Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

İslam'da evlilik nasıl gerçekleşir?

..:naz:..

New member
Katılım
7 Mar 2007
Mesajlar
675
Tepkime puanı
17
Puanları
0
Yaş
37
Konum
her bi yerden :)
evet günümüzde böyle evliliklerde oluyor kimisi bunu gerçekten cahillikten yapıyo kimiside çocukları için önerdikleri kişinin kızını/oğlunu mutlu edeceğini düşünüyor belkide iyi niyetten
şayet bana böyle bişey önerilse sonuçta ergin bir bireyiz birincide olmazsa ikincide, ikincide olmazsa üçüncüde muhakkak anlatarak orta yolu bulurum
 

asikkulun

New member
Katılım
15 Eyl 2006
Mesajlar
1,217
Tepkime puanı
96
Puanları
0
Yaş
32
Konum
sivas
ben böle zorla evlilik yaşayan birisini tanıyorum.mutsuz bi aile çocuuklarda mutsuz hepsi mutsuz
 

gönüldostuelif

New member
Katılım
26 Kas 2006
Mesajlar
781
Tepkime puanı
10
Puanları
0
Yaş
35
kimse evladını istemdiği biriyle evliliğe asla zorlamamalı. Evlendikten sonra geçinecek olan çocuklar olduğu için, ebeveynlere düşen en büyük görev bir ömür boyu hayatlarını beraber geçirecekleri eşlerinin seçiminde yardımcı olmaktır..
benim başıma böyle bir olay gelse Rabbime sığınırdım ondan yardım isterdim ..
 

gizemli

New member
Katılım
1 Nis 2007
Mesajlar
652
Tepkime puanı
61
Puanları
0
Yaş
38
ben bu durumla karşı karşıya kalsaydım. Allah'u tealadan yardım isterdim. En hayırlısını nasip et diye dua ederdim.
 

Mücahid

New member
Katılım
17 Mar 2007
Mesajlar
2,553
Tepkime puanı
223
Puanları
0
Yaş
57
Konum
Tr
Burada anlatacaklarım üç tane kız evladı olan bir babanın düşünceleridir.Öncelikle ben nasıl davranacağım bi iznillah ondan söz edeyim kardeşlerim.Kesinlikle evlenmek istedikleri insanla evlenecekler ama yuva kuracakları yada kurmak istedikleri insanın bazı kriterlere uyduğuna beni ikna etmelilerki rızam olsun.Zira rabbim bana "Kendinizi ve ehlinizi,yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennemden koruyun " buyurdu onun için ehlimin benim elimle cehenneme sürüklenmesine razı olamam.Birinci şart dinini biliyor olmalı ki Allah rasulununde tavsiyesine uygun olsun.İkincisi namaz hassasiyeti.Kısacası manevi olgunluga erişmiş bir insan olmalı.Bu insan evini ve eşini nasıl düzenleyeceğini,neye göre düzenleyeceğini bilir.Eşler arasındaki hukuka ve saygı,sevgiye Anne,baba hakkına riayet eder.Kızımın bana aday olarak sunacağı yada tercih ettiği insan bunlara sahipse sorun yok.Maddiyat hiç sorun değil.İnsanlar dünyaya nasıl geldiğini unutmamalı.Çırılçıplak ve çaresiz.Ama rabbimizin izni ile her şey olur.Bazen şahit oluyoruz bir gelinlik modeli,yada beyaz eşya markası yüzünden insanlar birbirlerine giriyor.Evlatlarımı hiç bir şeyin pazarlık konusu yapmam.Allah'ın izni ile.Ha bide şu var şimdi soranlar olabilir peki bu kriterlere uyan bir insan geldi ve kızınızı istedi ama kız onu kendine insani olarak yakın bulmadı.Asla bir dahlim olmaz o karar sadece ona aittir.Kardeşlerim bu konularda tecrübeli biri olarak size tavsiyem Anne ve babalarınızla arkadaş olmaya ve onları yetiştirmeye gayret edin şunu unutmayınki her zaman Anne ve Baba evladı değil bazende evlatlar Anne babayı yetiştirir.Bilinçlendirir.Erkek kardeşlerimizin değilde kız kardeşlerimizin daha çok bu tür sıkıntılarla karşı karşıya gelmesi muhtemel.Rabbim bu konuda bütün bekar kardeşlerimizin yar ve yardımcısı olsun,hayırlı kısmetlerle karşılaştırsın inşaallah.
 

KAYS38

New member
Katılım
21 Nis 2007
Mesajlar
6
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
68
anne baba istemiyerek evlenmeye zorlayamaz ama şayet zorlanıyorsa
burada eğer iki taraftan birinde allaha asi olacak şekilde iki taraf içinde
kötü ahlak,içki,kumar,namaz kılmama gibi kesin şeyler varsa ALLAHA ASİ
OLUNACAK YERDE KULA İTAAT OLUNMAZ bu ana babada olsa böyledir
 

GEZGÝN

New member
Katılım
27 Nis 2007
Mesajlar
1,010
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Konum
Hacý Bayram diyarýndan.....
Burada anlatacaklarım üç tane kız evladı olan bir babanın düşünceleridir.Öncelikle ben nasıl davranacağım bi iznillah ondan söz edeyim kardeşlerim.Kesinlikle evlenmek istedikleri insanla evlenecekler ama yuva kuracakları yada kurmak istedikleri insanın bazı kriterlere uyduğuna beni ikna etmelilerki rızam olsun.Zira rabbim bana "Kendinizi ve ehlinizi,yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennemden koruyun " buyurdu onun için ehlimin benim elimle cehenneme sürüklenmesine razı olamam.Birinci şart dinini biliyor olmalı ki Allah rasulununde tavsiyesine uygun olsun.İkincisi namaz hassasiyeti.Kısacası manevi olgunluga erişmiş bir insan olmalı.Bu insan evini ve eşini nasıl düzenleyeceğini,neye göre düzenleyeceğini bilir.Eşler arasındaki hukuka ve saygı,sevgiye Anne,baba hakkına riayet eder.Kızımın bana aday olarak sunacağı yada tercih ettiği insan bunlara sahipse sorun yok.Maddiyat hiç sorun değil.İnsanlar dünyaya nasıl geldiğini unutmamalı.Çırılçıplak ve çaresiz.Ama rabbimizin izni ile her şey olur.Bazen şahit oluyoruz bir gelinlik modeli,yada beyaz eşya markası yüzünden insanlar birbirlerine giriyor.Evlatlarımı hiç bir şeyin pazarlık konusu yapmam.Allah'ın izni ile.Ha bide şu var şimdi soranlar olabilir peki bu kriterlere uyan bir insan geldi ve kızınızı istedi ama kız onu kendine insani olarak yakın bulmadı.Asla bir dahlim olmaz o karar sadece ona aittir.Kardeşlerim bu konularda tecrübeli biri olarak size tavsiyem Anne ve babalarınızla arkadaş olmaya ve onları yetiştirmeye gayret edin şunu unutmayınki her zaman Anne ve Baba evladı değil bazende evlatlar Anne babayı yetiştirir.Bilinçlendirir.Erkek kardeşlerimizin değilde kız kardeşlerimizin daha çok bu tür sıkıntılarla karşı karşıya gelmesi muhtemel.Rabbim bu konuda bütün bekar kardeşlerimizin yar ve yardımcısı olsun,hayırlı kısmetlerle karşılaştırsın inşaallah.


çok güzel açıkladınız


KA TI LI YO RUM!!!
 

Emir Hattab

New member
Katılım
11 Ara 2006
Mesajlar
729
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
Konum
Filistinden Lübnandan...
Web sitesi
www.google.com.tr
Evlilikte Kadında ve Erkekte Aranıcak Vasıflar

Evlilikte Kadında ve Erkekte Aranıcak Vasıflar

Bir müslüman, evleneceği kadında şunları aramalıdır:

1 - Dindarlık (dine bağlılık) :

Resûl-i Ekrem (aleyhissalâtü vesselam) şöyle buyurur: “Kadın, dört şey için nikâh edilir: Malı, asaleti, güzelliği ve dindarlığı için. Sen dindar olanı ele geçirmeye bak!“ (Tecrîd-i Sarih Tere, 11/264 vd,; Sahîh-i Müslim Terç., 7/405).

Şu hâlde bir müslüman için, evlenme teşebbüsünde ilk tercih, dindarlığın bulunmasıdır. Fakat yalnız dindarlık da yeterli değildir. Hepsinin bir arada olması elbette daha güzeldir. Şu kadar ki, dindarlık -ve buna bağlı güzel huylar- yerinde olduktan sonra, diğer vasıflar noksan olsa da pek zararı yoktur; ama bu olmayınca diğer üçü bulunsa da fazla kıymeti yoktur. Yâni kadının mal, asalet ve güzelliği, dindarlığı sayesinde ayrı bir değer kazanır; aksi hâlde bunlar, başlıbaşma tercih konusu değildir.


2 - Güzel huy:

Hâdis-i şerifte şöyle buyuruldu:

“Dünya nimetinin (dünyalık faydalanmanın) en hayırlısı, sâliha -iyi- kadındır“ (Müslim, Müsnedü Ahmed, Nesâî, İbn mâce; Keşfü‘1-Hafâ, 1/364 (Hd. 1317); el-Münâvî: Feyzu‘l-Kadîr şerhu‘l-Câmii‘s-Sağîr, Riyad-1998, 6/3283 (Hd. 4279)).

Evet, iyi huylu bir kadın, bir erkek için gerçekten çok büyük nimettir. İyi kadını da Peygamber Efendimiz şöyle tanıtmışlardır:

“İyi kadın odur ki, (kocası) ona bakınca huzur verir, ona emredince itaat eder, ondan uzak kaldığı zaman, (kendi namusunda ve kocasının malında) eşine muhafızlık yapar“ (Sünenü Ebî Dâvud, Beyrut-1997, 2/209 (K. ez-Zekât, 33/1664).).

Şunu da bilmeli ki, edebinden yüzü kızaran bir kız, sıkılmayan kimseden elbette hayırlıdır.

3 - Evlenmek isteyen bekâr gencin, bakireyi tercih etmesi uygun olur. Çünkü onunla aile hayatı daha sıcak ve kolay olur, bunun eşine bağlılığı daha kuvvetli olur... Şöyle bir hikâye vardır: Çok güzel bir gencin bakire bir nişanlısı varmış. Pek çirkin bir adam, kızı kaçırıp onunla zina etmiş. Sonra da genç nişanlı, bununla evlenmiş. Yirmi-otuz sene güzel bir evlilik hayatı sürmüşler. Nihayet kadının ölüm hâli yaklaşınca, kocasına samimi olarak şöyle tenbih ve itirafta bulunmuş: “Evlenmek istediğin zaman, bakire olmayanla evlenme! Çünkü kendisi pek çirkin olduğu hâlde, benimle zina eden o adamın muhabbeti, bunca zamandır kalbimden çıkmadı. Sen çok yakışıklı olduğun hâlde, o sevgiyi sende bulamadım...“ (Seyyld Ali-zâde: Şerhu Şir‘ati‘l-İslâm (ist. 1293), s. 441.).

4 - Kısırlığı sabit olmayan, çocuk doğurabilecek kadınla evlenmeyi tercih etmelidir. Zira ailede çocuk sahibi daha hayırlıdır. Ama her şeye rağmen, dindar ve temiz ahlâklı kimseler, üstünlükte dâima ön sırada gelirler. Bu vasfıyla birlikte diğer iyi meziyetleri de taşıyanlar, ayrıca değer kazanırlar.

5 - Kadın, erkeğinin beğeneceği bir güzellikte olmalıdır. Çünkü devamlı onunla yüzyüze gelip, gönlü onunla huzur bulacaktır. Güzellik anlayışı izafî olup, şahıslara göre değişik olacağından, herkesin eşinde aradığı tabiî bir güzelliği bulması yeterlidir. Ama hiçbir zaman dış güzelliğe kapılıp, huy güzelliğini unutmamalıdır. Aslında huyundan dolayı sevilen kimse, her zaman güzeldir.

6 - İyi bir aileden seçmeye çalışmalıdır. Gerçi diğer yönleri gözetilmeden, sırf soy üstünlüğüne bağlı görülen bir asalete imrenip evlenmek doğru olmaz. Ama terbiye üstünlüğüne dayanan bir asaletin aranması, iyiliğiyle tanınan dindar, dürüst ve sağlam bir aileden alınması tercih edilmelidir. Zira aile eğitiminin ahlâkî gelişmeye büyük tesiri olduğu kesindir. ‘Terbiyenin, hüsn-i ahlâkda medhal-i azîmi (büyük etkisi) olduğuna ittifak vardır“ (Mevzuâtü‘1-Ulûm, 2/463.).

(Kişinin, yakın hısımlık kuracağı kimselerin iyi olması da, ayrı bir ni‘mettir. “Anasına bak kızını al“ atasözünü hatırdan uzak tutmamalıdır... Dâmad seçerken de, erkeğin aile yapısı hesaba katılarak karar verilmelidir).

Evlenme hususunda kadının:

1) Yaşta,
2) Boyda,
3) Servet (ve rütbe)de,
4) Asalette erkekten biraz aşağı olması daha iyidir.

Fakat:

1) Güzellikte,
2) Terbiyede,
3) Ahlâkta,
4) Takvada ise, erkekten üstün olması daha güzeldir (Şerhu Şir‘atfl-İslâm, s. 441.).

Nikâh düşen kimselerden, yakın hısımlarla evlenmek de caiz olmasına rağmen pek iyi değildir. Çünkü akraba arasından evlenen eşlerin, birbirine karşı olan arzu ve sevgileri biraz gevşek olur. Bu münâsebetle, onların neslinin zayıflamasına sebep olur (Mevzuâtü‘1-Ulûm, 2/463.). Şu halde; amca kızı, dayı kızı, hala kızı, teyze kızı gibi yakınlarla evlenmekten sakınmak iyi olur.

(Gayr-i müslim yahûdi ve hıristiyan kadınla müslüman bir erkeğin evlenmesi caizdir; fakat iyi değildir, mekruhtur. İhtiyaç olmadıkça böyle bir evlilikte bulunmamalıdır. İslâm‘dan çıkan “mürted“ ve dinsiz kimselerle -kadın olsun erkek olsun- müslümanın nikâhlanması, dînen haram ve bâtıldır). Kötü ahlâklı, iffetsiz kadınlardan sakınmak lâzımdır. Fuhuş yapan kadınla, hele bunu meslek hâline getiren kimseyle evlenmek, iffetli kimseler için -tahrîmen mekruhtur- hiç münâsip değildir. Bu hususu âyet-i kerîme şöyle belirtir:

“Kötü kadınlar, kötü erkekler için; kötü erkekler de kötü kadınlar içindir. Temiz kadınlar, temiz erkekler için; temiz erkekler de temiz kadınlar içindir“ (S. en-Nûr, 26. Bununla beraber, zina etmemişin zina etmişle nikâhlanması kerahetle caizdir. (Bu mesele hakkında ve Nûr sûresi 3. âyetin tefsirinde; Hamdi Yazır: Hak Dini Kur‘an Dili, İst-1970, 5/3474-78, 3494).).

Kadınlarda dine bağlılık ve güzel huy öncelikle arandığı gibi, her erkeğin kendine göre uygun gördüğü çeşitli değerler daha aranabilir. Meselâ anlayışlı olması, ev işlerini güzel tanzim etmesi, idareli ve tutumlu olması, her ev hanımından beklenen en mâkul bir hususiyettir. Yine bâzı fena huylardan uzak olanın tercih edilmesi, evliliğin selâmeti bakımından elbette lüzumludur. Kötü halli kadını, sonradan ıslâh etmek için fazla iyimser ve ümidvâr olmamalı, böylesinden sakınmalıdır. Zira aslında sâliha (terbiyeli-ahlâklı) olmayan kadının, yirmisinden sonra ıslâhı -mümkün de olsa- kolay değildir.

Meselâ, şu huylara sahip kadınlarla evlenmekten imkân nisbetinde sakınmalıdır:

1 - Mâkul bir sebep yokken devamlı ağlayıpsızlayan;
2 - Yaptığım başa kakan;
3 - Dırdırcı, çene düşkünü;
4 - Devamlı kendini övüp eşini küçümseyen;
5 - Dul olup, eski kocasına bağlılığını -yenisini usandıracak şekilde- sık sık açığa vuran;
6 - Erkeğinden başkasında gözü olan;
7 - Yabancılara kendini beğendirmek için süslenip püslenen;
8 - Eline geçeni israf eden kadın...


Erkekte Aranıcak Vasıflar

1 - Erkeğin dindar olması:

Bir müslüman kadının, evlenecek erkeğinden araması gereken ilk şart budur. Nitekim müslüman erkek de eşinde bu vasfı arayacaktır.


2 - Erkeğin fâsık olmaması:

Fâsık, haramları açıktan işlemeye devam eden kimsedir. Bir müslüman kızı, böyle biriyle evlenirse mutlu olamaz. Haramdan korunan, güzel huylu erkeği bulup onunla evlenmeye çalışmalıdır.

Bunlardan başka daha muhtelif güzel hususiyetler de aranabilir. Ama önce dindarlık ve huy güzelliğine bakılmalıdır. Bunlar olmayınca, müslüman kızı için diğerleri fazla kıymet ifâde etmez. Peygamber Efendimizin bu husustaki tavsiyesi şöyledir:

“Dinini ve huyunu beğendiğiniz biri size (kız istemeye) gelince, onu evlendiriniz. Eğer yapmazsanız, yeryüzünde fitne ve fesad çıkar“ (el-Câmiu‘1-Kebîr (Tirmlzî), 2/381 (K. en-Nikâh, 3/1085); el-Beyhakî: es-Sünenü‘l-Kübrâ, Beyrut-1994, 7/132. (K. en-Nikâh, Hd. 13481).).

* * *

Küfüv (denklik) meselesi:

Erkeğin; İslâmiyet, dindarlık, hürriyet, neseb, mal ve sanat bakımından, alacağı kızdan aşağı seviyede olmamasına “Küfüv“ denir ki, bunların lüzum ve hususiyeti, üçüncü kısımda ayrıca açıklanmıştır. Küfüv (kefâet), erkeğin bu belirtilen hususlarda kadından üstün veya aynı seviyede olmasıyla, eşler arasında denkliğin sağlanması demektir. Bundan maksad ise, eşlerin birbirine karşı eziklik içinde kalmadan, nefisleri incinmeden, gönül huzuru içinde evlilik hayatı sürmeleri, arlanma ve alınma ihtimâlinden uzak kalmalarıdır. Bunun için küfüv, kadın tarafından erkekte aranır, bu noktalarda erkeğin eşinden aşağı kalmaması tercih edilir. Şu kadar ki, bunlar evlenmenin şartı değil, fakat varlığı lüzumlu olan şeylerdir. Bu hususlar içinde en mühimi, erkeğin dindarlığıdır. Meselâ namaz kılmayan, içki içen, kumar oynayan bir erkek, namaz kılan ve haramlardan korunan “sâliha“ bir kızın küfvü -dengi- olamaz. Şu halde dindar kızlar, dinî farzları terkeden, haramlardan çekinmeyen fâsık kimselerle ev-lenmemelidir.

Küfr (kâfirlik) meselesi:

Küfr, dinden çıkmaya sebep olan inanç, söz ve davranış demektir ki, küfre giren kimse İslâm‘dan çıkıp kâfir olur. Böylesine “Mür-ted“ denir. Meselâ, îmanın şartlarından birini inkâr etmek veya zina, şarap, kumar gibi kat‘î haramların haramlığmı inkâr yahut “zarûrât-ı diniyye“den olan namaz, oruç, zekât gibi farzları inkâr ve tahkir etmek, kişiyi imandan çıkarır. Böyle hâllerle ve benzeri durumlarla küfrünü açığa vurarak müslümanlıktan ayrılıp mürted -kâfir- olan kimseler; müslüman ismini taşısalar da, kadın olsun erkek olsun, İslâm dairesinde asla evlenemezler. Bunların evlilikleri dînen sahîh olmaz; evlenmiş olsalar nikâhlı sayılmayıp, bu işleri nikâhsız birleşme olur. Ancak, tevbe edip imanını tazeleyerek, yeniden İslâm‘a dönenler hâriç. Onlar bu dönüşten sonra nikâhlanabilirler.

Sözün kısası, dinden çıkan mürtedin, bir müslümanla veya herhangi bir kâfirle hattâ kendi gibi bir mürtedle evlenmesi bile caiz değildir; böyle bir muamele İslâm hukukunda asla sahîh değildir (el-Mebsût, 5/48.). Müslüman bir erkek, müslümandan başka bir de ehl-i kitab (hıristi-yan veya musevî) kadınla evlenebilirse de -bu da mekruhtur- diğer mürted, müşrik, putperest veya dinsiz kâfirlerle evlenemez. Müslüman kızı ise, müslümanlar dışında hiçbir kimseyle evlenemez.

Tenbîh:

Zamanımızda, nikâh şartlarını taşımayan, müslüman kimselerin kendisiyle evlenmesi caiz olmayan kimseler çoğalmıştır. Müslüman aileler bu noktaya dikkat etmeli, evlâdını sahîh olmayan bâtıl nikâhla evlendirmekten şiddetle sakınmalıdır. Aksi hâlde bunun vebali ve günahı büyüktür. İslâm‘daki evliliğin şartlarından biri de, müslü-manm müslümanla evlenmesidir. Evlenecek adayların, îmanın şartlarına inandıkları, mü‘min oldukları malûm olmalıdır. Bunun için, îmanın ve İslâm‘ın şartlarını gerektiği kadar öğrenip inanmış olmak lâzımdır. Bir kimsenin müslüman kalabilmesi için, kesin farz ve haramlara da inanması, bunları inkâr etmemesi dinî bir zarurettir.

Kitâbiyye, yâni hıristiyan veya yahûdî dinindeki bir kadın ile evlenme durumunda olan bir müslüman da, aile ocağında İslâmî-millî hayatı sarsmamak şartıyla bu işi yapmalıdır. Bu mühim hâkimiyeti koruyamayacak kimse ehl-i kitapla evlenirse günahkâr olur. Müslüman erkek, ya aldığı gayr-i müslimenin müslüman olmasma vesile olmalı yahut onun müslüman ailesini tahribine fırsat vermemelidir. Bunu beceremeyecek olan kimse, kitâbiyye ile evlenmemelidir. Maalesef zamanımızda, bu hususta büyük gafletler ve İslâm ailesini eriten üzücü neticeler görülmektedir. Bu hususlarda müslümanlann, dikkatli ve uyanık olması lâzımdır.

Baştanberi önemle belirtildiği gibi, evlenecek olan müslüman eşler arasında, öncelikle dindarlık ve güzel ahlâkın aranması lâzımdır. Bu vasıflar, eşler arasında en mühim ve ortak anlaşma noktasıdır. Bu hususu dikkate almadan, servet ve şöhret, zahiri itibar peşinde koşarak, gerekli İslâmî niteliklerden uzak kimselerle, sırf maddî ihtiraslarla evlilik kuranlar aradıkları aile saadetini bulamadıkları gibi, İslâm ailesinin gelişmesine de engel oluştururlar. Eşlerin ruhî anlaşmalarını sağlayan müşterek güzel hâller gözetilmeden, geçici menfaatler uğruna harcanmaktan sakınmalıdır. Müslümanlar, bahtiyar müslüman ailesinin çoğalması için çaba göstermeli, geçici ve aldatıcı heveslere kapılmamalıdır.
 
A

a.rabia

Guest
İdeal yoktur tabi ama onu aramak lazım:) Allah (c.c) mutlu ve bi ömür boyu süren bi evliliği nasip etsin hepimize
 

nurullah_01

New member
Katılım
15 Ocak 2007
Mesajlar
488
Tepkime puanı
14
Puanları
0
Yaş
41
Konum
huzur diyarýndan
Okumaya değer

Okumaya değer

Bülent, avucunu açmış kendisine doğru elini uzatan adama
ters ters baktı.

Elli yaşlarında gösteren adam, görmeye alıştığı hırpani kıyafetli

dilencilere benzemiyordu. Üzerindeki giysiler eski fakat temizdi.

Eli yüzü temiz ve sağlıklı görünüyordu. "Sapa sağlam adam gidip

çalışacağına dileniyor, belki benden daha zengindir" diye düşündü.

Zaten canı çok sıkkındı, birde sinirlenmişti.

Alaycı bir ses tonuyla:

- Ekmek

parası mı istiyorsun ? diye sordu.

- Hayır çikolata parası lazım!

Bülent'in kızgınlığı şaşkınlığa döndü. Espri yeteneği
olan dilencinin hali de başka oluyor diye düşündü.

- Niye siz ekmek bulamayınca çikolata mı yiyorsunuz?

- Hayır. Ekmek bulamadığımız günler genellikle bulgur
pilavı yeriz, onu da bulamadıysak aç yatarız.

Bülent adamın ciddi mi konuştuğunu yoksa dalga mı geçtiğini

anlayamamıştı.


- Bu gün karnınız doydu üstüne tatlı mı istedi canınız?

- Fakirin canı mı olur ki, tatlı istesin beyim.

- Bu bir kamera şakası mı yoksa sen iş bulamamış stendapçı
mısın?

- Hiçbiri değil. Sadece fakirim. Bugün karımın doğum
günü, ona çikolata götürmek istiyorum.

- Doğum gününde yaş pasta alınır bildiğim kadarıyla.

- O bizim için değil zenginler için. Otuz yıllık evliliğimiz

boyunca ona bir kez bile yaş pasta alamadım. Ama her doğum gününde

mutlaka çikolata götürdüm. Çikolatayı çok sever.

Adamın söyledikleri Bülent'in dikkatini çekmişti. O akşam
karısıyla kavga etmiş, kapıyı çarpıp kendini sokağa atmıştı. Arabasına da

binmemiş sahile kadar yürümüştü. Denizi seyretmek de onu

rahatlatmamıştı . Oysa eskiden denizi seyrederken çok rahatlardı.

Dalgalar sıkıntısını alıp götürürdü.

Fakat karısının evde ağlıyor olduğunu bildiği için olsa gerek,

hiçbir şey onu rahatlatmıyordu.

Dilenciyle konuşurken biraz kafası dağılmıştı. "Acaba
söyledikleri gerçek mi, yoksa uyduruyor mu" diye düşündü.

- Cebinde bir çikolata alacak para yok mu şimdi?

Bülent'in sorusu üzerine adam ceplerini boşalttı, bir
nüfus cüzdanından başka bir şey çıkmadı.

- Ben dilenci değilim. İşim yok. Günlük çalışırım,
ne iş bulursam yaparım.

Fakat bu gün bütün gün iş aradım, aksilik bu ya, hiçbir
iş bulamadım.

Bülent oturduğu bankı işaret ederek yer gösterdi.

- Oturun biraz dertleşelim bari, dedi.

Adam çekingen çekingen oturdu yanına.

- Yokmu eşin dostun, borç alacak akraban?

- Fakirin akrabaları da fakir olur beyim. Bulurlarsa kendi
karınlarını doyururlar.

- Dilenecek kadar çok mu seviyorsun karını ?

- Hem de çok seviyorum. Otuz yılımı aydınlattı o benim.

- Hımmmm. Aşk hemde otuz yıl süren aşk. Hayret doğrusu!
Aşkın ömrü en fazla üç yıl diyorlar oysa. Sen otuz yıldan bahsediyorsun.

- Evet. Geçen yıllar sevgimi azaltmadığı gibi artırdı.

- Söyle o zaman nedir evlilikte mutluluğun sırrı?

Söylediklerine bakılırsa sen mutluluğun formülünü bulmuş gibisin.

- Ben ilkokulu bile bitirmedim. Öyle formül falan bilmem.

- Formül dediysem kimya formülü sormuyorum canım. Bende
altı yıllık evliyim. Sevdiğim kadınla evlendim, fakat mutlu değilim. Sürekli
kavga ediyoruz. Daha iki saat önce kapıyı çarptım çıktım.

Evimiz, arabamız, işimiz, gücümüz, her şeyimiz var, ama
mutlu değiliz.

- Senin hiçbir şeyin yok, ama mutlusun.

Para mı acaba bizi mutsuz eden?

- Hiçbir şeyim yok mu? Hayır benim her şeyim var. Benim
karım her şeyim.

Sevgilim, eşim, arkadaşım, hayat yoldaşım. Hayatımı
paylaştığım insandan daha değerli ve daha önemli ne olabilir ki dünyada?

Sizin ev, araba, iş diye her şey dediğiniz şeylerdir
aslında hiçbir şey olan.

- Öyle deme, şu kadar varlığın içinde bile karım her
şeyden şikayet ediyor.

Bir de fakir olsam kim bilir ne olur?

- Altın tasın, kan kusana faydası yoktur beyim. Sen kadın
ruhunu hiç anlamamışsın. Hiçbir kadın iyi bir evde oturduğu, hergün çeşit
çeşit yiyecekler yediği için mutlu olmaz. Bir kadın,
kocasının her şeyi olduğunu bildiğinde ancak mutlu olur.

- Sizin mutluluğunuzun sırrı bumu ?

- Olabilir. Ben karıma değerli şeyler alamıyorum ama
ona benim için ne kadar değerli olduğunu hissettiriyorum. O da çok mutlu
oluyor.

- Bir kadına değerli olduğunu nasıl hissettirilir?

- Küçük kızı severek.

- Küçük kız mı ? Hangi küçük kız ?

- Yaşı kaç olursa olsun her kadının içinde hiç büyümeyen
bir küçük kız vardır. O kızı ne kadar çok sever, ne kadar çok mutu
edersen, o
kadını da o kadar mutlu edersin.

- Nasıl yani ?

- Küçük kız neleri sever, nelerden hoşlanır bir düşünün.
Küçük kızlar hep beğenilmek, ilgi görmek isterler. Güzel olduklarını
duymaya bayılırlar.

Kendilerine prensesmiş gibi davranılmasını beklerler.
Küçük kızlar hep prenses olmayı hayal ederler. Sürprizlerden hoşlanırlar.
Biraz
şımartılmak isterler. Sevilmek ve sevildiklerini hep duymak
isterler. İltifata doymaz küçük kızlar. Öyle değil mi?

- Haklısın. Benim dört yaşımda bir kızım var. Adı Aylin.
Her akşam boynuma sarılır "babacığım beni ne kadar seviyorsun?" diye sorar.

Giysisini değiştirdiği zaman etrafımda "Baba güzel olmuş muyum?"
diye sorar durur.

Güzelsin demem de yetmez ona. " Harikasın prenses
gibi olmuşsun" demeliyim. Dünyanın en güzel kızı demeliyim.

- İşte kadınlar bir ömür boyu bunu duymak isterler. Ben elli
yaşındaki karıma böyle davranıyorum. Ömrümüz olurda seksen, doksan
yıl da yaşarsak ben ona böyle davranmaya devam edeceğim. Ona
"bebeğim" diye hitap ediyorum çok hoşuna gidiyor. "Bebeğim
bana bir çay yapar mısın?" dediğimde çay yapmak için nasıl koşturduğunu
görmelisiniz.

- Hiç kavga etmezmisiniz siz?

- Kavga evliliğin tadı tuzu. Arada biz de tartışırız.
Küsüp barışmanın tadı ayrıdır. Benim karım bir keçi kadar inatçıdır.
Onunla barışmak için uğraşmak ayrı bir keyif verir bana.

- Benim eşim çok ciddi kadındır. Hiç küçük kız havası
yok onda.

- Küçük kızlar büyüdükleri zaman artık sevgi, ilgi istemeye
utanırlar. En ciddi yada en yaşlı kadının bile o küçük kız mutlaka
vardır. Yeter ki sen o tatlı kızı sevindirmeyi, mutlu etmeyi bil.

Ve o küçük kızı asla aldatma. Yoksa bir daha sana güvenmez ve ne
yaparsan yap hep kuşkuyla bakar. Küçük kızlar hem çabuk mutlu
olurlar hemde çabuk kırılırlar. Çok narindir onlar. Hoyrat elleri
sevmezler. Yumuşak dokunuşları severler.

- Bu tavsiyeni deneyeceğim. Fakat her zaman yapabilir miyim
bilmiyorum.
Bazen işlerim çok yoğun oluyor o zaman eve çok yorgun
gidiyorum.

- Bu sadece bir bahane. O küçük kızı mutlu etmek dünyanın
en kolay işi.
Çoğu zaman birkaç tatlı söz yeterli olur. Sen o küçük
kızı mutlu ettiğinde karşılığını fazlasıyla alırsın. Artık o seni rahat
ettirmek için elinden gelen gayreti gösterir. Karısı mutlu olmayan
erkek mutlu olamaz. Mutlu olmak isteyen erkek önce hayat arkadaşını
mutlu etmelidir.

Düşünsene somurtkan, mutsuz, sürekli söylenen biriyle
yolculuğa çıksan ne kadar mutlu olabilirsin.

- Haklısında bende bütün gün ailem için çalışıp yoruluyorum.

- Yine para, yine dış sebepler. Evet para önemli ve gerekli ama
kadınlar para için erkekleri sevmezler. Para geçici mutluluklar
verir. Kadınlar hediye almayı severler. Paran varsa hediye al tabi.

Ama hediyeyle mutlu olmasını bekleme. Hediyenin yanına sevgini
katmazsan hediyenin bir anlamı yoktur. Benim hiçbir zaman çok param
olmadı. Günlük kazandım günlük yedik. Bazen aç kaldığımız günler oldu.

Hiçbir zaman karımın kulaklarına altın küpe takamadım ama
her zaman aşk sözleri fısıldadım. Hiçbir zaman boynuna pırlanta gerdanlık
alamadım ama hep öpücüklerle sevdim boynunu. Hiçbir zaman ona ipek
elbiseler giydiremedim ama kendi bedenimle ipek elbise gibi
yumuşacık sardım bedenini ve mutlu ettim onu.

Adam ayağa kalktı.

- Bana müsaade, artık gitmeliyim, karım merak eder. Sende git evine
küçük kızın gönlünü al, belki o küçük kız şimdi evde ağlayıp
duruyordur.

- Bülent de ayağa kalktı. Kuvvetlice elini sıktı.

- Sizi tanıdığıma çok memnun oldum.

Elini bıraktı koluna girdi. Yolun karşısındaki pastaneyi gösterdi.

- Hadi gel eşin için şuradan çikolatalı pasta alalım, dedi.

Pastayı aldılar. Adam hayatında ilk defa karısına yaş pasta
götürmenin mutluluğuyla, bin bir teşekkür ederek evginin yolunu
tuttu. Bülent de pastanenin yanındaki manavdan karısının en sevdiği
meyvelerden aldı.

Evine geldiğinde karısı şişmiş gözlerle mutfak masasında oturmuş su
içiyordu. Bülent hiç konuşmadan meyveleri büyükçe bir tabağa döküp
yıkadı., sonra eşinin önüne koydu.

- Bunlar dünyanın en şanslı meyveleri, dedi.
İnci hiç konuşmadı.

- Sorsana "niye" diye.
İnci kızgın kızgın:

- Niye? Diye sordu.

- Çünkü dünyanın en güzel ve en tatlı kadının midesine gidecek,
dedi gayet ciddi bir ses tonuyla. İnci şaşırmıştı. Bir anda yüzünün
ifadesi yumuşamıştı.

- Bunlar senin sevdiğin meyveler, senin için aldım.

- Hayret bir şey! Her zaman kendi sevdiğin meyveleri
alırdın. Benim hangi meyveleri sevdiğimi iyi hatırlamışsın. Aslında bu
beklediğim
istediğim bir şeydi. "bak senin sevdiğin meyveleri aldım"

Ama şimdi kıymeti yok. Çünkü sana çok kırgınım, meyve alarak
gönlümü alamazsın.

- Özür dilerim seni kırdığım için.

Sonra Bülent yere diz çöktü.

- Cezam neyse razıyım. Ama bir tek şey istiyorum senden.
Seni delice seven bu adamı senden mahrum etme.

- Bülent yere çömelmiş, boynu bükük bir vaziyette çok komik
görünüyordu.

İnci kıkır kıkır gülmeye başladı.

- Affetmek o kadar kolay değil. Bakalım hangi cezalara
katlanabileceksin, dedi.
Bülent işte o zaman ona muzip muzip bakan eşinin içinde
sakladığı küçük kızı gördü.

Bundan sonra her şey daha farklı olacak diye düşündü.
 

Mücahid

New member
Katılım
17 Mar 2007
Mesajlar
2,553
Tepkime puanı
223
Puanları
0
Yaş
57
Konum
Tr
Allah razı olsun kardeşim.Emeğine sağlık
 

gulya

New member
Katılım
20 Ocak 2007
Mesajlar
743
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
38
Allah razi olsun kardesim guzel bilgilerdi.insallah uygulayanlardan oluruz
 

ihlas03

New member
Katılım
13 May 2007
Mesajlar
17
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Konum
izmir
evlilik riski

evlilik riski

Yasanan şu devirde nasıl evlenmeli?Evlenilecek eşte aranması gerekenler ne olmalıdır?İlk görüşte sizce onda dikkat edilmesi gereken husus ne olmalıdır?
 

mhmt

New member
Katılım
7 Kas 2006
Mesajlar
2,965
Tepkime puanı
715
Puanları
0
kardeş bu saatte fazla bişey yazamıyacm..
ancak ilk aklıma geleni söyleyim.
bence en iyiyi bulmak için bizde iyi olmaya çalışacağız/çalışmalıyız..
yani önce kendimizi adam etmeliyiz..
sonra kişisel şartlar aranır..

selametle...
 

uhuvvet

New member
Katılım
8 May 2007
Mesajlar
67
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ýzmir
Yasanan şu devirde nasıl evlenmeli?Evlenilecek eşte aranması gerekenler ne olmalıdır?İlk görüşte sizce onda dikkat edilmesi gereken husus ne olmalıdır?

madem benim için değil senin için konuşacagız bir iki öneri yapayım.

-öncelikle ilk görüşü nasıl yaptıgın önemli görücü usulumu yoksa aşk evliliğimi :)
bence insan aşık olduguyla evlenmemeli,evlendiği insana aşık olmalı(aşık oldugu insanı bıraksın demiyorum hiç aşık olmasın evlenmeden önce diyorum :) ) o yüzden görücü usulu tavsiyemdir
-evleneceğin eşinde hem iç güzellik ara hemde dış güzelllik (dış güzellik kişiden kişiye değişir zaten sen beğen yeter)
-ama önce ve kesinlikle Allah korkusu olsun içinde hareketlerden anlaşılır o korkmayan insan yada bunun farkında olmayan insan daha rahat hareket eder ki sen zeki bi cocuga benziyorsun bakınca anlarsın heralde :)
-erkeğine bağlı olsun ben bunu şunu biliyorum ondan zekiyim benim dediğim olsun ben iş kadınıyım filan derse allah sevdiğine bağıslasın de oradan ayrıl ama ben eşime güveniyorum ailemin tarafından yetiştirildim şimdide eşim beni olgunlaştırır diye düşünüyorsa ne güzel ama burada erkeklerede iş düşüyor
(adam akıllı davranın eşlerinize islam nasıl buyuruyorsa öyle yapın)
 

ihlas03

New member
Katılım
13 May 2007
Mesajlar
17
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Konum
izmir
madem benim için değil senin için konuşacagız bir iki öneri yapayım.

-öncelikle ilk görüşü nasıl yaptıgın önemli görücü usulumu yoksa aşk evliliğimi :)
bence insan aşık olduguyla evlenmemeli,evlendiği insana aşık olmalı(aşık oldugu insanı bıraksın demiyorum hiç aşık olmasın evlenmeden önce diyorum :) ) o yüzden görücü usulu tavsiyemdir
-evleneceğin eşinde hem iç güzellik ara hemde dış güzelllik (dış güzellik kişiden kişiye değişir zaten sen beğen yeter)
-ama önce ve kesinlikle Allah korkusu olsun içinde hareketlerden anlaşılır o korkmayan insan yada bunun farkında olmayan insan daha rahat hareket eder ki sen zeki bi cocuga benziyorsun bakınca anlarsın heralde :)
-erkeğine bağlı olsun ben bunu şunu biliyorum ondan zekiyim benim dediğim olsun ben iş kadınıyım filan derse allah sevdiğine bağıslasın de oradan ayrıl ama ben eşime güveniyorum ailemin tarafından yetiştirildim şimdide eşim beni olgunlaştırır diye düşünüyorsa ne güzel ama burada erkeklerede iş düşüyor
(adam akıllı davranın eşlerinize islam nasıl buyuruyorsa öyle yapın)

Ben de görücü usulünün en iyi tercih oldugunu düşünmekteyim ve gercekten insan sevdiğiyle değil evlendiğini sevmeli fakat beni düşündüren yada tereddüde düşüren bu zamanda daha önceden birileri ile bir münasebeti olmamış insanla karsılasmak gerçekten çok zor.Bir çok insan var tanıdığım ya birileriyle münasebette yada ayrılmış.En iyisi bile en az bi kere bir şeyler geçmiş!!!
Şuna da inanmaktayım:Sen nasıl yasarsan Allah c.c de seni öyle insanla karşılaştırır.
 

uhuvvet

New member
Katılım
8 May 2007
Mesajlar
67
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ýzmir
Ben de görücü usulünün en iyi tercih oldugunu düşünmekteyim ve gercekten insan sevdiğiyle değil evlendiğini sevmeli fakat beni düşündüren yada tereddüde düşüren bu zamanda daha önceden birileri ile bir münasebeti olmamış insanla karsılasmak gerçekten çok zor.Bir çok insan var tanıdığım ya birileriyle münasebette yada ayrılmış.En iyisi bile en az bi kere bir şeyler geçmiş!!!
Şuna da inanmaktayım:Sen nasıl yasarsan Allah c.c de seni öyle insanla karşılaştırır.

evet ne yazıkki öyle bu zamanda. ama söz güzel ve ürkütücü bende bu sözü ilk kez Vehbi YILDIZ abiden duymuştum. içim ürperdi.korktum ve ona göre yaşamaya çalıştım.

bence herkesin bu mantıga göre yaşaması lazım tabiki sevin sevdiğnizle evlenme şansınız olsun ancak sevdiğiniz üstüne başka birini sevebilecek kadar nankör olurmu insan.olmamalı o yüzden ayrılma riski taşıyan birliktelik mevzularından uzak durulmalı.ayrıca insan eşinin mazisini bilmek istermi artık cogu kişi bilmek istemiyor bence insan mazisini bilmek istemeli okadar temiz olmalı ki karşısındaki mazisinden gurur duymalı ileride öğrendiği şeylerle yuvası yıkılabilir ki buda helal olmayabilir.çünkü RABBİM in en sevmediği helal dir derler ama sadece 2-3 koşulda .bunlar harici boşanmak ayrılmak helal değildir

oyüzden öncelikle evlenene kadar güzel ve temiz yaşayın bununla övünün sonrada yuvanızı kendi mantıgınız cercevesinde görücü usulune uydurun ve evleneceginiz insanı sevin evleneceğinizi sandıgınız insanı değil .
 
Üst Alt