Nedir bu kur'anda yazmıyor muhabbeti anlamadım vesselam.
derseniz;
Deriz ki:
Bu sizin icin oldukca büyük bir kayip;
O halde tez elden tahsil ediniz..
vesselam
Birinci mukaddime: Birinci bilginin (ilim) tafsili, delillerin kısımlarını, şe*killerini ve şartlarını bilmekten ibarettir. Deliller üç kısımdır:
Aklî deliller: Bunlar, zatları itibariyle delalet ederler.
Şer´î deliller: Bunlar, Şer´in vaz´ı ile (Şer´ sayesinde) delil olmuştur.
Vaz´î deliller: Bunlar da lüğavi ibarelerdir.
Bu hususta tam bilgi usul mukaddimesinde (bkz. I, 11-72) zikrettiğimiz
[II, 352] medâriku´l-ukûl ile olur, daha azıyla değil. Çünkü delillerin şartlarını bilmeyen
kişi, hükmün hakikatini ve Şer´in hakikatini bilemediği gibi Şâri´in mukaddimesini ve Şâri´in gönderdiği kişiyi de bilemez.
Usul alimleri müctehid olabilmek için, âlemin sonradan olduğunu ve alemin, kendisini vareden, kendine has birtakım vacib sıfatlarla muttasıf ve imkansız sı*fatlardan münezzeh bir varediciye muhtaç bulunduğunu bilmek gerektiğini, ayn-ca bu varedicİnin peygamberler göndermek ve bu peygamberleri mucizelerle desteklemek suretiyle kullarının kendisine ibadet etmesini istediğini bilmek gerektiğini de söylemişlerdir. Ta ki müctehid mucizeler üzerinde düşünmek sure*tiyle peygamberlerin doğruluğunu bilebilsin. Bana göre bu husustaki kolaylık şu*dur: Bu konuda gereken miktar kesin inanç´tır (i´tikad-ı câzim). Zira bu suretle kişi müslüman olur. Müslüman olmak da kuşkusuz müfti olmanın şartıdır. Kelam metodlarım ve kelamcıların adetleri üzere tahrir edilen delilleri bilmesi ise şart değildir. Nitekim sahabe ve tabiun arasında kelam sanatını iyi bilen yoktu. İnanç konularında taklid sınırını aşıp, delili bilmeye kadar varma ise, bizatihi şart olma*yıp, belki ictihad mertebesinin zarureti sebebiyle vaki olur. Şöyle ki, ilimde icti-had mertebesine ancak, kulağına alemin yaratılmış olduğunun delilleri, yaratıcı*nın sıfatlan, peygamberlerin gönderilmesi ve Kur´ân´ın mucize oluşu gibi husus*lar girmiş olanlar ulaşabilir. Bütün bu hususları Allanın Kitabı içermektedir. Ki-tab´daki bilgiler gerçek tanımayı oluşturur ve kelam sanatıyla hiç meşgul olma*mış olsa bile, bu bilgileri edinmiş olan kişiyi taklid çizgisinin dışına çıkarır.
tşte bütün bunlar ictihad mertebesinin gereklerindendir. Hatta Resulün tasdi*ki ve inanmanın temelleri (usûlü´1-iman) hususunda sırf mukallid olan birinin fürû´ konularında ictihad etmesi caizdir.
İkinci mukaddime: Lügat ve nahvi bilmek
Bununla, Arabın hitabını ve kullanım adetini anlayabilecek ölçüde ve sözün sarihini, zahirini, mücmelini, hakikatini, mecazını, âmmını, hâssını, muhkemini, müteşâbihini, mutlakmı, mukayyedini, nassını, fahvâsını, lahnmı ve mefhumunu biribirinden ayırabilecek derecede bilmeyi kastediyorum. Bu husustaki kolaylık, Halil ve Müberred´in derecesine ulaşmanın, lügatin hepsini bilmenin ve nahivde iyice derinleşmenin şart olmayışıdır. Gerekli ve yeterli olan miktar, Kitab ve Sünnete ilişkin olan ve hitabın vaki olduğu yerlere hakim olabilme ve bu hitabın maksatlarını idrak edebilme imkanı sağlayacak olan miktardır.
Tamamlayıcı İki İlim:
Tamamlayıcı mahiyyetteki iki İlimden birincisi, Kitab ve Sünnetin nâsih ve mensûhunu bilmektir. Bu da zaten özel ve sınırlı birtakım ayet ve hadisler için söz konusudur. Bu husustaki kolaylık ise, bütün bunları ezbere bilmenin şart ol*mayıp, sadece hakkında fetva vereceği olaya ilişkin ayet veya hadisle ilgili olanı*nı bilmenin yeterli olmasıdır. Bu hadisin veya şu ayetin mensuh cümlesinden ol-
madiğim bilmesi gerekir. Bu husus hem Kitab hem de Sünnet için geçerlidir.
ikincisi ise, sadece Sünnete mahsus olup, rivayeti bilmek, bu rivayetlerin sa*hihini fasidinden, makbulünü merdudundan ayırabilmektir. Adlin adilden rivayet etmediği hadisler hiç bir zaman hüccet olamaz. Bu husustaki kolaylık ise şudur: Ümmetin genel kabulüne mazhar olan hadislerin isnadını incelemesi gerekmez. Eğer bazı alimler bu hadise muhalif kalmışlarsa, bu takdirde, bu hadisin ravile-rini ve bu ravilerin adaletini bilmesi gerekir. Eğer bu raviler kendi nazarında [II, 353] meşhur İseler, msl. Şafiî´nin Mâlik, Nâfı ve Ibn Ömer kanalından rivayet ettiği hadisler gibi, bu hadise itimad edebilir. Çünkü bunların adaleti ve halleri halk na*zarında mütevatir olmuştur. Adalet İse denemek ve müşahade etmek veya habe*rin mütevatir olması yoluyla bilinir. Bu mertebeden aşağısı takliddir. Sahihlerin-deki haberler hususunda Buhari ve Müslim´i taklid etmek böyledir. Bu ikisi sade*ce adaletini bildikleri kişilerden rivayette bulunmuşlardır. Bu sırf takliddir. Tak*lid, ravilerin ahvalini ve siretlerini dinleyip öğrenmek, sonra da bu siretlerin ada*leti iktiza edip etmediğini İncelemekle zail olur. Ne var ki bu uzun iştir ve zama*nımızda, aradaki vasıtaların çokluğu da eklenince, oldukça zordur. Bu husustaki kolaylık, tadil konusundaki mezhebinin sahih olduğunu bildiğimiz adil bir ima*mın tadili ile yetinmektir. Çünkü tadil ve cerh konusunda değişik mezhepler var*dır. Bizden uzun zaman önce ölmüş biri hakkında deneme ve müşahade imkan*sızdır. Ravinİn siretinin mütevatir olması şart koşulacak olursa, meşhur imamlar dışında böylesine rastlanılamaz. Öyleyse, müctehid, ravinin siretini bilme konu*sunda, verdiği haberlerde adil olanları taklid etmelidir. Biz, mezhebinin sıhhatini öğrendikten sonra bu adil kişiyi taklid ederiz. Şayet müfti için, ümmetin, ravileri-ni beğendiği sahih kitaplara itimad etmeyi caiz görürsek, müftinin yolu kısalır. Aradaki vasıtaların çokluğu da dikkate alınırsa zamanımızda bu İş uzun ve kül*fetlidir. Üstelik asırların geçmesiyle de işin zorluğu gitgide artmaktadır.
Işte ictihad mertebesine ulaşmak için gerekli olan sekiz ilim bunlardır. Bun*ların büyük çoğunluğunu hadis, lügat ve fıkıh usulü ilimleri ihtiva etmektedir. Ic-tihad mertebesine ulaşabilmek için kelama ve fıkhın füruuna gerek yoktur. Fık*hın füruuna nasıl ihtiyaç olabilir! Zaten bu füruu müctehidler üretmekte ve bun*lar hakkında, ictihad mertebesini elde ettikten sonra onlar hüküm vermektedirler, ictihad, bu fürudan önce bulunması gereken bir şart olduğu halde, bu füruu bil*mek ictihad mertebesine ulaşmak için nasıl şart olabilir! Ne var ki zamanımızda ictihad mertebesi füru ile çok meşgul olmakla hasıl olmaktadır. Zamanımızda alışkanlık kazanmanın yolu budur. Sahabe zamanındaki metod ise bu değildi. Bugün de sahabe zamanındaki metodu uygulamak mümkündür.
Çoğunluğun Gözden Kaçırdığı Bir İncelik:
Bu sekiz ilimin tamamını bilmek, yalnızca, Şer´in tamamında fetva verebilen mutlak müctehid hakkında şarttır. Bence ictihad, bölünemeyen bir makam değildir. Yani, birinin bazı konularda ictihad mertebesine ulaşması mümkündür. Buna göre, kıyâsı inceleme (en-nazaru´1-kıyasî) yolunu bilen kişinin, hadis ilminde ma*hir olmasa bile, kıyâsî bir meselede fetva vermesi mümkündür. Müşterek mesele*sini inceleyen kişinin, fakîhu´n-nefs olması, feraizin usulünü ve manalarını bil*mesi yeterlidir. Ayrıca sarhoş edici şeylerin haramlığı konusunda veya velisiz nikah konusunda varid olan haberleri bilmesine gerek yoktur. Çünkü müşterek problemi hususunda bu haberlerden istifadeye gerek olmadığı gibi, bu hadislerin söz konusu meseleyle ilişkisi de yoktur. Nasıl oluyor da, bu haberlerden habersiz olmak veya bu haberleri hiç bilememek bir eksiklik sayılıyor! Zimmî mukabilin- [II, 354] de müslümamn öldürüleceğine dair hadisleri ve bundaki tasarruf metodunu bilen kimsenin, nahiv ilmini, V´emsehû bi ruûsikum ve erculekum ile´l-ka´beyn [Mâide, 5/6] ayetini anlayacak ölçüde bilmemesi ona zarar vermez. Gerisini var sen buna kıyas et!
Müftî olabilmek için her soruya cevap vermek de şart değildir. Nitekim Mâlik, kendisine sorulan 40 sorunun 36´sına ´bilmiyorum´ cevabını vermiştir. Ay*nı şekilde Şafiî, hatta sahabiler nice meseleler hususunda kararsız kalmış cevap verememişlerdir. Öyleyse müfti için şart olan, fetva verdiği konuda basiret üzere olması; bildiği konuda fetva vermesi; bildiğini bilmesi; bildiği ile bilmediğinin arasına ayırabilmesi; bilemediği konularda duraksayıp bildiği konularda fetva vermesidir.