imansahibikiz
New member
- Katılım
- 25 Ocak 2009
- Mesajlar
- 80
- Tepkime puanı
- 22
- Puanları
- 0
- Yaş
- 24
evde kedi bakılırsa melekler girmezmi eve niye köpek yaşanılan eve girmiyor melekler biz uyurken allah ruhumuzu kendi katınamı çıkartıyor
evde kedi bakılırsa melekler girmezmi eve niye köpek yaşanılan eve girmiyor melekler biz uyurken allah ruhumuzu kendi katınamı çıkartıyor
Her mezhep kendine göre birşeyler söylemiş yalan yanlış. Mezheplerin değil Allah'ın ne dediği önemlidir. Allah Enam Suresi 38. ayetinde "Yeryüzünde gezen her türlü canlı ve (gökte) iki kanadıyla uçan her tür kuş, sizin gibi birer topluluktan başka bir şey değildir. Biz Kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Sonunda hepsi Rablerinin huzuruna toplanıp getirilecekler." der.
Allah Kitabında hiçbir şeyi eksik bırakmamışken siz mi eksik çıkarıp tamamlamaya kalkıyorsunuz?
Evde kedi, köpek beslenirmiymiş beslenmezmiymiş. Evin ve hayvanın temizliğine dikkat ettikten sonra neden beslenmesin. Allah yeryüzündeki herşeyi insanın hizmetine vermiştir. Şükrümüzü bilelim.
Peygamber'in (s.a.v.) görevi tebliğ etmektir.
Seninle kanıt yarıştırmaya girerlerse şöyle söyle: “Ben yüzümü Allah’a teslim ettim.Bana uyanlar da.” Kitap verilenlerle ümmilere de sor: “Siz de teslim oldunuz mu?” Eğer teslim olurlarsa doğruya ve güzele kılavuzlanmışlardır.Yüz çevirirlerse sana düşen sadece tebliğ etmektir.Allah, kullarını görmektedir. (Ali İmran-20)
Resule düşen, tebliğden başka bir şey değildir. Allah sizin açığa vurduklarınızı da gizlediklerinizi de bilir. (Maide-99)
Kuran'ı Allah yine Kuran'da Kendisi açıklıyor.
Bir başka deyişle Peygamber'in görevi Allah'ın Kuran'da açıkladıklarını tebliğ etmektir.
Rabbinin yolu işte budur; dosdoğru, kıvamında... Biz öğüt alan bir topluluğa ayetleri ayrıntılı bir biçimde açıkladık. (Enam-126)
Biz her şeyi ayrıntılı bir biçimde açıkladık. (İsra-12)
Allah size Kitap'ı ayrıntılı kılınmış bir halde indirmişken, Allah'ın dışında bir hakem mi arayayım? (Enam-114)
Yemin olsun ki, biz onlara, ilme uygun biçimde, ayrıntılı kıldığımız bir Kitap getirdik. (Araf-52)
Biz, ayetleri işte bu şekilde ayrıntılı kılıyoruz ki, hakka dönebilsinler. (Araf-174)
Derin derin düşünen bir topluluk için ayetleri böyle ayrıntılı olarak veriyoruz. (Yunus-24)
Sana bu Kitap'ı indirdik ki herşey için ayrıntılı bir açıklayıcı, bir kılavuz, bir rahmet, Müslümanlara da bir müjde olsun. (Nahl-89)
Rabbimin sözlerinin yanında benim sözlerimin bir hükmü yoktur. Rabbim Kuran'da herşeyi açıklamıştır.
O az sözle engin ve çok değerli manâları dile getirirdi O'nun hadislerini okuyan ve sünnetini inceleyen bunu rahatlıkla müşâhede eder
Şunu özellikle belirtmek isterim. Allah katında din İslam’dır, O da Kuran’dır. Peygamberimizin (s.a.v.) hayatı da davranışları da sözleri de Kuran’ın kendisidir.Peygamberimizden (s.a.v.) 200 yıl sonra yazılmaya başlanan hadislerin %100 Peygamberimizin (s.av.) sözü olduğunun söylenmesine ve buna sorgusuz inanılmasına şaşıyorum. Kuran’ın tasdiklemediği hiçbir söz Peygamberimizin (s.a.v) sözü olamaz.Peygamberimiz (s.a.v.) bile kendi zamanında kendi sözlerini yazdırmamışken, 200 yıl sonra bunları hadis diye yazmaya kalkanlar Kuran’da neyi eksik bulmuşlar acaba? İslam’ı mezheplere bölenler bu hadis yazıcıları değil midir?
yeryüzünde din islamdır zaten islamın dısında din arayan gaflet içindedir biz islamın dısında din aramıyoruz peygamberin sözleride dinin kendisidir çünkü peygamber s.a.v kuranın dısında bilgi vermemiştir kitapta her sey detayıyla açıklık getirilmemiştir bunuda belirtmek isterim kardeşim bana namazın zekatın detaylarını kurbanın detaylarının açıklarmısın ayetlerle kitabın açıklık getirdik ifadesi ise peygamberle açıklık getirmektir ifadesidir hadisin yazılması konusunada gelince sözleri peygamber döneminde yazılmıstır sitemizde yazılmısıtır
“Ey Peygamber, Rabbından sana indirileni tebliğ et,eğer yapmazsan O’nun peygamberliğini yapmamış olursun”(Maide suresi 70)
Hazreti Peygamber Rabbından aldığı emre uyarak ,Kur-an’ı Kerimden kendisine inzal olunan ayetleri Müslümanlara tebliğ etmiş ve bu suretle peygamberlik görevini yerine getirmiştir.Yalnız bu ayetler doğrudan bildirilselerdi Müslümanlar büyük müşkillerle karşılaşmış olacaklardı.
Mesela namaz kılınmasını emreden ayetler mücmel olarak gelmiş fakat rekatlarının adedi,şekil ve vakitler Kur-an da beyan edilmemiştir.(mecburen hadislere göre kılacaksınız).
Keza zekat verilmesini emreden ayetler mutlak olarak gelmiş zekatı gerektiren malın miktarı ve şartları beyan edilmemiştir. Kur-an’ı kerimde bunun gibi şekil şartı ve erkanı beyan edilmedikçe tatbiki mümkün olmayan daha birçok hükümler vardır ve bunların beyanı için yine Hazreti Peygambere başvurmaktan başka çare yoktur.Nitekim Allah Teala Peygambere ikinci bir görev vermiş.Şöyle buyuruyor
“İnsanlara kendilerine indirileni beyan edesin diye sana Kur-anı indirdik. Ola ki onlarda düşünürler.”(Nahl suresi 44)
Görülüyor ki Hazreti Peygamber bir taraftan kendisine indirilenleri insanlara tebliğ etmekle, diğer taraftan da tebliğ ettikleri arasında Müslümanlar için anlaşılması ve tatbik edilmesi güç olanları açıklamakla görevlendirilmiştir.Görevi şu ayette daha açık ifade ediliyor.
“Allah müminlere ayetlerini okuyan, onları teksiye eden onlara kitap ve hikmet öğreten kendi aralarında bir peygamber göndermekle lütufta bulunmuştur.Burada sözü edilen hikmet sünnettir.sünnet lütuftur yoksa müminler ç****izdir.
Kendisine kitapla birlikte bir de Sünnet verilmiş olan Hazreti Peygambere itaati emreden kur-an ayetlerinin sayısı pek çoktur.Bunlardan bazılarından bahsedelim.
“Allah’a ve Peygambere itaat ediniz; ola ki rahmet olunursunuz.” (Al-i İmran 132) “Kim peygambere itaat ederse Allah’a itaat etmiş olur.”(Nisa 80)
“Ey Peygamber de ki:Eğer Allah’ı seviyorsanız bana itaat ediniz ki Allah ta sizi sevsin ve günahlarınızı affetsin.(Al-i İmran 31 )
“Ey Peygamber de ki:Allah’a ve Peygamber’e itaat ediniz,eğer yüz çevirirseniz (biliniz ki) Allah kafirleri sevmez.” (Al-i İmran 31)
“Peygamber size neyi getirmişse onu alınız,neden sizi nehyetmişse ondan sakınınız”(haşr 7)
Birkaçını zikerettiğimiz bu ayetler Hazreti Peygamber’e itaat etmenin zorunlu olduğunu olduğunu açık bi şekilde ifade etmektedir.Bu islamın ve imanın gereğidir
Onlar ki yanlarındaki Tevrat'ta ve İncil'de yazılı bulacakları ümmi haber getirici (Nebi) olan elçiye uyarlar; o onlara marufu emrediyor münkeri yasaklıyor temiz şeyleri helal murdar şeyleri haram kılıyor ve onların ağır yüklerini üzerlerindeki zincirleri indiriyor. Ona inananlar destek olup savunanlar yardım edenler ve onunla birlikte indirilen nuru izleyenler; işte kurtuluşa erenler bunlardır. "(A'raf Suresi, 157)
Kuran'da peygambere itaat, Allah'a itaat ile birlikte değerlendirilmektedir. Müminlere anlaşmazlığa düştükleri konularda kendilerine yol gösterici olarak Kuran'ı ve peygamberimizin sünnetlerini almaları emredilmiştir. Kuran-ı Kerim'de bu konu ile ilgili olarak şöyle buyurulmaktadır.
"Hayır öyle değil. Rabbine andolsun. Aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem kılıp sonra senin verdiğin hükme içlerinde hiç bir sıkıntı duymaksızın tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça iman etmişolmazlar." (Nisa Suresi, 65)
Bu ayetten de açıkça anlaşıldığı gibi Hz. Muhammed'in uygulamaları, Kuran gibi kesin ve hatasız bir hüküm kaynağıdır. Çünkü sünnet Kuran'ın yorumu, açıklanması ve hayata dönüştürülmesinin diğer adıdır. Bu yüzden Kuran'ın hayata dönüştürülmüşşekli olan Peygamberimizin sünnet-i seniyyesi konusunda mümin erkek ve kadınlar için herhangi bir tevil getirme ve itaatsizlik etme hakkı yoktur.
"Allah ve Resulü, bir işe hükmettiği zaman, mümin bir kadın ve mümin bir erkek için o işte kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah'a ve Resulüne isyan ederse, gerçekten o apaçık bir sapıklıkla sapmıştır." (Ahzab Suresi, 36)
Bu konu ile ilgili diğer bir ayette Allah şöyle buyuruyor.
"Aralarında hükmetmesi için, Allah'a ve elçisine çağrıldıkları zaman mü'min olanların sözü, "işittik ve itaat ettik"demeleridir. İşte felaha kavuşanlar bunlardır." (Nur Suresi, 51)
Kuran'da Resulullah'a (s.a.v.) itaati konu alan tüm ayetlerde itaatin tüm müminler üzerinde bir zorunluluk olduğunu anlatılıyor. Bu yüzden peygamber uygulamalarında masumdur ve bu uygulamalar Allah'ın koruması altındadır. Diğer bir deyişle sünnet kapsamı içerisine alınan her şey aslında vahye dayalıdır.
"O hevadan (kendi istek, düşünce ve tutkularına göre) konuşmaz. O'nun söyledikleri yalnızca vahyolunmakta olan bir vahiydir." (Necm Suresi, 3-4)
Bu durumda, eğer bir konuda ihtilaf başgösterirse İslamın iki temel kaynağı olan Kuran ve sünnete başvurmak müminler için diğer bir zorunluluktur.
"... Aranızda bir anlaşmazlığa düşerseniz bunu Allah'a ve elçisine döndürün. Şayet Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorsanız bu hayırlı ve sonuç bakımından daha güzeldir." (Nisa Suresi, 59)
Ayrıca Peygamber, vahiy yoluyla Allah'tan aldığı Kuran ayetlerini sadece insanlığa ulaştırmakla kalmaz, aynı zamanda onun açıklanması görevini yerine getirir. Peygamberimizin sünnetine bu açıdan bakarsak onun Kuran'ın yorumlanması şeklinde algılayabiliriz. Peygamberimizin sünneti, eğer bu anlamda değerlendirilirse yanlışanlaşılmalardan, tahrifattan ve istismardan korunmuşolur ve anlaşılması kolaylaşır.
Diğer bir ayette ise, "De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah'ta sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın"(Al-i İmran Suresi, 31) buyurulmuştur.
Bu yüzden Allah'ı sevmenin göstergesi Resulullah'a uymaktır. İnsan Resulullah'a (s.a.v.) uymakla gerçekte Allah'a uymuşolduğunu ortaya koymaktadır. Hiçbir mümin Allah'a itaati yeterli görüp Resulullah'a (s.a.v.) itaati terkedemez. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) sünnete uyanları şu şekilde müjdelemektedir. "Kim, sünnetimi ihya ederse, beni ihya etmişolur. Kim beni ihya ederse cennette benimle beraberdir." (Tirmizi)
Peygamberimiz (s.a.v.) sünnet-i seniyyeye uyanları böyle müjdelerken, Kuran-ı Kerim'de Peygambere isyanın ne kadar büyük sonuçlar doğuracağı şu şekilde anlatılıyor.
"Kim Allah'a ve elçisine isyan eder ve onun sınırlarını aşarsa, onu da içinde ebedi kalacağı ateşe sokar. Onun için alçaltıcı bir azab vardır." (Nisa Suresi, 14)
Bütün bu gerçeklere rağmen sünnet-i seniyyenin önemini anlamayanlar ve ona dil uzatanlar, doğrudan doğruya Resulullah'a (s.a.v.) dil uzatmışve O'na eziyet etmişolur. O'na eziyet eden ise Allah'a (c.c.) başkaldırmışolur. Bunlar hem dünyada, hem ahirette Allah'ın (c.c.) lanetine maruz kalır, amansız bir azaba uğrarlar
Her mezhep kendine göre birşeyler söylemiş yalan yanlış.
Sünnetlerin doğruluğu tartışılır, Kuran'la çelişmediği takdirde doğru olduğuna kanaat getirilebilir. Ancak dosdoğru Kuran varken ve Allah "Hiçbir şeyi eksik bırakmadık" derken, neden hala yok bu helal, yok şu haram diyerek dine eklemeler yapılır anlamam...
Sözlerin çelişiyor, farkındamısın. Bir yerde O'nun (s.a.v.) yaşantısı Kur'an'dı diyorsun, güzel; fakat dönüyorsun burada (haşa) sünnetler tartışılır diyorsun. Bu ne perhiz.? Yazdığını mı okumuyorsun, yoksa laf ola beri gele türden mi yazıyorsun. Madem ki O'nun (s.a.v.) yaşantısı Kur'an; o halde sünnetini neden tartışıyorsun ?
Görmek istersen bak casus kardeşim ne güzel ayetler ile örnek vermiş. Anlamaya çalış, Kur'an'dan bir mm sapmamış O güzeller güzeli (s.a.v.)'ni tartışmaya çalışma. Sünnetini tartışırsan karşısındasın demektir, yani O'nun (s.a.v.), her anı Kur'an olan bir insanın muhalifisin demektir. Hayatı Kur'an olan kişinin (s.a.v.) de (bu mantık gereği) muhalifi olmak, Kur'an'a muhalif olmak demektir ki; Allah (celle celaluhu) korusun.
kuranda evlilik için sahitler getirin diyor peki çölde biri erkek biri bayan var ve yanlarında hiç bir mahluk yok fakat günaha girmemek içinde çabalıyorlar ve bir birlerinden hoşlandılar o esnada evlenmek istiyorlar bu evlilik nasıl olabilir bir yandanda sahit olmadan evlilik olmaz deniyor sehir merkezide baya uzak bu sorunu nasıl çöze biliriz
Bu çok mantıklı bir örnek olmamış. Elbette 2 şahit mutlaka bulunur. 21. yüzyıldayız. Bu kişilerin çölün ortasında tek başlarına ne işleri var diye sorarım ben de...Velhasıl çöldeler, evleneceklerse şahitlerini bulup öyle evlenecekler. Yoksa şahit buluncaya kadar sabredecekler. Sabretmek onlar için daha hayırlıdır.
Allah'ın emrettiği şekildeki evliliği bile zinaya alet eden insanlar var. Evlilik zina yapmamak için değil, Allah'ın emri ile olmalıdır.
İddet bekleyen kadınlara evlenme isteğinizi dolaylı yoldan anlatmanızda veya böyle birşeyi içinizde saklamanızda sizin için hiçbir günah yoktur. Allah bilmiştir ki, siz onları mutlaka anacaksınız, unutmayacaksınız. Bu sırada onlarla, örfün normal göreceği sözlerle konuşma dışında gizli bir buluşma için anlaşmayın. Ve zorunlu olan süre doluncaya kadar nikâhı bağlamaya girişmeyin. Bilin ki Allah, benliklerinizin içindekini bilir. O'ndan sakının. Ve bilin ki Allah çok affedicidir, çok yumuşak davranışlıdır. (Bakara-235)
misal verdim bende biliyorum olmaz sordugum sorunu cevabını ben vereyim bari sahit bulamıyorsa o vakit yaradanı sahit turtarsın taki sehir merkezine gilip nikahı tazeleye kadar o nikah ve ahit geçerli olur
olasılık imkansızda olsa ola bilir ihtimali yüksek olur olmaz diye bir kaidede diyemeyiz sonuçta dünya halidir