Abdullah el-Necdi
New member
Sevgili Casus kardesim,
eline saglik, cok sey yazmissin ama, soruma cevap vermemissin. Ben tekrar sorayim; Imam Rabbani'nin mezhebinin olmadigini "hangi kaynaga" dayanarak söylüyorsun ? Bu bilgi Sana gökten zenbille inmedi ya güzel kardesim ? Bir yerde görmüs veya duymus olmalisin.
Sana ilk verdigim cevapta "mezhep"den kastimin ne oldugunu ifade eden cümleler yer almakta. Hz.Peygamber'in sünneti, tarzi, onun mezhebidir diyorum. Ashab, tabiun ve tebe-i tabiun, sünnet demek olan bu mezhep üzere hem i'tikadlarini hem de amellerini sekillendirdiler. Onlarin yasadiginin, "mücerred bir müslümanlik" oldugu söylenebilir mi ?
"O dönemde mezhep yoktu, mezhepler sonradan cikti"
sözün, ya "bid'at firkalar" icin söylenmis oldugu kabul edildiginde, ya da sünnet üzere olan mezheplerin "yazili tarihleri" dikkate alindiginda dogrudur. Insanlar, zamanla Hz.Peygamber'in ve onun ashabinin yolunu terk ederek farkli yollara saptiklarinda, anlayislar, yaklasimlar, tarzlar farklilastiginda, sünneti takrir etme, yaziya gecirme, yani onu tesbit etme ihtiyaci hasil olmustur. Bu isi de, bugün hak mezhep diye bildigimiz mezheplerin imamlari gerceklestirmistir. Mezhep, "isim" olarak yoktu fakat, "hal" olarak pekala vardi. Hangi müctehid imam, fikhini, Hz.Peygamber'in sünneti üzerine insa etmedi ? Onlar, namazin erkanini kafalarina göre mi tesbit ettiler ?
Mezheplerin (yaziya gecirilmesi ve isimlendirilmesi anlaminda) olusumu da, Kur'an ayetlerinin derlenip-toplanip mushaf haline getirilmesi olayi gibidir. Bu asamadan önce Kur'an yok mu idi ? "Yoktu" sözünü, ancak "mushaf olarak yoktu" anlaminda tasdik edebiliriz.
Yukarida, diger bir kardes icin de söyledigim birsey vardi; Insanlari, söylentilere degil, kendi eserlerine istinaden degerlendirmek gerek.
"Mektubat'ta bu söylenmez"
demissin. Bunu, "söylenmiyor, ben okudum, orada yok" anlaminda mi, yoksa "böyle birsey mektuplara yazilmaz, uygun degildir" manasinda mi söyledin, pek anlayamadim.
"Imam Rabbani, ilk önceleri mezhebe bagli idi"
de demissin. Kaynaklara dayali konusacak isek derim ki; Evet, Imam, önceleri 'Vahdet-i Vücud' mezhebine bagli idi. Sonra, Allah'in inayeti sayesinde ilmen terakki ederek, bu mezhebin, Seriat'a, Ehl-i Sünnet inancina ve akla aykiri oldugu kendisine münkesif olup tevbe etti. Mektubat'i okuyan, Imam'in, Ehl-i Sünnet'ten kil kadar ayrilmaya müsamaha göstermedigini, rahatlikla görecektir.
Bütün bunlardan sonra;
Eger kast edilen, "mutlak müctehid" icin baskasinin mezhebine tabi olmanin gerekmedigi ise bile, bu, "Imam mezhebe bagli degil", "mezhepten olmamistir" gibi ifadeler ile Imam hakkinda "mezhepsizligi" cagristiracak sekilde mi ifade edilir ? Mutlak müctehid dahi, kendi mezhebi üzeredir.
"Illa ki bir mezhebe bagli olman gerekmez kardesim"
demissin. Burada hangimiz mukallid degiliz ki, mezheplerin konusulmasi anlamsiz bulunarak, bu bildirim ile itiraz edilsin ve müctehidler icin sözkonusu olan sey bize önerilsin ?
eline saglik, cok sey yazmissin ama, soruma cevap vermemissin. Ben tekrar sorayim; Imam Rabbani'nin mezhebinin olmadigini "hangi kaynaga" dayanarak söylüyorsun ? Bu bilgi Sana gökten zenbille inmedi ya güzel kardesim ? Bir yerde görmüs veya duymus olmalisin.
Sana ilk verdigim cevapta "mezhep"den kastimin ne oldugunu ifade eden cümleler yer almakta. Hz.Peygamber'in sünneti, tarzi, onun mezhebidir diyorum. Ashab, tabiun ve tebe-i tabiun, sünnet demek olan bu mezhep üzere hem i'tikadlarini hem de amellerini sekillendirdiler. Onlarin yasadiginin, "mücerred bir müslümanlik" oldugu söylenebilir mi ?
"O dönemde mezhep yoktu, mezhepler sonradan cikti"
sözün, ya "bid'at firkalar" icin söylenmis oldugu kabul edildiginde, ya da sünnet üzere olan mezheplerin "yazili tarihleri" dikkate alindiginda dogrudur. Insanlar, zamanla Hz.Peygamber'in ve onun ashabinin yolunu terk ederek farkli yollara saptiklarinda, anlayislar, yaklasimlar, tarzlar farklilastiginda, sünneti takrir etme, yaziya gecirme, yani onu tesbit etme ihtiyaci hasil olmustur. Bu isi de, bugün hak mezhep diye bildigimiz mezheplerin imamlari gerceklestirmistir. Mezhep, "isim" olarak yoktu fakat, "hal" olarak pekala vardi. Hangi müctehid imam, fikhini, Hz.Peygamber'in sünneti üzerine insa etmedi ? Onlar, namazin erkanini kafalarina göre mi tesbit ettiler ?
Mezheplerin (yaziya gecirilmesi ve isimlendirilmesi anlaminda) olusumu da, Kur'an ayetlerinin derlenip-toplanip mushaf haline getirilmesi olayi gibidir. Bu asamadan önce Kur'an yok mu idi ? "Yoktu" sözünü, ancak "mushaf olarak yoktu" anlaminda tasdik edebiliriz.
Yukarida, diger bir kardes icin de söyledigim birsey vardi; Insanlari, söylentilere degil, kendi eserlerine istinaden degerlendirmek gerek.
"Mektubat'ta bu söylenmez"
demissin. Bunu, "söylenmiyor, ben okudum, orada yok" anlaminda mi, yoksa "böyle birsey mektuplara yazilmaz, uygun degildir" manasinda mi söyledin, pek anlayamadim.
"Imam Rabbani, ilk önceleri mezhebe bagli idi"
de demissin. Kaynaklara dayali konusacak isek derim ki; Evet, Imam, önceleri 'Vahdet-i Vücud' mezhebine bagli idi. Sonra, Allah'in inayeti sayesinde ilmen terakki ederek, bu mezhebin, Seriat'a, Ehl-i Sünnet inancina ve akla aykiri oldugu kendisine münkesif olup tevbe etti. Mektubat'i okuyan, Imam'in, Ehl-i Sünnet'ten kil kadar ayrilmaya müsamaha göstermedigini, rahatlikla görecektir.
Bütün bunlardan sonra;
Eger kast edilen, "mutlak müctehid" icin baskasinin mezhebine tabi olmanin gerekmedigi ise bile, bu, "Imam mezhebe bagli degil", "mezhepten olmamistir" gibi ifadeler ile Imam hakkinda "mezhepsizligi" cagristiracak sekilde mi ifade edilir ? Mutlak müctehid dahi, kendi mezhebi üzeredir.
"Illa ki bir mezhebe bagli olman gerekmez kardesim"
demissin. Burada hangimiz mukallid degiliz ki, mezheplerin konusulmasi anlamsiz bulunarak, bu bildirim ile itiraz edilsin ve müctehidler icin sözkonusu olan sey bize önerilsin ?