Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

HESAP GÜNÜ ALLAH‘I (c.c) GÖRMEK

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

samanyolu

New member
Katılım
19 Mar 2007
Mesajlar
2,063
Tepkime puanı
2,696
Puanları
0
Yaş
49
Konum
istanbul
Ebû Hüreyre (r.a) anlatıyor: Sahabeler Hz. Peygamber‘e, “Yâ Resûlallah! Acaba kıyamet günü Allah‘ı (c.c) görebilecek miyiz?“ diye sordular. Resûlullah (s.a.v),

“Bulutsuz bir günde, öğlen ortası güneşi görmenize bir engel var mı?“ diye sordu. Sahabeler, “Hayır“ dediler. Resûlullah (s.a.v) yine, “Bulutsuz bir gece, dolunay çıktığında ayı görmenize bir engel var mı?“ Sahabeler yine hayır cevabını verdi. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu:


“Nefsimi kudret elinde bulunduran Allah‘a yemin olsun ki, o gün rabbinizi görmenize bir engel olmayacaktır. Allah Teâlâ kulunu karşısına alacak ve, ‘Sana ikramda bulunmadım mı? Seni ait olduğun topluluğun efendisi yapmadım mı? Evlendirmedim mi? Atları, develeri hizmetine vermedim mi? İnsanlara başkan yapmadım mı? Ganimet mallarının dörtte birini sana helâl etmedim mi?‘ diye soracaktır. Kul, ‘Evet‘ diyecektir. Allah Teâlâ, ‘Bana kavuşacağını hiç düşünmedin mi?‘ buyuracak; kul da, ‘Hayır‘ cevabını verince Allah (c.c), ‘Öyleyse, beni unuttuğun gibi ben de seni unutuyorum‘ diyecektir.“ (Müslim, Zühd, 16; Ebû Davud, Sünnet, 20; Tirmizî, Sıfatü‘l-Cenne, 17; ibn Mâce, Mukaddime, 13; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 2/389.)

Ey miskin! Şimdi meleklerin kollarından tutup seni Allah‘ın huzuruna çıkardıklarını ve Allah‘ın sana şu soruları sorduğunu düşün: Sana gençlik nimetini bahşetmedim mi?

Peki onu nerede çürüttün? Sana uzun bir hayat vermedim mi? O halde onu nerede tükettin? Sana mal mülk vermedim mi? Onu nereden kazandın ve nerelere sarfettin? Sana ilim vermedim mi? Peki onunla amel ettin mi?

Allah‘ın (c.c) o anda sana verdiği nimetleri, O‘na karşı yapmış olduğun isyan ve günahlarını sayarken nasıl bir haya ve utanç içinde olacağını gözünde canlandırabiliyor musun? Eğer sen bu sayılanları kabul etmek istemez ve şahit istersen, bütün organların ve azaların yapmış olduklarına (lehinde ya da aleyhinde) şahitlik edecektir.

Enes (r.a) anlatıyor:

Resûlullah (s.a.v) ile birlikte oturuyorduk. Bir ara Resûlullah (s.a.v) gülümsedi ve, “Neden güldüğümü biliyor musunuz?“ diye sordu. Bizler,

“Allah ve Resulü daha iyi bilir“ dedik. Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu:

“(Hesap günü) Kulun rabbiyle arasında geçecek olan konuşmasına (yani kulun, rabbinin suallerine karşı kendini savunurken söylemiş olduklarına) gülüyorum; zira o gün kul rabbine,

‘Ey rabbiml Beni zulme ve haksızlığa karşı koruyan sen değil miydin?‘Allah (c.c), ‘Evet‘buyurur. Kul, ‘O halde bana benden olan bir şahit istiyorum (başkasını kabul etmem)“ der. Bunun üzerine Allah (c.c),

‘O halde bugün hesap sorucu olarak nefsin (azaların ve organların) yeter. Kirâmen Kâtibin de şahitlerin olsun‘ buyurur. Sonra o kulun ağzına mühür vurulur, organlarına ve azalarına, konuşun denilir. Onlar da o kimsenin yapmış olduğu her fiili teker teker anlatırlar. Sonra kulun ağzı açılarak konuşmasına izin verilir. Kul, azalarına, ‘Defolun!

Uzaklasın yanımdan ! Ben dünyada sizi korurken sizin yaptığınıza bir bakın!‘ der.‘
(Müslim, Zühd, 17; Nesâî, es-Sünenü‘l-Kübrâ, nr. 938; Kurtubî, el-Câmi, 15/45; Ha-tîb-i Tebrizî, Mişkât, nr. 2554.)

Bütün mahlûkatın önünde azalarımızın şehadetiyle rezil rüsva olmaktan Allah‘a sığınırız. Ancak şunu da hatırlatalım ki, Allah (c.c) sorgu sual esnasında müminlerin kusurlarını örteceğini ve onları Allah‘tan (c.c) başka kimsenin bilmeyeceğini müjde etmiştir.


ÖLÜM VE SONRASI
KABİR KIYAMET AHİRET

İMAM GAZALİ
 

Caferi

Forum Þairi
Katılım
23 May 2007
Mesajlar
574
Tepkime puanı
59
Puanları
0
Yaş
43
Konum
istanbul
Web sitesi
www.websitetasarim.com
HESAP GÜNÜ ALLAH(c.c.)' i gerçekten görebilcekmiyiz?

Allah(c.c.) eksik sıfatlardan ve mekandan münezzehtir.

Eğer onu görebileceğimizi düşünürsek Allah(c.c.)'e eksik sıfat yüklemiş oluruz.

Çünkü görülebilmek için

a- Belli bir yer ve yönde yer almalıdır.

b- Karanlıkta olmamalı ve ışık almalıdır.

c- Görenle O'nun arasında belli bir mesafe olmalıdır.

Bu şartların her şeyden üstün olan Allah(c.c.) hakkında değil; cismanî ve maddî varlıklar hakkında söz konusu olduğu açıktır.

Ayrıca; görünen Allah hakkında şu iki durum söz konusudur: Ya vücudunun tümü görünmekte veya sadece bir bölümü görünmektedir. Birinci durumda her şeyi kuşatan Allah(c.c.) sınırlanmış olacak; ikinci durumda ise uzuv ve ecza sahibi olacaktır. Oysa Allah(c.c.)'ın şanı her ikisinden de yücedir.

Bu söylediklerimizin tümü gözle görmek ve hissetmekle ilgiliydi; mükemmel iman sayesinde elde edilen batinî müşahede ve kalp gözüyle görmek bahsi ise konumuzun dışındadır ve Allah(c.c.)'ın velileri hakkında böyle bir şeyin mümkün olduğu ve gerçekleştiği şüphesizdir.

Müminlerin Emiri Hz. Ali (a.s)'ın ashabından olan Za'leb-i Yemanî o hazrete, "Rabb'ini gördün mü?" diye sorduğunda o hazret, "Ben görmediğim bir şeye tapmam" cevabını verdi. Za'leb, "Onu nasıl gördün?" diye sorduğunda ise, "Gözler O'nu göremez; fakat kalpler imanın gerçekleriyle O'nu görür" buyurdu.

Hz. Musa (a.s) -İsrail oğullarının ısrarı üzerine- Allah'ı görmeyi isteyince olumsuz cevap alıyor; Kur'an-ı Kerim bu olayı ve şöyle anlatıyor: "Rabb'im, bana (kendini) göster, sana bakayım! dedi. (Rabb'i) buyurdu ki: Sen beni asla göremezsin." (A'raf, 143)

Burada şöyle bir soruyla karşılaşabiliriz: Eğer Allah'ı görmek mümkün değilse, o halde neden Kur'an-ı Kerim, "kıyamet günü salih kullar O'na bakacaklar", buyuruyor; örneğin: "Yüzler var ki o gün ışıl ışıl parıldar, Rabb'ine bakar." (Kıyamet, 22-23)

Bu sorunun cevabı şudur: Ayetteki bakmaktan maksat, Allah'ın rahmetini beklemektir; ayetlerde bunu onaylayan iki kanıt vardır:

1- Bakmak yüzlere istinat edilerek, "yüzler sevinçle O'na bakarlar" buyrulmuştur. Eğer maksat Allah'ı görmek olsaydı, görmenin yüzlere değil, gözlere istinat edilmesi gerekirdi.

2- Bu surede iki grup hakkında bahsedilmiştir:

a- Yüzleri sevinçli ve ışıl ışıl parlayanlar: Bunların mükafatı "Rabb'ine bakar" cümlesiyle açıklanmıştır.

b- Yüzleri gamlı ve suratları asık olanlar: Bunların da cezası "Kendisine bel kemiğini kıran (bela)ın yapılacağını anlar" (Kıyamet, 25) ayetiyle açıklanmıştır.

İkinci cümleden maksat şudur: Bu grupta yer alanlar, bellerini kıracak bir belayla karşılaşacaklarını bilmekte ve onu beklemekteler.

Ayrıca, Kur'an-ı Kerim ayetlerinin tefsirinde genellikle bir ayetle yetinilmemeli, o konudaki benzeri diğer ayetler de bir araya getirilerek onların toplamından ayetin gerçek anlamı elde edilmelidir. Görme konusunda da Kur'an-ı Kerim'deki tüm ayetler ve hadisler bir araya getirilecek olursa, İslam dini açısından Allah'ın görülemeyeceği anlaşılılır.

Ayrıca, buradan, Hz. Musa'nın (a.s) Allah'ı görmek isteyişi, İsrailoğullarının ısrarı üzerine olduğu anlaşılmaktadır. Onlar şöyle diyorlardı: Allah'ın sesini duyarak bize naklettiğin gibi kendisini de görerek bizim için nitelendir: "Biz Allah'ı açıkça görmedikçe sana inanmayız, demiştiniz." (Bakara, 55; Nisâ, 153) İşte bu nedenle Hz. Musa (a.s) Allah'ı görmeyi istedi ve buna olumsuz cevap aldı; nitekim şöyle buyuruyor: "Musa, tayin ettiğimiz vakitte bizimle buluşmaya gelip de Rabb'i On(un)la konuşunca: Rabb'im, bana (kendini) göster, sana bakayım! dedi. (Rabb'i) buyuruyor ki: Sen beni asla göremezsin..." (A'raf, 143)
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
HESAP GÜNÜ ALLAH(c.c.)' i gerçekten görebilcekmiyiz?

Allah(c.c.) eksik sıfatlardan ve mekandan münezzehtir.

Eğer onu görebileceğimizi düşünürsek Allah(c.c.)'e eksik sıfat yüklemiş oluruz.

Çünkü görülebilmek için

a- Belli bir yer ve yönde yer almalıdır.

b- Karanlıkta olmamalı ve ışık almalıdır.

c- Görenle O'nun arasında belli bir mesafe olmalıdır.

Bu şartların her şeyden üstün olan Allah(c.c.) hakkında değil; cismanî ve maddî varlıklar hakkında söz konusu olduğu açıktır.

Ayrıca; görünen Allah hakkında şu iki durum söz konusudur: Ya vücudunun tümü görünmekte veya sadece bir bölümü görünmektedir. Birinci durumda her şeyi kuşatan Allah(c.c.) sınırlanmış olacak; ikinci durumda ise uzuv ve ecza sahibi olacaktır. Oysa Allah(c.c.)'ın şanı her ikisinden de yücedir.

Bu söylediklerimizin tümü gözle görmek ve hissetmekle ilgiliydi; mükemmel iman sayesinde elde edilen batinî müşahede ve kalp gözüyle görmek bahsi ise konumuzun dışındadır ve Allah(c.c.)'ın velileri hakkında böyle bir şeyin mümkün olduğu ve gerçekleştiği şüphesizdir.

Müminlerin Emiri Hz. Ali (a.s)'ın ashabından olan Za'leb-i Yemanî o hazrete, "Rabb'ini gördün mü?" diye sorduğunda o hazret, "Ben görmediğim bir şeye tapmam" cevabını verdi. Za'leb, "Onu nasıl gördün?" diye sorduğunda ise, "Gözler O'nu göremez; fakat kalpler imanın gerçekleriyle O'nu görür" buyurdu.

Hz. Musa (a.s) -İsrail oğullarının ısrarı üzerine- Allah'ı görmeyi isteyince olumsuz cevap alıyor; Kur'an-ı Kerim bu olayı ve şöyle anlatıyor: "Rabb'im, bana (kendini) göster, sana bakayım! dedi. (Rabb'i) buyurdu ki: Sen beni asla göremezsin." (A'raf, 143)

Burada şöyle bir soruyla karşılaşabiliriz: Eğer Allah'ı görmek mümkün değilse, o halde neden Kur'an-ı Kerim, "kıyamet günü salih kullar O'na bakacaklar", buyuruyor; örneğin: "Yüzler var ki o gün ışıl ışıl parıldar, Rabb'ine bakar." (Kıyamet, 22-23)

Bu sorunun cevabı şudur: Ayetteki bakmaktan maksat, Allah'ın rahmetini beklemektir; ayetlerde bunu onaylayan iki kanıt vardır:

1- Bakmak yüzlere istinat edilerek, "yüzler sevinçle O'na bakarlar" buyrulmuştur. Eğer maksat Allah'ı görmek olsaydı, görmenin yüzlere değil, gözlere istinat edilmesi gerekirdi.

2- Bu surede iki grup hakkında bahsedilmiştir:

a- Yüzleri sevinçli ve ışıl ışıl parlayanlar: Bunların mükafatı "Rabb'ine bakar" cümlesiyle açıklanmıştır.

b- Yüzleri gamlı ve suratları asık olanlar: Bunların da cezası "Kendisine bel kemiğini kıran (bela)ın yapılacağını anlar" (Kıyamet, 25) ayetiyle açıklanmıştır.

İkinci cümleden maksat şudur: Bu grupta yer alanlar, bellerini kıracak bir belayla karşılaşacaklarını bilmekte ve onu beklemekteler.

Ayrıca, Kur'an-ı Kerim ayetlerinin tefsirinde genellikle bir ayetle yetinilmemeli, o konudaki benzeri diğer ayetler de bir araya getirilerek onların toplamından ayetin gerçek anlamı elde edilmelidir. Görme konusunda da Kur'an-ı Kerim'deki tüm ayetler ve hadisler bir araya getirilecek olursa, İslam dini açısından Allah'ın görülemeyeceği anlaşılılır.

Ayrıca, buradan, Hz. Musa'nın (a.s) Allah'ı görmek isteyişi, İsrailoğullarının ısrarı üzerine olduğu anlaşılmaktadır. Onlar şöyle diyorlardı: Allah'ın sesini duyarak bize naklettiğin gibi kendisini de görerek bizim için nitelendir: "Biz Allah'ı açıkça görmedikçe sana inanmayız, demiştiniz." (Bakara, 55; Nisâ, 153) İşte bu nedenle Hz. Musa (a.s) Allah'ı görmeyi istedi ve buna olumsuz cevap aldı; nitekim şöyle buyuruyor: "Musa, tayin ettiğimiz vakitte bizimle buluşmaya gelip de Rabb'i On(un)la konuşunca: Rabb'im, bana (kendini) göster, sana bakayım! dedi. (Rabb'i) buyuruyor ki: Sen beni asla göremezsin..." (A'raf, 143)


Ben desem ayetlerle versem adim belli hemen karsi taaruz baslar..
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
HESAP GÜNÜ ALLAH(c.c.)' i gerçekten görebilcekmiyiz?

Allah(c.c.) eksik sıfatlardan ve mekandan münezzehtir.

Eğer onu görebileceğimizi düşünürsek Allah(c.c.)'e eksik sıfat yüklemiş oluruz.

Çünkü görülebilmek için

a- Belli bir yer ve yönde yer almalıdır.

b- Karanlıkta olmamalı ve ışık almalıdır.

c- Görenle O'nun arasında belli bir mesafe olmalıdır.

Bu şartların her şeyden üstün olan Allah(c.c.) hakkında değil; cismanî ve maddî varlıklar hakkında söz konusu olduğu açıktır.
Peki Caferi; senin mantığın ile devam edelim o zaman. Allah (cc) Musa (a.s.) ile görüştü ve konuştu! Senin öne sürdüğün a, b, ve c şıklarını birde buna uyarla. Konuşmak için de öne sürdüğün şartlar geçerli olmuyor mu şimdi ? Sen sanıyormusun ki, bu konuşma tek bir cihettendir ? Nedir cevabın şimdi ?
 

bcetin811

AMEL-Ý SALÝH
Katılım
27 Eyl 2006
Mesajlar
1,495
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Yaş
43
Konum
Hayatýn içinden
Eğer onu görebileceğimizi düşünürsek Allah(c.c.)'e eksik sıfat yüklemiş oluruz.

Çünkü görülebilmek için

a- Belli bir yer ve yönde yer almalıdır.

b- Karanlıkta olmamalı ve ışık almalıdır.

c- Görenle O'nun arasında belli bir mesafe olmalıdır.

Evet bu şekilde görmek insan bedeninin sahip olduğu uzuvların neticesidir..Ama ruhun mahiyetinin ne olduğunu ve nasıl görüp göremeceği hakkında hiçbir bilgiye sahip değiliz..


Ayrıca; görünen Allah hakkında şu iki durum söz konusudur: Ya vücudunun tümü görünmekte veya sadece bir bölümü görünmektedir. Birinci durumda her şeyi kuşatan Allah(c.c.) sınırlanmış olacak; ikinci durumda ise uzuv ve ecza sahibi olacaktır. Oysa Allah(c.c.)'ın şanı her ikisinden de yücedir.

Burda ciddi bir mantık hatası var..Çünkü iki durumun birincisinde Allah(c.c)'i vucud sahibi yapıyorsunuz(haşa) ve bedensel gözle bakıyorsunuz..İkinci durumda ise yine Allah(c.c)'i vücud sahibi yapıp bu sefer bedensel gözün kusurunu ön plana çıkarıyosunuz..

Verdiğiniz diğer ayetlerde Allah'ın dünya sınavı süresince görünmeyeceğini ve O'nu asla gözle görmeye çalışılmaması gerektiği buyuruluyor..
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Peki Caferi; senin mantığın ile devam edelim o zaman. Allah (cc) Musa (a.s.) ile görüştü ve konuştu! Senin öne sürdüğün a, b, ve c şıklarını birde buna uyarla. Konuşmak için de öne sürdüğün şartlar geçerli olmuyor mu şimdi ? Sen sanıyormusun ki, bu konuşma tek bir cihettendir ? Nedir cevabın şimdi ?



Selamün Aleyküm,Nasilsin Radikal su an seni bekliyorum.Msn de.

93 Duha 1-2-3 :Kuşluk vaktine andolsun
Durgunlaşan geceye andolsun ki
Rabb'in seni bırakmadı ve sana darılmadı
TANRI SANA KÜSMEDİ
O'nunlasın her zaman...bütün internet bağlantılarından daha hızlı,
tüm kısa mesajlardan daha doğrudan,tüm plastik kahramanlardan daha gercek,
tüm tv dizilerinden daha dostça.
O varken ''yalnızlık sadece bir kelimedir.O'na yakın olduğun oranda yalnız değilsin,
O'ndan uzaklığın oranda yalnızsın.
sana şefkat eden bir Rabbin var,sahipsiz değilsin.
O seni ve diğerlerini şefkatle terbiye ediyor.
herkesi merhametinin kucağında ağırlıyor.
O seni sevdiği için var eyledi.
senin varlığından hoşnut.
senin varlığın O'na yuk değil.
büyük bir ateşten küçük bir çıra tutuşturulsa,
ateşten ne eksilir?
yaşaman O'na ağır gelmez.
ayrılıklara ve vedalara üzülüyorsun,
sevdiklerin gidiyor,sevenlerin uzaklara dağılıyor.
kalbin acı çekiyor ağlıyor,
merak etme acı çektiğini senden daha iyi biliyor.
her şeyin dağıldığı gün,her işin sonlandığı gün sana ve sevdiklerine sahıp çıkacaktır.
yitırdıklerinin hepsini sana iade edeceğini sana söz veriyor.
en kötü zamanlarında yanında olan sadece O'dur.
kötülüğün yanında kötü olduğu tek varlık O'dur.
O'nun mesajları dunyanın gel geç yüzüne kanmaman içindir.
güvertede kimi eğlencelerle mutlu olmak engin denızleri görmeni engeller.
seni sevenler,sevgililer,dostlar, sendeki kimi özelliklerın için sevdi çoğu kere,
kaşın,gözun,boyun,posun,zekan,en gösterışli,en sağlıklı,en guzel ...vs.
en' lerini sevdiler ama en duskun,en hasta ,en anlayışsız hallerini değil.
seni varolduktan sonra sevdiler,O ise seni varolmadan sevdi.
senden sadece verdiklerine tesekkur etmek istiyor,
hem böylece sana sonsuzu vereceğini müjdeliyor.
sen O'na nankörluk etsende O senden kudret elini çekmiyor.
sen O'nu unutsanda ,O sana küsmüyor...
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
YARATTIKLARINDAN HİÇBİRİNE BENZEMEZ :
42 Şura 11 :
11 (O) Gökleri ve yeri yoktan var edendir. Size kendinizden çiftler, hayvanlardan da çiftler yaratmıştır. Bu(düzen içi)nde sizi üretiyor. O'na benzer hiçbir şey yoktur. O işitendir, görendir.
112 İhlas 4 :
4 Hiçbir şey O'nun dengi olmamıştır.
9 Tövbe 31 :
31 Hahamlarını ve rahiplerini Allah'tan ayrı rabler edindiler, Meryem oğlu Mesih'i de öyle. Oysa kendilerine yalnız tek Tanrı olan Allah'a ibâdet etmeleri emredilmişti. O'ndan başka tanrıı yoktur. O, onların ortak koştukları şeylerden münezzehtir(105).
30 Rum 40 :
40 Allâh sizi yarattı, sonra besledi sonra öldürüyor, sonra diriltiyor. Ortaklarınız içinde bunlardan birini yapan var mı? O, onların ortak koştukları şeylerden uzak ve yücedir.
16 Nahl 1 :
1 Allâh'ın emri geldi, artık onu acele istemeyin. Allâh, onların ortak koştukları şeylerden uzaktır, yücedir.
16 Nahl 3 :
3 (Allâh), gökleri ve yeri hak ile (hikmeti uyarınca) yarattı. (O), onların ortak koştuklarından yücedir.
39 Zümer 67 :
67 Allâh'ı gereği gibi bilemediler. Halbuki kıyâmet günü yer, tamamen O'nun avucu içindedir, gökler de sağ elinde dürülmüştür. O, onların ortak koştuklarından uzak ve yücedir.
52 Tur 43 :
43 Yoksa onların Allah'tan başka bir tanrısı mı var? Allâh'ın şânı onların ortak koştuklarından yücedir.
7 A'raf 190 :
190 Fakat (Allâh) onlara iyi, güzel bir çocuk verince, kendilerine verdiği şeyde Allah'a ortaklar koşmağa başladılar. Allâh ise onların ortak koştukları şeylerden yücedir.
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
HİÇBİR ŞEYE MUHTAÇ DEĞİLDİR :112 ihlas 2 :
2 Allâh Samed'dir.
559 Her şey varlığını ve bekâsını O'na borçludur. Herşey O'na muhtaçtır. O, hiçbirşeye muhtaç değildir. Her şeyin başvuracağı, yardım dileyeceği tek varlık O'dur.
17 İsra 111 :
111 "Çocuk edinmeyen, mülkte ortağı olmayan, acze düşüp de yardımcıya ihtiyacı bulunmayan Allah'a hamdolsun!" de ve O'nu gereği gibi tekbir et (saygı ve tekbir ile an).
35 Fatır 15 :
15 Ey insanlar, siz Allah'a muhtaçsınız, Allâh ise, işte zengin ve hamde lâyık olan O'dur.
 

Caferi

Forum Þairi
Katılım
23 May 2007
Mesajlar
574
Tepkime puanı
59
Puanları
0
Yaş
43
Konum
istanbul
Web sitesi
www.websitetasarim.com
İlk olarak verdiğim ayetlerde belirli bir mekan kastedilmiyor.

Bakınız
A'raf : 143
Musa tayin ettiğimiz vakitte (Tur'a) gelip de Rabbi onunla konuşunca "Rabbim! Bana (kendini) göster; seni göreyim!" dedi. (Rabbi): "Sen beni asla göremezsin. Fakat şu dağa bak, eğer o yerinde durabilirse sen de beni göreceksin!" buyurdu. Rabbi o dağa tecelli edince onu paramparça etti, Musa da baygın düştü. Ayılınca dedi ki: Seni noksan sıfatlardan tenzih ederim, sana tevbe ettim. Ben inananların ilkiyim. *

"Sen beni asla göremezsin" : Aslanın manası nedir ? Hiçbir zaman hiçbir şekilde.
Sen beni dünyada göremezsin demiyor yüce Allah(c.c.), sen beni asla göremezsin diyor.

Cennette görülüp görülemeyeceği konusuna gelince. Allah(c.c.) mekandan münezzehtir. Herşeyin yaratıcısı Allah(c.c.)'tir. Yaşadığımız evren' de, Cennet alemi de Allah(c.c.)'in yarattığı mekanlardandır. Bu dünyada görülemez ancak cennette görülebilir gibi bir kıyaslama yapamayız.

Şayet bizim Allah(c.c.)' i görebilme gibi bir durumumuz olmuş olsa idi , biliyoruz ki Allah(c.c.)' eksik sıfatlardan münezzehtir. Tur dağında Hz.Musa'ya tecelli ederdi. Ancak eksik sıfatlara sahip insanoğlu Allah(c.c.)'i göremez... Bu bizim eksikliğimizdendir.

Bcetin kardeşim alıntı yaptığın yerlerde zaten Allah(c.c.)'i görebileceğimizi düşündüğümüz zaman ortaya çıkan mantık hatalarını yazmışım. Tasdiklediğin için Allah(c.c.) razı olsun.

Radikalislam kardeşime cevap :

Şimdi kelime oyunları oynamayalım lütfen. Hepimiz vahy'in ne demek olduğunu biliyoruz.
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
HERŞEYİ GÖRENDİR :2 Bakara 110 :
110 Namazı kılın, zekâtı verin; kendiniz için yapıp gönderdiğiniz her hayrı, Allâh'ın yanında bulursunuz, Allâh yaptıklarınızı görür.
5 Maide 71 :
71 Bir fitne kopmayacak sandılar, kör oldular, sağır kesildiler. Sonra Allâh onların tevbesini kabul etti. Sonra yine çokları kör, sağır kesildiler. Allâh yaptıklarını görüyor.
17 İsra 30 :
30 Rabbin dilediğine rızkı açar (bol bol verir, dilediğine) kısar. Çünkü O, kulları(nın hâli)ni bilir, görür.
17 İsra 96 :
96 De ki: "Benimle sizin aranızda şâhid olarak Allâh yeter. O, kulları(nın halleri)ni haber alır, görür."
40 Mü'min 44 :
44 "Benim size söylediklerimi yakında hatırlayacaksınız. Ben işimi Allah'a bırakıyorum. Şüphesiz Allâh, kulları görür."
49 Hucurat 18 :
18 Şüphesiz Allâh, göklerin ve yerin gizlisini bilir. Allâh yaptıklarınızı görmektedir.
57 Hadid 4 :
4 O'dur ki gökleri ve yeri altı günde yarattı, sonra Arş'a oturdu. Yere gireni, ondan çıkanı, gökten ineni, ona çıkanı bilir. Nerede olsanız, O sizinle beraberdir, Allâh yaptıklarınızı görmektedir.
11 Hud 112 :
112 Öyleyse emrolunduğun gibi doğru ol; seninle beraber tevbe edenler de (doğru olsunlar), aşırı gitmeyiniz! Zira O, yaptıklarınızı görmektedir.
33 Ahzab 9 :
9 Ey inananlar, Allâh'ın size olan ni'metini hatırlayın, hani bir zaman size ordular gelmişti de biz onların üzerine bir rüzgâr ve sizin görmediğiniz ordular göndermiştik. Allâh, yaptıklarınızı görmekteydi.
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
İNSANLARA YAKINDIR :50 Kaf 16 :
16 Andolsun insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne fısıldadığını biliriz, çünkü biz ona şah damarından daha yakınız.
2 Bakara 186 :
186 Kullarım, sana benden sorar(lar)sa (söyle): Ben (onlara) yakınım. du'â eden, bana du'â ettiği zaman onun du'âsına karşılık veririm. O halde onlar da bana karşılık versin(benim çağrıma uysun)lar, bana inansınlar ki, doğru yolu bulmuş olalar.
4 Nisa 135 :
135 Ey inananlar, adâleti tam yerine getirerek Allâh için şâhidlik edenler olun, kendinizin, ana babanızın ve yakınlarınızın aleyhinde bile olsa, (şâhidlik ettiğiniz kimseler) zengin veya fakir de olsalar (adâletten ayrılmayın). Çünkü Allâh, ikisine de daha yakındır (onları sizden çok kayırır). Öyle ise keyfinize uyarak doğruluktan sapmayın. Eğer (şâhidlik ederken dilinizi) eğip bükerseniz, ya da doğruyu söylemezseniz, muhakkak ki Allâh yaptıklarınızı bilir.
17 İsra 60 :
60 Bir zaman sana: "Rabbin insanları kuşatmıştır, (suçluları cezalandırmak üzeredir)" demiştik. Sana gösterdiğimiz rü'yâyı ve Kur'ân'da la'netlenmiş ağacı, insanları(n imanını) sınama (aracı) yaptık. Biz onları (çeşitli biçimlerde) korkutuyoruz. Fakat korkutmamız onların azgınlıklarını daha da artırmaktan başka bir katkı yapmıyor .
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
HERŞEYİ İŞİTEN VE BİLENDİR :58 Mücadele 7 :
7 Göklerde ve yerde olanları, Allâh'ın bildiğini görmedin mi? Üç kişi gizli konuşsa mutlaka dördüncüleri O'dur. Beş kişi gizli konuşsa mutlaka altıncıları O'dur. Bundan az da, bundan çok da olsalar, nerede bulunsalar mutlaka O, onlarla beraberdir. Sonra kıyâmet günü, onlara yaptıklarını haber verir. Çünkü Allâh, her şeyi bilendir.
9 Tövbe 105 :
105 De ki: "Yapın (yapacağınızı); yaptığınız işleri Allâh da görecek Elçisi de, mü'minler de. Sonra görülmeyeni ve görüleni bilen(Allâh)a döndürüleceksiniz. O size yaptıklarınızı bir bir haber verecek.
20 Taha 7 :
7 Sözü açık söylesen de (gizli söylesen de) muhakkak O, gizliyi de ondan daha gizlisini de bilir.
5 Maide 76 :
76 De ki: "Allâh'ı bırakıp size ne zarar, ne de yarar vermeğe gücü yetmeyen şeylere mi tapıyorsunuz? Oysa Allâh, işiten, bilendir (O'na tapmanız gerekmez mi?)."
9 Tövbe 98 :
98 Bedevi Araplardan kimi var ki, verdiğini angarya sayar ve sizin başınıza belâlar gelmesini gözetler. Kötü belâ onların başına gelsin. Allâh işitendir, bilendir.
3 Al-i İmran 29 :
29 De ki: "Göğüslerinizde olanı gizleseniz de, açığa vursanız da Allâh onu bilir; göklerde ve yerde olanları da bilir. Allâh her şeye kâdirdir.
2 Bakara 137 :
137 Eğer onlar da sizin inandığınız gibi inanırlarsa doğru yolu bulmuş olurlar; ama dönerlerse mutlaka anlaşmazlık içine düşerler. Onlara karşı Allâh sana yeter. O, işitendir, bilendir.
34 Sebe 50 :
50 De ki: "Eğer saparsam, kendi zararıma sapmış olurum. Eğer yolu bulursam, bu da Rabbimin bana vahyettiği (Kur'ân) sayesindedir. Şüphesiz O, işitendir, yakındır."
 

Caferi

Forum Þairi
Katılım
23 May 2007
Mesajlar
574
Tepkime puanı
59
Puanları
0
Yaş
43
Konum
istanbul
Web sitesi
www.websitetasarim.com
İmam Ali (a.s.) bu konuda şöyle buyurmaktadır. Nehc'ül-Belağa, 1. hutbe.

"Hamd Allah'a ki, övenler, onu layıkıyla övemezler; nimetlerini sayıp dökenler, onları sayıp bitiremezler; çalışıp çabalayanlar, hakkını ödeyemezler. Öyle bir mabuddur ki, yüce himmetler, O'na ulaşamaz; derin düşünceler, O'nun zatının künhüne eremez. O'nun sıfatının belirlenmiş bir sınırı, var olmuş bir niteliği, sayılı bir vakti ve sonu gelen bir zamanı yoktur...

Allah' i nitelemeye kalkışan, O'nu başkasına eşit kılmış olur. Başkasına eşit kılan, O'nu ikilemiş olur. ikileyen, O'nu bölmüş olur. Bölen, O'nu tanımamıştır. Tanımayan, O'na işaret eder. işaret eden, O'nu sınırlar. Sınırlayan, O'nu sayıya sokar. "O nerededir?" diyen, O'nu bir şeyin içine koymuş olur. "O neyin üzerindedir?" diyen, O'nun bulunmadığı yerler farzeder. Vardır, yaratılmaksızın. Mevcuttur, yokluk- tan var olmaksızın. Her şeyle birliktedir, içiçe değildir. Her şeyden gayrıdır, ayrı değildir. işler yapar; hareke- te, alete muhtaç olmadan. Görendir, yarattıklarından görülen yokken.
 

bcetin811

AMEL-Ý SALÝH
Katılım
27 Eyl 2006
Mesajlar
1,495
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Yaş
43
Konum
Hayatýn içinden
"Bcetin kardeşim alıntı yaptığın yerlerde zaten Allah(c.c.)'i görebileceğimizi düşündüğümüz zaman ortaya çıkan mantık hatalarını yazmışım. Tasdiklediğin için Allah(c.c.) razı olsun."

Bende diyorum ki hayır!..Çünkü şu an sahip olduğunuz düşünme yeteneği bile beyninizin %4'ünü kapsayan alan içinde gerçekleşir..Dünyada gözün göremediği ultraviyole ışınları vardır..Siz şu anda sahip olduğumuz gözünüz ile görmeyi düşünerek yorum yapıyorsunuz..Ahirette gözün mahiyeti hakkında hiçbir bilgi sahibi değiliz....
 

Caferi

Forum Þairi
Katılım
23 May 2007
Mesajlar
574
Tepkime puanı
59
Puanları
0
Yaş
43
Konum
istanbul
Web sitesi
www.websitetasarim.com
Bende diyorum ki hayır!..Çünkü şu an sahip olduğunuz düşünme yeteneği bile beyninizin %4'ünü kapsayan alan içinde gerçekleşir..Dünyada gözün göremediği ultraviyole ışınları vardır..Siz şu anda sahip olduğumuz gözünüz ile görmeyi düşünerek yorum yapıyorsunuz..Ahirette gözün mahiyeti hakkında hiçbir bilgi sahibi değiliz....


Evet ahiretteki gözün mahiyeti ile ilgili hiçbir bilgimiz yoktur.

Ama bildiğimiz bir şey varki, gözümüzün mahiyeti ne kadar yüksek olursa olsun Allah(c.c.)'i idrak edemeyiz. Çünkü o eksik sıfatlardan, maddeden, mekandan münezzehtir.

Bunu Allah(c.c.) ayetlerinde bize bildiriyor. Eğer ki biz Allah(c.c.)'i eksik sıfatlardan tenzih ediyor isek, onu görmeyi düşünmemiz bile TEVBE etmemizi gerektirir.

Ki A'raf 143 te Hz.Musa böyle bir düşünceye kapıldığından dolayı tevbe etmiş ve Allah(c.c.)'i eksik sıfatlardan tenzih etmiştir.
 

bcetin811

AMEL-Ý SALÝH
Katılım
27 Eyl 2006
Mesajlar
1,495
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Yaş
43
Konum
Hayatýn içinden
Ama bildiğimiz bir şey varki, gözümüzün mahiyeti ne kadar yüksek olursa olsun Allah(c.c.)'i idrak edemeyiz. Çünkü o eksik sıfatlardan, maddeden, mekandan münezzehtir.

Bunu Allah(c.c.) ayetlerinde bize bildiriyor. Eğer ki biz Allah(c.c.)'i eksik sıfatlardan tenzih ediyor isek, onu görmeyi düşünmemiz bile TEVBE etmemizi gerektirir.

Bakın kardeşim siz hala bedensel faaliyetlerden bahsediyorsunuz."Gözün mahiyeti ne kadar yüksek olursa olsun" derken yine bir göz düşünüyorsunuz..Ben "göz" derken bambaşka birşeyden bahsediyorum..Allah(c.c)'in kendisini göstermesi durumunu düşünürken yine bedensel gözün aktivitesini düşünüyorsunuz..

Göz sadece bir araçtır..Gören asla göz değildir,beynin karanlık noktaya düşen fotonları elektrik sinyaline çevirip yorumlamasıdır..Böylece görme denilen olayın sadece yorumdan ibaret olduğunu anlıyoruz..

Size bir soru daha sorayım..Sonsuzluk Allah(c.c)'in bir sıfatı iken, neden biz müslümanlara cennette sonsuzluk sıfatını bahşetmiş??Demek ki Allah(c.c) kendisinin bir sıfatını razı olduğu kimselere bir nimet olarak verebiliyor..Aynı hususu neden kendisini bizlere göstermesi şeklinde düşünmüyorsunuz??Bizler zaten O'nun varlığına ve birliğine inanarak cennete giriyoruz..Sınav bitmiştir ve sonsuzluk başlamıştır..Bu andan itibaren "kusur" denilen kavram düşünülemez..Benim amacım Allah'a ulaşmak, O'na kavuşmak!...
 

Caferi

Forum Þairi
Katılım
23 May 2007
Mesajlar
574
Tepkime puanı
59
Puanları
0
Yaş
43
Konum
istanbul
Web sitesi
www.websitetasarim.com
Sevgili kardeşim bedensel bir aktiviteden bahsediyorum çünkü söylenen iddaa bedensel bir aktivitedir.

Her neyse ben elimden gelen bütün kaynakları sürdüm gözler önüne.

Allah(c.c.) beni asla göremezsiniz, gözler onu idrak edemez der iken Kuran-ı kerimde,

Ebu hüreyye, onu göreceğimizi söyledi diye Allah(c.c.)'i görebileceğinizi düşünüyorsanız bütün bu açıklamalara rağmen, bana susmak düşer.

Hz.Muhammed bir hadisinde diyor ki, Size iki ağır emanet bırakıyorum, Birincisi Kuran-ı kerim, ikincisi Ehlibeyt'imdir. Onlar kevser havuzuna kadar birbirinden ayrılmayacaklardır.

Gerek Kuran-ı kerim, gereksede Ehlibeyt imamlarından öğrenmiş olduğumuz açıklamalar gereği, biz Allah(c.c.)'i tüm eksik sıfatlardan tenzih ediyoruz.

Hz.Musa(a.s.) böyle düşündüğü için hemen tevbe ederken, siz hangi nefsani duygular ile, hangi delillere dayanarak böyle düşündüğünüzü söylemediniz. Çünkü böyle bir delil yok.

Bir tarafta Allah(c.c.)'in sözleri, diğer tarafta Ebu hüreyye.

Bu konuya son yazım oldu. Selametle.
 

bcetin811

AMEL-Ý SALÝH
Katılım
27 Eyl 2006
Mesajlar
1,495
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Yaş
43
Konum
Hayatýn içinden
"Musa tayin ettiğimiz vakitte (Tur'a) gelip de Rabbi onunla konuşunca "Rabbim! Bana (kendini) göster; seni göreyim!" dedi. (Rabbi): "Sen beni asla göremezsin. Fakat şu dağa bak, eğer o yerinde durabilirse sen de beni göreceksin!" buyurdu. Rabbi o dağa tecelli edince onu paramparça etti, Musa da baygın düştü. Ayılınca dedi ki: Seni noksan sıfatlardan tenzih ederim, sana tevbe ettim. Ben inananların ilkiyim."(Araf 143)

Caferi kardeşim bu ayeti kerime Allah'ın sözüdür..Allah(c.c) Hz.Musa ile konuşmuştur..Konuşmak ve duymak insana özgü niteliklerse peki neden Allah(c.c) bizzat kendisi Hz.Musa(a.s) ile konuşmuştur??Bu görev için neden Cebrail(a.s)'ı görevlendirmemiştir???Bu konuşma Allah(c.c)'in sıfatında bir eksiklik hali teşkil etmezmi??..Tabi ki etmez..Allah(c.c) peygamberi Hz.Musa(a.s) ile nasıl konuşuyorsa bizlerle de cennete girince aynı şekilde konuşacaktır..(İnşallah azabı değil mükafatı konuşuruz Yarabbimmm!).Bu konuşma Allah(c.c)'in bedensel bir organı olmasını gerektirmez....(haşa sümme haşa)

Kur'an-ı Kerim dünya sınavında müslümanın yegane kaynağıdır.."Sen beni asla göremezsin" ayeti bu dünya için geçerlidir..
 

Ebu Zerr

New member
Katılım
8 Haz 2007
Mesajlar
866
Tepkime puanı
40
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Ankara
Kısaca...
Yaratılan yaratanı hiç bir zaman göremez...
Görmesi halinde bir mekan söz konusu olacak ki bu Allah'tan tenzih edilir...
Acizane bu kanaatte değilim...
Ol der olur, gör der görür...
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst Alt