirmeyin anlamındadır. Ama bizimkiler bu tümceye dayanarak insanları düşünmekten alıkoyarlar...
Şimdi dönelim asıl konumuza. Önce Kurandan şu tümceleri okuyalım:
1- Doğrusu Biz yol gösterici olarak ve nurlandırıcı olarak Tevratı indirdik. Kendisini Allaha teslim etmiş peygamberler, Yahûdi olanlara onunla ve Rabbe kul olanlar, bilginler de Allahın Kitâbından elde mahfuz kalanla hükmederlerdi. Tevrâta şâhittirler. O halde insanlardan korkmayın, benden korkun. Âyetlerimi hiçbir değerle değiştirmeyin; Allahın indirdiği ile hükmetmenler, işte onlar kâfirlerdir. (K. 5/44)ti ile
2- ... Allahın indirdiği ile hükmetmeyenler, işte onlar zâlimlerdir. (K. 5/45).
Tümcenin söyleniş nedenini (esbab-ı nüzul: iniş nedeni) kısaca aktaralım ki tümcenin ne demek istediği rahatça anlaşılsın.
Bir gün yüzü-gözü boyanmış, değnekle dövülmüş bir suçluyu gezdiren bir Yahudi topluluğunu gören İslam Peygamberi onları yanına çağırarak: Sizler zina edeni böyle mi cezalandırırsınız? Onlar da: Eve! demişler. Bunun üzerine Yahudi âlimlerinden birini çağırttırarak: Sana Allah adına yemin verdirerek soruyorum: Kitabınızda zina edenin cezası bu mudur? Yahudi âlimi yanıtlamış: Yemin vermeseydin doğrusunu söylemezdim. Biz, kitabımızda zina edenin cezasını Recm olarak buluruz. Ancak eşrafımız içinde zina edenler çoğaldı. Eşraf mensuplarına recm uygulamıyoruz; ama sıradan kişiler de zina suçunu işleyince; onlara, recm uygulamayı da doğru bulmadığımız için yüzünü-gözünü karartarak değnekle dövmeyi genelleştirdik! deyince, Peygamber şöyle demekten kendini alamamıştır: Ey Allahım! Senin emrini uygulamak için canlandıran (ihya eden) benim; çünkü Yahudiler senin hükmünü yerine getirmeyerek ortadan kaldırmaya çalışmaktadırlar... dedikten sonra yukarıda aktardığımız %/44 ve 435 tümcelerini söyledi. (ESBÂB-I NÜZÛL,Abdullah El-Kâdi, Çev. Doç. Dr. Salih Akdemir,. Fecr Yayınevi. Gaye matbaası, 1986. s. 154 vd. Ayrıca İmam Ebul Hasen Ali Bin Ahmet El-Vahidiİhtar Yayınılık, s. 206 ve devamı ve Eski Konya Müftüsü H. Tahsin Emiroğlunun aynı adlı kitabına da bakabilirsiniz. 1980. C. 4, s. 64 vd...)
Görüldüğü gibi Yahudiler recm cezasını uygulamayı doğru bulmadıkları için yüzünü-gözünü boyayıp ikisini de eşeğe bindirerek gezdirmeye ya da döverek ıslan etmeyi benimsemişler; İslam Peygamberi, zina edenin taşlanarak öldürülmesini Allahın emri olarak kabul ediyor ve böyle uygulamalısınız diyor ve kendisi de uyguluyor. Bu sonuca göre Kuranda Recm yoktur denebilir mi?
Ama bizim âllamelerimiz nasıl oluyor da Kuranda ve İslamda taşlayarak öldürme (recm) cezası yok, diyor. Acaba bunlar İslam derken Türkiye Cumhuriyeti uygulamalarını mı kastetmek istiyorlar... Çünkü bunlar, İslamda olanları kabul etmeye yanaşmıyorlar...
Gerek taşlayarak öldürme olsun, gerek kırbaçlayarak cezalandırmak olsun; böyle bir ceza vermek merhamet ve şefkat timsali, bağışlayan ve koruyan Tanrının şanına yakışır mı? demek dururken bizim âllamelerimiz Rec yok ama Celde var demekle Tanrıya hizmet ettiklerini sanıyorlar.
Bu söylemleri bile bunların Tanrı bilgisinden zerre kadar haberdar olmadıklarını gösteriyor... Düşmüşler Allah-Din-İman-Kuran denilen bir girdabın içine... Girdaptan kurtulmak için çabaladıkça girdaba sürükleniyorlar habire...
Nasıl ki AIDSli hastalar sağlıklı insanlara AIDS hastası olsun diye iğne ile mikrop şırıngaya etmeye çalışırlarsa; bunlar da bizleri kendileri gibi düşünüp inanmaya zorlamak için habire, bizlere, şeriat şırınga ediyorlar. Unutmayalım, 28 Şubat 1997de Ankara, Sincan Belediye Bakanı Bekir Yıldız ne demişti: Bunların damarlarına şeriatı enjekte edeceğiz!( Bk. SSS: Sevenler-Soranlar-Sövenler, Av. Hayri Balta, s. 187)
Bir kere kapılmaya görsün insan şeriat denilen mıknatısa...
Ne akıl, ne sağduyu, ne de vicdan kalır insanda...