B
beyaz_ýþýk
Guest
sevgİlİ peygamberİm
Ve Dede de Öldü-1
GER DİLERSİZ BULASIZ ODDAN NECAT
AŞK İLE ŞEVK İLE EDİN ES-SELAT
(Mevlid'den)
Abdülmuttalib, ömrünün son günlerinde. Ölüm, ona bir nefes yakınlığında, bir gölge uzaklığında...
Büyük göçün ilk habercisi donup kalan göz kapakları.
Olsun!...
Ölüm, kendisine nefesi kadar yakın, gölgesi kadar uzak olsun. O, bunu düşünmüyor. Doğmak, ölmeye aday olmak değil mi? Herkes gibi yalnız ölecek. Oniki oğlu, altı kızı, şu kadar torunu, şu kadar akrabası hatta sadık bir milleti de olsa yalnız, yapayalnız. Bunun derin şuur ve güleryüzlü teslimiyetinde. Çünkü hayatı sonsuzluğa dönük olarak geçti. Beklenmedik bir anda ölebileceğini, hesap melekleri ile yüzyüze kalabileceğini unutmadı.
Abdülmuttalib, ölüm endişesinde değil. O'nun aklı fikri torununda. Hamisi vefat edince, bu sekiz yaşındaki yavru ne olacak?
Baba yüzü görmemiş, annesine doymamış; O gül yüzlü, gül gülüşlü, dededen sonra kimsiz, kimsesiz kalmamalı. İncelikler menbaı müstesna kalbi kırılır da, o iri iri güzel gözlerden uzun siyah kirpikler, bir damla yaşı süzerek toprağa düşürürse; bu, o toprağın felaketi olmaz mı; bu o toprağı yakıp kavurmaz mı?
Evladları huzurunda... hepsi gelmiş; hepsi orada. Herkeste dönülmez bir yolculuğa çıkacak baba için büyük bir hassasiyet ve dikkat. Bir adam, az sonra ölecekse orada susmak en anlaşılır kelamdır... Başlar öne düşmüş, yaşlarla harelenen gözler yerde, renk uçuğa yakın.
Ah ölüm!.. Ah ayrılık perdesi!... Ah büyük mecburiyet!
Ve Dede de Öldü-1
GER DİLERSİZ BULASIZ ODDAN NECAT
AŞK İLE ŞEVK İLE EDİN ES-SELAT
(Mevlid'den)
Abdülmuttalib, ömrünün son günlerinde. Ölüm, ona bir nefes yakınlığında, bir gölge uzaklığında...
Büyük göçün ilk habercisi donup kalan göz kapakları.
Olsun!...
Ölüm, kendisine nefesi kadar yakın, gölgesi kadar uzak olsun. O, bunu düşünmüyor. Doğmak, ölmeye aday olmak değil mi? Herkes gibi yalnız ölecek. Oniki oğlu, altı kızı, şu kadar torunu, şu kadar akrabası hatta sadık bir milleti de olsa yalnız, yapayalnız. Bunun derin şuur ve güleryüzlü teslimiyetinde. Çünkü hayatı sonsuzluğa dönük olarak geçti. Beklenmedik bir anda ölebileceğini, hesap melekleri ile yüzyüze kalabileceğini unutmadı.
Abdülmuttalib, ölüm endişesinde değil. O'nun aklı fikri torununda. Hamisi vefat edince, bu sekiz yaşındaki yavru ne olacak?
Baba yüzü görmemiş, annesine doymamış; O gül yüzlü, gül gülüşlü, dededen sonra kimsiz, kimsesiz kalmamalı. İncelikler menbaı müstesna kalbi kırılır da, o iri iri güzel gözlerden uzun siyah kirpikler, bir damla yaşı süzerek toprağa düşürürse; bu, o toprağın felaketi olmaz mı; bu o toprağı yakıp kavurmaz mı?
Evladları huzurunda... hepsi gelmiş; hepsi orada. Herkeste dönülmez bir yolculuğa çıkacak baba için büyük bir hassasiyet ve dikkat. Bir adam, az sonra ölecekse orada susmak en anlaşılır kelamdır... Başlar öne düşmüş, yaşlarla harelenen gözler yerde, renk uçuğa yakın.
Ah ölüm!.. Ah ayrılık perdesi!... Ah büyük mecburiyet!