Zekat veren kişi verirken "bu Allah'ın emri gereği benim zekatımdır. Verdim, kabul ettin mi" diye üç defa söyler. Zekatı alan da her seferinde; "aldım, kabul ettim" demelidir. Zekatın sadakadan ayrı olarak zikiredilmesi gereklidir.
sevgideğer adam kardeşim;
bu söyledikleriniz zekatı alan kişinin rencide olmasına sebep olmaz mı?
deliliniz nedir?
Zekat mali ve zahiri yapılan İslam'ın iki şartından biridir. Diğer şartlarının mali bir yönü yoktur. Hacc, zaten başlı başına mali bir şarttır.
Zekat da niyet farzdır. Gerçi bütün amellerde farzdır, fakat bu ibadeti yaparken yaptığınız ibadet aynı zamanda bir başka kulu da etkiler. Yani zekatı verdiğiniz kişiyi. Diğer ibadetleriniz, kelimeyi şehadet, namaz, oruç ve hatta hacc gibi amellerinizi yaparken bir ikinci insanı etkilemezsiniz. Yani, yanınızda kimse olmasa da tek başınıza hacc da yapar, namaz da kılar, oruc da tutar kelimeyi şehadet de getirirsiniz ve bunlar için ikinci bir insan aramazsınız.
Zekat farzını yerine getirirken ise, ikinci bir insana veya ikinci bir muhataba illa ihtiyacınız vardır. Olmazsa, zaten bu ameli yerine getiremezsiniz. Böyle olunca bir insan buldunuz ve zekatı vereceksiniz. Ama, ya zengin bir insansa karşınızdaki. Ya gayrı müslim ise karşınızdaki. Öyle ya, zekat hem fakir olana ve hem de müslümana verilir. Zahiren bu ibadetinizi yerine getirirken aynı zamanda seslendirdiğiniz vakit yani "bu Allah'ın emri gereği benim zekatımdır verdim, kabul ettin mi" sözünü söylediğiniz zaman, muhatabınız kendisine verilenin sadaka mı, hediye mi, sadakayı fıtr mı yoksa zekat mı olduğunu bilecek ve o şekilde kabul etme yoluna gidecektir. Ya adam zenginse ? Sizi bu sefer uyaracak "hayır kabul etmedim çünkü ben zenginim ve zekat bana haramdır" diyecek çünkü zengin bir insana zekat almak haramdır, böylelikle hem kendisini hem de sizi haram bir iş yapmaktan koruyacaktır. Siz bunu söylemezseniz, karşınızdaki insanın bundan haberi olmayacak ve kendisine hediye verildiğini zann edecek. Resulullah (a.s.) sadaka kabul etmez, sadakadan elde edilen ve yapılan bir yemeği kendi yemediği gibi ehline de yedirmezdi. Ama hediye kabul ederdi ve hediyeleşmeyi de teşvik edici bir çok hadisi vardır.
Başka bir yönden de zahiren yapılan bu ibadetin örnek olması için zahiren dillendirilmesi, teşvik edici bulunmuştur. Bir defa söylediğiniz zaman belki muhatabınız sağırdır anlamaz, belki anlama özürlüdür anlamaz. Verilen zekatı hediye sanır, müslümandır ama gider belki içki içer. En azından üç defa söylemek ile bu türlü yanlış anlamalara, kesik anlamalara ve yanlış bir amel yapılmasına bir nevi engel olunmuş olunur.
Bu fıkıh alimlerinin asahabın uygulamalarından çıkardığıdır. En doğrusunu elbette Allah (cc) ve bildirdikleri bilir. İslam da mantık ve akıl dini olması nedeni ile bu uygulama sonunda zekat ile sadakanın arasının net olarak ayrılması ümid edilir.
Ebü Humeyd Saidi (r.anh) anlatıyor: "Resülullah (a.s) zekat toplama işinde bir adam istihdam etti. (Bir rivayette Beni Süleym'in zekatını toplama işinde denmiştir.) Adam vazifeden dönünce:
"Bu size aittir, şu da bana hediye edilenler!" dedi. Bunun üzerine Resülullah (a.s) (öfkeyle) minbere çıkıp, Allah'a hamd ve senada bulunduktan sonra şunları söyledi:
"Emma ba'd, Ben sizden birini, Allah'ın bana tevdi ettiği bir işte istihdam ederim. Sonra o gelir:
"Bu size aittir, şu da bana hediye edilenler!" der. Bu adama, babasının veya anasının evinde otursaydı da, eğer doğru sözlüyse hediyesi ayağına gelseydi ya! Vallahi sizden kim haksız bir şey alırsa mutlaka onu boynunda taşır olduğu halde Kıyamet günü Allah'la karşılacaktır. Eğer bu haksız aldığı şey deve ise böğürecek, sığırsa möleyecek, koyunsa meleyecek!"
Sonra Resülullah ellerini kaldırdı, o kadar ki koltuk altındaki beyazlık gözüktü:
"Allah'ım tebliğ ettim mi?" dedi ve bu sözünü üç kere tekrar etti. (Buhari, Hiyel 15, Cum'a 29, Zekat 67, Hibe 17, Eyman 3, Ahkam 24, 41; Müslim, İmaret 26, (1832); Ebü Davud, İmaret 11)