Kur'an ayetlerinin sayısı hakkında sayılış tekniği açısından ihtilaflar olabilir. Bu mevcudunun farklılığını göstermemektedir tabii ki...
Verdiğiniz tablo ayet sayısı konusunda aşağıda kaleme alınmış konular nedeni ile farklılık arz ediyor ise bir sorun yoktur.
1- Kur'anı açtığınızda ayetlerin yerini tayin eden yuvarlak işaretler vardır. İşte bazı alimlere göre, bu iki yuvarlak arasındaki ifadeler ayettir. Fakat bazı alimlere göre, bu iki yuvarlakların aralarındaki ifadelerin bazısı bir ayet değil, iki veya daha fazla ayettir. Bu görüş ayrılığından dolayı, ayet sayısında farklılık olabilir. Yoksa Kur'anın tamamında veya ayetlerin kendilerinde herhangi bir anlaşmazlık veya terslik söz konusu değildir.
2- Her besmelenin ayrı ayrı ayet sayılıp sayılmayacağı da ihitlaf sebeplerinden biridir. Her surenin başındaki besmele tek tek birer ayet midir, yoksa tek bir ayet midir.
3- Ayrıca, Kuranda bulunan “durmayınız” anlamına gelen “LA” işaretinin olduğu yerlerin de birer ayet sayılıp sayılmayacağı içtihat mevzuudur.
Bu nedenlerle Kuranın bir harfinde bile değişiklik olmadığı halde, ne kadar ayet olduğu konusu bu tür ihtilaflar çıkabilmektedir. Anlayış farklılığı ayetin azalacağı veya fazlalaşacağı anlamına gelmez. İşte Kuran da esas olarak içindeki her şey ile meydandadır. Ancak değerlendirme farklılığından rakamlar da farklı çıkmaktadır.
Allah'ın son mukaddes kitabı, bütün insanlığa İlâhi fermanı olan Kur'an, 23 senede âyet âyet, sûre sûre nazil olmuştur. Peygamber Efendimiz kendisine nazil olan âyet ve sûreleri yanında bulunan sahabelerine okur, sahabeler de onu ezber ederler, bir kısmı da yazardı. Bundan ayrı olarak, Peygamber Efendimizin vahiy kâtipleri vardı. Bunlar nazil olan âyetleri ve sûreleri özel olarak yazmakla vazifeli idiler. Gelen âyet ve sûrenin nerede yer alacağı, Kur'an'ın neresine gireceği de bizzat Peygamberimize Cebrail (A.S.) vasıtasıyla bildiriliyor, o da vahiy kâtiplerine tarif ederek, gerekeni yaptırıyordu. Böylece Hz. Peygamberin sağlığında Kur'an'ın tamamı yazılmış, nereye neyin gireceği belli olmuştur. Aynca Cebrail (A.S.) her Ramazanda gelir, o güne kadar nazil olmuş âyet ve sûreleri Peygamberimize yeni baştan okurdu.
Efendimizin vefatından evvelki son Ramazanda Hz. Cibril yine gelmiş, ancak bu sefer Kur'an'ı Peygamberimizle iki sefer okumuşlardı. Birinci sefer Hz. Cibril okumuş, Peygamberimiz dinlemiş; ikinci seferde ise Peygamberimiz okumuş, Hz. Cibril dinlemişti. Böylece Kur'an son şeklini almıştı.
Bununla beraber, Hz. Peygamber'in sağlığında Kur'an, henüz müstakil bir cilt hâlinde bir araya toplanmış da değildi. Sayfalar halinde Sahabeler arasında dağınık olarak bulunuyor, hafızalarda ezberlenmiş halde duruyordu. Fakat neyin nereye gireceği gayet kesin ve net şekilde bilinmekteydi.
Nihayet Hz. Ebû Bekir'in hilâfeti zamanında görülen lüzum üzerine Zeyd bin Sâbit'in başkanlığında vahiy kâtiplerinden ve kuvvetli hafızlardan müteşekkil bir komisyon kuruldu. Kur'an'ın bir cilt hâlinde bir araya toplanma işi, bu komisyona havale edildi. Ashabdan herkes, elinde yazılı bulunan Kur'an sayfalarını getirip bu komisyona teslim ettiler. Hafızların ve vahiy kâtiplerinin elbirliği ile çalışmaları sonunda sayfalar, sûre ve âyetler Peygamberimizin tarif ettiği şekilde yerli yerine kondu. Böylece Kur'an, Mushaf adıyla tek kitab hâline getirilmiş oldu.
Artık Kur'an için unutulma, kaybolma, tahrif ve tebdile uğrama diye bir şey söz konusu olamazdı. Zira aslı, Hz. Peygambere gelen şekliyle eksiksiz ve noksansız şekilde tesbit edilmişti.
Hz. Osman zamanında görülen lüzum üzerine, bu Mushaftan yeni nüshalar çoğaltılıp çeşitli memleketlere gönderildi.
Bugün elde mevcut olan Kur'anlar, işte bu Kur'an'dan çoğaltılmıştır.
Bugün yeryüzündeki bütün Kur' anlar aynıdır.(Bazı mihraklaca değiştirilerek piyasaya arz edildiği bildirilenler da vardır ama derhal farş olmaktadır) Hiçbir farklılık ve değişiklik yoktur. Ayrıca milyonlarca hafızın ezberinde bulunmakta, her an milyonlarca dil ile kırâet edilip okunmaktadır.
Ayet sayısının bu manada farklılık arz edeceği ifadeniz olsaydı, bunca polemik de olmayacaktı sanırım. Ama her işte bir hayr vardır inşallah.