Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Evde kedi beslenirse o eve melekler girermi

imansahibikiz

New member
Katılım
25 Ocak 2009
Mesajlar
80
Tepkime puanı
22
Puanları
0
Yaş
24
evde kedi bakılırsa melekler girmezmi eve niye köpek yaşanılan eve girmiyor melekler biz uyurken allah ruhumuzu kendi katınamı çıkartıyor
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Köpekler Hakkında

Köpekler Hakkında

(3480)

İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Av ve çoban köpeği dışında köpek besleyenin ecrinden her gün iki kıratlık eksilme olur." (Sâlim derki: "Ebû Hüreyre (bu hadisi rivayet ederken): "...Veya ziraat köpeği" derdi,) çünkü o ziraat sahibi idi."



(3481)

Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Sürü veya av veya ziraat köpeği dışında bir köpek besleyen kimsenin ecrinden her gün bir kırat eksilir."



AÇIKLAMA:


1- Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) köpeklerle ilgili olarak bir çok beyânlarda bulunmuştur. Burada o hadislerden sâdece iki tanesi yer almaktadır. Bu iki hadis, köpek beslemeyi birkaç istisna dışında yasaklamaktadır. Bu istisnalar koyun köpeği, av köpeği ve ekin köpeğidir.
Köpekle ilgili hadislerden birkaçını kaydediyoruz: "İbnu Ömer anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) köpeklerin öldürülmesini emir buyurdu ve Medine civarına da köpeklerin öldürülmesi için haber gönderdi."
Yine İbnu Ömer der ki: "...Biz de Medine ve etrafına dağılarak öldürmedik köpek bırakmadık. Hatta çöl halkından bir kadına refakat eden köpeğini dahi öldürdük."
Hz. Câbir anlatıyor: "Resûlullah bize köpekleri öldürmeyi emir buyurdu. Hatta kadın, köpeği ile çölden gelirdi de biz o köpeği bile öldürürdük. Sonra Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) köpekleri öldürmeyi yasakladı ve: "Halis siyahını, iki noktalısını öldürmeye bakın, çünkü o şeytandır" buyurdu."
"Abdullah İbnu Mugaffel anlatıyor: "Resûlullah buyurdu ki: "Eğer köpek, ümmetlerden bir ümmet olmasaydı hepsinin öldürülmesini emrederdim. Öyleyse onların siyah olanlarını öldürün."

2-
Köpek besleyenin ecrinden bazı rivayetlerde bir, bazı rivayetlerde iki kîrat eksilme olacağı belirtilmiştir.
Kîrat nedir? Lügatte beş arpa ağırlığı veya yarım dânik ve bir şeyin yirmidörtte biri gibi ma'nâlara gelir. Burada kesin bir miktar aramak gerekmez, "Allah'ın bildiği bir miktar" olarak anlamanın uygun olacağı belirtilmiştir. Yani köpek besleyen bir kimsenin her gün sevabından bir cüzü eksilecektir.
Bu eksilmenin sebebi, "meleklerin köpeğin olduğu yere girmemesi" ile izah edilmiştir. Bazı âlimler: "Köpek başkalarını rahatsız ettiği için" demiştir. köpeğin necaset yemesi, pis koku yayması, bazılarının şeytan olması, kaplara ağzını sokması gibi başka sebepler de zikredilmiştir. Ancak burada Resûlullah'ın koyduğu bir yasağın işlenmesi vardır.
Zamanımızda köpek beslemenin çevre kirliliğinden, insanları meşgul ederek zamanlarını öldürmeye, insanların insanlarla olan beşerî münasebetlerini azaltmaya varıncaya kadar saymakla bitmeyen yeni mahzurları ortaya çıkmıştır. Şu halde yasağı mülâhaza ederken bunların hepsini göz önüne almak gerekir.
Âlimler, bazı rivayetlerde "bir," bazı rivayetlerde "iki kîrat"lık eksilmeden bahsedilmiş olmasını da dikkate alarak bunun sebebini belirtmeye çalışırlar: "Az eziyet (veya zarar) veren, fazla eziyet (veya zarar) veren köpeğe göre değişir" demişlerdir. Resûlullah'ın bu beyanlara, farklı zamanlarda yer vermiş olması da muhtemeldir. Söz gelimi evvela bir kîrat eksilmeden bahsedilmiş, sonra yasağın şiddeti artırılarak zararın iki kîrat olduğu söylenmiş olabilir.

3- Ulemânın Hükmü:
Şâfiîlerden Nevevî'ye göre "İhtiyaç yokken köpek beslemek haramdır. Av, ziraat ve çoban için köpek beslemek caizdir. Ev ve sokakların korunması için köpek beslemek hususunda iki nokta-i nazar var: Birine göre caizdir, diğerine göre değil. Esahh olan görüş şudur: Madem ki, hadislerde üç maksadla köpek beslemeye izin verilmiştir. Buna kıyasla sahih bir ihtiyaç olursa başka maslahatlariçinde beslenebilir."

Hanefîlerden İbnu'l-Hümâm, "av , çoban ve ziraat maksadlarıyla köpek beslemek bi'l-icmâ caiz ise de hırsız veya düşman korkusu olmadan (sırf zevk, moda olsun diye) köpek beslemenin câiz olmadığını" belirtir ve eve sokulmaması gerektiğini söyler.

Mâlikîler, bu meselede biraz daha yumuşak davranırlar. Onlar, belirtilen maksadlarla beslenen köpeklerin temiz olduğuna da hükmederler. Ancak diğer mezhep mensupları bu görüşü, köpeğin su içtiği kabın yedi kere yıkanmasını emreden hadise aykırı bularak tenkid ederler.

4- Çevre Temizligi Ve Köpek:
Bilhassa sosyetik muhitlerde olmak üzere Batı'ya özenti şeklinde köpek besleme merakı memleketimizde yaygınlık kazanma vetîresine girmiştir. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) İslâm diyarlarının böyle bir musibetle karşılaşacağını önceden görerek, bu meseleye ayrı bir ehemmiyet atfetmiş, köpek besleme işini müstakillen ele alıp uyarmış ve yasaklamanın fiilî örneğini vermiştir. Öyle ise, her müslüman bu konuda sağlıklı bir bilgi ve net bir kanaat sahibi olmalıdır.Bu maksadla, hem köpek konusunda buraya kadar kaydedilenleri özetlemek, hemde İslam'ın koyduğu köpek besleme yasağının çevre temizliği açısından ehemmiyetini tebârüz ettirmek için, bu maksadla kaleme alınmış bir tahlilimizi aynen sunuyoruz:
"Çevre ve yolların temizliğinden bahsederken, Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'ın köpek beslemekle ilgili olarak koyduğu bir yasaktan bahsetmemiz gerekmektedir. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) Medine devrinde köpek beslemeyi yasaklar ve şöyle der:
"Kim bir köpek beslerse, her gün amelinden bir kîrat eksilir. Çoban, tarla veya av köpeği bundan hariçtir." Tarla köpeğinin istisnâya dahil edilmesi bütün rivayetlerde mevcut değildir ve hatta sahâbe arasında münâkaşalıdır.

Köpek mevzuunda Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) bu yasaklama ile yetinmez, bizzat öldürülmelerini de emreder. Öldürme emrinden çoban ve av köpeğini hariç tutar.

Rivayetler, bu maksadla Medine sokaklarına ve yakın çevresine hususî vazifelilerin çıkarıldığını ve şehrin birara tek köpek kalmayacak şekilde temizlendiğini tasrih eder. Hz. Câbir'in bir açıklaması, emrin ilk çıktığı sıralarda çölden Medine'ye gelen kimsesiz kadınlara refakat eden köpeklerin bile öldürüldüğünü, ancak, sonradan bunun yasaklandığını belirtir. Âmâ olan Ümmü Mektum'un rehberliğinden istifade ettiği köpeğinin öldürülmemesi için yaptığı müracaat, önce müsbet karşılanır ise de, sonradan onun köpeği de öldürülür. Her hâl ü kârda istisna kılınanları belirtirken bile, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın:

"Eğer köpekler, ümmetlerden bir ümmet olmasaydı hepsinin öldürülmesini emrederdim" demiş olması, onun bu mevzudaki azmini ve kararlılığını göstermeye yeterlidir.

Fazla teferruata girmeden şunu da ilave edeceğiz: Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm), köpeğin necisliği hususunda da ısrar eder. Öyle ki, köpeğin herhangi bir kaba değmesi halinde, kabın yedi ayrı su ile iyice yıkanıp, sonunda da toprakla ovulmadan temiz addedilemeyeceğini belirtir. Buradan hareket eden fakihler köpeğin salyasından, herhangi bir kuyuya tek damla dahi düşecek olsa kuyunun pis addedilmesi gerektiği, binaenaleyh bu kuyunun kullanılabilmesi için, suyunun tamamen boşaltılması icab ettiği hükmünü getirirler.
Köpekten uzak durulmasının ehemmiyetini tebârüz ettirmek için, Resûlullah, köpeğin bulunduğu eve (rahmet) meleklerinin girmeyeceğini de belirtmiştir. Bazı rivayetlerde belirtildiğine göre, Resûlullah'tan habersiz eve giren köpek sebebiyle vahiy kesilmiş, bilâhare Cebrâil aleyhisselâm, "Evinde köpek var, köpek bulunan eve giremem" diye açıklamıştır.
Yeri gelmişken küçük bir istitradla, bu yasağın çevre temizliği açısından arzettiği ehemmiyete dikkat çekmek istiyoruz. Böyle bir yasağın bulunmaması sebebiyle, zevk için köpek besleme geleneğini yürüten Avrupalılar, bilhassa büyük şehirlerde, köpek pisliği yüzünden ciddî şekilde rahatsızdırlar. Köpek besleme âdetinin bulunmadığı bir Doğulu turist, bir Batı merkezine geldiği zaman en ziyâde köpek pisliğinden mutazarrır olur ve ilk dikkatini çeken şeylerden biri bu olur. Nitekim bir gazete haberi, Batılı mühim merkezlerden biri olan Paris'in kaldırımlarına, köpeklerin günde 20 ton pislik bıraktığını, bunu temizletmek için, belediyenin yılda 20 milyon frank (680 milyon Türk lirası) para harcadığını yazıyor. Acaba Fransa, dünyayı sömüren bir devlet vasfını kaybederek, sırf kaldırım temizliğine bu kadar para harcamayacak duruma düşse veya şark memleketlerinde olduğu gibi, belediyecilikte ve beledî hizmetlerde yeterince teşkîlatlanamamış bir durumda olsa, Paris'e kokudan girilebilir mi? Bir başka deyişle, günün birinde bu moda, Doğunun büyük şehirlerinde de (meselâ İstanbul veya Ankara'da) aynı ölçüde yaygınlaşsa, buralar acaba ne hâle gelir?"
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
evde kedi bakılırsa melekler girmezmi eve niye köpek yaşanılan eve girmiyor melekler biz uyurken allah ruhumuzu kendi katınamı çıkartıyor

Evde kedi beslenmesi konusunda olumsuzluk arz eden herhangi bir hüküm bulunmamaktadır.

Köpekler ile alakalı ise önceki permalinkte hadisler ve ulema görüşleri vardır ki, ihtiyaç hali dışında beslenmesi haramdır...
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm), köpeğin necisliği hususunda da ısrar eder.

Öyle ki, köpeğin herhangi bir kaba değmesi halinde, kabın yedi ayrı su ile iyice yıkanıp, sonunda da toprakla ovulmadan temiz addedilemeyeceğini belirtir.

Buradan hareket eden fakihler köpeğin salyasından, herhangi bir kuyuya tek damla dahi düşecek olsa kuyunun pis addedilmesi gerektiği, binaenaleyh bu kuyunun kullanılabilmesi için, suyunun tamamen boşaltılması icab ettiği hükmünü getirirler.


Köpekten uzak durulmasının ehemmiyetini tebârüz ettirmek için, Resûlullah, köpeğin bulunduğu eve (rahmet) meleklerinin girmeyeceğini de belirtmiştir. Bazı rivayetlerde belirtildiğine göre, Resûlullah'tan habersiz eve giren köpek sebebiyle vahiy kesilmiş, bilâhare Cebrâil aleyhisselâm, "Evinde köpek var, köpek bulunan eve giremem" diye açıklamıştır.
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
"Köpekten uzak durulmasının ehemmiyetini tebârüz ettirmek için, Resûlullah, köpeğin bulunduğu eve (rahmet) meleklerinin girmeyeceğini de belirtmiştir. Bazı rivayetlerde belirtildiğine göre, Resûlullah'tan habersiz eve giren köpek sebebiyle vahiy kesilmiş, bilâhare Cebrâil aleyhisselâm, "Evinde köpek var, köpek bulunan eve giremem" diye açıklamıştır."

Meselenin özü ve inceliği bu Hadisle vucud bulmaktadır. Hiç bir mezhepler köpeğin süs/keyf/eğlence olarak evin içinde beslenmesini kabul etmez. Zaman ve mekana göre, icab eden hallerde zaten tüm mezhepler köpek bulundurmayı caiz görmüştür. Köpeği hırsızlık, çobanlık ve av hususunda beslemek başka, evde, ofiste, balkonda beslemek başka mevzuudur. Necis olması başka mevzudur, köpeğin salyasına katlanmak başka... Cevaz verilmiş haller dışında köpek beslemek Rasulullah (sav) yukarıda ki Hadisine mazhardır.
 

mavigezegen

New member
Katılım
14 Tem 2009
Mesajlar
243
Tepkime puanı
169
Puanları
0
Her mezhep kendine göre birşeyler söylemiş yalan yanlış. Mezheplerin değil Allah'ın ne dediği önemlidir. Allah Enam Suresi 38. ayetinde "Yeryüzünde gezen her türlü canlı ve (gökte) iki kanadıyla uçan her tür kuş, sizin gibi birer topluluktan başka bir şey değildir. Biz Kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Sonunda hepsi Rablerinin huzuruna toplanıp getirilecekler." der.

Allah Kitabında hiçbir şeyi eksik bırakmamışken siz mi eksik çıkarıp tamamlamaya kalkıyorsunuz?

Evde kedi, köpek beslenirmiymiş beslenmezmiymiş. Evin ve hayvanın temizliğine dikkat ettikten sonra neden beslenmesin. Allah yeryüzündeki herşeyi insanın hizmetine vermiştir. Şükrümüzü bilelim.
 

casus021

New member
Katılım
30 Ocak 2007
Mesajlar
1,475
Tepkime puanı
380
Puanları
0
Yaş
40
Konum
istanbul
Web sitesi
www.islamportali.net
Her mezhep kendine göre birşeyler söylemiş yalan yanlış. Mezheplerin değil Allah'ın ne dediği önemlidir. Allah Enam Suresi 38. ayetinde "Yeryüzünde gezen her türlü canlı ve (gökte) iki kanadıyla uçan her tür kuş, sizin gibi birer topluluktan başka bir şey değildir. Biz Kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Sonunda hepsi Rablerinin huzuruna toplanıp getirilecekler." der.

Allah Kitabında hiçbir şeyi eksik bırakmamışken siz mi eksik çıkarıp tamamlamaya kalkıyorsunuz?

Evde kedi, köpek beslenirmiymiş beslenmezmiymiş. Evin ve hayvanın temizliğine dikkat ettikten sonra neden beslenmesin. Allah yeryüzündeki herşeyi insanın hizmetine vermiştir. Şükrümüzü bilelim.

bazı hükümler kitapda yer almıyor örnek verilirse hayvan etinin haramlılıgı konusunda belli hayvanların isimleri var bu da kitap eksik manasına gelmez onun açıklmasını peygamber s.a.v yapıyor bunun haram olması sünnetlerle ifade edilir
 

mavigezegen

New member
Katılım
14 Tem 2009
Mesajlar
243
Tepkime puanı
169
Puanları
0
Allah kitabında herşeyi açıklamıştır. Peygamberimiz (s.a.v) de Kuran'dan farklı birşey açıklamamıştır. Sünnetlerin doğruluğu tartışılır, Kuran'la çelişmediği takdirde doğru olduğuna kanaat getirilebilir. Ancak dosdoğru Kuran varken ve Allah "Hiçbir şeyi eksik bırakmadık" derken, neden hala yok bu helal, yok şu haram diyerek dine eklemeler yapılır anlamam...
 

casus021

New member
Katılım
30 Ocak 2007
Mesajlar
1,475
Tepkime puanı
380
Puanları
0
Yaş
40
Konum
istanbul
Web sitesi
www.islamportali.net
Peygamber size neyi verdiyse onu alın, size neyi yasakladıysa da ondan kaçının.) [Haşr 7 Bir âyet-i kerime meali: (Size, âyetlerimizi okuyacak, sizi her kötülükten arıtacak, size kitabı ve hikmeti öğretecek ve bilmediklerinizi bildirecek aranızdan, bir resul gönderdik.) [Bekara 151]
Kur’an-ı kerim açıklamasız öğrenilseydi, Peygamber efendimize, (tebliğ et yeter) denilirdi, ayrıca (açıkla) denmezdi. Halbuki, açıklanması da emredilmiştir. İki ayet meali şöyledir:

(Kur’anı insanlara açıklayasın diye sana indirdik.) [Nahl 44]

(Biz bu Kitabı, hakkında ihtilafa düştükleri şeyi insanlara açıklayasın ve iman eden bir kavme de hidayet ve rahmet olsun diye sana indirdik.) [Nahl 64]
Bu âyet-i kerimeler, açıklamayı gerektiren âyetlerin bulunduğunu gösterdiği gibi, bunu açıklamaya Resulullah efendimizin yetkisi olduğunu da göstermektedir. Kur’an-ı kerimde her bilgi açık değildir. Peygamber efendimiz bunları vahiy ile öğrenmiş ve ümmetine bildirmiştir. İki hadis-i şerif meali de şöyledir:

(Bana Kur’anın misli kadar daha hüküm verildi.) [İ. Ahmed]

(Cebrail aleyhisselam, Kur’an ile beraber açıklaması olan sünneti de getirdi.) [Darimi
bizim demek istedigimiz de budur yani kuran ayetleri inerken onunla beraber açıklamasıda inerdi ben ayetsiz hiç bir şey demiyorum metin abi bu konudada birdaha tartışmak istemiyorum


1- "Peygamber size verdiyse onu alın, size ne yasakladıysa ondan da sakının". "size ne yasakladıysa" ifadesinden, haramlık bildiren bir nehiy anlaşıldığına göre "size ne verdiyse" ifadesinde de emirleri anlaşılmaktadır.

2- Peygambere itaat etmenin ve ona tabi olmanın farz olduğunu ifade eden bir çok ayeti kerime mevcuttur. "Biz her türlü peygamberi Allah'ın izniyle ancak kendisine itaat edilmesi için gönderdik" (nisa-64) Burada peygambere itaat, peygamberliğin gayesi olarak gösterilmiştir. Binaenaleyh efendimiz (s.a.v.) sözleri ve fiilleri zorunlu olarak delil olacaktır.

3- "De ki eğer Allah'ı seviyorsanız, bana tabi olunuz ki, Allah da sizi sevsin." (ali imran -31) Bu ayeti kerime Rasulü Ekrem (s.a.v.)'in bütün sünnetlerinin, söz, fiil, takrir ve ictihadlarının son derece kati birer hüccet oldukları konusunda apaçık bir delildir. Buna göre, her kim peygamberin (s.a.v.) sünnetine tabi olursa, en yüce mertebeye ulaşacaktır. Zira Allah'ın rızasını ve sevgisini kazanmanın tek yolu, efendimize tabi olmaktan geçmektedir.

4- "Namazı kılın, zekatı verin, Allah'a ve Rasulüne itaat edin" (mucadele -13) "Namazı kılın, zekatı verin, peygambere itaat ediniz ki merhamet göresiniz". (nur- 56) Her iki ayette de peygambere itaat namaz ve zekat derecesinde bir hüküm olarak yer almıştır. Namaz ve zekat nasıl farzsa peygambere itaat de öylece farzdır.

5- "De ki, işte bu, benim yolumdur. Ben Allah'a çağırıyorum. Ben ve bana tabi olanlar aydınlık bir yol (basiret) üzereyiz." (yusuf-108) Bu ayetten şunlar anlaşılmaktadır.

a- Bu getirdiklerim benim ve bana tabi olanların yoludur.

b- Ben ve bana tabi olanlar Allah'a davet ediyoruz.

c- Ben ve bana tabi olanlar aydınlık bir yol üzereyiz. Buna göre sünnet, apaçık bir delildir. Aksi takdirde ona tabi olmayanların başkalarını hakka davet gibi bir hak ve salahiyetleri yoktur.

6- "O kimseler ki, Nebiyyi Ümmi olan Rasüle tabi olurlar. O Nebi ki, Tevrat'ta ve incil'de yazılı bulduklarıdır. İşte o peygamber onlara iyiliği emreder, onları kötülükten meneder. Onlara temiz ve güzel şeyleri helal, pis ve zararlı şeyleri haram kılar ve üzerindeki ağırlıkları, sırtlarındaki bağları kaldırır(yani hata ile adam öldürmek kısas icrasını, günah işleyen azaların, pislik değen elbisenin kesilmesi gibi ağır teklifleri). O peygambere inanıp ona saygı gösteren, yardım eden ve onunla birlikte gönderilen Nur'a tabi olanlar var ya , işte onlar kurtuluşa erenlerdir." (araf-157)

Ayette onun helal ve haram kıldığı şeylerden bahsediliyor, bu onun sünneti değil de ya nedir? Çünkü o "Bana biliniz ki, Kitabın misli gibi bir kitap verildi" (ebu davut) buyurmuştur.

7- "De ki: Allah ve Rasulüne itaat edin. Eğer yüz çevirirlerse bilsinler ki, Allah kafirleri sevmez" (ali imran-30) Allah ona muhalefet etmenin küfür olduğunu ilan ediyor. Bu beni titretiyor. Hangi aklı selim sünnetin delil ve kaynak olmadığını söyleyebilir bundan sonra. Bunun aksini iddia etmek ancak ve ancak nasipsizlik ve edepsizlikle izah edilebilir.

8- "Allah ve Rasulü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir kadın ve erkeğe, o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Rasulüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur." (ahzap-36) Buna rağmen Rasulullah'ın sünnetini yok saymak hangi aklın ürünüdür acaba!!!???

9- "Bazı insanlar "Allah'a ve peygambere inandık ve itaat ettik" diyorlar; ondan sonrada içlerinden bir grup yüz çeviriyor. "Onlar, aralarında hüküm vermesi için Allah'a ve peygambere çağrıldıklarında, bakarsın ki, içlerinden bir kısmı yüz çevirip dönerler." (nur- 47/48) Ayetler peygamberin hüküm ve emirlerinden yüz çevirmeyi nifak olarak görüyor.

10- "De ki: Allah'a itaat edin, peygamberlere de itaat edin. Eğer yüz çevirirseniz, şunu iyi bilin ki peygamberin sorumluluğu kendisine yüklenen tebliğdir. Sizin sorumluluğunuz da size yüklenen görevi yerine getirmenizdir. Eğer peygambere itaat ederseniz, hak yolu bulmuş olursunuz. Peygambere düşen sadece apaçık bir tebliğdir." (nur-54) Hala mı Rasulullah'ın sünnetlerini red? Ona itaat fiili, kavli ve takriri sünnetlerinin bütünü değil de ya nedir? Ashabı kiram bütün emir ve nehiyleri ondan aldılar. "Namazı benim kıldığım gibi kılınız" (buhari) "Hac menasikinizi benden alınız" (muslim)

11- "Ey iman edenler! Allah'a itaat edin. Peygambere ve sizden olan (!) emir sahiplerine de itaat edin. Eğer bir hususta ihtilafa düşerseniz -Allaha ve Ahirete gerçekten inanıyorsanız- onu Allah ve Rasulüne götürün. Bu hem hayırlı ve hem de netice bakımından daha hayırlıdır." (nisa-54)

Evet bizzat Rabbimiz bizi Rasulunun (s.a.v.) sünnetlerine irşad ediyor. Daha fazla ne söyleyebiliriz ki. Acaba bize Kur'an yeter diyenler hiç mi Kur'an okumuyorlar. Bir arkadaşla internetteki tartışmamızda (sünneti red ediyordu) sormuştum. Allah namaz kılın diyor. Mahiyetini bildirmiyor. Bana izah edermisin şimdi biz namazı nasıl kılacağız dediğimde "Onu ayetin ruhundan anlayacaksın" diyor. Nasıl yani dediğimde beni islamdan atmıştı )) Buraya kadar yazdığımız ayetler sünnetin kat-i bir delil olduğunu ilan ediyor. Devam edelim ayetlere:

12- "Namazı kılın zekatı verin." (bakara-43) Burada namazın adedi, rekatları, vakitleri ve keyfiyeti belli değildir. Bunlar ancak Rasulü Ekremin pak ve nezih sünnetiyle beyan edilmiştir.

13- "Hırsızlık eden erkek ve kadının, yaptıklarına karşılık bir ceza ve Allah'tan başkalarına ibret olmak üzere ellerini kesin" (maide-38) Hırsızlıkla ilgili hükümler nedir. Ellerden murat nedir ve nereden kesilir, bütün bunlar sünnetle ortaya konmuştur.

14- "Zina eden kadın ve erkeğe, her birine yüz sopa vurun" (nur-2) Bu hüküm kimin içindir? Kime uygulanır. Bekarlara yüz sopa evlilere yüz sopa ve recm sünnetle ortaya konmuştur.

15- "Kadınlarınızdan fuhuş yapanlara dört şahit getirin. Eğer şahitlik ederlerse, o kadınlar ölünceye yahut Allah onlara bir yol açıncaya kadar evlerde hapsedin" (nisa-15)

Allah'ın Rasulü bu ayeti tefsir ederken "Benden alınız, benden alınız, benden alınız. Bekar bekarla yaparsa yüz sopa ve sürgün, evli evliyle yaparsa yüz sopa ve recm" (ibni hanbel müsned,müslim,tirmizi,nesai,ebu davud,ibni mace) buyurmuştur. Bu haddin hududu da sünneti nebi ile beyan olunmuştur.

16- "Arafat'tan indiğiniz zaman, Meş'ari Haramda Allah'ı zikredin" (bakara-198) buyurmuştur. Burada Arafat'tan haccın bir esası olarak değil, sadece bir mekan olarak söz edilmiştir. Binaenaleyh Haccın en büyük rüknü olan Arafat'ta vakfe sünnetle belirlenmiştir. Efendimiz (s.a.v.) "Hac arafattır" (ebu davut,menasik,69) buyurmuştur.

18- "Biz bu kitabı sana sırf hakkında ihtilafa düştükleri şeyi insanlara açıklaman ve iman eden bir topluma da hidayet ve rahmet olması için indirdik" (nahl-64) İnsanların ihtilafa düştüğünde Allah Resulüne açıklamasını emrediyor. O da bunu sünnetiyle ortaya koymuştur.

19- "İçlerinden kendilerine Allah'ın ayetlerini okuyan, (kötülüklerden, inkardan) kendilerini temizleyen, kendilerine kitap ve hikmeti öğreten bir peygamber göndermekle Allah, müminlere büyük bir lutufta bulunmuştur." (ali imran 64) Alimlerin cumhuru hikmet Kur'an'dan ayrı bir şeydir ki o da Sünneti Nebi (s.a.v.) dir. demişlerdir.(es-sunne(mustafa sibai)s:50) İmam Şafi (r.a.); Hikmet burada Kur'an'a tabidir. Allah kitabı zikretti ki, O KUR'ANDIR. Hikmeti de zikretti ki, o da Resulünün sünnetidir.(es-sunne s:51) Çünkü Rasulullah "Kur'anla birlikte bana onun gibisi verildi" (ebu davut) buyurmaktadır. Buraya kadar Kur'an'ın tek kaynak olmadığını bunun bizzat Kur'anın ruhuna aykırı olduğunu, sünnetin önemini bizzat ayetlerle açıklandı
 

mavigezegen

New member
Katılım
14 Tem 2009
Mesajlar
243
Tepkime puanı
169
Puanları
0
Peygamber'in (s.a.v.) görevi tebliğ etmektir.

Seninle kanıt yarıştırmaya girerlerse şöyle söyle: “Ben yüzümü Allah’a teslim ettim.Bana uyanlar da.” Kitap verilenlerle ümmilere de sor: “Siz de teslim oldunuz mu?” Eğer teslim olurlarsa doğruya ve güzele kılavuzlanmışlardır.Yüz çevirirlerse sana düşen sadece tebliğ etmektir.Allah, kullarını görmektedir. (Ali İmran-20)

Resule düşen, tebliğden başka bir şey değildir. Allah sizin açığa vurduklarınızı da gizlediklerinizi de bilir. (Maide-99)

Kuran'ı Allah yine Kuran'da Kendisi açıklıyor.
Bir başka deyişle Peygamber'in görevi Allah'ın Kuran'da açıkladıklarını tebliğ etmektir.

Rabbinin yolu işte budur; dosdoğru, kıvamında... Biz öğüt alan bir topluluğa ayetleri ayrıntılı bir biçimde açıkladık. (Enam-126)

Biz her şeyi ayrıntılı bir biçimde açıkladık. (İsra-12)

Allah size Kitap'ı ayrıntılı kılınmış bir halde indirmişken, Allah'ın dışında bir hakem mi arayayım? (Enam-114)

Yemin olsun ki, biz onlara, ilme uygun biçimde, ayrıntılı kıldığımız bir Kitap getirdik. (Araf-52)

Biz, ayetleri işte bu şekilde ayrıntılı kılıyoruz ki, hakka dönebilsinler. (Araf-174)

Derin derin düşünen bir topluluk için ayetleri böyle ayrıntılı olarak veriyoruz. (Yunus-24)

Sana bu Kitap'ı indirdik ki herşey için ayrıntılı bir açıklayıcı, bir kılavuz, bir rahmet, Müslümanlara da bir müjde olsun. (Nahl-89)

Rabbimin sözlerinin yanında benim sözlerimin bir hükmü yoktur. Rabbim Kuran'da herşeyi açıklamıştır.

 

casus021

New member
Katılım
30 Ocak 2007
Mesajlar
1,475
Tepkime puanı
380
Puanları
0
Yaş
40
Konum
istanbul
Web sitesi
www.islamportali.net
Peygamber'in (s.a.v.) görevi tebliğ etmektir.

Seninle kanıt yarıştırmaya girerlerse şöyle söyle: “Ben yüzümü Allah’a teslim ettim.Bana uyanlar da.” Kitap verilenlerle ümmilere de sor: “Siz de teslim oldunuz mu?” Eğer teslim olurlarsa doğruya ve güzele kılavuzlanmışlardır.Yüz çevirirlerse sana düşen sadece tebliğ etmektir.Allah, kullarını görmektedir. (Ali İmran-20)

Resule düşen, tebliğden başka bir şey değildir. Allah sizin açığa vurduklarınızı da gizlediklerinizi de bilir. (Maide-99)

Kuran'ı Allah yine Kuran'da Kendisi açıklıyor.
Bir başka deyişle Peygamber'in görevi Allah'ın Kuran'da açıkladıklarını tebliğ etmektir.

Rabbinin yolu işte budur; dosdoğru, kıvamında... Biz öğüt alan bir topluluğa ayetleri ayrıntılı bir biçimde açıkladık. (Enam-126)

Biz her şeyi ayrıntılı bir biçimde açıkladık. (İsra-12)

Allah size Kitap'ı ayrıntılı kılınmış bir halde indirmişken, Allah'ın dışında bir hakem mi arayayım? (Enam-114)

Yemin olsun ki, biz onlara, ilme uygun biçimde, ayrıntılı kıldığımız bir Kitap getirdik. (Araf-52)

Biz, ayetleri işte bu şekilde ayrıntılı kılıyoruz ki, hakka dönebilsinler. (Araf-174)

Derin derin düşünen bir topluluk için ayetleri böyle ayrıntılı olarak veriyoruz. (Yunus-24)

Sana bu Kitap'ı indirdik ki herşey için ayrıntılı bir açıklayıcı, bir kılavuz, bir rahmet, Müslümanlara da bir müjde olsun. (Nahl-89)

Rabbimin sözlerinin yanında benim sözlerimin bir hükmü yoktur. Rabbim Kuran'da herşeyi açıklamıştır.


kardeşim buradaki açıklık manası peygamberin sözleriylede açıklık getirmesidir peygamberin işi tebligdir fakat bu teblig sizin düsündügünüz sekilde degildir kuran ayetlerinin söyledigi gibi isin teblig etmek ve tebligini net bir sekilde açıklmaktır bu ayetleri açıklamadan direk okunursa hiç bir şey anlasılmaz örnekler verilirse namaz zekat hac kurban haram helal vb. gibi konuları açıklık gtirmistir hasır süresinde ifade etti gibi kardeşim peygamber yürüyen bir kitap gibidir onun yasantısı kurandır ve kuranın en güzel açıklanmıs biçimidir kuranın dısında peygambere s.a.v bir çok ögretiler vardır bunlarda yine hadislerde yazılıdır sunuda ifade etmekte yarar var her söz hadis degilidir kuranın tabiri ile biz sana kitabı verdik ve yanında da hikmeti verdik hikmet kavramı ise kuranın en açık bir biçimidir


ali imran suresi

164- Andolsun ki Allah, müminlere kendilerinden, onlara kendi âyetlerini okuyan, onları arındıran ve onlara kitab ve hikmeti öğreten bir Peygamber göndermekle büyük bir lütufta bulunmuştur. Oysa onlar, daha önce apaçık bir sapıklık içindeydiler.

Kitabdan maksad Kur'ân, hikmetten maksat da sünnettir (bk Kadı Beydavî ve Celâleyn Tefsirleri)
Rasûlullah'ın Sünnetine hikmet denmesinin bir sebebi; O, hikmet sahibiydi Yani her sözünde ve fiilin de bir incelik ve manâ vardı Hakka uymayan söz ve fiil kendisinden meydana gelmezdi Cevâmiu'l-kelîm verilmişti O az sözle engin ve çok değerli manâları dile getirirdi O'nun hadislerini okuyan ve sünnetini inceleyen bunu rahatlıkla müşâhede eder
 
Son düzenleme:

mavigezegen

New member
Katılım
14 Tem 2009
Mesajlar
243
Tepkime puanı
169
Puanları
0
O az sözle engin ve çok değerli manâları dile getirirdi O'nun hadislerini okuyan ve sünnetini inceleyen bunu rahatlıkla müşâhede eder

Şunu özellikle belirtmek isterim. Allah katında din İslam’dır, O da Kuran’dır. Peygamberimizin (s.a.v.) hayatı da davranışları da sözleri de Kuran’ın kendisidir.Peygamberimizden (s.a.v.) 200 yıl sonra yazılmaya başlanan hadislerin %100 Peygamberimizin (s.av.) sözü olduğunun söylenmesine ve buna sorgusuz inanılmasına şaşıyorum. Kuran’ın tasdiklemediği hiçbir söz Peygamberimizin (s.a.v) sözü olamaz.Peygamberimiz (s.a.v.) bile kendi zamanında kendi sözlerini yazdırmamışken, 200 yıl sonra bunları hadis diye yazmaya kalkanlar Kuran’da neyi eksik bulmuşlar acaba? İslam’ı mezheplere bölenler bu hadis yazıcıları değil midir?

Hep birlikte Allah’ın ipine yapışın, fırkalara bölünüp parçalanmayın; Allah’ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın.Birbirinizin düşmanı idiniz, Allah kalplerinizi uzlaştırıp kaynaştırdı da O’nun nimeti sayesinde kardeşler haline geldiniz.Ateşten bir çukurun kenarında idiniz; sizi oradan kurtardı.Allah size ayetlerini bu şekilde açıklıyor ki, doğruya ve güzele yol bulasınız . (Ali İmran-103)

Kendilerine açık-seçik kanıtlar geldikten sonra, çekişmeye girip fırkalar halinde parçalananlar gibi olmayın.Böyle olanlar için çok büyük bir azap vardır. (Ali İmran-105)

Onlardan ki, dinlerini parçalayıp hizipler/fırkalar haline geldiler. Her hizip kendi elindekiyle sevinip övünür. (Rum-32)

Sizin için, dinden, Nûh'a önerdiğini, sana vahyettiğini, İbrahim'e, Mûsa'ya ve İsa'ya önerdiğimizi şöyle diyerek kanunlaştırdı: "Dini dosdoğru tutun; onda bölünüp fırkalara ayrılmayın!" Onları çağırdığın bu tutum, şirke bulaşanlara çok ağır gelmiştir. Allah, dilediğini kendisi için seçer ve hakka yönelenleri kendisine iletir. (Şura-13)

Kendilerine ilim geldikten sonra, sadece aralarındaki kıskançlık ve azgınlık yüzünden fırkalara bölündüler. Eğer belli bir süreye kadar erteleme sözü Rabbinden gelmiş olmasaydı, aralarında iş mutlaka bitirilirdi. Onların ardından Kitap'a mirasçı olanlar da onun hakkında, işkillendiren bir kuşku içindedirler. (Şura-14)
 

casus021

New member
Katılım
30 Ocak 2007
Mesajlar
1,475
Tepkime puanı
380
Puanları
0
Yaş
40
Konum
istanbul
Web sitesi
www.islamportali.net
Şunu özellikle belirtmek isterim. Allah katında din İslam’dır, O da Kuran’dır. Peygamberimizin (s.a.v.) hayatı da davranışları da sözleri de Kuran’ın kendisidir.Peygamberimizden (s.a.v.) 200 yıl sonra yazılmaya başlanan hadislerin %100 Peygamberimizin (s.av.) sözü olduğunun söylenmesine ve buna sorgusuz inanılmasına şaşıyorum. Kuran’ın tasdiklemediği hiçbir söz Peygamberimizin (s.a.v) sözü olamaz.Peygamberimiz (s.a.v.) bile kendi zamanında kendi sözlerini yazdırmamışken, 200 yıl sonra bunları hadis diye yazmaya kalkanlar Kuran’da neyi eksik bulmuşlar acaba? İslam’ı mezheplere bölenler bu hadis yazıcıları değil midir?

yeryüzünde din islamdır zaten islamın dısında din arayan gaflet içindedir biz islamın dısında din aramıyoruz peygamberin sözleride dinin kendisidir çünkü peygamber s.a.v kuranın dısında bilgi vermemiştir kitapta her sey detayıyla açıklık getirilmemiştir bunuda belirtmek isterim kardeşim bana namazın zekatın detaylarını kurbanın detaylarının açıklarmısın ayetlerle kitabın açıklık getirdik ifadesi ise peygamberle açıklık getirmektir ifadesidir hadisin yazılması konusunada gelince sözleri peygamber döneminde yazılmıstır sitemizde yazılmısıtır




“Ey Peygamber, Rabbından sana indirileni tebliğ et,eğer yapmazsan O’nun peygamberliğini yapmamış olursun”(Maide suresi 70)
Hazreti Peygamber Rabbından aldığı emre uyarak ,Kur-an’ı Kerimden kendisine inzal olunan ayetleri Müslümanlara tebliğ etmiş ve bu suretle peygamberlik görevini yerine getirmiştir.Yalnız bu ayetler doğrudan bildirilselerdi Müslümanlar büyük müşkillerle karşılaşmış olacaklardı.
Mesela namaz kılınmasını emreden ayetler mücmel olarak gelmiş fakat rekatlarının adedi,şekil ve vakitler Kur-an da beyan edilmemiştir.(mecburen hadislere göre kılacaksınız).
Keza zekat verilmesini emreden ayetler mutlak olarak gelmiş zekatı gerektiren malın miktarı ve şartları beyan edilmemiştir. Kur-an’ı kerimde bunun gibi şekil şartı ve erkanı beyan edilmedikçe tatbiki mümkün olmayan daha birçok hükümler vardır ve bunların beyanı için yine Hazreti Peygambere başvurmaktan başka çare yoktur.Nitekim Allah Teala Peygambere ikinci bir görev vermiş.Şöyle buyuruyor
“İnsanlara kendilerine indirileni beyan edesin diye sana Kur-anı indirdik. Ola ki onlarda düşünürler.”(Nahl suresi 44)
Görülüyor ki Hazreti Peygamber bir taraftan kendisine indirilenleri insanlara tebliğ etmekle, diğer taraftan da tebliğ ettikleri arasında Müslümanlar için anlaşılması ve tatbik edilmesi güç olanları açıklamakla görevlendirilmiştir.Görevi şu ayette daha açık ifade ediliyor.
“Allah müminlere ayetlerini okuyan, onları teksiye eden onlara kitap ve hikmet öğreten kendi aralarında bir peygamber göndermekle lütufta bulunmuştur.Burada sözü edilen hikmet sünnettir.sünnet lütuftur yoksa müminler ç****izdir.
Kendisine kitapla birlikte bir de Sünnet verilmiş olan Hazreti Peygambere itaati emreden kur-an ayetlerinin sayısı pek çoktur.Bunlardan bazılarından bahsedelim.
“Allah’a ve Peygambere itaat ediniz; ola ki rahmet olunursunuz.” (Al-i İmran 132) “Kim peygambere itaat ederse Allah’a itaat etmiş olur.”(Nisa 80)
“Ey Peygamber de ki:Eğer Allah’ı seviyorsanız bana itaat ediniz ki Allah ta sizi sevsin ve günahlarınızı affetsin.(Al-i İmran 31 )
“Ey Peygamber de ki:Allah’a ve Peygamber’e itaat ediniz,eğer yüz çevirirseniz (biliniz ki) Allah kafirleri sevmez.” (Al-i İmran 31)
“Peygamber size neyi getirmişse onu alınız,neden sizi nehyetmişse ondan sakınınız”(haşr 7)

Birkaçını zikerettiğimiz bu ayetler Hazreti Peygamber’e itaat etmenin zorunlu olduğunu olduğunu açık bi şekilde ifade etmektedir.Bu islamın ve imanın gereğidir

Onlar ki yanlarındaki Tevrat'ta ve İncil'de yazılı bulacakları ümmi haber getirici (Nebi) olan elçiye uyarlar; o onlara marufu emrediyor münkeri yasaklıyor temiz şeyleri helal murdar şeyleri haram kılıyor ve onların ağır yüklerini üzerlerindeki zincirleri indiriyor. Ona inananlar destek olup savunanlar yardım edenler ve onunla birlikte indirilen nuru izleyenler; işte kurtuluşa erenler bunlardır. "(A'raf Suresi, 157)


Kuran'da peygambere itaat, Allah'a itaat ile birlikte değerlendirilmektedir. Müminlere anlaşmazlığa düştükleri konularda kendilerine yol gösterici olarak Kuran'ı ve peygamberimizin sünnetlerini almaları emredilmiştir. Kuran-ı Kerim'de bu konu ile ilgili olarak şöyle buyurulmaktadır.

"Hayır öyle değil. Rabbine andolsun. Aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem kılıp sonra senin verdiğin hükme içlerinde hiç bir sıkıntı duymaksızın tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça iman etmişolmazlar." (Nisa Suresi, 65)

Bu ayetten de açıkça anlaşıldığı gibi Hz. Muhammed'in uygulamaları, Kuran gibi kesin ve hatasız bir hüküm kaynağıdır. Çünkü sünnet Kuran'ın yorumu, açıklanması ve hayata dönüştürülmesinin diğer adıdır. Bu yüzden Kuran'ın hayata dönüştürülmüşşekli olan Peygamberimizin sünnet-i seniyyesi konusunda mümin erkek ve kadınlar için herhangi bir tevil getirme ve itaatsizlik etme hakkı yoktur.

"Allah ve Resulü, bir işe hükmettiği zaman, mümin bir kadın ve mümin bir erkek için o işte kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah'a ve Resulüne isyan ederse, gerçekten o apaçık bir sapıklıkla sapmıştır." (Ahzab Suresi, 36)

Bu konu ile ilgili diğer bir ayette Allah şöyle buyuruyor.

"Aralarında hükmetmesi için, Allah'a ve elçisine çağrıldıkları zaman mü'min olanların sözü, "işittik ve itaat ettik"demeleridir. İşte felaha kavuşanlar bunlardır." (Nur Suresi, 51)

Kuran'da Resulullah'a (s.a.v.) itaati konu alan tüm ayetlerde itaatin tüm müminler üzerinde bir zorunluluk olduğunu anlatılıyor. Bu yüzden peygamber uygulamalarında masumdur ve bu uygulamalar Allah'ın koruması altındadır. Diğer bir deyişle sünnet kapsamı içerisine alınan her şey aslında vahye dayalıdır.

"O hevadan (kendi istek, düşünce ve tutkularına göre) konuşmaz. O'nun söyledikleri yalnızca vahyolunmakta olan bir vahiydir." (Necm Suresi, 3-4)

Bu durumda, eğer bir konuda ihtilaf başgösterirse İslamın iki temel kaynağı olan Kuran ve sünnete başvurmak müminler için diğer bir zorunluluktur.

"... Aranızda bir anlaşmazlığa düşerseniz bunu Allah'a ve elçisine döndürün. Şayet Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorsanız bu hayırlı ve sonuç bakımından daha güzeldir." (Nisa Suresi, 59)

Ayrıca Peygamber, vahiy yoluyla Allah'tan aldığı Kuran ayetlerini sadece insanlığa ulaştırmakla kalmaz, aynı zamanda onun açıklanması görevini yerine getirir. Peygamberimizin sünnetine bu açıdan bakarsak onun Kuran'ın yorumlanması şeklinde algılayabiliriz. Peygamberimizin sünneti, eğer bu anlamda değerlendirilirse yanlışanlaşılmalardan, tahrifattan ve istismardan korunmuşolur ve anlaşılması kolaylaşır.

Diğer bir ayette ise, "De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah'ta sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın"(Al-i İmran Suresi, 31) buyurulmuştur.

Bu yüzden Allah'ı sevmenin göstergesi Resulullah'a uymaktır. İnsan Resulullah'a (s.a.v.) uymakla gerçekte Allah'a uymuşolduğunu ortaya koymaktadır. Hiçbir mümin Allah'a itaati yeterli görüp Resulullah'a (s.a.v.) itaati terkedemez. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) sünnete uyanları şu şekilde müjdelemektedir. "Kim, sünnetimi ihya ederse, beni ihya etmişolur. Kim beni ihya ederse cennette benimle beraberdir." (Tirmizi)

Peygamberimiz (s.a.v.) sünnet-i seniyyeye uyanları böyle müjdelerken, Kuran-ı Kerim'de Peygambere isyanın ne kadar büyük sonuçlar doğuracağı şu şekilde anlatılıyor.

"Kim Allah'a ve elçisine isyan eder ve onun sınırlarını aşarsa, onu da içinde ebedi kalacağı ateşe sokar. Onun için alçaltıcı bir azab vardır." (Nisa Suresi, 14)

Bütün bu gerçeklere rağmen sünnet-i seniyyenin önemini anlamayanlar ve ona dil uzatanlar, doğrudan doğruya Resulullah'a (s.a.v.) dil uzatmışve O'na eziyet etmişolur. O'na eziyet eden ise Allah'a (c.c.) başkaldırmışolur. Bunlar hem dünyada, hem ahirette Allah'ın (c.c.) lanetine maruz kalır, amansız bir azaba uğrarlar
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Her mezhep kendine göre birşeyler söylemiş yalan yanlış.

Çok yanlış ve saygısızca bir ifade bu ! Eğer ilmi bir yaklaşım göstererek mezhep içtihatlerinin yanlışlığını gösterebilirseniz, müteala edilebilir. Ama bu şekilde, yekten, fütutrsuzca... Nedir amacınız?
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
Sünnetlerin doğruluğu tartışılır, Kuran'la çelişmediği takdirde doğru olduğuna kanaat getirilebilir. Ancak dosdoğru Kuran varken ve Allah "Hiçbir şeyi eksik bırakmadık" derken, neden hala yok bu helal, yok şu haram diyerek dine eklemeler yapılır anlamam...

Sözlerin çelişiyor, farkındamısın. Bir yerde O'nun (s.a.v.) yaşantısı Kur'an'dı diyorsun, güzel; fakat dönüyorsun burada (haşa) sünnetler tartışılır diyorsun. Bu ne perhiz.? Yazdığını mı okumuyorsun, yoksa laf ola beri gele türden mi yazıyorsun. Madem ki O'nun (s.a.v.) yaşantısı Kur'an; o halde sünnetini neden tartışıyorsun ?

Görmek istersen bak casus kardeşim ne güzel ayetler ile örnek vermiş. Anlamaya çalış, Kur'an'dan bir mm sapmamış O güzeller güzeli (s.a.v.)'ni tartışmaya çalışma. Sünnetini tartışırsan karşısındasın demektir, yani O'nun (s.a.v.), her anı Kur'an olan bir insanın muhalifisin demektir. Hayatı Kur'an olan kişinin (s.a.v.) de (bu mantık gereği) muhalifi olmak, Kur'an'a muhalif olmak demektir ki; Allah (celle celaluhu) korusun.
 

mavigezegen

New member
Katılım
14 Tem 2009
Mesajlar
243
Tepkime puanı
169
Puanları
0
Sözlerin çelişiyor, farkındamısın. Bir yerde O'nun (s.a.v.) yaşantısı Kur'an'dı diyorsun, güzel; fakat dönüyorsun burada (haşa) sünnetler tartışılır diyorsun. Bu ne perhiz.? Yazdığını mı okumuyorsun, yoksa laf ola beri gele türden mi yazıyorsun. Madem ki O'nun (s.a.v.) yaşantısı Kur'an; o halde sünnetini neden tartışıyorsun ?

Görmek istersen bak casus kardeşim ne güzel ayetler ile örnek vermiş. Anlamaya çalış, Kur'an'dan bir mm sapmamış O güzeller güzeli (s.a.v.)'ni tartışmaya çalışma. Sünnetini tartışırsan karşısındasın demektir, yani O'nun (s.a.v.), her anı Kur'an olan bir insanın muhalifisin demektir. Hayatı Kur'an olan kişinin (s.a.v.) de (bu mantık gereği) muhalifi olmak, Kur'an'a muhalif olmak demektir ki; Allah (celle celaluhu) korusun.


Ne söylesem siz yine de anlamayacaksınız. Sünnetler tartışılır dedim, bunda anlaşılmayacak ne var. Hadisi okursun, sonra döner Kuran'da bu hadisi tasdikleyici ayet ararsın. Buldun mu, bu hadis doğrudur. Bulamadın mı o zaman şüphe edersin. Şüphe ediyorsan da aynı konuda dosdoğru olan Kuran'ın hükmüne bakarsın. O'nda hiçbir şey eksik değildir.

Benim tartıştığım sünnet değildir. Bunu anlamak bu kadar zor mu? Ben Peygamberimizin (s.a.v.) söylemediği ve yapmadığı şeyleri söylemiş ve yapmış gibi göstererek bunlara din diyen insanlara ve o insanların halkı aldatmalarına karşıyım. Bunda nasıl bir çelişki buluyorsunuz merak ediyorum. Ve bütün sözlerimi Kuran'a dayanarak söylüyorum. Bu nedenle de her yazımda mutlaka bir kaç ayetle bunları anlatmaya gayret ediyorum. Peygamberimiz (s.a.v.) sadece vahiy ile öğüt vermiştir. Fakat hala anlamak istemezseniz siz bilirsiniz.

Benim sözlerim Rabbimin sözlerinin yanında bir hiçtir. Buyrun Rabbimin sözlerini okuyun, belki anlarsınız;

Yemin olsun ki biz, insanlardan ve cinlerden birçoğunu cehennem için yarattık. Kalpleri var bunların, onlarla anlamazlar; gözleri var bunların, onlarla görmezler; kulakları var bunların, onlarla işitmezler.Davarlar gibidir bunlar. Belki daha da şaşkın. Gafillerin ta kendileridir bunlar. (Araf-179)

Artık bundan sonra kim yalan düzüp Allah’a iftira ederse böyleleri zalimlerin ta kendileridir. (Ali İmran-94)

Bir bak, nasıl yalan düzüp iftira ediyorlar Allah'a! Açık günah olarak bu yeter. (Nisa-50)

Yalan düzüp Allah'a iftira eden veya kendine bir şey vahyedilmediği halde "Bana vahyedildi" diyen kişi ile, "Allah'ın ayet indirdiği gibi ben de indireceğim" diyen kimseden daha zalim kim vardır! Bir görsen o zalimleri ölüm dalgaları içindeyken. Melekler ellerini uzatmış, "Çıkarın canlarınızı!" diye! Bugün zillet azabıyla cezalandırılacaksınız; çünkü Allah'a karşı gerçek dışı şeyler söylüyorsunuz ve çünkü O'nun ayetlerine karşı büyüklük taslıyordunuz. (Enam-93)

Şunu da söyle: "Allah şunu haram etmiştir diye tanıklık edip duran şahitlerinizi getirin." Eğer tanıklık ederlerse sakın onlarla birlikte tanıklık etme! Ayetlerimizi yalanlayanlarla âhirete inanmayanların keyifleri ardınca gitme! Onlar, kendi Rablerine başkalarını denk tutuyorlar. (Enam-150)

Rablerinin huzurunda haşredileceklerinden korkanları, o vahiy ile uyar ki korunabilsinler. Onların O'ndan başka ne bir dostu vardır ne de şefaatçısı. (Enam-51)

"Size Rabbimin vahiylerini tebliğ ediyorum, size öğüt veriyorum. Allah'ın yardımıyla, sizin bilmediğiniz şeyleri biliyorum." (Araf-62)

De ki: "Ben sizi ancak vahiyle uyarıyorum." Ama sağırlar, uyarıldıklarında çağrıyı işitmezler ki! (Enbiya-45)

Allah, bir insanla ancak vahiy yoluyla yahut perde arkasından konuşur; yahut da bir resul gönderir de kendi izniyle dilediğini vahyeder. Yüceler yücesi O'dur; hüküm ve hikmet sahibi O'dur.

İşte bunlar, Allah'ın ayetleridir ki, onları sana hak olarak okuyoruz. Hal böyle iken Allah'tan ve onun ayetlerinden sonra hangi hadise/söze inanıyorlar?! (Casiye-6)
 

casus021

New member
Katılım
30 Ocak 2007
Mesajlar
1,475
Tepkime puanı
380
Puanları
0
Yaş
40
Konum
istanbul
Web sitesi
www.islamportali.net
kuranda evlilik için sahitler getirin diyor peki çölde biri erkek biri bayan var ve yanlarında hiç bir mahluk yok fakat günaha girmemek içinde çabalıyorlar ve bir birlerinden hoşlandılar o esnada evlenmek istiyorlar bu evlilik nasıl olabilir bir yandanda sahit olmadan evlilik olmaz deniyor sehir merkezide baya uzak bu sorunu nasıl çöze biliriz
 

mavigezegen

New member
Katılım
14 Tem 2009
Mesajlar
243
Tepkime puanı
169
Puanları
0
kuranda evlilik için sahitler getirin diyor peki çölde biri erkek biri bayan var ve yanlarında hiç bir mahluk yok fakat günaha girmemek içinde çabalıyorlar ve bir birlerinden hoşlandılar o esnada evlenmek istiyorlar bu evlilik nasıl olabilir bir yandanda sahit olmadan evlilik olmaz deniyor sehir merkezide baya uzak bu sorunu nasıl çöze biliriz

Bu çok mantıklı bir örnek olmamış. Elbette 2 şahit mutlaka bulunur. 21. yüzyıldayız. Bu kişilerin çölün ortasında tek başlarına ne işleri var diye sorarım ben de...Velhasıl çöldeler, evleneceklerse şahitlerini bulup öyle evlenecekler. Yoksa şahit buluncaya kadar sabredecekler. Sabretmek onlar için daha hayırlıdır.

Allah'ın emrettiği şekildeki evliliği bile zinaya alet eden insanlar var. Evlilik zina yapmamak için değil, Allah'ın emri ile olmalıdır.


İddet bekleyen kadınlara evlenme isteğinizi dolaylı yoldan anlatmanızda veya böyle birşeyi içinizde saklamanızda sizin için hiçbir günah yoktur. Allah bilmiştir ki, siz onları mutlaka anacaksınız, unutmayacaksınız. Bu sırada onlarla, örfün normal göreceği sözlerle konuşma dışında gizli bir buluşma için anlaşmayın. Ve zorunlu olan süre doluncaya kadar nikâhı bağlamaya girişmeyin. Bilin ki Allah, benliklerinizin içindekini bilir. O'ndan sakının. Ve bilin ki Allah çok affedicidir, çok yumuşak davranışlıdır. (Bakara-235)
 

casus021

New member
Katılım
30 Ocak 2007
Mesajlar
1,475
Tepkime puanı
380
Puanları
0
Yaş
40
Konum
istanbul
Web sitesi
www.islamportali.net
Bu çok mantıklı bir örnek olmamış. Elbette 2 şahit mutlaka bulunur. 21. yüzyıldayız. Bu kişilerin çölün ortasında tek başlarına ne işleri var diye sorarım ben de...Velhasıl çöldeler, evleneceklerse şahitlerini bulup öyle evlenecekler. Yoksa şahit buluncaya kadar sabredecekler. Sabretmek onlar için daha hayırlıdır.

Allah'ın emrettiği şekildeki evliliği bile zinaya alet eden insanlar var. Evlilik zina yapmamak için değil, Allah'ın emri ile olmalıdır.


İddet bekleyen kadınlara evlenme isteğinizi dolaylı yoldan anlatmanızda veya böyle birşeyi içinizde saklamanızda sizin için hiçbir günah yoktur. Allah bilmiştir ki, siz onları mutlaka anacaksınız, unutmayacaksınız. Bu sırada onlarla, örfün normal göreceği sözlerle konuşma dışında gizli bir buluşma için anlaşmayın. Ve zorunlu olan süre doluncaya kadar nikâhı bağlamaya girişmeyin. Bilin ki Allah, benliklerinizin içindekini bilir. O'ndan sakının. Ve bilin ki Allah çok affedicidir, çok yumuşak davranışlıdır. (Bakara-235)

misal verdim bende biliyorum olmaz sordugum sorunu cevabını ben vereyim bari sahit bulamıyorsa o vakit yaradanı sahit turtarsın taki sehir merkezine gilip nikahı tazeleye kadar o nikah ve ahit geçerli olur

olasılık imkansızda olsa ola bilir ihtimali yüksek olur olmaz diye bir kaidede diyemeyiz sonuçta dünya halidir
 

mavigezegen

New member
Katılım
14 Tem 2009
Mesajlar
243
Tepkime puanı
169
Puanları
0
misal verdim bende biliyorum olmaz sordugum sorunu cevabını ben vereyim bari sahit bulamıyorsa o vakit yaradanı sahit turtarsın taki sehir merkezine gilip nikahı tazeleye kadar o nikah ve ahit geçerli olur

olasılık imkansızda olsa ola bilir ihtimali yüksek olur olmaz diye bir kaidede diyemeyiz sonuçta dünya halidir


Bunun için bana bir ayet gösterebilir misin? Gösterebilirsen kesinlikle doğrudur derim. Yok gösteremiyorsan o zaman seni şu 2 ayetle uyarırım;

Onlardan bir zümre vardır, aslında Kitap’tan olmayan birşeyi siz Kitap’tan sanasınız diye, dillerini Kitap’la eğip bükerler.O, Allah katından olmadığı halde “Bu, Allah katındandır.” derler.Bilip durdukları halde, Allah hakkında yalan söylerler. (Ali İmran-78)

Yalan düzerek Allah'a iftira etmek için, dillerinizin uydurma nitelendirmeleriyle "Şu helaldir, şu da haramdır!" demeyin. Yalan düzerek Allah'a iftira edenler kurtulamazlar. (Nahl-116)
 
Üst Alt