Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Demokrasi ve Şeriat

m_orelyo

New member
Katılım
21 Kas 2007
Mesajlar
33
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
117
Konum
Kadýköy
Web sitesi
www.fenerbahce.org
İlim mü'minin yitiğidir.Demokrasi de bu çağın yönetim sistemi...
İslam'ın ve müslümanların demokrasiyle bir problemi yoktur.
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
Sevgili kardeşim Duha; senin savunduğun ve yazdığın demokrasi gönlünde olmasını istediğin demokrasidir. Ama uygulanan günümüz demokrasisini sende beğenmiyorsun, bunu anlıyorum yazdıklarından. Bundan o zaman ne çıkıyor bana kalırsa biliyormusun, bekir'in Ruşen'in ve ebuzer'in söyledikleri çıkıyor. Yani, asılolan ve olması gereken demokrasi, kişilerin ve toplumların beklentilerinin hiç birini karşılamadığı gibi, tam tersi bir açılım ile istemediklerini dayatmacı bir şekilde yaşam biçimi olarak sunmaya çalışıyor. Yani senin gayrı müslimlere yapıldığını söylediğin dayatmacılık olarak adlandırdığın konu, günümüzde uygulanan ve adına demokrasi denilen sistem ile birebir örtüşür posizyona geliyor. Bunu bir çok örnekler ile ortaya koyabiliriz. En basitinden bir örnek; en demokrat olduğunu söyleyen sosyal demokratlar eğitim ve öğrenim süresinin 5 yıllıktan 8 yıllığa çıkarılmasını sağladı ve bunun için kendilerini tabiri caizse yırttılar. Hatta bir tanesi ne dedi biliyorsun "siyasi hayatıma dahi mal olsa ben bu yasanın çıkması için çalışacağım" (Nitekim oldu da, siyasi hayatı bitti) Peki kardeşim burada temel amaç ne idi ? Eğitimsiz hiç bir çocuk kalmasın ve başladığı eğitime en az 8 yıl devam etsin. Bu muydu ? Hayır Duha, hayır sevgili kardeşim sende bende diğeri de hepimiz çok iyi biliyoruz ki; bu yasanın çıkmasının tek ve en somut gerçek nedeni vardı: İmamhatip okullarının önünü kesmek. Yok eğer aksini savunacak olan olursa şu soruma cevap versin: Neden eğer eğitimse; peki o halde, bu yasa niçin 8 yıl değil 11 yıl olsun diyerek çıkmadı. Öyle ya, eğitime başlayan bir yavrumuz 8 yıl mecburiyetinden ziyade 11 yıl devam ederse uygulamada olan müfredatın gereği imam hatip'e de gidebilecekti. İşte! O zaman hesaplar ve planlar hepsi alt üst olacak, bir anlamı kalmayacaktı. Bak; en demokrat olduklarını söyleyen kişilerin sadece eğitim hakkında yapacağın tercihi nasıl bir demokrasi oyunu ile önünü kesiyor. Şimdi; senin görmeyi istediğin demokrasinin kılı dahi yok bu uygulamada. Neden; çünkü bu örnek tamamı ile dikta oldu. Bak şimdi; demokrasi kabuk değiştirdi ve totaliterlikten daha farklı bir fraksiyon olan diktaya geçti. Oysa adına demokrasi diyorlar bu uygulamanın. Ve buna karşı çıkanlara da "çağdışı demokrasi düşmanı."

Elbette senin görmeyi istemediğin bir tarz bu. İşte bu arkadaşlarımız da sana bunu yazmaya çalışıyorlar sanırım, benim anladığım bu çünkü yazılanlardan. Ve devamında şunu söyleyebilirim; Allah'ınsistemi şeraitı garra'nın dışında hangi sistem hangi rejim ortaya konulursa konulsun adına ne denirse densin, iflas ile ömrü sınırlıdır. Çünkü; dünya geneline baktığın zaman hiç bir beşer sistem halen devam etmekte değildir. Komunizm mesela; ne oldu ? Sen komünal sistemi herkesden daha iyi bilen ve yaşayan bir insansın bana kalırsa. Gerçek komün yaşandımı bu sistemi kabul eden ülkelerde. Senin yaşadığın ülkede Tito, Romanya'da Çavuşesku, Sovyetler'de Stalin veya Kruşçev (dönemsel zamanlarda), Polonya'da Walessa (ki en demokrat sosyalist sayılır) Küba'da Castro, dünyada ise Çin'li mao, Kamboçya'da pol pot vs...Görüyorsun ki hepsi tek bir rejimi savundu: Komunizm! Peki, hani nerde bu sistem. Bu sistemin müreffeh insanları nerede? Yok böyle bir şey, ve hiç bir zamanda olmadı, olamazdı. Ütopya idi başlangıçta. Herkes eşitti. Halkların kardeşliği masalına, (ihtiyaç olduğu için) herkes (inanmak istediği için) inandı ve 17 ekim ile başlayan bir rüzgar eşliğinde dünyaya yayıldı. Ama geçen zamanlar bunun hiç de böyle bir şey olmadığı gerçeğini ortaya koydu. Neden; neden çok basit sevgili Duha, bu sistemlerin başında ruşen'in bahsetmeye çalıştığı tanrıcık liderler vardı da ondan. O insancıklar tanrı rolüne soyunmuştu da ondan. Çünkü nefs taşıyorlardı, nefs'in en son varmak isteyeceği makam ilahlık makamıdır. Bu sistem işte bu saydığımız insanlara bunu sağladı ve her biri komünal sistemden uzaklaşıp dikta rejimleri olarak tarih çöplüğündeki yerini aldı. Ama o günlerde orada yaşayan halklara değilde, başında bulunan liderlere sorsan, her biri de ülkesindeki demokrasiden dolayı gurur duyardı. Demokrasi ama; kime?

İşte bu sebeplerden dolayı Demokrasi ile inanç hürriyeti bir arada olamaz. Fakat; Şeriat-ı Garra'nın içerisinde var olan hakkaniyetli paylaşım bu sosyal ihtiyacı zaten karşılıyor. Kişisel hak ve hürriyetler Şeriat sisteminin vazgeçilmez unsuru. Sosyal yardımlaşma neredeyse anayasa hükümünde. Hatta bir hadisi şerifte Resulullah (s.a.v.) şöyle buyuruyor: "Cebrail bana komşuluk hakları ile ilgili olarak o kadar çok gelip gitti ve her geldiğinde bir şeyler söyledi ki, neredeyse, sandım ki Allah (cc) komşuyu komşuya mirasçı kılacak"

Ama şu da var; sen gönlünde olmasını istediğin demokrasiye olan hayranlığın kadar benim de içöimde asrı saadette yaşanan şeriat özlemi var. Şu günümüz ülkelerinde zaten hiç birinde şeriat yok! Ne vardı şu ömrümüzde en azından 5 yıl (eğer o kadar ömürümüz varsa) gerçek bir şer'i hükümler ile yönetilen ülkede yaşasak ve şeriatın ne olduğunu geçmiş bin yılın kültürü ile gelen bu halk bunu bir görse ve o zaman anlasa, şeriatın ne olduğunu.

Nasip tabiki, talebene; vecedena!
 

m_orelyo

New member
Katılım
21 Kas 2007
Mesajlar
33
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
117
Konum
Kadýköy
Web sitesi
www.fenerbahce.org
Görüyorum ki demokrasiyi İslamla bağdaştıramayanlar olumsuzlukları ortaya koyup olmaz diyorlar.
Demokrasi insanın insanca yaşayabileceği bir zemin.
İslam'la da çelişir bir tarafı yok..

Hukukun işlediği bir demokrasiden söz ediyoruz tabiiki...
Televizyonda kötü şeyler yayınlanıyor diye televizyon müslümanlara göre bir şey değildir, diyebiliyor muyuz?Kötü kullanılıyor diye demokrasiye de tu kaka yapmak gerekmez.İdeali yok diye ideal olmayacak anlamına da gelmez.

Müslümanlar demokrasinin nimetlerinden yararlanmıyor diye onu kaldırıp atmak ne kadar saçma.
Müslümanlarında bir hukuğu vardır.Birarada yaşanıyorsa kanun yapıcılar demokrasi içinde onu da göz önüne alarak onların hukuğunu çiğnetmemeleri sağlanır.

Hz.Ömer'e yanlış yaparsa karşı çıkacağını söyleyen sahabi elindeki kılıcı ile onu düzelteceğini tehdit ediyordu.Günümüz müslümanı idarecisine böyle bir tehditte bulunabilir mi?
Bulunabilir? günümüzün kılıcı olan "oy" ile onu düzeltir.Bu da demokrasi ve hukuk içinde kalarak olur.Eşcinseller alkolikler filan da eşitçe uygulanan bu sistem içinde zararlı olarak addedilir ve batıdaki gibi yasaklanır.Sigara,içki..vb örneğindeki gibi...
Batı bunların zararlarına ikna olduğu için yasaklama eğilimine giriyor.
Demek ki neymiş hiç bir yerde sınırsız özgürlük yokmuş.Hukuk varmış ve toplumlar kendilerine göre yaşayış şekilleri alıyormuş...
İslami bir toplumdan bahsediyorsak böyle bir toplum demokrasi içinde de kendisine uymayan unsurları otomatik olarak eler...
Kafamızda hep Suudi Arabistan,İran gibi olumsuz örnekler olduğu için sanki ideal İslam toplum düzeni de o şekilde diye algılanıyor...
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Cevap

Cevap

DUHA DİYOR Kİ :Sevgili kardeşlerim size toplu cevap yazayım.

Her biriniziniz yazısını okudum. Aslında sizinle benim yazdıklarım arasında pek fark yok.

Fark şurda: Şöyle söyliyeyim. Her biriniz şeriat devleti savunuyor. Ama her biriniz kafanızda olmasını istediğiniz şeriatı söylüyorsunuz yada hayal ediyorsunuz.

İşte sizin bu zihniyetiniz İran'da var. Suudi Arabistanda var. Emevide olmuş ve hakeza.

Yani, Şeriat Devletide bireylerin yada daha doğru ifade ile fırkaların Kur'anı anlama görüşlerine göre yapılmış.

Emevi Şeriat adına hadsiz zulm etmiş. İran'da öyle. Suudilerde; Hamasta, Abbasta, Talabanide, Usamede

Bakın her biri şeriat devleti peşinde. Ama her biri şeriati kendi anlayışları ile görüyor ve şeriat devletini kurma hakkını kendinde buluyor.

Sonra o adamların her biri "şeriat" diye inanılmaz zulümlere sebep oluyorlar.

Şimdi, ben de sizin aklınızdaki şeriat devletini o zalim uygulamalara bakarak "yanlıştır" desem, delalettir desem haksızlık olur mu?


ONA DİYORUZ Kİ : YANİ BURADA ŞUNU SÖYLEMEK İSTİYORSUN. ALLAH’IN HÜKÜMLERİ OLAN ŞERİATI HERKES KENDİNE GÖRE ANLAYIP, KENDİNE GÖRE YORUM YAPIYOR, DOLAYISI İLE BUNLARDAN BİRİ HARİÇ VEYA HEPSİ YANLIŞ YOLDA OLABİLİR. EL HAKK, BU ÇOK DOĞRU ANCAK, PEKİ
1- SEN DOĞRU BİLDİĞİNİ YADA İŞİNE GELENİ VE HERKES DE AYNI ŞEKİLDE DOĞRU BİLDİĞİNİ VEYA İŞİNE GELENİ YAŞAMAK HAKKI VAR İSE “İSLAM DA ZORLAMA YOKTUR” HÜKMÜ ÇERÇEVESİNDE,

A- ADAM “İSLAM DA ZORLAMA YOKTUR” HÜKMÜNÜ SENİN ANLADIĞIN GİBİ ANLAMAMA HAKKI DA YOKMUDUR?
B- O ZAMAN BU KADAR NUR TALEBESİNİ KAYITSIZ ŞARTSIZ NEDEN TEK BİR FORMATA SOKUYORSUN?
C- NEDEN SENİN İDEOLOJİNE UYMAYAN KİMSEYE NE İŞ, NE AŞ, NE DE FIRSAT VERMİYORSUN?
D- BİR “DİYALOG”TUR TUTTURMUŞ GİDİYORSUN, NEDEN HIRİSTİYANLARI RAHAT BIRAKMIYORSUN(?)

DAHA, DAHA ÇOK SAYABİLİRİM!..

İRAN’IN, ARABİSTAN’IN, EMEVİ’NİN YAPTILARINI HAKSIZ BULUP DA, ŞERİAT ADINA YAPILMIŞ BU HAREKETLERDE ZALİMCE DİYORSUN YA, BİR TAKIM İNSANLAR ADINI “ BİLMEM NE İSLAMİ HAREKETİ” KOYUP DA CİNAYETLER İŞLEYİNCE, KABAHATİ İSLAM DA MI BULUYORSUN YOKSA İSLAM’I KENDİNE KILIF YAPIP ZULMEDENLERDE Mİ BULUYORSUN?

SEN “şeriat devletini o zalim uygulamalara bakarak "yanlıştır" desem, delalettir desem haksızlık olur mu?” DİYE SORUYORSUN YA, EVET ÇOK BÜYÜK HAKSIZLIK YAPARSIN ŞERİATE. ÇÜNKÜ KABAHAT ŞERİATTE DEĞİL, ONU YANLIŞ ANLAYIP, YANLIŞ UYGULAYANDADIR. DOĞRUSU YOK MUDUR, VARDIR, NERDEDİR, ONU ARIYOR VE BULMAYA CEHD EDİYORUZ, ONU BULMAKTA ZORLANMAK DEMEK, ALLAH’IN HÜKÜMLERİ YERİNE BAŞKA BEŞERİ HÜKÜMLER KOYMAK DA DEĞİLDİR, AYETLERİ KAFAMIZA GÖRE TEŞBİH EDİP, YENİ DİNLER OLUŞTURMAK DA DEĞİLDİR.




DUHA DİYOR Kİ : Bak, İranda "muta nikahı" denen bir şey var. Nasıl şerat adına zalim ve sapık bir fiile şerik oluyorlar. Bak, Suudi kendi inancında "türbe yok" diye nasıl türbeleri yakıp yıkıyor. Emevi nasıl kadere inanma biçimini devlet ideolojisi yapmış ve katile "maktül nasıl olsa ölecekti" diye ceza vermiyor. Bunu Kur'an namına yapıyor. İyi ama sizlerin örnek verdiği CHP demokrasisi vesaire arasında ne fark kaldı söyler misiniz?

İyi ama bir zulüm din adına zulüm olunca hak mı oluyor?

Şimdi diyeceksiniz, ne alakası var, biz de buna karşıyız.

İyi ama senin Şariat anlayışında muta nikahı yoktur, yada türbe yıkma yoktur da namaz kılmayanın evini yakma vardır. Yada kendi sünni inancına ait başka bir fiili dayatma vardır.

Şimdi Şia da muta nikahı var ve bunu dayatıyor da sünni bir şey dayatınca hak mı oluyor?

İşte diyorum kaflarınızdaki şeriat devleti ancak zulme sebep olur.

Güya Allah'ın hükümlerinin üstüne hüküm koymamak adına zulüm olur. İran da şeriat devletini kurarken "Allah'ın hükmü ile hükmedeceğiz" demedi mi? Suudilerde öyle dedi. Talabani de öyle diyor, Hamasta, Zerkavide.

Yahu bu Allah'ın hükümleri kişden kişiye farklı ise nasıl Allah'ın hükmü denir?

Demek Allah'ın hükmünü cari yapmak adına hayal ettiğiniz şeriat devleti sizin hayal ettiğiniz fırkanıza ait hakikatleri kanun yapmış bir devlet şeklidir ki batıldır. CHP'nin uyuglamasınında demokrasi olmadığı gibi. Yada kişilerin kendini tanrı yapması demokrasi olmadığı gibi.

ONA DİYORUZ Kİ : BİR KERRE, BU SÖZLERLE KONU ÖZÜNDEN SAPTIRILIP, MANEVRA YAPILIYOR. KONUMUZ “ŞERİAT İLE DEMOKRASİ BİRBİRİNE UYUMLU MU?” YANİ BENİM DEDİĞİM DOĞRUDUR U TEBARÜZ ETTİRMEK ADINA YAPILMIŞ BİR HAREKETTİR.

YUKARIDA ŞİA VE VAHHABİ FİKİRLERİ OLARAK BAHSİ GEÇEN KONULAR BU GÜN İSLAM ADINA UYGULANAN YANLIŞLARDIR ANCAK BİR YERLERDEN ÖYLE VEYA BÖYLE ŞERİATE TUTTURULMUŞTUR. ANCAK BU GÜN DEMOKRATİK BİR KARAR OLAN BİR ERKEK İLE BİR KADININ CİNSEL İLİŞKİYE GİRMESİNİ ZİNA KABUL ETMEYİP, DOĞAL VE DEMOKRATİK BİR HAK KABUL EDEN ZİHNİYET VE DEMOKRASİNİN BEŞİKLERİ SAYILAN ÜLKELERDE BUNA BENZER VE İPSİZ SAPSIZ BİR SÜRÜ İSLAMIN TEMELİNİ YIKMAYA ÇALIŞAN DEMOKRATİK KURALLARIN MEYVESİ YARIN SENİN ÇOCUĞUNUN YAKASINA SARILIRSA VE SENİN ÇOCUĞUN BU BENİM DEMOKRATİK HAKKIMDIR DESE, NE DERSİN?



DUHA DİYOR Kİ: Ancak, Kur'an evamir-i şeriyeyi tesis ettiği gibi evamir-i tekviniye denilen Adetullahı da gösteriri ayetleri içerir.

Mesela Allah der "Biz dileseydik hepiniz iman ederdiniz" Evet insanların iman etmesi Allah'ın takdirindedir. Hepimizi melek haline getirebilir. Ama getirmez. Zira, hür bırakmış. Hür bırakması ise Adetullahındadır.

Madem Allah Kur'an'da imanı dayatmadığını söylüyor, dinde zorlama yoktur diyor; o zaman hangi hakla "ben şeriat devletini kurup herkezin Kur'an hakikatleri ile yaşatacağım, İster Müslüman olsun, ister olması" diyebiliyorsunuz. Kaldi ki Kur'an hakikatlerini de kendi fırkana ait şekli ile sunuyorsun.

ONA DİYORUZ Kİ: YİNE SAPTIRMA VAR. MÜTEMADİYEN GERÇEKLERDEN KAÇIP, İDDİANIZI DOĞRULAMA HEVESİNDESİNİZ.

KİMSE ŞERİAT DEVLETİ KURUP, HERKESİ ZORLA MÜSLÜMAN YAPALIM DEMİYOR BİR KERE. AMA BURADA ŞU, ÇOK AÇIK VE NET SÖYLENİYOR. HİÇ KİMSE, DE ŞERİATIN EMİRLERİNİ DEMOKRASİ VAR DİYİP KENDİ KAFASINA GÖRE YORUMLAMAYA VE UYGULAMASINI AZMETTİRME HAKKI YOKTUR, İSLAM BELLİDİR, ŞERİAT BELLİDİR, DİLEYEN UYAR, DİLEMEYEN UYMAZ AMA HİÇ KİMSENİN TAHRİF ETME HAKKI YOKTUR, ÖYLELERİNİ ALLAH ZÜL CELAL HAZRETLERİ KAHR-I MUNGARİZ EYLESİN İNŞAALLAH!



DUHA DİYOR Kİ: Kur'an'ın yüzde doksanı İman ve İslam esasları üzerinedir. Kalan kısmı ise siyasi ve içtimai hayata aittir. İşte sizler yüzde doksan iman ve islam esaslarını bize tebliğ eden Kur'an'ı nasıl bir devletin ideolojisi yapabilirsiniz.

ONA DİYORUZ Kİ: BURADA BAHSETTİĞİNİZ BİR İDDİADIR VE BU, İDDİAYI EDENİ BAĞLAR

DUHA DİYOR Kİ: Allah dünyada Rahman ismi ile hükmetmiyor mu? Peki Rahman hükmü ile hükmederken Kafir, Mü'min ayırıyor mu? Mümine ayrı Adetullah, kafire ayrı Adetulah mı var? Peki madem Allah'ın hükmü ile hükmetmek istiyorsunuz, ne diye Allah'ın Adetullah'ına bakan Rahman ismi ile hükmet miyorsunuz. Yada yine Adetullah'ına bakan Adl-ü Hakem ismi ile hükmet miyorsunuz?

Peki madem Allah'ın hükmü ile hükmetmek istiyorsunuz, ne diye Allah'ın Adetullah'ına bakan Rahman ismi ile hükmet miyorsunuz. Yada yine Adetullah'ına bakan Adl-ü Hakem ismi ile hükmet miyorsunuz?

Neden Allah'ın Müminlere has kıldığı Rahim, Latif, Hadi isimleri ile hükmetmek istiyorsunuz.
Allah Rahmetin, Lütüfün, Hidayetin kendine ait olduğunu hükmetmişken siz onu Allah'tan alıp bir devlet aracılığı ile ifa etmek istiyorsunuz.

Bu nasıl Allah'ın hükümleri ile hükmetmektir.

ONA DİYORUZ Kİ: ALLAH RAHMAN İSMİ İLE HÜKMETTİĞİ GİBİ CEBBAR İSMİ İLE DE HÜKMEDİYOR, KAHHAR İSMİ İLE DE HÜKMEDİYOR, HAFID İSMİ İLE DE HÜKMEDİYOR, MÜZİL İSMİ İLE DE HÜKMEDİYOR, SABIR İSMİ İLE DE HÜKMEDİYOR, YALNIZ ONLAR ALLAH’IN SIFATLARIDIR, BİZDEN MÜNEZZEHTİR, YİNE KARIŞTIRDINIZ.
AMA MERAK EDİYORUM NE ALAKASI VAR BU LAFLARIN DEMOKRASİ İLE?



DUHA DİYOR Kİ: Sizler Müslümanların kendi aralarında olması gerken işleri neden Rahman ismi ile dünya hayatı garantiye alınmış insanlara dayatıyorsunuz. Allah'ın sınavını kaldırır bir tarzda bir delet kurmak istiyorsunuz.

Herkezin Kur'anı kendi anlayışı ile anlamasını istemek hak mıdır? Böyle kan dökecek bir sistemi Allah nasıl murad etmiş olabilir. Bana söyleyin? Haşa yüzbin kere haşa?

Kur'anın hiç bir yerinde Şeriat Devleti gösteremiyorsunuz. Hadislerden de gösteremiyorsunuz. Gösterdiğiniz bir şey olsa aslında Şeriat Sistemine aittir.

Allah kainatı bir sistem ile yönetiyor. Buna Adetullah deniyor. İnsanlar bu sistemde hayatlarını idame ettirirken Evemir-i şeriye geliyor, diyor "hayatını yaşarken Tek bir Allah'a , gönderdiği elçiye, ve bu hayatın sonrasına inan ve adil ol,bana ibadet et", diyor. Dünya hayatını yaşarken insanlara çok geniş bir helal dairesi çiziyor.
Bu emir Allah'a mı ait, kula mı?

Söyleyin bana kafir ile mü'minin Adetullahı farklı mı?

Kafir de nefes alıyor, mümin de. Kafir annede evladına şefkat duyuyor, müminde. Kafirde rızk için Allah'ın koyduğu kurallara tabi, müminde; kafirde rızk için çalışıyor, müminde. Kafirdinde fikri var, mümininde. Her biri için aynı Adetullah işiliyor. Eğer Allah kafire dünyada yaşam hakkı tanımayan bir devlet istese idi "dinde zorlama yoktur", "Allah dileseydi herkez iman ederdi" ayetlerine muhalefet olmaz mı? Haşa Allah kendisi bizzat kendi şeriatine ve Adetullahına muhalefet etmiş olmaz mı?

Şimdi diyorsunuz ki Allah "bizi mecbur bıraktı ki bir devlet kuralım ve herkezi zorla şeriatına sokalım." Haşa

Bak şeriate aykırı veya uygun bir fiilin cezası veya mükafatı ahirete erteleniyor. Allah rahmetinden mümine cezası ahirete kalmasın diye tokat vuruyor. Ama Allah Adetullaha muhalif hareket eden kafir olsun mümin olsun hemen cezalandırıyor.

Demek istediğim şu.

Allah'ın hükmü olan şeriat hükümde tekviniyesi hüküm değil mi? Şeri hükümleri zulümlü bir tarzda herkeze yaşatmak için Adetullaha muhalefet nasıl Allah'ın hükmü ile hükmetmek oluyor.


ONA DİYORUZ Kİ: ŞİMDİ BİR DE ADETULLAH’I BU İŞE KARIŞTIRDIN. BİLMEYENLERE ADETULLAH NEDİR BİR ALINTI YAPALIM VE SENİN SÖYLEDİKLERİNLE BİR ALAKA BULMAYA ÇALIŞTIRALIM HERKESİ. AMA BU TARZINI DOĞRU BULMADIĞIMI DA BELİRTEYİM. MÜTEMADİYEN ALİNİN KÜLLAHINI VELİYE GİYDİRMEYE ÇALIŞIYORSUN
ÂDETULLAH
Allah'ın kanunu, sünneti. Âdet, geri dönmek manasına olan Avd'dan isimdir. Aslı avdettir. Aynı zamanda âdet; İsti'mâlin eş anlamlısıdır.

Âdet, Kur'an-ı Kerim'de "Sünnet" lâfzı ile teblîğ buyurulmuş ve müfessirler tarafından düstûr, kanun diye izah edilmiştir. Kur'an-ı Kerim'in Ahzâb, Fâtır, Fetih gibi birçok surelerinde âdet, hep sünnet lâfzıyla tabir buyurulup, bütün bunlarda Allah'ın âdetlerinden, kanunlarından sözedilmiş ve Âdetullah'ın değişmesinin mümkün olmadığı bildirilmiştir. Âdetullah ile ilgili ayetlerin çoğunda, bilhassa geçmiş ümmetlerin müşriklerine, dünyevî ve uhrevî ceza tayininde carî bulunan ilâhî kanun tebliğ edilmiştir. (bk. el-Enfâl, 8/38; el-İsrâ, 17/76-77; el-Fâtır, 35/42-43)

Âdet; selim tabiatlarda makbul olup, devamlı yapılan işlerde insanların içinde istikrar bulmuş hususlardan ibârettir. Âdet üç çeşittir: Genel örf âdetleri (ayak basma gibi.) Özel örf; (her grubun terimleri. Nahiv'de ref' kelimesi gibi.) (Şer'î örf, salât, zekât ve hac gibi. Bunlarda lügat manasının yerine şer'i manalar kullanılır) (et-Tehânevî, Keşşâf-u Istılâhâti'l-Fünûn, İstanbul 1984, II, 958)

İlâhî âdetler, kevnî ve ilâhî sünnetlerdir. Tabiat kanunları Âdetullahtır Kevnî sünnetler, Allah'ın genel hikmeti gereği değişmez. (el-Fetih, 48/23) Şu kadar ki bazı kere özel tercih hikmeti gereği Cenâb-ı Allah sebebi veya tesiri yok eder. Sebepsiz veya alışılmamış sebeplerle müsebbibâtı yaratır; böylece âdât-ı İlahiyye haricinde harikulâde olaylar yaratır.

Kevnî sünnetlerin veya tabiat kanunlarının koyucusu olan mutlak yaratıcı, harikulâdeye has olan birtakım kanunlar koymaktadır. İşte o kanunlara göre, bazen insanlar aracılığıyla birtakım harikulâde olaylar meydana gelebilir.

Cenâb-ı Hakk, Kur'an-ı Kerim'de Âdetullah'ı ve hikmetlerini zikrederek Müslümanlara, daha önce bilmedikleri her şeyin varlığını bildirdi ve kendisinin yaratıklar üzerinde kanunları olduğunu haber verdi. Bu gerçekten hareketle, bu sünnetleri bir ibret ve nasihat olmak üzere en güzel bir şekilde "Allah'ın Sünnetleri İlmi" diye bir ilim dalında toplayıp incelemek mümkündür. Bilindiği üzere Allahü Teâlâ, bazı ayetlerde kanunlarını açıkça göstermiştir. Bazan sebebi bir ayette, onun sonucunu da diğer bir ayette zikretmiştir. O, geçmiş milletlerin haberlerini zikrederken genellikle âdetini zımnen göstermiştir. Adetullah'ı izah eden ayetlerden bazısı şunlardır:

"Biz bir Resul göndermedikçe, hiçbir kimseye azap edecek değiliz." (el-İsrâ, 17/15)

"Allah, bir topluma verdiği nimeti, onlar kendilerinin (iyi) hâlini (fenalığa) çevirmedikçe bozmaz." (er-Ra'd, 13/11)

Bunlardan başka, Allah'ın, peygamberlerini fertlere değil toplumlara gönderdiğini (Hûd, l l/25), cihada icabet etmeyen bir kavmin yerine başka bir kavmi getireceğini (et-Tevbe, 9/38-39), servetin sadece zenginler arasında dönüp dolaşan bir şey olmaması için zekât ve sadakaların yanı sıra, ganimetlerden fakirlere daha fazla pay verilmesini (el-Haşr, 59/7) belirten ayetler Âdetullah'ı ifade eden hükümlerdir.



DUHA DİYOR Kİ: İşte benim size anlattığım Sistem Cumhuriyetir. Cumhuriyet ise muhteliftir. Nasıl muhtelif şeriatlar var. Nasıl muhtelif demokrasi anlayışları var öyle...

İşte Cumhuriyet herhangi bir devlette Allah'ın murrad ettiği sistemdir. Hulefa-i raşidinin hepsi Cumhur-u reisti .Ancak mana-i ismi ile değil gerçek cumhurbaşkanları idiler.

Asla hiç bir gayr-ı müslime şeriatı dayatmadılar. Asla içkiyi gayr-ı müslime haram diye yasaka etmediler. inançlarına ilişmediler. Hür bıraktılar. Gayr-ı müslimi dünya hayatında serbest bıraktılar. Nasıl bir Müslümanın dünya hayatı için ticarete ihtiyacı var, veya bir işte çalışması lazım gayr-ı müslüminde o Adetullaha dahil olduğunu bilip zulmetmediler. Nasıl bir Mülümanın kendi dinini özgürce yaşması hak ise gayr-ı müslimide bu hakkı verdiler. Hem gayr-ı müslim için karar alırken ona sordular. Kendi kararlarını onlara daytmadılar.
Şimdi siz kalkmış Şeriat Devleti savunuyorsunuz. Hulefa-i Raşidin ve Peygamberimiz cumhur-u reis iken ve hem emir'ül mümininken siz Emirül müminin sıfatını devlet ideolojisi haline getirmek istiyorsunuz.

ONA DİYORUZ Kİ: YANİ PEYGAMBERİMİZ VE HULEFA İ RAŞİDİN İÇKİYİ GAYRİ MÜSLİME YASAK ETMEDİ DE TEŞVİK Mİ ETTİ, ZİNAYI YASAK ETMEDİ DE TEŞVİK Mİ ETTİ. BUNLARI KENDİ KONTROLÜNDE OLAN BELDELERDE NEHY-İ ANİ'L-MÜNKER YAPMADIMI, BU İFTİRAYI KİM YAPIYOR BÖYLE?
Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: "Sizden kim bir kötülük görürse onu eliyle değiştirsin; buna gücü yetmezse diliyle onun kötülüğünü söylesin; buna da gücü yetmezse kalbiyle ona buğzetsin. Bu ise imanın en zayıf derecesidir'' (Müslim, İman, 78; Tirmizî Fiten. 1I- Nesaî iman 17 İbn Mâce, Fiten, 20).





EL İNSAF

EL İNSAF

EL İNSAF
 

m_orelyo

New member
Katılım
21 Kas 2007
Mesajlar
33
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
117
Konum
Kadýköy
Web sitesi
www.fenerbahce.org
Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: "Sizden kim bir kötülük görürse onu eliyle değiştirsin; buna gücü yetmezse diliyle onun kötülüğünü söylesin; buna da gücü yetmezse kalbiyle ona buğzetsin. Bu ise imanın en zayıf derecesidir'' (Müslim, İman, 78; Tirmizî Fiten. 1I- Nesaî iman 17 İbn Mâce, Fiten, 20).

Ne kadar gerçekçi ve ne kadar "demokratik"...:eek:
Sizden kim bir kötülük görürse onu eliyle değiştirsin (yani yönetimdeki gücü oranında, yani hukukla yani oyla)...
Hadisin devamında öteki ihtimallerdeki durumlar da belirlenmiş...
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Ne kadar gerçekçi ve ne kadar "demokratik"...:eek:
Sizden kim bir kötülük görürse onu eliyle değiştirsin (yani yönetimdeki gücü oranında, yani hukukla yani oyla)...
Hadisin devamında öteki ihtimallerdeki durumlar da belirlenmiş...

Ne demek istediğinizi tam anlayamadım?
 

alptraum

New member
Katılım
1 Ocak 2005
Mesajlar
2,908
Tepkime puanı
166
Puanları
0
Yaş
39
Konum
Aþk`dan
Web sitesi
www.muhakeme.net
Yazar M.Fethullah Gülen
Genellikle, "halkın kendi kendini yönetmesi" şeklinde tarif edilegelen demokrasi, temel hak ve hürriyetlerin korunmasını bizzat halka ya da temsilcilerine bırakan, vatandaşların duygu ve düşüncelerinin ülke idaresinde tesirli olması gerektiği esasına dayanan bir yönetim şeklidir.
fethullahgulen.jpg

Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde ilk kez seslendirilirken "Hâkimiyet bilâ kayd ü şart milletindir" şeklinde dile getirilen ve günümüzde "Egemenlik milletindir" sözüyle ifade edilen mana da icmâli olarak demokrasiyi vurgulamaktadır.
Diğer taraftan, demokrasi hâlâ büyük ölçüde muğlak olduğundan bu tabirin nisbetsiz zikri pek azdır. Çok defa onun yanına başka bir tabir ilave edilerek, demokrasi "çoğulcu", "liberal", "Hıristiyan", "katılımcı"... gibi sıfatlarla anılmaktadır ki, bazen bu demokrasi türlerinden biri diğerini demokrasi olarak bile kabul etmeyebilmektedir. Hitler, nazizmin "gerçek demokrasi" olduğunu iddia ettiği ve Mussolini, faşizmi "merkezî ve otoriter demokrasi" şeklinde nazara verdiği gibi, bugün de, çoklarınca anti-demokratik kabul edilen bazı ideolojilerin temsilcileri bile demokratik olduklarını savunmaktadırlar.
Ancak bir de "mana boyutlu demokrasi" vardır. Yani, insan hak ve hürriyetlerine saygıyı ihtiva eden, din ve vicdan hürriyetini gözeten, aynı zamanda insanların inandıkları gibi yaşamalarına da ortam hazırlayan bir demokrasi.. insanların ebedle alakalı isteklerini yerine getirme mevzuunda onlara yardımcı olan demokrasi.. insanı maddî-manevî bütün ihtiyaçlarıyla nazar-ı itibara alan ve onun bütün ihtiyaçlarını karşılamayı tekeffül eden olgun demokrasi... İşte, demokrasiyi bu denli geliştirip insanîleştirmenin yolları aranmalıdır. Çünkü insan hayatı, dünya ile başlamadığı gibi dünya ile de bitmiyor; dünya onun için sadece bir uğrak, o ebediyen kalacağı bir diyara, ahiret yurduna gidiyor. Şayet, onu idare eden sistem, bu gerçeği görmezlikten gelirse ve kulak ardı ederse, beşer için çok önemli bir meseleyi görmezlikten gelmiş ve kulak ardı etmiş olur. Dolayısıyla, ideal demokrasi, insanın bugününü ve bugüne ait meselelerini tekeffül ettiği gibi, aynı zamanda onun ebedî hayatıyla alakalı bir kısım ihtiyaçlarını da tekeffül etmesi lazım. Ancak böyle bir demokrasi, oldukça gelişmiş ve ideal hâli almış bir demokrasi olabilir. Fakat maalesef, insanlık henüz bu ufka ulaşmış sayılmaz. Ne Batı'da, ne Doğu'da, ne Amerika'da, ne de Uzakdoğu'da henüz böyle bir demokrasiden söz etmek mümkün değildir.
Bu açıdan da, demokrasi hâlâ yokuşa doğru tırmanmakta olan bir sistemdir. Bir manada, demokrasi yokuşu henüz aşılamamıştır.
Müdahalelerin ardında demokrasi kültüründen mahrumiyet var
Evet, bizim ülkemizde demokrasi, yer yer pek çok engele takıldı; zaman zaman kendi halkının öz değerleriyle çatıştı.. bazen yerleşik idareye zıt bir anlayışa dönüştü, bazen de hakimiyeti elinde bulunduran güçlerin gayzına yenik düştü. 27 Mayıs 1960 tarihinde Türkiye, daha sonraki demokrasi gayretlerinin de teminatı olabilecek bir sürecin başına inen yumruğa şahitlik etti. 16 ve 17 Eylül 1961'de bir zamanlar demokrasi diyerek halkın karşısına çıkan ve istediği desteği bulmuş gibi görünen kimselerle beraber demokrasinin kendisi de idam sehpasında sallandırıldı. 12 Mart 1971'de demokrasiye bir kere daha ince ayar (!) çekildi. Aradan on sene bile geçmeden, bu defa 12 Eylül 1980'de demokrasinin başına sert bir darbe daha indirildi. Dahası, 82 Anayasası'na konan kanun maddeleriyle 61 Anayasası'nın getirdiği hak ve özgürlüklerin üzerine de çizgi çekildi.
Evet, 61'de yeni bir anayasa hazırlanmış ve farklı bir demokrasiden bahsedilmişti. Her türlü hak ve hürriyetin tanınacağı söylenmiş ve her çeşit düşüncenin âdetâ önü açılmıştı. Devletin temel yapısına dokunmamak ve rejimi değiştirmeye matuf faaliyetlerde bulunmamak şartıyla herkesin istediğini yapabileceği ifade edilmişti. Ülkenin demokratik bir cumhuriyetle yönetildiği ve bu idare sisteminde hâkimiyetin kayıtsız, şartsız millete ait olduğu vurgulanmıştı. Fakat bu hürriyet havasının üzerinden çok geçmeden farklı bir müdahale daha oldu. Ondan yaklaşık on sene sonra bir başka müdahale ile yeniden anayasa değişikliğine gidildi. Ne kadar acıdır ki, yeni demokrasinin baş mimarlarından ve o günkü anayasanın hazırlanmasına öncülük edenlerden birisi, eski anayasa için "Bu anayasa bize bol elbise gibi geldi; içinde rahat hareket etmeye başladık. Bu entariyi belinden, paçasından, boyundan biraz daraltmak lazım." diyebildi. Nitekim o demokrasi elbisesi, orasından burasından çekildi, büzüştürüldü ve kısaltıldı. Fakat müdahaleler onunla da sınırlı kalmadı; başının üzerinde Demokles'in kılıcı varmışçasına sürekli titreyerek hayatını devam ettiren demokrasi, 28 Şubat 1997'de bir kere daha inkıtaya uğratıldı.
İşte bütün bu müdahalelerin arkasında demokrasi kültüründen mahrumiyet vardır. Demokrasiyi hazmedemeyen kimseler, kendi bozuk hissiyatlarına, yanlış mantıklarına, heva ve heveslerine göre bir kısım mualecelerde bulunur ve onu felç ederler. Her dönemde, acemi ve demokrasi kültüründen yoksun demokratların elinde demokrasi bir kere daha yara alır. Bazıları "ince ayar lazım" derler, kimileri de hürriyet elbisesinin millete bol geldiğini söylerler; böylece, bu bahanelerle parlamentoyu işlemez hale getirir, devlet müesseselerinin elini-kolunu bağlar ve aslında milletin istikbaliyle oynarlar.
Demokrasi kültüründen bîhaber bu hazımsız ruhlar, kendileri gibi düşünmeyen insanların demokratik hak ve hürriyetlerden istifade etmelerini çekemezler. Hele bir de bunlar, dine mesafeli duran kimselerse, halkın dinî vazifelerini yerine getirmesine, duygu ve düşüncelerini seslendirmesine, istediği gibi yaşayıp kendini ifade etmesine asla tahammül gösteremezler. Dolayısıyla, içlerindeki bu hazımsızlık sebebiyle sürekli müdahale duygularıyla dolar, müdahale düşünceleriyle oturup kalkarlar. Şayet umumi hava istedikleri gibi bir müdahalaye müsait değilse, hemen bir sürü kavga sebebi icad eder, farklılıkları kurcalar, kapanmaya yüz tutmuş yaraları deşeler; ne yapıp eder kötü emelleri için zemin hazırlarlar. Kargaşaların, kavgaların ve anarşinin gölgesinde yeni bir fevkalâdeliğe ihtiyaç hasıl eder ve o fevkalâdeliği kullanarak gönüllerine göre bir düzen tesis etme hayalleri görüp onları gerçekleştirmeye çalışırlar.
Bu yazı M. Fethullah GÜLEN Hocaefendi'nin yeni yayınlanan Diriliş Çağrısı adlı kitabından alınmıştır.
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Duha kardeşim

istersen acele etme, yazdıklarımı iyi oku ve düşün öyle cevaplar yaz

bu yazdıkların o kadar tutarsız ve iki ucu açık cevaplar ki, kendinle çelişkiye düşmeye başladın

kal sağ ve selamet
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
Demokrasi taraftarılarının Demokrasiyi bilmediklerini gördük.
Öncelikle ifade etmemiz gerekir ki biz insanlara demokrasiyi yahut demokratlığı öğretmekle memur değiliz.
Bir şeyin ifade ettiği mana önemli ise de şeklide önemlidir.Sedef içindeki inci sedef olmasaydı oluşur ve olgunlaşırmıydı.
Evet şeriat lazımdır,içtima-i hayatta da lazımdır,toplumlar da hayattar ve canlıdır,bunlarda İslam kurallarına göre tertib edilmelidir.
Lakin bazan olur ki avcılardan kurtulmak için ölü taklidi yapan balık gibi davranmak gerekir,bu tetbirdir,riyaya dönüşmedikçe uygun düşer.
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
İslam müsbet hareketi emr ediyor.Biz müsbeti teşvik etmeliyiz.Artık insanımızın şeriati öcü görmemeleri gerekmektedir. O da müslümanların o emr olundukları şeriate uymalarıyla mümkündür.Bu insanlara mü'minlerin katil olmadığını mücahid olduğunu göstermeliyiz.Fikri ihtilalden kesinlikle medet ummamalıyız.Kimsenin elinde sihirli deynek yoktur.İnsana sayu gayretinden başkasıda yoktur.Biz sebebler dairesinde yaşayan mahluklarız,müminde kafirde insandır ve koşullarımız aynı.İşte demokrasi..bizi haklı davamızda haksız gösterenler biraz düşünseler yalnışlıklarını görürler.inşaallah.
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Değerli Duha arkadaşım

Bu konuda farklı hassasiyet ve hesapların olduğu hissiyatım nedeni ile mütealaya devam etmeyeceğim.

Sadece dua ediyorum sana.

Allah hayrını versin.
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
Dua kardeşim çok şeyler yazmışsın.Evet sadece ismine bakıpta bu islam değil demedik,sen diyorsun ki demokrasi Tarifimiz islamla örtüşür,demokrat olduğunu iddaa edenler demokrat değiller.Şunu ifade edelim ki ortada bir çok demokrasi tarifi vardır.Bugün DTP demokrat toplum partisidir.Evet demek demokrasi topluma mal olmuş hepside farklı anlıyor.Ortak paydalardan hareket etmek makuldür.Hizmet etmek için sistemle çatışmamak lazım gelir.Demokrasi tevile muhtaçtır ki sizin cemaatiniz üsdatınız da tevilleri etmişlerdir.Lakin sizin tevilinizi her mümin kabul edecek diye şart yoktur.
İslami sistem veyahut düzen veyahut yönetim bunuda insanlar tevil ediyorlar,farklı farklı ediyorlar.Çünkü bu asrlar boyunca defaatle tevil edilmiştir.Tabiki demokrasinin tevili ile uğraşan cemiyetler ismi konusunda ortaktırlar,çünkü dinin bir yönetim şekli yoktur,belki ahsen gördüğü bir şekil olabilir ki buda sizin demokrat tevilinizle uygundur.
İslami yönetim tarzını bizim inancımıza göre Kur'andan ve nebi as.ve ashabı harekatından çıkarmak mümkündür.Biliyorsunuz ki zahirperestlik iyi olmadığı gibi aşırı teville batıl yorumlara girmekte sakıncalıdırlar.
Biz kısacası Demokrasinin tüm tevilleri yalnıştır demiyoruz,doğru noktaları vardır,.arar görmemek için demokratlarla da olmak lazım gelmez.Zaten demokrat bir toplumda her ferd ve grub demokrasiye inanması gerekmez.İslam toplumundada her ferd ve cemaatin mümin olması gerekmez.
 

mehmet1512

New member
Katılım
3 Eki 2007
Mesajlar
4
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
55
“Bilin ki; yaratmada, emir de O'nundur. Alemlerin Rabbı olan Allah'ın şanı ne yücedir.” (Araf sur.54.ayet)

“Hüküm; ancak Allah'ındır. Doğrusu O, hakkı verir ve O, ayırdedenlerin en hayırlısıdır.”(En’am sur.57.ayet)

“Hüküm; ancak Allah'ındır. Kendisinden başkasına ibadet etmemenizi emretmiştir. İşte dosdoğru din. Ama insanların çoğu bilmezler.” (Yusuf sur.40.ayet)

“Hüküm ancak Allah'ındır. Ben, O'na tevekkül ettim. Tevekkül edenler de yalnız O'na tevekkül etsinler.”(Yusuf sur.67.ayet)

Enes'den (r.a.) rivayetle:
"Allah'ın hükmüne rızâ göstermeyen ve takdirine îman etmeyen kimse kendisine Allah'tan başka bir ilâh arasın."(Taberânî)


“Allah ve Rasulü bir şeye hükmettiği zaman; ne mü'min erkekler için ne de mü'min kadınlar için artık işlerinde bir seçme hakkı olamaz. Kim de Allah'a ve Rasulüne isyan ederse; şüphesiz ki apaçık bir sapıklıkla sapmış olur.”(Ahzab sur. 36.ayet)

“Hayır, Rabbına andolsun ki; aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem ta'yin edip sonra haklarında verdiği hükümden dolayı içlerinde bir sıkıntı duymadan kendilerini tamamen teslim etmedikçe iman etmiş olmazlar.”(Nisa sur.65.ayet)

Sahih bir hadiste de şöyle buyuruluyor:
"Canım elinde bulunan Allah Teâlâ'ya yemin olsun ki sizden biriniz, arzusu be*nim getirdiğim din ve Şeriat'e tabi olmadıkça iman etmiş olmaz.”(Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir; Nisa sur 65.ayetin tefsirinde geçiyor)

Allah hükmünde başkalarını ortak kabul eder mi?

Allah hükmünde hiç kimseyi ortak kabul etmez”(Kehf sur 26.ayet)
Yoksa Allah'ın izin vermediği bir şeyi, dinde onlara şeriat kılacak ortakları mı var?”(Şura sur21.ayet)

Müslümanlar ne ile hükmetmeli?

Sana da; kendinden önceki kitabları doğrulayıcı ve üzerlerine şahid olarak bu kitabı hak ile indirdik.

“Ve aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet. Onların heveslerine uyma. Seni Allah'ın sana indirdiğinden vazgeçirmelerinden sakın.”(Maide sur.59.ayet)

“Sonra seni de din konusunda bir şeriat sahibi kıldık. Öyleyse sen; ona uy, sakın bilmeyenlerin heveslerine uyma.”(casiya sur.18.ayet)
“Kim de Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse; işte onlar, kafirlerin(Maide44), zalimlerin(Maide45), fasıkların(maide47), ta kendileridir.”(Maide sur.44,45,47.ayetler)

Abdullah b. Mes'ud'dan nakledilen görüşe göre "Kim, Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar kâfirlerin ta kendileridir." âyetindeki "Kâfirler"den maksat,- Allah'ın indirdiğini inkâr ederek onun dışındaki şeylerle hüküm verenlerdir. Allah'ın indirdiğinin, Allah tarafından olduğunu kabul ederek (Bunu kanun olarak kabul edip) onun dışındaki şeylerle hüküm verenler ise zalimler ve fasıklardır."(Taberi Tefsiri)


Evet İslamda hüküm yalnız ve yalnız Allaha aittir.Allah El-Hakemdir. Allah’ın bu sıfatını Allah’tan başka birisine vermek ise Allah’ın bir sıfatını başka bir varlığa vermek olurki bu şirktir. Bu ayet ve hadisler ışığında bağdaşıp bağdaşmadığını sizler düşünün.İster hükmü Allah’a verin Allah’ın verdiği hükümlere uyun isterseniz başkalarına.
 

hakka davet

New member
Katılım
25 Eyl 2007
Mesajlar
153
Tepkime puanı
18
Puanları
0
Yaş
53
Evet İslamda hüküm yalnız ve yalnız Allaha aittir.Allah El-Hakemdir. Allah’ın bu sıfatını Allah’tan başka birisine vermek ise Allah’ın bir sıfatını başka bir varlığa vermek olurki bu şirktir. Bu ayet ve hadisler ışığında bağdaşıp bağdaşmadığını sizler düşünün.İster hükmü Allah’a verin Allah’ın verdiği hükümlere uyun isterseniz başkalarına.[/quote]

yani ya cahiliyenin hükmü yada Allah'ın...
 

sadece

New member
Katılım
26 Ara 2007
Mesajlar
12
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
Demokrasiyi tartışmışsınız da, peki Demokrasi için toplumların, toplulukların, insanların ve beyinlerin alt yapısı var mı?

Kim kaldırabilecek bunu?

Hak hürriyet demişsiniz, güzel demişsiniz de... ya bu işten çıkarları suya düşenler. Onlar için ne önereceksin.

Yani mucizevi bir şekilde demokrasi kavramı insanlarda belirmeyecek, bu yüzden de önce altyapısını halka verip halk bunu isterse baştakiler yapar olayı mı yoksa?

Muhabbetle
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Demokrasiyi tartışmışsınız da, peki Demokrasi için toplumların, toplulukların, insanların ve beyinlerin alt yapısı var mı?

Kim kaldırabilecek bunu?

Hak hürriyet demişsiniz, güzel demişsiniz de... ya bu işten çıkarları suya düşenler. Onlar için ne önereceksin.

Yani mucizevi bir şekilde demokrasi kavramı insanlarda belirmeyecek, bu yüzden de önce altyapısını halka verip halk bunu isterse baştakiler yapar olayı mı yoksa?

Muhabbetle


Değerli sadece

Bu konu demokrasi tartışması değil, İslamda demokrasi tartışmasıdır. Eğer konuyu teferruatlı incelerseniz, kıymetli görüşlerinizi paylaşmaktan memnun oluruz.

Selam ile
 

sadece

New member
Katılım
26 Ara 2007
Mesajlar
12
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
Demokrasi nerede olursa olsun 1 değilmidir.
İçini ne ile doldurursan Demokrasi kavramı odur. Günümüzün kötü kullanılan demokrasisi ile islamın kullandığının arasında hiç bir fark yok.
Demokrasiyi iyileştirme ve içini sizin de dediğiniz gibi "İslamda demokrasi"'ye uygun hale getirebilmek için uygulamamız gereken bir alt yapı ve hazırlıklarımız olmayacak mı?

Ağlamadan çocuk büyümez biliyorum... ağlatmadan nasıl büyütürüz?
 

tahsin33

New member
Katılım
31 Ara 2008
Mesajlar
1,374
Tepkime puanı
681
Puanları
0
DEMOKRASİNİN İLKE VE KURUMLARI

1- Seçimler ve Temsil:
Demokrasilerde Hükümet halkın oyuyla iktidara gelir. Siyasal eşitliğin sağlanabilmesi için herkese eşit oy hakkı verilmiştir. Seçimler iktidarın barışçı yollarla değişmesini sağlar. Halkın istek ve tercihlerinin somutlaştırılmasıdır.

2- Siyasal Partiler:
Belirli bir program çerçevesinde üyelerinin düşüncelerini geçekleştirmek için iktidarı elde etmek amacıyla kurulan örgütlenmiş gruplara siyasi parti denir.

Demokratik bir rejimin var olabilmesi için en az iki siyasi partinin seçimlere katılabilmesi gerekir.

3- Çoğulculuk ve Katılım:
Çoğulculuk iktidara gelemeyen görüş ve partilere yaşama, demokrasinin imkânlarından yararlanma ve çoğunluk olabilme imkânlarının sağlanmasıdır.

4- Hukukun Üstünlüğü:
Evrensel hukuk kurallarının üstünlüğü yasa koyucuyu da bağlar. Bunu benimseyen devlet uluslar arası alanda saygın bir yer edinir.

Yukarıda yazılı demokrasinin ilke ve kurumları ile İslamın zıtlaştığı yer kolayca tespit edilebilir.

Aslında başlık bana göre şöyle olmalıydı
Demokraside
hukuk nedir nasıl uygulanır hukuk kurallarının temeli neye dayanır.
İslamda
hukuk nedir nasıl uygulanır hukuk kurallarının temeli neye dayanır.

Çünkü farklı şeylerden bahsediyor gereksiz olarakta kendimizi yöruyoruz.

Şeriat kanun yasa hukuk demektir
Demokrasi ise bir yönetim şeklidir.

İslamda
Teşrî etmekle (kanun çıkartmakla) ilgili hususlar, çoğunluk veya azınlık oylarına bağlı değildir. Ancak, şerî nasslara bağlı olur. Çünkü, teşrî edici (kanun koyucu) ümmet değil, Allah’u Teâlâ'dır. İnsanların işlerini gütmek ve yönetimi yürütmek için gerekli şerî hükümleri benimseme konusunda yetki sahibi ise yalnız halifedir. Sahih içtihatla kuvvetli delile binaen, Allah'ın Kitabı ve Resulünün Sünneti'nde geçen şerî nasslardan şerî hükümleri ittihaz eder. Halifenin benimseyeceği şerî hükümler hakkında Ümmet Meclisi'nin görüşünün alınması farz değildir fakat, caizdir. Raşid-i Halifeler, şerî hükümlerden bir hükmü benimsemek istedikleri zaman sahabelerin görüşlerini almak için onlara başvuruyorlardı. Nitekim Ömer B. Hattab (r.a); Şam, Mısır ve Irak toprakları fethedilince, bu topraklarla ilgili hüküm benimsemek isteyince Müslümanlarla istişare yaptı.
Halife, benimseyeceği hükümler hakkında Ümmet Meclisi'nin reyine başvurursa, bu Meclisin görüşü, çoğunluk veya oy görüş birliği ile gerçekleşse bile.. halifeyi bağlayıcı olmaz. Nitekim Resulullah (S.A.V), Hudeybiye Sulhu sözleşmesini yapınca, itiraz eden Müslümanların görüşlerine boyun eğmedi, hem de bu itiraz edenler çoğunluk oluşturuyorlardı. Buna rağmen görüşlerini ret etti ve sözleşmeyi yapmaya devam etti.

Demokrasilerde,
Teşrî etmekle (kanun çıkartmakla) ilgili hususlar
çoğunluğun yönetimi ve çoğunluğun kanunudur. İdarecilerin, parlamento üyelerinin, kuruluşlarının, otoritelerin ve diğer komisyonların seçilmesi çoğunlukla gerçekleşir. Yine parlamentoda kanunların çıkartılması, diğer meclis, otorite, kuruluş ve komisyonların kararları da çoğunluğunun oylarıyla gerçekleşir. Demokrasi, işte bu şekilde itibar olunur.

Başarı dileklerimle
 

exelans

New member
Katılım
7 Kas 2008
Mesajlar
24
Tepkime puanı
18
Puanları
0
bekir kardeşim konu islamda demokrasi demişsin ama ben musadenle demokrasiyi yalın haliyle anladığım bildiğim kadarıyla biraz irdelemek istiyorum..çünkü islam ve demokrasi iç içe olamaz bence,sadece bazı noktalarda kesişir..demokrasi,bazıları tarafından iddia edildiği gibi gerçekten farklı dünya görüşlerine bağlı insanların birarada huzur içinde yaşamını temin edebilecek olan sihirli bi formülün adı mıdır gerçekten bakalım..demokrasi bilindiği gibi halkın iktidarı anlamını taşır...yani demokrasi,halk içersindehiçbir kesimin dışlanmaksızın ortaklaşa olarak ama kendi güçleri (rey) oranında yönetime katılmalarını temin rejimidir diyebiliriz..demokrasiye ılımlı bakanların ifade etmek istedikleri demokrasinin temelini oluşturan -her kesimin- varlığını kabul edip saygı duyma ve söz hakkı tanıma ruhu,zaten hiç olmadı mı,yoksa zamanla yerini çoğunluğun egemenliğine mi bıraktı sorusunun önemini yitirdiği açıktır çünkü günümüzdeki demokrasinin,kendi içindeki tutarsızlık ve paradoksları esasen olağandır....anayasa insanların --dil ırk renk cinsiyet din ve mezhep ayrımı gözetmeksizin-- kanun önünde ve her alanda eşit olduğu tezini savunuyorken ülkemizde anneannesi başörtülü olduğu için ordudan atılan ve sakalı yüzünden işinden olan,inancı yüzünden eğitim hakkı gaspedilen çok insan var..peki örneklerini sayfalarca yazabileceğimiz bu durumu anayasa emretmediğine göre,yani mevcut anayasa kağıt üzerinde böyle bir niyet gütmediğine göre,demokrasiyi kullanarak birileri bunları dayatabiliyorsa,ortada yetkisini ve gücünü anayasadan almayan bi yaptırım var demektir..burada ciddi bi sorun var o zaman..egemenliğin millet adına kullanımında bi çarpıklık var demektir ki,bunun bi çok sebebi olmasının yanında,esasen demokrasinin zafiyetinden ileri gelmekte olduğunu düşünüyorum..çünkü demokrasinin en iyi uygulandığı iddia edilen toplumlarda bile bu çağdaş despotizm in izlerine rastlamak mümkün..amerika ve Avrupa ülkelerinin son derece demokratik,insan haklarına son derece saygılı uygar çağdaş insancıl (!) oldukları söylenir ama durum hiçde öyle deyildir hepimizinde bildiği gibi..onların demokratikliği ve insancıllığı sadece kendileri gibi olanlar içindir..dünün barbar haçlılarından bugünün demokrat Avrupalı sına ne değişmiştir sorarım..insanı,yine insanlar tarafından belirlenmiş kurallarla yönetebilme gayretinin sonuçlarıdır aslında tüm bunlar..biri bi kural koyar öbürü onu değiştirip kendi istediğini kurallaştırmak ister..bu böyle sürer gider..herkez kendi dediğinin bağlayıcı olması için amansız bi mücadeleye tutuşur..demokrasilerin tarihinde şimdiye kadar olan budur..islam ın tüm izm lerle ayrıldığı pek çok nokta olduğu kadar demokrasi ilede ayrıldığı noktalar bulunduğu gibi elbette kesiştiği bazı noktalarda olabilir..batıllardada hakka yakın bazı şeyler olabilir..islam ve demokrasi iç içe olamaz dedim çünkü demokrasi temelde,gövdesinin üzerinde bi kafa taşıyan herkezin görüşüne başvurulması esasına dayanırken kişinin o konuda ehliyetli olup olmamasına itibar etmez..islam ise her konuda söz sahibi olabilmesi için gövdesinin üzerinde kafa taşımayı yeterli görmez ve kişinin ehil olmasınada önem verir..islami felsefede hak ve batıl birbirinden kesin çizgilerle ayrılmış olup kişiye kendi iradeleriyle seçim yapma hakkı bizzat yaratıcıları tarafından verilmiştir..peki din dışı eğilimlerin,kendi görüşleri doğrultusunda insanlar üzerinde bi tahakküm oluşturmaya çalışmadıklarını söylemek mümkün mü…demokratik bi toplum düşünceler açısından çok parçalı bi toplum olacağından bazı durumlarda çoğunluğun görüşü diyebileceğimiz bi bi görüş bile belirmeyebilir..demokrasinin en iyi uygulanacak halinde bile oluşabilecek boşluğu beşerin hükmüyle doldurma gayretinin önü alınamaz..oysa çoğunluk ilkesinin islamdaki işleyişi çok daha sağlıklı ve anlamlıdır..ALLAH cc ın kanunları açıktır ve değiştirilemez..islamda insanların ALLAH cc a inanma hakları olduğu kadar inanmama haklarıda vardır ve bu haklarını kötüye kullanmadıkları sürece kendileri bizzat islamın teminatı altındadırlar,kafirun süresinin son ayetindede belirtildiği gibi..bunun çok örneği var yazmaya gerek yok sanırım,sadece Kudüs e bile bakıldığında görülebilecektir fark..diğer taraftan çağdaş demokrasilerin geldiği son noktadan da anlaşılacağı gibi egemen güçlere hizmet edecek olan bi boşluktur demokrasi..her zaman söylerim ama bi kezde burada duha için hatırlatayım (yine alaycı bi ifade kullanıp söylediklerimi düşünmek yerine kaynatmayı tercih edececğini bildiğim halde)..demokrasi son bikaç yüzyıldır batının ekmek kapısı olmuştur..pazarladığı ürünün kullanımı için müşterisinin topraklarına geçici bi izinle girer ve yerleşir..bi dahada çıkaramazsınız..ve sonra bi üs kurar ve bir çıngıraklı yılan gibi çöreklenir..demokrasi dediği şey zamanla insanların inançlarını düşüncelerini ve kanaatlerini kendi bekası için tehlikeli bulmaya başlar..sonrasını hepimiz biliyoruz..yani kardeşim,hayatı tanzim eden kuralların belirlenmesinde bütün yetkinin insana bırakılmış olması her zaman bi kaos doğurmuştur..bu kaçınılmaz..


 
Son düzenleme:
Üst Alt